Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2391 E. 2021/1777 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2391
KARAR NO: 2021/1777
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2019
NUMARASI: 2017/1033 Esas – 2019/193 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalıların ortak inşaat yürüttükleri Ümraniye … ada … parsel üzerindeki … projesinde … blok … bolu bağımsız bölümün 2.980.000,00 TL bedelle satışı konusunda anlaştığını, davalı … ile … arasında imzalanan protokoller gereği satışa konu bağmısız bölümler için kredi kullandırıldığını, müvekkilinin, davalıların ilgili banka şubesine talimatları üzerine gerekli kredi işlemlerini tamamladığını ve bedelin … hesabına geçtiğini, ancak davalı … tüm taleplerine rağmen müvekkiline satılan bağımsız bölümün noterde yapılması gereken satış vaadi sözleşmesini ifa etmediğini, bunun üzerine Kartal … Noterliğinin 07/03/2016 tarihli ihtarnamesi ile devrin yapılmasının istendiğini, ihtarnameye cevaben davalının 360.000,00 TL’nin ödenmesi halinde satış vaadi sözleşmesinin ikmal edileceğinin bildirildiğini, davalının bu davranışının sözleşmeye aykırı olduğunu ve iyi niyetle bağdaşmadığını, müvekkilinin hak kaybına uğramamak ve davalıların kötü niyetli olarak gayrimenkulu başkasına satışının önüne geçmek amacıyla belirtilen bedeli davalının hesabına yatırdığını belirterek, davalının sözleşmeye aykırı olarak bedeli ödenmesine rağmen noterden satış vaadi sözleşmesi yapmaktan imtina etmesi ve 6 ay sonra güncel fiyat iddiası ile müvekkilinden alınan 360.000,00 TL haksız ödemenin 22/12/2016 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili ile davacı arasındaki sözleşme 20/07/2016 tarihli olup 3.250.000,00 TL bedeli üzerinden akdedildiğini, müvekkili … A.Ş’nin dahli olmadan 30.12.2015 tarihinde … Satış bilgi formu düzenlendiği, bu formun yüklenici firmanın elemanı satış uzmanı … ve Şirket Yetkilisi olarak … ve alıcı … ve … Ltd Şirketi tarafından imzaladıklarının anlaşıldığını, esasen davacı ile diğer davalılar haricen anlaştıklarını ve daha sonra alıcı tarafından müvekkili … hesabına söz konusu bağımsız bölümün satış bedeli olarak 2.980.000.TL’nin yatırıldığını, bu tarihte … A.Ş ile davacı taraf arasında … … blok … numaralı bağımsız bölümün satışına dair herhangi geçerli bir sözleşme imzalanmadığını, ancak davacı tarafından Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin yapılması için müvekkili şirkete herhangi bir talepte bulunulmadığını, davacı ile diğer davalılar arasında gerçekleşen bu harici anlaşmadan uzun bir süre sonra, 07.Mart 2016 tarihinde, davacının, diğer davalılar ile müvekkili … A.Ş’y ihtarname göndererek düzenleme şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi sözleşmesinin yapılmasını talep ettiklerini, bu yazıya 27.06.2016 tarihinde müvekkili … tarafından verilen cevapta, davacının satın alma hususunda yüklenici ortak girişim yetkilileri ile anlaşmış olduğu bağımsız bölümün güncel satış bedelinin 3.250.000 TL’sı olduğu, hesaba bilgileri dışında yatırılan 2.890.000TL’ye ek olarak 360.000 TL daha yatırılması halinde, söz konusu bağımsız bölüme ilişkin Satış Vaadi sözleşmesinin imzalanacağının, aksi takdirde, yatırılmış olan meblağın iade edileceğinin bildirildiğini, davacının da … hesabına 360.000.TL daha yatırarak yeni bedel üzerinden satış vaadi sözleşmesi imzalamayı tercih ettiğini ve Kadıköy …Noterliğinde 20.07.2016 tarihinde ve 3.250.000TL bedel üzerinden Gayrimenkul Satış Vaadi sözleşmesi akdedildiğini, davacı ile müvekkili arasındaki ilişkide resmi olarak yapılan 20/07/2016 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunu, davacının daha önceki tarihli ve geçersiz bir belgeye dayanarak daha sonra gerçekleştirilen resmi bir sözleşmede kararlaştırılan satış bedelinin bir kısmının iadesi talebinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin kötüniyetli olmadığını, davacının sözleşme için başvuruda bulunmamasına rağmen davacının müvekkili şirketin hesabına para aktardığı dikkate alınarak, bağımsız bölümü rezerve ettiğini ve başkalarına satmadığını, davacının sözleşme için başvurmadığını, bu süreçte portföyde bulunan tüm gayrimenkullerin satış bedellerinin güncellendiğini, bu bedel üzerinden davacıya teklif sunulduğunu, davacının bu teklifini kabul ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar adına çıkartılan tebligatlar bila tebliğ iade edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/02/2019 tarih 2017/1033 Esas 2019/193 Karar sayılı kararında; “… Tarafta iradî değişiklik” başlıklı 6100 sayılı HMK.nun 124. maddesine göre “(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir”. Davacı tarafın HMK 124 maddesi kapsamında itirazları üzerinde durmak gerekir. Davacının replik dilekçesi ile dava dışı … ve … şirketlerini davalı olarak belirlediğini beyan etmesi, davalı şirketleri davalı yapmaya yetmez. Yine mahkememizce bu şirketlere dava dilekçesinin tebliğ edilmiş olması da bu şirketlere davalı sıfatını kazandırmaz. Dava dilekçesinde adı geçmeyen kişilere yapılmış tebligat, taraf teşkili adına usulüne uygun bir tebligat olmadığı gibi, yeni bir dava dilekçesi sunulmadan veya birleştirme talepli bir dava açılmadan veya mahkememizce verilmiş her hangi bir ara karar olmadan, sırf davalı şirketlerin uyapta taraf olarak eklenmesi ve tebligat çıkarılmış olması davalı şirketlere “davalı” sıfatını kazandırmayacağı açıktır. Davacının taraf değişikliği talebi HMK nun 124. maddesi kapsamında kalan, haklı sebebe dayanan, maddi hatadan kaynaklanan bir talep de değildir. Davalı olarak gösterilen gerçek kişilerin bir adi ortaklık kurduklarını gösteren veya davacı ile bir sözleşme yaptıklarını gösteren bir belge ya da davacının yanılmasına sebebiyet verecek bir fiilleri yoktur. Bu nedenle davalılar olarak gösterilen … ve … yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Diğer davalı … AŞ yönünden ise, davacının sözleşmeye aykırılık iddiası üzerinde durulması gerekir. Davacının davalı … AŞ ile yaptığı 20/07/2016 tarihli resmi sözleşme 3.250.000,00TL bedel üzerindendir. Daha evvel aynı taşınmaz için daha düşük bir bedel üzerinden tarafların anlaştıklarını gösteren bir yazılı belge sunulamamıştır. Davacının 2.890.000,00 TL parayı davalının hesabına EFT yoluyla göndermiş olması, tarafların bu bedel üzerinden karşılıklı iradelerini açıkladıklarını kabul etmek için yeterli değildir. Davacının sermaye şirketi olduğu, ticari işletme işlettiği, basiretli davranması gerektiği açıktır. Basiretli tacirden kasıt davacıdan beklenen özen değil, ayrı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü kişiden beklenen özendir. Davacı sonradan, ek bedel ödemeyi kabul ediyor ve ödüyorsa, güncellenmiş bedeli de kabul ettiğini anlamak lazımdır. Tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin resmi şekilde yapılması, geçerlilik koşuludur (TMK’nun 706, TBK’nun. 237, Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddeleri). Davacı bir zarara uğradığını ileri sürüyorsa, bunu 2.890.000,00 TL bedelde anlaştığı, buna rağmen makul sürede tapu devrini sağlamayarak güncel fiyat farkını ödemek zorunda kaldığı iddiasında bulunduğu ve yazılı ve resmi şekilde kendisine 2.890.000,00 TL bedelden taşınmaz satmayı vaad etmiş adi ortaklık ortaklarından talep edebilir ki bu ortaklara usulünce açılmış bir dava olmadığı yukarıda açıklanmıştır. Davacının … AŞ ile 2.890.000,00 TL üzerinden yaptığı resmi bir anlaşma da yoktur. Gabinin şartlarının olmadığı, davacının böyle bir iddiasının da olmadığı, satış sözleşmesinin yapıldığı tarihten 1 yıl 1 ay sonra açılan davada, anlaşılan satış bedelinin bir kısmının geri istenmesinde haklı bir yan görülmemekle davanın … AŞ yönünden esastan reddine…”gerekçesi ile, -Davalılar … ve … yönünden pasif husumet yokluğundan REDDİNE, – Davalı … AŞ yönünden davanın esastan reddine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, ilaveten; mahkemenin; adi ortaklar aleyhinde açılan davada, davalı olarak gösterilen adi ortakların belirlenmesinde yapılan hatanın düzeltilmesine dair Usul Kanunu 124. maddesine ilişkin talebi ve hataen adi ortaklık olarak gösterilen gerçek kişiler yönünden davayı husumetten red etmiş ise de kararın hukuka aykırı olduğunu, … AŞ ye hitaben ‘Şirketin Kredi Açılması Bildirimi’ başlıklı formda … Adi Ortaklığı kaşesi bulunduğunu, sonraki düzenlenen hiçbir evrakta adi ortaklığın gerçek ya da tüzel kişiliklerinin açık olarak belirtilmediğini, dava aşamasında verilen cevap dilekçelerine kadar da temin edilemediğini, davalı … Aş’nin cevap dilekçesi ve ekleri ile adi ortakların kimler olduğunun tam olarak anlaşılması üzerine, davalı adi ortakların belirlenip düzeltilerek dava dilekçesinin tebliğini talep ettiklerini, yerel mahkemenin bu talebe uygun olarak tebligat yaparak taraf teşkilini sağladığını, mahkeme heyetinin değişmesinden sonra yapılan ön inceleme duruşmasında bu taleplerinin red edilerek yargılamaya devam edildiğini, ara karardan rücu taleplerinin de kabul edilmediğini, davalı … AŞ ile noterde yapılan satış vaadi sözleşmesinde de adi ortakların belli olmadığını, bu nedenle davalı tarafların belirlenmesinde iyi niyetli hataya düşüldüğünü, davalı adi ortaklıklara ilişkin bilgilerin kaydi bir durum olup, kötü niyetli hatanın mümkün olmadığını, müvekkilinin, kendisine kayıt teslim edilmediği sürece adi ortaklığın tam ünvanlarını ya da sonradan adi ortaklığın değişiminden haberdar olmasının mümkün olmadığını, adi ortaklığın tarafı olan davalı şirketlerin evrakları ve ünvanlarına ait kayıtları ibraz etmemeleri, işlemlerde yalnızca adi ortaklığın yazılarak geçiştirilmesi nedeniyle tam olarak tespit edilemediğini, Dava dilekçesinde adi ortaklığın davalı olarak gösterildiğini, bunun yanında tüzel kişilikler yerine gerçek kişilerin yazılmasının maddi hata veya en azından iyi niyetli bir durum olduğunu, zira ellerinde bulunan evraklarda gerçek kişilerin yetkili olarak evraklarda imzalarının bulunduğunu, bu gerçek kişilere tebligat yapılmadığını ve taraf teşkilinin sağlanmadığını, mahkemenin 5/12/2017 tarihli taraf değişikliğini kabul ettiğini ve adi ortaklara tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlandığını, Usul Kanunu 124/3 maddesinin maddi hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliğinin karşı tarafın kabulüne bağlı olmadan mahkemece kabul edilmesini düzenlediğini, taraflarına kötü niyet yüklenemeyeceğinden, yanlış taraf hususunda, mahkemenin bunu tespit etmesi halinde düzeltilmesi için taraflarına süre dahi vermesi gerektiğini, Yerel mahkemenin davalılar arasındaki ticari ilişkinin kuruluş ve işleyişi ile ilgili belge ve kayıtlar, deliller toplanmadan, 15/10/2018 tarihli dilekçedeki taleplerini yerine getirilmeden acele ile hüküm kurduğunu, davalı … AŞ ile adi ortaklıkta gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinde nasıl bir usul belirlendiğini, banka finansmanın nasıl sağlandığını araştırmadığını, gerçekte davalı tarafların, … projesinde, gayrimenkullerin satışa sunulmasında, fiyat listelerini birlikte oluşturduklarını ve satış pazarlamanın adi ortaklık tarafından yürütüldüğünü, davalı … AŞ’nin, adi ortaklığın sözleşmenin kurulduğu 30/12/2015 tarihli fiyatına itiraz etmediğini, aksine 7 ay sonraki fiyatı müvekkiline dayattığını, Davalılar arasında gayrimenkullerin satılması usulünün; adi ortaklığın müşteri ile pazarlık yaparak anlaşılan fiyat üzerinden gayrimenkul satış bilgi formu denen sözleşmenin imzalanması, bu belgelerin davalı …a bildirilmesi, …’un bu belgeye istinaden banka ile imzaladığı garantörlük protokolü gereği kredi açılması için bankaya bildirimde bulunması, kredi ile bedelin ödenmesinden sonra noterden satış vaadi sözleşmesi imzalanması şeklinde yürütüldüğünü, davalı … AŞ ye gönderilen para ödemesinde mahkemece kabul edilmeyen sözleşme numarasının belirtildiğini, mahkemenin bu hususlarda tanık dinletilmesini kabul etmediğini, Müvekkilinin aynı projede; 2/11/2015 tarih, … nolu satış bilgi formu sözleşmesi ile … blok … nolu bağımsız bölümü de benzer usulle satın aldığını, davalıların bu satışta usule riayet ettiğini ve müvekkilinin ilk imzaladığı Satış Bilgi Formu olarak adlandırılan satış sözleşmesindeki yükümlülüklerini birlikte ifa ettiklerini, Davalı …’un, müvekkili ile yapılan 30/12/2015 tarihli … nolu Gayrimenkul Satış Bilgi Formu-Satış Vaadi Ön Sözleşmesinden haberi olmadığı iddiasının samimi olmadığını, davalı …’un onayı olmadan müvekkilinin bağlantılı … AŞ’den kredi kullanmasının mümkün olmadığını, keza davalı …’un müvekkilince kendisine gönderilen satış bedelinden sonra … projesinde … blok … nolu bağımsız bölümü lehlerine rezerve ettiğini kabul ettiğini, bu kabule rağmen mahkemenin 2.890.000,00 TL bedel üzerinden … AŞ ile müvekkilinin karşılıklı irade açıkladıklarını kabul etmenin yeterli olmadığı tespitinin yanlış olduğunu, Davalı adi ortaklığın, müvekkili ile yaptıkları sözleşmede gayrimenkulü satmayı taahhüt ettiklerini, müvekkilinin satış bedelini ödediğini bildikleri halde, kötü niyetli olarak taşınmazı daha yüksek bir bedelle 3. kişilere satmak ya da müvekkilinden haksız olarak fazla bedel tahsil etmek için satıştan 7 ay sonra davalı … AŞ‘ye, Kadıköy … Noterliğinin 18/7/2016 tarihli ihtarnamesi ile müvekkili ile yapılan 30/12/2015 tarihli … nolu Gayrimenkul Satış Bilgi Formu-Satış Vaadi Ön Sözleşmesinin fesih edildiğini beyan ederek, müvekkili lehine olan rezervin kaldırılmasının istendiğini, bu ihtarnamenin davalı adi ortaklığın kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, Davalı … AŞ’nin yukarıda belirtilen ihtarnameye vermiş olduğu 29/7/2016 tarihli cevapta adi ortaklığa; 30/12/2015 tarihli ön satış formunun imzalandığı, … Tuzla Şubesinden satış bedelinin tamamı için kredi kullandırıldığı ve nihai satış bedelinin tümünün ödendiğininin hatırlatıldığını, bu yazılı cevabın, davalı … AŞ’nin 2.890.000,00 TL bedelli sözleşmeyi bildiği ve kabulünde olduğunun açık delili olduğunu, davalı … AŞ’nin her türlü işlemden ve ön satış sözleşmelerinden haberdar olup, kabulü dışında işlem yürütülmesinin mümkün olmadığını, davalıların, ön satış sözleşmesi ve bu doğrultuda nihai satış bedelinin tamamını aldıkları halde 7 ay sonraki güncel fiyat üzerinde müvekkilini satış yapmaya zorladıklarını, Davalı … AŞ’ye 31/12/2015 tarihinde (Ön satış Formunda kararlaştırılan) nihai satış bedeli olan 2.890.000,00 TL’nin ödendiğini, müvekkilinin, gayrimenkul bedeli için … Kurtköy Şubesinde kredi kullandığını ve …’ın 2.890.000,00 TL’yi 31/12/2015 tarihinde sözleşme no: … (Gayrimenkul Satış Bilgi Formu-Satış Vaadi Ön Sözleşmesi) açıklaması ile ödediğini, bu tarihten itibaren paranın mevduat olarak, baskı ile satış vaadi sözleşmesi imzalatılan 20/7/2016 tarihine kadar getireceği faiz miktarının dahi arttırılan bedele denk olduğunu, davalıların bu faiz getiri miktarını dahi 20/7/2016 tarihli güncel fiyatlar olduğu iddia edilen rakamlardan tenzil edilmesi yolunu tercih etmediklerini, Davalı … AŞ ile müvekkili arasında 2.890.000,00 TL bedel üzerinde geçerli bir sözleşme yok ise ve dava, bu bedel ile yapılan sözleşmeye dayanılarak açılmış bir alacak davası olduğuna göre yerel mahkemenin davalı … AŞ yönünden de davayı husumetten reddi gerektiğini, oysa belirtildiği üzere; davalı … AŞ sözleşmenin tarafı olduğunu, mahkemenin; hatalı ve eksik inceleme ile, deliller toplanmadan hüküm oluşturduğunu ve davanın reddi ile aleyhlerine yargılama masraf ve vekalet ücretine hükmettiğini belirterek, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine aykırılık iddiasından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davalılar … ve … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı …AŞ yönünden davanın esastan reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacının, Ümraniye … ada … parsel üzerindeki … projesi … blok … bolu bağımsız bölüm ile ilgili 30/12/2015 tarihinde satış bilgi formu imzaladığı, söz konusu formda “…” ibaresi ile satış uzmanı ve şirket yetkilisinin imzalarının da yer aldığı ve alıcının tüm ödemeleri … AŞ’nin banka hesabına ve sözleşme numarasını dekontun açıklama bölümünde belirterek yapacağının düzenlendiği; davacı tarafça sözleşmede gösterilen bağımsız bölüm bedeli olan 2.980.000,00 TL bedelin 31/12/2015 tarihinde yatırıldığı, … AŞ. ve … Ortaklığı’na gönderilen 07/03/2016 tarihli ihtarname ile 30/12/2015 tarihli sözleşmeye istinaden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmasının talep edildiği, … AŞ. tarafından gönderilen 27.06.2016 tarihli cevabi ihtarname ile; … blok … no’lu bağımsız bölümün güncel satış bedelinin 3.250.000 TL olduğu, 2.890.000,00 TL’den sözleşme imzalanmasının mümkün olmadığı, taşınmazı almayı talep etmesi halinde 360.000,00 TL farkın yatırılarak sözleşme imzalamak için şirketlerine gelmesi, bu durumu kabul etmemesi halinde ise yatırılan tutarın iadesi için IBAN numarasının bildirilmesinin istenildiği, 20/07/2016 tarihinde … A.Ş., yüklenici … Adi Ortaklığı ve davacının isimlerinin yer aldığı … Blok … no’lu taşınmazın 3.250.000,00 TL bedelle satışına ilişkin “Taşınmazın Satış Bilgisi ve Ödeme Planı” düzenlendiği ve aynı tarihte davacı ile davalı … A.Ş. arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı görülmektedir. 6100 sayılı HMK 24 maddesinde ” (1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. (4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafça dava dilekçesinde, … A.Ş. ile …- (… Ortaklığı) ve … – (… Adi Ortaklığı) davalı olarak gösterilmiştir. Mahkemece, davacının replik dilekçesinde isimleri bildirilen … LTD ŞTİ ve … LTD ŞTİ’ne tebligat yapılmış ise de, 03/10/2018 tarihli duruşmada, davacı tarafın davalı olarak husumet yönelttiği … ve … yerine … LTD ŞTİ ve … LTD ŞTİ ne yönelik taraf değişikliği talebinin, maddi hatanın düzeltilmesi sayılamayacağı ve HMK 124 kapsamındaki diğer şartların oluşmadığı anlaşıldığından reddine karar verilmiştir. Mahkemece, yukarıda açıklandığı üzere davacının taraf değişikliği talebi red edilerek, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen … ve … hakkında hüküm verilmiş ise de, adı geçen davalılar adına dava dilekçesinin tebliği için çıkartılan tebligat bila tebliğ iade edilmiş, yargılama sırasında adlarına tekrar tebligat çıkartılmamış, usulüne uygun olarak dava dilekçesi dahi tebliğ edilmeksizin karar verilmiştir. Taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma ve HMK’nın 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Ayrıca taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olduğundan, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında nazara alınması gerekmektedir. Bu hali ile, mahkemece HMK’nın 114. ve 115. maddeleri kapsamında taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.4 ve 355. maddeleri uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2019 tarih ve 2017/1033 Esas – 2019/193 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 ve 355 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.