Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2503 E. 2021/1818 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2503 Esas
KARAR NO: 2021/1818 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2019
NUMARASI: 2015/922 Esas 2019/657 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2016/1280 ESAS SAYILI DAVA
DAVA :İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı borçlu şirketin müvekkiline 31/07/2014-10/10/2014 tarihleri arasında antrepo kullanım ücreti ve ticari işlemlerden dolayı 31/07/2014 tarihli … nolu fatura ile 10.161,22 TL borcu bulunduğunu, davalının bu borcunu ödemediğini, borcun ödenmesi için İstanbul …İcra Müdürlüğü … esas sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, takipsizlik kararı verilen icranın İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe devam edildiğini, davalının itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, davalı hakkında %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini iddia ederek; İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraftan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin … A.Ş tarafıdan 23/12/2014 tarihli genel kurul kararı ile devir alınmak suretiyle birleştiğini, dava ve takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı nedeniyle davanın öncelikle reddi gerektiğini, müvekkil ile davacı arasında herhangi bir ticari işlem veya ilişki olmadığını, takip dayanağı 31/07/2014 tarih ve … numaralı 62.868,00 TL tutarlı faturaya Kadıköy …Noterliğinin 08/08/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile itiraz edildiğini ve fatura aslının iade edildiğini, takip dayanağı faturanın geçersiz ve hükümsüz olduğunu, müvekkilinin 31/12/2012 tarihi itibariyle ihracat faaliyetlerini sona erdirdiğini, bu nedenle 31/07/2014-10/10/2014 tarihleri arasında davacıdan herhangi bir hizmet almasının mümkün olmadığını, davacının antrepo kullanım bedelinin neye göre hesapladığını açıklamadığını, hiçbir delil ve belge ibraz etmediğini, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından gönderilen ödeme emrinin iptali talebiyle İstanbul Anadolu 1.İcra hukuk Mahkemesinin 2015/330 esas sayılı dosyanın açıldığını, davanın reddine karar verildiğini ancak taraflarından temyiz ettiklerini, dosyanın halen yargıtay aşamasında olduğunu savunarak; davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile,borçlu şirketin borcunu ödememesi nedeniyle İstanbul …icra müdürlüğünün … esas sayılı zdosyası üzerinden 10.10.2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığını , yetkisizlik ile dosyanın İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından yürütüldüğünü, davalının haksız ve kötüniyetli olarak icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, bu itirazın iptali için açılan ve İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/922 esas sayılı dava dosyasının derdest olduğunu , ancak itirazın iptali davasının konusu olan ödeme emri borçlunun yapmış olduğu şikayet sebebi ile iptal edilmiş olduğundan borçluya yeniden aynı icra dosyasından ikinci bir usul ve yasaya uygun ödeme emri gönderildiğini ve bu ödeme emrine de davalı- borçlunun haksız ve dayanaksız olarak itiraz ettiğini ve bu nedenle iş bu davanın açıldığını belirterek, tarafları ve icra takibinin dayanağı benzer olduğundan iş bu dava dosyasının İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/922 esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının icra takibine dayanak yaptığı faturadan, davacının antreposunda bulunan malların … numaralı 04.07.2007 tarihli antrepo beyannamesine konu ve antrepoya 16.05.2007 tarihinde girişi yapılan 134 kap içindeki 1.105 kg ağırlığında kumaş olduğu ve bu kumaşların beyan değerinin 33.495,04 EURO olduğunu, söz konusu malların dava dışı … Ltd.Şti. tarafından imal/tedarik edilen malların aracılı ihracat yolu ile ihraç edilen mallar olduğunu, müvekkilinin … aracılı ihracat konusunda faaliyet göstermekte iken, aracılı ihracatın eski önemini kaybetmesi üzerine 31.12.2012 tarihinde aracılı ihracat faaliyetine son verdiği, bilahare 23.12.2014 tarihinde de … A.Ş. tarafından devralındığını, dış ticaret mevzuatında öngörülen ihracat türlerinden biri de aracılı ihracat olduğu, uygulamada by-pass ihracat da denilen bu ihracat türü başka işletmelerin ürettiği veya tedarik ettiği ürünlerin ihraç edilmesine aracılık etmekten ibaret olduğunu, uygulamada, imalatçı ya da tedarikçi işletmeler, ihracata aracı olacak şirketlere ihracı yapılacak ürünlerin yurt içi teslimini fiilen yapmadıklarını, gerçekte, aracı şirketler, ihraç edilecek ürünlere ilişkin gümrükleme, nakliye gibi işlemlerin yapılması konusunda imalatçı ya da tedarikçi şirketlere ve/veya gümrükçülerini yetkili kıldıkları hususunda vekalet verdiklerini, bu vekaletnameye istinaden ürünlerin ihracına ilişkin nakliye, gümrükleme işlemleri imalatçı ya da tedarikçiler tarafından yürütülmekte, yurt dışı alıcılarla ticari bağlantılar yine imalatçı ya da tedarikçi şirketler tarafından yapılmakta olduğunu, müvekkili … davacının deposuna herhangi bir mal teslim etmediğini, dava konusu olayda da, dava dışı … Ltd.Şti.’nin ihracat işlemleri aracılı ihracat yöntemiyle müvekkili şirket üzerinden yapıldığını, … Ltd.Şti. İle imzalanmış olan aracılı ihracat sözleşmeleri gereğince, gerek … firmasına, gerekse bu firmanın gümrük müşaviri olan … firmasına vekaletname verildiğini, ancak gerek imzalanan aracılı ihracat sözleşmeleri, gerekse verilen gümrük işlemleri vekaleti, sınırlı yetkiler içerdiğini, bu sınırlı yetkilerin dışına çıkılarak yapılan işlemlerden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, bu nedenle takip dayanağı 31.07.2014 tarih ve Seri:A No:… numaralı 62.868.-TL tutarlı faturaya karşı 8 günlük yasal süresi içinde Kadıköy … Noterliğinin 08.08.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz edilmiş ve fatura aslı iade edilmiştir. Takip dayanağı fatura geçersiz ve hükümsüz olduğunu, davacı da, müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, asıl sorumlunun … firması olduğunu bildiğini, ancak … firmasının borç ödeyemez hale gelip, ortadan kaybolması nedeniyle, davacı taraf bu zararını müvekkili şirkete yüklemeye çalıştığını, dava ve takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığını ve davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, davacının talep ettiği alacak “Ardiye ücreti ” olup, bir tür kira bedelidir. BK’nun 147. Maddesi gereğince 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, davacının antreposuna konulan mallar 2007 yılında davacıya teslim edilmiş ve davacının antrepo ücreti 2007 yılında tahakkuk etmiştir. 2007 yılında tahakkuk eden antrepo ücreti zaman aşımına uğradığını, davalı tarafın, 2007 yılında deposuna gelen mallar için 31.07.2014 tarihinde Ardiye ücreti faturası düzenlemesi zaman aşımını kesen veya durduran bir sebep olmadığını, davacı şirketin 2007 yılında deposuna girişi yapılan mallar ile ilgili, gerek malların girişi, gerekse belirli bir süre alınmamış olması halinde basiretli bir tacir gibi hareket edip, makul bir ölçüye göre hesapladığı depo kullanım ücretini talep etmesi, gerekirse yasal işlemleri başlatması ve alacağı ödenmediğinde depodaki malları satması veya sattırması alacağını tahsil etmesi gerektiğini, davacı bu şekilde basiretli bir tacir gibi hareket etmiş olsaydı, deposunda bulunan kumaşları satarak ardiye ücretini tahsil edebileceğini, davacı basiretle hareket etmediğini, daha fazla ardiye ücreti alabilmek için 2014 yılına kadar hiç bir işlem yapmadan beklediğini, bu kadar zaman depoda bekleyen mallar değerini yitirdiğini, davacının bu şekilde uzun süre bekledikten sonra fahiş miktarda ardiye ücreti talep etmesinin kötü niyetli olduğunu, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, (Yargıtay 11. H.D. E. 2012/8709 K. 2013/7964 T. 22.4.2013) davacının deposuna girmiş olan kumaşın beyan değeri 33.495,04 EURO göründüğünü, davacının düzenlediği faturada ise 30.000 USD karşılığı 62.868,00 TL ardiye ücreti talep edildiğini, davacı taraf bu miktarı nasıl ve hangi ölçüye göre hesapladığını, davacının deposuna konulan malların ardiye ücreti ile malların değeri arasında bir orantı olması gerektiğini, davacının talep edebileceği ardiye ücretinin de malın değerinin %15’ini geçmemesi gerektiğini, davacının deposuna konulan mal ile ilgili depo ücretini yıllarca talep etmeyip, aradan 10 yıl geçtikten ve depodaki malın değeri düştükden ve belki de tamamen kaybolduktan sonra, depodaki malın değerini aşan bir şekilde depo kullanım ücreti talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacı basiretli bir tacir gibi hareket edip, zamanında ve makul bir ardiye ücretini talep etmeyip, aradan yıllar geçtikten sonra ve belki de depodaki mallar bozulduktan, değerini yitirdikten sonra ardiye ücreti talep etmesi iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağını, bu durum davacının kendi kusuru olup, kusurunun sonuçlarına katlanması gerekmekte olduğunu, davacı taraf zamanında gerçek sorumlusundan talep ve tahsil etmediği, kendi kusuruna dayalı olarak zaman aşımına uğrattığı alacağını müvekkili şirketten tahsil edebilmek için haksız ve kötü niyetli olarak faturalar düzenlediği ve icra takibi yaptığını, davacı taraf haksız ve kötü niyetli olduğundan kötü niyet tazminatı talep ettiklerini, yukarıda açıklandığı üzere, dava konusu malların davacının deposuna girmesi aracılı ihracat işlemi ile ilgili olup, gümrük işlemleri Kadıköy 21. Noterliğinin 08.08.2014 tarih ve 21891 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile istinaden … LTD.ŞTİ. (Eski unvanı:… LİMİTED ŞİRKETİ) 2-… 3-… 4-… 5-… 6-… (…) 7-… 8-… isimli kişilere vekalet verildiğini, vekaletname içeriğinde ve atıf yapılan aracılı ihracat sözleşmelerinde belirtildiği üzere usulüne uygun olarak yapılmayan tüm işlemlerden dolayı vekiller sorumlu bulunduğunu, iş bu davada müvekkili aleyhine bir karar verilmesi halinde, belirtilen vekillere rücu edileceğinden davanın belirtilen kişilere ihbar edilmesini, dava dilekçesinin ve iş bu cevap dilekçemizin birer suretinin kendilerine tebliğini talep ettiklerini savunarak, ilk açılan 2015/922 E. Sayılı davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, masraf ve avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesine, birleştirilen stanbul Anadolu 9. Asliye Tİcaret Mahkemesinin 2016/1280 E. sayılı davanın esastan reddine, icra takibinin açılması kötü niyetli olduğundan dava konusu alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline, masraf ve avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesine, dava dilekçesi ve iş bu cevap dilekçemizin dava ihbar olunanlara tebliğ edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/06/2019 tarih ve 2015/922 Esas – 2019/657 Karar sayılı kararında; “…Dava, hukuki niteliği itibari ile fatura ve cari hesap alacağından kaynaklanan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. Asıl dava yönünden; İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası getirtilerek dosyamız içine konmuştur. İcra takibi incelendiğinde, ödeme emrinin davalı borçluya tebliği üzerine süresi içeresinde borca ve yetkiye itiraz edildiği, yetki itirazının icra müdürlüğü tarafından kabul edilerek yetkisizlik kararı verildiği ve dosyanın İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğüne gönderildiği ve burada … esas numarasını aldığı, davacının yetkisizlik kararı veren icra dairesindeki takibe yapılan itirazın iptali için bu davayı açtığı görülmüştür. Davacının, yetkili bir icra dairesinde geçerli bir icra takibi olmadığı halde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına karşı açmış olduğu itirazın iptali davasında “Geçerli bir icra takibine yönelik itiraz” koşulu bulunmadığından, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Birleşen (İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1280 Esas sayılı dosyası) dava yönünden; İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası getirtilerek dosyamız içine konmuştur. İcra takibi incelendiğinde, ödeme emrinin 09/03/2016 tarihinde borçlu/davalıya tebliğ edildiği, borçlunun 10/03/2016 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, icra takibine itirazın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Davanın İ.İ.K. 67/1 maddesindeki 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacının yukarıda açıklanan ve retle sonuçlanan asıl dava ile birleşen dosyadaki icra takibinin aynı konuya ilişkin olduğu ve tarafların ve miktarların aynı olduğu, davacının aynı takibin devamı için her iki davayı açmış olduğu görülmüştür. Davacı, aralarındaki ticari ilişki kapsamında davalıya antrepo ve taşıma hizmetlerini verdiklerini, verilen hizmete ilişkin düzenlenen fatura ve diğer bedellerin ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlattıklarını iddia etmiş; davalı ise, davacı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı tarafından verilen bir hizmetin söz konusu olmadığını, takibe dayanak yapılan faturaların yasal süre içeresinde iade edildiğini savunmuştur. Taraflar tacir olup, defter ve belgeleri delil olarak dayanmış olduğundan, mahkememizce tarafların defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Mali müşavir … tarafından dosyaya sunulan 31/07/2017 tarihli bilirkişi raporu uyarınca; davacıya ait 2014 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yaptırılmamış olduğu, 2014 yılı envanter defterinin ise süresi geçtikten sonra tasdik ettirildiği, 2015 yılı defter-i kebir ve envanter defterinin ibraz edilmediği, bu nedenlerle davacı defterlerinin sahibi lehine delil vasfının bulunmadığı, incelenen davacı defterleri uyarınca davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 62.868,00 TL alacaklı olduğu; davalı taraf defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, incelenen davalı defter kayıtlarında icra takibine konu edilen fatura ve diğer alacak kaydına rastlanmadığı anlaşılmıştır. Mahkememizce gümrük uzmanı … bilirkişi atanarak rapor aldırılmış; dosyaya sunulan 17/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda, “davalıya ait emtianın 04/07/2007 tarihli beyanname ile davacıya ait antrepoya konulduğu, antrepo işleticisi olan davacı ile eşya sahibi olan davalı arasında karşılıklı belirlenmiş antrepo ücreti bulunmamakla birlikte, serbest rekabet koşulları altında davacı tarafından belirlenen fiyat üzerinden ardiye ücreti hesaplanması gerektiği” belirtilmiştir. Raporun tarafların iddia ve savunmalarını yeterince karşılamaması nedeniyle bu defa taşımacılık uzmanı … bilirkişi olarak görevlendirilmiştir. Bu bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 08/05/2018 ve 27/11/2018 tarihli raporlar uyarınca; Halkalı Gümrük Müdürlüğünün 04/07/2007 tarihli antrepo beyannamesinde teslim şeklinin “…” olarak belirtildiği, bu teslim şeklinde satıcının malları işletmesinde alıcı emrine hazır tutmakla teslim yükümlülüğünü yerine getirmiş olacağı, satıcı aksi kararlaştırılmadıkça malın alıcı tarafından sağlanan bir araca yüklenmesinden ya da malların ihraç gümrüğünden geçirilmesinden sorumlu olmayacağı, alıcının bu noktadan itibaren varış yerine kadar malın taşınması ile ilgili tüm gider ve risklerin yükümlülüğünü taşıyacağı, somut olayda alıcının davalı olduğu, davalının malları satıcıdan teslim aldıktan sonra başka bir alıcıya teslim edene kadar oluşacak tüm işlem, masraf ve risklerden sorumlu olduğu, davacı ve davalı arasında aracı ihracatçı sözleşmesi bulunduğu, ardiye ücretine konu olan işlemin ithalat işlemi olduğu, Gümrük Kanununun 101.maddesinde “eşyanın antrepo rejimi altında kalış süresinin sınırsız olduğu”nun düzenlendiği, davacı tarafından malların 31/07/2014 tarihine kadar bekletilip faturanın da buna göre düzenlenmesinde bu madde hükmü göz önüne alındığında hukuka aykırılığın bulunmadığı, tüm bu hususlar göz önüne alındığında davalının belirtilen ardiye masraflarından da sorumlu olacağı, yapılan hesaplamaya göre davacının davalıdan 29.530,00 USD ardiye alacağının bulunduğu, 1 USD= 2,0956 TL olarak faturalandırıldığından, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 61.883,068 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından, davanın yapılan bu tespitler uyarınca kısmen kabulüne karar verilmiştir….,”gerekçesi ile, ASIL DAVA YÖNÜNDEN; Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, Şartları oluşmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,
BİRLEŞEN DAVA (İstanbul Anadolu 9.ATM 2016/1280 Esas-854 Kararı ile birleşen) YÖNÜNDEN: Davanın kısmen kabulü ile; davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 61.883,068-TL üzerinden devamına, işlemiş faiz ve fazlaya ilişkin talebin reddine, Alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20 ‘si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket 2007 yılında … Unvanı altında aracılı ihracat faaliyeti yapmakta olduğunu, Dış ticaret mevzuatında öngörülen ihracat türlerinden biri de aracılı ihracat olduğu, uygulamada by-pass ihracat da denilen bu ihracat türü başka işletmelerin ürettiği veya tedarik ettiği ürünlerin ihraç edilmesine aracılık etmekten ibaret olduğunu, Gerçekte, aracı şirketler, ihraç edilecek ürünlere ilişkin gümrükleme, nakliye gibi işlemlerin yapılması konusunda imalatçı ya da tedarikçi şirketlere ve/veya gümrükçülerini yetkili kıldıkları hususunda vekalet vermekte olduklarını, bu vekaletnameye istinaden ürünlerin ihracına ilişkin nakliye, gümrükleme işlemleri imalatçı ya da tedarikçiler tarafından yürütülmekte, yurt dışı alıcılarla ticari bağlantılar yine imalatçı ya da tedarikçi şirketler tarafından yapılmakta olduğunu, Aracılı ihracat firması, ihracat kredilerinin ihracat taahhütlerinin kapatılması, …bank kaynaklarının kullanılması, KDV iadesinden yararlanılması ve işlemlerin takibi konusunda imalatçı şirkete yardımcı olduğunu, Aracılı ihracatçı olan müvekkili şirket, ihracat işlemleri için tedarikçinin belirlediği gümrük müşavirlerine vekalet verdiğini, ihraç edilen malın iade edilmesi durumunda bu işlem ithalat işlemi olmakta ve ithalat işlemleri müvekkili şirketin tayin ettiği gümrük müşavirine vekalet verildiğini, Dava dışı … firması, müvekkili şirket aracılığı ile ihracat yaptığı ve ihracat işlemleri … firmasının tayin ettiği gümrük müşavirlerine verilen ve sadece “ihracat işlemlerini” kapsayan vekaletname ile yapıldığını, Bu şekilde ihraç edilen malların 2007 yılında iade edildiği, gümrük müşavirlerinin vekaletnamelerinde “ithalat işlemleri” için yetki olmamasına rağmen, ithalat işlemlerinin müvekkili şirketin bilgisi ve onayı olamdan yetkisiz vekillerce yapıldığı ve malların davacının antreposuna konulduğu, iş bu ihtilaf sebebiyle 2014 yılında öğrenildiğini, Davacı şirket 2007 yılında, yetkisiz vekillerce deposuna konulan mallar ile ilgili 2014 yılına kadar hiç bir işlem yapmadığı, müvekkili şirkete haber vermediği, talepte bulunmadığını, aradan geçen zaman içinde depodaki mallar tamamen değerini yitirdiğini, Müvekkili şirketin 2012 yılında aracılı ihracat faaliyetini sona erdirdiği, aracılı ihracat ile ilgili ekibini tasfiye ettiğini, Davacı şirket, malları deposuna konulduktan sonra makul bir süre içinde malları arayıp soran olmayınca müvekkili şirkete haber verse idi, müvekkili şirketin “ithalat işlemleri” konusunda görevlendirdiği uzman ekibi tarafından gerekli işlemler yapılacağı, mallar depodan alınıp davacının makul düzeydeki depo kirası da ödenmiş olacağını, Ancak davacı şirket 2007 yılında deposuna giren mallar için hiç bir işlem yapmayıp, müvekkiline haber vermeyip, mallar depoda çürüdükten sonra 29.539.-USD antrepo kirası faturası düzenleyerek müvekkilinden talep ettiğini, söz konusu faturada hangi dönem için kira talep edildiği, ücretin neye göre hesaplandığı dahi belli olmadığını, Mahkemece, maddi olay kavranılmadan, eksik, yetersiz ve dayanaksız bilirkişi raporuna itirazları incelenmeden karar verildiğini, mahkemeni birleşen davanın kabulüne dair kararı açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davacı şirket, yetkisi olmayan vekiller tarafından ithalat işlemi yapılan malları 04.07.2007 tarihinde deposuna kabul ettiği ve 2014 yılına kadar hiç bir işlem yapmadan deposunda beklettiğini, bu süre içinde mallar tamamen değerini yitirdiğini, davacının bu ağır kusuru hiç dikkate alınmadığını, bu konuda yaptıkları itirazlar ne bilirkişiler tarafından, ne de Mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, Davacı şirketin daha fazla kira elde etmek için malların depoda uzun süre kalmasına göz yumduğu, malların korunması ve tasfiyesi için hiç bir işlem yapmadığı, müvekkili şirkete haber vermemiş olması ağır kusur teşkil ettiğinden, depo kirasından bir indirim yapılması gerektiği Yargıtay içtihatlarıyla kabul edildiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2012/8709 K. 2013/7964 T. 22.4.2013, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2014/14392 K. 2015/2975 T. 5.3.2015) Müvekkili şirket tarafından gümrükçülere verilen vekaletnamenin “ihracat işlemleri için ” verildiği, oysa dava konusu olayda yapılan işlemin ihracat işlemi değil, ithalat işlemi olduğu, bu nedenle gümrükçüler tarafından müvekkilim şirkete vekaleten yapılan işlemlerin müvekkili şirketi bağlamadığı konusunda yapılan itirazlarımız dikkate alınmadığını, Müvekkili şirketin bilgisi ve onayı olmadan, yetkisiz vekaletname ile yapılan işlemlerden dolayı, müvekkili şirketin hangi hukuki gerekçe ile sorumlu tutulduğu konusunda hiç bir açıklama yapılmadığını, Olaydaki işlemin aracılı ihracat işlemi olduğu, antrepodaki malın gerçek sahibinin müvekkili şirket değil, … firması olduğu ve bu durumun davacı tarafından da bilindiği hususu gözardı edildiğini, Bilirkişi raporunda, hesaplamaya esas alınan ücret tarifesi (fiyat çizelgesi) imzasız bir kağıda yazıldığı, kimin tarafından yazıldığı dahi belli olmayan, fiyatların neye göre belirlendiğine dair hiç bir açıklama içermeyen bir liste olduğu, bu ücretlerin neye göre belirlendiği, piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığı denetlenmediğini, Davacının 22.03.2017 tarihli dilekçesinde “Davacı şirket sözleşmeyi davalı şirket ile yapmış” ve “taraflar arasında yapılan sözleşme” şeklinde beyanlarıyla bir sözleşmeden bahsedildiğini, Ancak müvekkili şirket kayıtlarında davacı şirket ile yapılmış bir sözleşme olmadığı, davacı taraf da bahsettiği sözleşmeyi ibraz edemediğini, Davacı ile müvekkili şirket arasında yapılmış bir sözleşme olmadığını, davacının tek taraflı olarak düzenlediği fiyat çizelgesinin hiç bir hukuki dayanağı ve bağlayıcılığı olmadığını, Davalının antreposuna 2007 tarihinde konulan malların gümrük beyannamesindeki değeri 33.495,04 EUR olarak belirtildiğini, Bilirkişi raporunda 04.07.2007-31.07.2014 tarihleri arasındaki 2584 günlük dönem için 29.539.-USD antrepo kirası-ücreti hesaplandığını, Her şeyden önce insaf ve izan gerekli olduğu, 33.495,04 EUR değerindeki bir mal için 29.539.-USD kira hesaplanmasının mantıklı ve hukuki bir izahı olmadığını, burada malın değerine göre bir sınırlama olması gerektiğini, Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği Ücret Tarifesinde; “MADDE 4 – (1) Muhafaza müddeti hitamında 3 üncü madde uyarınca hesap edilecek ücret, mahcuz malın muhammen bedelinin yüzde otuzunu geçemez. Ancak mahcuz malın muhammen bedeli onbin Türk Lirasının üzerinde ise onbin Türk Lirasının üzerindeki meblağ için hesap edilecek ücret, aşan miktarın yüzde yirmisini geçemez.” hükmüne amir olduğunu, 2007 -2010 yıları arasında tarifedeki üst sınır malın değerinin %15 i olup, 2010 yılından sonra % 30 a çıkarıldığını, Taraflar arasında bir sözleşmenin olmadığı durumda, anılan tarifenin kıyasen uygulanması ve hesaplanan ücretin %15, %30 ve %20 lik sınırları geçmemesi gerektiğini, Bu konudaki itirazların dikkate alınmadığını, Zaman aşımı itirazlarının incelenmediğini, Davacının talep ettiği antrepo ücreti bir tür kira bedeli olduğundan Eski Borçlar kanununun 126. Maddesinin “Aşağıdaki alacak veya dâvalar hakkında beş senelik müruru zaman cari olur. 1. Alelûmum kiralar ile resülmal faizleri ve muayyen zamanlarda tediyesi meşrut aidat hakkındaki dâvalar” hükmü uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2013/15232 K. 2014/5210 T. 18.3.2014) Ardiye masrafı 04.07.2007 tarihinde tahakkuk ettiğinden, o tarihten beri talep edilmeyen ardiye masrafı zamanaşımına uğradığını, Borçlar Kanunun 527. Maddesi “Vekâletsiz işgören, her türlü ihmalinden sorumludur” hükmünü amirdir. Eski Borçlar Kanununun 411. Maddesi “Başkası namına tasarrufta bulunan kimse her türlü ihmal ve ihtiyatsızlıktan mesuldür.” hükmüne amirdir. Davalı taraf, yetkisiz vekil tarafından kendisine teslim edilen malı antreposuna kabul ettiğinden, vekaletsiz iş görmüş durumda olduğu, her türlü ihmalinden sorumlu olduğu, müvekkiline haber vermeden malı antreposunda bekletip, tamamen değerini yitirmesine neden olduğundan müvekkilinin zararından dahi sorumlu iken, ücret talep etmesi mümkün olmadığını, Bilirkişi olarak görevlendirilen …’ e itiraz etmiş olmaları ve …’in de çekilme dilekçesi vermesine rağmen, tarafsız olamayacağı açıkça belli olan bilirkişiden rapor alındığını, bu bilirkişi Gümrük Teftiş Kurulu başkanı olduğundan, diğer bilirkişileri de etkilediği, bu konuda 22.11.2017 tarihli dilekçemizde ayrıntılı açıklama yapıldığını, Dava konusu alacak likit olmadığından ve hesaplanması uzmanlık gerektirdiğinden inkar tazminatıma hükmedilmesi kanuna aykırı olduğunu, Dava konusu faturada, talep edilen alacağın hangi dönemi kapsadığı ve hangi tarifeye göre hesaplandığına dair hiç bir açıklama olmadığı, taraflar arasında bir sözleşme olmadığı, müvekkilinin şirketin davacının talep ettiği depo kirasını hesaplayabilmesi mümkün olmadığı, tüm itirazlarına rağmen davacı taraf hesaplamanın nasıl yapıldığına dair hiç bir açıklama getiremediğini, Sonuçta bilirkişi tarafından hesaplanan ve taraflarınca kabul edilmeyen depo kirası da davacının talebinden farklı olduğu, böyle bir durumda alacağın likit olduğunu söylemek mümkün olmadığı, Birleşen davada, davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, davanın reddedilen kısmı için vekalet ücreti takdir edilmediğini, Asıl dava yönünden verilen karar hukuka uygun olduğunu, istinaf talebinin sadece birleşen dava yönünden verilen karara yönelik olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin birleşen dava yönünden verilen kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, birleşen davanın reddine, dosyanın karara bağlanması mümkün olmadığı takdirde, istinaf talepleri doğrultusunda birleşen dava yönünden yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava, antrepo kullanım bedeli açıklamalı fatura alacağı ve diğer alacak açıklamalı cari hesap alacağından kaynaklanan alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl dava yönünden; Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, birleşen dava (İstanbul Anadolu 9.ATM 2016/1280 Esas-854 Kararı ile birleşen) yönünden: Davanın kısmen kabulü ile; davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 61.883,068-TL üzerinden devamına, işlemiş faiz ve fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve birleşen dava yönünden verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin birleşen dava yönünden zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davacı, birleşen İstanbul Anadolu 9.ATM.nin 2016/1280 Esas sayılı dosyası ile, davalıya karşı 01/12/2016 tarihinde İstanbul Anadolu 1 ATM. Nin 2015/922 Esas sayılı dosyası ile birleştirme talepli itirazın iptali davası açıldığı, mahkemece, dosya üzerinden 12/12/2016 tarih ve 2016/1280- 854 Esas-Karar sayılı kararı ile dosyanın İstanbul Anadolu 1 ATM. Nin 2015/922 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği ve 13/12/2016 tarihli müzekkere ekinde dosyanın İstanbul Anadolu 1 ATM. Nin 2015/922 Esas sayılı dosyasına gönderildiği görülmüştür.Somut davada, ilk derece mahkemesince 2015/922 Esas sayılı dosyasının 11/05/2017 tarihli duruşmasında, birleştirilen İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1280 E. -854 Karar sayılı dosyasının geldiği ve dosya içerisine alındığı belirtildiği halde birleşen dava yönünden ön inceleme duruşması yapılmadan aynı tarihli duruşmanın ara kararı ile,bilirkişi incelemesine karar verildiği anlaşılmıştır. HMK.nun 137.maddesinde; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. (2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” hükmü ile ön incelemenin kapsamı belirlenmiştir. HMK.nun 138/1.maddesinde de, “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmü ile dava şartları ve ilk itirazlar hakkında mahkemece verilecek karara ilişkin vurgulama yapılmıştır. Davalı, birleşen davaya yönelik verdiği 04/01/2017 tarihli cevap dilekçesi ile, zamanaşımı definde bulunmuş, ilk derece mahkemesince davalının zamanaşımı defi yönünden olumlu/olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür. HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. Bir dava hakkında mahkemece karar verilirken öncelikle usul, daha sonra da esas yönünden incelenir. Zamanaşımı defi, bir hakkın ileri sürülmesine engel olgulardandır. Bu nedenle de öncelikle hadise şeklinde çözümlenmesi gerekir. 11/01/1940 T. 15/70 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da “Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez.” denilmiştir. HMK’daki emredici usul kuralı ve İçtihatı Birleştirme Kararı’na göre mahkemenin tahkikatten önce zamanaşımı konusunda olumlu-olumsuz bir karar vermesi zorunlu olup, esasa ilişkin kararın sonucuna göre mahkemenin zamanaşımı defisini “zimnen reddettiğini” kabul etmek de mümkün değildir. Yargıtay’ın değişik daireleri de istikrarlı şekilde zamanaşımı konusunda karar verilmeksizin esasa ilişkin verilen kararların bozulmasına karar vermiştir. (Bknz: Yargıtay 19. HD. 20/06/2013 T. 2013/7760 E. 11536 K., Yargıtay 11. HD. 21/01/2014 T. 2012/10582 E. 2014/1283 K., Yargıtay 4. HD. 19/10/2016 T. 2016/8273 E. 2016/10213 K.)
Somut olayda, birleşen davaya yönelik verilen cevap dilekçesinde ileri sürülen zamanaşımı def’i davalı tarafça istinaf sebepleri arasında gösterilmiştir. İstinafa konu zamanaşımı def’ine ilişkin istinafın incelenmesi için öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından zamanaşımı konusunda fiilen verilmiş bir kararın bulunması zorunludur. Dar istinaf kanun yolu isteminde HMK. 341, 353/1-a/6 maddesi uyarınca mahkeme yerine geçerek karar vermek de mümkün değildir. Buna göre mahkemece davalının birleşen davaya yönelik verdiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’i değerlendirilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Sonuç itibariyle, Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dosya davalısı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 297, 353/1.a.6. maddeleri uyarınca kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davanın davalısının birleşen dosya yönünden istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/06/2019 tarih ve 2015/922 Esas 2019/657 Karar sayılı kararının HMK’nın 297, 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.107,00.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/12/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.