Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2342 E. 2021/1276 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2342 Esas
KARAR NO: 2021/1276 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/525 Esas – 2019/640 Karar
TARİH: 26/06/2019
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında imzalanan distribütörlük sözleşmesi kapsamında müvekkili şirket lehine … Mh., … Ada, … Parselde kayıtlı zemin kat … nolu bağımsız bölüm ile … Ada, … Parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazın 2/5 hissesi üzerine ipotek kurulduğunu, sundukları muacceliyet ihbarnamesi ile cari hesap ekstresinden anlaşılacağı üzere 23/08/2016 itibariyle 407.214,40 TL borç bakiyesi bulunduğunu, bunun için önce ihtarname gönderildiğini, sonuç alamayınca ipoteğin para çevrilmesi yoluyla takibe geçtiklerini, ipoteğin teminat ipoteği olması nedeniyle 200.000 TL tutar üzerinden tahsil için başlatılan takibe yöneltilmiş itirazın iptali ile takibin devamını asgari %20 icra ve inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir. Davalılardan … LTD ŞTİ vekili, hesap özetinin kendilerine tebliğ edilmediğini, hiçbir zaman faturasız alım yapmadıklarını ve ödemelerin de banka kanalıyla yapıldığını, davacının muavin kayıtlarının incelenmesi sonucu 15/02/2016 tarihinde kaşe basılarak imzalanan dökümde o tarih itibariyle müvekkil şirketin borcunun 187.063,02 TL olarak mutabakata varıldığını, bu tarihten sonra 01/01/2016 tarihli 1.404 TL bedelli, 18/03/2016 tarihli 70.756,74 TL bedelli, 22/03/2016 tarihli 15.552 TL bedelli faturalar ile 04/05/2016 tarihli temliknameye binaen 57.135,88 TL’lik virman ile bakiye borcun 42.214 TL olduğunu, buna rağmen davacının muavin kayıtlarına geçmişe dönük olarak 3 adet fiş düzenlediğini, ancak bunların gerçek alacak olmadığını belirterek davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Diğer davalı … Vekili, muacceliyet ihtarnamesinin noter kanalıyla usulüne uygun olarak yapılmadığından buna istinaden hesap kat ve ödeme ihtarı yapılmış sayılamayacağından takip ve dava hakkı bulunmadığını, kaldı ki hiçbir zaman faturasız alım yapmadıklarını, ödemeleri resmi kanaldan gerçekleştirdiklerini, ayrıca kayıtsız şartsız para borcu içermediğinden ipoteğin paraya çevrilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/06/2019 tarih 2017/525 Esas – 2019/640 Karar sayılı kararında; ” Uyuşmazlık davacı ile davalı şirket arasındaki varlığı çekişmesiz distribütörlük sözleşmesi kapsamında cari hesap alacağının bulunup bulunmadığı, buna göre ipoteğin paraya çevrilmesinin mümkün olup olmadığı konularında toplanmaktadır. Her iki taraf defterleri muhasebeci bilirkişi marifetiyle incelenip tetkik edilmiştir. Davacı tarafın 2015 yılından itibaren elektronik defter uygulamasına geçtiği görülmektedir. Yapılan tetkikte TTK’nın 66 ile 213 sayılı VUK 220 ve 222. maddeleri uyarınca usulüne uygun olarak defterin tutulduğu görülmektedir. Davalı defterleri ise açılış kapanış tasdiklerinin TTK’nın 69 ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun olarak yapıldığı görülmektedir. Davacı defterlerinin incelenmesinde 30/04/2016 tarihi itibariyle 407.214,40 TL davalı yandan alacaklı gözüktüğü anlaşılmaktadır. Davalı defterlerinde ise savunması ile örtüşür şekilde 42.214,40 TL bakiye alacak gözükmektedir. Ancak davacı tarafından bu dava kapsamı dışında davalıya karşılıksız çek nedeniyle toplam 365.000 TL üzerinden açılmış ikinci bir davanın söz konusu olduğu, bu davalara ait toplam 365.000 TL’nin 2014 yılında şüpheli alacak olarak ayrılmak suretiyle cari hesaptan düşülerek muhasebe kaydında gider yazıldığı, icraya konu 365.000 TL tutarın 2014 yılında tahsil edildiği, tahsil edilen tutarın aradaki cari hesaba 2014 senesinde alacak olarak kaydedildiği, 2014 yılındaki 4 adet bu tahsilata ilişkin şüpheli alacak iptal kaydının 2015 yılında yapılarak aralarındaki cari hesaba borç verilerek davacı kayıtlarına işlendiği ve 2015 yılında gelir yazıldığı, bu dava üzerinde 365.000 TL karşılık şüpheli alacak iptal kaydının vergi kanunlarının emrettiği şekilde 2014’te yapılması gerekirken kayıt düzeltmesi yapılarak 2015 yılı mali dönem atlanarak yapılmış ise de, cari hesap üzerinde gerçeği yansıttığı, buna göre dava tarihi itibariyle her iki taraf kayıtlarına göre davacının alacağının 407.214,40 TL olduğu tespit edilmektedir….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile, 1-İstanbul … İcra müdürlüğü’nün … Esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe karşı yöneltilmiş itirazın iptali ile takip talebindeki kayıt ve şartlarla tahsilde tekerrür olmamak üzere takibin aynen devamına, 2-Alacak niteliği itibariyle likit ve belirlenebilir olduğundan %20 inkar tazminatı 40.000-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunda dava dışı ve dava dilekçesinde talep olmayan hususlarda inceleme yaparak mahkemece verilen görevin dışında rapor tanzim edildiğini, raporda bilirkişi hesap ekstresi mutabakatının davacının bölge müdürü tarafından kaşe ve imzalı olarak verilen yazının bilirkişiye sunulduğunu, bilirkişinin de raporunda bu hususu belirttiğini, bu husus karşısında mutabakat sağlanılan kısım haricinde başkaca her hangi bir bilgi ve belgenin değerlendirmeye alınmaması gerektiğini ancak bilirkişice çek ve icra dosyaları davanın konusu gibi inceleme yapılarak rapor tanzimi ve mahkemece bu rapora itibar edilerek hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca davacı tarafça davanın hiçbir aşamasında sunulan hesap ekstresi mutabakatına itiraz edilmediğini, mutabakatı davacı tarafın da kabul ettiğini, bir alacağa bağlanan kambiyo senetleri TTK. 645. maddesine göre mücerretlik ilkesi gereğince kambiyo senetleri alacaktan soyut olarak ileri sürülemediği gibi, bunların içerdikleri hakkın, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemeyeceğini, ancak bu hususun bilirkişice nazara alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, raporunda icra dosyalarını konu ederek rapor tanzim etmesinin yerinde olmadığını, bu senede bağlanan alacakların ayrı olarak takip hukukuna göre tahsil edilmesi gerekirken, şüpheli alacak olarak deftere işlenmesi ve buna karşılık ipotek alacağına bilirkişice eklenmesinin hatalı olduğunu, Bilirkişice çek ve icra takiplerini alacak konusu yaparak davaya dahil etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ve dosyada mübrez kök raporu ve ek rapora itiraz edildiği halde yerel mahkemece dikkate alınmadığını, Bilirkişi raporunda defterlerin incelenmesinde davalıya ait değerlendirme başlığında davacıya kalan borcun 42.214.40.-TL olduğunun belirtildiğini, davacıya ait değerlendirmede, karşılıksız çeklerden açılmış toplam 365.000.-TL’lik davanın var olduğu ve bu davadan kaynaklı çek bedellerini ekleyerek toplamda 407.214,40.-T davacının alacaklı olduğunu raporun sonuç kısmında belirtildiğini, Taraflar arasında mutabakat sağlanarak borcun 187.063.02.-TL olduğunu ve sonrasında yapılan ödemeler neticesinde 42.214.40.-TL kaldığının belirli olup, geriye dönük olarak inceleme yapması ve takip konusu 365.000.-TL. çekleri de dahil ederek görevini aşmak suretiyle ilave borç çıkarmasının bilirkişinin yanlı olarak ve görevini gereği gibi yapmadığını, Raporda 2014-2015 yılında davacı yanın defterde yaptığı usulsüzlüklere değinildiğini, raporun 14. sayfanın son paragrafında bu usulsüzlüğün belirttiğini; “..davacı tarafın, şüpheli alacak duruma düşen alacağı, aynı yıl tahsil etmesine karşılık, 2014 yılında GİDER yazarak, 2014 yılında GELİR yazmayarak, 2015 yılına GELİR yazdığı ve 2014 yılı için dava tutarı matrahı kadar kurumlar vergisi kaybına neden olduğu..”. bu hususları yerel mahkemenin dikkate almayarak hüküm kurmasının hatalı olduğunu, Mahkeme gerekçesinin son paragrafında “….dava tarihi itibariyle her iki taraf kayıtlarına göre davacının alacağının 407.214,40.-TL. Sı olduğu tespit edilmektedir.” denildiğini, davanın tespit davası olmayıp, mahkemece bu miktar borcun olduğu tespit edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının icra takibi ve itirazın kaldırılmasındaki miktarın 200.000.-TL olup, mahkemece bu gerekçesinin tespit olarak değerlendirilmesi aynı zamanda gerekçe ile hüküm kısmının aykırı olduğunu, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, 42.214,40.TL için davanın kabulü bakiye kısım için davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe itirazın iptaline ilişkidir. Davacı vekili, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesi gereğince açık hesap ticari ilişkide takip tarihi itibarıyla davalı asıl borçlu … Ltd. Şti.’den 407.214,40 TL alacaklı olduklarını, diğer davalının taşınmazına asıl borçlunun borcuna karşılık 200.000 TL bedelle ipotek konulduğunu, açık hesabın kat edilerek kat ihtarnamesi gönderilmesine rağmen borcun ödenmediğini, davalı borçlular hakkında yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar istinafa başvurmuştur. Dosyada taraflar arasında distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, davalı …’ün taşınmazına asıl borçlunun borcuna teminat olmak üzere 200.000 TL bedelle ipotek tesis edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Dosyada bilirkişi raporu alınmış, itiraz üzerine ek rapor alınmıştır. Ancak bilirkişi kök ve ek raporu uyuşmazlığı çözecek nitelikte değildir ve davalıların itirazlarını karşılımaktan uzaktır. Alınan bilirkişi raporuna göre takip tarihi itibarıyla davacı ticari defterlerine göre davacı davalıdan 407.214,40 TL alacaklı, davalı ticari defterlerine göre ise 42.214,40 TL alacaklı görünmektedir. Taraflar arasındaki mutabakatsızlık 365.000 TL’den kaynaklanmaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelere, taraf ticari defterlerine göre tarafların ticari defterleri arasındaki bu mutabakatsızlık, davacının muavin defterlerine 2015 yılının sonunda kaydedilen toplam 365.000 TL bedelli düzeltme fişinden oluşmaktadır. Davacı muavin defterlerine 2015 yılında kaydedilen bu düzeltme fişlerinin kaynağı ise, taraflar arasındaki ticari ilişkide davalı tarafça davacıya verilen toplam 365.000 TL bedelli 4 adet çekten kaynaklanmaktadır. 2014 yılında bu söz konusu çekler karşılıksız çıkması üzerine davacı tarafça takibe konu edilerek şüpheli alacaklar hesabından takip edilmiştir. Yine bilirkişi raporuna göre karşılıksız çıkması nedeniyle takibe konulan bu çekler 2014 yılında tarafların anlaşması ile takiplerden feragat edilmiş, çekler davalıya iade edilmiş olup, çek bedelleri de davacı tarafça tahsil edilmiştir. Bilirkişi raporuna göre şüpheli alacaklar hesabında takip edilen bu çek bedelleri tahsil edildiğine göre tahsil edilmiş çek bedellerinin tekrardan cari hesaba borç olarak kaydedilmesinin gerekçesi bilirkişi raporunda açıklanmamıştır. Yine bilirkişi raporunda taraf defterleri arasında mutabakatsızlığın kaynağını teşkil eden bu çek bedellerinin davacı alacaklı tarafından tahsil edildiği yazılı olmasına rağmen, bu çek bedellerinin 2015 yılı düzeltme fişi ile davalı hesabına borç olarak kaydedilmesinin nedeni açıklanmadığı gibi, hesaba borç olarak kaydı bilirkişi raporundaki çek bedellerinin davacı tarafça tahsil edildiği yönündeki tespitle de açık çelişki oluşturmaktadır. Mahkemece bu çelişki giderilmeden ve gerekçede açıklanmadan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Yine davalı cevabına göre, davacının bölge müdürünün imzası ile taraflar arasında 15/02/2016 tarihinde hesap mutabakatı yapılarak anılan tarih itibarıyla davalının borcunun 187.063,02 TL olduğu konusunda mutabık kalınmıştır. Davalı delil listesinde söz konusu hesap mutabakat belgesine dayanmıştır. Dosya içinde bu belgeye rastlanılmamıştır. Yine davalı savunmasına göre bu mutabakattan sonra davalı tarafça ödemeler yapılmış olup bu ödemeler sonunda kalan borç miktarı 42.214 TL’sidir. Bilirkişi raporu ekinde bulunan davacı muavin defter kayıtlarında davalının cevabında belirttiği bu ödemeler kayıtlıdır. Mahkemece, davalının savunmasında belirttiği ve dosyaya sunulup sunulmadığı anlaşılmayan bu hesap mutabakatına ilişkin belge konusunda her hangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Davacı tarafta bu hesap mutabakat belgesine karşı bir beyanda bulunamamış, bilirkişi raporunda da bu hususa değinilmemiştir. Buna göre dosyada yapılan inceleme karar verilmesine yeterli olmayıp, bilirkişi raporuna davalının yaptığı itirazlar karşılanmamış, davalının savunmasında belirttiği hesap mutabakatı aydınlatılmamış ve savunmanın neden kabul edilmediği gerekçede belirtilmemiş, bilirkişi raporundaki açık çelişki giderilmeden karar verilmiştir. HMK.nun(Değişik:22/07/2020-7251/35md.) 353/1-a/6 maddesinde;”Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Bu nedenle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen şekilde davalı savunmasında belirtilen hesap mutabakatına ilişkin belgenin dosyaya sunulmasının sağlanması, bu belgeye karşı davacı tarafın beyanının alınması bundan sonra söz konusu belge de değerlendirilmek suretiyle, taraflar arasındaki uyuşmazlığın (hesap mutabakatsızlığının) kaynağı olan toplam 365.000 TL bedelli çeklerin davacı tarafça tahsil edilip edilmediği açıklığa kavuşturularak ve gerekmesi halinde yeniden bilirkişi incelemesi veya ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre davanın niteliği de göz önüne alınarak bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/06/2019 tarih ve 2017/525 Esas – 2019/640 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalılar tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.