Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/228 E. 2020/1157 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/228 Esas
KARAR NO : 2020/1157 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/10/2017
NUMARASI : 2014/699 Esas 2017/912 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan), Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: ASIL DAVADA:Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketleri ile davalı şirket arasında müvekkillerinin yurtdışındaki müşterileri için yine müvekkillerinin talimatlarına, önerilerine ve taleplerine uygun imalatlarını yapacakları ürünlerin teslimi ve bu hususta gerek müvekkillerinin gerekse davalı şirketin hak ve sorumluluklarını düzenleyen bir sözleşmeyi 2009 yılında akdetdiklerini, sözleşme çerçevesinde, …, Mümessil … Tic. Ltd. Şti. İhracatçı/Mümessil …San. Tic. Ltd. Şti. İhracatçı/İmalatçı; olarak; … ile …San. Dış Tic. Şti. Mümessiller olarak tanımlandığını, sözleşmenin 3.maddesinin davalı İhracatçı/İmalatçının, mümessillerin yurtdışındaki müşterileri için yine mümessillerin talimatlarına, önerilerini ve taleplerine uygun imalatını yapacağı ürünlerin teslimi ve bu hususta tarafların hak ve sorumluluklarının düzenlenmesinden ibaret olduğunu, dava konusu sözleşmede tarafların rekabet hukuku ile ilgili düzenlemeler yaptıklarını, mümessillerin çalıştığı firmalar ile davalı İhracatçı/İmalatçının ticari işlemlerde bulunamayacağı konusunda mutabakata varıldığını, sözleşmenin 4.maddesinde düzenlenen rekabet hukuku ile ilgili düzenlemenin davalı İhracatçı/İmalatçı firma tarafından ihlal edildiğini, davalı İhracatçı/İmalatçı firmaya yapılan tüm ikazların sonuçsuz kaldığını ve haksız menfaat temin ettiğini, 4.maddenin ihlali halinde İhracatçı/İmalatçı uğranılan maddi ve manevi zararlar ile mahrum kalınan kâr gibi zararların yanı sıra ve bu taleplerine ilave olarak her bir ihlal için diğer tarafa 200.000,00 TL cezai şart olarak ödemeyi; cezai şart miktarının fahiş olmadığını tenkise tabi bulunmadığını kabul ve taahhüt eder. ” hükmünun düzenlendiğini, sözleşmenin ihlali halinde davalı İhracatçı/İmalatçının uğranılan maddi ve manevi zararları ile mahrum kalınan kâr gibi zararların yanı sıra ve bu taleplerine ilave olarak her bir ihlal için diğer tarafa 200.000,00 TL cezai şart olarak ödeyeceğininde düzenlendiğini, sözleşmeye aykırı olarak, sözleşmenin 4. maddesinde açıkça ismi zikredilen “…” firması ve “…” ve “…” firması ile davalı İmalatçı/İhracatçının çalışmaya başladığının tespit edildiğini, bu durum üzerine sözleşmenin tarafı mümessillerden … San. Dış. Tic. Ltd. Şti. tarafından T.C. Beyoğlu …. Noterliği 28.02.2013 tarihli ve … Yevmiye numarası ile davalı İhracatçı/imalatçı şirkete ihtarname keşide edildiğini, sözleşme ihlalinden dolayı doğmuş ve doğacak tüm hak ve talep hakkımız saklı kalmak kaydıyla) her bir ihlal için ayrı ayrı 200.000,00-TL olan ve toplamda 400.000,00-TL cezai şart bedelinin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 5 gün içinde ödenmesinin istenildiğini, karşı tarafın cevabı ihtarnamesinde sözleşmenın 2009 yılında iki yıllığına imzalandığını ve 2011 yılında sona erdiğini, sözleşmenin hem müvekkil şirket açısından hem de karşı taraf açısından süreli olması nedeni ile fesh olduğunu ve geçersiz hale geldiğini bildirdiklerini, ancak dava konusu olayda iki yılı aşan otogaz satışına ses çıkartılmamasının kar payı almaya devam edilmesinin ve 29.11. 2006 tarihi bildirimle … A.Ş. nin otogaz tesislerinde kendi amblem ve logolarının kullanılmasının istenmesi olgularının karşı tarafça sözleşmenin aynı koşullarda devam ettiğinin kabulü anlamına geleceğini, davalının sözleşmede yazılı şekilde ve açıkça kararlaştırılmış olan hüküm maddelerini inkar etmesinin açık bir kötüniyet göstergesi olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin tüm talep, dava ve şikayet haklarımız saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne; taraflar arasında akdedilen üretim sözleşmesinin davalı tarafından hukuka ve sözleşmeye aykırı olarak ihlali nedeniyle; Müvekkil …. ile davalı … SAN. TİC. LTD. ŞTİ 2009 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşmeye aykırı eylemleri dolaysıyla uğranılan tüm kâr kayıplar ve tazminatlar için fazlaya dair hakları mahfuz kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı tarafın sözleşmeye aykırı olarak iki firma ile çalışması dolayısıyla sözleşmesel cezai şartın fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL cezai şart bedelinin davalıdan tahsiline, Yargılama giderleri ile yasal vekalet ücretinin davalı yana bırakılmasına, yine tüm bu işlemler esnasında oluşacak her türlü giderin ( müvekkilin tarafımıza ödeyeceği avukatlık ücreti de dahil olmak üzere) 6100 sayılı HMK 329. Madde kapsamında taraflarına ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın dava dilekçesinde davada tahsil edilmesini talep ettiği rakamı, müddeabihi, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kısmi alacak davası şeklinde açtığını, davacı tarafın müvekkil şirketin herhangi bir şekilde kabul etmediği cezai şart konusunda bir taraftan sözleşmede belirlenen cezai şartın her bir İhlal için 200.000,00 TL olduğunu beyan ettiğini ve hemen ardından iki ihlalin varlığını iddia edip toplamda çok basit bir toplama işlemi ile 400.000,00TL üzerinden dava açmasının ve harç ödemesi gerektiği halde davasını 10.000,00TL kısmi değer üzerinden açtığını, HMK 109.madde gereğince usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın vekilinin dava dilekçesinde ekini sunduğu protokol taraflarından biri olan Ünal tekstil için aynı dilekçe, aynı taleplerle, aynı delil listesi aynı müddeabih ve aynı konuya ilişkin olarak 31.07.2013 tarihinde İstanbul 34 Asliye Ticaret Mahkemesinde 2013/208Esas sayılı dosya ile aynı şekilde bir kısmi dava daha açtığını, huzurdaki davanın da aynı tarihte açılmdığını, davaların birleştirilmesini talep ettiklerini, HUMK 84, gerekse HUMK Madde 48 madde gereğince Türkiye’de dava açan veya davaya müdahil olan, veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin teminat gösterme yükümlülüğünü düzenlendiğini, yargılama ye takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduklarını, davanın delili olarak sunulan sözleşmedeki her üç imzanın müvekkilimize ait olup olmadığı yönünden müvekkil şirket tarafından incelenmek üzere sözleşme aslının mahkeme kasasına alınmasını talep ettiklerini, sözleşmenin müvekkili açısından geçersiz olduğunu imzaların müvekkiline ait çıkması durumunda sözleşmenin feshedilmiş ve batıl olan bir sözleşme olduğunu, sözleşmenin 6 Nolu maddesinde Sözleşmenin Süresi bölümünde “iş bu sözleşme mümessiller ‘in sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 2 sene süresince geçerlidir” hükmü bulunduğunu, en uzun vadede 31.12.2011 tarihinde sona erdiğini, bu maddede çok açık olarak sözleşmenin feshedilmemesi halinde kendiliğinden devam edeceği, yenileneceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, Cezai şartın geçerli hale gelebilmesinin sözleşmenin 4. maddesinde belirtilen markaların sözleşmenin tarafı olan şirketlere sözleşmenin imzaladığı tarihte mümessillik ve temsilcilik yetkisi vermesi halinde geçerli olacağını, davacı şirketin belirtilen markaların mümessili olduğunu ispat etmesi gerektiğini, müvekkil şirketin mümessil olduğuna inanarak imzaladığı sözleşmede bîr irade sakatlığı oluştuğunu, müvekkili şirketin sözleşmenin diğer taraflarının mümessil bulunmadığını bilseydi sözleşme imzalama iradesi de bulunmayacağından bu durumun öğrenildiği tarih olan Aralık 2012 tarihinde sözleşmenin her iki taraf açısından da sona ermiş olduğunu, hata olarak kabul edilse dahi bu konu esaslı bir hata olduğunu ve sözleşmenin doğumunu engellemesi gerektiğini, davacı tarafça sözleşmelerin karıştırıldığını ve davanın delili olarak sunulan sözleşmelerin arasında çelişkiler doğduğunu, çelişkili olan bu sözleşmelerin hukuken hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, müvekkil şirket yetkilisinin İmzaladığını beyan ettiği sözleşmede cezai şart bulunmadığı konusunda bu süreçte aktif olarak yer almış müvekkil şirket tanıklarının yeminli olarak beyanlarının alınması gerektiğini, sözleşmede konulan cezai şartın müvekkil şirket tarafından kabulünün imkansız olduğunu, böyle bir cezai şart hakkında hüküm verilmesi direk olarak müvekkili şirketin iflasının doğuracağını, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen sözleşmede her bir ihlal için talep edilen 200.000,00 TL gibi fahiş cezai şartın yasal düzenleme ve ilkelere aykırı olduğunu belirterek, haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış işbu davanın ilk önce kısmi açılamaması sebebi ile esastan girilmeden usulden reddine, usulden reddedilmemesi durumunda harcın tamamlatılarak esasa girilebileceğine karar verilmesine, iş bu davanın İstanbul 34 Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/208 E sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davacının yabancı bir şirket olması sebebi ile teminat yatırmasına karar verilmesine, sözleşme aslının kasaya alınmasına karar verilmesine, müvekkil şirket yetkilisi tarafından incelenmesine, müvekkilinin imzası olmadığına karar verirse imza incelemesinin yapılarak sözleşmenin sahte imza sebebi ile iptaline ve davacı şirketin %20 kötüniyet tazminatı ödemesine karar verilmesine, sözleşmede olduğu iddia edilen cezai şartın davalı müvekkil şirketin iktisaden mahvına sebep olacağı sebebi ile cezai şartın iptaline, aksi takdirde cezai şart bedelinin indirilmesine, imzanın taraflarına ait olduğunun belirlenmesinde ise sözleşmenin süresinin dolmuş olması, mümessillik ilişkisinin bulunmaması, sözleşmenin aldatma neden ile batıl olması ve bağlayıcı olmaması nedeni ile, ihtarnamede ve davadaki sözleşmelerin çelişkili olması nedeni ile davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA:Davacı vekili dava dilekçesi ile,taraflar arasında 2009 yılında protokol imzalandığını, protokol gereğince davacı ve … şirketlerinin yurtdışında müşterisi olan şirketlere mal imal edip ihraç etmeyi davalının taahhüt ettiğini, sözleşmenin 4.maddesiyle rekabet yasağı düzenlendiğini davalının sözleşmeye aykırı olarak “Fussi, Zabaione ve Kai” firmalarıyla doğrudan davalının çalışmaya ve rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, bu nedenle kar kaybının ve cezai şart alacağının bulunduğunu belirtmiş ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL kar kaybı ve 10.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın İstanbul Kapatılan 28.Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/217 E.sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir.Davacılar vekili 14/10/2014 havale tarihli dilekçesi ile; asıl davadaki ceza-i şart alacağının 20.000,00 TL., birlen İstanbul 34 ATM.nin 2013/208 Esas sayılı dosyasındaki ceza-i şart alacak talebinin ise 400.000,00 TL. Olduğunu belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 30/10/2017 tarih ve 2014/699 Esas – 2017/912 Karar sayılı kararında;”….Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmede taraflar iki yıl süreli olarak düzenlenmiş olan 2009 tarihli sözleşmenin, taraflar arasındaki 2009 yılındaki ilk ticari ilişki tarihi olan 28/07/2009 olduğu dikkate alınarak, başlangıç tarihinin 28/07/2009 olarak belirlendiği zira sözleşmede başlangıç tarihinin tam olarak belirli olmadığı taraflarca sözleşme başlangıç tarihinin ispatına yarar herhangi bir delil belge sunulmadığı, bu doğrultuda sözleşme başlangıç tarihi 01/01/2009 olarak değerlendirilmesinin gerektirecek bir durumunda mevcut olmadığı sözleşme başlangıç tarihinin 28/07/2009 olarak kabulüne göre bilirkişilerce sözleşmede belirtilen … firması ile 19/01/2009-27/07/2009 tarihleri arasında yapılmış 174.199,15 TL’lik ticari ilişkiden dolayı davalı tarafın rekabet yasağına aykırı hareket ettiğinin söylenemeyeceği, iki yıllık sözleşme tarihi olan 28/07/2009-28/07/2011 tarihleri arasında davalı taraf ile sözleşmede yasak kapsamında olduğu belirtilen firmalar arasında herhangi bir başkaca ticari ilişkinin de olduğuna dair bir tespitin bulunmaması ve bilirkişi raporunda yapılan açıklamalar da dikkate alınarak rekabet yasağına uyulmaması halinde karşı tarafa ödenmesi kararlaştırılan cezai şartın tek olduğu sözleşmenin bir tarafının birden fazla kişiden oluşturmasına dayalı olarak cezai şartın ayrı ayrı ve tamamının iki kere talep edilmesinin mümkün olmadığın dosyaya sunulan sözleşmelerin birbirlerinin aynısı olduğu da dikkate alınarak davacı tarafların asıl ve birleşen davaları yönünde açmış oldukları davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Asıl ve birleşen İstanbul 34.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/208 E.sayılı dosyaları yönünden davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesi kararında dava konusu sözleşmenin başlangıç tarihinin tespiti noktasındaki gerekçenin hukuk dışı olduğu, davalı tarafın ticari defter ve belgelerindeki tespit edilen hususların yok sayılması ret kararının usul ve yasaya aykırı tesis edildiğini gösterdiğini, Davalı şirketin sözleşmedeki taahhütlerine aykırı davranması halinde cezai şart ve tazminatın ayrı ayrı ödenmesi sözleşmede açıkça kararlaştırılmış iken ilk derece mahkemesinin sözleşme hükümlerini yok saymasının hukuk dışı olduğunu, Davalı ile müvekkili şirketler arasında ticari ilişkinin devam etmesi dahi tek başına sözleşmenin devam ettiğinin göstergesi olduğu, hukuk dışı yorumlar ile sözleşmenin sona erdiği gerekçesi ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğu, (Yargıtay 14. H.D. 21/09/2010 T. 2010/6852 E. 2010/8960 K.) Davalı şirketin cevabi ihtarında sözleşmenin feshinden bahsetmesi dahi sözleşmenin devam ettiğini ortaya koyduğu gibi, sözleşmenin feshedildiğine ilişkin davalı tarafından sunulmuş yazılı bir delil bulunmadığından feshedilmeyen sözleşme gereği davalının sorumluluğunun bulunduğunu, (Yargıtay 13. H.D. 10/03/1977 T. 912/1375 E.K., Yargıtay 13. H.D. 23/11/1995 T. 9228/10302 E.K., Yargıtay 4. H.D. 25/06/1970 T. 4581/5276 E.K.) Davalı basiretli bir tacir olmak bir yana, iyi niyet kurallarını da hiçe saymak suretiyle, müvekkili sayesinde tanımış olduğu ve müvekkillerinin zararına olmak üzere müvekkilinin ticaretin devam ettiği şirketlerle ticari ilişki içine girmesine yönelik kötü niyetli davranışının yapılan sözleşmeye rağmen hukuken korunmasının mümkün olmadığını, Yerel mahkemenin gerekçesinin aksine, cezai şartın iki kere tahsili istenmediğini, sözleşmede taraf olan ve ayrı tüzel kişiliğe sahip olan şirketler sözleşmeden kaynaklı haklarını talep etmekte olup, haklı taleplerin hukuka aykırı gerekçeler ile reddi usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, Maddi tazminat taleplerine istinaden inceleme yapılmadığı, bilirkişi raporuna vaki itirazların geçiştirildiği ve tazminat yönünden hesaplama yapılmadığını, dava dosyası eksik ve hatalı değerlendirmeler içeren bilirkişi raporu ile karar oluşturması oluşturulan kararın hatalı olması sonucunu doğurduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda asıl ve birleşen davaya yönelik kararın kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava, Asıl ve birleşen dosyanın davacıları ile davalı arasında imzalandığı iddia edilen 2009 tarihli ”PROTOKOL” başlıklı imalat yapımı konulu sözleşmeye aykırılık iddiasına dayanan kar kaybı ve ceza-i şart alacağından kaynaklı maddi tazminat davasıdır. Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle asıl ve birleşen İstanbul 34.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/208 E.sayılı dosyaları yönünden davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya arasında bulunan PROTOKOL başlıklı ay ve gün hanesi boş olan 2009 yılında imzalanan sözleşme sureti incelendiğinde;Sözleşmenin tarafları başlıklı birinci (1) maddesinde; ” Sözleşmenin taraflarının 1-…, 2- ….SAN. DIŞ TIC. LTD. ŞTİ., 3- ….SAN. TİC. LTD. ŞTİ. Olduğu, ” düzenlenmiştir.Sözleşmenin tanımlar başlıklı ikinci (2) maddesinde; ” a) … kısaca (MÜMESSİL 1) olarak, b) … SAN. DIŞ TIC. LTD. ŞTİ kısaca (İHRACATÇI / MÜMESSİL 2) olarak, c) …. TİC. LTD. ŞTİ. Kısaca İHRACATÇI / İMALATÇI) olarak, d) MÜMESSİL 1 ve İHRACATÇI / MÜMESSİL 2 müştereken kısaca (MÜMESSİLLER) olarak, e) MÜMESSİL 1, İHRACATÇI / MÜMESSİL 2 ve İHRACATÇI/ İMALATÇI müştereken (TARAFLAR) olarak, f) İŞ bu protokol kısaca (SÖZLEŞME) olarak, g) İHRACATÇI/İMALATÇI FİRMA’nın, MÜMESSİLLER’in yurtdışındaki müşterileri için yine MÜMESSİLLER’in talimatlarına, önerilerine ve taleplerine uygun imalatını yapacağı konfeksiyon ürünleri kısaca (ÜRÜN) olarak anılacaktır,” hükmü düzenlenmiştir.Sözleşmenin konusu başlıklı üçüncü (3) maddesinde; ” İş bu sözleşme, İHRACATÇI/İMALATÇI FİRMA’nın, MÜMESSİLLER’in yurtdışındaki müşterileri için yine MÜMESSİLLER’in talimatlarına , önerilerine ve taleplerine uygun imalatını yapacağı ÜRÜNLER’in teslimi ve bu hususta TARAFLAR’ın hak ve sorumluluklarının düzenlenmesinden ibarettir,” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin tarafların hak ve yükümlülükleri başlıklı dördüncü (4) maddesinin dördüncü (4) bendinde; ” İHRACATÇI-İMALATÇI, MÜMESSİLLE’e Almanya’da çılıştığı firmaların bilgisini vermeyi ve MÜMESSİLLER’in müşterisi olan ve ”…” isimleri ile tanınan firmalarla yine bu firmaların rekabet içerisinde bulunduğu firmalarla, MÜMESSİLLERİN müşterisi olan bu firmaların müşterisi olan firmalarla ve yine MÜMESSİLLERİN yeni çalışmaya başlayacağı firmalarla hiçbir şekil ve koşulda çalışılmayacağını kabul beyan ve taahhüt eder. Maddenin ihlali halinde İHRACATÇI-İMALATÇI, uğranılan maddi ve manevi zararlar ile mahrum kalınan kar gibi zararların yanısıra ve bu taleplerine ilave olarak her bir ihlal için diğer tarafa 200.000- TL. (İkiyüzbin Türk Lirası)’nı cezai şart olarak ödemeyi; cezai şart miktarının fahiş olmadığını ve tenkise tabi bulunmadığını kabul ve taahhüt eder,” hükmü düzenlenmiştir.Sözleşmenin süresi başlıklı altıncı (6) maddesinde; ” İşbu sözleşme MÜMESSİLLER’in sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren itibaren 2 sene süresince geçerlidir,” hükmü düzenlenmiştir.Davacı, davalının sözleşmenin sona erdiği ya da feshedildiği yönünden bir savunmada bulunmadığını, sözleşmenin süresel olarak bitmesi sonrasında da davalının mal sattığını, taraflar arasındaki ilişkinin devam ettiğini, sözleşmenin açık bir şekilde feshedilmemesi nedeniyle belirsiz süreli sözleşmeye dönüştüğünü, öne sürmüştür. Taraflar arasındaki PROTOKOL başlıklı sözleşme de gün ve ay hanesi boş olup sözleşme tarihi ….2009 tarihli olup sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren itibaren 2 sene süresince geçerli olacağı kararlaştırılmıştır. Mahkemece sözleşmenin başlangıç tarihini 28/07/2009 TARİHİ OLARAK KABUL EDİP SÖZLEŞMENİN 28/07/2009 – 28/07/2011 tarihleri arasında geçerli olduğu ve 28/07/2011 tarihi itibariyle sözleşmenin sona erdiğini kabul etmiştir. Taraflar arasında açık bir fesih olmamakla beraber sözleşme süreli bir sözleşme olup, sözleşmenin 2 yıl süreli olacağı kabul edilmiş, iki yıl sonunda ne olacağı konusunda sözleşmede bir düzenleme yapılmamıştır. Çözülmesi gereken sorun, taraflar arasındaki sözleşmenin devam edip etmediği, belirsiz süreli bir sözleşmeye dönüşüp dönüşmediği ve sözleşmenin başlangıç tarihi noktasındadır. Mahkemece sözleşmenin başlangıç tarihini 28/072009 olarak kabul etmiş olup mahkemece alınan kök bilirkişi heyet raporunun 12 sayfasındaki Davacı ticari defterleri üzerinde inceleme değerlendirme başlıklı bölümünde;” ….davacı …. SAN. DIŞ TIC. LTD. ŞTİ.’NİN 2009-2013 yılı ticari defterlerinin incelenmesi sonucu taraflar arasındaki ilişkinin 05/08/2009 tarih ve 20132 sayılı faturanın davalı tarafından davacıya tanzim edilmesiyle başladığı..,” belirtilmiştir. Buna göre sözleşmenin başlangıç tarihinin mahkemece kabul edilen 28/07/2009 tarihinden dava önce başladığına dair dosya içerisinde somut bir delil olmadığı anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki imalat sözleşmesi 6098 sayılı TBK’da ve 818 Sayılı BK.’da düzenlenmiş özel borç ilişkileri arasında yer alan sözleşmeler arasında gösterilmemiş, kanunen belli bir şekle de tabi tutulmamıştır. Bununla beraber taraflar yazılı ve süreli bir imalat sözleşmesi düzenlemişler, sözleşmenin süresinin iki yıl olduğu kararlaştırılmıştır. İki yıldan sonra ne olacağı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Kanunda bazı sürekli borç ilişkisi doğuran (kira ve hizmet gibi) ve süreye bağlanan sözleşmelerin sona ermesi halinde özel düzenlemeler yapılmışsa da, kanunda düzenlenmemiş davaya konu sözleşme tipinde doğal olarak sürenin sona ermesi halinde sözleşmenin yenilenmiş sayılacağına ya da belirsiz süreli sözleşmeye dönüşeceğine dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır.Esasen sözleşmenin aynı koşullarda devam ettiğini kanıtlama yükümlülüğü davacıya ait olup, sunulan delillerden böyle bir sonuç çıkarılması da hukuken mümkün değildir. Sözleşmenin belirsiz süreli sözleşmeye dönüştüğü yönünde bir kanıt olmadığından, davalının sonradan bir kısım satışlar yapmış olması da sözleşmenin belirsiz süreli olarak uzatıldığı anlamına yorumlanamayacağından, davacıların sona eren bir imalat sözleşmesine dayanarak uğradığını öne sürdüğü maddi zararın tazminini talep etmesi hukuken haklı görülmemiştir. Davacıların maddi tazminat koşulları oluşmamıştır.Davalı esas ve birleşen davada sözleşmedeki imzaya itiraz edip mahkemece bu yönde değerlendirme yapılmamış isede dava ret edilip sadece davacı taraf istinafa gelip bu yönde bir istinafta olmadığından dairemizce bu yönde bir değerlendirme yapılmamıştır.Sonuç olarak; İlk derece mahkemesi kararında asıl ve birleşen dosya davacılarının istinaf nedenleri gerekçeleriyle karşılanmış olduğundan, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ile istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan asıl ve birleşen dosya davacılarının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan (98,10.TL*2=) 196,20.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davalarda alınması gereken toplam (54,40.TL*2=) 108,80 TL. istinaf karar harcından istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan (35,90.TL*2=) 71,80 TL. harcın mahsubu ile bakiye 37,00 TL.’nin asıl ve birleşen davada davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.