Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2485 E. 2021/1813 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2485 Esas
KARAR NO: 2021/1813 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/144 Esas – 2019/714 Karar
TARİH: 04/07/2019
DAVA: Tazminat (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 25/08/2017 tarihide davalı …. A.Ş Bursa Şubesinden 368.000 TL bedel ile … plakalı … marka aracın satın alındığını, arazi taşıtı niteliğindeki araca 2,10 metre suya girme garantisi verildiğini, ancak aracın yağmurlu havada dahi kapısından ve tavanından su almaya başladığını, üretim hatasının gizli ayıp niteliğinde olduğu, satın alındıktan sonra yaklaşık 3 ay sonra yağmurlu bir havada sol ön kapıdan su almaya başladığını, ayıbın öğrenilmesinden sonra ayıbın giderilmesi için 14/11/2017 tarihinde … A.Ş Bursa Şubesine teslim edildiğini, aracın kapasında onarım yapılarak iade edilmesine rağmen birkaç gün sonra sol ön kapıdan ve sağ ön kapıdan su almaya başladığı, 22/11/2017 tarihinde tekrar teslim alındığı, her iki kapısında aynı işlemin yapıldığını ve bir takım parçaların tekrar değiştirildiği söylenerek müvekkiline iade edildiğini, bir süre sonra aynı kapılardan ve ayrıca tavan kısmından su almaya başladığı, 08/01/2018 tarihinde aracın teslim edildiğini, tamir halinde beklenen fayda sağlanamayacağından aynı gün misli ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesini talep ettiklerini, talebe olumsuz cevap verilmesi üzerine 24/01/2018 tarihli ihtarname çekildiğini, ihtarnamede ayrıca ayıplı aracı kullanılmadığı süreler için emsal ve benzer bir araç kiralayacağının ve bedellerinin talep edileceğinin diğer hususlarla birlikte ihtar edildiğini, … Tic A.Ş tarafından 31/01/2018 tarihinde ihtarname ile araçta herhangi bir kusur olmadığının ve taleplerini reddettiklerini bildirdiklerini, müvekkilinin araçtan satın aldığı günden bu yana hiç faydalanamadığını, onarıma rağmen arızaların tekrar ettiğini, ihtiyaçlarını karşılamak için araç kiralama yoluna yöneldiğini ve en uygun teklif veren … ile anlaşarak 07/02/2018 tarihinde araç kiralandığı ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 386.000,00 TL araç bedeli, şimdilik 100.00 TL güncel araç değeri farkı, 21.004,00 TL bir aylık araç kiralama bedeli, 5.400 TL kasko primi, 756,99 TL zorunlu trafik sigorta primi, 7.524,00 TL 2017 yılına ait MTV bedeli olmak üzere toplam 420,784,99 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 30/04/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, araç değer farkı bedeli 35.897,00 TL, MTV bedeli için ödenen tutar düşüldüğünde kalan 7.524,00 TL ve kiralama ücreti 127.440,00 TL olmak üzere toplam 170.861,95 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekilleri ayrı ayrı, davacının ayıp ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının servis başvurusunda seçimlik hakkını onarım yönünde kullandığını, bedel iadesi şartlarının her durumda oluşmadığını, arıza giderilmesine rağmen aracın 08.01.2018 tarihinde 3.kez servise getirilmesinin hakkın kötüye kullanılarak dava açılmasına yönelik olduğunu, üretimden kaynaklı su girme iddiasını kabul etmediklerini, ayıp kabul edilse bile sözleşmeden dönmenin hakkaniyete uygun olmadığını, güncel değer farkı talebinin yasada ve uygulamada bir karşılığının bulunmadığını, ayrıca sözleşmeden dönme halinde kullanımına engel bir durum olmadığı halde keyfiyetle yetkili servise bırakılan aracın fatura bedeli için faiz istenmişken ayrıca bırakma tarihinden itibaren araç kiralama bedelinin talep edilmesinin kabul edilemeyeceğini, aksi durumun yasada yeri olmadığı gibi davacı lehine fahiş bir sebepsiz zenginleşme durumu yaratacağını savunarak davanın reddini istemişlerdir. Davalı … vekili 26/10/2018 tarihli dilekçesinde, davacı taleplerinden araç bedeli, kasko bedeli, zorunlu trafik sigorta bedeli ve MTV bedelini yarısı olmak üzere toplam 395.918,99 TL’lik kısmının taraflarınca kabul edildiğini ve araç bedeline aracın taraflarına bırakılma tarihi olan 08/01/2018 tarihinden itibaren 42.068,71 TL ve diğer taleplerine ilişkin olarak ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 391,92 TL olmak üzere toplam 43.102,05 TL avans faizi hesaplanarak davacıya 26/10/2018 tarihinde toplam 439.021,04 TL ödeme yapıldığını, kısmi kabulleri dışında kalan hususları ise kabul etmediklerini, kısmi kabulleri ile birlikte ayıp kabul edilmiş olduğundan artık araç üzerinde inceleme yapılmasının gerekmediğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/07/2019 tarih ve 2018/144 Esas 2019/714 Karar sayılı Kararı ile; ” …Dosya içerisindeki servis kayıtları ve ihtarname örneğinden, davacının dava konusu aracı davalılara 08/01/2018 tarihinde teslim etmiş olduğu görülmüştür. Davacı davası ile sözleşmeden döndüğünü ve araç bedelinin tarafına ödenmesi seçimlik hakkını kullanmış olup, davalılar araçtaki ayıbı kabul ederek davacının aracı kendilerine teslim ettiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte araç bedelini, ayrıca davacının çekmiş olduğu ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren davacının ödemiş olduğu motorlu araç vergisi ve kasko ve trafik sigortası poliçeleri ödemelerinin yarısını avans faizi ile birlikte davacıya ödemiş olduğu görülmüştür. Davacının davaya konu aracı kullanımının bitiş tarihi aracı davalıya teslim tarihi olan 08/01/2018 tarihi olduğu, davacının seçimlik hakkında sözleşmeyi feshedip, araç bedelinin ödenmesini talep ettiği, bu durumda davacının aracı teslim tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile araç bedelinin tahsili ile teslimden sonraya denk gelen sigorta bedelleriyle motorlu araçlar vergisinin kalan kısmı dışında davalılardan güncel araç değeri farkı ve aracı kullanamadığı süreye ilişkin kira gideri isteyemeyeceğinden davacının araç bedeline ilişkin davası davalılar tarafından yapılan ödeme nedeniyle konusuz kaldığından bu talebe ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, davacının güncel araç değeri bedeli ve kira alacağı taleplerinin reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Araç bedeli talebi açısından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2-Davacının diğer taleplerinin reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TBK’nun 213, 125/3,219 ve 229.m. uyarınca sözleşmeden dönme halinde tarafların satılanı ve elde ettikleri yararları ile birlikte geri vermekle yükümlü olduklarını, olayda hem araç için verilen satış bedelinin hem de aracın davalılarda kaldığını, bir kez fazla kez tamire gitmiş olup bir türlü ayıbın giderilemediğini ve artık aracın kullanılmasının müvekkilinden beklenilemeyeceğini, karşı tarafa aracın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesi taleplerini ihtarname ile bildirdiklerini, karşı tarafın ise araçta bir sorun olmadığını ihtarname ile bildirdiğini, ancak dava açıldıktan sonra aracın ayıplı olduğunu kabul ederek ödemede bulunduğunu, Satılan ve bedel karşılıklı olarak iade olunmadığı için dönme henüz gerçekleşmediğine göre araç bedelinin, faizinin, bütün zarar ve masrafların taraflarına ödenmesi gerektiğini, anca araç kiralama bedeli ve güncel araç değer farkının ödenmediğini, Munzam zararlarının söz konusu olduğunu ve karşılanmadığını, satış bedelinin zamanında taraflarına iade edilmesi halinde araç kiralamak zorunda kalmamış olacaklarını, Hiçbir sorun çıkmamış olup eğer arabayı ayıpsız bir şekilde kullanmaya devam ediyor olsalardı ve aracı satabilselerdi şuan piyasa fiyatına göre kâr etmiş olacaklarını, fakat kusurlu davranan davalı tarafın şuan hakkaniyete aykırı bir şekilde müvekkiline kâr mahrumiyeti yaşatmakta olduğunu, zararın temerrüt faizi ile karşılanamayan bir zarar olduğunu, Davalı tarafın kısmi kabul ile müvekkilinin haklılığını kısmen kabul ettiğini, davadaki hükme göre 170.861,95 TL’lik kısmın reddedildiğini, 439.021,04 TL’lik kısmın kabul edildiğini, buna göre davalılar lehine 38.345,32 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, müvekkili lehine 31.510,84 TL ve davalılar lehine 16.201,72 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Kısmi kabul olduğu için yargılama giderlerinin de buna göre paylaştırılması gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı araç satışı nedeniyle sözleşmeden dönme, araç bedeli ile sigorta primi, vergi bedellerinin tahsili ve araç değer farkı, ikame araç bedeli zararlarının tazmini istemlerine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle yargılama sırasında ödenmiş olup konusuz kalan araç bedeli ve sigorta primi, vergi bedelleri talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir. Davacı 25/08/2017 tarihinde teslim edilen aracın 14/11/2017 ve 24/11/2017 tarihlerinde arızalandığını ve davalı … A.Ş. yetkili servisince onarıldığı söylenmesine rağmen arızanın devam ettiğini, yeniden arızalanması üzerine 08/01/2018 tarihinde yetkili servise bırakıldığını ve tamirden beklenen faydanın sağlanamayacağı anlaşıldığından aynı gün aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesinin talep edildiğini, ancak kabul edilmediğini, bu kez ihtarname gönderilerek taleplerinin yinelendiğini ve kabul edilmemesi halinde araç kiralanacağı hususunun bildirildiğini, araçta sorun olmadığı yönünde cevap verildiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise yargılama sırasında ayıbın varlığını kabul ederek kısmi ödemede bulunmuş olmakla birlikte davacının sözleşmeden dönme talebi karşısında araç kiralama bedeli ve araç değer farkı taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığını savunmuştur. TBK’nun Alıcının Seçimlik Hakları başlıklı 227.m. “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.” hükmünü, Dönmenin Sonuçları başlıklı 229.m. “Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir: 1. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi. 2. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi. 3. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi. Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür.” hükmünü haizdir. Öte yandan TBK’nun genel hüküm niteliğindeki Borçlunun Temerrüdü Halinde Seçimlik Haklar başlıklı 125/3 m. “Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olaya döndüğümüzde davacı iş bu davada TBK 227.m. uyarınca sözleşmeden dönme hakkını kullanmış olup satış bedelinin iadesini aracın davalıya tesliminden itibaren işleyecek faiziyle birlikte isteyebileceği açıktır. Bunun dışında davacının talep edebileceği diğer zararların menfi zarar kapsamında olması gerekir. Bu kapsamda davacının araç değer farkı talebinin yoksun kalınan kâr mahiyetinde olduğu ve menfi zarar kapsamında olmadığı, kaldı ki davacının aracı kullanmak suretiyle de yarar sağladığı, dolayısıyla hukuki dayanağının bulunmadığı açıktır. Davacının ikame araç bedeli talebine gelince, davacı ancak aracın tamir için yetkili serviste kaldığı süre boyunca ve bu sürenin davalı tarafça garanti edilen azami tamir süresini aşan kısmı için bu talepte bulunabileceği kabul edilmelidir. (Yargıtay 19 HD 23.01.2020 tarih 2018/2890 E. 2020/39 K. sayılı emsal kararı) Dosya kapsamında davalı tarafça garanti edilen azami tamir süresinin tespitine yarar bir belgeye rastlanılmamıştır. Kaldı ki davacı aracı arızalandığından bahisle 08/01/2018 tarihinde davalı … A.Ş. yetkili servisine bırakmış olmakla birlikte servis formu içeriğinden anlaşıldığı üzere aracın tamirinden fayda sağlanamayacağını düşünerek kendisi onay verene kadar araca herhangi bir işlem yapılmamasını talep etmiştir. Akabinde Bakırköy …Noterliği’nin 24/01/2018 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalılardan aracın ayıpsız misli ile değişimini veya bedel iadesini talep ettiğini, aksi halde araç kiralayarak bedelini davalılardan talep edeceğini ihtar etmiş, davalı … A.Ş. ise Bursa …Noterliği’nin 31/01/2018 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile aracın 08/01/2018 tarihinde şikayetle servise getirildiği, ancak davacının onay verene kadar araca herhangi bir işlem yapılmaması yönünde talimat verdiği, yapılan kontrolde şikayete konu arızanın tespit edilemediği, davacı yetkililerinin aracı teslim alacaklarını söylemelerine rağmen bugüne kadar teslim almadıkları, aracın 3 gün içinde teslim alınması gerektiği, aksi halde tevdi mahalli tayini isteneceği bildirilmiştir, davacı 07/02/2018-07/02/2019 tarihleri arası dönemi kapsayan kira sözleşmesi sunarak 13/02/2018 tarihinde iş bu davayı açmıştır. İş bu davada yargılama sırasınca davalı tarafça aracın ayıplı olduğu kabul edilmiş olsa bile davacının kendisi onay verene kadar araca hiçbir işlem yapılmaması yönünde talimat verdiği dikkate alındığında kendi iradesi ile aracın tamir edilerek kullanımından vazgeçtiği, dolayısıyla salt ayıplı araç satışı nedeniyle ikame araç bedeli talep edemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Kaldı ki davacı bu davada sözleşmeden dönme talebinde bulunmuş olup sonlandırmış olduğu bir sözleşmeye dayanarak ileriye dönük yani dava tarihinden sonrası döneme ilişkin ıslahla dahi talepte bulunması mümkün değildir. Dolayısıyla mahkemenin bu istinafa konu iki talebin reddine karar vermesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Öte yandan iş bu dava 420.784,99 TL üzerinden açılmış, davalı … tarafından 26/10/2018 tarihli dilekçe ile davanın 395.918,99 TL’lik kısmı kabul edilmiş ve faiziyle toplam 439.021,04 TL ödeme yapıldığı bildirilmiş olup, buna göre davalı tarafça kabul edilmeyen kısım 24.766,00 TL’dir. Akabinde davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesi ile araç değer farkı talebi 35.897,95 TL, araç kira bedeli alacağı 127.440,00 TL ve MTV bedeli alacağı 7.524,00 TL olmak üzere toplam 170.861,95 TL’nin tahsili talep edilmiş, aynı dilekçede talebin 189.098,00 TL artırıldığı da belirtilerek (muhtemelen davacının dava dışı faiz ödemesi de eklenerek) bu tutar üzerinden ıslah harcı yatırılmıştır. İlk derece mahkemesince 395.918,99 TL’lik kısmın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, 24.766,00+189.098,00 TL =213.864,00 TL’lik kısmın ise reddine karar verilmiştir. HMK 331. m. uyarınca konusuz kalan kısım yönünden tarafların dava açıldığı tarihteki haklılık durumlarına göre vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekir. Ayıp iddiası davalı tarafça kabul edildiğine göre konusuz kalan kısım yönünden davacının davasında haklı olduğu kabul edilmelidir. Ancak mahkemece gerekçesi açıklanmadığı halde kurulan hükümden davalıların haklı kabul edildikleri anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca taraflar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, sadece davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin de tarafların haklılık durumlarına göre paylaştırılması gerekirken tamamının davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi de doğru olmamıştır. Davacı istinafında 439.021,04 TL üzerinden davacı lehine vekalet ücreti hesabı gerektiğini ileri sürse de bu rakam davalı tarafça kabul edilen kısım değil, kabul edilen kısmın faiziyle ödendiği tutar olup, dava değerine dahil olmadığı halde ödenen kısım hesaplamada dikkate alınmamalıdır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1b.2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve yargılama gideri-vekalet ücreti kısmı düzeltilerek yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 04/07/2019 tarih ve 2018/144 Esas – 2019/714 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Araç bedeli talebi açısından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2-Davacının diğer taleplerinin reddine,
İLK DERECE YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL karar harcının, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 7.185,96.TL ve 3.230,00.TL ıslah harcı toplamı 10.415,96.TL harçtan mahsubu ile bakiye 10.356,66.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-İlk Derece Mahkemesi’nce yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 633,80.TL tebligat / posta gideri, 800,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.433,80.TL yargılama giderlerinin haklılık oranına göre 930,94 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalılar tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 36.164,33.TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 23.420,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 8-Artan gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 10-Davacı tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,11-Davacı tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı ve 58,30 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 179,60 TL istinaf yargılama giderlerinin istinaf haklılık durumuna göre takdiren 30,00 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, 12-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 15/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.