Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2384 E. 2019/1741 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2384
KARAR NO : 2019/1741
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2019 ( Ara Karar/ Davacı İstinafı )
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 04/12/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; …Ticaret ve Sanayi A.Ş.’ nin 21/03/2019 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 7, 8, 12 numaralı ve 29/04/2019 tarihli Ertelenen Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 2, 3, 5, 7, 8 ve 9 numaralı gündem maddelerine ilişkin olarak alınan kararların öncelikle icralarının geri bırakılmasına ve ardından da iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekilinin 25/09/2019 tarihli talep içerikli beyan dilekçesinde özetle; davaya konu genel kurul kararlarının hangi gerekçelerle iptal edilmesi gerektiğinin ayrı ayrı detaylı bir şekilde açıklandığını, davalı şirketin müvekkillerinin kurucu ortak olmadığından bahisle 1979-2012 yılları arasındaki dönemi 1976 yılında kurulan şirket için önemsiz bir zaman dilimiymiş gibi addederek taleplerinin haksız olduğunu, davalı şirket müvekkilleri … ve …’ nın iş akitlerinin haklı nedenlerle sona erdiği iddialarının hukuki geçerliliği olmadığını, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde şirket aleyhine hiçbir işlem yapmadığını şirketi zarara uğratmadığını, yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret şirketin mali durumu ile doğrudan ilgili olduğunu, genel kurul kararlarının şirket ana sözleşmesine uygun olması kararlarının dürüstlük kuralına aykırılığını bertaraf etmemekte olduğunu, yönetim kuruluna tüm anlamıyla hakim olan …l Ailesinin bu yetkisini kötüye kullandığını ve yönetim kurulu üye sayısının 3’e düşürülmesi kararının ardındaki amacın şirkete % 40 pay sahibi olan müvekkilleri zarara uğratmak onları şirket yönetiminden uzaklaştırmak olduğunun açıkça kanıtlandığını, müvekkillerinin şirket yönetimindeki varlıklarının 2012 yılında tamamen sona erdiğini belirterek davaya konu genel kurul kararlarının icralarının geri bırakılmasını talep etmiştir. Davalı vekili 01/08/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; şirketin bünyesinde çok sayıda işçi çalışan olduğunu, milyonlarca dolarlık ihracatı ile birlikte dava konusu 2018 yılı itibari ile milyonlarca lirayı aşan miktarda ciro yarattığını, büyük bir ekonomik hareketliliği olan şirketin çalışamaz hale gelmesi sonucu doğuracağını, bu sebeple telafisi imkansız ağır mağduriyetlerin meydana gelmesinin kaçınılmaz bir hal alacağının, azınlık pay sahiplerinin haklarını ihlal eder hukuka aykırı hiç bir durum söz konusu olmadığını belirterek takdir olunacak tutarda nakdi teminat gösterilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARLARININ ÖZETİ: 1.ARA KARAR İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 04/10/2019 tarih ve 2019/355 Esas sayılı ara kararı ile; ” … Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının ( dava konusu ile ilgili olarak ) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir. ( Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh.714-Prof. Dr. Hakan Pekcantez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes ) Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. Nitekim 6100 sayılı HMK’ nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması… …. gibi sair hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir. Diğer taraftan, ihtiyati tedbir isteğinin kabul edilebilmesi bakımından HMK’ nın 390/3. maddesi ile ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda; “… hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimal de olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini gözardı edemez. Bu sebepledir ki, haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması …” hükme bağlanmıştır. Somut olayda ileri sürülen iddia, savunma, mevcut deliller ve dosya kapsamı gözetildiğinde yaklaşık ispat olgusunun dosyanın geldiği aşama itibariyle ihtiyati tedbir talebinin kabulünü gerektirecek şekilde kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaati oluşturacak nitelikte bulunmamakla gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığından tedbir talebinin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” İcranın geri bırakılması talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 2. ARA KARARİstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 01/11/2019 tarih ve 2019/355 Esas sayılı ara kararı ile; ” 1-Zararın oluşması muhtemel olması gerekmekle, bu gerekliliğe ilişkin bir sübut bulunmadığından TTK 448. maddesi gereğince teminat gösterilmesi yönünde karar verilmesine yer olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: 1.ARA KARARA YÖNELİK İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili 04/10/2019 tarihli ara karara karşı sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin ihtiyati tedbir talebimizin reddine ilişkin kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun (“HMK”) 389. maddesinin, ihtiyati tedbir kararı verilmesi şartlarını içerdiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun “…ihtiyati tedbire karar verilmesi için mutlaka bir tehlikenin veya zararın doğmuş olması veya halen var olması da aranmaz. Dava konusu hak veya şey bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için de her türlü tedbire karar verilebilir. İhtiyatitedbireden taraf,tedbire esas olan hakkını, ihtiyatitedbirveya sebeplerini keza davanın esası yönünden de haklılığınıispatAncak burada tamispatıpyaklaşıkyetinilecektir…” şeklindeki kararında ve HMK m.390/3 hükmünde belirtildiği üzere ihtiyati tedbir talebinin kabulü için ispat araçlarının tam değil yaklaşık olarak da değindiği vakıaları kanıtlamasının yeterli olacağını, dosyadaki bilgi ve belgeler ile ihtiyati tedbir talebinin kabul edilmesi için gerekli ispat şartının sağlandığını, 21.03.2019 Tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 7, 8, 12 numaralı ve 29/04/2019 tarihli Ertelenen Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 2, 3, 5, 7, 8 ve 9 numaralı gündem maddeleri kapsamında alınan kararların açıkça hukuka aykırı olduğunu ve icrasının şirket ve müvekkiller aleyhine ciddi zararlara neden olacağını, Şirketin en temel organı olan Genel Kurulda Şirket için hayati öneme sahip ve hiçbir şekilde gri alan kalmaması gereken meselelerde Şirket yönetiminin takındığı tutumun hukuken kabul edilebilir bir niteliği bulunmadığını, müvekkillerin şirket yönetimindeki varlığının 2012 yılında tamamen sona erdirildiğini ve ortaklıktan doğan temel haklarını kullanmalarının da engellendiğini, dolayısıyla müvekkillerin, % 40 hissesine sahip oldukları şirketin mali durumunu ancak bilgi edinme ve soru sorma hakları çerçevesinde öğrenebilmeye mecbur bırakıldıklarını, bu kapsamda yönetim kurulu faaliyet raporunun, bağımsız denetim raporunun, bilançonun, gelir tablosunun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, aynı şekilde davalı şirketin 2018 yılına ait finansal tablolarının, bilançosunun ve kâr-zarar hesabının tasdikine ilişkin kararların, doğrudan şirketin mali ve yapısal geleceğini de doğrudan etkilediğinden söz konusu genel kurul kararının ortakların denetiminden uzak bir usul izlenerek alınmasının müvekkiller ve özellikle de şirket nezdinde ciddi zararlara sebep olacağının muhtemel olduğunu, bu sebeple yerel mahkeme ara kararı kaldırılarak anılan genel kurul kararının icrasının durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini beyanla; Açıklanan nedenlerle ve re’sen nazara alınacak gerekçelerle …’ nin, – İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 04.10.2019 tarihli dava konusu genel kurul kararlarının icrasının geri bırakılması taleplerinin reddi yönündeki kararın kaldırılmasına, – …’ nin, 21.03.2019 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında; -7 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “Şirket işlerinde fiilen çalışan yönetim kurulu üyeleri … ile … her birine 2018 yılında aylık brüt 30.500,00 TL olmak üzere ve şirket işlerinde çalışmayan yönetim kurulu üyesi … aylık net 3.500,00 TL ücretin 16 maaş ödenmesi” -8 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “yönetim kurulu üyelerine TTKnın 395 ve 396. maddesinde yazılı hususlar hakkında yetki verilmesi” -12 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “Şirkete 2018 yılı için bağımsız denetçi olarak … A.Ş.nin atanması” kararları ile 29.04.2019 tarihli Ertelenen Olağan Genel Kurul toplantısında; -2 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2018 yılı yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun tasdiki” -3 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2018 yılı finansal tablolarının, bilanço ve kar-zarar hesaplarının tasdiki” -5 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2018 yılı faaliyetleri sebebiyle yönetim kurulu üyeleri … ve…. ibrası” -7 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “Şirket esas sözleşmesinin 7. maddesinin değiştirilerek Yönetim Kurulu üye sayısının 5e çıkartılması ve … ve …nın şirket yönetim kurulu üyesi olarak atanması talebinin reddi” -8 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2018 yılı itibarıyla oluşan Şirket kârının dağıtılmaması” -9 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2018 yılı öncesinde Şirkette biriken karın dağıtılması talebinin reddi” kararlarının icralarının geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 2.ARA KARARINA YÖNELİK İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili 01/11/2019 tarihli ara karara karşı sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Usule İlişkin Olarak;6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 448. maddesi, 3. fıkrası ile mahkeme, şirketin istemi üzerine muhtemel zararlarına karşı davacıların, mahkeme tarafından belirlenecek nitelik ve miktarda teminat göstermesine karar verebileceğinin düzenlendiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17/10/1980 tarihli 1980/11-1781 E., 1980/2309 K. sayılı kararı ile açıklandığı üzere, anılan talebin esasa girilmeden evvel karara bağlanması gerektiğini, karara bağlama ile kastedilenin ise talebin reddi veya kabulü olduğunu, hal böyle iken, yerel Mahkeme tarafından “teminat gösterilmesi yönünde karar verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesinin usule aykırılık teşkil ettiğini, Esasa İlişkin Olarak; TTK m. 448/3 hükmü uyarınca nakdi teminat gösterilmesi gerektiğini, şirket genel kurul kararlarının iptali davalarının uygulamada çok sık görülen ve maktu harca tabi olması nedeniyle kolaylıkla açılabilen davalar olmakla, iptal davası açma hakkının, çoğu kez şirket üzerinde bir baskı ve taciz aracı olarak kullanılmakta olduğunu, Huzurda görülen davanın, müvekkil şirketin müşterileri, bankalar ve diğer kuruluşlar nezdinde nam ve itibarına ve kredisine gölge düşürmekte olup müvekkil şirkete özellikle müşteri kaybı noktasında büyük zarar verdiği sabit olmakla muhtemel zarar olgusunun oluştuğu somut uyuşmazlık bakımından mevcut bulunduğu ve bünyesinde çok sayıda işçi ve personel istihdam eden ve milyonlarca dolarlık ihracatı ile büyük bir ekonomik hareketliliği bulunan müvekkil şirket nezdinde ağır bir mağduriyet meydana getirme riskinin bulunduğu göz önüne alındığında, TTK m. 448/3 hükmü ve yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca müvekkil şirketin ticari faaliyetlerinin hacmi de göz önüne alınmak suretiyle takdir olunacak nakdi teminat gösterilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin hatalı olup, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/355 E. Sayılı dosyası kapsamında verilen 01/11/2019 tarihli “TTK 448. Maddesi gereğince teminat gösterilmesi yönünde karar verilmesine yer olmadığına” dair kararının kaldırılarak, taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla; Açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; – İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/355 E. sayılı dosyası kapsamında verilen “TTK 448. Maddesi gereğince teminat gösterilmesi yönünde karar verilmesine yer olmadığına” dair kararın kaldırılarak, teminat gösterilmesi taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kurul kararının iptali davasıdır. 1.Ara Kararı Yönünden uyuşmazlık konusu, genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasının gerekip gerekmediği, bu konuda mahkemece verilen ara kararının yerinde olup olmadığına ilişkindir. Yasal dayanak TTK 449 dur. Yönetim kurulu üyelerinin yazılı beyanları alınmıştır. Sunulan deliller, HMK 390/3.maddesindeki yaklaşık ispat koşulunu sağlamadığından, iddialar yargılamayı gerektirdiğinden, genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesi halinde geri dönülmez bir durum olmadığından, 1. Ara kararına yönelik davacılar vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. 2.Ara Kararı Yönünden uyuşmazlık konusu, davacıların nakdi teminat göstermeleri gerekip gerekmediği, mahkemece verilen ara kararının yerinde olup olmadığına ilişkindir. Yasal dayanak TTK 448/3.tür. Bu maddeye göre: Mahkeme, şirketin istemi üzerine muhtemel zararlarına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminatın nitelik ve miktarını mahkeme belirler. Mahkeme, talep yönünde bir subut olmadığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde bir karar vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın 84/2.maddesine göre: Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması halinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir. HMK’nın 88/1. Ve 114/1-ğ maddesi bir arada değerlendirildiğinde teminat gösterilmesine yönelik talep kabul edilmediği takdirde verilen karara karşı ancak esas hükümle birlikte yasa yoluna başvurulabilir, zira HMK’nın 341.maddesinde istinaf yoluna başvurulabilecek kararlar arasında teminat yatırılması talebinin kabul edilmemesi yahut karar verilmesine yer olmadığına şeklinde kararlar belirtilmemiştir. Mahkemece verilen karar ihtiyati tedbir talebinin reddi yönünde bir karar da değildir. Sonuç olarak; dava konusu genel kurul kararlarının yürütülmesinin durdurulması yönündeki talebin reddi yönündeki ara karar açısından yaklaşık ispat koşulu sağlanmadığından ve davacının teminat yatırması yönündeki talep yönünden ise mahkemece verilen karar istinafa tabi bir karar olmadığından, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı reddi yönünde aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca yatırılan 121,30′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince taraflardan alınması gereken 44,40’ar TL istinaf karar harcı davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harçların hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/12/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.