Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2399 E. 2021/1640 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2399 Esas
KARAR NO: 2021/1640 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/09/2019
NUMARASI: 2017/678 Esas 2019/1015 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili sigorta şirketi nezdinde … nolu Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … A.Ş.’ne ait 103 rulo kumaş emtiasının İspanya’ya taşıma işinin davalı şirket tarafından üstlendiğini, taşıma işinin ise … – … plakalı TIR aracıyla diğer davalının fiili taşıması altında gerçekleştirildiğini, ancak sevkiyatın devamı sırasında malların İtalya’da çalındığını ve taşınması üstlenilen malların alıcısına teslim edilmediğini, malların çalınması sebebiyle müvekkili tarafından sigortalı şirkete 31.08.2016 tarihinde 19.543.43 Euro tazminat ödendiğini, Ödenen tazminat sebebiyle TTK m.1472/1 gereğince müvekkili şirketin, sigortalısının zarardan mesul olanlarla zarara sebebiyet verenlere karşı dava ve talep haklarına halef olduğunu ve sigortalısının konu zarardan kavnaklı dava ve talep haklarını temlik aldığını, davalının taahhüdü altında gerçekleştirilen taşıma evresinde meydana gelen ve önlem eksikliğinden kaynaklanan hırsızlık sebebiyle oluşan zarardan CMR Konvansiyonu kapsamında sorumlu olduğunu iddia ile 19.543.43 Euro karşılığı 64.434.68 TL tazminatın ödeme tarihi olan 31.08.2016 tarihinden itibaren davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, zira ortada davacının zararını ödeyerek halefi olduğunu iddia ettiği firmaya ait malların taşınması esnasında meydana gelen zarar-ziyan olsa da tazminat bağlamında müvekkilinin sorumluluğunun doğmadığını, zira ilk etapta gemiye yüklenen malın dolu TIR ile 17/07/2016 tarihinde Ancona’da gemiden iniş yaparak saat 20 sıralarında Bologna- nek üzere A-21 otobanına girerken ellerinde polisin dur levhası olan polis kıyafetli kişilerce durdurulduğunu, müvekkilinin arabadan indirildiğini, İki kişinin aşağıda, arabaya bindiğini, evrak ve ehliyet istendiğini, birden silahla iki el ateş edildiğini, hemen ardından aracın sağ tarafından birileri gelerek müvekkilinin başına çuval geçirdiğini, ellerini arkadan bağladığını, araca bindirildiğini ve tahmini 1 veya 1,5 saat yol götürüldüğünü, müvekkilinin daha sonra kırlık bir alanda 19.07.2016 günü sabahı bırakıldığını, bu arada araçta bulunan malların gasp edildiğini, mezkûr zarardan dolayı müvekkilinin sorumlu tutulabilmesi için 6102 sayılı Kanunun md. 1453 vd. ile ve ayrıca 6098 sayılı Kanunun md.49 hükümleri gereğince kusur veya ihmalinin bulunması gerektiğini, müvekkilinde böyle bir kusurun olmadığını, davacı sigorta şirketinden de bugüne kadar hiçbir şekilde müvekkiline ihtarname keşide edilmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, Huzurda görülmekte olan davada, süresinde ihbarda bulunmadığından ve süresinde açılmadığından reddi gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu zararın sigorta teminatı kapsamında olup olmadığının bilirkişi aracılığıyla tespit edilmesi gerekmektiğini, yine uygulamada sigorta şirketleri tarafından sigortalılarına lütuf ödemesi adı altında gerçek zarardan daha fazla ödeme yapıldığını, bu hususun dikkate alınması gerektiğini, huzurda görülmekte olan davanın rücuen tazminata dayanması sebebiyle işbu davada davacının öncelikle hukuken halef olma sıfatının gerçekleşmiş olması gerektiğini bu hususta inceleme yapılmasını talep ettiklerini, malın Fatura Değeri 17.766,75-Euro olarak belirtilmiş iken işbu davanın 19.543,43-Euro üzerinden açıldığını, bu hususun dikkate alınması gerektiğini, dava konusu hasardan müvekkilim şirketin sorumlu tutulması kabul edilemez olduğunu, ilgili mallar, italya’da bir otoyolda, diğer davalının kimliği meçhul kişilerce durdurulması suretiyle gasp edildiğinden cmr konvansiyonu’nun 17/2. maddesi uyarınca zarar sorumlusu olarak nitelendirilemeyeceğini, ayrıca dava konusu taşımanın müvekkili tarafından yapılmadığını, müvekilinin fiili taşıyıcı sıfatına haiz olmadığını, dava konusu olayda araç şoförü olan diğer davalının silah taşıyan 4 kişiye karşı koyması zor olduğu gibi polis işaretleri ve rozeti kullanılarak diğer davalının kandırıldığını, Tüm yaşananlar bir arada değerlendirildiğinde kişinin, can güvenliğinin önemli olduğu ve diğer silahlı kimliği meçhul şahıslar ile çatışmaya girmesinin beklenemeyeceğinden CMR Konvansiyonu’nun 17/2. maddesi uyarınca müvekkilinin zarar sorumlusu olarak nitelendirilemeyeceğini, kesinlikle kabul etmemekle birlikte bir an için taşıyıcının emtiaları hırsızlık sebebiyle teslim edememesinde kusurlu olduğu varsayılsa dahi talep edilen zarar miktarının fahiş olduğunu, taşıyıcının sorumlu olduğuna karar verilmesi halinde tazminat miktarının ancak CMR Konvansiyonunda belirtilen azami sorumluluk ile sınırlı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini ayrıca müvekkilimiz ile … Sigorta A.Ş. arasında dava konusu edilen emtialara ilişkin sigortacı- sigortalı ilişkisi bulunduğunu bu nedenle davanın bu sigorta şirketine ihbar edilmesini talep etmiştir. Dava ihbar edilen … Sig.A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, davacının sigortalısının satışı gerçekleştirmiş ve alıcının mal bedelini sigortalıya ödememiş yani maddi yönden menfaatinin zarara uğramış olması gerektiğini, aksi takdirde yaptığı ödemeyle sigortalısının sebepsiz zenginlemesine neden olan davacının tazmin ettiği bedeli rücu konusu yapamayacağını, ayrıca yükleme tarihinden sonra düzenlenen poliçenin somut olay için geçerli bir poliçe de sayılamayacağını, kaldı ki dava liyatın düzenlediği taşıma belgesine kayden icra edilen taşımada, kaldı ki dava dışı … Nakliyatın düzenlediği taşıma belgesine kayden icra edilen taşımada, taşıyıcının önlemesine imkan bulunmayan rizikonun gerçekleşmesi nedeniyle oluşan zarardan davalıların tazminat bağlamında zaten sorumluluklarının doğmayacağını, her halükarda taşıyıcının sorumluluğunun sigortacının tazmin ettiği ve rücu konusu yaptığı talebe göre değil ancak taşımanın tabi olduğu kurallara göre belirlenebileceğini beyan etmek suretiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/09/2019 tarih ve 2017/678 Esas – 2019/1015 Karar sayılı kararında; “….Dava hukuki niteliği itibariyle taşıma esnasında çalınan emtialar nedeniyle rücuen tazminat talebine ilişkin olup; dava konusu ürünlerin İspanyadaki alıcısının eline geçmemesine, “seyir halindeki aracı, kendisine polis süsü veren kişilerin durdurup, sürücüyü belli bir süre etkisiz hale getirmek suretiyle araç hamulesi yükü gasp etmesi” sebep olduğundan ve gasp olayında, araç işleteninin veya taşımacının yahut da eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bağışlanmaz bir kusuru olduğunu, dosya münderecatı üzerinden söyleyebilmek, mümkün görünmemekle birlikte bu bilgiler ışığından taraf vekillerinin dava dosyasına sundukları tüm belgelerin ncelenmesi neticesinde, Gasp olayında ön planda can emniyeti olduğu ve bu durumda da, araçta sefere refakat eden muavin veya ikinci bir sürücü bulunsa bile gasp olayına karışanlarla araç sürücüsü ya da muavinin çatışmaya girerek gaspın önünü kesmesinin beklenemeyeceği ve bu nedenle de somut olayda “davalıların zarar sorumlusu olarak nitelendirilemeyeceği” gözetilmek suretiyle, Uluslararası karayolu nakliye sürecinde oluşan ancak CMR Md.17/2 uyarınca önlenmesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelen zararın tazmini bağlamında; davacının son tarihli duruşmada da belirttiği gibi açılmış bir ceza dosyası bulunmadığından Davalıların davacının dava dışı sigortalısı karşısında kendilerini mesuliyetten kurtarabilecek beyyinelerden istifade edebileceği, davacının somut olay dolayısıyla davalılardan rücuen talep edebileceği alacağının bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı taşıyanlar tarafından Türkiye’den İspanya’ya taşıması üstlenilen emteanın, İtalya da faili meçhul kişilerce çalınması sebebiyle alıcına teslim edilememesinden kaynaklı olarak malların nakliyat sigorta poliçesinden ödenen tazminatın davalı nakliyecilerden rücuen tahsili talebiyle konu dava açılmış olup, davalı tarafça malların gasp suretiyle çalındığı ileri sürülerek mal zararından taşıyanın sorumlu olmadığının savunulduğunu, Cevaba cevap dilekçesinde gasp iddiasının sadece şoför beyanı ile sabit olmayacağı açıklanarak davalı nakliyecinin öngörülebilir konu risk için tüm önlemleri almış olmasına karşın riskin gerçekleşmesini önleyemediğini sunduğu ve dayandığı delil kapsamına göre ispat edemediği açıklanarak dayanaksız savunmaların reddi talep edildiğini, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde, taşıyan araç sürücüsünün beyanından ibaret gasp savunması sabit görülerek taşıyanın tazmin sorumluluğu doğmadığı mütalaa edildiği, esas mahkemesince rapora itiraz sebepleri dikkate alınmadan malların çalınmasından kaynaklı zarardan davalı taşıyanın sorumlu tutulamayacağından davanın reddine karar verildiğini, CMR Convansiyonunun taşıyanın sorumluluktan kurulma sebeplerini düzenleyen 17. Maddesinin 2. bendinde ; “2. Eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değilde, istek sahibinin verdiği talimattan yüke has bir kusurdan yahutta taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri geliyorsa, taşımacı sorumlu tutulamaz” düzenlemesi yer aldığını, Öncelikle, çalınma ve gasp , uluslararası taşımalarda özellikle de İtalya gibi hırsızlık olaylarının sıklıkla yaşandığı bir ülke için açıkça öngörülebilir bir risk olduğunu, Taşıma aracının şoförü tarafından karakola yapılan ihbar ile gaspa uğradığı ve malların çalındığı ileri sürüldüğünü, davalı nakliyecinin gaspa dayalı sorumsuzluk savunması sadece araç sürücüsünün suç ihbarı beyanına dayanmakta olduğunu, Sevk aracı ve malların gasp neticesi elden çıktığına dair suç ihbarının gerçekliğini tespit eden başkaca somut kanıt sunulamadığını, sadece suç ihbarının, gasp suçunun mevcudiyetine yönelik iddiayı sabit kılmayacağı açık olduğunu, Şayet şoförün suç ihbarını takiben yürütülen tahkikatta suçlulara ulaşılsa ve sorgulamalarda suçun işlendiğine dair beyan ve somut kanıtlar ele geçirilmiş olsaydı malların gasp sonucu elden çıktığına dair iddia ispatlanmış sayılabileceğini, Mallarını taşınması için davalı taşıyanın hakimiyetine veren mal ilgilisi yönünden taşıyanın sadece malların zorla elinden alındığını ileri süren beyanına itibar ile teslim edilemeyen mal zararına katlanması gerektiğinin kabulü ile taşıyanın sorumluluğunun kaldırılmasının, hüsnüniyet kaideleri ve sorumluluk hukuku temel ilkeleri ile bağdaşmayacağını, Aksi halde, malı çaldıran , kaybeden ve bir şekilde teslim edemeyen taşıyan gaspa uğradığını beyan ederek bir karakol beyanı ile mal ilgilisine karşı sorumluluğunu kaldırmaya çalışır ki bu da taşıma hukukunun taşıyana sorumluluğunu kaldıran halleri ispat yükünü adeta ters çeviren ve etkisizleştiren bir sonuç doğuracağını, Taşınan malların çalındığı hususunun sabit olduğunu, olayı hırsızlık fiilinden çıkartarak gasp kapsamına sokan veri malları çaldıran şoförün beyanı olmaması gerektiğini, kişi gaspa uğradığını iddia etmiştir. Ancak bu iddia kişinin söylemi dışında başkaca bir delil veya veri ile örtüşüp iddiayı somut hale getirmediğini, Bu nedenle gasp iddiasının sabit olup olmadığının ceza hukukçusu bir bilirkişi de heyete katılarak incelenip tartışılması gerektiği yönünden rapora itiraz dilekçesinde talepte bulunulmuş ise de mahkemece bu yönde bir inceleme yaptırılmasına gerek görülmediğini, Malların taşınmasından hukuken sorumlu bulunan taşıyanın çaldırdığı mallarla ilgili mal ilgilisine karşı malların gasp yoluyla elinden çıktığına dair beyanına bakılarak sorumlu olmadığına dair verilen kararın taşıma hukuku temel prensiplerine taşıyanın tehlike sorumluluğuna ilişkin düzenlemelere ve ispat hukuku ilkelerine aykırı olduğundan kaldırılmasını talep gereği doğduğunu, Yine, malların çalındığı İtalya hırsızlık olaylarının sıklıkla yaşandığı bir ülke olduğu, Konsolosluk ve UND tarafından İtalya da hırsızlık olaylarının sıklığına dikkat çekilerek kişiler ve nakliyeciler uyarılmakta ve polis kılığında yaklaşan kişilere karşı dikkatli olunması istenmekte olduğunu, Sevk aracı sürücüsü yıllardır uluslararası nakliye şoförlüğü yapan bir kişi olarak, seyir güzergahı üzerinde bulunan İtalya da ki karayolu ve otobanlarda polis kontrol noktalarını ve saatlerini bilebilecek durumda olduğunu, 15 dakika boyunca kendisini takip eden aracın polis aracı olmadığını, polisin durduracağı aracı bu süre takip etmeyeceğini, aracın ve durduran kişilerin polis kılığında olmadığı, silahsız şoförü korkutmak için havaya ateş edilmesinin makul olmadığı gibi anlatılan oluş senaryosunda dikkat çeken hususlar, hırsızlığa karşı gereken dikkat ve özen yükümlülüğünün şoför tarafından tam olarak sağlanamadığını ortaya koymakta olduğunu, Ayrıca, sevk aracında uzaktan takip sistemi kurmuş olması, araç içi ve dışı kamera ile görüntü alması, aracın gps inin kapandığı veya tanımlanan güzergah dışına çıktığı aşamada şoförle temas kurulması, ulaşılamadığı aşamada polise ihbar yapılması gerektiği gözetildiğinde nakliyecinin mal ve aracın çalınmasında aracı ve malı izleme ve sevkiyatı denetleme bakımından ihmali mevcut olduğu, araç ve malın alıkonulduğu beyan edilen tarihten polis karakoluna ifade verildiği tarihe kadar geçen sürede, mal ve aracın izlenmemiş olması sebebiyle bulunma ve müdahale imkanının ortadan kaldırılmış olduğunu, Rapora itiraz dilekçesinde gasp savunmasının ve hırsızlık riskine karşı gereken tüm önlemler alınmış olmasına karşın olayın önlenemediğinin taşıyan taraça ispatlanamadığı bu yönde emsal kararlardan da örnekler verilerek açıklanmış ve ek rapor alınması talep edilmiş olmasına karşın mahkemece, delil kapsamına göre sabit olmayan gasp iddiası varit kabul edilerek, tüm önlemler almış olsaydı dahi taşıyanın olayın önüne geçemeyeceğinin kabulüyle davanın reddine karar verildiğini, Açıklanan sebeplerle delil kapsamına göre sabit olmayan ve ispatlanamayan davalı savunmalarına itibar edilerek davanın reddine dair verilen esas mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini, ( BAM HUKUK DAİRELERİ 25.04.2018 E.2017/942 – K.2018/366) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, rücuen tazminat davasıdır. Mahkemece; olayın silahlı gasp şeklinde oluştuğu ve CMR Konvansiyonu 17/2 maddesi gereğince taşıyıcının zarardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, davacının sigortalısı dava dışı … A.Ş. Tarafından satılan emtianın Türkiye’den İspanya’ya kara yolu ile taşınması işinin davalı … AŞ’nin organizasyonu ve yetkilendirmesi ile diğer davalı araç şoförünün çalıştığı … Ltd.Şti tarafından gerçekleştirildiği, emtianın 13/07/2016 tarihinde Türkiye’den İspanya’ya sevk edilmek üzere … plakalı çekici ve … plakalı yarı römorka yüklendiği, araç şoförü davalı …’ün BORGO VIRGILIO POLİS KARAKOLUNDA VERDİĞİ İFADEYE GÖRE emtia yüklü araç ile İtalya Piacenzo’da seyir halinde iken, 18/07/2016 Pazartesi günü saat 02.30 ‘a doğru Torino’ya doğru A21 yoluna girdiğinde yaklaşık 15 dakikadan beri bir arabanın takip etmekte olduğunu fark etmesi sonrasında yanına geçip polis işaret çarkı ile durmasını fark etmesi üzerine güvenlik şeridinde durduğunu, iki kişinin arabadan indiğini ve diğer iki kişininde arabada olduklarını gördüğünü, araçtan inen iki kişiden birinin kendisine polis kimliğini gösterdiğini, ehliyet ve ruhsatını vermesini istediğini, sürücü tarafının sol kapısının yanındaki gözde sakladığı evrakları almaya hazırlanırken sözde polisin İtalyanca lisanını anlayıp anlamadığını sorduğunu ve kendisine bir şey olmayacağını belirterek sakin ve rahat olmasını söylediğini, birden bir silahın iki el ateş sesini duyduğunu ve arkasında birden bir adamın aracın sağ tarafında belirdiğini ve başına bir çuval geçirdiğini, hiçbir şekilde tepki gösteremediğini çünkü silah sesini iki defa duyunca çok korktuğunu , bu nedenle daha kötü bir duruma düşmemek için karşı koymadığını, daha sonra ellerini arkada bağladıktan sonra kendisini bir kamyonete bindirdiklerini,olayın faillerinin yüklü olan … Plakalı kamyonu, … Plakalı dorseyi, yaklaşık 2200 EURO nakit parayı, yaklaşık 100 EURO değerinde kol saatini, WİND OPERATÖRÜ bağlantılı cep telefonunu, aldıklarını, hırsızlık ve adam kaçırma olayının Piacenza civarında Torino/Ventimiglia yönüne doğru giden otobanda, acil durma alanlarından birisinde gerçekleştiğini çünkü birçok yıldan beri İtalya Otobanlarında araba sürdüğünü beyan etmiştir. Somut olayda, davacının nakliyat emtia sigorta poliçesi ile sigorta güvencesi verdiği dava dışı sigortalıya ait emteanın, davalı akdi taşıyıcı şirketçe Türkiye’den İspanya’ya taşınması üstlenilmiştir. Emtea alıcısına teslim edilememiş olmakla sigorta şirketi, gönderenin zararını tazmin ederek akdi taşıyıcı davalıdan ve dava dışı fiili taşıyıcının şöförü olan diğer davalıdan ödediği tutarın tazmini istemektedir. Yukarıda açıklandığı gibi mahkemece, davalı …’ün kullandığı aracın İtalya’dan silahlı kişilerin aracı ve emteaları gasp ettikleri ve taşıyıcının CMR Konvansiyonu’nun 17/2. maddesi gereğince zarardan sorumlu olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Ancak, zararın gasp nedeniyle oluştuğu kabul edilmiş ise de, dosyada bu hususu doğrulayıcı yeterli bir delil bulunmamaktadır. Salt dava dışı fiili taşıyıcı şirketin aracının sürücüsü davalı …’ün İtalya’da kolluk görevlilerine verdiği beyandan hareketle gaspın gerçekleştiğini kabul etmek mümkün değildir. Kolluk görevlilerine verilen beyanın doğruluğu başkaca deliller ile kanıtlanmaya muhtaçtır. Davacı vekili 11/09/2019 tarihli duruşmada bildiği kadarıyla Türkiye’de söz konusu hırsızlık olayıyla ilgili soruşturma ve ceza dosyası olmadığını beyan etmiş olmakla beraber eylemin İtalya’da gerçekleşmiş ve suç yerinin İtalya olması nedeniyle İtalya Kolluk ve Adli Makamlarınca söz konusu hırsızlık olayıyla ilgili bir işlem yapılıp yapılmadığının araştırılmadığı tesbit edilmiştir. Bu anlamda CMR 17/2. maddesi gereğince taşıyanın sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerin varlığını kanıt yükü davalı taşıyanda olmakla, gasp olayının gerçekliğini ispat zımnında davalıya delillerini sunması için süre verilmesi, bunun yanında İtalyan yetkili makamlarınca sürücünün beyan ve şikayeti ile ilgili ne gibi işlem yapıldığının ilgili bakanlık aracılığı ile sorulması gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak yazılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2006/8053 Esas – 2007/15438 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) HMK.nun (Değişik: 22/07/2020-7251/35md.) 353/1-a/6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/09/2019 tarih ve 2017/678 Esas 2019/1015 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.