Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2493 E. 2021/1847 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2493 Esas
KARAR NO: 2021/1847 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/03/2019
NUMARASI: 2011/459 Esas 2019/441 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,Davacının LPG dağıtım firması olduğunu, davalının 10/04/2007 ve 01/10/2007 tarihli Otogaz LPG sözleşmeleri ile Lpg otogaz bayiliğini yürüttüğünü, 10/04/2007 tarihli bayilik sözleşmesinde … yolu … km Organize Sanayi Bölgesi Balıkesir adresindeki bayilik için imzalandığını, 5 yıl süre ile 10/04/2012 tarihine kadar geçerli olacağını, davalı sözleşmenin ekinde imzaladığı satış taahhütnamesi ile davacıdan aylık 20 ton Lpg almayı taahhüt ettiğini, 01/10/2007 tarihli bayilik sözleşmesinde … Karayolu … km Yeniköy/Balıkesir adresindeki bayilik için imzalandığını, 5 yıl süre ile 10/04/2012 tarihine kadar geçerli olacağını, davacıdan aylık 15 ton Lpg almayı taahhüt ettiğini, davalının her iki sözleşmeden kaynaklanan hak ve alacaklarına güvence olarak da 15.000,00 TL.’den toplam 30.000,00 TL. tutarında iki adet banka teminat mektubu verdiğini, davalının LPG almadığını ve cari borcunu da ödemediğini, davalıya en son gaz sevkiyatının 17/10/2010 tarihinde yapıldığını ve 18/11/2010 tarihli 8.300,26 TL. Bedelli fatura düzenlendiğini, sözleşme gereği faturanın 24/11/2010 tarihinde ödenmesi gerektiğini, temerrüdün oluştuğu 25/11/2010 tarihinden aylık %4 akdi faizi ile fatura bedelinin ödenmesinin gerektiğini, davalının 10/12/2010 tarihinde 1.761,73 TL. ödediğini, bakiye 6.538,53 TL.’yi ve gecikme faizini ödemediğini, davalının Balıkesir …Noterliği 13/12/2010 tarihli … yevmiye ihtarı ile bayilik sözleşmesini iptal ettiğini, davalının feshinin haklı olduğunun tespiti talebiyle Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi 2010/563 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını ve teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin durdurulması yönünde tedbir kararı aldığını, davalının 10/04/2007 tarihli sözleşme gereği 5 yıl sürede 1.200 Ton Lpg alması gerektiği halde 819.06 Ton Lpg aldığını, 380,94 Ton Lpg eksik aldığını, 01/10/2017 tarihli sözleşme gereği 5 yıl sürede 900 Ton Lpg alması gerektiği halde 148,32 Ton Lpg aldığını, 751,68 Ton Lpg eksik aldığını, sözleşmeleri ihlal ettiğini, davalının teminat miktarı olarak 150.000,00 TL. tazminat ödemesi gerektiğini, davacının Bakırköy …Noterliği 23/12/2010 tarihli … yev. nolu ihtarname ile feshin haksız olduğunu ve tazminatların ödenmesinin ihtar edildiğini, ihtara rağmen ödeme yapıldığından iş bu davanın açıldığını, cari hesap bakiyesi 6.538,53 TL. temerrüdün oluştuğu 25/11/2010 tarihinden itibaren sözleşmede yazılı olan %4 aylık (yıllık %48) akdi faiz ile davalıdan tahsiline, 10/04/2007 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 75.000,00 TL tazminat alacağından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 7.500,00 TL Temerrüt tarihi olan 11/01/2011 tarihinden itibaren Merkez Bankasının kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline, 01/10/2007 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 75.000,00 TL tazminat alacağından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 7.500,00 TL Temerrüt tarihi olan 11/01/2011 tarihinden itibaren Merkez Bankasının kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Yetkili mahkemenin Balıkesir Mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesini, 23/09/2010 tarihinde davacıdan davalıya ait istasyona 4 ton civarında Lpg sevk edildiğini, Lpg istasyonundaki lpg tankına boşaltımdan sonra Lpg araçlarında arıza olduğunu, yapılan kontrollerde Lpg içinde su olduğunu ve suyun çökme yaparak makinelerde arızaya sebebiyet verdiğini, davacı tarafından yakıt tankında bulunan 1,5 tona yakın LPG bozuk malla birlikte geri çekildiğini, 2340 kg. Gaz gönderildiğini, gazın boşaltılması esnasında yakıt deposundaki santrifüj kaçak dedektörünün Lpg kaçırdığının tespit edildiğini, arızanın davacı tarafından yapılan hatalı işlemden kaynaklandığını, kaçak nedeniyle 1200 litre kaybın davacıya iletildiğini, zararların karşılanmadığını, davacı tarafça bayilik sözleşmesinin yenilenmesi şartıyla zararların karşılanacağının bildirildiğini ve lpg gönderilmediğini, davacıdan 06/12/2010 tarihinde Lpg talep edildiğini ve 09/12/2010 tarihinde borcun ödenmesine rağmen lpg gönderilmediğini, sözleşmelerin tek taraflı olarak Balıkesir …Noterliği 13/12/2010 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile feshedildiğini ve Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi 2010/563 Esas sayılı dosyasından dava açıldığını, davanın yetkisizlik nedeniyle reddine, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/03/2019 tarih ve 2011/459 Esas – 2019/441 Karar sayılı kararında; “…Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde toplanan deliller, tarafların ticari defter ve kayıtları ile alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında iki ayrı otogaz bayilik sözleşmesi olup, yapılan bu sözleşmelerdeki delil sözleşmesi gereğince ihtilaf halinde davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarına itibar edileceğinin kararlaştırıldığı açıktır. Davacı şirket ile davalı arasında otogaz bayiliği nedeniyle lpg temininden doğan cari hesap ilişkisinin bulunduğu, buna dayalı olarak davacı şirket tarafından davalıya tedarik edilen LPG’den kaynaklanan alacaktan dolayı cari hesap ekstresinin düzenlendiği, davacı tarafın dosyaya sunduğu ticari defterlerine takip konusu alacağı işlediği yapılan bilirkişi incelemesi ile sabit olup, davalı taraf davacı şirkete borçlarının bulunmadığı yönünde itirazda bulunmuş ise de bu hususu ispata yarar delil ibraz edememiştir. Bu haliyle davacı taraf takip konusu cari hesaptan dolayı davalıdan alacaklı olduğunu ispat ettiği anlaşılmakla, düzenlenen uzman bilirkişi raporunun da mahkememizce dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunması nedeniyle davacı tarafın davalıdan takip konusu cari hesaptan kaynaklanan 6.538,53-TL alacağının bulunduğu anlaşıldığından söz konusu alacağın davalının temerrüt tarihi olan 25/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek aylık %4 (sözleşmesel) faizi ile birlikte (davalı tarafça davacıya verilmiş teminat mektupları kapsamında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) davalıdan tahsiline dair karar verilmiştir. Taraflar arasındaki diğer ihtilaf olan davalının bayilik sözleşmesini haksız feshettiği iddiasıyla cezai şart alacağı talebi hakkında ise davalı şirket tarafından taraflar arasındaki bayilik sözleşmelerini feshetmesinin nedeni davacı tarafça tedariği sağlanan ve satışı davalı tarafça yapılan otogaz içerisinde su bulunması nedeniyle davalının otogaz sattığı araçlarda meydana gelen arızadan dolayı şikayetler alması sonrasında söz konusu otogaz satılan araçlara ilişkin tutulan tespit tutanakları ile araçların lpg tankında su bulunduğuna yönelik tespit sonrası davacı şirkete durumun bildirildiği ve yapılan masraf ve oluşan zararın davacıdan talep edildiği, ancak bu talebin karşılanmaması üzerine davalı tarafça davacı ile aralarındaki bayilik sözleşmelerinin feshine gidildiği açık olup, dosya kapsamında bulunan makine mühendisi ve oto tamircisi imzalı tespit tutanakları ile davalı şirketten otogaz alan araçların otoğaz aldıktan kısa süre sonra arızalandığı ve bu arızaya otogazda bulunan suyun sebep olduğu sabit olmakla davalı tarafça davacıya yapılan başvuruya rağmen söz konusu haklı talebin karşılanmadığı açık olup bu haliyle davalı tarafça her iki bayiye ilişkin bayilik sözleşmesinin feshedilmesinin haklı olduğu her iki bayiye davacı tarafça otogaz temin edilmesi nedeniyle davalıdan diğer bayi yönünden sözleşmeye devam etmesinin beklenemeyeceği açık olup davalı yönünden her iki sözleşmeyi birden feshetmesinin davalının her iki istasyona da otogaz temin etmesi nedeniyle haklı nedene dayandığı kanaatine varıldığından davacı tarafın sözleşmesinin haksız feshedildiğine yönelik iddiasını ispatlayamaması nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan cezai şart alacağının talep etme koşullarının oluşmaması nedeniyle davacı tarafın haksız fesih ve taahhüte aykırılık iddiasıyla talep ettiği cezai şart alacağına yönelik talebin reddine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir….”gerekçesi ile, Davacı tarafça açılan DAVANIN KISMEN KABULÜ ile; a) Davacı tarafın toplam 6.538,53-TL alacağın davalının temerrüt tarihi olan 25/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek aylık %4 (sözleşmesel) faizi ile birlikte (davalı tarafça davacıya verilmiş teminat mektupları kapsamında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, b) Davacı tarafın haksız fesih ve taahhüte aykırılık iddiasıyla talep ettiği cezai şart alacağına yönelik talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2019 tarih ve 2011/459 Esas 2019/441 Karar sayılı kararı ile; davacı tarafından açılan alacak davasının kısmen kabulü ile toplam 6.538,53 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek %4 sözleşmesel faizi ile birlikte davalı müvekkilinden alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın haksız fesih ve taahhüde aykırılık iddiasıyla talep ettiği cezai şart alacağına yönelik talebin reddine karar verildiğini, Mahkemece davanın kabul edilen kısmına ilişkin gerekçe olarak ‘taraflar arasında akdedilmiş olan her iki sözleşmede yer alan delil sözleşmesine göre ihtilaf halinde davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarına itibar edileceğinin kararlaştırıldığı ve müvekkilin davacı şirkete borçlu olmadığını ispatlayamamış olduğu’ gösterildiği, Ancak Mahkemenin cezai şarta yönelik taleplerin reddine ilişkin kararına iştirak etmekle birlikte, kabul edilen kısım yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı şirket LPG dağıtım firması, müvekkili davalı şirket ise otogaz bayiliği yaptığını, müvekkiline ait iki ayrı istasyonda satılmak üzere LPG temini için taraflar arasında 10/04/2007 ve 01/10/2007 tarihli iki adet … LPG Bayi Sözleşmeleri akdedildiğini, Akdedilen sözleşme gereği müvekkili üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeye devam etmekte iken, 23/09/2010 tarihinde davacı şirket tarafından müvekkili şirkete sevkedilen 4 ton LPG’nin istasyondaki LPG tankına boşaltılmasından sonra, müvekkili tarafından tüketiciye gerçekleşen satışlarda, LPG alan araçların hepsinde arıza meydana geldiği, yapılan kontrollerde ise LPG içinde su olduğu ve bu nedenle LPG’nin yakıt deposu içinde çökme yaparak arızaya sebebiyet verdiği tespit edildiği ve bu tespit tutanağa geçirildiğini, bu durum davacıya bildirildiğinde, cevaben söz konusu arızaların masraflarının müvekkilince karşılanması ve belgelendirilmesi halinde, bu masrafların müvekkiline ödeneceği bildirilmesi üzerine, davacının kusuruyla oluşan bu zararlar müvekkili tarafından giderildiğini, Ayrıca bozuk olan LPG de davacı tarafından geri çekildiği ancak, yakıt tankında daha önceden müvekkiline ait olan ve ödemesi yapılmış olan 1,5 tona yakın LPG de davacı tarafından bu çekim sırasında bozuk olan malla birlikte çekildiğini, Daha sonraki bir tarihte ise davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilmiş olan 2.340 kg gazın boşaltımı sırasında da yakıt deposunda kaçak olduğu tespit edildiği, bu kaçağın da davacı şirketin görevlisinin hatalı işleminden kaynaklanan arızadan meydana geldiği tespit edildiğinden bu durum da davacı şirkete bildirildiğini, davacı şirket ise daha sonradan zararın karşılanacağı taahhüdüyle, bu aşamada arızanın müvekkilince giderilmesi ve bunun yanında kaçaktan kaynaklanan kayıp LPG miktarının bildirilmesi istendiği, kaçak nedeniyle oluşan LPG kaybının 1200 litre olduğu tespit edilerek davacıya bildirildiği, davacı kusuruyla oluşan bu arıza da müvekkilince giderildiğini, Tüm yapılan bu giderler davacı şirket tarafından karşılanacağı taahhüt edilmesine rağmen, davacı, müvekkili tarafından kendilerine yapılan yazılı ve sözlü tüm başvuruları cevapsız bıraktığı, kendi kusurlarından kaynaklanan tüm bu zararları karşılamaktan imtina ettiğini, Davacı, bu sorunlar yaşandıktan sonra müvekkiline teslim etmiş olduğu 4 ton LPG’nin bedelini müvekkilinden talep ettiğinde, müvekkili tarafından, meydana gelen bu sorunlardan kaynaklanan ve ödenmesi taahhüt edilmesine rağmen ödenmemiş olan zararların kesintisi yapıldıktan sonra aradaki farkın ödeneceği bildirilmiş ve ödeme bu şekilde yapıldığı, fakat davacı meydana gelen zararları ancak aradaki sözleşmelerin yenilenmesi şartıyla gidereceklerini bildirerek müvekkili şirketi sözleşme yenilemeye zorlayarak mecburiyet haline sokmaya çalıştığını, 06/12/2010 tarihinde ise müvekkili, davacıdan yazılı olarak LPG talep etmiş olmasına ve o tarih itibariyle müvekkilinin kendilerine borcu bulunmamasına rağmen LPG sevki talebini yerine getirmediğini, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesine göre davacının müvekkili şirketin talebinden itibaren 3 gün içerisinde LPG’yi göndermesi gerekmesine rağmen, davacı müvekkilinin talebini karşılamadığından, 09/12/2010 tarihinde yeniden borcun ödendiği bilgisiyle LPG talep edildiği, davacı akdedilmiş olan sözleşmelere aykırı şekilde LPG talebini yine yerine getirmediğini, Görüldüğü üzere davacı, taraflar arasında akdedilmiş olan bayilik sözleşmelerine aykırı hareket ederek, edimini yerine getirmiş olan müvekkiline karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkilinin istasyonunda satış yapılması mümkün olamayacağından zararı gündeme geldiğini, Bunun yanında davacının piyasa koşullarına ve diğer dağıtıcılara göre fahiş fiyat üzerinden LPG vermesi nedeniyle bu husus da davacı yetkilileri ile defaten görüşülmesine rağmen davacı bu konudaki talepleri de karşılıksız bıraktığını, Açıklanan bu nedenlerle müvekkili şirketin davacı şirket ile olan bayilik sözleşmesini sürdürmesi kendisinden beklenemeyeceğinden Balıkesir …Noterliğinin 13/12/2010 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini,
Mahkemenin, yapılan yargılama sonunda, davacının sözleşmenin haksız olarak feshedildiği iddiasıyla talep ettiği cezai şart bedelini reddettiği, müvekkilince yapılan feshin haklı nedenle olduğunu kabul ettiğini, bu hususa bir diyeceklerinin olmadığını, Ancak Mahkemenin, davacının müvekkilinden 6.538,53 TL alacağı bulunduğuna ilişkin hükmünü kabul etmenin mümkün olmadığını, zira mahkeme, bu kararını davacı defterlerindeki kayıtlara dayandırdığı, müvekkili defterlerini ise ‘taraflar arasındaki otogaz bayilik sözleşmelerindeki delil sözleşmesi gereğince ihtilaf halinde davacının ticari defter ve kayıtlarına itibar edileceğinin kararlaştırıldığı’ gerekçesiyle değerlendirme dışı tutarak bu sonuca vardığını, Delil sözleşmesi HMK. 193.maddede düzenlenmiş olup “(1) Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler. (2) Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.” hükümlerini amirdir. Maddenin gerekçesinde “İkinci fıkrada, delil sözleşmesinin sınırları belirtilmiştir. Delil sözleşmesi, ispat hakkını doğrudan ilgilendirdiğinden bu konudaki sınırların da ortaya konulması gerekir. Özellikle uygulamada zaman zaman güçlü olan tarafın, diğer tarafın ispat hakkını tamamen ortadan kaldıracak veya güçleştirecek nitelikte onu delil sözleşmesi yapmaya zorladığı görülmektedir. Bu sebeple, taraflardan birinin ispat hakkını kullanmasını imkânsız kılan veya fevkalâde güçleştiren delil sözleşmeleri geçersiz sayılacaktır.” ifadesi kullanıldığını, Hukuk sistemi tarafların sözleşme şartları konusunda müzakere edebildikleri, bir tarafın diğer taraftan daha güçlü olmadığı, her iki tarafın da kendi menfaatlerini en iyi şekilde koruduğu sözleşmeleri desteklemekte ve sözleşme serbestisini bu çerçevede ele almakta olduğunu, Anayasal bir hak olan yargılamada eşitlik ilkesi, eşit bir şekilde hukuki dinlenilme hakkı sağlanarak gerçekleştirilebileceğini, bu tarafların hakim önünde ve yargılamada şeklen eşit olması, hakim önünde eşit statüde durabilmeleri, silahların da eşit olmasını gerektirmekte olduğunu, taraflardan birinin ispat hakkını kullanmasını imkansız hale getiren veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri kanunumuzun 193/2 hükmü gereğince geçersiz olduğunu, Kanun koyucu bu hükümlerle güçsüz tarafın ispat hakkının elinden alınmasını engellediğini, Somut olayda davacı LPG dağıtım şirketi olup, müvekkili ise bir petrol istasyonu işletmesi olduğunu, dağıtım şirketleri ülke genelinde büyük hacimli işler yapmakta olduklarından bayiler üzerinde tahakkümleri bulunduğu bilinen bir gerçeklik olduğu, zira bir bayiinin dağıtıcı firma ile yapacağı sözleşmenin hükümlerinde taraflar arasında anlaşmazlık bulunması halinde; dağıtıcı firmanın başka pek çok bayi ile sözleşme yapabilecek durumda olmasının verdiği güçle, sözleşme hükümlerinde anlaşamadığı bir bayi ile sözleşme yapmaktan imtina edeceğini, bu nedenle yerel işletmelerden ibaret olan bayiilerin, kendi menfaatleri hilafına da olsa dağıtıcı şirketlerin hakimiyeti altında bu bayilik sözleşmelerindeki tüm hükümleri kabul etmeye mecbur kaldıklarını, şu durumda bayiiler ve dağıtıcı firmalar arasında akdedilen sözleşmelerde, tarafların eşit olarak kendi menfaatleri hususunda müzakere edebildiği ve menfaatlerinin korunduğu ölçüde her iki tarafın da bir ortak noktaya vararak uzlaşma sağlayarak hüküm koydukları ideal sistemin uygulanmadığı, sözleşme taraflarının bir güçlü ve bir de zayıf taraftan oluştuğu, zayıf olan tarafın ise güçlü olan tarafça dayatılan tüm hükümleri kabul etmek zorunda kalarak ticaret hayatlarına devam etmeye çalıştıkları, gerek ilgili sektörel çevrede, gerekse kamuoyunda bilinmekte olduğunu, oysa hukuk sistemimizin sözleşmelerde güçlü olanın zayıf olana dayatabileceği hükümlerin varlığını kabul etmemekte, bu türden hükümleri yok saymakta olduğunu, Müvekkili bayi ile davacı dağıtıcı firma arasında akdedilmiş olan her iki bayilik sözleşmesinde yer alan delil sözleşmesine ilişkin hükümler de, güçlü olanın zayıf olana tahakküm etmesi suretiyle müvekkili tarafından kabul edilmek durumunda kalındığını, kaldı ki sonraki aşamalarda davacı şirketin, kendi kusurundan kaynaklanan zararları gidermek için sözleşmenin yenilenmesini şart koşması da sözleşmenin güçlü tarafı olduğunu ve bu gücünü kullanmaya çalıştığını göstermekte olduğunu, şu halde, sözleşmelere güçlü olanın tahakkümü ile konulmuş olan delil sözleşmesi hükümlerinin yok sayılması gerekmekte olduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2012/6268 K. 2012/17422, T. 21.11.2012) Yargıtay kararında görüldüğü üzere sözleşmenin hakim tarafınca dayatılan delil sözleşmesi niteliğinde hükümler geçerli kabul edilemeyeceğini, Dosyada müvekkili şirketin defter ve kayıtları da bilirkişi incelemesine tabi tutulmuş ve yapılan incelemede müvekkili kayıtlarına göre müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığı açıkça tespit edildiği, ancak mahkemenin güçlü olan tarafça dayatılan delil sözleşmesi niteliğindeki sözleşme hükümlerini gerekçe göstererek müvekkilinin defterlerini değerlendirme dışı tuttuğu ve Anayasamızın koruduğu silahların eşitliği ilkesine, hukukun genel ilkelerine, usul ve yasaya aykırı şekilde karar verdiğini, Bu nedenle mahkemenin; taraflar arasındaki sözleşmelerde yer alan delil sözleşmesi hükmünü geçerli saymasını kabul etmediklerini, Öte yandan, bir an için taraflar arasında akdedilen sözleşmede yer alan ifadelerin delil sözleşmesi olduğu kabul edilse dahi, bu delil sözleşmesinin müvekkilinin elindeki sair delilleri dosyaya sunarak iddiasını ispat etme hakkını ortadan kaldıramayacağı Yargıtay kararları ile açık olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2005/1592, Karar: 2006/1818) Müvekkilinin, LPG tankında meydana gelen arızanın giderilmesine ilişkin faturalar, kayıp LPG tutarına ilişkin tuttuğu tutanaklar, bozuk LPG nedeniyle zarara uğrayan tüketicilerin zararlarının giderilmesine ilişkin belgeler dosyada mevcut olduğu, bu deliller, müvekkilinin davacı şirketten alacağı bulunduğunu ve dolayısıyla müvekkilinin davacıya bir borcu bulunmadığını açıkça göstermekte olduğunu, Müvekkilinin davacı tarafından talep edilen 4 ton LPG bedelinin tamamını değil de, bir kısmını ödediği davacı beyanı ile de sabit olduğu, şu halde davacıya yapılan kısmi ödemenin davacı kusuru ile oluşan bu zararlardan kaynaklanan miktar düşülünce aradaki farkı karşıladığını, müvekkilinin bir kusuru bulunmamakta olup zarardaki kusur davacıya ait olduğunu, ancak mahkeme bu hususları göz ardı ederek hukukun genel ilkelerine, usul ve yasaya aykırı şekilde karar verdiğini, İzah edilen nedenlerle; müvekkilinin davacı şirkete borcu bulunmadığı gerek müvekkiline ait defter kayıtlarından, gerekse davacının kusuruyla oluşan zararların müvekkilince giderildiğine ilişkin fatura, belge ve tutanaklardan açıkça sabit olduğundan; mahkemenin, davacının müvekkilinden 6.538,53 TL alacağı bulunduğuna ilişkin kısmen kabul kararına karşı istinaf yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının davanın kabul edilen kısmına ilişkin olarak tüm gerekçeleriyle birlikte istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan LPG bayilik sözleşmesi davalı bayinin haksız feshettiği iddiasına dayalı cezai şart alacağı ve cari hesap alacak iddiasına dayalı alacak davasıdır. Mahkemece, davacı tarafça açılan davanın kısmen kabulü ile; a) Davacı tarafın toplam 6.538,53-TL alacağın davalının temerrüt tarihi olan 25/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek aylık %4 (sözleşmesel) faizi ile birlikte (davalı tarafça davacıya verilmiş teminat mektupları kapsamında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, b) Davacı tarafın haksız fesih ve taahhüte aykırılık iddiasıyla talep ettiği cezai şart alacağına yönelik talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında davalının … Yolu OSB/Balıkesir adresindeki akaryakıt tesisi için 10/04/2007 ve Davalının … Yolu Yeniköy /Balıkesir adresindeki akaryakıt tesisi için 01/10/2007 tarihli 5 yıl süreli … LPG sözleşmeleri imzalandığı,davalı tarafndan davacı muhataba Balıkesir … Noterliğinden çekilen 13/12/2010 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmelerin feshedildiği ihtaren bildirilmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine Balıkesir 1 AHM. Nin 2010/563 esas sayılı dosyası ile bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshinin tespitine yönelik tesbit davası açıldığı, Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/231 Esas, 2016/177 Karar sayılı kararı ile; davanın reddine karar verildiği, yapılan temyiz incelemesi sonrası Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/03/2017 tarih ve 2016/7619 Esas, 2017/1642 Karar sayılı ilamıyla mahkeme kararının davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar verildiği ve kararın 22/06/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında yapılan her iki bayilik sözleşmesinin 21 maddesinde, uyuşmazlık halinde … (davacı)’nın kanuni defter ve kayıtlarının delil teşkil edeceği düzenlenmiştir. Davalının ticari defterlerinin incelenerek talimat mahkemesince mali müşavir bilirkişiden alınan raporda; davacı şirketin davalı şirket ile ilgili olarak OSB Tesisi ve Yeniköy Tesisi için iki ayrı cari hesap ekstresi sunulduğu, OSB. Tesislerinde en son 19/12/2010 tarihi itibariyle davacının davalıdan herhangi bir alacağının olmadığı, Yeniköy Tesisi ekstresinde en son 18/11/2010 tarihi itibariyle davacının davalıdan 18/11/2010 tarihli ve … nolu LPG faturası bedeli 8.300,26 TL. Alacaklı olduğu, daha sonra banka yolu ile yapılan 1.761,73 TL. Davalı ödemesi ile bakiye alacağın 6.538,53 TL. Olduğu, davalı şirketçe davacı adına 09/12/2010 tarihinde düzenlenmiş … nolu 4.849,33 TL. Bedelli LPG iade faturası ve … nolu 1.689,20 TL. Bedelli hizmet bedeli faturası düzenlendiği, bu iki adet fatura bedelinin davacının davalıdan alacağı olarak cari ekstrede görülen 6.538,53 TL. Olduğu, davalı tarafından davacıya kesilen bu iki adet faturanın davacıya ne zaman tebliğ edildiğine dair dosyada belge olmadığı ancak davacı tarafından bu faturaların 13/01/2011 tarihinde çektiği noter ihtarı ile iade edildiği, davalı defterlerine göre bu iade faturaları ile cari hesaptan kaynaklı davacının davalıdan alacaklı olmadığı belirtilmiştir. Davacının ticari defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, davacı tarafından davalıya en son 17/11/2010 tarihinde gaz sevkiyatının yapıldığı, buna istinaden davalı tarafa 18/11/2010 tarihli 759825 nolu 8.300,26 TL. Lik bir fatura düzenlenmiş olduğu, davalının fatura tarihinden sonra 1.761,73 TL. Lik kısmi bir ödeme yapmış olduğu, 31/12/2011 tarihi itibariyle davalıdan 6.538,53 TL. Alacaklı olduğu, taraflar arasındaki farkın davalı tarafından düzenlenen iki adet faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı belirtilmiştir. İstinaf açısından uyuşmazlık, davalı tarafından davacı adına kesilen ve davacı tarafından kabul edilmeyerek iade edilen ve davacı defterlerinde kayıtlı olmayıp davalı defterlerinde kayıtlı olana 09/12/2010 tarihli 70267 nolu 4.849,33 TL. Bedelli LPG Otogaz açıklamalı ve 70268 nolu 1.689,20 TL. Bedelli hizmet bedeli açıklamalı faturalardan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davalı cevap ve beyan dilekçeleri ile, 23/09/2010 tarihinde davacıdan davalıya ait istasyona 4 ton civarında Lpg sevk edildiğini, Lpg istasyonundaki lpg tankına boşaltımdan sonra Lpg araçlarında arıza olduğunu, yapılan kontrollerde Lpg içinde su olduğunu ve suyun çökme yaparak makinelerde arızaya sebebiyet verdiğini, davacı tarafından yakıt tankında bulunan 1,5 tona yakın LPG bozuk malla birlikte geri çekildiğini, 2340 kg. Gaz gönderildiğini, gazın boşaltılması esnasında yakıt deposundaki santrifüj kaçak dedektörünün Lpg kaçırdığının tespit edildiğini, arızanın davacı tarafından yapılan hatalı işlemden kaynaklandığını, kaçak nedeniyle 1200 litre kaybın davacıya iletildiğini, zararların karşılanmadığını, davacı tarafça bayilik sözleşmesinin yenilenmesi şartıyla zararların karşılanacağının bildirildiğini ve lpg gönderilmediğini, davacıdan 06/12/2010 tarihinde Lpg talep edildiğini ve 09/12/2010 tarihinde borcun ödenmesine rağmen lpg gönderilmediğini, sözleşmelerin tek taraflı olarak Balıkesir …Noterliği 13/12/2010 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile feshedildiğini beyan etmiş ve davalı tarafça kesilen iki adet faturanın davalı nın savunmasında belirttiği bu zararların davacı tarafa yansıtılması amacıyla kesildiği anlaşılmıştır. Mahkemece davalı tarafça sözleşmelerin davalının savunmasına göre haklı nedenle feshedildiği tesbit edilip bu yönde davacının cezai şart alacağının oluşmadığı kanaatiyle cezai şart alacak davasının reddine karar verildiği halde, aynı eylemden kaynaklı zarar nedeniyle davalı tarafından düzenlenen bu iki adet yansıtma faturasının yerinde olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmadığı, bilirkişi raporlarında da oluştuğu iddia edilen zarar ile faturanın miktarının uyumlu olup olmadığı ve yansıtma faturasının yerinde olup olmadığı yönünde bir tesbitin olmadığı anlaşılmıştır. Davalının yansıtma faturasına konu eylemlerin 2010 yılı Eylül Ayında olduğu, faturaların 09/12/2010 tarihli olup aynı tarihli yazı ile davacıya bildirildiği, yazı ve faturanın davacıya tebliğine ilişkin bilgi ve belgenin dosya içerisinde olmadığı anlaşılmıştır. Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/231 Esas, 2016/177 Karar sayılı dosyası içerisindeki yansıtma faturasına dayanak kayıt ve belgelerin incelenerek gerektiğinde uzman bilirkişiden rapor alınıp davalı tarafından davacıya zarar olarak yansıtılan faturaların yerinde olup olmadığı yönünde mahkemece araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin bu yönde inceleme yaptırılmadan karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. (Değişik 28.07.2020T.7251 Sy.Kanun-35.madde) Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1-a.6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıdaki açıklamalar gözetilerek somut dava dosyasına delil olarak getirtilen Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/231 Esas, 2016/177 Karar sayılı dosyası içerisindeki yansıtma faturasına dayanak kayıt ve belgelerin incelenerek gerektiğinde uzman bilirkişiden rapor alınıp yansıtma faturalarının yerinde olup olmadığının tesbiti yönünde işlem yapılıp sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/03/2019 tarih ve 2011/459 Esas 2019/441 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 111,66.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.