Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2538 E. 2022/23 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2538 Esas
KARAR NO: 2022/23 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/889 Esas – 2019/475 Karar
TARİH: 30/05/2019
DAVA: Tespit-Men-Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVADA
DAVA: Tespit-Men-Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacılar vekili, müvekkili …’ın 1979 yılında kurulduğunu, geçen süre içinde 50’yi aşkın konuda ilgili 70’i aşkın mesleki kuruluş ile işbirliği yaparak yurt içinde 1.250’yi aşkın fuar ve sergi düzenleyerek 74 ülke 210.000 yerli ve yabancı firmaya hizmet verdiğini, bu dönem içinde 126 ülkeden 31 milyona aşkın ziyaretçiye ev sahipliği yaptığını, kuruluşundan bugüne kadar yurt dışında 33 ülkede, ülke ürünlerini tanıtan 70’i aşkın fuar hazırlandığını, 15 yerli ve yabancı şehirde ofisleriyle hizmet sunduğunu, 35 ülkede temsilcilikleri ile faaliyetlerini sürdürdüğünü, müvekkilinin yurt içinde İstanbul, Bursa, Konya, Adana ve Diyarbakır fuar alanlarının sahibi veya işleticisi olduğunu, … markası ile İstanbul 7.Deri Fuarını 17-19 Ocak 2013 tarihleri arasında düzenlediğini ve Ocak 2014 tarihinde İstanbul Deri Fuarını 8.kez düzenlemek için hazırlıklara başladığını, bu fuarın diğer müvekkili ve dava dışı Türkiye Deri Konfeksiyoncuları Derneği(TDKD) işbirliği ile hazırlanmakta olduğunu, müvekkili tarafından fuar ile ilgili bilgilerin http://www….http://… adreslerinde yayınlanmakta olduğunu, davalıların müvekkilleri isminden ve geçmiş fuarların başarılarından haksız olarak yararlanmak ve bu şekilde rekabet yapmak, haksız gelir elde etmek kastı ile http://www… adresinde “…’da düzenlenecek” başlığı altında duyurular yapmaya, müvekkillerinin müşterilerini yanıltmaya başladıklarını, davalılardan …fuarcılık yapma hak ve yetkisine sahi olmayan bir şirket olduğunu, geçmiş yıllarda müvekkilinin düzenlediği fuarların sadece satışında görev aldığını, bu yolla deri fuarının bilgilerine sahip olarak katılımcılarla irtibat içinde olduğunu, diğer davalının fuarcılık yapma hak ve yetkisine sahip bir şirket olmakla birlikte müvekkili ve dava konusu fuarla hiçbir bağı ve ilgisi bulunmadığını, davalılardan …Tic. Ltd. Şti’nin elindeki bilgileri ve katılımcı ilişkilerini diğer davalı ile paylaşarak bu iki şirketin müştereken haksız rekabet eylemlerine giriştiğini, Google arama motorunda http://www…. adresinin altında yer alan sayfalarda arama yapıldığında müvekkilinin tescilli markası olan… ibaresi, 2013 katılımcı listesi, müvekkili …’ın logosu ve diğer müvekkili TÜRDEV ile TDKD logolarına yer verildiğini, sayfalarda ayrıca müvekkillerinin 17-19 Ocak 2013 tarihleri arasında düzenlediği fuarın bilgileri ve diğer fuarların bilgileri, ziyaretçi anketleri yayınlanarak müvekkilleri müşterileri yanıltılarak açıkça haksız rekabet oluşturan eylemlerde bulunulmakta olduğunu, mahkemeden delil tespiti talebinde bulunularak durumun tespit ettirildiğini, tespit bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalıların müvekkilleri tarafından yapılagelen fuarların devamı imişler gibi izlenim yaratmakta olduklarını, ticaret hayatında dürüst ve bozulmamış bir rekabetin esas olduğunu, rakipler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı ve dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalıların eylemlerinin TTK’nun 54 ve 55 maddesinde belirtilen yasak eylemlerden olduğunda kuşku bulunmadığını, davalıların haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören ve böyle bir tehlikeyle karşılaşmalarının kuvvetle muhtemel olan müvekkillerinin TTK nun 56 maddesi gereğince bu davayı açma mecburiyetinde kaldıklarını ileri sürerek fiilin haksız olup olmadığının tespitine, haksız rekabetin men’ine, haksız rekabet sonucu davalıların elde etmeleri mümkün menfaatin karşılığı olarak müvekkillerinden … A.Ş için şimdilik 300.000-TL maddi tazminata, diğer müvekkili … için 10.000-TL maddi tazminata, … A.Ş için 30.000-TL ve … için 5.000-TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı … Ltd. Şti., müvekkilinin 2006 yılında bu yana deri sektöründe fuarcılık alanında hizmet vermekte olduğunu, 2006-2013 yılları arasında davacı … ile başarı ile sonuçlanan müşterek çalışmalar yapıldığını ve bu işbirliğinin karşılıklı mutabakat ile 2013 yılında sona erdiğini, 2013 yılından itibaren … Holding bünyesindeki davalı … ile müşterek çalışma içine girildiğini, davacı … ülkenin fuarcılık alanında en önemli aktörlerinden olmakla birlikte davalı ….’nin de en önemli fuar organizatörlerinden olduğunu, müvekkilinin ise fuarlar konusunda birikim ve müşteri portföyüne sahip bir şirket olduğunu, ayrıca fuar düzenleme lisansı sahibi olma yolunda girişim sahibi olduğunu, müvekkilinin sahibi olduğu http://www… adresini de akdi ilişki süresince … organizasyonları tanıtımına, … ile ilişkinin sonlanmasından sonra ise davalı …. tarafından düzenlenen deri ve kürk fuarı tanıtımına özgülediğini, müvekkilinin internet sitesinde geçmişindeki çalışmalarına atıfta bulunmasının doğal hakkı olduğunu, davacı tarafın amacının müvekkili … işbirliği çalışmasını sekteye uğratarak aynı konuda kendi firmasının düzenleyecek olduğu fuar için haksız bir avantaj sağlamak olduğunu, delil tespiti raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, internet sitesi içeriğinin asla rekabet haksızlığı yaratacak bilgiler içermediğini, davacı tarafça sözü edilenlerin arşiv bilgisi niteliğinde olduğunu, ayrıca davacı ile yapılan fuar organizasyonlarında müvekkiline ait müşteri portföyünün kullanıldığını ve bu hususun taraflar arasında akdedilen sözleşmede de belirtildiğini müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Asıl davada davalı … vekili, müvekkilinin merkezi İstanbul’da olan …Holding bünyesinde faaliyet göstermekte olup dünyanın ve ülkenin en yüksek marka ve iktisadi değerine sahip fuarcılık firmalarından biri olduğunu, …fuar alanında tekstil ve otomobil alanında dünyanın sayılı fuarlarını gerçekleştirdiğini, davacının ise müvekkili ile aynı alanda faaliyet göstermekte olup zaman zaman müvekkilinin düzenleyicisi olduğu fuarları veya benzerlerini düzenleyerek müvekkili ile haksız rekabet içine girmekte olduğunu, ancak bu eylemlerin çoğunun yargıya taşınmadığını, müvekkilinin deri sektöründen gelen talepler doğrultusunda 2013 yılı Kasım ayı içerisinde bir fuar düzenleme kararı aldığını, fuar düzenlemek üzere davalı TOBB’a başvurduğunu, müvekkilinin bu talebin davalı idare tarafından kabul edildiğini, 2013 yılı fuar takviminde ilan edildiğini, yurt içi ve yurt dışında fuarla ilgili tanıtım, reklam harcamalarının yapıldığını, uluslararası ajanslarla anlaşmalar yapıldığını, davacının ise aynı yıl Ocak ayında fuar düzenlediği halde müvekkilinin fuar ile aynı tarihler için TOBB’a izin başvurusu yaptığını ve müvekkilinin fuarını sabote etmeye çalıştığını, bunun için müvekkilinin katılımcılarına matbu fesih ihtarnameleri vererek müvekkili ile olan sözleşmeleri feshetmeleri halinde kendilerine ücretsiz katılım hakkı vereceğini beyan ettiğini, davacı iddialarının doğru olmadığını, müvekkili fuarının davacı fuarı ile ilgisinin olmadığını, “…” fuarı ibaresi fuarın düzenlendiği yeri belirten İstanbul’da fuar düzenleyen herkesin kullanabileceği ayırt edici özelliği olmayan bir tanımlama olduğunu, delil tespiti raporunun taraflarına tebliğ edilmediğini, http://www…. adresinin davacı adresinden farklı olduğunu, bu adreste …, Türdev, TDKD adı ve logosunun yer almadığını, kaldı ki TDKD’nin davacının organı veya iştiraki olmadığını, daha önce birçok fuar düzenleyen diğer davalının kendi düzenlediği fuar sonuçlarını yayınlamasında hiçbir hukuki aykırı durum bulunmadığını, kaldı ki davacı tarafın zararının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Birleşen davada davacı vekili, davalının müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösterip zaman zaman düzenleyicisi oldukları fuarları ve benzerlerini düzenleyip haksız rekabete giriştiğini, bugüne dek yargıya taşımadıklarını, ancak 2013 yılı Kasım ayı içinde deri sektöründen gelen talepler doğrultusunda ” deri, deriden mamül ürünler ve yan sanayi ” konulu fuar düzenlemek kararı alıp , 21-23 Kasım 2013 tarihlerinde “… &… fuarı” adı ile düzenleme yapmak üzere TOBB’ne başvurduğunu, başvurunun kabul edildiğini, fuar takvimine eklendiğini, bunun üzerine fuarın tanıtımı için çalışmalara başladıklarını ve 45 civarında firma ile anlaşma sağladıklarını, ayrıca fuar için marka tescil başvurusu yaptıklarını, yurt dışı ajanslar ile anlaşmalar imzalandığını, davalının ise bu fuardan haberdar olduğu halde normalde kendi fuarını Ocak ayında düzenlediğini ve bahse konu tarihlerde ilan ettiğini , en az 4 ayrı fuarı bulunduğu ve bir sonraki fuarını da Ocak 2014 ayında yapacağını duyurduğu halde , bu tarihlerde yine deri ve deri mamülleri için fuar izni yönünden TOBB ne başvurup kendilerinin yapacağı fuarı sabote etmeye çalıştığını, ilaveten deri fuarının tek sahibi olduğunu ve …nin fuarına katılanların dışlanacağını duyurup sözleşme imzalayan katılımcıları vazgeçirmek için matbu fesih ihtarnameleri dağıttığını, ücretsiz alan tahsis vaadinde bulunduğunu, buradaki amacın haksız rekabet oluşturmaya yönelik olduğunu, aynı veya benzer içerikli ihtisas fuarlarının aynı zamanda düzenlenmesinin organizasyonlardan beklenen faydayı azalttığını, oysa bu fuarların amacının katılımcı teşebbüslerin daha çok gruba tanıtımını sağlamak olduğunu, davalının davacıya ait fuarı engellemek için aynı tarihlerde fuar yapacağını ilan etmesinin ve katılımcı sözleşmelerini iptal için vaatlerde bulunup ikna etmesinin iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğunu ileri sürerek davalının haksız rekabet oluşturan eylemlerinin tespit ve önlenmesine, şimdilik maddi zararlardan 1.000,00 TL nin , manevi zarar olarak da 500.000,00 Tl nin davalıdan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili, fuar hazırlamanın kimsenin tekelinde olmadığını, yetki belgesine sahip her şirketin yönetmelik çerçevesinde fuar düzenleyebileceğini, kaldı ki bahsi geçen tarih aralığı için müvekkili başvurusunun davacının başvurusunun yayımlanmasından önce yapıldığını, esasen davacının bahsi geçen deri fuar tarihinde kendilerinin daha önce fuar düzenlemelerinde görev almış olan dava dışı … şirketi ile ortaklık kurup onun elindeki …’a ait deri ve fuar bilgilerini, katılımcı listelerini elde edip haksız rekabet eylemine giriştiğini ve müşterileri yanıltmaya çalıştığını, internet arama motorlarında arama yapıldığında kendilerine tescilli marka olan … ibaresinin ve katılımcı listesinin davacı tarafından kullanıldığının görüleceğini, sanki kendi katılımcılarıymış gibi ve kendilerinin daha önceden yaptıkları fuarın devamıymış gibi izlenim yaratıp haksız rekabeti kendilerinin oluşturduğunu, hatta katılımcılar tarafından davacının aleyhine açılan muhtelif davalar bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/05/2019 tarih ve 2014/889 Esas 2019/475 Karar sayılı Kararı ile; “Birleşen Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/687 Esas sayılı dosyasına sunulan 26/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda: Davalının fuar düzenlemesi nedeniyle fuar katılımcılarından bir bölümünün sözleşmelerini feshettiklerini, bunların bir bölümünün de davalı tarafça düzenlenecek fuar için sözleşme yaptıkları, davalı tarafın fuar katılımcılarına bedava yer tahsis ettiğine dair herhangi bir tespitin mevcut olmadığı, ayrıca davalının düzenlediği fuarların m² ücretlerinin aynı olduğu, davalıların fuarına katılan katılımcılara herhangi bir fiyat avantajı sağladığına dair tespitin dosya kapsamında bulunmadığı, diğer bir deyişle, TTK’ nın 55/1-a maddesi çerçevesinde dürüstlük kuralına aykırı reklam ve satış yöntemleri ve diğer hukuka aykırı davranışlar bağlamında, müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak ve müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle de saldırgan satış yöntemleriyle sınırlamak şeklinde bir haksız rekabet fiilinin bulunmadığı, yine 55/1-b maddesi hükümlerinde belirtildiği üzere, müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek ve bununla kendisinin bu tür sözleşmeler yapabilmesi için alıcının başkasıyla yapmış olduğu sözleşmeyi feshetmeye yöneltmek biçiminde bir haksız rekabet fiilinin bulunmadığı, davalının (Asıl davada davacı) davacı ile aynı içerikli ve öncesinde kendisinin (7) kez düzenlemiş olduğu fuarı yeniden düzenlemesinin haksız rekabet yaratmayacağı, fuar gelirlerinin birbirlerine yakın olduğu şeklinde görüş bildirilmiştir. Davalı … Ltd. Şti. nin …) 05/09/2013 tarihli dilekçesinde yer aldığı şekliyle, davalı şirketin yetkilisi …’ ün 2004-2005 ve 2006 yılı birinci, ikinci ve üçüncü… Fuarlarının …Fuar alanında düzenlenmesi sürecinde … Fuarcılık şirketi bünyesinde fuar yönetmeni ünvanı ile görev aldığı, ardından adı geçen şahsın …’ nin tek kurucu ortağı olarak … ile…’ nin düzenlenmesi hususunda işbirliği yaptığı, … ve …’ nin en son 17-19 Ocak 2013 tarihinde birlikte fuar düzenlemiş oldukları, ardından davalı şirketin … firması olan … A.Ş ile 15/04/2013 tarihinden itibaren işbirliği içerisine girerek 21-23 Kasım 2013 tarihinde … & … (Deri ve Kürk Fuarı- 2013)’ ü birlikte düzenledikleri, …’ ın 8. …’ yi yine aynı tarih olan 21- 23 Kasım 2013 tarihinde tek başına düzenlediği, …’ nin Fuar düzenleme yetki belgesinin olmadığını, fuarların …’ ın yetki belgesi dahilinde gerçekleştirildiği, …’ nin 25/03/2013 tarihinde ünvan değişikliğine giderek … Ltd Şti ünvanını aldığı ve bu ünvanla yetki belgesini 26/06/2013 tarihinde …Grubu ile işbirliğine girmek suretiyle elde ettiği anlaşılmaktadır. Değişik İş dosyasındaki tespitlerde …, TDKD, TURDEV logolarının site içerisinde kullanıldığı, dernek logolarına açıkça yer verilerek “…’ da düzenlenecek” ifadesinin yer aldığı, site içeriğinde yer alan … katılımcı listesinin o tarihte yayınlandığı, ayrıca … mail adresinden web tasarım firmasına gönderilen 13/04/2013 tarihli e- postada “… 17-19 Ocak 2013 yazısını kaldıralım. Buraya deri ve kürk fuarı …’ da düzenlenecek yazalım” şeklinde beyanda bulunduğu, adı geçen bu şahsın 2013 yılı 5 dönem SGK bildirilerine göre … çalışanı olduğu görülmüştür. Yine, İstanbul Anadolu 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/1 Esas ve 2013/58 Esas sayılı dosyalarında 26 katılımcının müşterilerin yanıltılması suretiyle …Fuar alanında yapılacak olan fuar için sözleşme imzalattırıldığı, dava konusu fuarın yeni dönem itibariyle …’ da düzenlenmesi yönündeki yanlış ve yönlendirici açıklamalara istinaden ödeme ve senetlerin tahsil edilmiş olması nedeniyle haksız fiile karşı toplu olarak davalar açıldığı görülmüştür…..Bu kapsamda davalılarca düzenlenecek fuarın … tarafından düzenlenegelmekte olan fuarın devamıymış gibi tanıtılması, arada bağ kurulması, … fuarının kötülenmesi, müşterilerden, oluşturulan ünden, fuar başarılarından yararlanma niteliğinde olup, bu fiiller TTK’ nın 55/1-a maddesinde sayılan haller arasında bulunmaktadır. Yukarıda değinilen 2013/227 Değişik İş sayılı dosyada alınan bilirkişi tespit raporunda yer verilen belirlemelerle bu fiillerin sabit olduğu ve haksız rekabet fiilinin işlendiği kanaatine varılmıştır. Maddi tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde; ………Davalı … Fuarcılığın net gelir hesabında brüt fuar gelirinin 1.074.260,00 TL olarak esas alınmak suretiyle net fuar geliri (108.843,00 eksik gelir miktarının dayanağı belge ibraz edilmemekle) 381.575,00 TL olarak kabul edilmiştir. ….. menfaat devri talebinde, haksız rekabeti gerçekleştiren kimsenin ticari faaliyeti sebebiyle elde ettiği kârın tamamına hükmedilmesi yerine, mümkün olduğu oranda “haksız rekabet fiili sebebiyle elde edilmiş ne kârın” tespiti ile bu miktarın dikkate alınması gerekli olup, davalı tarafın net fuar gelirinin 381.575,00 TL olduğu belirlenmekle, bu tutar üzerinden takdiren %80 oranında (305.260,00 TL) tazminata hükmedilmesinin olayların akışına ve anılan TBK’ nın düzenlemeleri doğrultusunda hakkaniyete uygun olacağı (davacının talep miktarı ile fazlaya ilişkin hakları saklı olması da dikkate alınmak suretiyle) kanaatine varılmıştır. Açıklanan tüm bu sebeplerle, haksız rekabetin tespit ve men’ i ile maddi tazminat taleplerinin kabulü ve maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması suretiyle, ayrıca, manevi tazminat talebi değerlendirildiğinde tarafların ekonomik ve sosyal durumları, TBK nın 56 (BK 47) maddesi hükmüne göre zarara uğrayan da manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün niteliği ve bir ceza olmayıp, mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiş olması, zarar görenin zenginleşmemesi ve zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekleri, olayın oluş şekli, kusur durumu, davacının uğradığı zarar miktarı ve davalı tarafın fiilleri birlikte değerlendirilmek suretiyle hak ve nesafet kuralları uyarınca takdiren davacı … AŞ için 15.000,00 TL ve Davacı … için de 5.000,00 TL manevi tazminat takdir edilmek suretiyle asıl davanın kısmen kabulüne ve yerinde görülmeyen birleşen davanın reddine ilişkin aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.” gerekçeleri ile; “1-)Asıl davada; davanın kısmen kabulü ile; davalıların, davacılar tarafından müteaddid defa düzenlenen …’nın devamı niteliğinde olduğu izlenimi veren www… internet adresinden yapılan davaya konu (ve davacı şirket markası olan… altında davacıya ait katılımcı listelerinin yayımlanması, davacı Vakfa ait logoya yer verilmesi, davacı şirket tarafından düzenlenen geçmiş yıla ait fuar bilgilerine yer verilmesi), yanıltıcı beyan ve tanıtımların haksız rekabet oluşturduğunun tesbiti ile men’ine, internet sitesindeki yukarda belirtilen bu nitelikteki yayının durdurulmasına ve bu nitelikteki içeriğinin kaldırılmasına, davacı … için 300.000,00 TL maddi ve taktiren 15.000,00 TL manevi tazminatın ve davacı … içinde 10.000,00 TL maddi, taktiren 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine, Davacıların maddi tazminat yönünden fazlaya dair haklarının saklı tutulmasına, 2-)Birleşen davada; yerinde görülmeyen davanın reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı-birleşen dava davacısı … A.Ş. vekili ile davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı-birleşen dava davacısı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Birleşen dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunun taraflarına ulaşmadığını, ancak bilirkişi raporunda bu rapora atıf yapıldığını, hatta bu raporun dayanak kabul edildiğini, bu raporun dayanak kabul edilerek değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, Birleşen dava yönünden, davalı … tarafından yapılmış olan açıkça haksız rekabet teşkil eden fiillerin dosyada bilirkişi heyetince ısrarla haksız rekabet olarak görülmediğini, fuar tarihinin bilinçli şekilde değiştirilmesinin, bilirkişi raporunda da isimlendirildiği şekilde bizzat avukatlarının “müşteri ayartma” faaliyeti gerçekleştirmesinin, vaatlerin hukuka aykırı olmadığı gibi gerekçelerle haksız rekabet olarak kabul edilmediğini, ancak aynı bilirkişilerin müvekkili aleyhine soyut bir takım çıkarımlar ile davacı iddialarını haksız rekabet olarak nitelendirdiğini ve bundan dolayı müvekkilinin 381.575,00 TL gibi bir tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirttiğini, bu durumun bilirkişi heyetinin dosyadaki tarafsızlığını yitirdiğinin açık bir göstergesi olduğunu, Tüm raporlarda “istanbul deri fuarı” ibaresinin davacı tarafa ait olduğu varsayımıyla hareket edildiğini, daha önce bu hususa karşı açıkça beyanda bulunmalarına rağmen bu itirazları bilirkişilerce değerlendirilmediği gibi mahkemece de değerlendirilmediğini, deri ve kürk fuarını düzenlemenin bilirkişi heyetinin kabul ettiği gibi …’ın tekelinde olmadığını ve nitekim 2004, 2005, 2006 yıllarında “… İstanbul Deri Fuarı” adıyla aynı içerikte fuarın … Fuar merkezinde düzenlendiğini, 2006 yılına ilişkin broşür ve kataloglar dosyada bulunmasına ve taraflarınca bu husus özellikle belirtilmesine rağmen mahkemece bu delillerin değerlendirilmediğini, “…” adlı internet sitesindeki yayının müvekkiline ait olduğunu kabul etmemekle birlikte, müvekkilinin konumu ile ilgili bir takım beyanların haksız rekabet teşkil ettiğini kabul etmenin, adı geçen internet sitesindeki tüm ifadelerin …’a gönderme yapıldığı şeklinde kabul etmenin mümkün olmadığını, hele ki …’ın bizzat avukatı tarafından müvekkilinin müşterilerine gönderdiği yazıyı, sırf müvekkilimin fuarını baltalamak için her sene Şubat ayında düzenlediği fuarı Kasım ayına çekmesi gibi hususları ticari özgürlük, hukuka aykırı olmamak gibi gerekçelerle haksız rekabet olarak kabul edilmemişken müvekkilinin bu ifadelerinin haksız rekabet olarak ileri sürülmesi ve kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Her iki dava yönünden de itirazları ve beyanları dikkate alınmadan, tutarsız ve taraflı bilirkişi heyetince hazırlanan rapora göre karar verilmesinin doğru olmadığını, dosyanın tamamen yeni ve tarafsız bilirkişilerden oluşturulacak heyete gönderilmesinin talep edildiğini, ancak taleplerinin reddedildiğini, Mahkemece davanın kısmen kabulü nedeniyle, gerekçeli kararının g bendinde “davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine hükmedildiğini, halbuki dosyada iki davacı olduğu gibi, iki adet davalı firmanın bulunmakta olduğunu, davacıların her birine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmederken, davalılara tek bir vekalet ücreti hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın kötüniyetinin gözardı edildiğini, müvekkilinin fuarcılık yapma hakkının bulunduğunu, davacı tarafın müvekkilinin sektörel bilgi ve verisini kullandığını, haksız rekabet faaliyetinde bulunan tarafın davacı taraf olduğunu, vekalet ücreti hesabında hata yapıldığını belirterek asıl davaya ilişkin hükmün kaldırılmasını istemiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili 04/02/2020 tarihli dilekçesinde ise, müvekkili ile davacı … arasında sulh protokolü imzalanmış olduğundan istinaf kanun yoluna başvuru haklarından feragat ettiklerini bildirmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava, haksız rekabeti tespit, men’i ve maddi-manevi zararın tazmini istemlerine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, karar davalı … Ltd. Şti. vekili ve davalı –birleşen dava davacısı … A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmişse de, davalı … Ltd. Şti. vekili 04/02/2020 tarihli dilekçesinde ise, müvekkili ile davacı … arasında sulh protokolü imzalanmış olduğundan istinaf kanun yoluna başvuru haklarından feragat ettiklerini bildirmiş olması ve vekaletnamesinde kanun yollarından feragat yetkisinin bulunması nedeniyle adı geçen davalının istinaf başvurusunun reddi gerektiğinden, istinaf sebepleri değerlendirilmemiştir. Asıl davada davacı taraf, daha önce davalı … Ltd. Şti. aralarında mevcut olan işbirliği anlaşması uyarınca birlikte tescilli… markası ile deri fuarı organizasyonları düzenlendiğini, en son düzenlenen Ocak 2013 organizasyonundan sonra akdi ilişkinin karşılıklı sona erdirildiğini, ancak davalının diğer davalı olan … A.Ş. ile işbirliği içinde davacı tarafın isminden ve geçmiş fuar başarılarından faydalanarak özellikle davalıya ait internet sitesi üzerinden haksız rekabet içeren eylemlerde bulunduklarını ve haksız gelir elde ettiklerini ileri sürmüş, birleşen davada ise davacı …, davalı …’nin 2013 yılı Ocak ayında fuarını ve bir sonraki fuarını da Ocak 2014 ayında yapacağını duyurduğu halde, kendisinin fuar yapacağını ilan ettiği Kasım 2013 tarihinde yine fuar izni için başvuruda bulunarak kendisinin fuarını sabote etmeye çalıştığını, ayrıca deri fuarının tek sahibi olduğunu ve kendisinin fuarına katılanların dışlanacağını duyurup sözleşme imzalayan katılımcıları vazgeçirmek için matbu fesih ihtarnameleri dağıttığını, ücretsiz alan tahsis vaadinde bulunduğunu ileri sürmüştür. Davacı-birleşen dava davalısı … ile davalı … Ltd. Şti. arasında 2006-2013 yılları arasında fuar organizasyonu hizmeti verilmesine ilişkin sözleşme ilişkisi bulunduğu, davacı tarafın Ocak 2013 tarihli fuar organizasyonundan sonra bu ilişkinin sonlandırıldığı ve davalının daha önce deri sektöründe fuar organizasyonu düzenlemediği anlaşılan diğer davalı-birleşen dava davacısı … A.Ş. ile akdi ilişki içine girdiği, asıl dava tarihi itibariyle …’ın ve … A.Ş.’nin fuar organizasyonu düzenleme hususunda yetki belgesine sahip oldukları, davalı … Ltd. Şti.’nin ise 26/06/2013 tarihi itibariyle bu belgeye sahip olduğu tarafların kabulünde olup uyuşmazlık konusu değildir.Dosya kapsamında mevcut TPE tarafından düzenlenen marka tescil belgesi incelendiğinde, davacı …’na ait …(İstanbul Deri Fuarı) markasının 28/01/2008 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle 22/01/2009 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Asıl davada davacı taraf, maddi tazminat olarak TTK 56/1-son m. uyarınca haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında, davalı-birleşen dava davacısı … A.Ş.’nin net fuar gelirimim 381.575,00 TL olduğu, tazminat olarak davalılarca elde edilen net gelirin belli bir yüzdesine hükmedilebileceği, bu tutarın %60 ile 80 arasında olabileceği, bunun olayların akışına ve hakkaniyete uygun olacağı hususları tespit edilmiş, mahkemece … için bu tutar üzerinden takdiren %80 oranında (305.260,00 TL) tazminata hükmedilmesinin olayların akışına ve anılan TBK’ nın düzenlemeleri doğrultusunda hakkaniyete uygun olacağı kanısına varılarak taleple bağlı kalınıp 300.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmiştir. Ne var ki asıl davada maddi tazminat hesabına ilişkin olarak dosya kapsamında mevcut kök ve ek bilirkişi raporları denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli mahiyette görülmemiştir. Zira Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığı tespit edilirken, haksız rekabet eylemi sonucu elde edilen kazancın belirlenmesi ve elde edilen kazançta haksız eylemin etkisinin, yani elde edilen gelirin oluşmasındaki oranının tespit edilmesi gerekir. Bilirkişilerce bu tespit yapılırken en azından “davacının dava konusu 21-23/11/2013 tarihli fuardan önce 2010-2013 yılları arasında yapmış olduğu deri fuarı sayısı, fuarların katılımcı sayıları, bu fuarlardan elde edilen gelir ve sektörde uzman bilirkişi tarafından belirlenecek diğer önemli özellikleri ile dava konusu fuarın katılımcı sayısı, bu fuardan elde ettiği gelir ve diğer önemli özellikleri” şeklindeki somut veriler ve (tebliğinden sonra yapılacak itiraz durumuna göre) birleşen davada alınan bilirkişi raporundaki fuar gelirlerine ilişkin tespitlerin dikkate alınması gerekirken, “olayların akışı ve hakkaniyet” şeklindeki soyut ifadelerle yapılan tespit yerinde görülmemiştir. Bu itibarla mahkemece bu hususta mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor veya gerekli görülmesi halinde yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. Bununla birlikte 6100 sayılı HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler.(Yargıtay 11. HD 2019/3137 Esas 2020/3699 Karar) Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da kanun yolu incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Ne var ki gerekçeli kararda birleşen davada alınan bilirkişi raporundan söz edilmekle yetinilmiş, birleşen davanın hangi nedenlerle reddedildiğine ilişkin bir gerekçe belirtilmemiştir. Ayrıca dosya kapsamında birleşen dava alınan 22/01/2015 tarihli bilirkişi raporunun taraflara tebliğine ilişkin bir belgeye de rastlanılmamıştır. Mahkemece birleşen davaya ilişkin olarak bu hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemenin kabulüne göre ise, asıl davada her bir davacı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının gerekçesinin açıklanmamış olması da isabetsizdir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine, davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a6 m. uyarınca asıl ve birleşen davalar yönünden hükmün kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, 2-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/05/2019 tarih ve 2014/889 Esas – 2019/475 Karar sayılı kararının asıl ve birleşen dosyalar yönünden HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/01/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.