Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/225 E. 2020/1041 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/225 Esas
KARAR NO : 2020/1041 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/17 Esas – 2018/513 Karar
TARİH: 09/04/2018
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, ortağı ve yöneticisi olduğu … Ltd. Şti’nin davalı şirketten Diyarbakır Ceylan – Karavil AVM şantiyesinde kullanılmak üzere klima cihazları satın aldığını, taraflar arasında bu alımla ilgili bir satın alma sözleşmesi bulunduğunu, … Ltd. Şti ile davalı şirketin 6-7 seneden bu yana alışveriş yapmakta olduklarını, aynı zamanda iki şirketin çözüm ortağı olduklarını, ödemelerin teslimden itibaren 90 veya 120 günlük çekler ile yapıldığını, sözleşmede olmadığı halde davalı firmanın iş ortasında cihazları teslim etmeyeceği şeklinde tehdit ve baskı yaparak bir kısım çeklere aval imzası alındığını, davalı firmaya teminat maksatlı olarak verilen ve üzerinde şahsi aval imzasının bulunduğu bir çeki kullanarak şahsı aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, … firmasının davalı şirkete borcunun bulunmadığını, borcu olmasında dahi icra takibine konu çekten dolayı muhatabın kendisi değil … firması olduğunu, davalının şahsı aleyhine açtığı icra takibinin haksız olduğunu ileri sürerek davalıya teminat maksadı ile verilmiş çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, kefalet ve aval hükümlerinin geçersiz olduğuna, davalının icra kötüniyet tazminatı, maddi manevi tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının iddia ettiği gibi iki şirketin çözüm ortağı olmadıklarını, böyle bir ilişkinin bulunmadığını, davacının davalıya satın almadan dolayı borcunu ödemediğini, bunun üzerine de çeklerinden dolayı icra takibi yapıldığını, icra takibine konu alacağın cari hesap alacağında mevcut olduğunu, davacının kötü niyetli olarak borcunu ödememek adına dava açtığını, davacının iddialarının tamamen yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/04/2018 tarih 2016/17 Esas – 2018/513 Karar sayılı kararında; “Somut olayda, davacı borçlu borcun varlığını inkar ettiğinden ispat yükü davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı, davacının borçlu olduğunu ispatla yükümlüdür. Davalı, temel ilişkiden mücerret borç ikrarını içeren kambiyo senedine dayanmaktadır. Bu durumda ispat yükü yer değiştirmektedir, artık davacı “sözleşmede olmadığı halde davalı firmanın iş ortasında cihazları teslim etmeyeceği şeklinde tehdit ve baskı yaparak bir kısım çeklere aval imzası alındığı”na ilişkin iddiasını ispatla yükümlüdür. Bu iddianın ispatı yolunda bildirilen tanıkların, malların teslimi için ve işveren tarafından verilen teminatın yakılabileceğinden bahisle davacının çeki avalist olarak imzaladığına yönelik beyanlarından davacının tehdit ve baskı altında çeke aval verdiği sonucunun doğmayacağı, çekin (kambiyo senedinin) ödeme aracı olma niteliği ve şirket yetkilisi olan davacının kambiyo senedinin bu niteliğini bilerek basiretli bir işadamı gibi davranma zorunluluğu karşısında, davacının, malların teslimi amacı ile asıl borçlu şirketin sorumluluğunu TTK 700-702 maddeleri çerçevesinde avalist olarak paylaştığı, hamile karşı müştereken ve müteselsilen borçlu durumunda olduğu ve asıl borçluya ilişkin şahsi defileri ileri süremeyeceği, bu nedenle asıl borçlu … (dava ihbar olunan)’nın İstanbul 7. ATM 2018/309 E sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu menfi tespit davasının beklenmesinin ya da işbu dava ile birleştirilmesinin gerekmediği, … vekilinin müdahale talebinin harçlandırılmadığı için usulüne uygun olmadığı anlaşılmış, davacı borçlanma iradesi bulunmadığını kanıtlayamadığı…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı ihbar olunan tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, … A.Ş ile … Ltd. Şti arasında Diyarbakır Ceylan-Karavil Avm. Şantiyesinin Roof-top Klima cihazı ve su soğutma kulelerinin satışı, teslimi ve devreye alma garanti edimlerinin ifasını konu alan sözleşme ilişkisi bulunduğunu, Tam ve eksiksiz ifa sorumluluğu ve eksik ve ayıplı ifaya karşı tekeffül borcu bulunduğunu, Davalının çekin sözleşme sebebi ile verildiğini kabul ettiğini, Davalının üstlendiği sözleşmesel edim borçlarının davalı satıcı aktettiği iki ayrı sözleşme ile tip model adet ve kapasiteleri belirlenmiş olan Roof-top Klima cihazı ve Su soğutma kulelerinin temin edilmesi ve Diyarbakır Ceylan – Karavil Şantiyesinde araç üzerinde Tesyap tarafından yetkilendirilen kişiye imza karşılığı teslim edilmesini, cihazların devreye alma ve garanti edimlerinin 3 aşamalı şekilde ifa edilerek müflis şirket yetkilisine imza karşılığı teslim edilmesini, garanti yükümlülüğü ifasını temin için 45.300 Euro tutarında iki yıl vadeli banka teminat mektubunu alıcı … Firmasına tevdi etmeyi kabul ve imza ettiği, bu nedenle davalının çekin mücerret borç ikrarı olduğuna ilişkin soyutluk ilkesine dayanamayacağını,İfa zamanı hakkında özel bir düzenleme yapılmadığını, tarafların edimlerini eş zamanlı olarak ifa edeceklerini, davalının sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalıya yapılan ödemeler ve sebebe bağlı çekin bedelsiz olduğunu, Yerel mahkemenin birleştirme talebinin reddinin doğru olmadığını, Keşideci borçlunun davaya katılmasına imkan sağlanmadığını, çekin kambiyo vasfı bulunmadığını, davalının kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğunu,Çekte aval imzasının korkutma yoluyla alındığını bu hususun tanık beyanları ile doğrulandığını bu nedenle aval imzasının geçerli olmadığını, İleri sürerek menfi tespit davasının kabulüne, davalıya çek sebebiyle borçlu olmadığının tespitine ve takibinde kötü niyetli ve ağır kusurlu olan davalının %20 oranında kötü niyet tazminatı ödenmesine karar verilmesini,Yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılamanın BAM tarafından yapılmasını, gerekli görülmesi halinde dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesini,Dava dosyasının müflis şirket tarafından açılan dava ile birlikte görülmesi gerektiğinin tespitine karar verilerek hangi dosyada birleştirme yapılacağının belirlenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İhbar olunun İflas Masası vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkili müflis şirket ile davalı şirket arasında eser ve satım sözleşmesi bulunduğunu, satıcının bu sözleşmeler sebebiyle tam ve eksiksiz ifa sorumluluğu, eksik ve ayıplı ifaya karşı tekeffül borcu bulunduğunu, Davalı satıcının aktettiği iki ayrı sözleşme ile; tip, model, adet ve kapasiteleri belirlenmiş olan Roof-top Klima cihazı ve Su soğutma kulelerinin temin edilmesi ve Diyarbakır Ceylan-Karavil Şantiyesinde araç üzerinde müflis şirket tarafından yetkilendirilen kişiye imza karşılığı teslim etmeyi, cihazların devreye alma ve garanti edimlerinin sözleşmede kararlaştırılan şekilde ifa edilerek müflis şirket yetkilisine imza karşılığı teslim etmeyi, garanti yükümlülüğü ifasının temin için 45.300 Euro tutarında iki yıl vadeli Banka Teminat Mektubunu alıcı müflis şirkete tevdi etmeyi, sözleşme bedellerinin işveren tarafından açılacak leasing’in kendisine noterden devir ve temlik suretiyle ödenmesini, sözleşmede borçların ifa zamanı hakkında farklı bir düzenleme yapılmadığından karşılıklı borçların ifası Borçlar kanunundaki genel hükümlere göre yapılacağını kabul ve imza ettiğini,Ancak davalının sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediğini,Davalı-satıcı cihazların devreye alınması ve garanti edimi hakkında 3. Kişi ile başka bir sözleşme yaparak sözleşmeyi ihlal ettiğini, Davalıya yapılan ödemeler ve sebebe bağlı çekin bedelsiz olduğunu, çekin kayıtsız şartsız ödeme vaadi ve kambiyo vasfında olmadığını, Davalının kambiyo senedinin mücerret borç ikrarı olduğu şeklindeki soyutluk sebebine dayanmadığını, Davalının, iflas masasına karşı kayıt-kabul davası ikame ettiğini, çekin sebebe bağlı olduğunu kabul ettiğini, Yerel mahkemenin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ve hukuki dinlenilme ve ispat hakkını kullanmayı engellediğini,İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK 72. Maddesine göre açılmış takip ve takip dayanağı çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.Davacı, hakkında çeke dayalı olarak takip yapıldığını, çekte aval olarak imzası bulunduğunu, çekin kambiyo senedi vasfında olmadığını, çekin teminat çeki olduğunu, avalinin geçerli olmadığını, çek keşidecisi asıl borçlunun davalıya borcu olmadığını belirterek borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı ve ihbar olunun vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İhbar olunanın usulüne uygun davaya müdahilliği bulunmadığından ve karara karşı ancak davanın tarafları ve usulüne uygun şekilde davaya müdahil olmuş kişiler istinaf yoluna başvurabileceğinden, davada taraf veya müdahil sıfatı bulunmayan ihbar olunanın istinaf başvuru dilekçesinin reddi gerekmektedir.Dosya içine getirtilen takip dosyası örneğinden, davaya konu ve borçlu olunmadığının tespiti talep edilen takibin kambiyo takibi olduğu, takip dayanağının davalının lehdar hamil, dava dışı şirketin keşideci, davacının avalist olduğu 200.000 EURO bedelli çek olduğu, davacının söz konusu çekte aval imzası nedeniyle takip edildiği anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, söz konusu çekin teminat, avans çeki olup olmadığı, kambiyo vasfında olup olmadığı, davacının avalinin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.İncelenen takip dayanağı çekin TTK 780/1 maddesinde düzenlenen yasal unsurları taşıdığı, çek üzerinde çekin teminat çeki olduğuna veya avans olarak verildiğine ilişkin bir ibarenin bulunmadığı görülmüştür. Yine çekin ön yüzünde davacının aval olarak imzası bulunmaktadır. Çekte keşideci ve avalist imzalarına itiraz bulunmamaktadır.Aval, TTK’nın 700 ve 702 maddeleri arasında düzenlenmiştir.702/1 maddesinde aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur, 2. Fıkrasında aval verenin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebeple batıl olsa bile aval verenin taahhüdü geçerlidir. Hükmü düzenlenmiştir.”Aval, kambiyo senedine ilişkin bir teminattır. Keşideci lehine aval verilebileceği gibi cirantalar ya da kambiyo senedinden sorumlu olan diğer kimseler lehine de aval verilebilir. Aval veren kişi kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur. Hemen belirtmek gerekir ki, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 20.04.2018 tarihli ve 2017/4 E., 2018/5 K. sayılı kararı).”Davaya ve takibe konu çek vasıfları tamam olup kambiyo senedi olmadığı yönünde davacı iddiası bulunmakta ise de bu husus ispatlanamamıştır. Çekte, çekin teminat çeki olduğu veya avans olarak verildiğine ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Çekte şekle ait bir noksan da bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Söz konusu çekte davacı avalist olup, TTK’nın 702/2 maddesine göre aval veren ancak şekle ilişkin itirazları ileri sürebilecektir. Bu nedenle davaya konu çekin sözleşme kapsamında verildiği, çek lehdarının edimlerini yerine getirmediği, keşidecinin borçlu olmadığı, lehdarın alacaklı olduğunu ispatlayamadığı, çekin bedelsiz olduğuna ilişkin itirazlar şahsi itirazlar olup bunları ancak keşideci ileri sürebileceğinden avalıst olan davacının bu iddialarının dinlenilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.İrade bozuklukları TBK’nın 30 vd maddelerinde, irade bozukluklarından korkutma 37 ve 38. Maddelerde düzenlenmiştir. TBK’nın 38/2. Maddesinde “Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması hâlinde, korkutmanın varlığı kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.İkrah (korkutma), kişinin irade serbestîsini ihlal suretiyle onu gerçek istemine uymayan bir beyanda bulunmak zorunluluğunda bırakan, hukukun caiz görmediği davranışlardır. İkrahın ciddi olması, ikrahın ağır bir tehlike teşkil etmesi, tehdidin yaratacağı tehlikenin derhal gerçekleşecek nitelikte olması, tehdidin bizzat akdin tarafına veya yakınlarına yapılması ve yapılan tehdidin haksız ve hukuka aykırı olması, tehdidin şahsa, namusa, cana, mala veya hürriyete yönelmiş bulunması ve nihayet tehdit ile yapılan işlem arasında illiyet bağı bulunması koşulu aranır.Buna göre dinlenen davacı tanıkları dava dışı şirket ile davalı arasında sözleşme ile kararlaştırılan malların teslimi için davalının çek talep ettiğini ve çekte davacının aval imzasının bulunmasının istendiğini, davacının aval imzası bulunmadığı takdirde sözleşmede öngörülen malların teslim edilmeyeceğini ilettiklerini, bu durumda iş sahibinin iş zamanında yapılmadığı için dava dışı şirketin teminatlarını nakde çevireceği korkusu ile davacının söz konusu çeke aval imzası attığını belirtmişlerdir. Buna göre davalı bir hakkına kullanmak (mal teslimi için çeke teminat verilmesi) için çeke aval verilmesini istemiş olup, davacı davalının kendisinin zor durumda kalması nedeniyle aşırı bir menfaat sağladığını iddia ve ispat edememiştir. Davacı, davaya konu çekte aval imzasının korkutma (ikrah) yoluyla atıldığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle istinaf sebebi yerinde değildir.İstanbul Anadolu 2. ATM’nin 2015/107 E. Sayılı dosyasının birleştirilmesi talebinin reddi kararının doğru olmadığına ilişkin istinaf sebebine gelince,Her iki davanın taraflarının aynı olduğu, iş bu davanın İstanbul …. İcra müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyasında borçlu olunmadığının tespiti davası, birleşme talep edilen İstanbul Anadolu 2. ATM’nin 2015/107. E. Sayılı davasının ise aynı takipten dolayı takip borçlusu hakkında İİK 173. Maddeye göre iflas talebine ilişkin olduğu, her iki davanın birlikte görülmesi gerekmemekte olup diğer davanın bu dava sonucunu beklemesi gerektiği düşünüldüğünden birleştirme talebinin reddinin usule aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhbar olunan vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 346. ve 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden ihbar olunan ve davacı tarafından yatırılan 98,10.’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40. TL istinaf karar harcından, istinaf edenler tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 35,90’ar TL harcın mahsubu ile bakiye18,50’şer TL’ nin istinaf edenlerden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 08/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.