Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/239 E. 2019/284 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/239
KARAR NO : 2019/284
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2019 Tarihli Ara Karar
DOSYA NUMARASI : 2018/876 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 27/02/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen 22/01/2019 tarihli ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla; dava dosyası incelendi.
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin davalı şirkette 48,50 paya sahip olduğunu, 24/05/2018 tarihinde şirket merkez adresinde genel kurul yapıldığını, gündemin 3. maddesinde davalı şirketin 2016-2017 yılı bilanço ve kar/zarar hesaplarının okunup müzakeresine geçildiğinde ortaklardan … vekili tarafından TTK’nun 420 madde uyarınca finansal tablolar ve buna bağlı olarak müzakeresinin ertelenmesinin talep edildiğini ve finansal tabloların ve buna bağlı konuların görüşülmesi için genel kurulun 1 ay sonraya ertelenmesine karar verildiğini, erteleme sonrası 10/07/2018 tarihinde davalı şirket merkezinde genel kurul toplantısının gerçekleştiğini, bu Olağan Genel Kurulun 3. Maddesinde ” mevcut müdürlerin azli ile yeni müdür seçilmesine ve müdür olarak … ile birlikte … yeni müdür olarak seçilmesine” ilişkin yok hükmünde olduğunu, özellikle … müvekkili ile birlikte müdür iken önce kendisini azlettiği, sonra tekrar seçildiği de düşünüldüğünde seçimin müvekkilini devre dışı bırakmak için istendiğinin açıkça görüldüğünü, usulsüz ve yasaya aykırı olarak yeni seçilen müdürlerin müvekkilleri aleyhine işlemlerde bulunabileceğini ve şirketi zarara sokabileceklerinin düşünüldüğünü, bu nedenlerle bu kararın, TTK’nun 445. Maddesi uyarınca iptaline ve dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirkete tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 22/01/2019 tarih ve2018/876 Karar sayılı ara kararı ile; ” … Somut olayda davacı ortak tarafından 10/07/2018 tarihinde yapılan Genel Kurul’da müdürün azli ve yeni müdür atanmasına ilişkin kararın iptali istenmektedir. Tedbiren ise kayyım atanması talep edilmektedir. Genel Kurul Kararıyla atanmış olan yeni müdürlerin halen görevde oldukları sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu anlamda şirkette organ boşluğu yoktur. Her ne kadar yeni atanan müdürlerin seçimine ilişkin Genel Kurul Kararının iptali istenilmiş ise de; bu talep yargılamayı gerektirmekte olup, iptali şartlarının mevcut olduğunun tespiti ve kararın kesinleşmesi halinde yeni atanan müdürlerin görevden alınmaları söz konusu olacaktır. Oysa davacı tarafından istenen kayyım atanması talebinin kabulü halinde fiilen davanın sonunda elde edilmek istenen gayeye ulaşılmış olacaktır. Ayrıca dava dilekçesine ekli Genel Kurul Toplantı Tutanağı ve Hazirun listesi dışında iddiaları destekleyen başkaca delil bulunmadığı gibi iddiaların doğruluğu; deliller toplanarak şirket ana sözleşmesi, şirketin ticari defter ve kayıtlarının celbi, genel kurulda alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığı hususlarının tespiti ile mümkündür. Yukarıda belirtildiği gibi TTK’da, TMK’da ve HMK’da yer alan düzenlemelere ve şartlara uygun olmayan tedbir talebinin reddi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davalı şirkete tedbiren kayyım atanması talebinin REDDİNE, 2-İstinaf Mahkemesi tarafından geri çevirme sebebi ile ilgili işlem yapılmış olmakla dosyanın verilen ara karar ile birlikte İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Tedbir taleplerinin reddine ilişkin olarak verilen kararın kaldırılması ve talepleri doğrultusunda davalı şirkete tedbiren kayyum atanmasına karar verilmesini talep ettiklerini, Dosyaya dava dilekçesi ile sunulan delilleri ile davalı şirketin eski müdürlerinin azlinin, yeni seçilen müdürlerinin ise seçimlerinin usulsüz ve esas sözleşmeye aykırı olduğunun, müdürlerin azlini gerektirecek bir neden veya haklı sebep öne sürülmediğinin, yeni müdürlerin ikametgahlarının İstanbul dışında olduğunun görüldüğünü, Kabul anlamına gelmemek kayıt ve şartı ile yeni müdür olarak atanan … ve … tarafından şirket faaliyet merkezine gidilerek göreve başlanmadığını, şirkete gelen tebligatların teslim edileceği yöneticinin bulunamadığını, kendilerince şirkete yapılan tebligatların hak kaybı yaratmaması için Noter aracılığı ile gönderilir olduğunu, ekli ihtardan da müdür olarak atanan … tebligatın ikamet adresi olan İzmir’ de yapıldığının anlaşılacağını, …’ ya ise Amerika’ da olması nedeni ile olsa gerek muhtara tebliğ edilerek gerçekleştirilebildiğini, Müvekkili … tarafından da müdür olarak şirket adına işlem yapabilmesinin Genel Kurul kararı ile engellenmiş olduğundan şirketin başsız kaldığını, yönetim zafiyetinin başgösterdiğini, oysa şirkete 3. kişiler tarafından gönderilen tebligatların alınmasının, rutin şirket işlemlerinin yapılmasının yanısıra, geçmişte hak mahrumiyeti yaşamış olan şirketin Anayasa Mahkemesi kararına istinaden tazminat talebinde bulunması, yine davalı şirketin Libya’da devrim öncesi faaliyetleri nedeniyle tahkime müracaat ve alacaklarını tahsil imkanı bulunduğundan bu hususta da çalışmalar yapılması gerektiğini, Yeni müdür … tarafından da yapılması gereken işlemlerin bilindiğini, ancak şirketin tazminat talebi ve Libya’ daki alacağının, kendi şirketi ile çözümlenebileceğinin iddia edildiğini, … özel durumu ve şirket işleyişini bilmeyen, ev hanımı eşinin müdür olarak atanması ile birlikte müvekkilinin akarde edilerek en küçük hisse sahibi tarafından kendi lehlerine işlemlerin gerçekleştirilmesi, şirketin zararına hareket edileceği riskinin de fazla olduğunu, şirketin başsız ve kendi haline bırakılmış durumda olduğunu, bu nedenle öncelikle tedbiren şirkete kayyum atanmasına karar verilmesinin, şirketin yetkili temsilciye kavuşmasını sağlayacağını ve oluşacak zararı durdurabileceğini, bu şartlarda tedbir kararının verilmemiş olmasının eksik inceleme yapıldığını gösterdiğini, red kararının müvekkilinin mağduriyetine de sebebiyet vereceği gibi, şirketi de zor durumda bırakacağını beyanla; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/876 Esas sayılı dosyasında verilen tedbiren davalı şirkete kayyum atanmasına ilişkin taleplerinin reddi kararının kaldırılarak davalı şirkete tedbiren kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davada, olağan genel kurul toplantısında davacının usulsüz olarak şirket müdürlüğünün usulsüz olarak sonlandırıldığını, toplantının usulsüz yapıldığını bildirmek suretiyle, genel kurul kararının iptali ile, geçici olarak tedbir kararı ile şirket temsilen kayyım atanmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Bir şirkete kayyım atanmasının yegane yolu, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halidir. Bu kural 4721 sayılı TMK’ nın 427/1-4. maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’ nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yarg. 11. H.D 08/03/2018 2016/7714 E-2018/1804 K) 6100 sayılı HMK’ nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de; tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Davalı şirkete müdür atama ve görevden alma yetkisinin TTK’ nın 616/1-b maddesine göre şirket genel kuruluna ait olmasına, müdürün yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması ya da sınırlandırılması yönünde TTK’ nın 630. maddesinde öngörülen hususların oluşup oluşmadığının ancak yapılacak yargılama sırasında toplanacak delillerle ortaya çıkacağı, bu aşamada dosyaya yaklaşık ispatı sağlayacak herhangi bir delil de sunulmadığı, şirketin yönetim eksikliğinin bulunmadığı da anlaşılmakla, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine dair kararının usul ve yasaya uygun olup, verilen kararda kamu düzenine de aykırılık görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1/b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/02/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.