Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2419 E. 2021/1784 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2419 Esas
KARAR NO: 2021/1784 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2016/1258 Esas 2019/534 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili ile davalı arasındaki sözleşmeye istinaden davalı … işleri yaptığını, cari hesaptan doğan borcu davalının ödemediğini, davalının sözleşmeye veyasal mevzuata aykırı filleri nedeniyle müvekkilinin zarar uğradığını, müvekkilinin zararı kadar fatura düzenlediğini ve faturanın davalıya tebliğ edildiğini ve kesinleştiğini, davalının borcunu ödememesi üzerine İstanbul … İrca Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe ve tüm fer’ilerine itiraz ettiğini, takibin durduğunu, davalının takibe itirazının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Takibin yetkisiz icra dairesinde açıldığını, müvekkilinin alacaklıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının ilk gönderdiği faturada ve gerekse de talep talebinde borcun gerekçesini açıklamadığını, müvekkilinin İstanbul Anadolu yakasında öğrenci servisi işi yaptığını, müvekkilinin kendi arabası ile birlikte çalıştığını, sözleşme yapılırken sözleşmeyi okuma fırsatı verilmediği gibi sözleşmenin bir suretinin de müvekkiline verilmediğini, dolayısıyla sözleşme içeriğinin genel işlem şartlarına aykırı olduğunu, müvekkilinin arabasıyla birlikte ücretli olarak çalışan biri olduğunu, müvekkile okul servisi için 2.214,81 TL ödendiğini, bunun 800,00 TL’sinin yakıt olduğunu ve kalan paranın 1.400,00 TL olduğunu, dolayısıyla davacının eğitim kurumlarıyla olan sözleşmesinin incelenmesi gerektiğini, davacı taraf servis işini aldığını, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hostes mecburiyeti getirilince her servise bir hosteste yine davacı ve servis işi veren okul birlikte işe aldığını, müvekkile ödenen parayla hostesin bile ücretinin ödenemeyeceğini, hostesin kayıt dışı çalıştırıldığı tespit edilince SGK tarafından serviste sorumlu olan davacı şirkete ceza kesildiğini, davacının SGK’ya ödediği cezadan dolayı müvekkiline rücu etme hakkının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/06/2019 tarih ve 2016/1258 Esas – 2019/354 Karar sayılı kararında; “….Somut olayda, davalı tarafından taşıma servisinde sigortasız işçi çalıştırılması sebebi ile davacı adına Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 5510 Sayılı Yasanın 10/1 maddesi gereği idari para cezası uygulandığı, davalı tarafından sigortasız çalıştırılan işçiler ile dava dışı servis sözleşmesi taraflarınca sigortasız çalıştırılan işçiler nedeni ile davacı adına toplam 33.025,00 TL idari para cezası tanzim edildiği, davacının idari para cezasını erken ödeyerek toplam 24.454,43 TL ödeme yaptığı, idari para cezasının davalı ve diğer işçi çalıştıran servis sağlayıcıları arasında işçi çalıştırdıkları tarih bazında oranlama yapılarak 5.539,83 TL’si idari para cezası, 3.486,16 TL’si prim ödemesi olmak üzere toplam 9.025,99 TL’nin davalı hesabına borç kaydedildiği ve davalının taşıma sözleşmesinden kaynaklı alacağı olan 2.150,61 TL’nin ayrıca fatura edilerek mahsubu neticesinde davacının bakiye 6.875,32 TL’yi sözleşmenin genel şartları başlıklı 14.maddesi ve servis sürücüsünün özellikleri başlıklı 1.maddesi kapsamında rücu’en talep edebileceği, davalının takipten önce usulüne uygun şekilde temerrüte düşürüldüğü ve işlemiş faiz talep edebileceği anlaşılmakla davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin talepnamedeki koşullarda devamına, Alacak likit olmadığından inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kararda davanın konusu ile alacak sebebi, takip dayanağı olan alacaktan farklı ve yanlıştır, bu yanlışlık sebebi ile değerlendirme de yanlış yapıldığını, Kararda davanın konusu ile alacak sebebi, takip dayanağı alacağın sebebinden farklı ve çelişkili olduğunu, İstinafa konu kararda “Dava, taraflar arasında akdedilen “Öğrenci Taşıma Servis Sözleşmesi” kapsamında davacının kamu kurumuna ödemek zorunda kaldığı ceza bedelinin davalıdan tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.” şeklinde yanılgılı bir tespit yapıldığını, yanlış tespit nedeniyle yanlış neticeye ulaşıldığını, İstanbul … İcra Müd.’nün 02.11.2016 tarih … E. sayılı Örnek 7 ödeme emrinde borcun sebebi olarak “30/09/2016 Tarihli Fatura Cari Hesap Alacağı” yazılı olduğu, ödeme emrinin ekindeki cari hesap dökümüne göre, 30/09/2016 tarihli fatura öncesinde davacı şirketin hiçbir alacağı bulunmadığını, Davacı taraf, her ne kadar takipte, iddia ettiği alacağın sebebini “30/09/2016 Tarihli Fatura Cari Hesap Alacağı” olarak belirtmiş ise de, söz konusu faturadan evvel hiçbir alacağı bulunmadığından cari hesap alacağının sebebi de aynı fatura olduğu, cari hesaba konu başkaca bir alacak iddiası da, cari hesap kaydı da olmadığı, işbu faturanın konusu da (takibin dayanağı da) “Taşıma sözleşmesinden Doğan Cezai Şart Bedeli” olduğunu, Takip dayanağı alacağın sebebi “Taşıma sözleşmesinden Doğan Cezai Şart Bedeli” iken Mahkemenin davayı kabulünün sebebi/gerekçesi ise davacının idari para cezası “rücu’en talep edebileceği” yönünde olduğunu, Takip dayanağı alacağın sebebi (cezai şart bedeli) ile Mahkemenin davayı kabulünün sebebi/gerekçesi (rücu), farklı ve çelişkili olup, bu nedenlerle, “sözleşmenin genel şartları başlıklı 14.maddesi ve servis sürücüsünün özellikleri başlıklı 1.maddesi kapsamında rücu’en talep edebileceği” şeklindeki gerekçe yerinde olmadığını, Takip konusu faturaya, haklı olarak itiraz edilmiş ve fatura iade edildiği, fatura içeriği kesinleşmediğini, Davacı tarafından müvekkiline tebliğ edilen ihtarname ve 30/09/2016 tarihli faturaya Sultanbeyli … Noterliğinin 19.10.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtara cevap ve ihtarnamesi ile itiraz edildiği ve söz konusu fatura iade edildiğini, İşbu faturada alacak sebebi olarak “… Taşıma sözleşmesinden Doğan Cezai Şart Bedeli” gösterilmiş ise de, davacı, cezai şartın nereden kaynaklandığına dair fatura metninde bir açıklama yapmadan ve tamamen kendi/tek yanlı tasarrufuyla fatura kestiğini, Her ne kadar dava dilekçesinde alacağın kesinleştiği belirtilmiş ise de, bu husus doğru olmadığını, bilirkişi raporunda; “Dava konusu yansıtma faturası taraflar arasında İHTİLAFLIDIR. Davacının gönderdiği faturaya yasal süresi içinde itiraz edilmiştir. Dolayısıyla fatura içeriği kesinleşmemiştir.” bilirkişinin bu tespiti de alacağın likit olmadığını teyit etmekte olduğunu, Davacı, daha evvel de haksız şekilde cezai şart faturası kesmiş, söz konusu faturaya da noter marifeti ile itiraz edildiği, ancak buna rağmen mahsup yaptığını, Davacı tarafından keşide edilen ve müvekkiline tebliğ edilen Beyoğlu … Noterliğinin 21.07.2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamede davacı, 30/06/2016 tarihli 2.150,61.TL bedelli faturayı tebliğ ettiğini belirtmiş ise de, ihtarname ekinde faturayı göndermediğini,
İşbu ihtarnameye ve ihtarname konusu olan 30/06/2016 tarihli faturaya Sultanbeyli … Noterliğinin 27.07.2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtara cevap ile müvekkili tarafından itiraz edildiği, davacının gönderdiği faturaya yasal süresi içinde itiraz edilmiş olduğundan fatura içeriği ihtilaflıdır ve kesinleşmediğini, Müvekkili işbu ihtara cevap dilekçesinde fatura aslının kendisine gönderilmediğini belirttiği ve ayrıca fiilen ve haksız olarak mahsup edilmiş olan 2.150,61.TL alacağının kendisine ödenmesini de ihtar ettiğini, ancak buna rağmen haksız bir şekilde müvekkilinin alacağından -davacının tek taraflı tasarrufu ile- mahsup edilmiş olan fatura bedeli (2.150,61.TL) tutarındaki müvekkilinin alacağı halen müvekkiline ödenmediğini, Davacının, müvekkilinin kendilerini zarara uğrattığını ileri sürmüş ise de bu konuda faturada herhangi bir açıklama olmadığını, Yukarıda açıklandığı üzere, takip alacağının asıl ve tek sebebi, 30/09/2016 tarihli fatura olduğu, işbu faturada belirtilen alacak, cezai şart bedeli olduğu, ancak cezai şart bedelinin nereden kaynaklandığına dair faturada herhangi bir açıklama bulunmadığını, Dava dilekçesinin 3. maddesinde, “Davalının sözleşmeye, yasalara ve mevzuata aykırı fiilleri nedeniyle, müvekkil … maddi olarak zarara uğramıştır” şeklinde bir iddia ileri sürülmüş ise de müvekkilinin sözleşmenin hangi maddesine, hangi yasalara ve mevzuata aykırı fiillerinin bulunduğu yönünde herhangi bir açıklama yapılmadığı ve bu yönde bir delil de ortaya konulmadığını, İtirazın iptali davası takiple sıkı sıkıya bağlı olduğu, takip konusu alacak sebebi değiştirilemeyeceği ve/veya genişletilemeyeceğini,
10/10/2018 Tarihli duruşma tutanağında da belirtildiği üzere, itirazın iptali davası, takiple sıkı sıkıya bağlı olduğu, dava dilekçesi ile veya açıklamalar ile alacak sebebi değiştirilemeyeceği ve/veya genişletilemeyeceğini, Takip dosyasında belirtilen ve yukarıda açıklandığı üzere alacak iddiasının asıl ve tek sebebi, 30/09/2016 tarihli fatura olduğu, işbu faturanın konusu da “Taşıma sözleşmesinden Doğan Cezai Şart Bedeli” olduğunu, İcra takip dosyasında ve dava dilekçesinde başkaca bir sebep belirtilmemesine rağmen davacı vekilinin 06.03.2017 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; “Davalı, aracında rehber çalıştırmasına rağmen rehberin sigorta primlerini ödememiş, bu sebeple Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından müvekkilimiz aleyhine idari para cezaları uygulanmıştır… Bu sebeple müvekkil, davalı ile aralarında imzalanmış sözleşmenin ilgili maddelerine dayanarak cezai şart faturası tenzim etmiş ve davalı tarafa tebliğ etmiştir.” şeklinde açıklama yapıldığı, işbu açıklama, itirazın iptali davasının takiple sıkı sıkıya bağlılığı ilkesine açıkça aykırı olduğunu, Ancak takip dayanağı olan faturanın konusu, “… Taşıma sözleşmesinden Doğan Cezai Şart Bedeli” olup yansıtma veya rücu alacağı olmadığını, dava, itirazın iptali davası olduğundan takip dayanağı olan alacağın sebebi değiştirilemeyeceği ve genişletilemeyeceğini, davacının usul ve yasaya aykırı işbu beyanları doğrultusundaki gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkilinin esasen tedarikçi değil, davacı şirketin işçisi olduğunu, Davacıya müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı, gerek müvekkiline ilk başta gönderdiği faturada, gerekse sonrasında yaptığı icra takibinde müvekkilinin borçlu bulunma gerekçesini açıklamadığını, Sözleşme yapılırken de müvekkiline imzalatılan sözleşmeyi okuma fırsatı verilmediği gibi sözleşmede müvekkilinin ücret kısmının boş bırakılmış olması gibi hususlar bu durumu ortaya koymakta olduğunu, sözleşmenin bir sureti de müvekkile verilmediğini, Davacının, sözleşme metninden de anlaşılacağı üzere, matbu sözleşmedeki boşlukları doldurarak, hiçbir maddesini müzakere etmeden ve tartışmaya imkan tanımadan müvekkiline imzalatıldığını, bu haliyle sözleşme genel işlem şartlarına da aykırı olduğunu, Sözleşmedeki müvekkili aleyhine olan hususlar geçersiz olduğunu, hem TBK, hem de TTK gereği haksız rekabet oluştuğu da ortada olduğunu, Aslında müvekkili aracıyla birlikte ücretli olarak iş yapan birisi olduğunu, gerçekte çalışma tarzı İş Kanunu kapsamında olduğunu, aracı için ve kendisi için ücret ödenmekte olduğunu, okulun servisi için müvekkiline toplam ödenen para 2.214,81 TL olduğunu, onun da yaklaşık 800 TL’si yakıt gideri olduğunu, yani kalan para yaklaşık 1.400 TL olduğu ve asgari ücret kadar bir bedel olduğunu, üstelik hem müvekkilinin, hem de aracının kullanım bedeli toplamı bu kadar olduğunu, bu bedel karşılığında hem servis minibüsünün, hem de iki kişinin (müvekkili ve hostes) çalıştığı iddiasının mantıksız olduğu ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Davacının, servis işini aldığını, MEB tarafından öğrenci servislerine hostes mecburiyeti getirilince her servise bir hostesi de yine davacı ve servis işi veren okul birlikte işe aldıklarını, müvekkiline ödenen parayla hostesin bile ücretinin ödenemeyeceğini, bilirkişi raporunda da “Davalı söz konusu taşımacılık işine hem aracını tahsis etmesi, hem sürücü olarak kendi yevmiyesi ve hem de hostesin ücret ve yasal ödentilerini (SGK primi ve stopaj vergisi) üstlenmesi durumunda, aylık hakediş bedeli aracın akaryakıt bedeli ile hostesin ücretini (yasal eklentileri dahil) bile karşılamaktan uzak olduğu aşikardır.” şeklinde tespit yapıldığını, Davacı şirket, piyasadaki hâkim durumunu kullanarak sanki müvekkili tedarikçiymiş gibi sözleşme imzalattığını, yapılan işin tedarikçilikle de ilgisi olmadığını, sözleşme şartları da incelenince görülecektir ki, müvekkilinin hiçbir hakkı olmadığını, tüm hareketleri kontrol altında olduğu, aldığı yakıta kadar davacı tarafından kontrol edilmekte olduğunu, iş bitince davacının kıdem tazminatı sorumlulukları olmadığı gibi, müvekkilinin ücretli izin ve diğer işçilik haklarını da alamadığını, tam bir sömürü düzeni kurulduğunu, müvekkilinin aldığı para ise ancak bir işçi ücreti kadar olduğu, üstüne de aracının sadece yakıt masrafları için bir bedel almakta olduğunu, bunun açıkça kanunu dolanmak olduğunu, bu şekilde yapınca davacı pozisyonunda olanlar güya tüm kaza ve risklerin sorumluluğunu üstlerinden atmakta olduğunu, davacının servis hizmeti verilen eğitim kurumuyla olan sözleşmeleri de incelenmesi gerektiğini, Hostesin kayıt dışı çalıştırıldığı tespit edilince SGK tarafından serviste sorumlu olan davacı şirkete ceza kesildiğini, SGK haksız bir işlem yaptıysa davacının hakkını SGK’dan talep etmesi gerektiğini, SGK’ya ödediği cezayı müvekkilinden talep hakkı olmadığını, zaten müvekkilinin alacağını ödememek ve gelecek sene servis işinde çalıştırmamak tehdidiyle gerçeğe aykırı bazı beyanlar vermesini de sağladığını, ceza müvekkiline kesilseydi çok daha az olacağını, davacı şirket o cezayı da kendisinin ödeyeceğini vaat ederek müvekkilini kandırdığını, netice itibariyle davacının eksik ve kanuna aykırı işleri sebebiyle bir kamu kurumu olan SGK, davacıya ceza kestiğini, Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği’ne göre de müvekkilinin, taşımacı/tedarikçi olmadığını, 28 Ağustos 2007 (Sayı: 26627) Tarihli Resmi Gazete yayımlanmış olan ve taraflar arsındaki ihtilaf zamanında yürürlükte olan “Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği” incelendiğinde müvekkilin “taşımacı” sıfatını ve dolayısıyla “tedarikçi” sıfatını taşımadığı, taşımacı sıfatını taşıyan davacı şirketin -yönetmelikteki tabirle- “hizmet akdine tabi” -tamamen- emrinde çalışan bir işçisi olduğu sonucuna ulaşılacağını, Yönetmeliğin 1. maddesi; “Bu Yönetmelik, … okul servis araçlarını, taşımacıları ve bu taşıma işlerinde çalışanları kapsar.” şeklinde olduğu, Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3. maddesi; “ı) Taşımacı: Öğrencilerin bir ücret karşılığı taşımasını üstlenen gerçek veya tüzel kişileri, … ifade eder.” şeklinde olduğu, burada taşımayı üstlenen kişinin davacı olduğunu, Yönetmeliğin “Taşımacının yükümlülüğü” başlıklı 5. maddesi; “ç) Taşımacıların yanında çalışanlar, hizmet akdine tabi olup, bunların sosyal güvenlik yönünden sigorta işlemlerinin yaptırılması zorunluluğuyla, … yükümlüdürler.” şeklinde olduğu, yönetmelikte “alt taşeron” veya “tedarikçi” gibi herhangi bir düzenleme bulunmadığını, sadece “taşımacı” ve “Taşımacıların yanında çalışanlar” düzenlendiğini, Yönetmelik bu yönüyle incelendiğinde esasen okul servisi taşımacılığında taşeron veya alt taşeron veya tedarikçi kabul edilmediğini, bu nedenle davacının, işçi çalıştırmak ve olabilecek kaza vb. sıkıntılarla ilgili birçok sorumluluktan kurtulabilmek için “kanunu dolanma” veya “kanuna karşı hile” yoluyla tek taraflı olarak yazdığı, üzerinde konuşup tartışma ve değiştirme imkanı vermeden, çalıştırdığı şoförlere (müvekkili dahil) sözleşme imzalattığını, sözleşmede edimler arasında aşırı derecede dengesizlik olduğunu, Davacı şirket piyasadaki hâkim durumunu kullanarak sanki müvekkil tedarikçiymiş gibi sözleşme imzalattığını, yapılan işin tedarikçilikle de ilgisi olmadığını, sözleşme şartları da incelenince görülecektir ki, müvekkilinin hiçbir hakkı olmadığını, tüm hareketleri kontrol altında olduğunu, aldığı yakıta kadar davacı tarafından kontrol edilmekte olduğu, iş bitince davacının kıdem tazminatı sorumlulukları olmadığı gibi, müvekkili ücretli izin ve diğer işçilik haklarını da alamamış olduğunu, tam bir sömürü düzeni kurulduğunu, müvekkilinin aldığı para ise ancak bir işçi ücreti olduğunu, üstüne de aracının sadece yakıt masrafları için bir bedel almakta olduğunu, bu açıkça kanunu dolanmak olduğu, bu şekilde yapınca davacı pozisyonunda olanlar güya tüm kaza ve risklerin sorumluluğunu üstlerinden atmakta olduğunu, bu nedenle -ve diğer nedenlerle- kendileri aleyhine olan sözleşme hükümleri de geçersiz olduğu, yukarıda açıklandığı üzere müvekkilinin esasen davacı şirketin çalışanı/işçisi olduğu, kesinlikle tacir (taşımacı/tedarikçi) olmadığını, Davacının kayıtlarına göre de, müvekkilinin, taşımacı/tedarikçi değil, ücretli çalışanı olduğunu, Dava dosyasındaki bütün belge ve beyanlar birlikte değerlendirildiğinde, müvekkili ve üçüncü şahıs hostes …, esasen davacı şirketin emrinde ve ücret karşılığında çalışan kişiler olduğunu, ayrıca dosyada bulunan davacının cari hesap ekstresinde, müvekkili …’a yapılan bir kısım ödemelerin, maaş ödemesi olarak kaydedildiği görülmekte olduğu, dosyaya sundukları müvekkilinin banka hesap dökümünde de maaş ödemesi olarak kayıtlı olan ödemelerin; TARİH AÇIKLAMA BORÇ 20.01.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 1.415,79, 20.01.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 1.910,19, 22.02.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 1.414,81, 22.02.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 1.678,59, 29.02.2016 PERSONEL AVANS ÖDEMESİ/AKMET KAZAN 25,00, 20.04.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 2.214,81, 20.04.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 1.140,89, 23.05.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 1.374,81, 23.05.2016 Gön. Hav… MAAŞ ÖDEMESİ/… 1.765,79 Şeklinde olduğunu, davacının işbu cari ektresinde her ay, ikişer kez “maaş ödemesi” yapıldığını, işbu cari hesap kayıtları, davacı şirkete ait olup müvekkilinin ve dolayısıyla hostes …’ın esasen davacının emrinde çalışan birer işçi olduğunu açıkça ortaya koymakta olduğunu, Davacı ve müvekkili arasındaki sözleşme hizmet akdi mahiyetinde olduğu, sözleşme hukuka ve genel işlem şartlarına aykırı ve edimler arasında -müvekkilinin ekonomik olarak mahvına sebep olabilecek şekilde- dengesizlik olduğunu, Davacı taraf, piyasadaki hakim konumunu kullandığı, müvekkilinin zayıflığından istifade ettiği ve önceden aynı durumdaki kişiler için hazırladığı matbu sözleşmeyi boşluklara müvekkilinin ismini yazarak, okumasına fırsat vermeden müvekkiline imzalattığını, iş bu bahsi geçen sözleşme tam da Genel İşlem Şartlarına aykırılık örneği olduğunu, Sözleşmenin Genel İşlem Şartlarına aykırı, Haksız Rekabet oluşturacak hükümler içeren, müvekkili ile tartışılmadan yapıldığını ortaya koyan, genel olarak hazırlanıp, herkese sunulan tip bir sözleşme olduğu sözleşme hükümlerinden açıkça anlaşıldığını, İlk sayfadan itibaren her gelene imzalatılmak üzere hazırlanmış ve kalıplaşmış matbu hükümlerden ibaret olduğu ve “…” şeklinde bırakılan boşluklar doldurularak sözleşmenin hazırlandığını,
Sözleşmenin genelinde müvekkili ile ilgisi olmayan ve müvekkilinin durumuyla çelişki oluşturacak hükümler mevcut olduğu, Davacının kanunu dolanmak için böyle bir sözleşmeyi yaptığı, “C-KONU” başlıklı hükümlerden de anlaşılmakta olduğu, davacının, esasen aracıyla birlikte çalışan işçi durumundaki müvekkilinih hukuki durumunu değiştirmeye çalıştığı bu hükümlerde ikrar edildiği,
Müvekkili tamamen davacı şirketin emrinde olduğu, İlk sayfada “SERVİS YERİ” başlığı altında “Sancaktepe … Okulu Öğrenci ve personellerinin ve …’in belirlediği görevlerde servis hizmeti yapmak” hükmü yer aldığı, yani sadece bir okulun öğrenci servisi değil, davacı şirket emrederse personel servisi ve diğer işleri de yapılacağını, Müvekkilinin, araç için yakıtı davacının vereceği YAKITKART ile alacağını, (E-KAPSAM VE GENEL ŞARTLAR, 5. maddesi) Aynı bölümde 6. ve 7. maddede, davacının tüm güzergahları ve servis saatlerini tek yanlı belirleme hak ve yetkisi düzenlendiği, Aynı bölümde 9. maddede tüm sigorta, kasko vs sigorta işlemlerini davacının emredeceği, uygun göreceği şirketlere ve uygun göreceği şartlarda yaptırılacağı düzenlendiği, yani tam bir hakimiyet söz konusu olduğu, Aynı bölümde 12. madde sözleşmenin müvekkilinin şahsıyla sıkı irtibata tabi tutulması da hizmet sözleşmesi özelliğini göstermekte olduğu, Aynı bölümdeki 14. madde ve özellikle bu maddenin son kısmı ile “F-SERVİS ARAÇLARININ ÖZELLİKLERİ” başlıklı bölümde; 1. m.deki müvekkilin başka araç kiralama yasağı, başkasına ait aracı kullanma yasağı, 2. m.deki GPS araç takip sistemi mecburiyeti, GPS bedelinin de müvekkilden tahsili, 3. m.deki logo kullanma mecburiyeti ve logo bedellerinin de müvekkile yükletilmesi ve diğer maddelerdeki benzer hükümlerden müvekkiline ödenen cüzi paraya, yakıt, sigorta, kasko, iş güvenliği hüzmetleri, GPS gideri ve logo masraflarının da dahil olması, nasıl bir hakimiyet ve sömürü sisteminin kurulduğu ve davacının hiç risk almadan, en ağır şartlarda işçi çalıştırıp, cüzi bir bedel ödemeye çalıştığı anlaşıldığını, “G-SERVİS SÜRÜCÜLERİNİN ÖZELLİKLERİ” başlıklı bölümde ise, müvekkilli ile ilgisi olmayan, hatta görülecek hizmetle de ilgisi olmayan birçok hükmün bulunduğu, sözleşmenin benzer durumdaki herkes için hazırlandığı ve gerekli-gereksiz tüm hükümlerin sözleşmeye doldurulduğu anlaşılmakta olduğu, Davacı taraf buradaki hükme dayanarak hostes ücretinin müvekkilince ödenmesi gerektiğini iddia ettiği, halbuki hostes uygulaması sadece ilkokullarda olup davacının yükümlülüğünde olduğunu, muhtemelen davacı ile … Okulları arasındaki sözleşmede bu husus belirtildiğini, Davacı tek yanlı iradesiyle sözleşmeyi uzatma yetkisi aldığı, müvekkilinin hiçbir hakkı olmadığını, (D-SÖZLEŞME SÜRESİ) Müvekkiline ödenen ücret sadece servis ücreti olduğu, hostesi de müvekkili işe almadığı, davacı vekilinin sözleşmede olduğunu iddia ettiği şartlar, haksız şart olduğu için geçersiz olduğu, Bütün bu açıklamaları ışığında, bu sözleşmenin bir hizmet akdi mahiyetinde olduğu ortada olduğu, sözleşmelerin hukuki vasıflandırmasında mahkeme, tarafların vasıflandırmasıyla bağlı olmadığı, sözleşme şartlarına bakarak bu vasıflandırmayı yapması gerektiği, fakat yerel mahkeme bu vasıflandırmayı yanlış yaptığını, Davacı şirket piyasadaki hâkim durumunu kullanarak sanki müvekkili tedarikçiymiş gibi sözleşme imzalattığı, yapılan işin tedarikçilikle de ilgisi olmadığı, sözleşme şartları da incelenince görülecektir ki, müvekkilinin hiçbir hakkı olmadığı, tüm hareketleri kontrol altında olduğu, aldığı yakıta kadar davacı tarafından kontrol edilmekte olduğu, iş bitince davacının kıdem tazminatı sorumlulukları olmadığı gibi, müvekkili ücretli izin ve diğer işçilik haklarını da alamamış olduğunu, tam bir sömürü düzeni kurulduğunu, müvekkilinin aldığı para ise ancak bir işçi ücreti kadar olduğu, üstüne de aracının sadece yakıt masrafları için bir bedel almakta olduğu, bu açıkça kanunu dolanmak olduğu, bu şekilde yapınca davacı pozisyonunda olanlar güya tüm kaza ve risklerin sorumluluğunu üstlerinden atmakta olduğu, bu nedenle -ve diğer nedenlerle- kendileri aleyhine olan sözleşme hükümleri de geçersiz olduğunu, Davacı, piyasadaki hakim durumunu kullanarak ve müvekkilinin zayıflığından istifade ederek önceden hazırladığı matbu sözleşmeyi boşluklara müvekkilinin ismini yazarak, okumasına, incelemesine ve müzakere etmesine fırsat vermeden müvekkile imzalattığını, Kaldı ki, davacı vekilince dilekçe ekinde gönderilen sözleşme suretinde “H- ÖDEME VE FATURALANDIRMA” bölümünün 1. maddesinde “hizmet bedeli aylık …. TL. üzerinden faturalandırılacak” şeklinde düzenlendiği, yani sözleşmede müvekkilinin alacağı ücret bile belirlenmediğini, bu durum, sözleşmenin yapılması anında davacının hakimiyetini, sözleşmenin yapılmasında müvekkilinin sözleşmeyi okumasına, incelemesine ve müzakere etmesine fırsat verilmediğini, hatta ücreti bile belirlenmeden işbu hukuka aykırı sözleşmeye dayanılarak müvekkilinin çalıştırıldığını açıkça ortaya koymakta olduğunu, Sözleşmenin hükümleri uygulanacak olsa, davalı müvekkilinin yakıt ve hostes ücreti için kendi cebinden takviye yapması, kendisinin bedava çalışması ve ayrıca aracının da bedavadan kullanılması gerekir ki, böyle bir şey kabul edilemez olduğunu, sözleşmedeki edimler arasındaki eşitsizlik/dengesizlik açıkça ortada olduğu, davacı, hakim pozisyonunu kötüye kullandığı ve haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiğini, aynı zamanda TBK Genel İşlem Şartlarına da aykırılık mevcut olduğunu, Bilirkişi raporunda savunmaları doğrular mahiyette tespitler yapıldığını, 22.03.2018 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler ve kanaatler, genel olarak savunmalarımızı doğrulamakta olduğunu, Aslında müvekkili aracıyla birlikte ücretli olarak çalışan birisi olduğu, gerçekte çalışma tarzı İş Kanunu kapsamında olduğu, servis aracının kirası ve kendi emeği karşılığında ücret ödenmekte olduğu, bu işler için müvekkiline toplam ödenen para 2.214,81 TL olduğu, onun da yaklaşık 800 TL’si yakıt gideri olduğu yani kalan para yaklaşık 1.400 TL olduğu, yani, bu ücret asgari ücret kadar olduğu, üstelik hem müvekkilinin çalışma bedeli, hem de aracının kullanım/kira bedeli ve sair yükümlülükler için ödenen sadece bu kadar olduğu, Davacı taraf okul servisi taşımacılığı işini üstlendiği, öğrenci servislerine hostes mecburiyeti getirilince her servise bir hostesi de yine davacı ve servis işi veren okul birlikte işe aldıklarını, müvekkiline ödenen parayla yakıt ve hostesin ücretinin (yasal eklentiler dahil) bile ödenemeyeceği raporda da tespit edildiğini, “Edimler arasında eşitsizliğin/dengesizliğin ortaya çıkmış olduğu” belirtildiğini, Bilirkişi raporunda; “Davalı söz konusu taşımacılık işine hem aracını tahsis etmesi, hem sürücü olarak kendi yevmiyesi, ve hem de hostesin ücret ve yasal ödentilerini (SGK primi ve stopaj vergisi) üstlenmesi durumunda, aylık hakediş bedeli aracın akaryakıt bedeli ile hostesin ücretini … bile karşılamaktan uzak olduğu aşikardır.” şeklinde belirtildiğini, Sözleşmenin haksız hükümleri uygulanacak olsa, davalı müvekkilinin yakıt ve hostes ücreti için kendi cebinden takviye yapması, kendisinin bedava çalışması ve ayrıca aracının da bedavadan kullanılması gerekir ki, böyle bir şey kabul edilemeyeceğini, burada edimler arasındaki eşitsizlik/dengesizlik açıkça ortada olduğu, Davacı, açıkça hakim pozisyonunu kötüye kullandığı, ve haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiğini, aynı zamanda TBK Genel İşlem Şartlarına da aykırılık bulunduğunu, “Sözleşmenin 13. ve 14. maddelerinin uygulanması (rücu hakkının kullanılması) ve SGK tarafından kesilen idari para cezasının tamamının davalıya yüklenmesi durumunda davalının ekonomik mahvına yol açabileceği” ifade edildiğini, Hostesin kayıt dışı çalıştırıldığı tespit edilince SGK tarafından servis taşımacılığını üstlenen/sorumlu olan davacı şirkete ceza kesildiğini, davacı şirket, kendileri sorumlu olmadıkları halde SGK’nın kendileri aleyhine haksız bir işlem yaptığını düşünüyorsa, idari para cezasının iptalini talep etmesi gerektiğini, Bir an için bu cezadan müvekkilinin sorumlu olduğunu kabul edilse bile, yeterli savunma yapmadığı için fazla kesilen cezadan müvekkilinin sorumlu olması düşünülemeyeceği, hostesi işe müvekkilinin almadığı, hostesin kayıt dışı çalıştırıldığını müvekkilinin ihbar etmediği SGK bu tespiti yaptığını, Eğer müvekkilinin bir fiilinden dolayı ceza kesilecek olsaydı, SGK’nın cezayı müvekkiline kesmesi gerektiğini, zaten bu durumda müvekkili şirket olmadığı için, çok daha düşük bir ceza kesileceğini, davacı şirket müvekkilinin zayıf durumundan istifade ederek, müvekkilini zorlayıp, işi müvekkilinin üstüne yıkıp, bu cezayı düşürtmeye de çalıştığı ancak başarılı olamadığını, Davacının idari para cezasına karşı dava açmamış olması, yapılan tespiti ve idari para cezasını, dolayısıyla da kendisinin kusurunu ve sorumluluğunu kabul etmesi anlamına gelmekte olduğu, SGK tarafından gönderilen 06.07.2018 tarihli cevabi yazıda da görüleceği üzere üçüncü şahıs hostes …, davacı şirketin çalışanı olduğu, SGK’ya yapılan bir ihbar üzerine SGK tarafından yapılan inceleme neticesinde resen tescil yapıldığı, hostesin kayıt dışı çalıştırıldığı tespit edilince SGK tarafından servis taşımacılığını üstlenen/sorumlu olan davacı şirket aleyhine idari para cezasına karar verildii, Her ne kadar davacı şirket itirazda bulunmuş ise de, idarece itirazın reddine karar verildiği, işbu red kararı üzerine davacı şirket, kendisinin haklı olduğunu (sorumlu olmadıkları halde SGK’nın haksız bir işlem yaptığını) düşünüyorsa, idari dava açması gerektiği, Hostes çalıştırma işi ve sorumluluğu davacıya ait olup davacının SGK tarafından kesilmiş olan idari para cezasını rücuen müvekkilinden talep etme hakkı olmadığı, zaten müvekkilinin alacağını ödememek ve gelecek sene servis işinde çalıştırmamak tehdidiyle gerçeğe aykırı bazı beyanlar vermesini de sağladığı, ceza müvekkiline kesilseydi, çok daha az olacağını, davacı şirket söz konusu idari para cezasını da kendisinin ödeyeceğini vaat ederek müvekkilini kandırdığını, Netice itibariyle davacının eksik ve kanuna aykırı işleri sebebiyle bir kamu kurumu olan SGK, davacıya ceza kestiği, davacı SGK’ya karşı itirazlarında haksız çıktıysa, artık müvekkilinin bu işten sorumlu olmadığı ortaya çıktığı, müvekkilinin bu cezadan sorumlu tutulması düşünülemeyeceğini, Yapılan tespit ve idari para cezası kararında müvekkili taraf olmadığı için itiraz ve idari dava açma hakkı da bulunmadığını, Bir an için bu cezadan müvekkilinin sorumlu olduğunu kabul edilse bile, yeterli savunma yapmadığı için fazla kesilen cezadan müvekkilinin sorumlu olması düşünülemeyeceği, hostesi işe müvekkilinin almadığı, hostesin kayıt dışı çalıştırıldığını müvekkilinin ikrar etmediği SGK bu tespiti yaptığını, bunu beyan ettiklerini, davacı taraf bu beyanları çarpıtarak, müvekkilinin hostesi sigortasız çalıştırdığına delil yapmaya çalışmakta olduğunu, Eğer müvekkilinin bir fiilinden dolayı ceza kesilecek olsaydı, SGK’nın cezayı müvekkiline kesmesi gerektiğini, zaten bu durumda müvekkili şirket olmadığı için, çok daha düşük bir ceza kesileceğini, davacı şirket müvekkilinin zayıf durumundan istifade ederek, müvekkilini zorlayıp, işi müvekkilinin üstüne yıkıp, bu cezayı düşürtmeye de çalıştığı ancak başarılı olamadığını, Yukarıda açıklandığı gibi taraflar arasında yapılmış olan sözleşme, hukuka aykırı ve aleyhe hükümler geçersiz olduğu gibi, SGK’nın tespit ve idari para cezasına karşı dava açmayarak ve bu suretle yapılan idari işlemleri kabul ederek ödeme yapan davacının sözü edilen sözleşmenin 13. ve 14. maddelerini uygulaması (rücu hakkının kullanması) ve SGK tarafından kesilen idari para cezasının tamamını müvekkiline yüklemesi durumunda müvekkilinin ekonomik mahvına yol açacağını, bilirkişi raporu da yerinde tespitlerle bu durumu ortaya koyduğunu, Cezai şartla ilgili faturalar ve cezai şarta ilişkin faturaya dayalı icra takibi ile itirazın iptali talepli dava kabul edilemeyeceği, aksi yöndeki gerekçe yerinde olmadığını,
Beyoğlu … Noterliğinin 21.07.2016 tarih ve … yevmiye numarası ile davacı şirket tarafından 30.06.2016 tarihli ve 2.150,61 TL cezai şart faturası gönderildiği, bu fatura karşılığında, müvekkilinin davacı şirketten alacağı mahsup edildiği, Bu faturaya Sultanbeyli … Noterliğinin 27.07.2016 tarih ve … yevmiye numarası (Noter evrakı, 14.04.2017 tarihinde cevaba cevap dilekçemizin ekleri arasında mahkemeye sunulduğu) ile itiraz edildiği ve fatura iade edildiğini, İşbu yazıda, alacak olan 2.150,61 TL’nin derhal ödenmesi de ihtar edildiği, ancak davacı şirket alacaklarını ödemediği ve itiraz ettikleri ihtilaflı olan cezai şart faturasına mahsup saymaya devam ettiğini, İşbu yazıda, davacı şirketin bu davranışının hem TBK, hem TTK hükümleri gereği genel işlem şartlarına aykırılık ve haksız rekabet oluşturduğu beyan edildiğini, Davacı şirket tarafından 30.09.2016 tarihli ve 6.875,38 TL cezai şart içerikli fatura gönderildiği, bu faturaya (fatura içeriğine ve sair iddialara) Sultanbeyli … Noterliğinin 19.10.2016 tarih ve … yevmiye numarası ile itiraz edilmiş ve fatura aslı iade edildiğini, İşbu yazıda, yukarıda 1-b ve 1-c maddelerde belirtilen sair hususlar da tekrarlandığı, Faturalara itirazlarımızda da belirttikleri gibi, söz konusu cezai şartla ilgili faturaları ve cezai şarta ilişkin faturaya dayalı icra takibini ve işbu dava; -Sözleşmeyi bir nüsha olarak düzenleyip kendilerinde saklamış olmaları, -Tüm taleplerimize rağmen sözleşmeyi müvekkile vermemiş olmaları, -Sözleşmede neler yazdığını müvekkilin okumasına bile müsaade etmemeleri, -Sözleşmenin eşit şartlarda imzalanmamış olması, -Sözleşmede edimler arasında eşitsizlik/dengesizlik bulunması, -Davacının cezai şartla ilgili uygulamasının genel işlem şartlarına aykırı olması, -Davacının cezai şartla ilgili uygulamasının haksız rekabet oluşturması, -Faturaların tamamen keyfi olarak kesilmiş olması, Sebepleriyle faturalar ve cezai şarta ilişkin faturaya dayalı icra takibi ile itirazın iptali talepli işbu dava yerinde ve kabul edileme olmadığını, Davacının cezai şart faturası kesmesini haklı kılacak bir neden de bulunmadığını, Açıklanan ve bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere taraflar arasında yapılan sözleşmede edimler arasında eşitsizlik/dengesizlik olduğu, sözleşme, genel işlem şartlarına ve hukuka aykırı olduğu, bu nedenlerle sözleşmenin müvekkili aleyhine olan sözleşme hükümleri de geçersiz ve uygulanamayacağını, Müvekkili yönünden geçersiz olan aleyhe hükümlerin uygulandığından bahisle 30.09.2016 tarihli ve “Taşıma sözleşmesinden Doğan Cezai Şart Bedeli” konulu fatura tanzim edilmesi de hukuka açıkça aykırı olduğu, Üstelik cezai şart bedelinin nereden kaynaklandığına dair fatura metninde herhangi bir açıklama da bulunmadığını, Sözleşmenin müvekkili aleyhine olan sözleşme hükümleri de geçersiz olduğu gibi, davacının işbu geçersiz sözleşmeye göre cezai şart faturası kesmesini haklı kılacak bir neden de bulunmadığı, bu nedenlerle, “sözleşmenin genel şartları başlıklı 14.maddesi ve servis sürücüsünün özellikleri başlıklı 1.maddesi kapsamında rücu’en talep edebileceği” şeklindeki gerekçe yerinde olmadığını, Fatura içeriği kesinleşmediğinden işlemiş faiz talebi de yerinde olmadığını, Davacı tarafından müvekkiline tebliğ edilen ihtarnameye ve içeriğini açıklamadan, tamamen kendi tek yanlı tasarrufuyla kestiği faturaya 30/09/2016 tarihli faturaya Sultanbeyli … Noterliğinin 19.10.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtara cevap ve ihtarnamesi ile itiraz edildiği ve söz konusu fatura iade edildiği, dolayısıyla fatura içeriği kesinleşmediğini, Bilirkişi raporunda; “Dava konusu yansıtma faturası taraflar arasında İHTİLAFLIDIR. Davacının gönderdiği faturaya yasal süresi içinde itiraz edilmiştir. Dolayısıyla fatura içeriği kesinleşmemiştir.” şeklinde belirtildiği, bilirkişinin bu tespiti de alacağın likit olmadığını teyit etmekte olduğu, Davacı bu fatura nedeniyle müvekkili hakkında kötü niyetle icra takibi başlattığı, Yukarıda açıklandığı üzere, alacak iddiası haksız olduğu, ayrıca likit de olmadığı, ayrıca temerrüt de oluşmadığı, bu nedenle faiz işletilmesi de yerinde olmadığı, Yine bilirkişi raporunda ; “Davalının temerrüde düşürülmemiş sayıldığı nazara alındığında, talep edilen 65,27. TL’lık işlemiş faizin yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.” şeklinde belirtildiği, bu nedenle “davalının takipten önce usulüne uygun şekilde temerrüte düşürüldüğü ve işlemiş faiz talep edebileceği” gerekçesi yerinde olmadığı, Kabule göre SGK prim ceza tutarının eşit olarak paylaştırılması gerektiğini, 28 Ağustos 2007 (Sayı: 26627) Tarihli Resmi Gazete yayımlanmış olan ve taraflar arsındaki ihtilaf zamanında yürürlükte olan “Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği”nin “Taşımacının yükümlülüğü” başlıklı 5. maddesi; “ç) Taşımacıların yanında çalışanlar, hizmet akdine tabi olup, bunların sosyal güvenlik yönünden sigorta işlemlerinin yaptırılması zorunluluğuyla, … yükümlüdürler.” denildiği, Yönetmelikte “alt taşeron” veya “tedarikçi” gibi herhangi bir düzenleme bulunmadığı, sadece “taşımacı” ve “Taşımacıların yanında çalışanlar” düzenlendiği, öncelikle Yönetmelik hükümlerinin göz önünde bulundurulması gerektiği, Yukarıda açıklanan sebeplerle ilk derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair karar verilmesini talep ettiklerini, aksi kanaatle ilk derece Mahkemesinin kabulü gibi taraflar arasında alt işveren üst işveren ilişkisi olduğu kanaatine varılacak olursa, ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve sözleşmede bir oran belirlenmemiş olduğundan, yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince -alt işveren ve üst işverenin birlikte sorumlu olması nedeniyle- SGK tarafından kesilen ceza tutarının eşit olarak taraflara yüklenmesi gerektiğinden davanın kısmen (%50 oranında) reddine karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca tehir-i icra talepleri olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, davacının, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, aksi halde, kabule göre, üst-alt işveren ilişkisi gereğince; a.Sözleşmede bir oran belirlenmediğinden, SGK prim/ceza tutarının taraflar arasında eşit paylaştırılması gerektiğinden davanın kısmen reddine b.Davacının, reddedilen alacak kısmının (%50) %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, Ayrıca -kabul anlamına gelmemekle birlikte- temerrüt gerçekleşmemiş olduğundan işlemiş faiz talep edilemeyeceğine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 30/09/2016 tarihli fatura cari hesap alacağından kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kabulü ile; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin talepnamedeki koşullarda devamına, alacak likit olmadığından inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece, 10/05/2017 tarihli duruşmanın ara kararı ile, Taraflar arasında akdedilen sözleşmede yetki hususu kararlaştırıldığından yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında 28/09/2015 – 17/06/2016 tarihlerinde geçerli olmak üzere ÖĞRENCİ TAŞIMA (SERVİS) SÖZLEŞMESİ başlıklı sözleşme imzalandığı, sözleşme altının taraflarca imzalandığı ve imzaya itiraz olmadığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin taraflar başlıklı 1. Maddesine göre davalının tedarikçi olarak, davacının da … olarak sözleşmede anılacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin KAPSAM VE GENEL ŞARTLAR başlıklı bölümünün 13. Maddesinde;”Tedarikçi çalışacağı rehber ve sürücü personeller ile ilgili hizmet sözleşmesi yapmayı, SGK Primlerini ve tüm işçilik alacaklarını vadesinde ödemeyi kabul ve taahhüt eder…Bu işlemlerin yerine getirilmemesinden kaynaklanan tüm sorumluluk ‘Tedarikçi’ye aittirç …’in uğradığı tüm zararlar Tedarikçi’ye rücu edilecektir,” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin 14.maddesinde; “30/06/2012 tarih ve 28339 sayılı resmi gazetede yayınlanmış 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanunu ve bu kanun kapsamında çıkartılmış diğer mevzuatlar uyarınca İşveren İşle ilgili Sağlık ve güvenlik önlemlerini almakla yükümlüdür. Bu çerçevede; Tedarikçi 6331 Sayılı İş Sağlık ve Güvenlik Kanunu ve İSG yönetmeliğine uyacaktır. Söz konusu Kanun ve Yönetmeliğe uymadığından, …’in zarar görmesi halinde, bu bedeli … Tedarikçi firmaya rücu edeceğini Tedarikçi firma gayrikabili rücu kabul ve taahhüt eder,” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin 16.maddesinde; İşbu maddedeki işlemlerin eksik veya geç yerine getirilmesi hali ile hiç yerine getirilmemesi halinin … tarafından tespiti halinde, eksikliğin giderilmesi için Tedarikçiye 10 günlük süre tanınacaktır, bu süre halinde eksiklikleri yerine getirmeyen veya zararın oluşmasına yol açacak olayı önlemeyen Tedarikçinin tüm menfi zararları talep etme hakkı saklı olmak üzere, cezai şart bedelleri de tahakkuk ettirilerek sözleşmesi haklı nedenle feshedilir,” hükmü düzenlenmiştir.Mahkemece 10/10/2018 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı ile; Davacı vekiline takip dayanağı 30/09/2016 tarihli faturada taşıma işinden kaynaklı ceza i şart alacağı olduğu belirtilmekle itirazın iptali davasının takiple sıkı sıkıya bağlı olduğu hatırlatılarak, davacı vekiline takibe dayanak alacağın sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı ceza i şart istemi mi, yoksa sözleşme kapsamında davalının sorumluluğunda olduğu düşünülen konuda ödeme yapıldığından bahisle rücu istemine ilişkin olup olmadığı konusunda beyan ve delillerini sunmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmiştir.Davacı vekili 10/10/2018 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı doğrultusunda 24/10/2018 tarihli dilekçe ile beyanda bulunmuş ve beyan dilekçesinde; ”Müvekkil ile davalı … arasında yapılan sözleşme gereği, tedarikçiler çalıştırdığı personellerin sigortalarını yaptırmakla yükümlüdür. Davalı … ve dava dışı tedarikçiler … ve …’nun sözleşmede belirtilen bu yükümlülüklerine aykırı davranmaları ve sigortasız işci çalıştırmaları sebebiyle, SGK tarafından müvekkil şirkete 33.025,00-TL idari para cezası uygulanmıştır. Söz konusu ceza erken ödeme indirimi ile birlikte 24.454,43-TL olarak müvekkil şirket tarafından ödenmiştir. İşci …’ı, kendisine ait araçta sigortasız olarak çalıştıran davalı tarafa, SGK tarafından kesilmiş olan cezanın davalı tarafın sorumluluğu kapsamındaki 5.539,83-TL idari para cezasından düşen sorumluluk ve 3.486,16-TL prim ödemesi, davalının alacağı mahsup edilerek bakiye ödemesi gereken tutar, icra takibine fatura ve cari hesap alacağı olarak konu edildiği..,” beyan edilmiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemesi gözetildiğinde; davalı vekili tarafından ileri sürülen mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri yargılama aşamasında cevap ve beyan dilekçesinde ileri sürüldüğü tesbit edilmiştir. Genel işlem koşulu içeren sözleşmeler düzenlenmesi hukuken mümkündür. Sözleşmede tarafların hak ve yükümlülükleri belirlenip tarafların yükümlülükleri ve cezai şart kararlaştırılmıştır. Sözleşme maddelerinin davalının durumunu dürüstlük kuralına aykırı şekilde ağırlaştırır nitelikte olmadığı, bu nedenle haksız işlem şartı olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Her iki tarafın da tacir olduğu sözleşmelerde taraflar basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü altındadır. Taraflar arasında imzalanan sözleşme TBK md.26 kapsamında olup, içeriği özgürce belirlenmiş bir tedarik sözleşmesidir. Davalının ilgili sözleşmeden kaynaklanan edimleri özetle; davacı şirketin belirlediği güzergahta öğrenci taşıma hizmeti sunmaktır. Fakat tedarikçi bu hizmeti sunarken çalışacağı rehberi ve sürücü personeller ile ilgili hizmet sözleşmelerini yapmak, SGK primlerini ve tüm işçilik alacaklarını vadesinde ödemek, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na ve İSG Yönetmeliği’ne uymakla yükümlüdür. Tedarikçinin bu yükümlülüklerine aykırı davranışı sonucu davacı şirketin zarar görmesi halinde, zararın tedarikçiye rücu edileceği de sözleşmede açıkça yer almaktadır.(Öğrenci Taşıma Sözleşmesi md.13-md.14) SGK tarafından davalıya ait … plaka sayılı araçta çalışan personel hakkında yapılan incelemelerde, söz konusu araçta çalışan … isimli kişinin sigortasız olarak çalıştırıldığı tespit edilmiştir. SGK tarafından düzenlenen rapor gereği, sigortasız işci çalıştırılması sebebiyle idari para cezası düzenlenmiştir. Tedarikçi Firmanın sözleşmeye istinaden sorumluluğunda bulunan “çalıştırdığı işçilerin sigortalarını yaptırmak ve sigorta primlerini ödemek” yükümlülüğünü ihlal etmesi sebebiyle söz konusu idari para cezasının oluşmasına sebebiyet vermiştir. Nitekim işbu husus bilirkişi raporuyla tespit edilmiştir. Sözleşmenin servis sürücülerinin özellikleri başlıklı G.1 maddesinde de açıkca belirtildiği üzere, … tarafından ödenen tutarın 2 katı oranında ceza bedeli kesme hakkı bulunmasına rağmen 1 katı oranında yansıtılmıştır. Sözleşme gereği bu tutar Tedarikçi Firmanın alacaklarından kısmen mahsup edilmiştir. Tedarikçi …’ın alacaklarının söz konusu miktarı karşılamaması sebebiyle, kalan bakiye kısım için davacı tarafça fatura düzenlenmiştir. SGK. Tarafından davacıya sigortasız işci çalıştırmaları sebebiyle kesilen idari para cezası ve prim ödemesinden kaynaklı alacağın sözleşme hükümleri doğrultusunda davacıdan tahsili için davalı adına cezai şart bedeli açıklamalı faturalar düzenlendiği, takibe konu faturanın davacı tarafından davalıya noter ihtarı ile gönderildiği ve davalı tarafından faturanın kabul edilmeyerek Sultanbeyli … Noterliğinden çektiği 19/10/2016 tarihli noter ihtarı ile davacıya iade edildiği anlaşılmıştır. Davalının faturayı ödememesi sebebiyle, davaya konu icra takibinin başlatıldığı ve takibe itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davacının cari hesap ekstresinin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, davacı şirketin alacaklı olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Davalı, SGK tarafından verilen para cezasına davacı tarafça itiraz edilmediği gerekçesiyle bu cezadan sorumlu olmadığını iddia etmiştir. Dosyaya sunulan belgelere göre, 06/06/2016 tarih ve 2016/90-90 Esas-Karar sayılı komisyon kararı ile davacı tarafından yapılan itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Dava konusu alacağın sebebi sözleşmede belirtilen rücu ilişkisidir. Sözleşmede, davalının kusuru sebebiyle davacının zarara uğraması halinde bu zararın rücu edileceği açıkça belirtilmiştir. Somut olayda, davalı tarafından taşıma servisinde sigortasız işçi çalıştırılması sebebi ile davacı adına Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 5510 Sayılı Yasanın 10/1 maddesi gereği idari para cezası uygulandığı, davalı tarafından sigortasız çalıştırılan işçiler ile dava dışı servis sözleşmesi taraflarınca sigortasız çalıştırılan işçiler nedeni ile davacı adına toplam 33.025,00 TL idari para cezası tanzim edildiği, davacının idari para cezasını erken ödeyerek toplam 24.454,43 TL ödeme yaptığı, idari para cezasının davalı ve diğer işçi çalıştıran servis sağlayıcıları arasında işçi çalıştırdıkları tarih bazında oranlama yapılarak 5.539,83 TL’si idari para cezası, 3.486,16 TL’si prim ödemesi olmak üzere toplam 9.025,99 TL’nin davalı hesabına borç kaydedildiği ve davalının taşıma sözleşmesinden kaynaklı alacağı olan 2.150,61 TL’nin sözleşme hükmü uyarınca fatura edilerek mahsubu neticesinde davacının bakiye 6.875,32 TL’yi sözleşmenin genel şartları başlıklı 13 ve 14.maddesi ve servis sürücüsünün özellikleri başlıklı 1.maddesi kapsamında rücu’en talep edebileceği anlaşılmakla; Sözleşmenin yorumu ve hukuki değerlendirme hakime ait olmak üzere ilk derece mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında mahkemece verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, mahkemenin kabulüne yönelik davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve davalı vekilinin istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 474,11.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 117,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 356,61.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.