Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2421 E. 2019/1742 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2421
KARAR NO : 2019/1742
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/05/2019 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI : 2019/236 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
KARAR TARİHİ : 04/12/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı tarafından gerçekleştirilen usulsüzlüklerin bilirkişi tarafından tespit edildiğini, davalı şirket çalışanı … maaşının davalı şirketin diğer ortağı ve müdürü …’ın hesabına yatırıldığını,davalı şirket müdü tarafından gerçekleştirilen usulsüz eylemlerin halen devam ettiğini,davalı şirket müdürü’nün usulsüz davranışları neticesinde müvekkilinin ortağı olduğu şirket hakkında soruşturma başlatıldığını,müvekkilinin ortağı olduğu şirket ile bağı davalı tarafından gerçekleştirilen eylemler neticesinde tamamen kesilmeye çalışıldığını,davalının sağlık sorunları nedeniyle görevini ifa edemeyeceğini, davalının şirketi zarara uğratıcı fiillerinin durdurulması ve delillerin karartılmasının engellenmesi için şirketi temsil yetkilerinin tedbiren durdurulmasına ve tüm yetkilerin atanacak kayyıma verilmesi gerektiğini belirterek davalının şirket müdürlüğünden azline,dava sonuçlanıncaya kadar yetkilerinin iptal edilerek tedbir kararı verilmesine, müvekkilinin müdür olarak atanmasına, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda ise şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 06/05/2019 tarih ve 2019/236 Esas sayılı ara kararı ile; ” … HMK m. 390 gereği dosya üzerinden inceleme yapılması takdir edilmiştir. Davacı taraf, dava dilekçesiyle davalı olan yöneticinin şirket işlerinde suistimalinin bulunduğu,bu çerçevede şirket çalışanının maaşının davalının diğer şirket ortağı ve müdürü … hesabına yatırıldığını,ayrıca şirket gelirlerinden 20/09/2017 ile 27/09/2017 tarihleri arasında 14.780,73 TL’ nin kayıtlara alınmadığı,bu noktada usulsüz işlemlerin devam olunduğu,bu yüzden soruşturma başlatıldığı,davalının sağlık sorunlarının mevcut olduğu, zarara uğratıcı fiilerin ertelenmesi gerektiği yönünde vakıalara dayanmıştır. 6102 sayılı TTK’ nın, görevden alma, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılması başlıklı 630/2.maddesi (Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.) hükmünü haiz ise de aynı maddenin üçüncü bendi de, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesini haklı sebep olarak kabul etmiştir. Dava dilekçesine esas olan ve İstanbul 5.ATM’ nin 2017/1020 E.sayılı dosyasına istinaden düzenlenen ve “ortaklıktan ayrılma ” konulu dava dosyasına ait rapor dosyada mevcut olmakla birlikte bu rapora karşı beyan ve devam eden araştırma ile ilgili hali hazırda dava dosyasında bilgi ve belge yoktur.Bu arada dayanılmış olan bilirkişi raporundaki usulsüzlüğe dair tespitlerin dayanak dava dosyasında ne şekilde tartışıldığı, davalı ile olan nedensellik bağının ne olduğu noktasında delil bulunmadığı gibi usulsüzlüge konu olduğu belirtilen miktarların şirketin cirosu,gelir durumları,kar-zarar durumları vb. mali tabloları ile kıyaslandığında önemli ve ağır bir hale ilişkin bulunup bulunmadığı hususları dahi bu aşamada açık değildir. Yine bu aşamada dayanılan soruşturma dosyalarının dava dosyasında mevcut bulunmaması nedeniyle içeriğinin incelenemediği,davalı şirket müdürünün fiilen şirket müdürlüğü yapmasına engel sağlık durumunun olumsuzluğuna dair açık ve tartışmasız bir tedavi vb. sağlık belgesini dahi sunulamadığı dosya kapsamına göre sabittir. Kaldı ki hali hazırda resmen şirketin %70 ortağının davalı olduğu,hali hazırda görünen durum itibariyle müdürlük görevinin devam etmekte olduğu,davalının bu aşamada yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal ettiği veya etmediği veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybettiği noktasında yaklaşık ispat koşulu henüz oluşmamıştır. Esasen resmi veya özel kişi veya kurumlarla çok farklı ticari ve resmi ilişkilere giren şirketlerin değişik nedenlerle bu işlemleri ticar defterlere yansıtmalarında kasten veya ihmalen, kötü niyetli veya iyi niyetli bir takım yanlışlıkların olması ticari hayatta karşılaşılabilen durumlardandır.Elbette bu tip muhasebesel ve ticari kayıt yanlışlıklarının hangi nedenden kaynaklandığı tam ve açık olarak tespit edilmeksizin,tüzel kişiliğe haiz şirketin mevcut yöneticisinin yönetim ve temsil yetkisinin sınırlandırılması ölçülü olmayacaktır.Bu noktada ortaklar arasındaki bazı anlaşmazlıklar tek başına yeterli olmayıp mutlak suretle haklı sebebin varlığının yaklaşık ispatı dikkate alınmalıdır. Haklı sebebin var olup olmadığı,toplanacak deliller ve gerekirse yapılacak bilirkişi incelemesi ile tahkikat aşamasında araştırılacaktır. Elbette tedbirin kabulü içen tam ispatın aranması gerekmemekle birlikte bu aşamada ve henüz yaklaşık ispat açısından tedbirin kabulünü gerektirecek ve yeterli ölçüde toplanmış bir delil ise yoktur. Mecelle’ deki ifade ile “Beka, iptidadan esheldir.” kaidesince ticari faaliyetlerine hali hazırda devam etmekte olan ve görünen durum itibariyle halihazırda müdürü bulunan şirketin yöneticisinin,şirketi mevcut hali ile yönetmesi ve şirketin faaliyetlerine devam etmesi kolay olan ve normal olandır.O halde ölçüsüz ve orantısız şekilde, en önemlisi şirketin amacını sekteye uğratacak sonuçlara yol açabilecek bir tedbir kararı ile şirketin yönetimine bu aşamada müdahale edilmesi,şirket müdürünün yönetim ve temsil yetkisinin sınırlandırılması telafisi imkansız veya zor durumlara dahi yol açabilecektir.Elbette açıklanan ölçüler çerçevesinde tedbir kararının verilmesini gerektirir delillerin toplanması, yaklaşık ispat koşulunun oluşması durumunda ise ve talep halinde tedbir talebi yeniden ele alınabilecektir. Yapılan açıklamalar karşısında tedbir talebinin bu aşamada reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Davacının tedbir talebinin tümden reddine, … ” oy çokluğu ile karar verildiği, Karşı oy ile; ” Dava, limited şirket müdürünün azline ilişkin olup,TTK m.630/2.uyarınca her ortak,haklı sebeplerin varlığı durumunda yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Dava dilekçesine ekli bilirkişi raporu,maaş bodroları,banka dekontu,ortaklar kurul kararı birlikte değerlendirildiğinde yaklaşık da olsa haklı sebeplerin bulunduğunu kabul etmek gerekmekle HMK 389. madde kapsamında şirkete davalı müdür ile birlikte müştereken temsil ve yönetmekle görevli yönetim kayyımı atanması gerektiği düşüncesiyle aksi yöndeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. ” şeklinde görüş bildirildiği ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykıı olup istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu, İlk Derece Mahkemesi’ ne ibraz edilen delillerle davalı … tarafından gerçekleştirilen usulsüzlüklerin açık bir şekilde ortaya konduğunu, Müvekkilin ortağı olduğu şirkette, müvekkilin açık bir şekilde karşı çıkmasına rağmen bir takım usulsüzlükler gerçekleştirildiğini, bu usulsüzlüklerin önüne geçilebilmesi adına müvekkilin büyük bir mücadele verdiğini, fakat şirketin diğer ortağı olan davalının şirket hisselerinin % 70′ ine haiz olması nedeniyle, müvekkilin bütün çabalarının sonuçsuz kaldığını ve bu durum neticesinde ortaklıktan ayrılmak adına bir dava ikame edildiğini, İlk derece Mahkemesi’ne sunulan deliller incelendiğinde taleplerinin haklılığının görüleceğini, ibraz edilen belgeler ile davalının şirket çalışanlarının maaşını kendi şahsi hesabına aktardığının, şirketin elde etmiş olduğu gelirleri tam olarak şirket defterlerine yansıtmadığının ve şirketi kasten zararda gösterdiğinin dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu ile ispat edildiğini, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tahtında görülmekte olan ortaklıktan ayrılma davasına ilişkin dilekçelerde belirtilen bu hususların davalı yan tarafından da kabul edilmekte olduğunu, dolayısıyla delilleri yetersiz olduğu görüşü ile verilen kararın kabul edilemeyeceğini, İlk Derece Mahkemesi’ nin deliller toplanmadan vermiş olduğu kararın kabul edilemeyeceğini, İlk Derece Mahkemesi tarafından verilmiş olan karar ile davalı tarafından gerçekleştirilen eylemlerin devam etmesine olanak tanındığını, İlk Derece Mahkemesi’ nin telafisi imkansız zararlara yol açabileceği gerekçesi ile taleplerini reddettiğini, davalı tarafından gerçekleştirilen eylemler neticesinde, müvekkilin ortağı olduğu şirketin her geçen gün biraz daha zarara uğratıldığını, içinin boşaltıldığını ve cezai soruşturmalarla karşı karşıya kalmakta olduğunu, bu hususların dahi verilmiş olan kararın hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu gösterdiğini, İlk Derece Mahkemesi’ nin ara kararında verilmiş olan karşı oyun, verilmiş olan kararın kaldırılması gerektiğini açıkça ortaya koymakta olduğunu, İlk Derece Mahkemesi’ nin vermiş olduğu kararın usul ve yasaya aykırılık teşkil etmekte olduğunu, anılan nedenlerle işbu kararın kaldırılmasını ve davalının şirketi temsil yetkilerinin tedbiren durdurulması ile müdürlükten azline ve müvekkilin müdür olarak atanmasına, aksi kanaat oluştuğu takdirde ise şirkete kayyum atanmasına karar verilmesi gerektiğini beyanla; Açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; diğer dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, istinaf incelmesi neticesinde, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilmiş olan kararın kaldırılmasına davalının şirket müürlüğünden azline, dava sonuçlanıncaya kadar yetkilerinin iptal edilerek tedbir kararı verilmesine ve müvekkilin müdür olarak atanmasına, aksi kanaat oluştuğu takdirde ise şirkete kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK 630.maddesine dayanan, Ltd. Şti. Yöneticisinin azline ilişkin olup, uyuşmazlık konusu, şirkete kayyım atanma koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Davacı, İstanbul 5 ATM’ nin 2017/1020 E sayılı davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilme ve çıkma payının belirlenmesine yönelik dava dosyasında alınan bilirkişi raporundaki tespitler ve şirket hakkında idari para cezası düzenlenmiş olması, davalının sağlık problemleri, ve davalının şirket yönetimindeki usulsüzlüklere dayanarak davalı yöneticinin azlini, kendisinin müdür olarak atanmasını olmadığı takdirde şirkette kayyım atanmasını talep etmiş, mahkeme oy çokluğuyla ihtiyati tedbir talebini yukarıdaki gerekçeyle reddetmiş, davacı istinafa gelmiştir. Dava dışı şirketin temsil ve yönetiminde bir organ boşluğunun olmadığı anlaşılmaktadır. Davacının iddiaları yargılamayı gerektirmekte olup, HMK 390/3.maddesine göre iddiaların yaklaşık olarak ispatlanmadığı anlaşılmış olup, mahkeme kararında ihtiyati tedbir kararı verilmeme nedenleri hukuken geçerli olarak açıklanmıştır. Şirket yönetiminin olumsuz davranışlar sergileyebileceği iddiası, tek başına şirkete yönetim kayyımı atanmasının gerekçesi olamaz.
Sonuç olarak; davacının iddiaların yaklaşık olarak kanıtlanmadığı, iddiaların yargılamayı gerektirdiği, şirkete yönetim yahut denetim kayyımı atanmasının koşullarının oluşmadığı, mahkeme kararının dosya içeriğine uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/12/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.