Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2526 E. 2019/1841 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2526 Esas
KARAR NO : 2019/1841 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 03/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2019/763 Esas ( Derdest Dava Dosyası)
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ : 18/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 10.11.1997 tarihinde kurulduğunu ve şirketin on yıl süreyle görev yapmak üzere ortaklarından … ‘ın 23.11.2017 tarihinde davalı şirketin müdürlüğüne atandığını, …., Beyoğlu …. Noterliğinden 02.08.2019 tarihinde … yevmiye numarası ile keşide edilen “Fazlaya değgin haklarımız saklı kalmak üzere ekte sunduğumuz 03.04.2019 tarihli itirafnamede belirtilen makinelerden 9 … 122 NO 12/14 karşılığı 117.000 € alacağın ödenmesi” hususlu ihtarnameye …, Silivri …. Noterliğinden 09.08.2019 tarih … yevmiye numarası ile cevabi ihtarname göndermiş ve “herhangi bir alacağın olmadığı ve ekinde tebliğ edilen yazıdaki maddi vakıalar gerçeği yansıtmamaktadır” dendiğini, bunun üzerine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, müvekkiline haber verilmeden bankalardan kredi çekilmesi, çekler alınıp kırdırılması, müvekkiline haber verilmeden tüm planlama iş alım maddi para toplama ve ödemelerinin yapıldığını, müvekkiline sadece geçineceği para yardımı yapıldığını, müvekkilinin bilgisi dışında şirketin yönetilmesi haklı sebepleri ile davalı ortağı müvekkilimin payının gerçek değerinin ödenmesi ve müvekkilinin ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesini mümkün olmaması halinde davalı şirketin feshine karar verilmesini ve yönetim işlerine atanacak bir kayyım aracılığıyla gerçekleştirilmesine kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 03/10/2019 tarih 2019/763 Esas ( Derdest Dava Dosyası) sayılı ara kararında;”…6102 sayılı TTK. 630 maddesinde, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” hükmünü haizdir. (Yargıtay 11. HD’nin 03/05/2017 tarih ve 2015/15039 Esas, 2017/2589 Karar.) 6102 sayılı TTK’nın 235. maddesinin 1. fıkrası, haklı sebeplerin varlığı hâlinde temsil yetkisinin, bir ortağın başvurusu üzerine, mahkemece kaldırılabileceği, gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde mahkemenin temsil yetkisini “ihtiyati tedbir” olarak kaldırıp bu yetkinin bir kayyıma verilebileceği, kayyımın atanması, görevleri, mahkemece verilen temsil yetkisi ve bunların sınırlarının mahkemece re’sen tescil ve ilan ettirileceği hükmünü düzenlemiştir. Somut olayda; bu aşamada iddiaları ispata yarar delillerin dosyaya sunulmadığı ve “yaklaşık ispat” koşulunun gerçekleşmediği anlaşılmakla…”gerekçesi ile;Davacı vekilinin şirkete kayyım atanması talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafça açılmış olan haklı sebeple fesih davasındaki ihtiyati tedbir talebinin müvekkili davacı …’nin haklarının ve ortaklık malvarlığının korunmasını amaçladığını,” Bu noktada özellikle müdür ortağın açtığı fesih davasında, mahkeme tarafından geçici hukuki korumaya hükmedilmesi büyük önem taşır. Gerçekten de ortaklıkla arasında husumet bulunan müdürün, ortaklık yönetim ve temsili bakımından geniş yetkilere sahip olması, ortaklık açısından ciddi bir tehlike oluşturur. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, davacı ortağın aynı zamanda müdür olması halinde, ortaklığa bir temsil kayyımı atanması gerekecektir. Söz konusu bu kayyım, sadece ortaklığın temsilini gerçekleştireceğinden, davacı müdürün yönetim ve temsil yetkisinde sınırlandırılmaya gidilmesi büyük önem taşımaktadır.” ( 6102 SAYILI TTK’NA GÖRE LİMİTED ORTAKLIĞIN HAKLI SEBEPLE FESHİ – Yrd. Doç. Dr. Ali Haydar YILDIRIM, Baskı 2013, sayfa 438)Buradan, şirket ortağı ve müdürü olan …’ın imzaladığı belgeden de açıkça anlaşılacağı üzere; davacı müvekkilinin, şirket müdürünün tek başına yapılmış olduğu işlemlerden büyük zarar gördüğünü, ihtiyati tedbir talebinin reddi sonucunda davacı müvekkilinin korunması gereken haklarını elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak veya tamamen imkansız hale geleceğinden, ortaklığa bir yönetim kayyımı atanmasının gerektiğini,Kayyım atanması talebinin esasa ilişkin karar kesinleşinceye kadar zararları önlemek için olduğunu, yerel mahkemece verilen kararın söz konusu belgeleri dikkate almadan kurulduğunu, ara kararın ”… talebinin yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ” gerekçesiyle reddi, geçici hukuki koruma başlığı altında düzenlenen ihtiyati tedbir kurumunun amacına da aykırı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılmasına, davalı şirkete yönetim kayyımı atanması doğrultusunda ‘ihtiyati tedbir kararı verilmesine’ yönünde hüküm kurulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, davacı ortağın payının gerçek değeri ile ödenerek şirket ortaklığından çıkması,mümkün olmaması halinde davalı şirketin feshine, davalı şirket yetkilisinin yönetim hakkının kaldırılması ve yerine yönetim kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.Mahkemece, bu aşamada iddiaları ispata yarar delillerin dosyaya sunulmadığı ve “yaklaşık ispat” koşulunun gerçekleşmediği gerekçesi ile; Davacı vekilinin şirkete kayyım atanması talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf açısından uyuşmazlık konusu; davalı şirkete yönetim kayyımı atanması koşullarının oluşup oluşmadığı, mahkemece verilen istinafa konu kararın dosya içeriğine usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarındadır.Bir şirkete yönetim kayyımı atanması için kural olarak şirketin yasal organlarının mevcut olmaması gerekmektedir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’ nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yarg. 11. H.D 08/03/2018 2016/7714 E-2018/1804 K) TTK’nın 630. maddesinin II. fıkrasında; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” Aynı maddenin III. Fıkrasında ise; “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur” denilmektedir. TTK, geçici hukuki koruma konusunda ayrı bir düzenleme yapmadığından, davacının tedbir talebi hakkında HMK’nın 389 vd maddelerinin uygulanması gerekir.6100 sayılı HMK’ nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de; tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Mahkemece tensip tarihi ile istinafa konu karar verilmiş olup, esasen şartları oluştuğu takdirde yargılamanın her safhasında değişen durum ve koşullar dahilinde talep halinde HMK 389. maddesi uyarınca yeni bir karar da verilebilir. Davalı şirketin yönetimindeki iddia edilen usulsüzlüklerin 6102 sayılı TTK’ nın 624/1. maddesine göre genel kurul tarafından giderilmesi mümkün olduğuna, şirkete müdür atama ve görevden alma yetkisinin kural olarak TTK’ nın 616/1-b maddesine göre şirket genel kuruluna ait olmasına, davacı iddialarının yargılamayı gerektirmesine, dosya kapsamı ve yargılamanın bulunduğu aşama dikkate alındığında yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre mahkemece davalı şirkete kayyım atanması yönündeki ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik ara kararın gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, istinaf başvurusunun HMK 353/1/b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/12/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.