Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2313 E. 2021/1575 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2313 Esas
KARAR NO: 2021/1575 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2019
NUMARASI: 2017/1172 Esas 2019/470 Karar
DAVANIN KONUSU: Banka Teminat Mektubunun İadesi Ve Depo Edilmesi (Depo Edilmesi İstemli)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalı … AŞ arasında genel alacaklı cari hesap sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında bu davalıya çek karnesi verildiğini, Beyoğlu … Noterliği’nin 29/06/2017 tarih – … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tedavüldeki çek yaprakları nedeniyle oluşan toplam 6.810,00 TL gayri nakdi kredi borcunun … nolu hesaba yatırılması hususunun davalıya ihtar edildiğini, ancak bu miktarın verilen süreye rağmen depo edilmediğini, bu nedenle 6.810,00 TL gayri nakdi kredi borcunun banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, işbu dava bakımından adreslerinin … Ümraniye/ İstanbul olması nedeniyle yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/4400 D. İş sayılı kararı ile olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkında 674 sayılı KHK m.13 ve m.19 ile CMK m.133/1 kapsamında davacı şirkete TMSF yetkililerinin kayyum olarak atandığını, şirketin mevcut hali ile TMSF’nin gözetiminde ve TMSF’nin ilişkili olduğu bakanın atadığı yöneticiler tarafından yönetilmekte olduğunu, FETÖ/ PDY terör örgütüne aidiyeti ve irtibatı nedeniyle soruşturma makamlarınca şirkete ait evraklara el konulduğunu, bu nedenle kimi evraklara ulaşmakta güçlük çektiklerini, buna mukabil dava dilekçesinde bahsedilen genel alacaklı cari hesap sözleşmesi isimli sözleşmenin hangi tarihli sözleşme olduğu ve bu sözleşme kapsamında keşide edilen çeklerin kimlere verildiği ve ne miktarda keşide edildiklerinin anlaşılamadığı, dolayısıyla davacı iddialarının HMK m.119 ve m.194 kapsamında savunmaya yarar şekilde açık olmadığını, ayrıca şirket bünyesindeki bütün boş çeklerin TMSF’ye iade edildiğini, 678 sayılı KHK m.37 nedeniyle şirketin borçlarından dolayı öncelikle kefillere başvurulması gerektiği, bu nedenle kendileri aleyhine doğrudan dava açılamayacağı bu nedenle açılmış davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, Beyoğlu … Noterliği’nin 29/06/2017 tarih – … yevmiye numaralı ihtarnamenin kendisine tebliğ edilmediğini, talebin kendisi bakımından yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla kat edilmiş bir hesap söz konusu olmadığından sorumluluğu bulunmadığını, ayrıca kendisinin 16/08/2016 tarihinde gözaltına alındığını, akabinde İStanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/183 Sorgu sayılı dosyası ile 26/06/2018 tarihinde tutuklandığını, sahibi, hissedarı ve yöneticisi olduğu tüm şirketlere İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/4077 D. İş sayılı dosyası üzerinden verilen 02/09/2016 tarihli karar ile el konulduğunu, şirketlere kayyum atandığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/05/2019 tarih ve 2017/1172 Esas – 2019/470 Karar sayılı kararında; “….Dosya kapsamıyla davalı şirketin yönetiminin kayyum olarak TMSF’ye devredildiği sabittir. Bu yönü ile şirketin hak ve borçları kapsamında 22/11/2016 tarih – 29896 resmi gazetede yayınlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 678 Sayılı KHK’ya tabi olduğu görülmektedir. KHK’nın 37. maddesinin; “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, bu kapsamda şirket borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen, kefillerin varlıklarının doğrudan veya ticari ve iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkilidir. (2) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerin, müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil, kefil olduğu borçlarda ise kayyımlık kararının devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidilir.” şeklindeki hükmü ile de bu nevi şirketlerin borçlarından dolayı öncelikle kefillere başvurulması gerektiği ve bu süreç çerçevesinde hak ve alacağın kefilden tahsil edilememesi halinde borçluya başvurulması gerektiği görülmektedir. Bu nedenle davacı bankanın doğrudan davalı borçlu şirket aleyhine alacak davası açmış olmasının KHK’ya aykırı olması ve bir an için dava açılacak olduğu kabul edilse bile dosya kapsamıyla talebe dayanak çeklerin düzenlenerek üçüncü kişilere verildiği ve bu nedenle davacı bankanın oluşmuş veya oluşması muhtemel ve borç miktarının belirlenebilir hale geldiği dosyası kapsamı ile ispat edilemediğinden asıl borçlu bakımından davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı banka ile davalı kefil … arasında akdedilen kefalet sözleşmesinin 3.1 maddesinin “Kefil, GKS’ler kapsamında kredi alana kullandırılmış ve/ veya kullandırılacak nakdi ve gayri nakdi kredilerden doğmuş ve doğacak tüm borçlar ile kredi alana her ne suretle olursa olsun asaleten veya kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlarının … kefil olmayı kabul ve taahhüt eder.” şeklindeki hükmü ile eşinin de muvafakati alınmak suretiyle GKS’den kaynaklanan borca kefil olduğu görülmekte ise de bilirkişi raporunda da atıfta bulunulduğu üzere Yargıtay 19. HD’nin 26/04/2017 tarih 2016/8702 Esas ve 2017/3383 Karar sayılı kararının “Bankanın bu karşılıkları muhattabına ödemeden depo edebilmesini isteyebilmesi için banka ile müşteri arasında düzenlenen GKS’de bu yönde açık bir hüküm olması gerekir. Yapılan incelemede taraflar arasında akdedilen 02/04/2010 tarihli GKS ve Teminat Sözleşmesi’nde bu yönde bir düzenleme olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı olmuştur.” şeklindeki içtihat doğrultusunda davalı kefil …’ın karşılıklarını muhattabına ödemeden çeklerin asgari ödeme bedelinin depo edilmesini talep edemeyeceği görülmektedir. Dosya kapsamıyla davacının davalı borçluya verdiği çeklerin bankaca asgari garanti bedellerini muhattaplarına ödemeden işbu davayı açtığı ve davalının kefalet sözleşmesi ile bu yönde açık bir taahhüdü olmadığı nedeniyle kefil bakımından açılan davanın da reddine karar vermek gerekmiştir. . …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel Mahkemede ikame ettikleri davada, dava konusu davalılardan … A.Ş ile müvekkili banka arasında akdedilen kredi sözleşmeleri kapsamında davalı taraf elinde bulunan çek yapraklarından kaynaklanan 6.810,00-TL gayri nakdi kredi borcunun müvekkili banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesi talep ve dava edildiğini, Yerel mahkemenin davanın reddine yönelik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme 15.05.2019 tarihli kararında taraflar arasındaki kredi ve kefalet sözleşmesinden kaynaklanan sorumlulukları ve yine dava konusu çeklerden kaynaklanan sorumluluk bedellerinin muhataplara ödenmeden davanın açıldığına dair tespit tespit ve kanaatinin kabulü hukuken mümkün olmadığını, Müvekkili banka ile … A.Ş arasında Genel Alacaklı Cari Hesap Sözleşmesi imzalandığı ve adı geçen firma talebi sonrası gerekli tetkikler yapılmak suretiyle firmaya çek karnesi teslim edildiğini, Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi hükümleri doğrultusunda temerrüte uğramış olan davalı şirketin kredi hesapları Beyoğlu … Noterliğinin 29/06/2017 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kat edildiği, kat ihtarnamesi davalıların kredi ve kefalet sözleşmelerindeki adreslerine tebliğ edildiğini, Yerel Mahkeme tarafından dava konusu çeklere ilişkin sorumluluk bedellerinin ödenmeden davanın açıldığına dair tespit ve değerlendirmelere nasıl ve ne şekilde kanaat getirildiği öncelikle anlaşılamadığını, Mahkeme huzurunda ikame olunan dava depo talep davası olup, davalılar adına pek tabi henüz sorumluluk bedelleri ödenmediği ve bu sebeple gayri nakdi kredi borcu olarak nitelendirilen kredi borcunun faiz getirmeyen bir hesaba olası nakde dönme nakde dönme riskine binaen depo edilmesi talep edildiği, Yerel Mahkeme kanaati nazara alındığında, sorumluluk bedeli ödenmiş çek yaprakları itibariyle borç gayri nakit değil, nakit kredi borcu haline gelir ki, bu durumda nakit alacağımızın tespit ve tahsili davasının “depo talep davası” ile talep edilmesi hukuken mümkün olmayacağını, Yerel mahkeme usul ve yasaya aykırı kararının temelinde hukuki ihtilafa konu kredi borcunun değerlendirmesinde hukuken kabulü mümkün olamayan tespit ve değerlendirmelere yer verdiği, dava konusu edilen kredi borcu gayri nakdi kredi borcu olduğu, gayri nakdi kredi borcunun muhataplarına ödenmemiş bir alacak için açılamaması gibi durum söz konusu olamayacağı, bu durum depo talep davasının mantığı ile dahi bağdaşmadığını, Dava ve dosyaya sunulan beyan dilekçelerinde de açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili banka ile … A.Ş arasında Genel Alacaklı Cari Hesap Sözleşmesi imzalandığı ve davalı şirkete çek karnesi teslim edildiğini, Taraflar arasındaki kredi sözleşmeleri hükümleri ve davalı şirket ile diğer davalı kefillere gönderilen hesap kat ihtarnamesi ile kredi hesabı kat edildiği, davalıların sorumluluğunda bulunan çek yapraklarından kaynaklanan gayri nakdi kredi borcunun depo edilmesi talep edildiğini, Davalı şirkete çek karnesinin teslim edildiği, uhdesinde hangi çek yaprakları bulunduğu, söz konusu çek yapraklarından ne kadar gayri nakdi kredi borcunun bulunduğu diğer davalı kefilin kredi sözleşmesinden kaynaklanan nakdi ve gayri nakdi kredi borcuna kefil olduğu dosyaya sunulan bilgi ve belgilerden açıkça anlaşılmakta olmasına rağmen yerel mahkemece asgari garanti bedellerinin muhataplara ödemeden davanın açılması, davalının kefalet sözleşmesinde açık taahhüdünün bulunmaması ve sair sebeplerle davanın reddine yönelik karar verilmesinin usul ve yasa hükümleri ile bağdaşmadığını, Yerel Mahkeme davalı şirket hakkındaki davayı 678 sayılı KHK’nın 37. Maddesi kapsamında değerlendirerek doğrudan doğruya davalı şirkete dava açıldığı sonucuna varılarak ve yine dava konusu alacağın ispat edilmediğinden bahisle davalı şirket hakkındaki davayı reddettiğini, Yargıtay 12. H.D.’nin 27/11/2018 tarih 2017/7110 Esas 2018/12260 Karar sayılı ilamında; “TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil kefil olduğu borçlarda ise kayyımlığın devamı sürecinde borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidilir.” hükümlerini getirdiğini, 678 sayılı KHK’nın 37.maddesi açıkça “TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketler aleyhine takip yasağı düzenlemesi getirmemiş borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlemiştir.” denildiğinden davalıların iddiasının reddine ve yerel mahkemenin buna yönelik eksik ve hatalı kararının kaldırılması gerektiğini, Söz konusu Yargıtay kararında açıkça yer verildiği gibi KHK kapsamında getirilen yasal düzenleme kayyum atanan şirketler itibariyle takip yasağını değil borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlediğini, dava konusu ihtilaf gayri nakdi kredi borcunun depo edilmesi isteminden ibaret olduğunu, yerel mahkemece verilecek kararın infazı ve bu şirketler hakkında tahsili için açılacak takip ile yerel mahkeme huzurundaki dava farklı değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğini, dava neticesinde verilecek kararın infazı, icra edilmesi aşamasında KHK kapsamındaki takip yasağının değerlendirilmesi gerektiğini, bu itibarla dahi yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olmadığının ortada olduğunu, Davalılara gönderilen Beyoğlu … Noterliğinin 29/06/2017 tarih … yevmiye sayılı davalıların müvekkili banka ile akdettikleri kredi sözleşmeleri kapsamında bildirilen adreslerine 03/07/2017 tarihi itibariyle tebliğ edildiğini, söz konusu hesap kat ihtarnamesi içeriği itibariyle, hesapların kat edildiği dava konusu gayri nakdi kredi borçlarının depo edilmesi gerektiği hususu bildirildiğini, Yerel mahkemece emsal olarak sunulan Yargıtay kararlarına da uygun olmayan kararın hakkaniyet ilkeleri ile de bağdaşmadığını, Yerel mahkeme dosyaya sunulan bilirkişi raporunda sadece müvekkili banka aleyhine verilen tespitlere itibar edilerek davanın reddine karar verildiğini, oysa ki bilirkişi raporunda yerel mahkeme kanaatine sunulan tespitlerde dava konusu çeklerden kaynaklanan gayri nakdi kredi borcu tespit edildiğini, Yerel Mahkeme dosyaya sunulan ve bilirkişi tarafından hukuki tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmekte olan 09.08.2018 tarihli Bilirkişi Raporu’nda; “…Taraflar arasında imzalanan sözleşmede asıl borçlu ve kefilden çek depo talebinde bulunulacağına ilişkin herhangi bir maddeye rastlanılmadığı bu nedenle davalı asıl borçlu ve kefilden aşağıda belirtilen Yargıtay İçtihatları doğrultusunda çek depo talebinde bulunamayacağı, Sayın Mahkemenizce kabul görmemesi halinde …/ …/ … nolu çeklerden 4.230.00 TL, …/… nolu çeklerden 2.580,00-TL olmak üzere toplam 5 adet çekten dolayı 6.810,00-TL çek depo talebinde bulunulabileceği…”
ne dair tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Bilirkişi Raporu içeriği itibariyle 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin kefaleti başlıklı madde 37 hükmünün özel düzenlemesine dair yorum ve değerlendirmeleri haricinde genel olarak yer verilen tespit ve değerlendirmeler huzurdaki davanın sübuta erdiğini açıkça gösterdiğini, yerel mahkemenin bilirkişi raporuna karşı dosyaya sundukları itiraz ve beyanları değerlendirmeksizin karar ittihaz etmesi usul ve yasa hükümlerine uygun olmadığını, Taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesinden kaynaklanan sadece gayri nakdi kredi borcu bulunmasına ve bilirkişi tarafından … / …/ … nolu çeklerden 4.230.00 TL, …/… nolu çeklerden 2.580,00-TL olmak üzere toplam 5 adet çekten dolayı 6.810,00-TL çek depo talebinde bulunulabileceği… hususu tespit olunmasına rağmen hukuki tespit ve değerlendirmelerde bulunularak sözleşmede depo talebine ilişkin düzenleme bulunmadığından bahisle tespit edilen gayri nakdi riskin depo edilmesinin talep edilemeyeceği ifade edildiğini,Zira, bilirkişinin hukuki teknik ve değerlendirmeleri içeren konularda yerel mahkemeyi yanıltıcı bir şekilde görüş ve değerlendirme sunması, yerel mahkemesinin bilirkişinin hükme elverişli olmayan tespit ve değerlendirmelerine vaki haklı itirazlarına itibar etmeksizin davanın reddine yönelik hüküm kurması hukuken kabul edilemez olduğunu, Yerel mahkeme huzurunda ikame olunan dava gayri nakit borcun depo edilmesi olduğunu, 678 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin kefaleti başlıklı 37.maddesi kapsamında sınırlı değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi hak ve hakkaniyet ilkeleri ile dahi bağdaşmadığını, Kredi sözleşmesindeki gayri nakit borçlara ilişkin 8.04 maddesinde yer verilen düzenlemeler dahi yerel mahkeme huzurundaki davanın haklılığını açıkça göstermekte olduğunu, Kredi sözleşmesindeki gayri nakit kredi borçlarına dair açık düzenlemeler Yerel Mahkeme kararının eksik inceleme neticesinde verildiğini açıkça göstermekte olduğunu, Kredi Sözleşmesindeki açık düzenlemelere dosyaya sunulan bilirkişi raporunda da açıkça yer verilmiş olmasına rağmen Yerel Mahkeme usul ve yasaya uygun davayı reddettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, çek teminat bedelinin depo edilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı … A.Ş. ile Davalı … Tic A.Ş. arasında 26/05/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin ayrılmaz parçası olarak 100.000,00 TL limitli ve 26/05/2015 tarihli cari hesap kredi sözleşmesinin imzalandığı, dosyaya ibraz edilen 26/05/2015 tarihli GKS. ve cari hesap kredi sözleşmesinin altında davalı …’ın müteselsil kefil olarak imzasının olmadığı görülmüştür. Dosyaya davalı … ile imzalanan 4 sayfalık kefalet sözleşmesinin 1. ve 4. Sayfasının ibraz edildiği, kefalet sözleşmesinin 2 ve 3.cü sayfalarının olmadığı tesbit edilmiştir. Dairemizce davacı bankaya müzekkere yazılarak davalı …’a ait Kefalet sözleşmesinin tam nüshasının gönderilmesi istenilmiş ve kefalet sözleşmesinin gönderildiği anlaşılmıştır. Davalı …’a ait kefalet sözleşmesi incelendiğinde; Davacı … A.Ş. ile Davalı … Tic A.Ş. arasında 26/05/2015 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesini 100.000,00 TL limitle müteselsil kefil olarak davalı …’ın imzaladığı, kefaletin GKS. Uyarınca asıl borçluya kullandırılan nakdi ve gayrinakdi kredilerden doğmuş ve doğacak tüm borçları kapsadığı anlaşılmıştır. Davacı Banka tarafından Beyoğlu … Noterliğinden davalı muhataplara çekilen 29/06/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile, 6.810,00 TL. Gayrinakit çek bedelinin tebliğden itibaren 3 gün içerisinde bildirilen hesaba yatırılması talep edilmiştir. Asıl borçlu Davalı … Tic A.Ş.’ye mahkeme kararıyla atanan kayyımların yetkilerinin TMSF’ye devredildiği anlaşılmıştır. 678 Sayılı KHK’nın, TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin kefaleti başlıklı 37.maddesinin 1.fıkrasında TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edilmesi gerektiği, ikinci fıkrasında ise TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil kefil olduğu borçlarda ise kayyımlık devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidileceğinin hükme bağlandığı görülmüştür. 678 sayılı KHK’nın 37. maddesi açıkça TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketler aleyhine dava yasağı düzenlemesi getirmemiş, borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlemiştir. Somut olayda Anılan madde hükmü mahkeme kararırın infazı aşamasında icra müdürlüğünce nazara alınması gereken bir husus olup, yargılama aşamasında nazara alınması mümkün değildir. Zira borcun kaynağı olan genel kredi sözleşmesi, davacı banka ile davalı Asıl borçlu Davalı … Tic A.Ş. arasında imzalanmıştır. Dosyaya ibraz edilen GKS. Ne göre asıl borçlu davalı şirketin gayrinakdi çek depo borcundan sorumlu olduğunun düzenlendiği ve kefalet sözleşmesinde davalı …’ın gayrinakdi kredi borcundan da sorumlu olduğunun düzenlendiği, buna göre mahkemece dava konusu 6.810,00.TL gayri nakdi çek depo bedeli talebinin kabulüne, karar verilmesi gerektiği halde yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüre karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/05/2019 tarih ve 2017/1172 Esas 2019/470 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 1-Davanın KABULÜ ile; 6.810,00 TL. Gayrinakdi çek depo bedelinin davalılardan tahsili ile davacı banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Alınması gereken 465,19.TL harçtan, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 116,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 348,89.TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 152,30.TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 159,70.TL tebligat / posta gideri ile 600,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 759,70.TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına, 6-Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davacı lehine hesap ve takdir olunan 4.080,00.TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-Davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 10-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş masrafı olmak üzere; toplam 152,80.TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 11-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.