Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2433 E. 2021/1817 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2433 Esas
KARAR NO: 2021/1817 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2019
NUMARASI: 2015/795 Esas 2019/329 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin muaccel 7.473,50 TL tutarındaki cari hesap alacağının bulunduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasındaki tapu kaydı yazılı taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işletmeciliği için 11/07/2013 tarihinde 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi ve aynı tarihli protokol imzalandığını, protokolün 3.2.1 maddesi gereğince davalı …’ün müvekkili şirketten her yıl için asgari 1.000 m3/yıl beyaz ürün satın alacağını, bu miktardan eksik olarak satın alındığı her m3 için 30 USD tutarında cezai şart ödeyeceğini beyan ettiğini, davalı bayi ticari ilişkiler devam ederken içyeri açma ve çalışma ruhsatıyla birlikte akaryakıt istasyonunun ve lisansını müvekkili şirketin bilgi ve onayı olmaksızın diğer davalı …’e devrettiğini, müvekkili şirketin sözleşmeden doğan borcun ödenmesi için bayiiye Bakırköy … Noterliğinin 15/05/2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi gönderildiğini, müvekkili şirketin ihtarnamesine karşılık olarak davalı bayi Ankara … Noterliğinin 02/07/2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile müvekkiline cevap vererek faiz oranının fahiş olduğunu, cari hesaptan kaynaklanan herhangi bir borcu bulunmadığını beyan ettiğini bildirerek muaccel 7.473,50 TL tutarındaki cari hesap alacağını, … sözleşmesinin fesih tarihinden sözleşmenin süresinin sonuna kadar satış taahhüdü gerçekleştirecemeyecek olması nedeniyle doğan 90.000,00 USD tutarındaki cezai şart alacağının şimdilik 1.000,00 USD kısmının, maktu cezai şart bedeli olan 50.000,00 USD’lik alacağın şimdilik 1.000,00 USD’lik kısmının, istasyona uygulanan kurumsal kimlik ekipmanlarının söküm bedeil ile bu ekipmanların satışından kaynaklanan zararın 1.000,00 TL’lik kısmının, sözleşmesinin süresinden önce sona erdirilmesi nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zarar ve yoksun kaldığı karın şimdilik 1.000,00 TL’lik ksımının olmak üzere ihtarnamenin davalı …’e tebliğ edilen tarihi itibariyle (22/05/2015) işleyecek olan aylık %10 oranındaki sözleşmesil faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, üçüncü kişilere devredilmesini önlemek için teminatsız veya uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama gider ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin davacı şirkete karşı hiçbir cari borcu bulunmadığını, davacının müvekkili şirketten satış taahhüdüne dayalı olarak 90.000,00 USD cezi şart alacağının olduğunu beyan ettiğini ancak şimdilik 1.000,00 USD’lik kısmını talep etmesinin yasal olmadığını, ilgili madde de hüküm altına alınan husus sözleşme süresince satın alınması gereken malın eksik alınan kısmına ilişkin cezai şart ödemesi olduğunu, müvekkili şirketin 2 yılda 2.000 m3’ün çok üstünde alım yaptığını, davacının talep ettiği cezai şart miktarının fahiş ve müvekkil şirketin mahvına sebep olacak nitelikte olduğunu, davacı tarafın kar mahrumiyet talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin ticari işletmesini … firmasına devrettiği yolundaki iddiaların gerçek dışı olduğunu, her iki şirketin de …’ye ait olmadığını, dava konusu gayrimenkulü istasyonunun maliki olan …’den kiralandığını, müvekkili şirketin akaryakıt istasyonundaki kira ilişkisinin sona erince … ilgili istasyonu ortağı olduğu … firmasına kiraya verdiğini, davacının talep etmiş olduğu alacaklarının ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren aylık %6 oranındaki sözleşmesel faiz oranının işletilmesini, döviz alacakları için ihtarnamenin tebliğ tarihindeki döviz kuru esas alınarak TL üzerinden faiz işletilmesini talep ettiğini ancak bu talebinin açıkça yasaya aykırı olduğunu beyan etmekle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, diğer davalı …ün … Mah. … Yolu … Km Kazan/Ankara adresinde bulunan akaryakıt istisyonunun maliki olan …’den kiralandığını, kira ilişkisinin 01/03/2015 tarihinde sona erdiğini, …ün Ankara Haymana ilçesinde faaliyet gösterdiğini, yapılan işlemin yasanın aradığı anlamda bir ticari işletme devri olmayıp sadece GSM ruhsatı devri olduğunu, davacının ihtiyati tedbir talebinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin alacaklar yönünden sorumlu tutulamayacağını beyan ederek yargılama gider ve vekalet ücretinin davacı yanın üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/04/2019 tarih ve 2015/795 Esas – 2019/329 Karar sayılı kararında; “….Mahkememizce tarafların itirazları doğrultusunda Mali Müşavir, Finans Uzmanı ve Akaryakıt bayiiliği uzmanı tarafından dosyaya sunulan 08/11/2019 tarihli hüküm kurmaya elverişli davacı ticari defter ve kayıtları ile davalı şirketlerin talimat mahkemesince kayıtları üzende yapılan tespitler, taraflar arasındaki 11/07/20136 tarihli ariyet sözleşmesi, 27/02/2015 tarihli işletme devri, EPDK yazısı, ihtarnameler ve taraflar arasındaki sözleşmelerin ilgili maddeleri gereğince yapılan inceleme neticesinde taraflar arasındaki sözleşmeninin davalı … firmasmının akaryakıt istasyonunu devretmesiyle haksız olarak uğramış olduğu zararların tanzim edilmesi gerektiği, satın alma taahhüdünün ihlal edilmiş olması nedeniyle 90.000,00 USD taraflar arasındaki protokün 4. Maddesi nedeniyle de 50.000,00 USD cezai şart tazminatının istenebileceği, davacının ayrıca taraflar arasındaki ariyet sözleşmesi nedeniyle toplam 38.635,75 TL ariyet bedeli ve yine sözleşmenin kalan süresi için 347.869,86 TL kar mahrumiyeti tazminatı talep edebileceği, davacının ayrıca cari hesaptan kaynaklanan 7.473,78 TL’lik alacağınını bulunduğu, davalı … firmasının devir öncesi öz varlığının 22.3593,93 TL olduğu ve yine net işletme sermayesinin 2014 yılında 16.249,72 TL 2015 yılında 7.317,96 TL ve 2016 yılında 112.893,64 TL olduğu dikkate alındığında kararlaştırılan cezai şart miktarlarının fahiş olduğu, davalı … firması ile davacı arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından davacının sözleşmeden kaynaklanan alacaklarını davalı … firmasından tahsil edememesi durumunda … firmasına karşı açacağı tasarrufun iptali veya muvazaa davasında organik bağın bulunduğu iddiasını ileri sürebileceğinden somut olayda her iki şirket arasında organik bağ bulunduğuna ilişkin bir somut delil bulunmadığından davalı … firmasının dava konusu alacaklardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı anlaşılarak 7.473,50 TL davacı cari alacağının dava tarihinden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, 5.199,60 TL cezai şart alacağının 02/07/2015 tarihiden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, 1.000 TL söküm bedeli ile ekip satışından kaynaklanan zarar bedelinin dava tarihinden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, davalı …’nin yönünden davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir. Mahkememizin son celsesinde karar verileceği taraflara tefhim edildikten sonra davacı vekilince ıslah talebinde bulunulduğundan süresinde olmayan davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, 7.473,50 TL Davacı cari alacağının dava tarihinden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, 5.199,60 TL cezai şart alacağının 02/07/2015 tarihiden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, 1.000 TL söküm bedeli ile ekip satışından kaynaklanan zarar bedelinin dava tarihinden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, Davalı …’nin yönünden davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Huzurdaki davada hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşmenin kalan süresi için müvekkilinin uğramış olduğu kar mahrumiyeti hesaplaması yapılmasına rağmen kar mahrumiyeti alacağı hakkında hüküm tesis edilmediğini, Anılan raporda müvekkili şirketin dava konusu alacak talepleri tek tek hesaplanmış olup, müvekkili şirketin kısmi olarak talep ettiği alacak miktarları ve alacağın tamamının;
TALEP KONUSU TALEP MİKTARI TOPLAM ALACAK 1-Cari Hesap Alacağı 7.473,50-TL. 7.473,50-TL. 2-Satış taahhüdü nedeniyle cezai şart 1.000,00-USD 90.000,00-USD 3-Maktu cezai şart 1.000,00-USD 50.000,00-USD 4-Kurumsal ekipmanlarının 1.000,00-TL. 38.635,75-TL. söküm ve satışından kaynaklanan zarar 5-Kar mahrumiyeti 1.000,00-TL. 347.869,86-TL Şeklinde olduğunu, Yukarıda 1,2,3 ve 4 maddelerde belirtilen alacak kalemleri hüküm altına alınmış olup, 5 maddede yer alan kar mahrumiyeti gerekçesiz bir şekilde hüküm altına alınmadığını, öncelikle, mahkeme kararının bu yönüyle usul ve yasaya aykırı olduğu ve bu eksikliğin giderilmek suretiyle tüm alacak kalemleri açısından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Diğer taraftan, hüküm kısmında yer almamakla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda cezai şartların fahiş olduğu tespitine yönelik mahkemece bir değerlendirme yapılmadığını, bu haliyle mahkemenin cezai şartın fahiş olup olmadığına yönelik değerlendirmesi belirsiz olup, gerekçeli karar eksik olduğunu, kaldı davalı … firmasının içi aktiflerinin diğer davalıya devredilmesi suretiyle boşaltılmış olup, bu durum dikkate alınmadan hazırlanmış bilirkişi raporu esas alınarak verilmiş karar hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davalılar arasında organik bağ olduğu bilgi ve belgeleriyle ortaya koymalarına rağmen bilirkişilerce mahkemenin takdir ve değerlendirmesinde olan bir konuda yani organik bağ olmadığına dair yapılan tespitin mahkemece kabul görmesi de usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, ayrı bir davaya gerek olmaksızın dava dilekçesi ile ileri sürülen muvazaa iddialarının mahkemece araştırılarak hüküm altına alınması gerektiğini, Müvekkili şirketin, davalılardan … ve dava dışı … Ltd. Şti.’nin yetkilisi olan … ile görüşmeler yaptıktan sonra bu şirketler ile iki ayrı istasyon yeri için bayilik sözleşmeleri akdettiklerini, davalı …’ün işlettiği akaryakıt istasyonunun bulunduğu taşınmaz …’nin babası olan …’ye ait olduğunu, … hem akaryakıt istasyonunun bulunduğu taşınmazın sahibi hem de davalı …’ün yetkilisi olup, şirketin tüm işlerinin yürütülmesi için oğlu …’ye son derece geniş kapsamlı vekaletname düzenlediğini, müvekkili şirket ile bayilik sürecinde de …’ün yetkilisi … olmasına rağmen tüm işleri … yürüttüğünü, dosyaya gelen evraklar incelendiğinde … ile … arasındaki bayilik sözleşmesini de …’nin imzaladığı görülmekte olduğunu, Davalı … işlettiği akaryakıt istasyonunu …’e devrettiği gibi, yine …’nin yetkilisi olduğu …’ın işlettiği diğer bir akaryakıt istasyonunu da … Ltd. Şti.’ye devrettiğini, söz konusu devir işlemi ile ilgili olarak huzurda görülmekte olan dava ile talep konusu aynı olan diğer dava da İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/831 E. sayılı dosyası ile görülmekte olduğunu, anılan davada devir işlemini yapan …’ın kurucuları … ve … olduğu, huzurdaki davada devir işlemini yapan …’ün kurucusu da yine … olduğu, müvekkili şirket hem … ile hem de diğer davadaki davalı …’la yapılan tüm işlemlerde … ile muhatap olduğunu, dava dosyasına sunulan ticaret sicil kayıtları da beyanlarını doğrular nitelikte olduğunu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan dosyaya gönderilen evraklar arasında …’ün bayilik lisansını sona erdirdiğine dair dilekçe ve …’ün … A.Ş. ile imzalamış olduğu akaryakıt bayilik sözleşmesi bulunmakta olduğu, söz konusu bayilik sözleşmesi incelendiğinde sözleşmenin … adına … tarafından imzalandığını, Dava dosyasında …’e ait İşyeri Açma Çalışma Ruhsatı ve davalılar arasında imzalanmış İşletmenin Devir Sözleşmesi ile ruhsat müracaatına ilişkin kira sözleşmesi mevcut olduğu, devir sözleşmesine bakıldığında davalı …’ün işlettiği akaryakıt istasyonunu diğer davalı …’e 1.000,00-TL karşılığında devrettiğini, akaryakıt istasyonu gibi değerli bir işletmenin 1.000,00 TL. gibi son derece düşük bir bedelle devredilmesinin ticari hayatın olağan akışına ve gerçekliğine aykırı olduğunu, Davalılardan … müvekkil şirketle olan sözleşme süresinin bitiminde veya müvekkili şirketle uzlaşarak sözleşmesini feshettikten sonra … ile anlaşsaydı, diğer davalı …’ün …’den alacağı hibe ve yatırımları doğrudan kendisi alabileceğini, …’ün sahip olduğu işletme ruhsatını bila bedel denilebilecek bir meblağla devretmesi ve …’den alabileceği yatırım imkanlarından vazgeçmesinin tek sebebinin müvekkili şirketin hukuki taleplerini ve işlemlerini sonuçsuz bırakmak olduğu son derece açık olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş kira sözleşmesine bakıldığında da … adına kira sözleşmesini imzalayan kişinin … olduğunun görüldüğünü, Akaryakıt istasyonunun bulunduğu taşınmazın tapu kaydına bakıldığında … ile imzalanan kira sözleşmesi ve … ile imzalanan alt kiralama sözleşmesinin tapuya şerh edildiğini, … kira sözleşmesi gereğince davalı …’e 760.000,00-USD kira bedeli ödeyeceğini, …’ün 1.000,00-TL’ye devrettiği işletmenin (akaryakıt istasyonunun) bulunduğu taşınmaz için devir alan … 760.000,00-USD kira bedeli aldığını, …’ün almış olduğu kira bedeline karşılık istasyonun bulunduğu taşınmaz üzerinden … lehine 1. Dereceden 4.100.000,00-TL bedelle ipotek tesis edilmesi gerekirken ipotek resmi senedini incelediğimizde ipoteğin dava dışı …’ın borçlarına karşılık alındığını, normal şartlarda … ile … arasındaki bu ticari ilişkide (bayilik, kira ilişkisi) hiçbir ilgisi olmayan dava dışı …’ın yer alması yukarıda ve dava dilekçesinde ifade ettikleri ilişkilerin gerçekliğini ortaya koymakta olduğunu, Davalı ..’ün, müvekkili şirketin bayisi olarak faaliyet gösteriyorken işyeri açma ve çalışma ruhsatıyla birlikte akaryakıt istasyonunu ve lisansını müvekkili şirketin bilgi ve onayı olmadan diğer davalı …’e devrettiğini, müvekkili şirketin, …’ün yapmış olduğu işbu işlemi EPDK’nın web sitesinden öğrendiğini, EPDK’nın sayfasında yayınlanan ilana göre devir işlemi 17.03.2015 tarihinde yapıldığını, Dava dilekçelerinde vurgulandığı hususlar ile dava dosyasına celp edilen bilgi ve belgeleri bir arada değerlendirildiğinde akaryakıt istasyonunu diğer bir deyişle işletmesini devreden davalı … ile devralan diğer davalı … arasında organik bağın olduğu hususu son derece açık olduğu, bu durumda, davalı …’ün 17.03.2015 tarihinde bilerek, isteyerek ve muvazaalı bir şekilde akaryakıt istasyonunu yani şirketin esas iştigalini oluşturan işletmesini diğer davalıya devretmesinden sonraki dönemlerde sermayesinin (-) bakiyeye düşmesinden daha doğal bir durum olmadığını, davalı …’ün akaryakıt istasyonunu devrettikten sonra şirketin içinin boşaltılmış olduğu çok net görülmekte olduğu, davalı muvazaalı olarak istasyonu devretmediği ve halen aktif olarak istasyonu işletiyor olsaydı şirketin mali durumu olumsuz görüntü vermeyecek ve hükmedilecek olan cezai şartlar açısından davalının ekonomik açıdan mahva uğrayıp uğramadığı tartışma konusu bile olmayacağını, Davalıların müvekkilinin alacağını sürüncemede bırakmak ve tahsil kabiliyetini ortadan kaldırmak adına kötü niyetli tasarruflarda bulunduklarını, hal böyle iken malvarlığını azaltan bu işlemlerin doğal sonucu olan devreden firmanın aktifinin ve sermayesinin azalması gerekçe gösterilerek hesaplanan cezai şart alacağının fahiş olduğu şeklinde bir değerlendirme yapılıyorsa bu değerlendirmenin maddi gerçeklik ve hukuki anlamada kabul edilmesi mümkün olmadığını, davalıların birlikte hareket ederek müvekkili şirketi saf dışı bırakmaya, alacaklarının tahsilini zorlaştırmaya ve/veya imkansızlaştırmaya yönelik davranışlarının hukuken koruma görmemesi gerektiğini, Müvekkili şirket gerek davalı … gerekse diğer davalı … ve dava dışı …’la ticaret yaptığını, süregelen bu ticarette işlemler hep …. üzerinden yürümüş ve irtibat hep bu kişi ile kurulduğu, dava dilekçesindeki beyanları ve sunmuş oldukları ticaret sicil kayıtları, davalının da kabulünde olduğu üzere devir sonrasında dahi aynı personelin çalışıyor olması tarafların gerçek niyetini ortaya koymakta olduğu, bu haliyle davalı …’ün borçlarından dolayı ticari işletmeyi devir alan diğer davalı … de külli halefiyet gereği sorumlu olduğunu, gerçekte aynı kişilere ait olan davalı şirketler, fiiliyatta aynı işletmeyi tabelayı değiştirerek birbiri ardına işletirken, sadece kayden iki ayrı tüzel kişiliğin olması nedeniyle bu şirketlerin birbirinden tamamen bağımsız olduğunu kabul etmek söz konusu olamayacağını, bu haliyle her iki davalı da işbu dava konusu taleplerden bütünüyle sorumlu olduğunu, Özellikle takdiri mahkemeye ait olan bir konuda, bilirkişilerin adeta Mahkeme yerine geçerek bu konuda kesin bir sonuca varmaları, ayrıca muvazaa konusunun tasarrufun iptali veya muvazaa iddiasıyla ayrı bir davaya konu edilmesini değerlendirmeleri, mahkemenin de davalı … açısından red gerekçesini bu değerlendirmeye dayandırması usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin iddialarını araştırarak sonuca varması gerekirken ayrı bir davaya konu edilmesi gerektiği yönünde karar vermesi ayrıca usul ekonomisine de aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda yalnızca müvekkili aleyhine olan usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI … VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Yerel Mahkeme kararında dosyada mevcut beyanlara ve bilirkişi raporlarına atıfta bulunarak satın alma taahüdünün ihlal edilmiş olması nedeniyle 90.000 USD, taraflar arsındaki protokolün 4. Maddesi nedeniyle 50.000 USD cezai şartın, ariyet sözleşmesi nedeniyle toplam 38.635,75 TL’nin , sözleşmenin kalan süresi için 347.869,86 TL. Kar mahrumiyeti tazminatının , cari hesaptan kaynaklanan 7.473,78’TL’ nin istenebileceğini beyan ederek 7.473,50 TL. Cari alacağın dava tarihinden itibaren , 5.199,60 TL. Cezai şart alacağının 02.07.2015’tarihinden itibaren, , 1.000 TL. Söküm bedeli ile ekip satışından kaynaklanan zarar bedelinin dava tarihinden itibaren aylık % 10 faizi ile birlikte davacıya verilmesine karar verdiğini, Yerel mahkeme kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Yargılama aşamasında beyan ettikleri üzere müvekkili şirketin davacı tarafa cari borcu bulunmadığını, Ayrıca her ne kadar Yerel Mahkeme satış taahhüdünden dolayı 90.000 USD talep edilebileceğini beyan ederek hüküm tesis etmişse de, taraflar arasında akdedilen 28.12.2014 tarihli protokolün cezai şartı düzenleyen 3.1.2 ve 5.3 maddeleri fesih hükümlerine ilişkin maddeler olduğu ve sözleşmenin feshedilmesi durumunda bakiye dönem için cezai şart ödeneceği hüküm altına alındığını, ancak işbu davada bayilik sözleşmesinin taraflarca feshedilmesi söz konusu olmadığını, bu nedenle de protokolün 5.3 maddesine dayanarak bir talepte bulunmaları da mümkün olmadığını, Kabul etmemekle birlikte satış taahhüdüne dayalı hüküm tesis edilebileceğini varsaysak bile, hesaplamanın 3.000 metreküp üzerinden yapılması hatalı olduğu, zira ilgili madde ile hüküm altına alınan husus sözleşme süresince satın alınması gereken malın eksik alınan kısmına ilişkin cezai şart ödenmesi olduğu, müvekkili şirket 2 yılda 2.000 metreküpün çok üstünde alım yaptığını, bir bedel hesaplanacaksa bile öncelikle müvekkilinin alımlarının hesaplanması, bu rakamın 5.000 metreküpten düşülmesi ve kalan miktar üzerinden cezai şart hesabı yapılması gerekmekte olduğu, bu nedenle davacı tarafın 3 yıl için 3.000 metreküp şeklinde yapmış olduğu hesabı yasal dayanaktan yoksun olduğu, Ayrıca her ne kadar Yerel Mahkeme davacının 50.000 USD cezai şart talep edebileceğini beyan etmişse de, davacı taraf lehine satış taahhüdüne dayalı bir bedele hükmedildiği noktada aynı zamanda cezai şarta da hükmedilmesi yasal değildir ve bu durum davacı tarafı sebepsiz olarak zenginleşmesine sebep olduğunu, Kurumsal kimlik ve söküm bedeli olarak hükmedilen bedel de yasal dayanaktan yoksun olduğu, zira davacı tarafın istasyondan sökülen kurumsal kimlik malzemelerinin metrajların farklı olması nedeniyle başka istasyonda kullanılamayacağı yolundaki beyanları gerçeği yansıtmadığını, ayrıca ariyet bedeline hükmedilebileceğini kabul etmemekle birlikte, bir bedele hükmedilecekse bile bu bedelin sözleşmenin kullanılamayan süresine tekabül eden kısmı hesaplanması gerektiğini, çünkü taraflar arasındaki sözleşme 5 yıl sürmüş olsa idi, davacı taraf müvekkili şirketten kurumsal kimlik, boyama bedeli vs. adı altında hiçbir talepte bulunmayacağını, ayrıca iade edilen malzemelerin kullanılmış malzemeler olduğu göz önünde bulundurulduğunda amortsiman bedelinin de göz önünde bulundurulması gerekmekte olduğunu, Yerel Mahkemenin aylık % 10 faize hükmetmesi de yasal dayanaktan yoksun ve hakkaniyete aykırı olduğunu, zira avans faizi oranlarının yıllık % 11-17 civarlarında olduğu bir dönemde, dağıtıcı firmaların sözleşme imzalama dönemlerinde baskın pozisyona sahip oldukları göz önünde bulundurulduğunda yıllık % 120 faiz oranı fahiş ve hakkaniyete aykırı olduğunu, her ne kadar tacirler arasında sözleşme serbestisi olsa da, bunun da bir sınırı olduğunu, o da hakkaniyet ilkeleri olduğunu, Her ne kadar hüküm kısmında yazmamış olsa da, gerekçeli karar içeriğinde Yerel Mahkeme davacının 347.869,86 TL. Kar mahrumiyeti talep edebileceğini beyan ettiğini, bu beyanın da hukuki dayanağı bulunmadığını, zira dava dilekçesinde ayrıntılı şekilde izah edildiği üzere, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler ile akdin sona ermesi durumunda tarafların zararını tazmin etmek için ödeyecekleri cezai şart hüküm altına alındığı, davacı taraf bu cezai şartları talep ettiği, yerel Mahkeme de bu talepleri yerinde bulduğunu, bu noktadan sonra davacı tarafın kar mahrumiyeti talebi afaki ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, zira tazminat talebinin en önemli unsurlarından biri de zenginleştirici nitelikte olmaması olduğunu, ayrıca davacı tarafın kar mahrumiyeti isteyebileceğini kabul etmemekle birlikte, eğer isteyebilecekse bile ancak cezai şartı aşan bir kar mahrumiyeti varsa bu miktarı isteyebileceğini, zira dosyada, cezai şart akdin feshi durumunda karşı karşıya kalınacak zararı bertaraf etmek için hüküm altına alındığını, Ayrıca kar mahrumiyetine hükmedilebileceğini kabul etmemekle birlikte, kalan sözleşme süresinin tamamını göz önünde bulundurarak kar mahrumiyeti hesaplanması yasal olmadığını, zira davacı taraf aynı bölgede müvekkili dışında başka bayiler ile de bayilik sözleşmesi imzalayabileceğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede bunu engelleyen bir madde bulunmadığını, bu durumda kar mahrumiyeti talep edilebilecek süre tespit edilirken davacının zararın azaltılması ve çoğalmasının önlenmesi için aldığı veya alması gereken tedbirleri de göz önünde bulundurması, aynı bölgede benzer şekilde sözleşme imzalayıp imzalamadığının, imzalamamış ise imzalaması için geçecek makul sürenin göz önünde bulundurması ve kar mahrumiyeti miktarının ona göre hesaplaması gerekmekte olduğunu, Yargıtay’ın bu yönde vermiş olduğu kararlar bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı … şirketi ile davacı arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davalı bayi tarafından süresinden önce haksız ve kötü niyetli olarak sona erdirildiği, bayilik sözleşmesine konu ticari işletmeyi diğer davalı … şirketine işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile birlikte akaryakıt istasyonu ve ruhsatını devrettiği iddiasıyla, cari hesap alacağı, satış taahhüdüne dayalı cezai şart, maktu cezai şart, davalı tarafa ariyet olarak verilen mal bedeli, söküm bedeli ve sözleşmenin haksız olarak fesdedilmesi nedenine dayalı kar yoksunu taleplerini içerir kısmi alacak ve belirsiz alacak davasıdır.Mahkemece,1-a)7.473,50 TL Davacı cari alacağının dava tarihinden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, b)5.199,60 TL cezai şart alacağının 02/07/2015 tarihiden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, c)1.000 TL söküm bedeli ile ekip satışından kaynaklanan zarar bedelinin dava tarihinden itibaren aylık % 10 işleyecek faiziyle birlikte davalı … den alınarak davacıya verilmesine, 2-)Davalı …’nin yönünden davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin kar mahrumiyeti talebi konusunda karar verilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davacı vekili dava dilekçesi ile ;” davacı ile davalılardan … arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin süresinden önce davalı bayi tarafından haksız ve kötü niyetli olarak sona erdirdiği, bayilik sözleşmesine konu ticari işletmeyi diğer davalı … şirketine işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile birlikte akaryakıt istasyonu ve ruhsatını devrettiği iddiasıyla, 1- Muaccel 7.473,50 TL tutarındaki cari hesap alacağını, 2-Fesih tarihinden sözleşmenin süresinin sonuna kadar satış taahhüdü gerçekleştirecemeyecek olması nedeniyle doğan 90.000,00 USD tutarındaki cezai şart alacağının şimdilik 1.000,00 USD kısmının, 3-Maktu cezai şart bedeli olan 50.000,00 USD’lik alacağın şimdilik 1.000,00 USD’lik kısmının, 4-İstasyona uygulanan kurumsal kimlik ekipmanlarının söküm bedeli ile bu ekipmanların satışından kaynaklanan zararın 1.000,00 TL’lik kısmının, 5-Sözleşmesinin süresinden önce sona erdirilmesi nedeniyle davacı şirketin uğradığı zarar ve yoksun kaldığı karın şimdilik 1.000,00 TL’lik ksımının, İhtarnamenin davalı …’e tebliğ edildiği tarihten itibaren (22/05/2015) işleyecek olan aylık %10 oranındaki sözleşmesel faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.” Dava dosyasında HMK 110.md anlamında davaların-taleplerin yığılması söz konusudur. Mahkemece verilen kararda, davacının 1,2,3,4 (cezai şart taleplerinin birleştirilerek hükmedildiği) nolu talepleri konusunda karar verildiği halde dava dilekçesinde belirtilen bayilik sözleşmesinin süresinden önce sona erdirilmesi nedeniyle davacı şirketin uğradığı zarar ve yoksun kaldığı kar talebi açısından mahkemece olumlu / olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmaktadır. HMK 297/1-c ve 297/2. maddesi uyarınca taleplerden her biri hakkında ne hüküm verildiği ve gerekçesinin açıklanması gerekmektedir. Bayilik sözleşmesinin süresinden önce sona erdirilmesi nedeniyle davacı şirketin uğradığı zarar ve yoksun kaldığı kar talebi açısından dosya tefrik edilmediğine göre, bu talebe ilişkin yürütülen tahkikat işlemleri bu işlemlerden ulaşılan sonuçların, gerekçeleriyle birlikte ayrıntılı olarak kararda belirtilmesi; bu talebe ilişkin istinaf incelemesi yapılabilmesinin de hem anayasal hem de yasal düzeyde zorunlu bir gereğidir. Davacının bütün talepleri (birlikte açılan ve yığılan talepler) açısından gerekçeli ve istinaf incelemesine konu bir karar verilmediği görülmüştür.HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. (Değişik 28.07.2020T.7251 Sy.Kanun-35.madde) Açıklanan nedenlerle, kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetimi ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilebilmesi mümkün olmayacağından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu sebeplerle HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kaldırılarak, HMK’nın 297/1-c, 297/2 maddelerine uygun hüküm kurulmasının temini için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/04/2019 tarih ve 2015/795 Esas – 2019/329 Karar sayılı kararının HMK’nın 297/1-c, 297/2 ve 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacının sair istinaf sebeplerinin ve davalı …’nin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-Davalı … LTD. ŞTİ. tarafından yatırılan 233,50.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 6-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/12/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.