Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/231 E. 2019/1518 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/231
KARAR NO : 2019/1518
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/1044 Esas – 2018/1013 Karar
DAVA : Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ : 06/11/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi olan … iş akdinin davalı şirketlerin tasfiyesi aşamasında haksız olarak feshedildiğinin ve bu nedenle İstanbul 5. İş Mahkemesi’ nin 2008/660 Esas sayılı dosyasında “İşçi Alacağı” davası açıldığını, bu davaya rağmen işveren şirketlerin tasfiyesinin usulsüz şekilde kapatıldığını, her iki şirketin ihyası için İstanbul 45. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2012/216-250 sayılı ilamı ile her iki şirketin ihyasına karar verildiğini ancak İstanbul 5. İş Mahkemesi’ nin 2008/660 Esas sayılı dosyasında dava takip edilmediğinden “Davanın açılmamış sayılmasına” karar verildiğini, bu defa müvekkilleri tarafından aynı konuda İstanbul 23. İş Mahkemesi’ nin 2014/171 Esas sayılı davasının açıldığını, yargılama aşamasında ve 15/11/2017 günlü oturumda terkin olunan şirketlerin ihyası için süre verilmesi üzerine bu davanın açıldığını, işçi alacaklarına ilişkin davanın varlığına rağmen tasfiyenin sonlandırılmasının hukuka aykırı olduğunu, TTK’nın 547 maddesi gereğince ek tasfiyenin gerekli olduğunu, işçi alacağı davasının görülebilmesi ve hükmedilecek alacağın tahsili için buna ihtiyaç olduğunu belirterek terkin olunan her iki şirketin ihyasına ve ek tasfiye işlemlerinin yapılabilmesi için şirketlere tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı … Sicil Memurluğu vekili cevap dilekçesinde özetle; Yapılan işlemlerin olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’ nın 34. maddesi ile ticaret sicil tüzüğünün 28. maddesi hükümlerine uygun bulunduğunu, sicil müdürlüğünün yasal şartlar oluşmuşsa tescil kararı verdiğini, tasfiye memuru tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmasının memurun sorumluluğunu gerektirdiğini, tasfiye memurlarının alacaklıların haklarını korumakla yükümlü olduklarını, eksik işlerin varlığı halinde şirket kaydı sicilden terkin edilse bile terkin işleminin iptali ile şirket tüzel kişiliği ihya olunarak yeniden tasfiye sürecine geçilebileceğini, tasfiye memurunun işlemlerinin eksik bırakıldığının tespitinin kendilerince yapılmasının mümkün olmadığını, mahkemenin kararına uyulacağına, yasal hasım konumunda olup davanın açılmasına sebebiyet verilmediğinden yargılama giderleri ile sorumlu tutulmamalarına karar verilmesini istemiştir. Davalı tasfiye memuru vekili cevap dilekçesinde özetle; Şirketlerin 2009 yılında tasfiye edilerek ortadan kaldırıldığını, 818 sayılı BK hükümlerine göre sicil kayıtlarının silindiğini, 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 16/10/2018 tarih ve 2017/1044 Esas – 2018/1013 Karar sayılı kararı ile; ” Davacılar tarafından açılmış bulunan İstanbul 23.İş Mahkemesinin 2014/171 Esas sayılı dava dosyası nedeniyle bu davayı açmakta hukuki yararının ve taraf olma ehliyetinin bulunduğu kabul edilmiştir. Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik Ticaret Sicilinden terkin edilse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez. Getirtilerek incelenen İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2014/171 Esas sayılı davasına ilişkin dava dilekçesi ve son oturum tutanağına göre; terkinine karar verilen …TİCARET LTD. ŞTİ. ve … LTD. ŞTİ.’ ne karşı davacılar tarafından işçi alacaklarıyla ilgili olarak dava açıldığı, şirketlerin tüzel kişiliğinin terkin olması nedeniyle, tebligat yapılamadığı, taraf teşkilinin sağlanamadığı belirlenmiştir. Daha önce davacıların miras bırakanı tarafından İstanbul 5. İş Mahkemesi’nin 2008/660 Esas sayılı dosyasında dava açılmış ise de; takipsiz bırakılması nedeniyle bu davanın 09/07/2014 tarihi itibariyle “açılmamış sayılmasına” karar verildiği, dosya içinde bulunan örneğinden anlaşılmaktadır. İstanbul 45. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/216-250 sayılı ilamı ile tasfiye halindeki davalı şirketlerin ihyasına karar verilmiş ise de; bu karar İstanbul 2. İş Mahkemesi’ nin 2008/288 ve İstanbul 5. İş Mahkemesi’nin 2008/660 Esas sayılı dosyaları bakımından verilmiştir. Anılan dosyada yargılama sürdürülmeyip davanın açılmamış sayılması kararı verildiğinden ihya kararının da konusu kalmamıştır. Açıklanan nedenlerle; mahkememizde görülmekte olan dava yönünden davacıların hukuki yararının bulunduğu ve İstanbul 23. İş Mahkemesi’nin 2014/171 Esas sayılı dosyası ile ilgili olarak yeniden karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Getirtilerek incelenen ticaret sicil kayıt örneklerine göre, tasfiye halindeki … TİCARET LTD. ŞTİ.’ nin tasfiyesinin 31/05/2007 tarihi itibariyle sonlandırılarak sicilden terkin edildiği, tasfiye halinde … LTD. ŞTİ.’ nin tasfiyesinin ise 31/03/2008 tarihinde sonlandırılarak ticaret sicilinden terkin olunduğu ve tüzel kişiliklerinin usulsüz şekilde sona erdirildiği anlaşılmaktadır. İhyası istenilen şirketlerin tasfiyelerinin sonlandırıldığı tarihte davacıların murislerinin ödenmemiş alacak hakkının bulunduğu iddia edilmektedir. Tasfiye memurları alacaklıların haklarını korumakla yükümlüdür. İstanbul 23. İş Mahkemesi’nde görülmekte olan davanın sürdürülebilmesi için şirketlerin terkin kaydının kaldırılarak yeniden ticaret siciline yazılmaları ve ek tasfiye sürecinin başlatılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur. Zaman aşımı savunmasının da asıl davanın görüldüğü mahkemede yapılması gerekir. Ek tasfiye yönünden zaman aşımı söz konusu değildir. Şirketlerin tasfiye halinde olduğu ve tasfiyenin sonlandırılarak sicilden terkin edildiği belirlenmiştir. Şirket tasfiye halinde olmakla ihyası ile yeniden tasfiye haline sokulması ve tasfiye memuru atanması gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’ nın 547/2 maddesi gereğince açıklanan şekilde “ek tasfiye” için şirketlerin yeniden tesciline ve şirketi temsilen …’ un tasfiye memuru olarak atanmasına, bu kararın tescil ve ilanına karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı … Sicil Memurluğunun yasal hasım konumunda olduğu, dava açılmasına sebebiyet vermediği anlaşılmakla; yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamıştır. … ” gerekçeleri ile; ” Davanın KABULÜNE, İstanbul 23 İş Mahkemesi’ nin 2014/171 Esas sayılı dosyasında yargılamanın yürütülebilmesi için İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … Sicil numarasında kayıtlıyken terkin edilen tasfiye halinde … LTD. ŞTİ ile … sicil numarasında kayıtlıyken terkin edilen …LTD. ŞTİ.’nin yeniden ticaret siciline TESCİL VE İLANLARINA, Her iki şirkete tasfiye memuru olarak … atanmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı Tasfiye Halinde …Tic. Ltd. Şti. Tasfiye …vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Tasfiye Halinde … Tic. Ltd. Şti. Tasfiye Memuru … vekili istinaf dilekçesinde özetle; İşbu davanın, hukukumuzun en önemli ve olmazsa olmaz ilkelerinden birisi olup, her türlü yargılamada göz önünde tutularak dikkate alınması gereken hukuki yarar unsurundan tümüyle mahrum olduğunu, Davacı tarafın bu dava ile varmak istediği hedefin, bundan 10 yıl evvel tasfiye edilerek ortadan kaldırılmış olan, diğer bir ifade ile 10 yıllık mutlak zamanaşımı sebebi ile hukukumuzdaki tanımı” yok hükmünde” olarak adlandırılan münfesih şirketlerde oluştuğunu düşündüğü hak ve alacaklarının tahsili imkanınını elde edebilmek olduğunu, Somut olayda zaman aşımının süresini 10 yıl olarak düşünmeye de ihtiyaç olmadığını, 4857 Sayılı İş Kanunu’ nun kıyasen uygulanması gerektiğini savunan görüşe göre; kanunun 32. maddesindeki ücret alacaklarının zaman aşımına tabi olduğunu belirten hükmün, burada da uygulanması gerektiğini, bu durumda hukuki yarar unsurunun zaman aşımı süresi ile doğrudan ilişkili olduğunu, zaman aşımına uğramış olaylarda ihya kararlarının uygulanmasının da imkansız hale gediği varsayımı ile hareket edildiğinde, verilen ihya kararının uygulanması ile birlikte hukuki yarar unsurunun ortadan kalktığı gerçeğinin ortaya çıktığını, diğer bir görüşe göre, BK’ nun 126/3 maddesine göre işçi ücretlerine ilişkin davaların 5 yılık zaman aşımına tabi olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından hukuki yarar unsuru yönünden herhangi bir inceleme yapılmadığını, bu hususun önemli bir eksiklik olduğunu ve bozma sebebi olduğunu, Davalı şirketlerin, bundan 10 yıl evvel tasfiye edilip ortadan kaldırılmış olduklarının Ticaret Sicil Kayıtları ile sabit olduğunu, on yıllık bir sürenin ise hukukumuzda mutlak zaman aşımı süresi olduğunu, dolayısıyla huzurdaki davanın açıldığı tarihte ortada ne bir davalı şirket hükmi şahsiyeti, ne de böyle bir hükmi şahsiyete ait maddi varlık bulunmadığını, böyle bir tabloda görülen davada ne gibi bir hukuki yarar unsurunun bulunduğunun sorgulanması gerektiğini, İlk Derece Mahkemesi’ nin davalı her iki şirketin de geçmişte yönetim kurulu başkanı olan … tasfiye memuru olarak atama kararının da yanlış olduğunu, tasfiye memurluğunun her şeyden önce alacaklıların haklarını koruyup kollama görevi ile donatılmış olduğunu, oysa … karşıt konumdaki bir kimse olduğunu, dolayısıyla kendisine böyle bir görevin verilmesinin, ortaya yetki çatışmasının çıkmasına sebep olacağını, Yerel Mahkemenin bu tasarrufunun da müesses uygulamaya, usule ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 16/10/2018 tarih ve 2017/1044 Esas – 2018/1013 Karar sayılı kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasına, bu meyanda söz konusu ilamın akçalı hükümlerine ilişkin hususlarda icranın istinaf incelemesi sonuna kadar geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK.nun 547. maddesine dayanan ihya davasıdır. Davacıların (mirasçı sıfatıyla) ihyası istenen şirketlere karşı İstanbul 23. İş Mahkemesi’ nin 2014/171 E sayılı dosyasında işçi işveren ilişkisinden kaynaklanan tazminat davası açtıkları, davanın 15/11/2017 tarihli duruşmasında mezkur şirketlerin ihyasına yönelik dava açılması için davacılar vekiline süre verildiği, davanın buna istinaden açıldığı anlaşılmaktadır. İhyası istenen şirketlerin, davadan önce tasfiye edilerek sicilden terkin edildikleri sabittir. Davalılar davada hukuki yararın olmadığını, davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını istinafen öne sürmektedir. Davacıların iş mahkemesinde açtıkları dava, tasfiyeden sonra olup, İş Mahkemesinde görülen davanın yürütülüp sonuçlandırılmasını temin için ihya davasını açmada davacıların hukuki menfaatleri vardır. Taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, İş Mahkemesinde değerlenderilebilecek hususlar olup, istinaf nedenleri yerinde olmadığından; istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı Tasfiye Halinde … Tic. Ltd. Şti. Tasfiye Memuru … istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tasfiye memuru tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tasfiye memuru tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davalı tasfiye memurundan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı tasfiye memuru üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.