Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2309 E. 2021/1565 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2309 Esas
KARAR NO: 2021/1565 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2019
NUMARASI: 2017/209 Esas 2019/310 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı müvekkili aleyhinde başlatılan … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yatacak olan bedeli dava sonuçlanıncaya kadar alacaklıya ödenmemesi için İİK 72. Maddesi gereğince, takdir edilecek teminat mukabilinde ihtiyatı tedbir kararı verilmesini, açıklanan ve duruşmalar sırasında ortaya çıkacak sebeplerden dolayı, menfi tespit davamızın kabulü ile kötü niyetle açılan takibin durdurulması akabinde iptalini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyasına konu 25.09.2014 tarihli 11.10.2016 vade tarihli 50.000,00-TL bedelli senedin teminat senedi olduğunun tespitine ve teminat senedi ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamayacağından takibin iptalini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına dayanak teşkil eden senetten dolayı ve müvekkilin nakliye hizmeti sebebiyle takip tarihi itibari ile muaccel bir borcunun da bulunmaması dikkate alınarak müvekkilin borçlu olmadığının tespitini, kötü niyetle hareket ederek müvekkilin ticari hayatında onarılmaza zararlar veren davalı/davalıların %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, husumet yönünden reddini, bu yönden reddedilmeyerek esasa girilmesi halinde hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olması nedeniyle davacının tüm taleplerinin reddini, haksız ve hukuka aykırı olarak verilen ihtiyatı tedbirin kaldırılmasını, kötüniyetli ve haksız şekilde işbu davayı açan ve müvekkilin alacağına geç ulaşmasına ve dolayısıyla zararına neden olan davalı/borçludan alacağın %20’si oranında tazminatın alınarak müvekkile verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/04/2019 tarih ve 2017/209 Esas – 2019/310 Karar sayılı kararında; ” …Yargılama kapsamında toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; huzurdaki davada uyuşmazlığın; İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına dayanak 11/10/2016 tarihli 50.000,00-TL bedelli bononun teminat bonosu niteliğinde olup olmadığı, davacı keşidecinin takip tarihi itibariyle davalılara borçlu olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Somut olaydaki davacı iddiası kapsamında takibe dayanak bononun teminat bonosu olup olmadığının tespiti bakımından, bononun ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerdiği, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacının bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlamasının gerektiği, senet metninde ya da arkasında “teminat senedidir” ibaresinin yer almasının senedi teminat senedi haline getirmeyeceği, teminatın neye ilişkin olduğunun açıkça belirtilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Davacının keşideci sıfatı ile imzası bulunan bono incelendiği vakit, ihdas sebebinin belirtilmediği ve arka yüzünde ”Bu senet teminat senedidir” ibaresi ile birlikte taşımanın yapıldığı araca ait olduğu belirtilen … plakasının yazılı olduğu görülmekle bononun teminat bonosu niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca davalı şirketin senedin cari hesaptan kaynaklanan alacağa istinaden düzenlendiği savunmasını ileri sürmekle taraflar arasındaki temel ilişkinin değerlendirilmesinin gerektiği sonucuna varılmıştır. Bilirkişiler vasıtası ticari defterler ve banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde davacı tarafın; davalı /bono lehtarı şirket ile diğer davalı/bono hamili şahsın yetkilisi olduğu dava dışı şirket (…) ile ticari ilişki içerisinde olduklarının tespit edildiği, bononun davacı ve davalı defterlerinde kaydı görünmediği gibi davacının davalı tarafa borçlu olduğunu gösterir ticari kayda da rastlanılmadığı, bu haliyle teminat senedinin bedelsiz kaldığının anlaşıldığı, davalı lehtar şirket ile davalının yetkilisi olduğu dava dışı şirketin (…) faaliyet alanlarının ve şirket adreslerinin birebir aynı olması, davacı ile her iki şirketin de nakliye taşımacılığı noktasında ticari ilişki içerisinde olması, davacının dava dışı … şirketinden alacaklı görünmesi ve aralarındaki takip/ dava dosyaları da göz önünde bulundurulduğunda organik bağın hasıl olduğu, davalı hamilin bononun teminat vasfında ve bedelsiz olduğu hususlarında bilgi sahibi olup, bu nedenle başlatılan icra takibinde kötü niyetli olduğunun kabulünün gerekeceği sonuç ve kanaatine varılmakla; davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına dayanak 11/10/2016 tarihli 50.000,00-TL bedelli bono yönünden davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, davalıların %20 kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir…”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına dayanak 11/10/2016 tarihli 50.000,00-TL bedelli bono yönünden davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, davalıların %20 kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı … Şti. yönünden; Mahkemenin müvekkili şirketin davada taraf ehliyeti olmadığı hususunu dikkate almaksızın hatalı şekilde değerlendirme yaparak kararını oluşturduğunu, dilekçelerinde de ayrıntılı şekilde ifade etmiş oldukları gibi müvekkili şirketin bu davada taraf olarak gösterilmesi hukuka aykırı olduğu, işbu davanın icra takibinden sonra açıldığı ve söz konusu icra takibinin alacaklısının işbu davanın davalılarından …, borçlusunun da davacı … olduğunun tartışmasız olduğunu, bu haliyle bir kez daha ifade etmek gerekir ise hukuki yarar şartının gözetilmesi, işbu davanın davalısının da takip alacaklısı olması gerektiğini, müvekkili şirketin bizatihi kendisinin de borçlu olduğu takipten dolayı işbu menfi tespit davasında davalı olabilmesi hukuken mümkün olmadığını, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 15352/870, 26.01.2012 tarihli kararı) Mahkemenin bilirkişi heyetince kök rapora taraflarınca yapılan itiraz ve beyanlarını hiçbirini ek raporda dikkate alınmamış olmasına rağmen bu eksiklikler giderilmeden kararını oluşturduğunu, mahkemenin taraf vekillerinin itirazlarına ilişkin tetkik yapılması yönünde ara kararı bulunmasına rağmen buna riayet etmemesi kararın hatalı olmasına sebep olduğunu, Karara dayanak olan ek bilirkişi raporu usulen eksik ve hatalı olduğu gibi içerik açısından da aynı şekilde eksik ve hatalı olduğunu, zira bilirkişi heyetinin davacı tarafından sunulan ticari kayıtların a priori olarak doğru olduğu yönündeki kabulü tamamen hukuka aykırı olduğunu, ek raporun 3. Sayfasında davacının müvekkili şirket …’ten alacaklı olduğu ve bu yönde icra takibin varlığına ilişkin sanki kesin bir borç varmış gibi değerlendirme yapıldığını, ancak taraflar arasında Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2017/983 E. Numaralı dosya ile sürdürülen itirazın iptali davasında müvekkili şirket …’in, işbu davanın davacısı …’a herhangi bir borcu bulunmadığı tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede tespit edildiğini, Davacı işbu davada tüm iddiasını kendilerinin alacaklarının tahsili amacıyla müvekkili şirkete yönelik bir icra takibi başlatmaları üzerine, müvekkili şirketin intikam amacıyla kendisinde bulunan senedi ciroladığı ve tüm tarafların kötü niyetli şekilde olmayan bir borcu tahsil etmeye çalıştıkları üzerine temellendirdiğini, ancak Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/983 E. Sayılı dosyasında yapılan yargılamada gelinen noktada müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığı yönündeki tespitler ışığında davacının tüm iddiasının temel dayanağı çöktüğünü, Bu kadar ciddi gerekçe ve arada bu kadar çok ihtilaf varken Mahkemenin %20 kötü niyet tazminatına hükmetmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı … yönünden; Mahkemenin kararına dayanak olan ek bilirkişi raporunun sonuç bölümünde a ve b bentleri olarak iki madde yazıldığı, bu bentlerin vardığı sonuçlar birbiri ile tamamen çelişkili olduğunu, “a” bendinde müvekkili … için “kötü niyetin bulunduğu hususlarının geçerli delile ispat edilmediği” b bendinde ise ” dava konusu bonoyu devraldığı sırada iyi niyetli olduğunun da kabününe olanak bulunmadığı” şeklinde iki tamamen farklı değerlendirme aynı anda yazılabildiğini, bu kadar büyük çelişki içeren bilirkişi raporunun karara dayanak olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkili …’ın … şirketinin yetkilisi olmasının ve diğer davalı ile aynı adreste faaliyet göstermesinin işbu menfi tespit davasında iyi niyet bağlamında değerlendirilmesi tamamen hukuka aykırı olduğunu, zira bu husus bilirkişi raporunda ” …Elbette …’ın tek başına taşıma işi ile iştigal etmesi ve şirket ortağı olması iyi niyetli olmadığını gösterecek bir durum olmamakla” şeklinde açıkça ifade edilmiş olmasına rağmen davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkeme gerekçeli kararında “… senet metninde ya da arkasında “teminat senedidir” ibaresinin yer almasının senedi teminat senedi haline getirmeyeceği, teminatın neye ilişkin olduğunun açıkça belirtilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Davacının keşideci sıfatı ile imzası bulunan bono incelendiği vakit, ihdas sebebinin belirtilmediği ve arka yüzünde ”Bu senet teminat senedidir” ibaresi ile birlikte taşımanın yapıldığı araca ait olduğu belirtilen … plakasının yazılı olduğu görülmekle bononun teminat bonosu niteliğinde olduğu anlaşılmıştır….” şeklinde gerekçe belirtildiğini, Ancak sadece plaka yazılmış olması söz konusu senedin teminat senedi olarak kabulünü sağlaması mümkün olmadığı mahkemenin bu gerekçesi yerinde olmadığı, tüm beyanlarda dile getirmiş oldukları üzere davacının takibin dayanağı olan senedin teminat senedi olduğunu yazılı belge ile ispat etmesi gerekmekte ve bu türden bir belge davacı yanca dosyaya sunulamadığını, … ile davacı arasındaki hesap hareketleri bu davanın konusu olmadığı halde Mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verildiğini, ancak bu mantık çerçevesinde müvekkilimin taşıma alanında iştigal eden bir şirkette yetkili olması taşımacılık alanında faaliyet gösteren hiçbir kişinin senedini hukuka uygun bir şekilde elinde bulunduramayacağı gibi bir sonuca varılmasına sebep olacağını, karar bu nedenle de yerinde olmadığını, Bu kadar ciddi gerekçe ve arada bu kadar çok ihtilaf varken Mahkemenin %20 kötü niyet tazminatına hükmetmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına dayanak bonodan kaynaklı İİK. 72 Maddesi uyarınca açılan menfi tesbit davasıdır. Mahkemece, davanın KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına dayanak 11/10/2016 tarihli 50.000,00-TL bedelli bono yönünden davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, davalıların %20 kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyasındaki takibe dayanak bono incelendiğinde, 25/09/2014 keşide tarihli, 11/10/2016 vade tarihli, 50.000,00 TL. Bedelli bononun keşidecisinin davacı …, lehtarın davalı … Şti. Ve lehtar tarafından bononun ciro edilerek davalı …’a verildiği, bononun arka yüzünde ” bu senet teminat senedidir, …,” plakasının yazılı olduğu, senedin neyin teminadı olduğuna dair ve senedin ne için verildiğine dair ibarenin yazılı olmadığı görülmüştür. Davacı vekili dava dilekçesi ve yargılama aşamasında verdiği beyan dilekçeleri ile; Davalı … Şti. İle davalı …’ın yetkilisi olduğu dava dışı … Şti.’nin sicil kayıtlarına göre … yolu … Merkezi No: … Büyükçekmece-İstanbul adresinde faaliyet gösteren nakliye şirketi olduğu ve faaliyet konularının aynı olduğu, Eylül 2014 – Mart 2016 dönemleri arasında çocuk bezi ve deterjan türü ürünlerinin taşınması konusunda davalı … Şirketi ve diğer davalı …’ın yetkilisi ve sahibi olduğu … Şirketi’ne nakliye hizmeti sunduğu, nakliye hizmetinde malların taşınması, zayii olması veyahut zarar görmesi karşısında davalı … şirketine 50.000,00TL bedelli, vade tarihi boş, nakliye hizmetinde kullanılacak aracın plakası belirtilerek -TEMİNAT SENEDİ- verildiğini, davacı müvekkili ile davalı yanlar arasındaki ticari ilişki sonra erdikten sonra davaya konu teminat senedinin defaatle talep edildiği halde, ısrarla talep edilen teminat senedinin türlü ve soyut gerekçelerle iade edilmediğini, davacı müvekkili tarafından davalı … şirketine verilen teminat senedinin boş kısımlarının doldurularak, cirolanmak suretiyle … şirketinin yetkilisi …’a senedin verildiği ve … tarafından haksız ve kötü niyetle, icra takibine konulduğunu beyan etmiştir. Davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile, davacı ile arasında geçmiş yıllardan gelen ticari ilişki olduğu, davaya konu senedinde bu ticari ilişkiden doğan alacağa istinaden davacı tarafından verildiği, kendisininde diğer Davalı …’a ait şirket arasında taşımacılık işi ile ilgili ticari ilişki olduğunu, diğer davalıya ait şirketin müvekkiline ait şirkete araç kiraladığını, bu kiralama ilişkisinden kaynaklı borcuna binaen senedi cirolayarak diğer davalıya verdiğini beyan etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin ortağı olduğu …Şirketi ile diğer davalı şirket arasında araç kiralama, hizmet satın alma gibi çeşitli ticari ilişki olduğunu, davaya konu senedi de diğer davalı şirket tarafından araç kiralama nedeniyle doğan borcuna karşılık cirolanarak verildiğini, senedin kıymetli evrak olduğunu, davacının bonoda bedelsizlik iddiasını ve teminat senedi olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerektiğini beyan etmiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemesi gözetildiğinde; davalılar vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda bu iddiaların değerlendirildiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetildiğinde; Davacının keşideci sıfatı ile imzası bulunan bono incelendiği vakit, ihdas sebebinin belirtilmediği ve arka yüzünde ”Bu senet teminat senedidir” ibaresi ile birlikte taşımanın yapıldığı araca ait olduğu belirtilen … plakasının yazılı olduğu görülmekle bononun teminat bonosu niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca davalı şirketin senedin cari hesaptan kaynaklanan alacağa istinaden düzenlendiği savunmasını ileri sürmekle taraflar arasındaki temel ilişkinin değerlendirilmesinin gerektiği sonucuna varılmıştır. Bilirkişiler vasıtası ticari defterler ve banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde davacı tarafın; davalı /bono lehtarı şirket ile diğer davalı/bono hamili şahsın yetkilisi olduğu dava dışı şirket (…) ile ticari ilişki içerisinde olduklarının tespit edildiği, bononun davacı ve davalı defterlerinde kaydı görünmediği gibi davacının davalı tarafa borçlu olduğunu gösterir ticari kayda da rastlanılmadığı, bu haliyle teminat senedinin bedelsiz kaldığının anlaşıldığı, davalı lehtar şirket ile davalının yetkilisi olduğu dava dışı şirketin (…) faaliyet alanlarının ve şirket adreslerinin birebir aynı olması, davacı ile her iki şirketin de nakliye taşımacılığı noktasında ticari ilişki içerisinde olması, davacının dava dışı … şirketinden alacaklı görünmesi ve aralarındaki takip/ dava dosyaları da göz önünde bulundurulduğunda organik bağın hasıl olduğu, davalı hamilin bononun teminat vasfında ve bedelsiz olduğu hususlarında bilgi sahibi olup, bu nedenle başlatılan icra takibinde kötü niyetli olduğuna yönelik mahkeme kabulünün dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davalılar vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.415,50.TL istinaf karar harcından, istinaf eden … LTD. ŞTİ. tarafından peşin olarak yatırılan (44,40.TL + 810,00.TL=) 854,40.TL ‘nin mahsubu ile bakiye 2.561,10.TL’nin bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.415,50.TL istinaf karar harcından, istinaf eden … tarafından peşin olarak yatırılan (44,40.TL + 853,88.TL=) 898,28.TL ‘nin mahsubu ile bakiye 2.517,22.TL’nin bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/11/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.