Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2410 E. 2020/121 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2410
KARAR NO: 2020/121
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/1217 Esas – 2019/1028 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 30/01/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Şirketinin müvekkili bankanın kredi müşterisi olduğunu; bu şirketten alacaklı olan davalı şirkete “…” işi için 01/06/2016 tarihli … nolu ve 238.800 USD tutarlı avans mektubu verdiğini, süresininde aynı koşullarda uzatıldığını; davalı şirketin 15/12/2016 tarihli yazısı ile meblağın tümünün kendisine ödenmesini istediğini; teminat mektubunun nakte çevrilmesini talep ettiğini; davacı bankanın güven müessesesi olması sebebiyle 16/12/2016 tarihinde teminat mektubunu tazmin edip, davalıya ödediğini; bilahare lehine teminat mektupları verdikleri …in mektuba konu olan alacağın bulunmadığını, davalı şirketin teminat mektubunu nakte çevirttiği an esasen alacağının bulunmadığını bildirdiğini; bu beyana da Tercan Noterliğinde düzenlenen 12/12/2016 tarihli tutanağı eklediğini, bu tutanakta davalı şirketin alacağını tahsil ettiğini kabul etmekte olduğunu belirterek; 238.800 USD’ nin tazmin tarihindeki karşılığı olan 841.053,600 TL’nin 16/12/2016′ dan itibaren 3095 sayılı yasa gereğince belirlenen avans faizi ile iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bankanın bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, söz konusu davayı ancak bankanın müşterisi olan …in açabileceğini; rücu imkanının sadece …te olduğunu; bankanın ödeme yapmakla sorumlu olduğunu, ödeme yaptığını ve ödenen bedelini müşterisinden tahsil edebileceğini, müşterisinin ise, müvekkili aleyhine dava açabileceğini savunmuş; bankanın tacir olduğunu, gerekli araştırmayı yaptıktan sonra ödemede bulunabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 12/09/2019 tarih ve 2018/1217 Esas – 2019/1028 Karar sayılı kararı ile; ” … Mahkememizce, teminat mektubu incelenmiş olup, teminat mektubunda şartsız bir taahhüdün bulunduğu, bankanın davalı şirketin dava dışı …ten doğmuş veya doğacak 238.800 USD miktarındaki alacağı için verildiği; alacaklı şirketin başvurusu halinde kayıtsız şartsız ödeme taahhüdünü içerdiği görülmüştür. Bilindiği üzere, teminat mektubu veren banka, bu teminat mektubunun muhatabının başvurusu üzerine, sınırlı bir inceleme hakkına sahip olup; başvuruda bulunanın gerçekten muhatap olup olmadığı, teminat mektubunun süresinin devam edip etmediği hususunda inceleme yapabilir. Bunun ötesinde, teminat mektubundan doğan borcun ödenip ödenmediği, devam edip etmediği hususunda inceleme hakkı yoktur; meğer ki, muhatap başvurmadan önce teminat mektubunun lehtarı olan şirketin borç ödendiğine dair ödeme belgeleri ile birlikte bankaya bildirimde bulunmasın. Bu sebeple ortada hataen yapılan bir ödeme söz konusu olmayıp, artık davacı bankanın davalı teminat mektubu lehtarına başvuramayacağı, teminat mektubunu ödemiş bulunmasından dolayı müşterisi olan dava dışı …e başvurabileceği, davalıya ise ancak …in dava açabileceği; davacı tarafın aktif dava ehliyeti bulunmadığı … ” gerekçeleri ile; ” 1-DAVANIN AKTİF DAVA EHLİYETİ YÖNÜNDEN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel Mahkeme kararının hukuki mesnetten yoksun bulunduğunu, Bir garanti sözleşmesinin esaslı unsuru bir riski garanti olduğundan, risk doğmazsa veya sona ererse bankanın ödeme taahhüdünün, teminat mektubunun garanti sözleşmesi niteliği sonucu, sona ereceğini, Asıl borçlu tarafından ileri sürülen ve onun açısından borcu sona erdiren def’ilerin risk olayını da sona erdirdiğinden bankanın garanti yükümlülüğünün de son bulmakta olduğunu, dolayısıyla, teminat mektubunun aralarındaki EPC sözleşmesi koşullarına göre tazmin edilmemesi gerektiğinden bahisle ancak dava dışı … Ltd Şti tarafından talep edilebileceğinden müvekkil bankanın işbu davada aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddinin hukuki bir mesnedi bulunmadığını, aksinin kabulü halinde haksız tazminat talebiyle mektubu düzenleyen herhangi bir banka tarafından herhangi bir davanın açılmasının mümkün olmayacağını, bu itibarla davanın esastan incelenerek talepleri doğrultusunda karara bağlanması gerektiğini, Bankalarının teminat mektubu düzenleyerek soyut bir borç altına girmediğini, teminat mektubuna konu riskin gerçekleşmesi ve tazmin talebinde bulunulması halinde teminat mektubunda belirtilen limitle sınırlı olmak üzere ödeme yapmakla yükümlü olduğunu, Teminat mektubunda belirtilen riskin gerçekleşmemesi halinde mektubun tazmininin istenemeyeceği, keza gerçekleşen risk tutarının üzerinde de tazmin talebinde bulunulamayacağı, gerçekleşen riskin üzerinde tazmin talebinde bulunulması halinde haksız tazminin söz konusu olacağı ve bu durumda haksız tazmin talebinde bulunan muhatabın haksız olarak tazmin ettirdiği tutarı iade etmekle yükümlü olacağını, Aynı şekilde teminat mektubu konusuna girmeyen bir işlemden kaynaklanan alacağın da teminat mektubunun tazmini sureti ile istenemeyeceğini, kural olarak teminat mektuplarının TBK’ nın 128. maddesinde düzenlenen 3. şahsın fiilini taahhüt niteliğinde olup mektup lehdarı ile muhatabı arasındaki ilişkiler dışında kalan ve bankanın bağımsız bir borç yüklenmesi ilişkisi olduğunu, bankanın teminat mektubu ile belirli ve bağımsız bir riski garanti edeceğini, bu risk gerçekleşirse gerçekleştiği ölçüde sorumlu olacağını, teminat mektubu ile güvence altına alınan riskin gerçekleşmediği durumda bankanın ödeme yapmak zorunda olmadığını, Öte yandan, avans teminat mektubunun nakde çevrilebilmesi için de lehine teminat mektubu verilenin avans borcunun bulunması gerektiğini, Nitekim, Yargıtay kararlarının da iddialarını doğrular nitelikte olduğunu, ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 02.11.2017 tarih 2017/1211 E, 2017/3766 K. sayılı kararı – Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.11.2014 Tarih, 2013/16432 E, 2014/18128 K sayılı kararı – Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 21.6.2012 tarih, 2011/2901 E, 2012/4661 K. sayılı kararı – Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’ nin 2.4.2012 tarih 2011/4855 E, 2012/2168 K sayılı kararı – Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 7.10.2009 tarih, 2009/11-313 E, 2009/421 K sayılı kararı – Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 04.11.2003 tarih ve 2002/6338 E. 2003/10892 K. sayılı kararı – Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2015 tarih ve 2014/16964 E. 2015/9382 K. sayılı Kararı – Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’ nin 06.03.2013 Tarih 2012/19784 E. 2013/3723 K. sayılı Kararı ) Yargıtay kararlarıyla da; •Teminat mektubunun soyut borç ikrarını içermeyeceği, •Teminat mektubunun tazmin edilebilmesi için teminat mektubuna konu riskin gerçekleşmiş olması ve muhatabın geçerli bir tazmin talebinde bulunması gerektiği, •Riskin gerçekleşmiş olması durumunda, muhatabın mektup tutarı aşılmamak kaydıyla gerçekleşen risk tutarı kadar tazmin talebinde bulunabileceği, •Teminat mektubuna konu riskin kısmen gerçekleşmesi halinde sadece gerçekleşen risk tutarı kadar tazmin talebinde bulunulabileceği, •Teminat mektubuna konu iş dışındaki iş ve işlemlerden kaynaklanan alacaklar için teminat mektubuna dayanarak tazmin talebinde bulunulamayacağı, •Haksız tazmin talebinde bulunulması durumunda ödemeyi yapan bankanın söz konusu tutarı haksız tazmin talebinde bulunan muhataptan talep edebileceği hususlarının sabit olduğunu, Somut işbu dava konusu olayda teminat mektubuna konu işlemle ilgili olarak noter kanalıyla tespit yapılarak tutanak altına alındığını, Teminat mektubunun lehdar ve muhatabının, teminat mektubunun hangi koşullar altında iade edileceği hususunu sözleşmede kararlaştırdıklarını, Sözleşmede belirtilen iade koşulları oluşmasına rağmen muhatap firmanın (davalı) sözleşme kapsamında alması gereken kesin teminat mektubunu almadığı veya alamadığı ve kesin teminat mektubu kapsamında talep edebileceği zararların oluştuğundan hareketle tazmin yoluna gittiğini, İşbu dava konusu teminat mektubunun avans teminat mektubu olup, kesin teminat mektubu ile fonksiyonlarının aynı olmadığını, davalı muhatabın kesin teminat mektubu ile talep edebileceği olası zararlarını bahane ederek avans teminat mektubunu tazmin etme imkanı bulunmadığını, Muhatabın (davalının) teminat mektubunu tazmin etme hakkı bulunmamasına rağmen tazmin talebinde bulunulduğunu, söz konusu işlemin haksız tazmin olduğunun anlaşılması üzerine haksız tazmin edilen tutarın iadesinin istendiğini, ancak olumsuz yanıt verildiğini, işbu davanın açılmak zorunda kalındığını, müvekkil bankanın işbu davada aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddinin mesnetsiz olup, aksinin kabulü halinde haksız tazmin taleplerine karşı yargı yolunun kapatılmış olacağını, müvekkil bankadan hasız olarak tazmin edilen teminat mektubu tutarı olan 238.800-USD’ nin tazmin tarihindeki TL karşılığı olan 841.053,60-TL’ nin tazmin tarihi olan 16.12.2016 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte iade edilmesi gerektiğini beyanla; İstinaf başvurularının kabulü ile; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 12.09.2019 tarih ve 2018/1217 E – 2019/1028 K sayılı davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı banka tarafından dava dışı … Ltd Şti ile yapılan 09.07.2012 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında onun lehine davalıya verilen avans teminat mektubunun tazmininin sözleşme koşullarına aykırı olduğundan bahisle davalıdan tazmini istemine ilişkin alacak davasıdır. Mahkemece, davanın aktif husumet yokluğundan reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır. Bir davada davacı ve davalı olmak üzere daima iki taraf vardır. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir ve medeni hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şeklidir ( KURU, Baki- ARSLAN, Ramazan- YILMAZ, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 22. Baskı, Ankara 2011, sh.218 ). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesi hükmüne göre, davada tarafların taraf ehliyetine sahip bulunmaları dava şartlarındandır. Bu nedenle, bu husus mahkemece re’sen gözetilir ve davacının taraf ehliyetinin bulunmadığının anlaşılması halinde dava esasa girilmeden, mesmu olmadığından reddedilir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar dahi, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan reddedilir. Hemen belirtmek gerekir ki, usul kanununda “husumet” olarak ifade edilen hukuki bir terim de bulunmamaktadır. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, dava, davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan) dolayı reddedilir (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Yılmaz, Ejder; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530). Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan) dolayı reddedilir. Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir subjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Somut olayda, davacı bankanın Çukurambar Ankara kurumsal şubesi tarafından dava dışı … Ltd Şti’ne 09.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi kullandırılarak, yüklenici firma … Ltd Şti’nin … işini teminen davalı muhatap … Ltd Şti’ne hitaben 01.06.2016 tarih … nolu 238.800,00 USD tutarında 01.12.2016 tarihine kadar süreli avans teminat mektubu verildiği, söz konusu teminat mektubunun süresinin aynı koşullarla lehtar ve muhatabın talebi doğrultusunda uzatıldığı, davalı şirketin 15.12.2016 tarihli yazısı ile ilgili teminat mektubuna karşılık gelen 238.800,00 USD tutarındaki meblağın tümünün geri alınması gerekliliğinden bahisle teminat mektubunun nakde çevrilmesi için davacı bankaya başvuruda bulunması üzerine davacı bankanın 16.12.2016 tarihinde teminat mektubunu tazmin ederek davalıya ödediği anlaşılmaktadır. Davacı sözleşmedeki talep koşulları oluşmadığından bahisle, avans teminat mektubunun dava dışı lehtar firmaya iadesi gerektiği halde davalının teminat mektubunu haksız ve sözleşmelere aykırı olarak tazmin ettiğini iddia ederek zararı olan bedelin bizzat ödeme yaptığı davalıdan istirdatını talep etmektedir. Yargıtay 19 HD.nin 2016/14309 Esas, 2017/2401 Karar sayılı içtihadı, Yargıtay 11 HD.nin 2018/5348 Esas, 2019/1401 Karar sayılı içtihadı, Yargıtay 11 HD.nin 2014/9027 Esas, 2014/15973 Karar sayılı içtihatlarıda gözetildiğinde; istinafa konu davada, davacı bankanın taraf ehliyetinin ve aktif husumetinin olduğu anlaşılmakla, İDM.nin davacının talebini esastan inceleyip değerlendirme yaparak dosyayı esastan karara bağlaması gerekirken, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığına yönelik tespiti ile davanın reddi, yukarıdaki açıklamalara, Yargıtay uygulamalarına, dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olmayıp davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 12/09/2019 tarih ve 2018/1217 Esas – 2019/1028 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında sarfedilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafının davalı avansından karşılandığı anlaşılmakla; bu masrafın davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/01/2020 tarihinde HMK 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.