Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2540 E. 2020/672 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2540
KARAR NO : 2020/672
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2019
DOSYA NUMARASI : 2018/573 Esas – 2019/208 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 25/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İlaç fabrikaları makinalarında kullanılan blister kalıpları ve diğer kalıplar ile yedek parçalarının teknik, özel resim çizimleriyle imalatını yapan davacı-şirketin, davalı-iki çalışanının iş yerinde çalıştıkları sırada izinsiz kopyaladıkları, resmini çektikleri, imalat ve ticari sırlarını içeren belge ve bilgilerin izinsiz işe gelmedikleri 27/12/2018 tarihinde kurdukları … San. Tic. Ltd. Şti.’nde veya başka bir şirket aracılığıyla haksız rekabet oluşturacak şekilde kullanmalarının engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı ile imhasını, haksız rerabetin meni, kararın ilanı ile manevi zararlarının tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Müvekkilleri; …’in 19.08.2010 tarihinde, …’nın ise 11.03.2013 tarihinde bahse konu olan şirkette çalışmaya başladıklarını; çalıştıkları süre boyunca şirkete herhangi bir zarar verecek durumun içinde yer almadıklarını, ilaç fabrikalarında kullanılan blister kalıplarını, yedek parçaların teknik, özel resim çizimlerini iddaa edilenin tam aksine şirkete kendi emek ve tecrübeleriyle kazandırdıklarını, şirkette çalışmadan önce herhangi bir kalıp metodları olmayıp müvekkilleri tarafından oluşturulan teknik ve özel resim çizimleriyle şirket işlerine devam ettiklerini, davacı vekilinin iddaa ettiği blister kalıplarının, teknik özel resimlerin şirkete ait olduğunu gösteren herhangi bir yasal dayanak olmadığını, iş yerinde müvekkillerin görev alanında çalışan hiçbir çalışanın şirket telefonu bulunmadığını, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmasının, müvekkillerin hayatları boyunca davacı şirkette çalışacakları anlamına gelmediğini, müvekkillerinin mesleklerinin sabit olup kendilerini bu alanlarda geliştirdiklerini, davacı şirketin müvekkillerinin yeni kurmuş oldukları şirketin müşterilerini arayarak onlarla çalışmamalarını söylediğini, yeni olan şirketin ticari hayatını olumsuz etkilediğini, davacı vekilinin müvekkillerin tüm işçilik alacaklarının ödendiğini söylediğini ancak müvekkillerinin ihbar- fazla mesai ve 14 günlük alacaklarının şirket tarafından ödenmemiş olduğunu ve bu husus hakkında da dava yoluna gidildiğini, davacı vekilinin müvekkilleri hakkında davacı şirketin müşterilerini çaldığını iddaa ettiğini ve bununla ilgili herhangi bir somut delil sunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 28/05/2019 tarih ve 2018/573 Esas – 2019/208 Karar sayılı kararında; ” … davalıların iddia edilen eylemlerinin iş akdi sürerken meydana gelmiş olması iş akdinin fiilen davalıların bu eylemlerinden sonra sonlandırıldığı anlaşılmakta olup uyuşmazlığın iş ilişkisinden ve iş sözleşmesinin yüklediği sır saklama ve özen ve sadakat borcu ile rekabet yasağına aykırılık iddiasından kaynaklandığından mahkememizin görevsiz olduğu kanaatine varılmıştır….”gerekçesi ile; ”1-Davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, 2-Görevli mahkemenin İSTANBUL İŞ MAHKEMESİ olduğuna,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Her ne kadar davacının müvekkiline karşı açmış olduğu bu dava hukuki dayanaktan yoksun ve redde mahkum bir dava olsa da davaya konu olayın niteliğini ve içerindeki iddiaların çözümlenmesinin Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin görev alanına girdiğini, bu nedenle de görevden red kararının doğru olmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, görevli mahkemenin yine Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna ilişkin kararın tesis edilmesini, ya da mahkemenin kararının bozularak geri gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava hizmet (iş) sözleşmesinden kaynaklı, sır saklama, özen ve sadakat borcunun ihlali suretiyle rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı haksız rekabetin tespiti, meni, kararın ilanı ve tazminat istemine ilişkindir. 6098 sayılı TBK.’nun 396. maddesi uyarınca “İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür. ” Diğer taraftan Rekabet yasağı 6098 sayılı T. Borçlar Kanunu’nun Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ila 447. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun nedeni ise rekabet etmemenin sadakat borcunun bir gereği olmasıdır. İşçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira, söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet sadakat borcuna aykırılık oluşturur. İşçinin İş Kanununun 25./II. b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu halde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır. (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, S:277) İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup ” İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi, zararı tazmin ile mükelleftir. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. (Yargıtay 22. HD 2016/27017 E., 2020/665 K.) Somut olayda uyuşmazlık iş ilişkisinden, iş sözleşmesinin yüklediği sır saklama yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklanmaktadır. Davalılar … ve … davacı şirkette 14/07/2015 tarihinde işe başlamış 04/01/2019 tarihinde işten ayrılmıştır. Dava açıldığı tarihte taraflar arasındaki iş sözleşmesi henüz feshedilmemiştir. Dava tarihi itibarıyla davalılar halen davacı şirkette iş akdi ile çalışmaya devam etmektedirler. Davalıların, davacı işveren ile aralarında yapılmış ayrı bir rekabet yasağı sözleşmesi bulunmamaktadır. İş sözleşmesinde de davalı işçilerin iş akitlerinin feshi halinde geçerli olacak şekilde rekabet yasağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Taraflar arasında imzalanmış olan iş akdinin 1.4 maddesinde sır saklama yükümlülüğü düzenlenmiştir. 5521 sayılı kanunda “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’ndan doğan uyuşmazlıklara iş mahkemelerinde görüleceği açıkça belirtilmiştir. Buna göre uyuşmazlık açıkça davalı işçilerin iş sözleşmesinin yüklediği sır saklama yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklandığından 5521 sayılı kanuna göre davaya bakma görevi iş mahkemelerine aittir. Davalının istinaf sebebi yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/06/2020 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.