Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2270
KARAR NO : 2019/1630
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2019 ( İhtiyati Tedbir Talebinin Reddine İlişkin Karar )
DOSYA NUMARASI : 2019/620 D. İş – 2019/648 Karar
TALEP: İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 20/11/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: İhtiyati tedbir talep eden vekili talep dilekçesinde özetle; Talep eden vekili şirketlerinin temsilinin; Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 21 Mart 2016 tarih ve 533 sayılı nüshasında yayımlanan ve 15.03.2016 tarihinde tescil edildiği ilan edilen Beyoğlu …. Noterliğinden 10.03.2016 tarih ve … sayı ile onaylı olağan genel kurul kararının, ana sözleşme tadil metninin ve 10.03.2016 tarih ve 7963 sayı ile onaylı yönetim kurulu kararı ile; ” 1 – Şirketimiz 10.03.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kuruluna seçilen üyelerden: … Yönetim Kurulu Başkanlığına , … Yönetim Kurulu Başkanvekilliğine seçilmesine, 2 – Yönetim kurulu üyeleri; … (İkamet…), … (İkamet…), …. (İkamet…) ve Finans Direktörü … (İkamet…), Birinci imza yetkisi verilmesine, birinci derece imza yetkililerinin HERHANGİ İKİSİNİN şirket kaşe veya ünvanı altına BİRLİKTE ATACAKLARI İMZA İLE şirketimizi her türlü hukuki muamale, fiil ve işlerde en geniş surette temsil ve ilzam etmelerine, şeklinde düzenlendiğini, hal böyle iken; 23.02.2016 düzenleme tarihli 28.02.2017 vadeli 45.000.-USD bedelli,23.02.2016 düzenleme tarihli 30.11.2016 vadeli 45.000.-USD bedelli,23.02.2016 düzenleme tarihli 30.12.2016 vadeli 45.000.-USD bedelli,06.04.2016 düzenleme tarihli 15.02.2017 vadeli 50.000.-USD bedelli,06.04.2016 düzenleme tarihli 15.01.2017 vadeli 25.000.-USD bedelli,06.04.2016 düzenleme tarihli 31.01.2017 vadeli 50.000.-USD bedelli,06.04.2016 düzenleme tarihli 23.02.2017 vadeli 45.000.-USD bedelli,06.04.2016 düzenleme tarihli 24.11.2016 vadeli 45.000.-USD bedelli,06.04.2016 düzenleme tarihli 29.12.2016 vadeli 45.000.-USD bedelli, senetlerin müvekkilin kaşesi basılarak tek başına müvekkili borç altına sokmaya yeterli olmayan tek imza ile düzenlenmiş senetler olup, karşı tarafın elinde olduğunu, Talep konusu senetlerden 23.02.2016 düzenlenme tarihli senetlerin üzerinde sadece bir kişinin imzası bulunmasına rağmen müvekkil şirketin kaşesi basılarak müvekkil şirketin de borç altına sokulmaya çalışıldığını, 06.04.2016 düzenlenme tarihli senetlerin üzerine ise … ismi yazıldığını, yanına müvekkil şirketin kaşesi de basılarak müvekkil şirketin borç altına sokulmaya çalışıldığını, Talep konusu senetlerin düzenlenme tarihlerinde, yukarıda içerikleri aynen aktarılan tescil ve ilan edilen kararlarda görüleceği üzere müvekkil şirketi borç altına sokabilmek için birinci derecede imza yetkisi verilen üyelerden en az iki kişinin birlikte imza atmaları gerektiğini, sadece … adına atılan imza ile müvekkil şirketin borç altına sokulmaya çalışıldığını, tek imza ile müvekkil borç altına sokulamayacağından müvekkilin davalıya ödenmesi gereken bir borcu bulunmadığını, bu nedenle senetlerin icra takibine konulmaması, 3. kişilere devir ve cirosunun önlenmesi, ödemelerinin durdurulması, icra takibine konulmaları halinde icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 12/04/2019 tarih ve 2019/620 D. İş – 2019/648 Karar sayılı kararı ile; ” … HMK m. 389 hükmü uyarınca ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.” Yine HMK m.390 hükmünde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” O halde 3. fıkraya göre ihtiyati tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. HMK m.390/f.2 ve işin ivediliği karşısında karşı taraf dinlenmeden inceleme yapılmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki ihtiyati tedbire konu bonolar şeklen kambiyo evrakı niteliğinde olup bonoların geçerli olup olmayacakları kural olarak açılacak bir menfi tespit davasında geniş kapsamlı ve uyuşmazlık çerçevesinde değerlendirilecektir. Zira dayanılan bono suretlerinde şeklen ve ilk bakışta iki farklı imzanın bulunma ihtimali olduğu anlaşılmakta olup bu aşamada aksine ve somutlaştırılmış bir belge de bulunmamaktadır. İyi niyetli olan hamilin aleyhine tedbir kararı verilmesine yetecek ve bonoların tedavül etmesi durumunda güven kuralının göz ardı edilmesine imkan verecek derecede yaklaşık ispat seviyesini ortaya koyan beyan ve delil mevcut değildir. Kaldı ki tüzel kişilerde ticaret ortaklıklarının kanuni temsili organ ilişkisi içinde ele alınır ve kambiyo taahhütlerine girmek açısından herhangi bir sınır söz konusu değildir. (Ünal TEKİNALP, Kambiyo Senetlerinde Temsile İlişkin Bazı Sorunlar, 14-16/1976 5 m. Sayfa 39 vd.) Bu durumda ilk bakış itibariyle dayanak bonolar çerçevesinde, şirket adına kambiyo taahhüdüne girilmesi noktasında, yukarıdaki açıklamalar karşısında karşı taraf aleyhine yaklaşık ispat derecesinde bir açıklama ve delil henüz bulunmamaktadır. Yapılan açıklamalar kapsamında ihtiyati tedbir talep edenin tüm tedbir taleplerinin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; “İhtiyati tedbir talep edenin tüm ihtiyati tedbir taleplerinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, 6100 sayılı HMK 389/1 maddesi hükmünde de belirtildiği üzere; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerektiğini, tam ispatın arandığı durumlardan bu ölçünün tereddütsüz ortaya konması gerektiğini, yaklaşık ispat durumundan ise hakimin o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmeyeceğini, bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınmasının ön görüldüğünü, geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispatın yeterli görüldüğünü, bu çerçevede aslında ispat ölçüsü bakımından bir yenilik getirilmemekle birlikte, “ Yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifadenin tasarıya alındığını, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığının belirtildiğini hem de basit bir iddianın yeterli olmadığının vurgulanmak istendiğini, ( HMK 390 ) Somut olayda, talep dilekçeleri ekinde sundukları senet fotokopileri üzerindeki imzaların …e ait olduğunu, senetlerin üzerinde bu kişiye ait imzalar dışında ikinci bir imza olmadığını, …in imzasının kendi isminin el yazısı ile yazılmış şekilde üç parçadan oluşmakta olduğunu, senetlerin üzerinde bu kişinin el yazısı şeklinde ismini yazdığı imzası dışında farklı bir imza olmadığını, Mahkemenin farklı bir imza bulunma ihtimali olduğu yönündeki değerlendirmesinin gerçeği yansıtmadığı gibi bu değerlendirmenin ihtiyati tedbir kararı verilmesine de engel olmadığını, senet metninden anlaşılan def’ilerin herkese karşı ileri sürülebileceğinden, karşı tarafın iyi niyetli hamil olması ihtimalinin de sonucu değiştirmeyeceğini, İstinaf konusu dosyada, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasanın aradığı tüm şartlar gerçekleşmiş olduğundan, ihtiyati tedbir taleplerinin reddedilmiş olmasının hatalı olduğunu, tüm bu sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu beyanla; Açıklanan nedenlerle ve re’sen gözetilecek sebeplerle, istinaf taleplerinin kabulü ile İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/620 D.İş sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının kaldırılarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerl sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep konusu kambiyo senetlerinden dolayı İİK 72. maddesine göre ihtiyati tedbir kararı verilmesi istenmektedir. Talep gerekçesi olarak senetlerin şirketi temsil ve ilzama yetkili iki kişi tarafından imzalanmamış olması öne sürülmüştür. Dosyada fotokopileri bulunan senetlere göre karşı taraf senetlerin lehdarı değildir. Bir kısım senetlerin lehdarı ise senedi düzenlediği iddia edilen şirket yönetim kurulu başkanı …’ dir. Senetler şekli olarak geçerli senetlerdir. Kambiyo senedinin niteliği itibariyle senetten anlaşılamayan geçersizlik sebepleri, senedin düzenlenmesine yol açan temel ilişkiye taraf olmayan 3. Kişiye (hamile) karşı kural olarak öne sürülemez. Mahkemenin de belirttiği gibi; salt talep ile de ihtiyati tedbir kararı verilemez. Talebin haklılığı HMK 390/3.maddesi uyarınca yaklaşık olarak kanıtlanmamıştır. İddiaya göre, şirketi temsil ve imza edecek kişilerden birisi bir kısım senetlerde kendisini lehdar göstererek senet düzenlemiş bir kısım senetlerde ise lehdarı …A.Ş. adlı bir firmaya senet düzenlemiştir. İddialar ancak menfi tespit davasında dayanakları ile tartışılabilecek nedenlerdir. Sonuç olarak talepte bulunan tarafın istinaf dilekçesinde belirttiği hususların ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde hukuka uygun olarak karşılandığı, kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden; talepte bulunan vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati tedbir talep edenin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/11/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.