Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2292 Esas
KARAR NO : 2019/1877 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/869 Esas 2017/408 Karar
TARİH: 23/05/2017
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/12/2019
Dairemizden verilen 04/07/2018 tarih ve 2018/46 Esas – 2018/648 Karar sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/09/2019 tarih ve 2018/4373 Esas – 2019/5710 Karar sayılı ilamı ile bozulmakla; dosyanın Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelenmesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, 2009 yılında Türkiye’de kurulan müvekkili şirketin, duyu sistemleri, işitme cihazları üreten merkezi İsviçre’de bulunan … firmasının Türkiye’de kurmuş olduğu müvekkili şirket … Türkiye (… Ltd. Şti.’in İsviçre Merkez … AG’den gelen tüm ürünlerin satış ve pazarlamasında Türkiye’deki tek yetkili firma olduğunu, bu satış ve pazarlamayı da ülkemizdeki yetkili bayileri aracılığıyla yaptığını, karşı taraflardan …’ın … Merkezi isimli iş yerinin yetkilileri olduğunu, davalıların müvekkili şirkete ait mal ve ürünleri, haksız olarak www…….com internet sitesi üzerinden satmakta olduğunu, … Merkezi isimli iş yeri ve yetkililerinin, müvekkili şirketin bayisi olmadığını ve aralarında ne geçmişte de ne de şimdi malların satışı hususunda bir anlaşma olmadığını, tamamen haksız ve yetkisiz olarak bu malları satmakta olduğunu ileri sürerek, öncelikle eylemleri müvekkili şirkete karşı haksız rekabet teşkil eden karşı tarafların www…..com adlı internet sitelerinde satışa sundukları müvekkiline ait ürünlerin fotoğrafları ile o ürünlere ait teknik bilgilerin tedbiren yayınının durdurulmasına veya kaldırılmasına, davalıların fiillerinin haksız olduğunun tespitine, haksız rekabetin men’ine ve haksız rekabet yanlış ve yanıltıcı beyanlarla yapıldığından söz konusu internet sitelerinden müvekkili şirketin ürünü olan işitme cihazlarının fotoğraf ve bilgilerinin tamamen kaldırılmasına, yine aynı sitelerde davalıların müvekkili şirket ürünlerine yer vererek haksız rekabet yaptıklarına dair bir bildirimin yayınlanmasına, maddi tazminat talep hakları saklı kalmak kaydıyla 40.000,00.TL manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılara usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliğ edildiği, ancak davalılarca davaya karşı cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 23/05/2017 tarih 2015/869 Esas 2017/408 sayılı kararında;”Davalıların dava konusu ürünleri basiretli bir tacir gibi davranmayarak yetkisiz bir şekilde satışa sunduğu için davacının davasının kabulüne karar verilmiş olup ayrıca davalıların eylemleri ve eylem birlikleri davacı yanda TTK 56. Maddesinde belirtilen manevi zarara sebebiyet verdiğinin kabulü gerektiğinden…”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile davalıların fiillerini haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin menine, 10.000,00.TL manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının maddi gerçeğe, usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, Esas mahkemesince, bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin olarak müvekkillerine herhangi bir bildirim yapılmadan, müvekkillerinin delilleri dosyaya sunulmadan ve ön inceleme dahi yapılmadan, dilekçeler teatisi aşamasında bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi ve rapor alınmasının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, HMK 27. ve 145.maddelerinde yer verilen hükümler çerçevesinde, ön inceleme duruşması öncesinde, mahkeme dosyasına sunulan delillerinin esas mahkemesince dikkate alınmaması, bu hususun değerlendirilmemesi ve kararda yer verilmemesinin usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, Davacı ile müvekkili arasında alım satıma yönelik ticari ilişki bulunmakta olup, bu hususun dosyaya ibraz edilen ve davacı tarafından müvekkili adına düzenlenen satış faturaları, hesap mutabakat metni ve fiyat listesi ile sabit olduğunu, Dosyada bulunan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, raporda belirtilen cihaz görseller, davacı tarafından daha önce flash diske alınan görseller olduğunu, yine bilirkişi raporunda, www……com alan adlı internet sitesinin kapalı olduğu, öte yandan www…..com alan adlı intenet sitesinin yayında olduğu, ancak … adlı ürünlerin yayınlanmadığının belirtildiğini, dolayısıyla rapora dayanak tutulan görsellerin daha önceki tarihli internet ortamında bulunan görseller olup, müvekkili ile davacı firma arasında ticari ilişkinin bulunuğu tarihlere ilişkin olduğunu, bu nedenle davacı ile müvekkili arasındaki ticari ilişkinin varlığının kanıtı olan davacı tarafından müvekkili adına düzenlenen satış faturalarının, hesap mutabakat metni ve fiyat listesi dikkate alınmaksızın sadece davacı tarafından daha önceki tarihli ve müvekkili ile davacı arasında ticari ilişkinin bulunduğu döneme ait olup, internet ortamında bulunan/kalan ve davacı tarafından flash diske kaydedilen görseller dikkate alınarak hazırlanan bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, TTK’nun 54 ve 55.maddesi anlamında haksız rekabet oluşturacak bir eylem ya da dürüstlük kuralına aykırı bir davranış söz konusu olmadığından esas mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, TTK 56.maddesi gereğince haksız rekabete dayalı maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için haksız rekabet oluşturan bir eylemin olması ve bundan dolayı zarar meydana gelmesi, eylemin kusura dayanması ve zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması gerekeceğini, davada haksız rekabet teşkil eden bir eylem olmadığı gibi davacının zarar görmesi ya da müvekkilinin kusurlu bir fiilinin de söz konusu olmadığını, Müvekkilinin diğer davalı …’a ait işyerinde çalışan konumunda olup, işyeri sahibi olmadığından, hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerekirken aleyhine hüküm kurulmasının yasaya ve usule aykırı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılarak davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/869 Esas 2017/408 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DAİREMİZİN İLK KARARI : Dairemiz 04/07/2018 tarih 2018/46 Esas 2018/648 sayılı ilk kararı ile;Davalı vekilince bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin müvekkillerine bildirim yapılmadığı, delilleri sunulmadan ve ön inceleme dahi yapılmadan, bilirkişi incelemesine dilekçeler teatisi aşamasında karar verildiği, ön inceleme duruşmasından önce sundukları delillerin dikkate alınmaksızın ve mahkeme gerekçesinde değerlendirilmeksizin sonuca gidildiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Dosyaya sunulan Yargıtay HGK 2014/2-695 E. 2016/522 K. 20.04.2016 tarihli karar içeriği de dikkate alındığında, davalılarca tensip tutanağı uyarınca dava dilekçesinin usule uygun tebliğ olunmasına rağmen süresinde cevap dilekçesi verilmediği, dava dilekçesinin usule uygun ihtar içerir şekilde tebliğinden sonra iki haftalık süre içerisinde delillerini bildirmeyen davalının sonradan delil gösterebilmesi için HMK 145. maddesinde belirtilen istisna hallerin mevcudiyetinin de ileri sürülmediği gibi kanıtlanmadığı, somut olayda davalıların cevap ve delil bildirme içerikli dilekçelerinin ön inceleme duruşmasından sonra bilirkişi raporunun tebliği üzerine rapora beyan dilekçeleri kapsamında 20.08.2016 tarihli sundukları anlaşılmaktadır. Bu durumda dava dilekçesinin davalılara 16.09.2015 tarihli usule uygun tebliğ edilmesinden sonra süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmediğinden savunmanın dayanağı olarak süresinde ileri sürülen bil delil bulunmadığından ilk derece mahkemesince davalılara delil göstermesi için süre vermesine yasal olarak olanak da bulunmamaktadır. Bu nedenle davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir.Davalı vekilince taraflar arasında önceki dönemde ticari ilişki bulunduğu, raporda belirlenen cihaz görsellerinin davacı tarafından daha önce flash diske alınan görseller olduğu, bunların taraflar arasındaki ticari ilişkinin bulunduğu döneme ilişkin oldukları ileri sürülerek isinaf başvurusu yapılmıştır. Bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ile davacı tarafından davalılara gönderilen ve tebliğ olan ihtarname tarihleri ile dava tarihi dikkate alındığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.Davalılar vekilince somut olayda TTK 54 vd. maddeleri kapsamında haksız rekabetin oluştuğunun kabul edilemeyeceği, kaldı ki davalılardan …’ın diğer davalı …’ın işletmesinde çalışan konumunda olduğu, bu davalı yönünden husumetten davanın reddi gerekeceği ileri sürülmüştür. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitlere göre davacı tarafın haksız rekabete ilişkin yayın yapıldığını ileri sürdüğü “…..com” sitesinin alan adı kaydının davalılardan … adına kayıtlı olduğu, delil olarak sunulan 11.08.2015 tarihli flash diske kaydedilen internet sayfalarında phonak marka ürünlerin internet sitesinde satış amaçlı yayınlandığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesi davacının açtığı davanın kısmen kabulü ile davalılar eyleminin haksız rekabet olduğunun tespiti ile birlikte manevi tazminata da karar vermiştir. Somut olayda Yargıtay emsal kararları da dikkate alındığında somut olay kapsamında davalıların TBK 58. maddesi kapsamında eylemlerinin davacının kişilik haklarını ihlal niteliğinde kabulü mümkün olmadığından…” gerekçesi ile; Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/05/2017 tarih 2015/869 Esas 2017/408 sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak, davanın kısmen kabulü ile, davalıların fiillerinin haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin menine, davacı vekilinin manevi tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiş, karara karşı davacı ve davalı tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur. YARGITAY BOZMA İLAMI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 23/09/2019 tarih 2018/4373 Esas 2019/5710 Karar sayılı ilamında; “İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i ve manevi tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince kabulüyle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, tek satıcılık sözleşmesi, sağlayıcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşme olup, bu sözleşmeyle yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı yüklenir. Tek satıcılık sözleşmesinde, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin tarafları arasında geçerli olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira tek satıcıya bu bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır. O halde tek satıcının sözleşmeden doğan bu hakkını üçüncü kişilere karşı haksız rekabet yolu sürmesi mümkün değildir.Somut olayda dosya kapsamından davalı tarafça satışa sunulan ürünlerin, davacının sözleşme imzaladığı İsviçre’deki orjinal üreticiden davacı tarafça temin edilen mallar olduğu ve yasal yollardan satın alınarak piyasaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalıların eylemleri, ücretini ödemek suretiyle satın aldıkları orijinal ürünleri satmaktan ibaret olup, yukarıda değinilen ilkeler ve açıklamalar ışığında, Türk Ticaret Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerini ihlal eder nitelikte olmadığı gibi, iyiniyet kurallarına aykırı hareket olarak da değerlendirilemez. Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların anılan eylemlerinin haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceği hususu göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile;Davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce duruşma yapılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Davacı tarafından davalılar aleyhine kendilerinden izin ve bayilik almaksızın üçüncü kişiler nezdinde sahibi oldukları internet sitesi aracılığı ile yetkili satıcıymış gibi phonak marka işitme cihazlarının satışını yaptıkları, bu surette haksız rekabette bulundukları iddiasıyla, davalıların haksız rekabetinin tespiti ile manevi giderim talepli dava açıldığı, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile davalıların fiillerinin haksız olduğunun tespiti ile 10.000.TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verildiği, kararın davalılar vekilince istinaf edildiği anlaşılmıştır.Davalılar vekilince, somut olayda TTK 54 vd. maddeleri kapsamında haksız rekabetin oluştuğunun kabul edilemeyeceğinden davanın reddi gerekeceği ileri sürülmüştür. Uyma kararı verilen Yargıtay 11. HD.nin gerekçesinde belirtildiği üzere; “Somut olayda dosya kapsamından davalı tarafça satışa sunulan ürünlerin, davacının sözleşme imzaladığı İsviçre’deki orjinal üreticiden davacı tarafça temin edilen mallar olduğu ve yasal yollardan satın alınarak piyasaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalıların eylemleri, ücretini ödemek suretiyle satın aldıkları orijinal ürünleri satmaktan ibaret olup, yukarıda değinilen ilkeler ve açıklamalar ışığında, Türk Ticaret Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerini ihlal eder nitelikte olmadığı gibi, iyiniyet kurallarına aykırı hareket olarak da değerlendirilemez.” Bu durumda, davalıların anılan eylemlerinin haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceğinden İlk derece Mahkemesi tarafından “davalıların fiillerinin haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin menine” dair verilen karar dosya kapsamına, usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebi kabul edilmiştir.İlk derece mahkemesi manevi tazminata da karar vermiştir. Somut olayda TTK 54 vd. maddeleri kapsamında haksız rekabetin oluştuğunun kabul edilmediğinden ve TTK.56/e, TBK.58. maddeleri uyarınca manevi tazminat koşulları oluşmadığından davalı vekilin bu yöndeki istinaf tabininde kabulüne karar verilmiştir.Sonuç itibari ile, Dairemizce benimsenen Yargıtay bozma ilamındaki gerekçeler doğrultusunda istinafa konu edilen ilk derece mahkemesi kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya aykırı olduğu tespit edildiğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davacının koşulları bulunmayan tüm taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalıların istinaf talebinin KABULÜ ile, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 23/05/2017 tarih ve 2015/869 Esas – 2017/408 Karar sayılı ilamının HMK’ nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak yeniden hüküm kurmak sureti ile; 1-Davanın REDDİNE, İLK DERECE YÖNÜNDEN : 2-Alınması gerekli 44,40.TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 683,10.TL harçtan mahsubu ile bakiye 638,70.TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 3-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 5-Reddedilen tespit talebi yönünden davalılar vekille temsil edildiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 6-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden davalılar vekille temsil edildiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 170,78.TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 9-İstinaf eden davalılar tarafından sarfedilen 85,70.TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 24,00.TL dosyanın istinafa gönderim gideri toplamı 109,70.TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 10-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. Kısım 2. Bölüm 17/a maddesine göre hesaplanan 1.362,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine, 11-Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/12/2019