Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2491 E. 2019/1827 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2491
KARAR NO : 2019/1827
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2019 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI : 2017/1065 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
DAVA: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
KARAR TARİHİ : 18/12/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili 20/09/2019 havale tarihli dilekçesinde özetle; – Davalı şirket yöneticisi … nın; çeşitli hukuka aykırı eylemlerle gerçek dışı bir şekilde davalı şirketten alacaklı gösterildiğini, işbu durumun davacı şirket yöneticisinin şirket varlığını kendisine aktarma saiki taşıdığını gösterdiğini, – Davalı şirketin iştigal konusu olan petrol istasyonu işletmeciliğinin, yine …’ nın yöneticisi bulunduğu aynı aileye ait … A.Ş. Tarafından petrol istasyonunun satılması neticesinde tamamen bittiğini ve şirketin tek gelir kaynağı olarak taşınmazlarına ilişkin kira gelirlerinin kaldığını, buna rağmen tamamen kötü niyetle sermaye artışına gidildiğini, – Şirketin taşınmazlarının rayiç değerlerinin oldukça altına bedellerle elden çıkarıldığını, – Davalı şirketin, şirket ortaklığının temel amacına aykırı olarak yıllarca kar payı dağıtmadığını, Tüm bunların yanı sıra müvekkil … ve … A.Ş. arasında, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/1041 E. sayılı dosyasından görülmekte olan “Şirket Tasfiyesi ve Ortaklıktan Çıkma” davasından alınan 12.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda; şirketin malvarlıklarından; … ilçesi … Köy içi Mevkii … Pafta … parsel 2977m2 Akaryakıt istrasyonu ve müştemilatının 8.750.000,00 TL’ ye satıldığını, oysa taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin 18.000.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, Yapılan araştırmalar neticesinde iki şirketin de yöneticisi olan …’nın, bahsi geçen akaryakıt istasyonunu … San. ve Tic. A.Ş.’ ye rayiç değerinin oldukça altındaki meblağa sattığı gün akaryakıt istasyonunu alan şirketin ortağı ve yetkilisi … ten “… İli, … İlçesi, … Mah. … Ada, … parsel, … Pafta” da kayıtlı 950,13 m2’lik başka bir taşınmaz daha aldığı ve bu taşınmazı kendi üzerine tescil ettirdiğinin tespit edildiğini, İki şirketin de yöneticisi olan …’ nın, şirket mal varlığını değerinin çok altına elden çıkardığını, şirketin değerini hukuka aykırı yöntemlerle azalttığını ve kendisine menfaat sağlamakta olduğunu, … A.Ş. açısından bu tarz eylemlerle şirketin malvarlığını elden çıkaran ve şirketin değerini hukuka aykırı yöntemlerle düşürme saikinde olan şirket yöneticisi …’ nın yetkili bulunduğu diğer şirket olan … A.Ş. açısından da benzer eylemlerde bulunabileceğini, bu bağlamda müvekkilinin şirketteki hissesinin değerinin zarar göreceğini, Şirket değerinin, şirketin mal varlıklarının rayiçlerinin altında satılması sebebiyle düşürülmekte olduğunu ve bu bağlamda müvekkilinin hissesinin değerinin de bu husustan olumsuz etkilendiğini, ayrıca davalı şirket mal varlığının tamamen elden çıkarılma gayretinde olunduğunu ve şirket mal varlığının elden çıkarılması halinde müvekkile ait pay değerinin ödenebilmesi için başkaca bir imkan bulunamayacağını ve böylelikle telafisi güç zararlar meydana geleceğini, İhtiyati Tedbire ilişkin düzenleme yapan HMK’ nın 389. ve 390. maddeleri ışığında; Şirketin gerçek değeri ve dolayısıyla müvekkilinin hissesinin gerçek değerinin korunabilmesi adına … A.Ş.’ nin tüm mal varlığına üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünden teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını talep etme zorunluluğu doğduğunu beyanla; – Telafisi güç zararların meydana gelmemesi adına, davalı şirketin tüm mal varlığı üzerine 3. şahıslara devri önler mahiyette ihtiyati tedbir şerhi konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 01/10/2019 tarih ve 2017/1065 Esas sayılı ara kararı ile; ” … Somut olayda davacı vekili; davalı şirkete kayyım atanması ve davalı şirketin menkul ve gayrimenkul mallarını 3. kişilere devrini önlemek amacıyla ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş ise de, ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyulmadığı gibi davanın niteliği gereği konunun yargılamayı gerektirdiği, HMK m.390/3 gereğince davacı tarafın haklılığının yaklaşık olarak kanıtlanması şartı karşılanmadığı anlaşılmış, ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verilmiş, davacı vekilinin tedbir talebinin mevut delil durumları dikkate alıanarak reddine karar verilmesi gerektiği … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, …” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin “yaklaşık ispat kuralının karşılanmadığı” tespitinin yerinde olmadığını, Davalı şirket mal varlığının kötü yönetilmekte olduğu, şirketin iştigal konusuna ilişkin faaliyetinin kalmamış olduğu, şirketin tek varlığı olan taşınmazların da satılarak elden çıkarıldığı, böylece amiyane tabirle şirketin içinin boşaltılmakta olduğu hususlarının dosya kapsamında sabit olduğunu, Davalı şirketin iştigal konusu kiracısı bulunduğu akaryakıt istasyonunda Petrol işletmeciliği yapmakta iken yine …’ nın yöneticisi bulunduğu akaryakıt istasyonu sahibi … A.Ş.’ nin 2015 yılında taşınmazı satması üzerine davalı şirketin faaliyetsiz kaldığını, akaryakıt istasyonunun satılmış olduğunu ve davalı şirketin iştigal konusunu yerine getirmediğinin davalı tarafın ikrarları ile sabit olduğunu, Petrol istasyonunun satılmasını müteakip şirketin tek geliri olarak, şirket faaliyet alanı dışında olan, taşınmaz alım satım bedelleri ile bu taşınmazlara ilişkin kira bedellerinin kaldığını, Davalının işbu taşınmazlardaki bağımsız bölümlerini birer birer satmak suretiyle şirketin mal varlığını tüketme yoluna gitmekte olduğunu, şirket mal varlığının tükenmekte olduğunun geçmiş ve güncel tapu kayıtlarının arasındaki farktan olduğu gibi bizzat davalı vekilinin 08.08.18 tarihli cevap dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu Bakırköy …. Noterliği’ nin 26.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesindeki ikrarından da sabit olduğunu, ilgili ihtarnamede davalı şirketin “… ada 17 parselde kain taşınmazda yapılan … inşaatında 74 ofis ve 13 dükkan olduğunu, 40 adet dükkanın satıldığını, … ada … parselde kain taşınmazda yapılan … inşaatında 123 daire 9 dükkan olduğunu ve 26 daire ve 1 adet dükkanın satıldığını” ikraren bildirdiğini, Diğer yandan, davalı şirket yöneticisi …nın yine yöneticisi olduğu diğer aile şirketi … A.Ş. aleyhindeki Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/1041 E sayılı dosyası ile görülmekte olan ortaklıktan çıkma davasında … nın şirket varlıklarını rayiç değerlerinin çok altında satmış olduğunun dosyadaki bilirkişi raporu ile sabit hale geldiğini, anılan dosyada davanın kabulü ile ortaklıktan çıkmalarına karar verildiğini, Söz konusu bilirkişi raporunda; şirketin mal varlıklarından; … ilçesi … Köy içi Mevkii … Pafta … parsel 2977m2 Akaryakıt istrasyonu ve müştemilatının 8.750.000,00 TL’ ye satıldığı, oysa taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin 18.000.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, unun üzerine yapılan araştırmalar neticesinde iki şirketin de yöneticisi olan … ‘nın, bahsi geçen akaryakıt istasyonunu …San. ve Tic. A.Ş.’ ye rayiç değerinin oldukça altındaki meblağa sattığı gün akaryakıt istasyonunu alan şirketin ortağı ve yetkilisi …’ ten “… İli, … İlçesi, … Mah. … Ada, … parsel, … Pafta” da kayıtlı 950,13 m2′ lik başka bir taşınmaz daha aldığı ve bu taşınmazı kendi üzerine tescil ettirdiğinin tespit edildiğini, Bir aile şirketini zarara sokarak kendisine menfaat sağlayan yöneticinin diğer aile şirketi hakkında da benzer eylemlerde bulunabileceği “tehlikesini” reddetmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu aile şirketlerinin birbirleriyle de sıkı ticari ilişki içerisinde olduğunu, Şirket mal varlığının rayiç değerlerin altında elden çıkarıldığı sabit olmasına rağmen, Yerel Mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuken yerinde olmadığını hukuken yerinde olmadığı gibi tedbiren önlem alınmazsa şirketin mal varlıklarının tüketilmesi tehlikesinin gerçekleşmesi neticesinde davanın sonucunda hakkın elde edilmesinin de imkansız hale geleceğini, Yerel Mahkemenin “davanın niteliği gereği konunun yargılama gerektirdiği” tespitinin yerinde olmadığını beyanla; Açıklanan ve re’ sen nazara alınacak sebeplerle; – İhtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin 01/10/2019 tarihli ara karara karşı istinaf başvurularının kabulü ile ilgili ara kararının kaldırılmasına, – İstinaf incelemesi neticesinde yeni hüküm kurulmak suretiyle davalı şirketin menkul ve gayrimenkul malları üzerine yargılama sonuna kadar üçüncü şahıslara devir ve temlikini engelleyecek şekilde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek sureti ile yapılmıştır. Dava anonim şirketin haklı nedenle feshi olmadığı takdirde ortaklık payının belirlenerek tahsili davası olup, uyuşmazlık konusu ise davalı şirketin malvarlığını üçüncü şahıslara devretmesinin önlenmesi yönünde istenen ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının usul ve yasaya, dosya içeriğine uygun olup olmadığı noktasındadır. Davacı vekili istinaf nedeni olarak davalı şirketin yöneticisi ve en büyük paydaşının şirkete ait ana faaliyet konusunun (oluşturan akaryakıt istasyonunun (istasyonun sahibi olan diğer aile şirketi olan … A.Ş. tarafından satılması üzerine) kalmadığını, davalı şirket yöneticisinin şirket taşınmazlarını birer birer satarak şirketin içini boşalttığını, Davalı şirket yöneticisinin … A.Ş. aleyhine açılan ortaklıktan çıkma yönündeki diğer bir davada (Bakırköy 4 ATM 2017/1041 E) şirket ortak ve yöneticisinin şirket malvarlıklarını düşük bedellerle sattığının bilirkişi raporuyla belirlendiğini, eldeki davada istasyonun üçüncü şahsa (şirket) satıldığını, aynı gün üçüncü şahsın yetkilisinden başka bir taşınmaz satın alındığını ve bunun davalı şirket yöneticisi ve ortağının üzerine yapıldığını, davalı şirket yöneticisinin diğer aile şirketini zarara uğratmışken dava konusu bu aile şirketini de zarara uğratmak için çalışacağını, önlem alınmazsa şirketin mal varlıklarının tüketileceğini, tedbir kararı verilmezse ortaklıktan çıkma ve şirket payının güncel değerinin ödenmesi talebinin dava sonunda anlam ifade etmeyebileceğini, talebin yargılamayı gerektirmediğini, 13 yıldır kar payı almadıklarını öne sürmüştür. Açılan iş bu davada iddialar yapılacak yargılama sonucu ortaya çıkacağından ve tedbir talebinin reddedildiği tarih itibariyle HMK’ nın 390/3 maddesi kapsamında davacıların yaklaşık ispatını gösteren yeterli delil de dosyada bulunmadığından, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine ilişkin takdirinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/12/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.