Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2378 E. 2021/1768 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2378 Esas
KARAR NO: 2021/1768 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/129 Esas – 2019/586 Karar
TARİH: 18/06/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının müvekkilinden satın almış olduğu makineye ilişkin fatura bakiye bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, tarafların davacıya ait makinelerin müvekkili işyerinde satılma yönünde anlaştıklarını, müvekkilinin konsinye yöntemiyle satmak üzere makineleri kabul ettiğini, akabinde davacı şirket yetkilisinin müvekkili işyerine gelerek makinenin teslim edilmesi sebebiyle fatura ve irsaliye düzenlenmesi gerektiği, bunun usuli bir işlem olduğu hususunda müvekkilini ikna ederek faturayı müvekkili kayıtlarına işlettirdiğini, ancak davacı tarafça bırakılan malların henüz 3.kişiye satılmamış olması nedeniyle müvekkilinin muaccel bir borcunun olmadığını, ayrıca taraflar arasındaki güven ilişkisine binaen davacıya 15.000,00 TL’lik hatır çeki verildiğini, anlaşmalarına göre çek bedelinin müvekkilinin kendisine bırakılan malı satması halinde tahsil edilecek tutardan alınacağını, hatır çekinin davacı tarafça kullanıldığını ancak çek karşılığı borcun halen müvekkiline ödenmediğini, ayrıca daha önce davacının müvekkili lehine keşide ettiği 3.600,00 TL bedelli çekin bedelinin davacının ricası üzerine müvekkilince davacıya gönderildiğini ve davacı tarafından müracaat sahibine ödendiğini, davacı tarafça müvekkilinin kandırıldığının davacının makine fatura bedelinin ödenmesi yönünde gönderdiği ihtarname ile anlaşıldığını, sonrasında müvekkilince düzenlenen iade faturasının davacıya tebliğ edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/06/2019 tarih ve 2017/129 Esas 2019/586 Karar sayılı Kararı ile; ” ….… Taraflar arasında 2015 öncesi ticari ilişki bulunduğu, davalının kendisine davacı tarafından makina faturası olarak kesilerek teslim edilen makinaların Konsinye olduğunu ispat edemediği, davalının 16/05/2016 tarihli … numaralı irsliyeli faturayı davacıya teslim ettiğini ispatlayamadığı, davalının ticari defterinde kayıtlı 25.000 TL borçtan davacının ticari defterinde kayıtlı 3.617,05 TL indirildiğinde davacının bakiye alacağının 21.382,95 TL olduğu, davalının ticari defterlerinde davacıya borç kaydı olduğu, alacağın faturaya dayalı olduğu, alacak miktarının davalı tarafından belirli ve bilinebilir olduğu, borca itirazın haksız yere yapıldığı…”gerekçeleri ile; ” 1-İtirazın iptali davasının kısmen kabulü ile, 2-Davalı/takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptaline, 21.382,95 TL olarak devamına, 3-Fazlaya ilişkin talebin reddine, 4-Takibe konu kabul edilen asıl alacak olan 21.382,95 TL %20 ‘si olan 4.276,69 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında mal alım satımına dayalı bir ticari ilişki bulunmadığını, tarafların davacıya ait makinelerin müvekkili işyerinde satılma yönünde anlaştıklarını, müvekkilinin konsinye yöntemiyle satmak üzere makineleri kabul ettiğini, akabinde davacı şirket yetkilisinin müvekkili işyerine gelerek makinenin teslim edilmesi sebebiyle fatura ve irsaliye düzenlenmesi gerektiği, bunun usuli bir işlem olduğu hususunda müvekkilini ikna ederek faturayı müvekkili kayıtlarına işlettirdiğini, ancak davacı tarafça bırakılan malların henüz 3.kişiye satılmamış olması nedeniyle müvekkilinin muaccel bir borcunun olmadığını, müvekkilinin düzenlendiği iade faturasının kargo ile davacı çalışanına teslim edildiğini, Ek raporda müvekkilinin alacaklı olduğu tespit edilmişken 2.ek raporda borçlu olduğu tespit edilerek raporlar arasında çelişki oluşturulduğunu ve bu çelişki giderilmeden karar verildiğini, Taraflar arasındaki ilişkinin konsinye satış şeklinde olduğuna dair tanık dinletme taleplerinin kabul edilmediğini, Müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını, Taraflarınca faize de itiraz edildiği halde mahkemece faize ilişkin bir karar verilmediğini, davacı tarafça ise olmayan bir hükümden faydalanılarak mahkemenin kararı üzerine taraflarına gönderilen icra emrinde reeskont faizi talep edildiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturadan doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı, taraflar arasında konsinye satış ilişkisi olduğunu ve kendisine bırakılan mallar henüz satılmadığı için muaccel bir borcu olmadığını savunmuş, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu icra takibi … seri sıra nolu 01/12/2015 tarihli 40.000 TL bedelli … açıklamalı bir adet faturaya dayalı olduğu halde, ilk derece mahkemesince alınan kök ve ek raporlarda hatalı olarak taraflar arasındaki cari hesaba dayalı bir inceleme yapılmıştır. Davalı tarafça davacıya verilen ve konsinye malların satışı halinde tahsil edilmesinin kararlaştırıldığı iddia edilen 15.000,00 TLlik çek ödemesinin ve ayrıca 3600 TLlik havale ödemesinin davacı kayıtlarında olduğu sabittir. Bilirkişi ek raporunda tarafların her ikisinin de kendi defter kayıtlarına göre alacaklı oldukları, ancak mutabakatsızlığa neden olan kayıtların sunulması halinde yeniden değerlendirme yapılacağı belirtilmiş, 2.ek raporda ise dayanağı sunulan kayıtlara göre davacının 21.382,95 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup, ek raporlar arasında çelişki olmadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki davalı vekilinin 2.ek rapora itirazlarını sunmuş olduğu 15/05/2019 tarihli dilekçesinde de açıklandığı üzere, davalının takip konusu tutara yönelik savunması ödeme yönünde değil, ilişkinin konsinye satış ilişkisi olduğu, konsinye malların henüz satılmamış olması nedeniyle muaccel bir borcu olmadığı ve bu nedenle aynı tutarlı iade faturası düzenlendiği, iade faturasının dikkate alınması halinde müvekkilinin 18.600,00 TL alacaklı olduğunun tespit edileceği yönündedir. Ne var ki davalı faturaya konu ilişkinin konsinye şeklinde bir satış ilişkisi olduğunu ispata yarar yazılı bir delil sunmamış, karşı tarafın açık muvafakatinin olmaması nedeniyle tanık dinletme talebi de yerinde görülmemiştir. Davalı dava konusu faturayı ticari defterlerine kaydettikten çok sonra iade faturası düzenlemiş olup, bu faturayı davacıya tebliğ ettiğini ileri sürmüş ise de kargo yolu ile tebliğ edilen gönderi içeriğinin tespiti mümkün olmadığından ve tebliğ edilmiş olsa dahi bu durum faturanın davacı tarafça kabulü anlamına gelmeyeceğinden, sadece içeriği kesinleşeceğinden bu savunmasına da itibar edilmemiştir. Öte yandan davacı icra takibinde alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesini talep etmiş, mahkemece de 21.382,95 TL’lik takibin devamına karar verilmiş olup, takibin aynı şartlarla devamına karar verildiği açıktır, tarafların tacir oldukları dikkate alındığında avans faizi talebinin haklı olduğu kabul edilmelidir. Söz konusu karar ilamının icrasına yönelik gönderilen icra emrinde davalı aleyhine farklı bir faiz oranı belirtilmiş ise, davalının bu hususta icra müdürlüğüne şikayette bulunabileceği de açıktır. Alacak likit(bilinebilir, belirlenebilir) nitelikte olmakla davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir. Bu itibarla ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenden alınması gereken 1.460,66.TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan (44,40.TL + 320,77.TL=) 365,17.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.095,49.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.