Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2426 E. 2019/1904 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2426 Esas
KARAR NO : 2019/1904 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 23/09/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/396 Esas – 2019/56 Karar
DAVA: Sözleşme İptali, Alacak tespiti ve tahsili
DAVA TARİHİ: 09/11/2016 – Birleşen Dosya : 29/03/2017
BİRLEŞEN İSTANBUL 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN
2017/137 ESAS, 2017/284 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 25/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: ASIL DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … varisleri ile … arasında imzalanmış olan 5 sayfadan ibaret 19.07.2012 tarihli Uzlaşma Protokolünün imzalanmasından önceki süreçte yaşanan olaylar nedeniyle … varislerine yönelik hata, hile, korkutma (ikrah) ve aşırı yararlanma (gabin) hukuksal nedenlerinin varlığının gerçekleştiğinin kabulü ile iradelerinin bu nedenlerle sakatlanmış olduğunun tespiti, uzlaşma protokülünün … varisleri ile … arasındaki ihtilafa ilişkin hükümlerinin geçersizliği ile uzlaşma protolünün bu kısımlarının iptaline, … varislerinin icra dosyalarından dolayı kalan bakiye alacaklarının tespitine, … varisleri ile müvekilleleri …, …, …, …, … ve … arasında imzalanmış olan 28.03.2011 tarihli alacak tahsili ve paylaştırma protokolü ve ek protokolü gereği müvekkillerinin …’dan alacaklı olduğu miktarın tespiti ile belirsiz alacak davası kapsamında fazlaya ilişkin haklı saklı kalmak üzere şimdilikher bir müvekkil için 1.000 TL alacaklarının faizleri il ebirlikte …’dan tahsili ile kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacıların müteveffa … alacaklısı olduğu, dilekçelerinde bahsi geçen onlarca icra dosyasından dolayı 25.505.000 USD davalı müvekkilden alacaklı olduğunu, icra takibi devam ederken … vefat ettiğini ve bu aşama dayasal mirasçıları olan dava dışı eşi ve çocukları ile 19 Ocak 2010 tarihinde müvekkil arasında tüm borcun 5.750.000 USD karşılığı kapatılacağı hususunda anlaşıldığını belirttiklerini, sulh sözleşmesi tarafları arasındaki alacak verecek ilişkisi tefecilik sureti ile faize para verilmesinden kaynaklandığını, sözleşmenin taraflarının bu durunmu bildiğinden gerçek borç üzerinden anlaşma yaptıklarını, ayrıca ilgili icra dosyalarında 2 ayrı borçlu daha olduğunu, bahsi geçen bu ilk protokolde taraflar arasındaki husumet, sulh photokolünün altına el yazısı ile … varisleri adına … tarafından ibaretinin eklenmesinden kaynaklandığını, iş bu ilk sulh protokolü hazırlandığında gğeçerlilik süresine ilişkin bir ibare yer almaksızın taraf vekillerince 2 nüsha olarak imzalandığını, daha sonra davalı müvekkil …’ın sözleşmeyi inceleyerek imzaladığını, taraf vekilleri ve … imzaladıktan sonra, … varisler iadına … tarafından kendi ve çocukları adına sözleşme imzalandığını, …’in iddiasına göre imza için sözleşme kendine geldiğinde sözleşmenin geçerlilik süresinin bulunmadığını ve bu nedenle 31.03.2010 tarihine kadar geçerlidir ibaresini ekleyerek sözleşmeyi imzaladığını belirttiğini, davalı müvekkilinin ise kendisine imzalatılan sözleşmede bu ibarenin bulunmadığını, sonradan eklenmiş olduğunu iddia ettiğini, keza imzaladığı sulh sözleşmesinde 31.03.2010 tarihi yer almış olsa idi, belki de böyle bir sözleşmeyi imzalamayacağını, görüleceği üzere taraflar arasında akdedilen ilk sulh protokolünde (hata, hile, korkutma ve aşırı yararlanma) gibi nedenlerle ihtilaf bulunmayıp, sadece sözleşmenin geçerlilik süresi yönünde itilaf bulunduğunu, ancak bu durumunda gerçeği yansıtmadığını, sonradan eklenen 31.03.2010 tarihinin kendilerini de bağlamadığını, protokole bağlı olduklarını ortaya koydukları gibi, sürenin dolması nedeni ile protokole bağlı kalmadıkları yönnüde bir itirazi kayıt da ortaya koymadıklarının anlaşıldığını, bu nedenlerle davacıların alacağın ve sulh protokolünün tarafı olmamaları nedeni ile davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/137 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Alacaklı … ile borçlu … ve kefilleri bulunan İstanbul … icra Dairesinin 2009 yılının … ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün …. E sayılı dosyaları ile borçlu …’a karşı icra takipleri başlatıldığı ve takiplerin itiraz edilmeksizin kesinleştiği, icra takipleri devam ederken …. 03/10/2009 tarihinde vefat etmesi nedeniyle mirasçıları tarafından takiplere devam edildiğini, 19/01/2010 tarihli sulh protokolü ile tarafların sulh olduklarını, sulh protokolünün şartlarını süresinde yerine getirmediği için sulh sözleşmesinin geçersiz olduğunu ve tüm takiplerinin kaldığı yerden devam ettiğini, borçlu tarafın protokolü ihlal etmediği iddiasıyla İstanbul 4 İcra Hukuk Mahkemesinde icra takip dosyası ile takibin iptali davaları açtığını, davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay aşamasından geçerek kesinleştiği, dönemin Üsküdar Cumhuriyet Savcısı … icra takip dosyalarına hukuka ve kanuna aykırı bir biçimde müdahale ettiğini, icra dosyalarında haczedilen gayrimenkullerin bir kısmının ihale ile satışa çıkarılması için hukuksal sürecinin başlatıldığı ve ihale tarihi 06/02/2012 olarak belirlendiği, 06/02/2012 tarihli Üsküdar Cumhuriyet Savcısı … tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğüne ve İstanbul 2 icra Müdürlüğü’ne hitaben taşınır ve taşınmaz mallarına konulan tüm hacizlerin derhal kaldırılması, varsa satışların durdurulmasının talep edildiği ve satışa dakikalar kala satışın yapılmasına engel olduğunu, bu durum karşısında icra müdürünün İstanbul 20 İcra Hukuk mahkemesi hakimliğine nasıl bir yol izleyeceği hususunda görüş sorduğunu, 20 icra Hukuk Mahkemesi hakimliğinin de Cumhuriyet Savcısına bu talimatta ısrarlı olup oladığı, yapılan talimatın yasaya ve hukuka uygun olmadığı, icra dairelerince uygulanan hacizlerin iptali ile yapılan satışların ancak icra dosyası taraflarının talepleri ile mahkemelerce karara bağlanabileceği, İİK veya diğer mevzuatlarda savcıların böyle bir yetkililerinin bulunmadığının belirtildiği, …. bu yazıya istinaden taleplerinde ısrarcı olduğunu belirttiği, İstanbul 20 İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/20 D.İş E sayılı dosyası ile İİK ve Ceza Mahkemesi kanununda savcının yürütmekte olduğu soruşturma nedeniyle mahkemelerden takibin ve haczin iptalini isteme yetkisinin bulunmadığından ret kararı verildiği, Cumhuriyet Savcısı … varislerini ve vekillerini yıldırmak amacıyla resmi evrakta sahtecilik suçlanması ile 2011/10429 soruşma nolu iddaname ile Üsküdar 4 Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/398 E sayılı dosya ile kamu davası açtığı ve davanın görevsizlik nedeniyle Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesine tevdi edildiği mahkemece beraat kararı verildiği, bunun yanı sıra bu savcının örgüt suçlaması ile soruşturma başlattığı, dönemin cumhuriyet başsavcısına kadar ulaşan davada savcının bu dosyadan el çektirildiği ve yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiği, adı geçen savcının FETO den dolayı meslekten ihraç edildiğini, avukatların bu savcı tarafından bu süreçte tehdit edildiğini, icra takiplerindeki satışların durdurulması için İstanbul 25 Asliye Ticaret mahkemesine 2012/46 D.İş E sayısı ile ihtiyati tedbir talep edildiği ve talebin reddine karar verildiği, 20 Asliye Ticaret Mahkemesinin 201271 D.İŞ E sayılı dosyası ile ihtiyati tedbir talep edildiği mahkemece satışın durdurulmasına karar verildiği, karara yapılan itirazda da mahkemece red kararı verildiği, bunu üzerine 19/07/2012 tarihli sulh protokolünün imzalanmak zorunda kalındığını,02/11/2016 tarihinde yapılan araştırmalar sonucunda söz konusu değişik iş esas sayılı dosyanın 40 Asliye Ticaret Mahkemesine düşürülmesi için taraf ve harç miktarı için 28 değişik taleplerde bulunulduğu ve dosyanın hileli olarak yapıldığının gizlenmeye çalışıldığını, 19/07/2012 tarihli uzlaşma protokolüne göre … varislerine ödenen bedelin ödenmesi gereken bedelden çok düşük olduğunu, söz konusu uzlaşma protokolünün hile, hata sonucu imzalandığı, borçlunun borcu karşılacayak mal varlığı olduğunu, … varislerinin idaresinin hukuken sakatlanması nedeniyle söz konusu protokolün geçersiz olduğunu belirterek, 19/07/2012 tarihli uzlaşma protokolünün hukuka ve kanuna aykırı olduğu için geçersizliğinin tespiti ile onları bağlayan kısımlar bakımından protokolün iptaline, söz konusu icra takiplerinin kaldığı yerden devamına, müvekkillerine düşen alacak miktarının belirlenmesine, bilirkişi raporunda faiz hesaplanmasının yapıldığı tarihten itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile (bilirkişi hesaplamasında hesaplamanın yapılacağı tarihe kadarki faizin belirlenmesi) birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerini ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 23/09/2019 tarih ve 2019/396 Esas – 2019/56 Karar sayılı kararında;”…Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava ve birleşen dava sözleşme iptali, alacak tespiti ve tahsili talebidir. Davacı taraf taraflar arasındaki sulh protokolünün geçersizliğinin ve alacak miktarının tespitini talep etmiştir. Davalı tarafın iddialarının yersiz olduğunu protokolün geçerli olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır. Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddeleri şu şekildedir: “MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.Dava konusu olayda İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesince taraflar arasındaki ihtilafın bonodan kaynaklandığı, bononun TTK’da düzenlendiği bu nedenle mutlak ticari dava olduğu gerekçesiyle davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de; taraflar arasındaki ihtilafın bonodan kaynaklandığına ilişkin dosya kapsamında bir delil ve emare bulunmadığı gibi dava ve cevap dilekçelerinde de taraflar arasında düzenlenmiş bir bonodan bahsedilmediği gibi herhangi bir bono bilgisi de dosyaya sunulmamıştır. Davacı taraf asıl ve birleşen dava dilekçelerinde murisleri ile davalı arasındaki icra takiplerinin kesinleştiği beyan edilmiş olup bu haliyle icra takiplerine konu bonolardan dolayı taraflar arasındaki bir ihtilaf söz konusu değildir. Davacı tarafın asıl ve birleşen davaya sunduğu dava dilekçesi, cevap dilekçeleri ve özellikle dava konusu 19.07.2012 tarihli uzlaşma protokolü birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki ihtilaf taraflar arasında düzenlenen sulh protokolünün geçerliliği, protokolün düzenlenmesinden önce hata, hile, ikrah gibi irade sakatlığı oluşturan halin söz konusu olup olmadığı temelinde toplanmaktadır. Asıl ve birleşen davanın her iki tarafının tacir olmamaları, sulh protokolüne konu alacağın taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanmadığı açık olup, taraflar arasındaki çözülmesi gereken ihtilaf düzenlenen protokolün geçerliliğinden kaynaklanması, tarafların tacir olmaması nedeniyle dava ticari dava niteliğinde olmadığından davaya bakma görevi genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olup, mahkememizin görev alanında değildir. Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmadığından HMK ‘nın 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ile Mahkememizin karşı görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, karar kesinleştiğinde mahkemeler arasındaki görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın ilgili İstinaf Hukuk Dairesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir….”gerekçesi ile;”1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, İSTANBUL 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,2- Mahkememizce verilen görevsizlik kararına karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmuşsa ve Mahkememizin görevsiz olduğunun tespit edilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi halinde bu ret kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde tarafların Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine aksi takdirde HMK 20. maddesi uyarınca Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına, 3- HMK’nın 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, ” karar verilmiş ve karara karşı asıl davada davacılar ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davacılar ve birleşen davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/396 E. ve 2019/56 Karar sayılı dosyasında davanın mahkemenin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine ve İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna dair kararın verildiğini, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Dava ve birleşen dava sözleşmenin iptali, alacağın tespiti ve tahsili talebiyle açıldığını, dava dilekçesi ve beyan dilekçelerinden anlaşılacağı üzere, davaya konu edilen tüm icra takiplerinin dayanağının kambiyo evrakının olduğunu, alacağının icra takiplerine konu bonoların irdelenmesi ve hesaplanmasıyla ortaya çıkacağını, bir diğer ifadeyle huzurdaki davadaki alacağının dayanağı icra takiplerine konu olan bonoların olduğunu, bu nedenle davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin gerektiğini, TTK.da tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK’da düzenlenen müesseselerden kaynaklanan davaların mutlak ticari dava olduğunun düzenlendiğini, bu nedenle davaya konu uyuşmazlık Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görev alanı içinde olduğunu, bu nedenle İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/396 E. ve 2019/56 Karar sayılı kararıyla karşı görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davada görevli mahkemenin İstanbul 20.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin olduğuna ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Uyuşmazlık, mahkemece verilen karşı görevsizlik kararının yerinde olup olmadığı ve görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu noktasındadır.Somut dava, davacılar murislerinin davalı tarafla yapmış olduğu 19/07/2012 tarihli uzlaşma protokolü ve 28/03/2011 tarihli alacak tahsili ve paylaştırma protokolü ve ek protokolü konu edilerek sözleşme iptali, alacak tespiti ve alacak davası olup bu haliyle icra takiplerine konu bonolardan dolayı taraflar arasındaki bir ihtilaf söz konusu değildir. Asıl ve birleşen davadaki ihtilaf taraflar arasında düzenlenen 19.07.2012 tarihli uzlaşma protokolünün geçerliliği, protokolün düzenlenmesinden önce hata, hile, ikrah gibi irade sakatlığı oluşturan halin söz konusu olup olmadığı noktasında toplanmakta olup dosya kapsamına göre tarafların tacir olmadığı, asıl ve birleşen davanın 6102 Sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddelerinde düzenlenen ticari davalardan olmadığı ve 6100 Sayılı HMK’nın 2. maddesine göre Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girdiğinden, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, asıl dava ve birleşen dava davacılar vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan asıl dava ve birleşen dava davacılarının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl dava ve birleşen davada, davacılarının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40’ar.TL istinaf karar harçları davacılar tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harçların hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/12/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-c maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.