Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2374 E. 2021/1775 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2374
KARAR NO: 2021/1775
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2019
DOSYA NUMARASI: 2016/1025 Esas – 2019/566 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bonodan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı … dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin sahte bonoya dayalı olarak kendisi aleyhinde İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, takibe konu bono üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını, davalı şirkete de borcu bulunmadığını belirterek, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyası sebebiyle borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına, bononun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. cevap dilekçesinde özetle; davacı ile taşınmaz satışı konusunda anlaştıklarını, satış miktarının 320.000,00 TL olarak belirlendiğini, davacının satış parasının 100.000,00 TL’sini nakit olarak ödediğini, 200.000,00 TL kredi çektiğini, kalan 20.000,00 TL içinse iki ay vadeli bono verdiğini ancak bonoyu vadesinde ödememesi üzerine icra takibi başlattıklarını, davacıya taşınmaz sattıkları hususunu gerek şirket kayıtlarından gerekse tapu kayıtlarından ispatlayabileceklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/09/2019 tarih ve 2016/1025 Esas – 2019/566 Karar sayılı kararı ile; “… Davacı …, davalı şirketin sahte bonoya dayalı olarak kendisi aleyhinde İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, takibe konu bono üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını, davalı şirkete de borcu bulunmadığını, bu nedenlerle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davacının talebi doğrultusunda önce 6100 sayılı HMK m. 211’e göre davacının sahtelik itirazının incelenmesi için davacının tatbike değer imza örnekleri getirtilerek dosya içerisine alınmıştır. Davacının imza örnekleri de mahkememiz huzurunda alınmış, dava konusu bono aslı da getirtilerek dosyamız içerisine alındıktan sonra dosya Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesine gönderilerek imza incelemesi yapılması istenilmiştir. Hazırlanan 23.01.2019 tarihli raporda dava konusu bonodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı bildirilmiştir. Dava konusu bononun sahte olarak keşide edildiği ve davacının eli ürünü olmadığının tespit edilmiş olması nedeniyle davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Davalı taraf bononun taraflar arasında yapılan taşınmaz satışı nedeniyle alındığını belirtmiş, buna ilişkin olarak da taşınmazın tapu kayıtlarını ve satış ile ilgili belgeleri dosyaya sunmuştur. Davacı tarafta taşınmaz satışını inkâr etmemektedir. Ancak taşınmaz satışından ötürü bir borcu bulunup bulunmadığı konusunda açıklama yapmamıştır. Davalının taşınmaz satışından kaynaklanan bakiye 20.000,00 TL alacağının mahkememizce üzerinde 6100 sayılı HMK m. 211’e göre sahtecilik incelemesi yapılan ve sahteliği kanıtlanmış olan senet ile ispatlanabilmesi hukuken mümkün değildir. Davanın konusu davacının başlatmış olduğu İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasına konu kambiyo senetlerine özgü icra takibine dayanak bononun sahteliği nedeniyle menfi tespit davasıdır. Bu nedenle davalının bononun kendilerine verilmesine neden olan temeldeki borç ilişkisinin araştırılması talebi kabul edilmemiştir. Davalı taraf çalıştığı alanda tanınmış bir şirket olduğunu belirtmektedir. Davalı şirket yaptığı alım satımlarda aldığı kambiyo senetlerinin güvenirliğini araştırma yükümlülüğünde olup, aldığı kambiyo senetlerinin keşidecisinin kendi şirket temsilcilerinin yanında imza edildiğinden emin olmak ve bundan sonra senedi kabul etmek ve böylece işlem güvenliğini sağlamak zorundadır. Davalı şirket bu yükümlülüğüne aykırı davranmıştır. Bu gerekçelerle % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir…” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜNE, 2-Davacının İstanbul …İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasında borçlu olunmadığının tespitine, 3-İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu 20.000,00-TL bedelli 30/09/2016 düzenleme tarihli 03/10/2016 vade tarihli bononun iptaline, 4-%20 kötüniyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İcra takibine konu edilen bononun davacının eniştesi tarafından verildiğini, her ne kadar müvekkilinin bu yönde işlem güvenliğini sağlama yükümlülüğü bulunsa da ileri sürdükleri maddi vakıaya ilişkin tanık dinletme taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesine sunulan dilekçeyle tanık dinletecekleri maddi vakıaya ilişkin beyanda bulunulduğunu, senede karşı senetle ispat kuralı gerekçe gösterilerek bu taleplerinin mahkeme tarafından reddedildiğini, davacının, dava dilekçesinde söz konusu senet karşılığında bir borcunun bulunmadığını, senedin sahte olarak hazırlandığını tüm borcun ödendiği itirazıyla birlikte ileri sürdüğünü, söz konusu maddi vakıanın gerçekleşip gerçekleşmediği, netice itibariyle borcun ödenip ödenmediğini de ortaya çıkarabilecek kabiliyette bir olgu olduğunu, bu minvalde dinlenecek tanıkların niteliği itibariyle borcun varlığını yaklaşık olarak ispat edeceklerini, (Y. HGK. 22.01.2016, 2014/14-236 E.–2016/72 K. ) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/121960 Soruşturma dosyasının neticelenmesinin işbu davaya etkisi olacağını, söz konusu senedi müvekkilinin çalışanına veren kişinin davacı tarafın eniştesi olduğunu ve bu minvalde de senet üzerinde imza ve yazı incelemesi yapılması gerekeceğini, bu nedenle soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, (Y. HGK. 13.10.2010, 2010/12-493 E.–2010/491 K.) Mahkemece müvekkili aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmiş ise de, borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için takibin haksız olması tek başına yeterli olmayıp, alacaklının takibe geçmesinde kötü niyetli olduğunun da saptanması gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.03.2012 tarih ve 2012/12-62 Esas, 2012/142 Karar sayılı içtihadında kötüniyet ve ağır ispat yükünün davacı borçluya yüklendiğini ve borçlunun kötü niyetli veya ağır kusurlu sayılıp sayılmayacağı konusunda ölçü olarak, taraflar arasında bir hukuki ilişki bulunup bulunmadığı hususunu da dikkate aldığını, bu durumda alacaklı ile borçlu arasında bir hukuki ilişki ile ortaya çıkan güven duygusu içerisinde alacaklının, borçludan senet alırken imza kontrolü yapmasa bile imzanın borçluya ait olmaması durumunda ağır kusurlu sayılmayacağını ve tazminat ödemek zorunda kalmayacağını, dolayısıyla müvekkile şirket aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini belirterek, İlk derece mahkemesinin kararının bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılmasına ve istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK’nın 72 vd maddeleri uyarınca açılmış olan menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı, İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine dayanak bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek, söz konusu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan raporda, bonodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, karar karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 200 ve 201 madde hükümleri ve dava değerine göre, dava ve icra takibine dayanak bonoya karşı ileri sürülen her türlü iddianın kesin delillerle ispatlanması gerektiğinden, ilk derece mahkemesince davalı tarafın senedin hangi borç ilişkisi nedeniyle ve neden verildiğine dair tanık (takdiri delil) dinletme talebinin reddine karar verilmesi dosya kapsamına uygun ve isabetlidir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Takipte talep edilen miktar 20.000 TL olup, imzanın davacıya ait olmadığı ve takip alacaklısı ile takip borçlusu arasında keşideci lehtar ilişkisi bulunduğundan, davalı takibinde haksız ve kötüniyetli kabul edilerek davacı yararına tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/121960 Soruşturma sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiği hususu, ilk kez istinaf dilekçesinde ileri sürüldüğünden HMK’nın 357. maddesi uyarınca dinlenemeyeceği gibi İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1292 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ve işbu dosyada alınan bilirkişi raporunda, takibe dayanak senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği nazara alındığında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/121960 Soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılmaması sonuca etkili görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenden alınması gereken 1.400,45 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 350,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.050,45 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.