Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2528 E. 2020/137 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2528 Esas
KARAR NO: 2020/137 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/65 Esas 2019/839 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 05/02/2020
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, … Limited Şirketi’nin (…) hissedarı …’ın vefatı nedeniyle, müvekkillerinin veraseten ve ekli veraset ilamı ile adı geçen şirketin hissedarı olduğunu, …nın, 1983 yılında iki ortak tarafından kurulduğunu, iki ortaktan birinin müvekkillerinin babaları …, bir diğerinin ise davalılardan …’ün babası … olduğunu, hali hazırda bugün … Şirketinin müvekkilleri dışında ortaklarından davalılar … ve … 15.10.2018 tarihli Genel Kurul Kararı ile aynı zamanda Şirketin müdürü sıfatına haiz olduğunu, şirket ortaklarından, aynı zamanda müdürlerinden davalıların Türk Ticaret Kanunu’nun 613. Maddesine göre sır saklama ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket etmekte ve Rekabet Yasağını ihlal ettiğini, müvekkillerim, babalarının vefatından sonra acılarının bir nebze olsun soğumasının ardından ancak şirket işleri ile ilgilenebilmeye başladıklarında, … isimli şirketin … ile aynı iştigal konusunda iş yaptığından, …’da sigortalı işçilerin bir kısmının …’ya çalıştığından ve aynı müşteri portföyüne hizmet ettiklerinden haberdar olduklarını, davalılar …, aynı zamanda hem …’nın ortağı hem de … isimli Şirketin sahibi olarak sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiğini, diğer davalı … da bu durumu bildiğini, davalıların, rekabete aykırı davranışlarının kendilerinin de kabulünde olduğunu ki, davalıların, yaşadıkları panik ile 04.03.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan … Şirketi tarafından alınan Genel Kurul Kararı ile, … Şirketinin iştigal konusunu ve ünvanını tamamen değiştirerek, ünvanı ‘… Ltd. Şti.’ olarak, iştigal konusunu da Turizm ağırlıklı olacak biçimde değiştirdiğini, buna karşılık, … Şirket Genel Kurul Kararının noterde tescil ettirildiği aynı gün (04.03.2019) davalıların teflon üretiminin ihracatı için Sağlık Bakanlığı ve İlgili Bakanlıklardan alınması gereken izin nedeniyle bir çalışanlarına bu işleri takip amaçlı Kartal … Noterliği’nden vekâletname verdiğinin tespit edildiğini, davalılar … Şirketinde her ne kadar iştigal konusu değişikliği yapsa da fiiliyatta … ile rekabet ederek aynı işle uğraşmaya devam ettiklerini, somut olayda davalıların, kendi çıkarlarını …’nın çıkarlarından üstün tutarak şirkete zarar vermekte, sır saklama ve bağlılık yükümlülüklerine aykırı davrandıklarını, davalıların yukarıda bahsedilen rekabete aykırı ve bağlılık yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki davranışları nedeniyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, ilk olarak usule ilişkin itirazlarının olduğunu, aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesini, esasa ilişkin olarak müvekkillerinin şirketten çıkarılmasını gerektirecek herhangi bir haklı neden bulunmadığını, davacıların iddialarının soyut mesnetsiz ve gerçekten uzak olduğunu, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden aksi halde, davacıların haksız ve mesnetsiz olarak açtığı işbu davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/09/2019 tarih 2019/65 Esas 2019/839 Karar sayılı kararında; “TTK’nun 616 maddesinin 2 bendinde genel kurulun devredilemez yetkileri sıralanmış, (ı) fıkrasında; “Bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebeplerden dolayı şirketten çıkarılması” genel kurulun devredilemez yetkilerinden biri olarak tanımlanmıştır. TTK’nun 621 maddesinin 1 fıkrasında; “Aşağıdaki genel kurul kararları temsil edilen oyların en az 2/3’ünü ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabilir.” denilmiş ve (h) bendinde; “Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için Mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması” hususu da bu madde kapsamında alınacak oy oranına bağlanmıştır. TTK’nun 638 maddesinde; bir ortağın kendi isteği ile Limited Şirket ortaklığından çıkma hali düzenlenmiş, 639 maddesinde; çıkmaya katılma halleri sayılmış, 640 maddesinde ise; ortaklıktan çıkarma hallerinin hangileri olduğu tarif edilmiş, birinci bentte; “Şirket sözleşmesinde bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebeplerin öngörülebileceği” ifade edilmiş, ikinci bendinde; “Çıkarma kararına karşı ortağın kararın Noter aracılığı ile kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabileceği” ifade edilmiş, üçüncü bendine ise; “şirketin istemi üzerine ortağın Mahkeme kararı ile haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılma halinin saklı olduğu” ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, 6102 sayılı Kanunda çıkarma davasının hangi koşulda ve kim tarafından açılacağı sınırlı olarak belirlenmiş olup, yorum yolu ile bu maddelere istisna getirilmesi mümkün değildir. Dosyamıza konu dava, şirket ortağının haklı sebeplerle ortaklıktan çıkarılmasına yönelik bir davadır. Bu durumda TTK’nun 640 maddesi gereğince bu dava ancak ortağı çıkarılmak istenen şirket tarafından açılabilir. Dosyamızda davalıların ortaklıktan çıkartılması istenen şirketin davacı olmadığı ve TTK’nun 640 maddesinde haklı sebeplerle dava açabilecekler içinde ortaklar sayılmamış olduğundan dosyamız davacısının çıkarma davası açma hakkı mevcut değildir.(Aynı doğrultuda T.C.YARGITAY 11. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2016/13701 KARAR NO: 2018/4634 kararı) Şirket sözleşmesinde ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler sıralanmamış olduğu gibi, bu sebepler sıralanmış olsa dahi TTK’nun 621 maddesi gereğince genel kurul toplantısı yapılması ve bu genel kurulda oyların en az 2/3’ünün ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması sureti ile “Haklı sebepler dolayısı ile şirketten çıkarılma hususunda Mahkemeye başvurulması için” karar alınması gerekli olmasına rağmen, bu yolla alınmış bir karar da bulunmamaktadır. Dolayısıyla tüm dosya kapsamı ve ticaret sicil kaydı birlikte değerlendirildiğinde davacıların, davacı sıfatı ve ehliyetinin mevcut olmadığı ve dava hakkının da bulunmadığı anlaşılmakla…”gerekçesi ile, Davacılar …, …, …, … tarafnıdan ikame edilen davada TTK 640/3 gereğince davacıların aktif dava ehliyeti bulunmadığnıdan davanın HMK 114/1 de ve 115/2 gereğince USULDEN REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin davanın usulden reddine karar verildiğini, Genel kurul kararının yokluğunun red sebebi olamayacağını, Yerel mahkemeye taraflarınca sunulan 20.05.2019 tarihli beyan dilekçesinde de açıklandığı üzere, işbu davada genel kurul kararının bulunmadığından bahisle davanın reddedilecek olması ihtimalinde dahi mahkemece davanın hemen reddedilmemesi, eksikliğin tamamlanması için kesin süre verilmesinin usul ekonomisi bakımından daha uygun olacak iken mahkemece davanın genel kurul kararı eksikliği nedeniyle reddedildiğini, Bu hususun usul ekonomisine aykırı olduğu gibi hukuka ve hakkaniyete de aykırı olduğunu, bu hususta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2002/1221 Esas 2002/2173 Karar sayılı ve 11.03.2002 tarihli kararı bulunduğunu, Yargıtay’ın bu hususta aldığı kararlarda davanın yeter sayısının sağlanmış olması şartı ile davanın açılmış olması halinde aktif husumet ehliyeti bakımından taraf teşkilinin sağlandığına karar verdiğini, Bu noktada işbu davada yeter sayısının sağlanıp sağlanmayacağı da değerlendirilmeye muhtaç olduğunu, ancak herhalde mahkemece, davanın reddi kararı verilmeden, çıkarılmak istenen ortak/ortakların oy hakkının bulunup bulunmadığı hususunun önemle değerlendirilmesi gerektiğini, Bu hususun Türk Ticaret Kanunu’nda açıkça düzenlenmediğinden, mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini, Dava konusu ortaklık yapısı ve davaya konu talep birlikte değerlendirildiğinde, çıkarılmak istenen ortakların oy hakkının bulunmayacağının kabul edilmesi gerektiğini, bu halde kollektif şirketler için öngörülen TTK’nın 255. Maddesinin kıyasen limited şirketler için de uygulanmasının yerinde olacağını, Müvekkillerinin her ne kadar ‘kağıt üzerinde’ üçte iki çoğunluğu sağlayamayacak oy hakkına sahip ise de, sırf genel kurul kararı bulunmadığından davanın reddedilmesinin rekabet yasağını ihlal eden davalılar lehine bir durum yaratacağı ve hakkaniyete uygun düşmeyeceğini, Böyle bir durumda açıkça, davalıların kendi davalarının yargıcı konumunda olacağını, bu durumun yukarıda açıklandığı şekilde hukuka aykırı olduğunu, Bu halde yerel mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açık olup, usule ilişkin itirazlarının reddi ile davanın esasen incelenmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/65 Esas 2019/839 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haklı nedenlerin varlığına dayalı şirket ortaklığından çıkarılma davasıdır. Davacı, tarafların ortak olduğu şirkette davalıların aynı zamanda müdür olduğunu, davalıların TTK 613 maddesinde öngörülen bağlılık yükümlülüğüne ve rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini bu nedenle davalıların şirket ortaklığından çıkarılmasını talep etmiştir. Mahkemece davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK’nın 616. Maddesinde limited şirket genel kurulunun devredilemez yetkileri arasında ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebeplerle ortaklıktan çıkarılması sayılmıştır. TTK’nın 640. maddesinin 3. fıkrası gereğince haklı sebebe dayalı olarak ortağın şirketten çıkarılması için şirket dava açabilir. Ortağın bir başka ortağın şirketten çıkarılmasını isteyebileceğine dair yasada düzenlenmiş bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre ortak diğer ortağın ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin dava açamayacaktır. Bu davayı açma hakkı şirkete aittir. Şirketin bu konuda dava açabilmesi için de genel kurul kararına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle davacıların istinaf sebebi yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 05/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.