Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2303 E. 2021/1564 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2303 Esas
KARAR NO: 2021/1564 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2016/135 Esas 2019/447 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilin … plaka numaralı, … marka, … tip, 2012 model taşıtı … A.Ş. markası olan … Değerlendirmenin internet sitesindeki İlana istinaden yetkili satıcı … A.Ş.’den 04/09/2015 tarihinde satın aldığı, taşıtın 1 yıl standart garantiye sahip olduğu, ekspertize tabi tutulduğu, 78.000km’de olduğu, bakımlarının yapılmış olduğu, taşıtın 13/10/2015 tarihinde seyir halinde iken soğutma suyu uyarısı vererek stop ettiği, çekici ile 83.577 kilometrede iken … Avcılar Servisine çekildiği, motor yağma soğutma suyu karıştığından motorun değiştirilmesi gerektiğinin belirtildiği, 16.715,-Avro karşılığı 54.051,70TL onarım bedeli ve 2.000-TL ruhsat yenileme bedeli olmak üzere 56.051,70TL masraf oluştuğu, bedelin taşıtın 2. el değerine yaklaştığı, müvekkilin bu sırada taşıtın 78.233 kilometrede iken 10/11/2014 tarihinde … Avcılar Servisine girdiği, soğutma suyu sisteminde kaçak tespit edildiği, müşteri tarafından onanma onay verilmeyerek teslim alındığı bilgisinin Öğrenildiği, 5 ay ve 200km sonra, 15/04/2015 tarihinde 78.440 kilometrede iken yolda kalan taşıtın aynı servise çekildiği, silindir kapağının söküldüğü, kapak contasının yanmış olduğu, motor değişiminin gerektiğinin anlaşıldığı, taşıt sahibinin motoru kendi imkânlarıyla tamir ettirildiği hususunun öğrenildiği, yapılan müracaata olumsuz cevap alındığı, İhtarname gönderildiği, …un İhtarnameye olumsuz cevap verdiği, …in yanıt vermediği, satışın ayıplı olduğu, taşıt alımı için 15.500,-TL peşinat ödendiği, bakiye miktar için … A.Ş.’den kredi alındığı, ödemelerin devam ettiği, 48.200,-TL kredi bedeli için 66.926,14TL maliyet oluştuğu, 850,12TL ZMM, 2.909,57TL Kasko ve muhtelif tarihlerde toplam 5.222,10TL kiralama masrafı yaptığı açıklanarak fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla, 100,-TL kredi sözleşmesi ve nakit olarak ödenen miktar için, 100,-TL sigorta bedeli ve masraflar için, 100,-TL kazanç kaybı için olmak üzere şimdilik 300,-TL’nın faizi, vekâlet ücreti ve mahkeme masraflarıyla birlikte müteselsilen tahsili talebiyle dava açıldığının belirtildiği,Dava dilekçesi ekinde … marka, …, … tip, 2012 model, 82,100 kilometredeki, 63.900,-TL bedelli, … aracı, ekspertiz raporu olduğu belirtilen yetkili satıcı …in web sayfası çıktısı, 83.457 kilometredeki taşıt gösterge paneli fotoğrafı, ekspertiz web sayfası çıktısı, KDV dahil 63.000-TL bedelli, … tarafından düzenlenmiş, 04/09/2015 tarihli taşıt faturası, … Garantisi web sayfası çıktısı, Satış Ekspertiz ve Teslimat Formu, e-posta yazışmaları, 18/11/2015 tarihli davalı taraflara çekilmiş İhtarname, 30/11/2015 tarihli … firması cevabi İhtarnamesi, … plaka numaralı taşıt onarım bedelinin KDV hariç 45.806,52TL ve ruhsat masrafının 2.000,-TL olacağına dair teklif, taşıt servis geçmişi dökümü, yazılım çıktıları, motor fotoğrafları, taşıt kiralama faturaları, Kasko ve ZMM Sigorta Poliçeleri, Kredi Sözleşmesi ve ödeme dökümü ile çekici ödeme belgesinin yer aldığı,davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, dava evrakının taraflarına tebliğ edilmediği, usul ve husumet itirazında bulunulduğu, derhal ihbar şartının yerine getirilmediği, taşıtın grup dışı firma olması nedeniyle servis kayıtlarına ulaşılamadığı, ikaz lambası yanmasına rağmen taşıtın kullanılması nedeniyle garanti kapsamı dışında kaldığı, … bilgilerinin aktarıldığı, … Garanti Sözleşmesi maddeleri İzah edildiği, faiz talebinin uygun olmadığı, tazminat talebinin reddi gerektiği, taşıtın iadesinde gözetilecek hususların açıklandığı,davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 28/05/2019 tarihli dilekçesi ile talep miktarını arttırmış, harç tamamlanarak davalıya tebliğ edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/07/2019 tarih ve 2016/135 Esas – 2019/447 Karar sayılı kararında; “….Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, ayıplı satım nedeniyle sözleşmeden dönülmesi sebebiyle zararların tazmini istemine ilişkindir. … plakalı araç 04.09.2015 tarihinde 82.100 km/sa değerindeyken 63.000 TL bedelle … A.Ş. Tarafından davacıya satıldığı, satılmadan önce aracın … A.Ş. İnternet sitesinden ilan edildiği, dosyaya sunulan ” … opsiyonel Garanti Belgesi” ve ayrıca satış ekspertiz ve teslimat formlarının incelenmesi sonucu davalı …’in yapılan satıştan sorumlu olduğu ve husumet itirazının kabulünün mümkün olmadığı, her iki davalının da satış ve sonrasında oluşan zararlardan sorumlu olacağı, yaptırılan iki ayrı bilirkişi incelemesi sonucunda araç 04.09.2014 tarihinde davacıya satıldığında gizli ayıplı olduğu hususu her iki raporda da örtüşen nokta olup net bir şekilde tespit edilmiştir. Alınan son bilirkişi heyet raporunda tüm teknik konular tek tek ve ayrıntılı olarak tartışılmış olup buna göre 10.11.2014 tarihinde aracın silindir kapalı contasının arızalanmış olduğunun tespit edildiği, davacıdan önceki sahibinin onay vermemesi nedeniyle aracın tamir edilemediği, arızalı şekilde aracın satım tarihine kadar 9 ay 24 gün 3.867 km kullanıldığı aracın çok büyük oranda hasara uğramış olup satım anında düşük performansla da olsa yürür vaziyette olduğu fakat satış tarihinde davalıların gerekli özen ve dikkati göstererek araçtaki tamiri yaptırıp parçaları değiştirmeleri gerekirken bunun yapılmadığı, her ne kadar birinci bilirkişi raporunda davacıya da %50 kusur izafe edilmiş ise de satım anında aracın zaten çok büyük oranda hasarlı olup davacı yeterli tedbiri almış olsaydı bile durumun değişmeyeceği ortada olduğundan davalıların tüm zararı karşılamakla yükümlü oldukları, bu nedenle en son alınan bilirkişi raporuna Mahkememizce itibar edildiği, aracın sovtaj değeri düşüldükten sonra hasar tutarının 53.000 TL olup aracın pert olarak kabul edilmesinin daha ekonomik olduğu, çekilen kredi davacının kendi malvarlığına ilişkin tercihi olup davalıların bu kredi zararından sorumlu tutulamayacakları, aracın onarım süresinin ortalama 14 gün olduğu hesaplandığında ikame araç bedelinin 1.400 TL olup davalıların bundan sorumlu oldukları, ZMMS yönünden kullanılmadan kalan kısmının sigorta şirketinden talep edilebileceği, davalıların sorumlu olmadığı, kasko poliçesinin bozulması nedeniyle istenen zarar talebi yönünden yeni araç alındığında poliçenin aktarılma şansı olduğundan bu zarar talebinin reddine karar vermek gerektiği davacının toplamda 54.400 TL tazminat talep edebileceği anlaşılmakla açılan davanın kabulüne kara vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE, 53.000,00 TL araç bedeli ve 1.400,00 TL ikame araç bedeli olmak üzere 54.400,00 TL maddi tazminatın 18/11/2015 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, ZMMS, Kasko poliçesi zararları, kazanç kaybı zararlarına ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı … Tic. A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme dosyasında eksik değerlendirme ile tesis edilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davada müvekkilinin sorumluluğu bulunmamakta olup, davacı taleplerinin kabulü için gerekli teknik ve yasal koşulların oluşmadığını, Belirsiz alacak davası usul ve yasaya aykırı olduğundan davanın usulden reddi gerekmekte iken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Dava dilekçesi ile talep edilen araç bedeli ile araç kiralama bedeli, zorunlu trafik sigortası, kasko bedeli ve kredi masrafı miktarı açıkça belirtilmesine karşın, ‘Sonuç ve İstem’ kısmında fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 300,00 TL talep edilmişse de, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. Maddesi uyarınca belirsiz alacak davası açılamayacağını, nitekim davacının davanın açıldığı tarihte tüm alacak kalemlerinin miktarını net olarak bilmekte veya bilmesi gerekmekte olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.06.2015 T. 2015/22-1052 E. 2015/1612 K.) Davanın usulden reddi gerekmekle birlikte, davacı tarafça belirtildiği üzere davacı, uyuşmazlık konusu aracı … şirketinin internet sitesinde görmüş ve diğer davalı ‘…’ firmasından satın aldığını, dolayısıyla müvekkili şirket, satış sözleşmesinin kurulması safhasına katılmadığını, müvekkili … A.Ş.’nin söz konusu aracın satıcısı, üreticisi, ithalatçısı ya da kredi vereni olmadığını, … yetkili satıcısı diğer davalı ‘…’ kendi nam ve hesabına ayrı, bağımsız tüzel kişi olarak araç alım satımı yapmakta olup, davacı ile müvekkili şirket arasında sözleşmesel veya başka bir şekilde aracı garanti altına alan fiili veya hukuki bir ilişki mevcut olmadığını, bu doğrultuda müvekkilinin sorumluluğuna gidilmesi mümkün olmayıp, işbu davanın genel hükümler uyarınca satıcı sıfatı bulunmayan müvekkiline yöneltilme kabiliyeti bulunmadığını, bu nedenle müvekkili hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini, Gerek Ticaret Kanunu mevzuatı ve gerekse Borçlar Kanunu ilgili hükümleri gereğince, davacı yanca ihbar yükümlülüğü yerine getirilmediğini, zira Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmü mevcut olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’nun 223/2 Maddesinde ise “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, HEMEN satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” düzenlemesi yer aldığını, Ancak uyuşmazlık konusu aracın 15.04.2015 tarihinde arızalandığı belirtilmiş olup, 18.11.2015 tarihinde ihtarname gönderilerek bildirim yapılmış bulunmakta olduğunu, Dolayısıyla davacı tarafça gerekli muayene ve kontroller yapılmadığı gibi, aracın beklentilerini karşılamadığı, kusursuz olmadığı iddiasını ileri sürebilmesi için gerekli ihbar yükümlülüğü yerine getirilmemiş olup, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2013/10274 E., 2013/15265 K. sayılı ilamında; “Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre davacının süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak davalılara ayıp ihbarında bulunmadığı, talebin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 03.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.” ifadelerine yer verildiğini, Davacı … aracılığıyla satın aldığı aracında oluşan arızanın garanti kapsamında giderilmemesi ve ilgili aracın satış işlemi öncesinde yetkili satıcı … tarafından sunulan ekspertiz raporunda araçta daha önce yaşanan motor sorunlarının yer almamasından dolayı oluşan mağduriyetinin giderilmesini talep etmekte olduğunu, Davacı 04.09.2015 tarihinde satış ekspertiz ve teslimat formunda da belirtilen 82.100 km’deki aracını diğer davalı ‘Yüce Motor’dan teslim aldığını, araç grup dışı marka olmasından dolayı servis kayıtlarına ulaşılması mümkün olmadığından satış ekspertiz ve teslimat formunda ”müşteri beyanına göre 78.000 km’de disk ve balatalar dahil ” aracın bakımının yapıldığı bilgisi verilmiş ve karşılıklı imza altına alındığını, …’ in …’dan elde ettiği ve yazılı olarak diğer davalı ‘…’u bilgilendirdiği araştırma sonucu davacı, 82.100 km’de teslim aldığı aracını, 88.577 km’de servise çektirdiğini, (İhtarname ve dava dilekçesinde 83.577 km olarak belirtilmiştir.) Serviste yapılan kontroller sonucunda motor yağı içerisine soğutma suyu karıştığı tespit edildiğini, … aracın arıza kodlarını kontrol ettirdiğinde ise aracın servise çekilmeden 2.353 km önce motor yağ basıncı uyarısı, 9 km önce motor gücü düşüklüğü ve 1 km önce de motor soğutma suyu seviyesi uyarıları verdiğini tespit ettiğini, Diğer davalı …, …’ ten aldığı arıza kodları ile ilgili geri dönüş sonrası davacıyı arayıp konu hakkında bilgi istediğini, davacının diğer davalı ‘…’a beyanına göre aracın 2.353 km önce verdiği motor yağ basıncı uyarısında yetkili servis …’i aradığı; …’in yağ ekleyip aracı kullanmaya devam edebileceklerini söylediği yönünde olduğunu, davacı tarafından gönderilen ihtarname ve dosyada mübrez diğer beyanlarında ise bu konu ile ilgili herhangi bir açıklama bulunmadığını, Ayrıca …’in ulaştığı servis kayıtlarına göre benzer arızalar ile aracın daha önce iki kez bir önceki sahibi tarafından … servisine götürüldüğü, en son servis kaydında aracın komple motor değişimi gerektiği bilgisi Borusan tarafından verildiği; ancak aracın dışarıda yaptırılacağının söylenerek aracın toplatıldığı ve teslim alındığı bilgisine de ulaşıldığını, araç grup dışı marka olduğundan ilgili servis kayıtlarına ulaşılması ve motorda yapılan bu işlemlerin ekspertizde anlaşılması mümkün olmadığından dolayı da ekspertiz formunda bu bilgiler yer almadığını, bir önceki sahibinin 78.440 km de yaptırdığı işlem sonrasında araç 88.577 km ye kadar da kullanıldığını, Aynı zamanda araç ikaz lambalarının sistem arızası göstermesine rağmen davacı tarafından aracın kullanılmaya devam edilmesi, aracın garanti kapsamı dışında kalmasına neden olduğunu, Dava konusu araç grup dışı marka olmasından dolayı servis kayıtlarına ulaşılması mümkün olmadığından ve aracın motorunda yapılan bu işlemler de yapılan ekspertizde anlaşılmadığından dolayı bu bilgiler ekspertiz formunda yer almadığını, ayrıca aracın uyarı ikazı yandığında davacı aracı hareket ettirmeyip çekici ile servise çektirme durumu olsaydı, ilgili arızanın garanti kapsamında karşılanması mümkün olabileceği gibi; yağ arıza lambası yanan bir araç için yetkili servis kesinlikle yağ ekleyip kullanmaya devam edebilirsiniz diye bir açıklama yapamayacağını, davacının arıza uyarısı gösteren aracı kullanmaya (2.353 km) devam etmesi sebebiyle oluşan arıza garanti kapsamı dışında kaldığını, …’dan edinilen bilgilere göre dava konusu araç geçmişinin incelenmesinde aşağıdaki işlemlerin gerçekleştiğini; “ 10 Kasım 2014 / 78.233 km: Soğutma suyu sisteminde kaçak var / Soğutma suyu haznesi, hazne soket tamir takımı, devir daim ve silindir kapağı arka su flanşı değişimi yapılmış, Silindir kapağının sökülmesi gerektiği müşteriye bildirilmiş, müşteri onay vermeyerek aracı teslim almıştır.  15 Nisan 2015 / 78.440 km: Müşteri yolda kalarak aracı servise çektirmiş. Silindir kapağı sökülerek kontrol edilmiş. Silindir kapak contası yanık, motor yağı içerisine soğutma suyu karışmış, Komple motor değişimi gerektiği bildirilmiş, müşteri aracını dışarıda yaptıracağını söyleyerek teslim almış, … servis tarafından müşteri onayı ile silindir kapak contası, kapak saplamaları, süpap lastikleri ve piston segmanları değişimi yapılarak araç toplanmıştır.  13 Ekim 2015 / 88.577 km : Araç soğutma suyu eksiltme, beyaz duman atma ve sarsıntılı çalışma şikayeti ile servise çekilmiş, Yapılan kontrol neticesinde motor yağı içerisinde soğutma suyu karıştığı tespit edilmiş. Ayrıca arıza kodları kontrol edildiğinde aracın 2.353 km önce (86.224 km) motor yağ basıncı uyarısı, 9km önce (88.568 km) motor gücü düşüklüğü ve 1km önce (88.577 km) motor soğutma suyu seviyesi uyarıları verdiği anlaşılmıştır.” Davacının imzalamış olduğu … GARANTİ SÖZLEŞMESİ’nde yer alan; ” Aracın tüm periyodik bakımlarını … Yetkili Satıcıları’nda ya da araç üreticisinin yetkili servislerinde düzenli ve eksiksiz olarak yaptırmalısınız. Aracınızın periyodik bakımının araç kullanıcı el kitabında belirlenen aralıklarda ve … Yetkili Satıcı ya da araç üreticisinin yetkili servislerinde yapılmaması halinde … Garantiniz geçerliliğini kaybedecek ve prim iadesi yapılmayacaktır.  İkaz lambaları sistem arızası gösterdiği halde aracı kullanmaya devam etmenin veya bilerek veya bilmeyerek uygun olmayan / kalitesiz yağların veya yakıtın kullanılmasının sebep olduğu arızalar kapsam dışıdır.” maddelerine aykırılık nedeniyle arızanın … GARANTİSİ kapsamında karşılanması uygun görülmediğini, Kesinlikle yukarıdaki beyanlar ile çelişir mahiyette aleyhe bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davacının satım tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğine dair beyanı yersiz olup, faiz talebinin reddi gerekmekte olduğunu, kesinlikle aleyhe bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu aracın müvekkiline iadesi söz konusu olmadan (davacı kendi edimini yerine getirmeden) faiz işletilmesi mümkün olmadığını, Nitekim faizin ancak dava konusu aracın müvekkile iadesinden itibaren işletilebilmesi hukuken mümkün olduğunu, Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/19-498 Esas 2011/572 Karar sayılı 28.09.2011 tarihli ilamında ‘Ayıplı çıkan araç nedeni ile satım sözleşmesinin feshi halinde, birlikte ifa kuralı gereğince halen davacı elinde bulunan ve davacı tarafından kullanılan aracın davalılara iadesine karar verildiği durumda, dava konusu aracın davacının elinde bulunduğu sürece faiz istenemeyeceği’ hususu açıkça düzenlendiğini, Bu halde aracın her türlü takyidattan ari bir şekilde müvekkiline iadesi ile hukuken geçerli bir teslim söz konusu olmadığı sürece faize hükmedilmesi olanaksız olduğu, Kaldı ki faize hükmedilmesi halinde de ancak ve ancak yasal faiz uygulanabileceğinden davacı yanın ticari faiz talebi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2009/15002 E. 2010/654 K. sayılı 01.02.2010 tarihli içtihadında da açıkça belirtildiği üzere, avans faizine hükmedilebilmesi için tarafların tacir ve uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgili olması gerektiğini, nitekim anılan ilamda bu husus ‘Dava, ayıplı mal bedelinin ödetilmesi istemine ilişkindir. … Arada ticari ilişkiden söz edilemeyeceğinden yasal faize karar verilmesi gerekirken avans faizine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekir.’ şeklinde hüküm altına alındığını, aksi bir uygulama davacının haksız zenginleşmesine mahal vereceğini, Dayanaksız tazminat taleplerinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davacı tarafça zarara uğranıldığından bahisle ‘şimdilik 200,00 TL maddi tazminatın ticari faiz ile birlikte tahsili’ talep edilmiş ise de, işbu talepler birçok yönden hukuka aykırı olduğunu, Dava tarihi itibariyle gerçek bir zararın varlığı halinde, bu zararın belirli olması gerektiğinden hareketle davacı yanın talep şekli ayrıca usule aykırı olduğunu, zira HMK gereğince belirlenebilir alacakların, fazlaya dair hakların saklı tutulması suretiyle, belirsiz alacak davasına konu olması mümkün olmadığı, dolayısıyla işbu taleplerin öncelikle usulden reddi gerekmekte olduğunu, Aracın kredi ile satın alınmış olması ve bu kredi alımından doğmuş/doğacak zarar kalemlerinin müvekkili ile bir ilgisi olmayıp, farklı bir tüzel kişiliğe sahip olan kredi kuruluşunun uhdesine geçen bedellerden ötürü müvekkilimizin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, Yine talep edilen araç kasko bedeli, zorunlu trafik sigortası bedellerinin, aracın davacı tarafça kullanımına olanak sağlayan zorunlu giderler olmakla, müvekkilinin sorumluluğunda bulunmayacağı tabi olduğu, yasal olarak kayıt malikinin mükellefiyetinde bulunan tutarların müvekkilden talep edilmesi kesinlikle usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı yanın araç mahrumiyeti talebi, müvekkile sorumluluk yüklenemeyeceğinden, haksız ve hukuka aykırı olduğu, dolayısıyla araç kiralama bedelleri de müvekkilinden tahsil edilemeyeceğini, Koşulları oluşmamakla birlikte, davacının tazminat taleplerine ticari faiz işletilmesi talebi usule aykırı olmakla, haksız kazanç sağlamaya yönelik işbu talebin reddi gerekmekte olduğunu, Kesinlikle iddiaların kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için satım sözleşmesinin feshi cihetine gidilecekse, araç iadesine bağlı işbu hususların da değerlendirilmesi gerekeceğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 192. maddesi gereğince, kullanım bedeli ve yararlanmanın hakkaniyet gereği araç bedelinden mahsubu gerektiğini, bu maddeye göre, ‘Satış sözleşmesinden dönen alıcı satılanı ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür.’ Yargıtay 13. Dairesi’nin 2010/14192 E. 2011/3550 K. sayılı 09.03.2011 tarihli ilamında ‘…aracın, satış tarihinden zapt edildiği tarihe kadar, davacının zilyetliğinde kalmış olması sebebiyle istihsal ettiği yararlanmanın da satış bedelinden tenzi edilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilmiştir.” şeklinde belirtildiğini, Yine kesinlikle talebin kabulü anlamına gelmemek kaydı ile, araçta (kayıtlı veya kayıt dışı) varsa gerçek değer kaybı miktarının tespit edilmesi gerekmekte olduğunu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28.11.2006 gün ve 2006/11195 E.-2006/15702 K. sayılı bozma ilamında “… dosya içeriğindeki 26.07.2005 tarihli iş emrinde de açıkça belirtildiği gibi davaya konu aracın kazaya karıştığı ve sol çamurluk arka tampon ve sol yandan hasar gördüğünden mevcut kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybı konusunda bilirkişi kurulundan ek rapor alınmalı bu değer kaybı davalılara ödenmek koşulu ile aracın değiştirilmesine hükmedilmelidir…” dendiğini, Bu doğrultuda davacı/müşteriden kaynaklanan hasarların aracın değerin düşmesine yol açtığı tartışmasız olup, sigorta – hasar kaytlarının ve aracın fiilen incelenmesi suretiyle, Yargıtay kararları gereği mahsubu gerekmekte olduğunu, Aynı şekilde kesinlikle ayıbın kabulü anlamına gelmemek üzere; davanın kabulü ile aracın davalı şirkete iadesi söz konusu olur ise; dava konusu araç üzerinde bulunan/sonradan ortaya çıkabilecek ve yükümlüsünün davacı olduğu; rehin, haciz, vergi borcu ve sair tahditlerin davacı tarafça kaldırılması ve takyidatlardan ari olarak iade edilmesi hususuna hükümde yer verilmesi gerekmekte olduğunu, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.10.2010 gün ve 2010/10655 E. – 2010/10547 K. sayılı bozma ilamında “Dosyada bulunan trafik tescil belgesindeni dava konusu aracın dava dışı banka yararına rehinli olduğu anlaşılmaktadır. Ayıplı olduğu gerekçesiyle geri verilmesine karar verilen aracın, mülkiyeti engelleyen sınırlamalardan arındırılmış olarak satıcıya teslim edilmesi gerektiğinden, aracın rehinli olarak geri verilmesi sonucunu doğuracak biçimde karar verilmiş olması ayrı bir bozma nedenidir.” dendiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dva, satın alınan ikinci el aracın gizli ayıplı çıkmasından kaynaklı satış sözleşmesinden dönüldüğü iddiasıyla açılan kısmi alacak davasıdır. Mahkemece,Davanın KISMEN KABULÜNE, 53.000,00 TL araç bedeli ve 1.400,00 TL ikame araç bedeli olmak üzere 54.400,00 TL maddi tazminatın 18/11/2015 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, ZMMS, Kasko poliçesi zararları, kazanç kaybı zararlarına ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı … Tic. A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, davalı vekilinin bu istinaf sebebini cevap dilekçesinde de ileri sürdüğü, mahkemece 17/05/2016 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile, davacının davaya konu aracın bedeli ve ayrıca ZMMS kasko noter masrafı, çekici masrafı, otopark ücreti gibi masraflara ilişkin davanın kısmi dava olarak kabulüne,4 nolu ara kararı ile, kazanç kaybına ilişkin davasının ise belirsiz alacak davası olarak kabulüne karar verildiği, davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde davanın HMK. 109/2 maddesine göre kısmı dava olarak açıldığını beyan ettiği, dava dilekçesinin içeriğine göre de davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin husumete yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, davacının davaya konu aracı … AŞ markası olan …’un (… – …) internet sitesinde (www…com.tr) … referans/dosya numarası ile yayınlanan ilanı vasıtasıyla gördüğü ve söz konusu ilanda aracın … aracı (…’un daha kapsamlı garanti sağladığı araçlara verilen isim) olduğunun açıkça belirtildiği, yine aynı ilan sayfasında “Yetkili Satıcı: …/İstanbul” ibaresinin de çok açık bir biçimde görüldüğü, Aracın kredisinin de doğuş grubu şirketi olan “…” tarafından verildiği, “Satış ekspertiz ve teslimat formu”nda da aracın … referans/dosya numarası yazılarak … garantisi kapsamında olduğu belirtilmektedir. Dosyaya sunulan ” … opsiyonel Garanti Belgesi” , satış ekspertiz ve teslimat formlarının incelenmesi sonucu davalı …’in yapılan satıştan sorumlu olduğu ve husumet itirazının yerinde olmadığı tesbit edilmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin esasa yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, İlk derece mahkemesince tarafların sunmuş oldukları deliller, araca ait servis kayıtları, davacı tarafından dosyaya ibraz edilan mail yazışmaları, … garanti belgesi, satış faturası, satış expertiz ve satış formu dosya arasına alınarak tarafların iddia ve savunmaları kapsamında iki ayrı bilirkişi heyetinden kök ve ek rapor alındığı görülmüştür. 6098 Sayılı TBK.nun 219 Maddesinde;” Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur,” hükmü düzenlenmiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davalı vekili tarafından ileri sürülen diğer istinaf sebepleri yargılama aşamasında verdiği cevap dilekçesi ve bilirkişi raporlarına yönelik verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği ve İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler de gözetildiğinde, alınan son bilirkişi heyet raporunda tüm teknik konuların tek tek ve ayrıntılı olarak tartışıldığı, buna göre 10.11.2014 tarihinde yetkili servis tarafından aracın silindir kapalı contasının arızalanmış olduğunun tespit edildiği, davacıdan önceki araç sahibinin onay vermemesi nedeniyle aracın tamir edilemediği, ayrıca mail içeriğine göre aracın 15/04/2015 tarihinde de 78.440 km. İken davacıdan önceki malikin kullanımında iken yolda kalarak yetkili servise götürüldüğü, yapılan kontroller sonucu silindir kapak contasının yanmış olduğu ve buna bağlı olarak motor yağı içerisine soğutma suyunun karıştığının tesbit edildiği, bu duruma bağlı olarak aracın komple motorunun değiştirilmesi gerektiği önceki malike servis tarafından bildirilmesine rağmen müşterinin fiyatın yüksek olduğunu belirtip motor bloğu ile ilgili işlemlerin dışarıda kendi imkanları ile yaptırıldığı yönündeki mail içeriği ve arızalı şekilde aracın satım tarihine kadar 9 ay 24 gün 3.867 km kullanıldığı, aracın çok büyük oranda hasara uğramış olup satım anında düşük performansla da olsa yürür vaziyette olduğu fakat satış tarihinde davalıların gerekli özen ve dikkati göstererek araçtaki tamiri yaptırıp parçaları değiştirmeleri gerekirken bunun yapılmadığı, her ne kadar birinci bilirkişi raporunda davacıya da %50 kusur izafe edilmiş ise de satım anında aracın zaten çok büyük oranda hasarlı olup davacı yeterli tedbiri almış olsaydı bile durumun değişmeyeceğinin 2.ci bilirkişi heyet raporu ile tesbit edildiğinden, davalıların tüm zararı karşılamakla yükümlü oldukları, dava konusu aracın ikinci el araç olarak 82.100 km’deyken satın alındıktan sonra dava konusu edilen arızanın da 39 gün sonra ve 6.477 km. Kullanıldıktan sonra 88.577 km’de hasarın ortaya çıktığı bunun da arızanın satıştan önce de araçta var olduğunu gösterdiği bu yönüyle de gizli ayıbın mevcut olduğu, 2.ci bilirkişi heyet raporunda aracın teknik ve ticari yönden pert durumunda olduğu ve hasar tutarının 53.000 TL. Olup ilave değer kaybının olmayacağı yönündeki bilirkişi rapor içeriği ve servis kayıtlarından satıma konu aracın gizli ayıplı olarak satıldığı, aracın teknik ve ticari yönden pert durumunda olduğu yönündeki bilirkişi tesbiti nedeniyle emtiadan beklenen faydanın sağlanamayacağı anlaşılmakla, davacının TBK’nın 227. Maddesinde belirlenen seçimlik haklarını kullanabileceği davacının talebinin özetle sözleşmeden dönme olduğu, bilirkişi raporundaki tesbitler gözetildiğinde davacının seçimlik hakkının ve mahkeme tespitinin yerinde olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin aksi yöndeki ayıba, ayıp ihbarına ve sözleşmeden dönmeye yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davaya konu aracın kullanımından kaynaklı davacı alıcı yarar sağlamış ise de davalı satıcıda satış bedelini tahsil edip parayı kullandığından mal bedelsiz para faizsiz ilkesinin gözetilmesi gerekir. Buna göre Mahkemece satış bedelinin tenziline karar verilmemesi yerinde olup davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/7292 Esas- 2017/1640 Karar sayılı kararıda benzer mahiyettedir.) Dava konusu araç üzerinde, rehin, haciz, kaydı olup olmadığı mahkemece araştırılmadığı tesbit edilmekle beraber bu yönde davalı tarafçada somut bir delil ibraz edilmediği görülmekle bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Tarafların tacir olduğu, tacirlerin yaptığı satışlarında ticari işletmeleri ile ilgili olup ticari iş olduğundan hükmedilen alacağa avans faizi hükmedilmesi yerinde olup aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece, davaya konu aracın satış bedelinden sovtaj değerini düşürerek alacağa hükmedildiğinden ve aracı satan diğer davalınında istinafı olmadığından davalı … vekilinin aracın davalılara iadesi söz konusu olmadan faiz işletildiğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, Davalı … Tic. A.Ş. Vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … Tic. A.Ş.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.716,06.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan (44,40.TL + 884,62.TL=) 929,02.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.787,04.TL ‘nin davalı … Tic. A.Ş.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/11/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.