Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2429 E. 2021/1676 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2429 Esas
KARAR NO: 2021/1676 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/07/2019
NUMARASI: 2014/263 Esas 2019/803 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … Bankası Acıbadem Şube Müdürü olarak görev yaptığını, daha sonra bölge müdürlüğüne terfi ettiğini ve bu görevi icra ettiği sırada emekliye ayrıldığını, davalının ise dava dışı … Ltd. Şti’nin yetkilisi olduğunu, müvekkilinin … Şube Müdürü olarak görev aldığı dönemde davalının babası … ile tanıştığını, onun aracılığı ile de davalı ile tanıştıklarını, 2008 yılı başlarında müvekkilinin davalının yetkili olduğu emlak ofisi aracılığıyla satılan ve Yalova’da bulunan arsayı satın almaya karar verdiğini, arsanın değerinin 600.000,00 TL olarak belirtildiğini, müvekkilinin bu miktarda parası olmaması nedeniyle davalı ile ortak olunması hususunda davalı tarafça hile ile ikna edilerek arsayı satın aldığını, 2012 yılı sonlarında müvekkilinin bahse konu taşınmazı satmak istediğini, Yalova’da faaliyet gösteren yerel emlakçılarla görüştüğünü, arsanın tamamının 175.000,00 TL bedelle satın alındığını öğrendiğini, satıcı … ile görüşen müvekkilinin satış bedeli olan 175.000,00 TL’nin davalının babası …’den noterde alındığını öğrendiğini, bunun üzerine müvekkilince şikayette bulunulduğunu ve düzenlenen iddianame sonucunda İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/49 E. Sayılı dosya üzerinden dava dışı … hakkında dolandırıcılık suçu nedeniyle dava açıldığını, farklı tarihlerde toplam 401.500,00 TL tutarlı paranın müvekkilinin talimatı üzerine görevli banka personelince nakden ve peşinen davalının babası …’e teslim edildiğini, bedeli 600.000,00 TL olarak belirtilen taşınmazın 2/3 hissesini alacağını inancıyla hareket eden müvekkilinin Yalova Tapu Sicil Müdürlüğü’nce yaptığı görüşme sonucunda söz konusu taşınmazın iştirak halinde satışa konu yapılamayacağını öğrendiğini, müvekkilinin … tarafından müvekkiline gösterilen 04/09/2008 tarihli ibraname ile satış bedeli 600.000,00 TL’nin satıcılara ödendiğine inandırıldığını, bunun üzerine taşınmazın tamamının 05/09/2008 tarihinde müvekkili adına satın alındığını, satış işleminin Yalova … Noterliği’nin 04/09/2008 tarih ve … yevmiye numaralı dava dışı …’e verilen düzenlenme şeklinde vekaletname ile gerçekleştirildiğini, daha sonra taraflar arasında protokol düzenlendiğini, ancak bu protokolün suretinin müvekkiline verilmediğini, buna göre müvekkili adına satın alınan arsanın bedelinin 600.000,00 TL olduğunun kabul edildiği, 400.000,00 TL ödeyen müvekkilinin 2/3 hisse sahibi olarak, 200.000,00 TL ödeme yapmış gibi gösterilen davalının 1/3 hisse sahibi olarak kabul edildiğini, bu nedenle 08/09/2008 tarihinde müvekkili tarafından davalı lehine 200.000,00 TL bedelli senet verildiğini, senette vade tarihinin belirlenmediğini, imzalandıktan sonra müvekkiline verilen senet fotokopisi ile takibe konulan senet arasında farklılıklar bulunduğunu, senet üzerindeki imza ve yazılara ilişkin yaş tayini yapılması gerektiğini, senedin vade belirtilmeksizin teminat olarak verildiğini, senedin bedelsiz olduğunu belirterek; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına konu senet nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespiti ile %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından açılan iş bu davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, davacı tarafından İstanbul Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/792 E. Sayılı dosyası ile bononun teminat bonosu olduğu ileri sürülerek borca itiraz davası açıldığını ve davanın reddolunduğunu, İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/49 E. Sayılı dosyasından yürütülen ceza dosyasında davacı tarafça bononun sahteliğinin ileri sürülmediğini, bononun taşınmaz alımı sırasında verilen borç para olduğunun davacı tarafça kabul edildiğini, sahtecilik iddiasının gerçek dışı olduğunu, kötü niyetli davacının %20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/07/2019 tarih ve 2014/263 Esas – 2019/803 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; davacı tarafça dava konusu senedin teminat senedi olarak verildiği, senet üzerindeki bilgilerin sonradan doldurularak takibe konulduğu, takibe konulan senet ile kendilerinde örneği bulunan senedin aynı olmadığını belirterek takip konusu senet nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiği, davalı tarafça davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın takibe konulan senet ile düzenlenen senedin aynı olup olmadığı, senedin teminat senedi olarak verilip verilmediği, senedin sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulup doldurulmadığı noktalarında toplandığı tespit edilmiştir. Her ne kadar davacı tarafça taraflar arasında yapılan protokole istinaden düzenlenen ve müvekkiline verilen senet fotokopisi ile takip konusu senedin farklı olduğu iddia olunmuş ise de; bu hususa ilişkin senet fotokopisinden başka bir belge ibraz edilmemiştir. Davalı tarafça da bu husus inkar edilmektedir. Senedin sahteliğine ilişkin görülen İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/547 E. Sayılı ceza dosyasından da beraat kararı verilmiştir. Bu hali ile, ceza mahkemelerinde verilen beraat kararlarının hukuk yargılaması açısından bağlayıcı olmamakla birlikte, fotokopisi sunulan belge aslının bulunmadığı, fotokopi olarak sunulan senedin nereden ve nasıl temin edildiğine ilişkin dosya içerisinde açıklayıcı bilgi ve belgenin bulunmadığı, davacı tarafça senedin protokol karşılığında verildiği beyan edilmiş ise de dosyaya protokol aslının veya örneğinin sunulmadığı ve fotokopi olarak sunulan belge üzerinde değerlendirme yapılamayacağı da dikkate alındığında; davacının bu iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır. Davacı tarafça gerek dava dilekçesi ile gerekse de 11/05/2018 tarihli beyan dilekçesi ile; takip konusu senede yönelik imza itirazlarının, imzanın gerçek olup olmadığına ilişkin olmayıp, senedin sonradan doldurulduğuna ilişkin imza ve yazı yaşı tespitine yönelik olduğu açıkça beyan edilmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere; davacının senet üzerindeki imzaya itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, senet üzerinde imza ve mürekkep yaşı tayinine yönelik yapılacak inceleme ile senedin sonradan doldurulduğunun ortaya çıkacağını beyan etmekte ise de; ülkemiz koşullarında mürekkep yaş tespitinin mevcut durumda mümkün olmadığının yargı camiasınca bilindiği ve kabul ediliği (HGK 2017/13-665 E. 2018/1465 K. 18/10/2018 Karar tarihli kararı), kalem mürekkeplerinde yazı yaşı tarihine yarayan ve halen kullanılagelen bir bilimsel bir yöntem mevcut olmaması nedeniyle davacı tarafın yazı ve mürekkep yaşı tayinine ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Kaldı ki; TTK md 680 (eTTK md 592) hükmü uyarınca; bononun, tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmadan, açık bono olarak düzenlenmesi mümkündür. Davacı tarafın talebi gibi yazı ve imza yaşı tespiti ile senedin sonradan doldurulduğu tespit olunsa dahi bu hususun aradaki anlaşmaya aykırı olduğunun ispatı gerekir. Bu hususun ispatı ise ancak yazılı deliller ile mümkündür. Davacı tarafça senedin sonradan doldurulduğuna ilişkin başkaca yazılı bir delil de dosyaya ibraz edilmemiştir. Davacı taraf senedin teminat senedi olarak verildiğini iddia etmekte ise de; takip konusu senet üzerinde senedin teminat niteliğinde olduğuna dair bir kayıt ve şerh bulunmadığı, senede atıfla senedin teminat için verildiğini gösterir herhangi bir yazılı delil sunulmadığı (Yargıtay 19. HD 2015/18260 E. 2016/9810 K. Sayılı İlamı), bu hususun HMK md. 200 ve md. 201 hükümleri karşısında tanıkla da ispatı mümkün olmadığı, davacı tarafça dava dilekçesi ile yemin deliline de dayanılmadığı dikkate alındığında; davacı tarafça dava konusu senedin teminat için verildiği hususu da ispat olunamamıştır. Mahkememizce dava konusu takip hakkında İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca tedbir kararı verildiği, İİK’nun 72/4 gereğince tedbir kararının verilmesinin ve uygulanmasının tazminata hükmedilmesi için yeterli olduğu gözetilerek davalı lehine tazminata hükmedilmesi gerekmiştir. Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, Dava değeri 200.000,00.-TL nin %20 si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İş bu dosyadan verilen tedbir kararının kaldırılmasına, ilgili yerlere müzekkere yazılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davada eksik inceleme sonucu karar verildiğini, Huzurdaki yargılamada, tanık ve delilleri bildirilmiş olup, Mahkemece 08.09.2016 tarihli celsede “Ceza dosyaları kesinleştikten sonra davacı tanıklarının dinlenip dinlenmeyeceği hususunun değerlendirilmesine” karar verildiğini, ancak Mahkeme ceza dosyaları kesinleştikten sonra, talebi dikkate almadığı ve delilleri toplamadığını, Ceza mahkemelerinde verilen kararların hukuk mahkemelerini bağlamadığını, (Prof. Dr. Baki KURU, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s.779). Mahkeme de gerekçeli kararında bu hususa değinmekte ancak, ceza dosyalarının her ikisinin kesinleşmesi üzerine de hatalı olarak davanın reddine karar verdiğini, Mahkeme delilleri toplamalı, değerlendirmeli ve hükmünü ona göre teşkil etmesi gerektiğini, ancak deliller toplanmadan, yalnızca ceza mahkemesi kararlarına dayanarak hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kaldırılması gerektiğini, Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2015/14356 E. 2016/7895 K. ve 19. Hukuk Dairesi 2015/14863 E. – 2016/2356 K. Sayılı ilamlarında “Haksız fiilin kanıtlanması yönünden davacı tarafından gösterilen TÜM DELİLLER TOPLANMALI, VARSA TARAF TANIKLARI DİNLENMELİ, ceza dosyası içeriğindeki deliller de bu dosyanın delili olduğu gözden kaçırılmamalı” şeklinde hüküm kurulduğunu,Yargıtay’ın içtihatları uyarınca tanıkların da dinlenmesi gerektiğini, ancak mahkemece 07.05.2019 tarihli duruşmada bu talebin reddedildiğini ve tahkikatın bitirildiğini, Ancak ceza davasındaki tanık beyanları da huzurdaki davada iddiaları doğrular nitelikte olduğunu, üstelik tanıklardan biri de davalının babası … olduğunu, bu noktada davalının babasının ifadesi dikkate alındığında ve diğer tanık ifadeleri dikkate alındığında, tanıkların dinlenmesine karar verilmesi gerektiğini, Müvekkilinin … Bankası … şube müdürü olarak görev yaptığı, daha sonra da bölge müdürlüğüne terfi ettiği ve bu görevi icra ettiği sırada emekliye ayrıldığını, davalı ise … Limited Şirketi’nin yetkilisi olduğunu, müvekkili bankada görev yaptığı sırada, davalının babası … ile tanıştığı, müvekkil – müşteri ilişkisi çerçevesinde sosyal çevrelerinin etkileriyle … ve oğlu … ile tanıştığını, Müvekkilinin 2008 yılında bu güven ilişkisine aldanarak, Yalova’da yer alan arsayı satın almaya karar verdiği ve 600.000,00 TL’ye değer biçilen yer ile alakalı olarak müvekkilinin parası olmaması nedeniyle … ile ortak olması konusunda Hile ile ikna edildiğini, arsayı kendi adına satın aldığı ve böylece aldatıldığını, 2012 yılında ise bahse konu taşınmazı satmak istediğinde eşi ile birlikte Yalova’daki emlakçılarla görüştüğü ve arsanın tamamının 175.000,00 TL bedelle satın alındığı öğrendiğini, Satıcı … ile de bu durum görüşüldüğünde satış bedelinin noterden …’ten alındığını beyan ettiğini, bütün bunlar üzerine dolandırıldığını anlayan müvekkili şüpheliler hakkında şikayette bulunduğunu, Davalı … ise suça konu eylemler neticesinde haksız menfaat temin ettiği, ayrıca bedelsiz kalan senedi de müvekkili aleyhine takibe koyarak kötü niyetli eylemlerine devam ettiğini, Müvekkilinin tek bir bankayla çalışmaması nedeniyle; 03.09.2008 tarihinde 94.000,00 TL, 04.09.2008 tarihinde 244.000,00 TL, 05.09.2008 tarihinde 12.500,00 TL, 05.09.2008 tarihinde 7.000,00 TL, 04.09.2008 tarihinde 44.000,00 TL olmak üzere toplam 401.500,00 TL olmak nakden ve peşinen davalının babası …’e teslim edildiğini, bu husus dosyada mübrez dekontlarla da sabit olduğunu, nitekim söz konusu paraların …’e de verildiği konusunda, …’in ifadesi de bulunmakta olduğunu, 600.000,00 TL olarak belirlenen arsanın 2/3 hissesini alacağını inancıyla hareket eden müvekkili Yalova Tapu Sicil Müdürlüğüne gittiğinde tapu müdürü iştirak halinde satış olmayacağını ancak ve ancak tek başına devrinin mümkün olduğu söylenince işbu taşınmazı almaktan vazgeçtiğini, Bunun üzerine … tarafından 04.09.2008 tarihli ibraname gönderildiğinde satış bedeli olan 600.000,00 TL’nin satıcılara ödendiğine müvekkili inandırıldığı, bu bedelin satıcılara teslim edildiğine inandırılan müvekkili satış işleminden caymanın mümkün olamayacağı hususunda aldatıldığını, bunun üzerine 05.09.2008 tarihinde taşınmazı satın aldığını, Satış işleminde satıcılar adına … vekaleten imzaladığını, taraflar İstanbul’a döndüğünde …’in düzenlediği bir protokol akdettikleri ancak bu protokol müvekkiline verilmediğini, söz konusu protokol uyarınca;- 400.000 TL müvekkil adına (2/3 hisse)- 200.000 TL ödeme yapmış gibi gösterilen … adına (1/3 hisse) olduğu kabul edildiğini, Ödeme yapıldığı hususunda aldatılan müvekkili bu inançla 200.000 TL için … adına bir senet verildiğini, ancak senet müvekkilinin rızası hilafına doldurulduğunu, Huzurdaki yargılamaya konu uyuşmazlıkta, iddialarından biri, senedin müvekkilinin rızası hilafına doldurulduğuna ilişkin olduğu, bu iddianın değerlendirilmesi için “ıslak imza incelemesi ve mürekkep yaşının belirlenmesi” yönünden bir inceleme yapılmasını talep edilse de bu noktada bugüne kadar herhangi bir incelemede bulunulmadığını, İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurul Listesinde 4581 sıra … sicil numarası ile yer almakta olan Prof. Dr. …’in uzmanlık alanı bu konu olup, “…” isimli kitabı bulunmakta olduğunu, Mahkemece gerekçeli kararda böyle bir hususun mümkün olmadığı yönünde Yargıtay ilamı olduğu belirtilse de en azından bu konuda dosyada uzman bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, HMK.m.397/2 uyarınca ihtiyati tedbir kararının etkisi nihai kararın kesinleşmesine karar devam edeceği belirlendiğini, Ancak yerel mahkemece gerekçeli kararda tedbir kararı kaldırıldığını, ancak bu hususa ilişkin hiçbir şekilde gerekçe belirtilmediğini, ancak Anayasa M.141/3 uyarınca mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olması gerektiği, ancak mahkemenin gerekçeli kararında herhangi bir gerekçe bulunmadığını, bu karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira yargılamaya konu dosya ve icra dosyasında toplam %120 oranında teminat yatırıldığı, bu noktada tedbir kararının yargılama sonuna kadar devam etmesine karar verilmesi gerekmekte olup, bu hususun ivedilikle değerlendirilmesi gerektiğini, Huzurdaki yargılamaya konu icra dosyası İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında derdest olduğu, dosyaya da %120 oranında teminat yatırıldığı, ayrıca davalı tarafça dosyadaki vekalet ücretinin takibe konulması kuvvetle muhtemel olduğundan söz konusu istinaf tehiri icra talepli istinaf edilerek tehiri icra kararının ivedilikle verilmesi gerektiğini, İleri sürerek öncelikle icranın geri bırakılmasına, ihtiyati tedbir kararının yargılama sonuna kadar devamına, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, talep doğrultusunda, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine konu senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, aksi halde Yeniden yargılama yapılıp eksiklikler giderilmek üzere dosyanın yerel mahkemesine iadesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıdan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyasına dayanak bonodan kaynaklı İİK. 72 Maddesi uyarınca açılan menfi tesbit davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit davası olup, takip konusu bonoda davacı keşideci davalı ise lehtar durumundadır. Bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. TTK’nun 778/1-f maddesinin yollaması ile 680/1.maddesi uyarınca tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bono düzenlenmesi mümkün olup, senedin tedavüle çıkarılırken anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerekir. Davacı tarafça senedin boş olarak verildiği ileri sürülmüş olup, bu şekilde senet düzenlenmesi mümkün olduğundan davacının senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Dava konusu bonoda teminat kaydı ibaresinin olmadığı, bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nun 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 gün ve 2001/12-233 E., 2001/257 K.; 20.06.2001 gün ve 2001/12-496 E., 2001/534 K.; 24.02.2010 gün ve 2010/19-67 E., 2010/99 K. sayılı kararlarında da aynı hususlar benimsenmiştir. İspat külfetinin davacıda olduğu, davacının dava konusu bononun teminet senedi olduğu ve anlaşmaya aykırı doldurulduğu ve takibe konu bono sebebiyle borçlu olmadığını HMK.’nun 201. Madde uyarınca aynı kuvvette yazılı delille ispat etmesi gerekmektedir. Bu suretle, davacı tarafından imzalanan bono nedeniyle borçlu olunmadığına yönelik iddiaların yazılı delille ispatlanması gerekmekte olup, davacı iddialarının tanıkla ispatı mümkün değildir. Davacının delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı, Davacının dosyaya delil olarak bildirdiği Ceza dosyalarında toplanan deliller ve icra hukuk mahkemesi dosyasında toplanan deliller bu iddiayı ispat edecek nitelikte değildir. İcra Hukuk Mahkemesi dosyasında da davacı tarafından açılan borca itiraz davasının reddine karar verilmiştir.İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/547 E. Sayılı dosyasında ve İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/49 E. Sayılı ceza dosyasında yapılan yargılamalar sonucunda da sanıkların beraatine karar verildiği ve verilen kararların kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça iddia edilen hususların yazılı delille ispat edilemediği dosya kapsamı itibariyle tesbit edilmiş olup mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, ispat yükü doğru belirlenerek aynı gerekçe ile davanın reddine yönelik verilen karar dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2019/341 Esas- 2020/1368 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2019/1061 Esas- 2020/1355 Karar sayılı kararı benzer mahiyettedir.) Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30. TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.