Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2256 E. 2019/1586 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2256 Esas
KARAR NO : 2019/1586 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2019
DOSYA NUMARA: 2018/20 Esas – 2019/269 Karar
DAVA : Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasındaki “tek satıcılık” sözleşmesi uyarınca, müvekkilinin önceden belirlenmiş ürünleri davalıdan satın almayı ve bu ürünlerin sürümünü arttırmak için gereken faaliyetlerde bulunmayı taahhüt ettiğini, davalının ise müvekkiline ürün teslim etme ve Türkiye’de tek satıcı sıfatıyla bir tekel hakkı sağlama yükümlülüğünü altına girdiğini, 19 yıllık belirsiz süreli sürekli akdi ilişkide davalının müvekkiline sözleşmenin devam edeceği yolunda güven verdiğini bu nedenle müvekkilinin ticari faaliyetine devam ile geleceğini planlayarak yatırım yaptığını, bu durumda beklenmeyen bir zamanda ve beklenmeyen şekilde hiçbir sebep gösterilmeden sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı feshinin hukuki görüşüne güven ilkesinin ihlali olduğunu taraflar arasında sorunsuz yürüyen ticaretin haksız ve yersiz engellendiğini, somut olayda sözleşmenin sebepsiz yere feshedildiğini açıklanan nedenlerle davalının tek satıcılık sözleşmesini hukuka ve yasaya aykırı bir şekilde sebepsiz, zamansız ve beklenmedik feshinin ihbarı nedeniyle HMK. m. 111 çerçevesinde sözleşme feshinin geçersiz olduğunun tespitiyle muazara ve müdahalenin menine olmadığı takdirde belirsiz olan denkleştirme tazminatı olarak fazlası ve diğer tüm talep ve hakları saklı kalmak üzere şimdilik 100.000-TL ödenmesine, dava tarihinden itibaren en yüksek ticari faiz işletilmesine, masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin 19/03/2019 tarihli duruşmadaki beyanında, “Sözleşmenin feshinin geçersiz olduğunun tespiti yönündeki taleplerinden feragat ettiklerini, tahkim itirazını kabul etmediklerini, Türk Hukuku uygulanarak karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşmede tahkim şartının olduğunu, sözleşmenin 12.2 maddesinde, çıkan uyuşmazlıkların münhasıran tahkim yolu ile çözüme kavuşturulacağı, tahkim yerinin Londra/İngiltere olduğu, Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları’na göre atanan bir veya birden çok hakem tarafından yürütüleceği, yönünde hüküm bulunduğunu, davanın usulden reddinin gerektiğini, ayrıca davanın sözleşmenin fesih tarihi olan 02.02.2018 tarihinden önce açıldığını ancak Yargıtay içtihatlarına göre, davanın fesih tarihinden sonra açılması gerektiğini, sözleşmenin müvekkili tarafından 26.07.2017 tarihli fesih ihbarıyla 6 ay önel verilerek sona erdirildiğini, davacı tarafın davayı önel süresinin bitiminden önce 08.01.2018 tarihinde ikame ettiğini, portföy tazminatı talebi açısından, sözleşmenin fesholmuş olmasının dava şartı olduğunu, davanın açılış tarihi itibarıyla sözleşmenin henüz fesholmadığını dolayısıyla dava tarihi itibarıyla dava şartının henüz oluşmadığını açıklanan nedenlerle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafça ödenmesine karar verilmesine talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 19/03/2019 tarih ve 2018/20 Esas – 2019/269 Karar sayılı kararı ile; ” … Tüm dosya kapsamı, tarafların iddiaları savunmaları ve toplanan deliller bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2017/460 E., 2017/509 K. Sayılı kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/279 E., 2018/6234 K. Sayılı kararı ve benzer kararlar göz önünde bulundurulduğunda, taraflar arasında imzalanan sözleşmedeki tahkim şartının geçerli olduğu ve davalı tarafından süresi içinde tahkim itirazının ileri sürüldüğü anlaşıldığından, uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülmesine dair itirazın kabulüne, HMK. m. 114, 115 ve 116 gereği davanın usul yönünden reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1- Davalı tarafından ilk itiraz olarak ileri sürülen, Uyuşmazlığın Tahkim Yolu İle Çözülmesine Dair itirazın kabulü ile davanın, HMK. m. 114, 115 ve 116 gereği usul yönünden REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava konusu olayda “Tahkim” şartı “Distribütörlük” sözleşmesi içinde ve bir maddesi olarak düzenlenmiş ise de tahkim sözleşmesinin, ana sözleşmeden ayrı bir sözleşme olduğunu, Milletlerarası Tahkim Kanununda, tahkim sözleşmesinin, ana sözleşmeden bağımsızlığı ilkesinin kabul edildiğini (MTK 4/IV), bu nedenle ana sözleşme ile ana sözleşmeden doğacak ihtilafın çözüm yolunu düzenleyen tahkim sözleşmesinin geçerlilikleri gerek şekil gerekse de maddi açıdan değerlendirildiğinde birbirinden bağımsız olarak kendi sözleşme statüleri içinde ele alınıp çözümlenmesi gerektiğini, (YARGITAY HGK E. 2011/11-742 K. 2012/82 T. 22.2.2012 ) Dava konusu ihtilafta tahkim anlaşmasının hükümsüz olduğunu, sözleşme tarihinde yürürlükteki mevzuat(MK-BK-TTK) ve Borçlar hukukuyla bağlantılı hükümsüzlük sebeplerinin, I- Ehliyetsizlik, II- Temsil yoluyla yapılan anlaşmalarda temsil ilişkisinden kaynaklanan eksiklikler,
III- Tahkim anlaşmasının geçersiz olması,III.(a) Tahkim anlaşmasının esasına uygulanacak hukukun gösterdiği kamu düzeni ve emredici hukuk kurallarına aykırılık sebebiyle tesirsiz olması,III.(b)Tahkim anlaşmasının icrasının sözleşmenin kuruluşundan itibaren objektif imkânsızlığa konu olması sebebiyle tesirsiz olması,III.(c) Taraflardan birinin diğeri üzerinde ekonomik baskı kurarak tahkim anlaşmasında eşitliği kendi lehine bozacak hususlar kabul ettirmesi tesirsiz olması şeklinde olduğunu, Tahkim sözleşmesinin taraflar için geçerli olabilmesi için tarafların hukuki işlem yapabilme ehliyetine, başka bir ifadeyle fiil ehliyetine sahip olması gerektiğini, tüzel kişilerin hak ve fiil ehliyetlerinin ise MÖHUK m. 9-(4) uyarınca statülerindeki idare merkezi hukukuna tabi olduğunu, bu nedenle 743 sayılı MK hükümlerinin dikkate alınacağını, Tüzel kişi iradesinin, organları aracılığıyla açıklanacağını, tüzel kişiyi organların borç altına sokacağını, organların temsilci sıfatıyla hareket etmeyeceğini bizzat tüzel kişi adına işlem yapacağını, Sirkülere göre şirketin temsilinin iki imza ile mümkün olduğunu, hizmet akdine binaen müvekkil şirket Genel müdürü …’ nün, müvekkil şirketi tek başına temsile yetkili olmadığını, tek imzalı tahkim şartının geçersiz olduğunu, ( YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 1996/3017 K. 1996/9768 T. 7.11.1996 ) ( YARGITAY 19. HD., 7.10.1994, 9095 E., 9133 K. )Müvekkile hizmet akdiyle bağlı olan ve genel müdür sıfatıyla atanarak kendisine imza yetkisi verilen…’ nün, yürürlükteki ilgili mevzuata göre sınırlı yetkiye sahip ticari mümessil olup temsil yetkisinin, tüm üçüncü şahısları bağlar şekilde ticaret siciline BİRLİKTE TEMSİL (iki imza) ilkesine göre tescil ve ilan edildiğini, dolayısıyla müvekkilini temsilen tek başına, imza koyma yetkisi olmadığını, işbu hükümsüzlüğün tespitinde hangi hukukun uygulanacağı konusunda temsil yetkisi başlığını taşıyan MÖHUK 30 maddenin yol gösterdiğini, Geniş bir faaliyet alanı ve iş hacmine sahip ticarî işletmelerde, bu işletmeyi kendi adına işleten kişinin, bütün işleri tek başına yürütmesine imkân olmadığını, bu sebeple tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetleri yürütürken, başka kişilerin (tacir yardımcıları) emek ve mesailerinden de yararlandığını, tacir yardımcılarının bir kısmının tacire bağımlı olarak çalıştığını, bunların tacirin verdiği talimat çerçevesinde ve onun nezaret-denetimi altında faaliyet gösterdiklerini, tacire yardımcı olan kişilerin diğer bir bölümünün ise çalışma yöntem ve zamanını serbestçe belirleme yetkisine sahip, bağımsız yardımcılardan oluştuğunu, (Arkan, S.: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2015, s.169) Tüzel kişi müvekkilinin şirketin temsili, kaynağını yasadan alan kendine özel bir temsil ilişkisi bulunduğundan Borçlar Kanunu temsile ilişkin genel hükümlerin doğrudan değil dolaylı yani özelliklerine uygun düştüğü ölçüde kıyas yolu ile uygulanabileceğini, iradi temsilde yetkinin kapsam ve sınırını temsil olunan serbestçe tayin ederken tüzel kişide temsilin kapsam ve sınırının, yasa hükümleriyle çizildiğini, Dava konusu olayda genel müdürün, sicile tescil ve ilan edilmiş birlikte temsil ilkesi( iki imza ) hilafına tek başına imza attığını, eksiklik dolayısıyla hükümsüzlüğün açık olduğunu,Temsilen yapılan anlaşmada tahkim için önem arz eden diğer bir konunun 818 sayılı yasanın 388/3 maddesiyle düzenlenmiş olan “HUSUSİ BİR SALÂHİYETİ HAİZ OLMADIKÇA VEKİL TAHKİM EDEMEZ” emredici hükmü olduğunu, bir başka ifade ile temsil yoluyla yapılan ana sözleşmede yer alan tahkim şartı için temsilcinin özel yetkiye sahip olup olmadığı olduğunu, Dava konusu olayda ana sözleşmede yer alan tahkim şartına bilvekale imza vazeden ticari mümessil genel müdürün, özel yetki arayan BK 388 madde hükmü sebebiyle yetkisiz olduğunu, olayda eksikliğin ve dolayısıyla hükümsüzlüğün açık olduğunu, Her ne şekilde ortaya çıkarsa çıksın ya da her nasıl ifade edilirse edilsin, tahkim anlaşmasının taraflarının ve farklı devlet mevzuatlarının tahkimden beklediği işlevi yerine getiremeyecek olması halinde “tesirsiz” bir tahkim anlaşması söz konusu olacağını ve geçersiz olacağını, Davalının tahkimle ilgili “İngiliz hukukunda tek yetkili satıcının denkleştirme tazminatı isteme hakkı yoktur” beyanının, tahkimin kamu düzeni ve emredici hukuk kurallarına aykırı olduğunu, ayrıca anlaşma icrasının sözleşme kuruluşundan itibaren objektif imkânsızlıkla muallel bulunduğunu gösterdiğini, beklentiye cevap vermeyen tahkim şartını, eşitliği kendi lehine bozacak şekilde baştan bilerek ana sözleşmeye koyan davalının, üstün gücünü kullandığını, hakkı suistimal ettiğini, yasanın kötü niyeti korumayacağını, bu nedenle hükümsüzlük taleplerinin kabulü gerektiğini beyanla; İstinaf taleplerinin kabulü ile; İstanbul Anadolu 3. Asliye Tic. Mah. 19.03.2019T ve E.2018/20-K.2019/269 sayılı red kararının kaldırılarak, itirazlarımız incelenmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapılan distribüörlük sözleşmesinin davalı tarafça sözleşmenin fesih edilmesi nedenine dayalı olarak feshin geçersiz olduğunun tespitiyle müdahalenin meni veya denkleştirme tazminatı ödenmesi talepli alacak davasıdır.Mahkemece, davalı tarafından ilk itiraz olarak ileri sürülen, Uyuşmazlığın Tahkim Yolu İle Çözülmesine Dair itirazın kabulü ile davanın, HMK. m. 114, 115 ve 116 gereği usul yönünden REDDİNE, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. MÖHUK 47. madde hükmüne göre yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde, taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşmaları mümkündür. Yetki şartı taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmeye ayrı bir madde olarak konabileceği gibi ayrı bir sözleşme olarak da düzenlenebileceği, dava konusu uyuşmazlığın yabancı unsur taşıması, mahkemenin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmemiş olması, uyuşmazlığın akdi borç ilişkisinden doğması gerekir.Taraflar arasında 02/02/1999 tarihli Distribütörlük sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşme 3.1 maddesi gereğince distribütörlük sözleşmesi 5 yıllık süre için öngörülmüştür ve taraflardan herhangi biri altı ay önceden yazılı bildirimde bulunmadıkça birer yıl süreyle yenileneceği düzenlenmiş olup taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesi yenilenerek uzatılmıştır.Dava konusu olayda, taraflar arasında yapılan distribütörlük sözleşmesinin davalı yanca sözleşmenin fesih edilmesi nedenine dayalı olarak feshin geçersiz olduğunun tespitiyle müdahalenin meni veya denkleştirme tazminatı ödenmesi talep edilmektedir. Davacı talebini taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesine dayanarak öne sürmektedir.Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık; Taraflar arasında 02/02/1999 tarihinde imzalanan Distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Sözleşmenin 12.2 maddesinde; “Bu sözleşmeden doğan ve uzlaşma ile çözülemeyen uyuşmazlıklar münhasıran tahkim yoluyla çözüme kavuşturulur. Tahkim yeri Londra İngiltere’dir ve Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları’na göre atanan bir veya birdençok hakem tarafından yürütülür,” şeklinde hükme yer verildiği görülmüştür. HMK’nın 116. maddesinde tahkim itirazı ilk itirazlar arasında sayılmış olup davalı vekilince süresinde tahkim ilk itirazında bulunulmuştur.Tahkim itirazında bulunulması üzerine, mahkemece tahkim anlaşmasının bulunup, bulunmadığı araştırılırken, söz konusu tahkim anlaşmasının geçerli olup olmadığınında incelenmesidir. MTK’nun 5.maddesinde “tahkim itirazının kabulü halinde, mahkeme davayı usulden reddeder”hükmüne yer verilmiştir. O halde mahkemenin görevi burada sadece hukuki durumu ne olursa olsun bir tahkim şartının var olup olmadığını incelemekle sınırlı değil fakat geçerli bir tahkim anlaşmasının var olup olmadığını incelemektir. Zira kanunda “kabul edilebilir” bir tahkim anlaşmasının bulunması şartı aranmaktadır.Somut olayda, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde belirttiği davacı şirketin esas mukavelesinin 12/01/1968 tarih ve 3254 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı,1.ci derece imza yetkisine sahip şirket yönetim kurulu üyeleri ile şirket danışmanından herhangi ikisinin veya bunlardan herhangi birisinin imzası yanında yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisinin şirket ünvanı veya kaşesi altına vaz edecekleri müşterek imzaları ile yapılabileceği,”…acentalık,mümessillik,distribütörlük mukavelelerininde çift imza olması gerektiği belirtilmiş olup taraflar arasındaki 02/02/1999 tarihli Distribütörlük sözleşmesini davacı şirket adına sözleşme tarihinde yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda Genel Müdür olan …. tarafından imzalanmıştır.Davacı şirketin esas mukavelesine göre sözleşmede iki imza bulunmamaktadır.Davacı vekili 19/03/2019 tarihli duruşmada;” Beyanlarımızı tekrar ediyoruz. Sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti yönündeki talebimizden feragat ediyoruz.Dilekçelerimizi tekrar ederiz, tahkim itirazını kabul etmiyoruz. Türk Hukuk uygulanarak karar verilmelidir,”şeklinde beyanda bulunmuştur.Somut olayda, davacı şirketin 1.ci derece imza yetkisine sahip şirket yönetim kurulu üyeleri ile şirket danışmanından herhangi ikisinin veya bunlardan herhangi birisinin imzası yanında yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisinin şirket ünvanı veya kaşesi altına vaz edecekleri müşterek imzaları ile yapılabileceği,”…acentalık,mümessillik,distribütörlük mukavelelerininde çift imza olması gerektiği belirtilmiş olup taraflar arasındaki 02/02/1999 tarihli Distribütörlük sözleşmesini davacı şirket adına sözleşme tarihinde yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda Genel Müdür olan …tarafından imzalanmıştır.Davacı şirketin esas mukavelesine göre sözleşmede iki imza bulunmamaktadır. Distribütörlük sözleşmesi için iki imzanın arandığı, buna göre tahkim sözleşmesi yapabilmesi için iki imzanın olması gerektiği yönünde bir karar olmadığı,davacı vekili de 19/03/2019 tarihli duruşmada sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti yönündeki talebimizden feragat ediyoruz, şeklinde beyanda bulunduğu,taraflar arasındaki 02/02/1999 tarihli Distribütörlük sözleşmesinin 3.1 maddesi gereğince distribütörlük sözleşmesi 5 yıllık süre için öngörülmüştür ve taraflardan herhangi biri altı ay önceden yazılı bildirimde bulunmadıkça birer yıl süreyle yenileneceği düzenlenmiş olup taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesi yenilenerek uzatılmıştır.Buna göre 818 sayılı BK. 448 madde ve 6098 sayılı TBK. 547 Maddesine göre sözleşmenin ilk 5 yılında davacı şirketin örtülü sonraki yenilenen dönemlerde açık muvafakat verdiği, buna göre davacı tarafından inkar edilmeyen sözleşmenin yetkisiz kişilerce imzalandığının ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması kapsamında dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, ayrıca olayın özelliği ve dürüstlük kuralı (MK m.2) gözönüne alındığında davacının dava konusu sözleşmeye icazet verdiğinin anlaşıldığı, kaldı ki asıl sözleşmenin geçersiz olması tahkim anlaşmasının geçerliliğini etkilemeyecek olup davacının bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, İlk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden HMK 353/1-b1 mad. uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 14/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.