Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2236 E. 2021/221 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2236 Esas
KARAR NO: 2021/221 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2014/432 Esas 2019/631 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Davalı taraf fatura içeriğinden anlaşılan tarihlerde Müvekkilinden yakıt ikmali yapmış ve toplam 19.772,65 EURO harç oluştuğunu, fatura ibraz edilmiş ve itiraz etmeden fatura borcu kesinleştiğini, bu bocun ödenmediğini, bu borcun tamamının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ilgili icra dosyası tahtında 19.772,65-EURO’nun tahsili için başlatılan takibe borçlunun itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, takibe itiraz sebebi ödemenin yapılmış olması olarak gösterildiğini, bu ödemelere ilişkin evrak ve belgelerin taraflarına ibraz edilmediğini, bahsi geçen işlemler hakkında … idaresinin haberdar olmadığını, bu gerekçelerle davayı eski … çalışanı …’e de yönlendirdiklerini, kendisi irtibat bürosu mali evraklarım teslim etmeden ayrılmıştır ve şirketin mali ilişkilerine yönelik evrakların kayıp olduğunu, … nezdinde oluşan zararlardan …’inde sorumlu olduğunu, davanın selameti açısından her iki davalı açısından ihtiyati haciz kararı verilmesini, itiraz eden borçlu tarafın kötü niyetli olduğunu, çünkü eski çalışan … mevcut fatura borcunu sıfırlayacak veya sona erdirecek hiçbir yetki belgesine sahip olmadığını, bu gerekçe ile teknik manada savunma olarak sunulan ve borcu sona erdiği iddia edilen hususların varlığının mümkün olmadığını beyan etmiş, davalının icra takibine vaki haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve haksız itiraz nedeni ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi ile, 21.10.2013 kayıl tarihli Cevap Dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin İzmir Mahkemeleri olduğunu öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, yetkili olunmadığı iddialarının asılsız olup davacı kendisini irtibat bürosu yönetici olarak Beyoğul … Noterliğinin … yevmiye nolu imza sirküleri ile yetkilendirdiğini, esasında ilgili şirketle aralarındaki ibraname içeriği bile yetkili irtibat bürosu yetkilisi olduğunun açık bir kanıtı olduğunu beyan etmiş, sonuç olarak davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle davacı şirket yabancı bir şirket olup bu davanın görülmesi için teminat yatırması gerekmekte olduğunu, söz konusu teminat miktarının tamamlattırılmasına karar verilmesini, davacı şirket ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki 2009 yılı itibariyle başlamış olup bu ticari ilişki sonucunda müvekkili şirket davacı şirketten belirli aralıklarla akaryakıt satın aldığını, bu akaryakıt alımlarından sonra akaryakıt bedelleri Türkiye de müvekkili şirket adına fatura edildiğini, davalı müvekkili şirket de bu fatura bedellerini davacı şirkete ödediğini, müvekkilinin davacı şirketten satın aldığı tüm akaryakıtların bedelinin tam ve eksiksiz olarak ödendiğini, bu sebeple açılan işbu davayı kabul etmediklerini, davacı şirket tarafından müvekkili şirket aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü nün … E. dosyası ile ilamsız takıp başlatılmış olup, takip konusu toplam borç 19.772.65 Euro olarak gösterildiğini, ancak şirketin davacı şirkete akaryakıt atımından kaynaklanan ve ödeme emrinde dayanak gösterilen faturalardan doğan hiçbir borcu bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini, haksız ve kötü niyetti olarak müvekkili aleyhinde icra takibi başlatan davacı şirketin %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/06/2019 tarih ve 2014/432 Esas – 2019/631 Karar sayılı kararında; “…Tüm bu nedenlerle bu davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 19.772,65 Euro üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara 3095 SY 4/a md uyarınca Euro faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına karar vermek gerekmiştir. Davalı likit bir borcunun varlığını bildiği halde sadece alacağın tahsilini geciktirmek için itirazda bulunduğu anlaşıldığından İİK 67/2 maddesi uyarınca alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminat tutarı olan 9.988.-Tl nin davalıdan alınarak davacıya vermek gerekmiştir…..”gerekçesi ile, İş bu davanın Kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 19.772,65 Euro üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara 3095 SY 4/a md uyarınca Euro faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatı 9.988.-TL nin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … istinaf dilekçesi ile, Usule ilişkin olarak; İşbu davanın itirazın iptali davası olup yapılan icra takibinde taraf olmamasına rağmen bu husus gözetilmeden karar ittihat edildiğini, Davacı şirketin Avusturya kökenli, müflis ve tüzel kişiliği sona ermiş bir şirket olup dava ama hak ve yetkisi bulunmadığını, Davacı şirketin Avusturya kökenli, müflis ve tüzel kişiliği sona ermiş bir şirket olduğu, bu hususun her iki tarafın bilgisi ve kabulünde olduğu, böylece HMK’nın 84/1-b maddesi gereğince teminata hükmedilmesi gerektiğini, Esasa ilişkin olarak; Dosyada hem şahsının davacı şirket tarafından ibra edildiğine dair ibraname, hem de diğer davalı şirketin ibra edildiğine dair iki adet ibraname bulunduğunu, ancak bu işbu ibranamelerin dikkate alınmadığını, Tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmediğini, diğer davalı şirketin davacı şirket nezdindeki KDV iadesi alacakları / KDV iadesi mahsupları tespit edilmediği, dikkate alınmadığını, Davacının mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığını, işbu nevi davranışın hukuken koruma ve kabul göremeyeceğini, buna ilişkin de hiçbir değerlendirme ve tespit yapılmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 84/1-b maddesi gereğince davacı şirketten teminat göstermesinin istenilmesine, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı şirket vekili istinaf dilekçesi ile, Usule ilişkin olarak; Davacı şirketin Avusturya kökenli, müflis ve tüzel kişiliği sona ermiş bir şirket olup, dava açma hak ve yetkisi bulunmadığını, Bizzat davacının yine bir alacak iddiasıyla ikame ettiği bir davada, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 01.11.2017 tarihinde, iflas sebebiyle tüzel kişiliği olmayan şirketin dava açma hak ve yetkisi bulunmadığını içtihat ettiği, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/3467 Esas ve 2017/7497 Karar sayılı işbu içtihadı, bizzat davacının taraf olduğu bir davada ittihaz edilen bir içtihat olup, işbu içtihat temelinde ortaya konan hüküm de yine kesinleştiğini, Davacı şirketin Avusturya kökenli, müflis ve tüzel kişiliği sona ermiş bir şirket olduğu, bu hususun her iki tarafın bilgisi ve kabulünde olduğu, böylece HMK 84/1-b maddesi gereğince teminata hükmedilmesi gerektiği yönündeki talebinin reddedildiğini, ancak mahkemece teminata hükmedilmemiş olması da usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Gerek davacının içinde bulunduğu durum ve gerekse yukarıda belirtilen amir yasa hükmü bir arada değerlendirildiğinde talep gibi davacının teminat göstermesinin istenilmesi gerektiği, ancak ilk derece mahkemesince işbu haklı talebin de dikkate alınmadığını, İşbu talebin MÖHÜK temelli bir teminat olmadığını, yani mütekabiliyet gerekçesiyle teminat talebin reddedilmesinin açık bir hata olacağını, zira burada teminat gösterilmesi talebi hukuki ve fiili anlamdaki temel nedeni, davacı şirketin iflas etmiş olması olduğu, bir başka ifadeyle buradaki teminat talebinin hukuki nedeni salt davacı şirketin yabancı kökenli olması olmadığını, davacı şirketin yabancı kökenli olduğu gerekçesiyle teminat talep etmiş olunsa da işbu talebin MÖHÜK ve mütekabiliyet gerekçesiyle reddi anlaşılabileceği, ancak burada davacının teminat göstermesini talep etmelerinin nedeni bizzat davacının da kabulünde olduğu üzere davacı şirketin iflas etmiş olması olduğunu, dolayısıyla burada HMK gereği teminat talebi kabulü gerekmekte olduğu, HMK 84/1-b maddesinde geçen koşullar oluştuğunda bir Türk vatandaşı veya bir Türk şirketinin yatırması istenecek teminatın, müflis yabancı bir şirketten istenmemesi hem yasaya hem de hakkaniyete ve eşitliğe açıkça aykırı olacağı, işbu nedenle davacı yanın teminat göstermesine karar verilmemesi ciddi bir eksiklik ve hata olduğunu, Esasa ilişkin olarak; Tarafların ticari defterleri üzerinde hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, Dosyada hem diğer dava …’in davacı şirket tarafından ibra edildiğine dair ibranamenin, hem de diğer davalı …’in davacı şirketin temsilcisi iken müvekkili şirketi ibra ettiğine dair iki adet ibraname mevcut olduğu, ancak buna rağmen işbu ibranameler dikkate alınmadığını, Davacı/müflis akaryakıt şirketi yabancı (Avusturya) menşeli bir şirket olduğu, ancak T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın 05.10.2009 tarihli izni ile davacı şirketin Türkiye’de bir irtibat bürosu açmasına izin verildiği, bu iznin akabinde davacı şirketin İstanbul’da bir şubesi açıldığı ve şirketin İstanbul’daki şubesinde yetkili temsilcisi olarak diğer davalı …’in görevlendirilmesine karar verildiği, mahkeme dosyasında noter onaylı tercümesi yapılan görevlendirme evrakı mevcut olduğu, bu husus ilk derece mahkemesince de kabul edilmekte olduğu, yani diğer davalı …’in dava konusu ihtilaf döneminde davacı şirketin yetkili temsilcisi olduğuna dair hiçbir ihtilaf bulunmadığını, Dosyada iki adet ibraname mevcut olduğunu, Birinci ibraname; bizzat davacının diğer davalı …’i ibra ettiği İzmir … Noterliği … yevmiyesine kayıtlı 13.09.2012 tarihli ibraname olduğu, davacı şirket her ne kadar diğer davalı davalı … hakkında verilmiş işbu birinci ibranamenin sahte olduğu iddiasıyla şikayette bulunduğunu ifade etmişse de, İstanbul Anadolu CBS, 2012/166818 soruşturma sayılı dosyası ile yapılan soruşturma neticesinde, İzmir … Noterliğinin, 13.09.2012 tarih ve … yevmiyeli ibranamesinin gerçek olduğu, bunun ilgili noterden teyit edildiği tespitiyle diğer davalı … hakkında 2013/57362 Karar numarasıyla takipsizlik kararı verildiği, daha sonra bu karara Ağır Ceza mahkemesi nezdinde itiraz edilmişse de işbu itiraz da reddedildiği, işbu husus ilk derece mahkemesince gerekçeli karara yansıtılmak suretiyle kabul edildiği, yani ilk derece mahkemesi de diğer davalı …’in davacı şirket tarafından ibra edildiğini kabul etmekte olduğu, yine davacı şirketin şikayeti neticesinde, diğer davalı … hakkında İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinde dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla yargılama yapılmışsa da burada yapılan yargılama neticesinde … hakkında, her iki suçlama yönünden de beraat kararı verildiğini, (İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2018/436 ESAS VE 2019/117 karar sayılı ilamı) İkinci ibraname ise; diğer davalı …’in müvekkili şirketi ibra ettiği 30.09.2012 tarihli ibraname olduğu, işbu ibraname de dosyada mübrez olduğu, ancak işbu ibraname dikkate dahi alınmadan karar ittihaz edildiği, zaten müvekkili şirketin, davacı yana hiçbir borcu olmadığından davacı şirketin … Türkiye İrtibat Bürosu kaşe ve imzasını taşıyan 30.09.2012 tarihli ibraname ile davalı müvekkili şirket 6098 sayılı Borçlar Kanunu 132. Maddesinde yer aldığı şekilde en geniş anlamda ibra edildiğini, bu ibraname ile davacı şirket, müvekkili şirketten hiçbir hak ve alacağının kalmamış olduğunu, en geniş anlamda … Ltd. Şti’yi ibra ettiğini kabul ve beyan ettiğini, buradaki ibraname açıkça, kayıtsız ve şartsız bir şekilde müvekkili borçtan kurtarıcı mahiyette olduğu, bir başka ifadeyle buradaki ibranamenin mahiyeti (herhangi bir borcun varlığı veya yokluğunu tartışamaya dahi açmayacak düzeyde) en geniş anlamda borçtan kurtarma işlemi olduğu, zaten borçlar yasasında borcu sona erdiren nedenler arasında sayıldığı, ancak müvekkilinin davacı yana kesinlikle ve ayrıca hiçbir borcunun bulunmadığını, Davacı şirketin, diğer davalı …’i ibra ettiği 13.09.2012 noter tarihli ibranamede (birinci ibraname), ‘01.10.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere….’ şeklinde hüküm bulunduğunu, buna göre davacı şirket, 13.09.2012 noter tarihli ibraname ile diğer davalı …’in göreve başladığı tarihten, 01.10.2012 tarihine kadarki tüm iş ve işlemlerinin geçerli olduğunu, bu kişinin 01.10.2012 tarihine kadar kendilerinin yetkili temsilcisi olduğunu gayet açık bir şekilde ifade ettiği, yani davacı şirket, …’in 01.10.2012 tarihine kadar yaptığı her türlü iş ve işlemlerine onay verdiği, kabul ettiği ve bu işlemler nedeniyle diğer davalı …’i ibra ettiğini, hatta davacı şirket, söz konusu ibranamenin 2. maddesinde ise diğer davalı …’in ‘her türlü hak ve alacaklarının tamamını tahsil ettiğini, …. mevcut ve muaccel borçların tahsil edildiğini’ açıkça beyan ettiği, yani davacı şirket, hem diğer davalı …’i ibra ettiği, hem de zaten diğer davalı …’in davacı şirketin mevcut veya muaccel tüm alacaklarını da zaten tahsil ettiğini, yani …’in davacı şirketin yetkili temsilcilik görevini alacaksız ve borçsuz olarak sona erdirdiğini açıkça kabul ettiğini, dava ve icra takibine konu edilen faturaların tarihleri ile davacının diğer davalı …’i ibra ettiği dönemler karşılaştırıldığında, davaya konu edilen faturaların işbu ibra dönemi kapsamında kaldığı, bu yönüyle de davacının müvekkil şirketten hiçbir alacağının olmadığı gerçekliği dikkate alınmadığını, İkinci yani müvekkilinin diğer davalı … tarafından ibra edildiği ibranamenin tarihi 30.09.2012 olduğu, yani müvekkilinin diğer davalı … tarafından ibra edildiği tarih, 01.10.2012 tarihinden önce olduğu, davacı şirket de, diğer davalı …’i göreve başladığı tarihten görevinin bittiği 10.01.2012 tarihine kadar yaptığı tüm iş ve işlemler nedeniyle ibra ettiği, yani diğer davalı …’in müvekkili 30.09.2012 tarihli ibrası işlemi de, davacının …’e verdiği noter onaylı ibra kapsamında olduğu, ancak ilk derece mahkemesi ve ilk derece mahkemesi dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporu çok önemli bu hususu da dikkate almadığını, Israrla ifade edilmesine rağmen, tarafların ticari defter ve kayıtları da incelenerek değerlendirilmediği, müvekkili şirketin davacı şirket nezdindeki KDV iadesi alacakları KDV iadesi mahsupları tespit edilmediği, dikkate alınmadığını, Davacı şirket ile müvekkili şirket arasında akaryakıt alım-satım sözleşmesi akdedildiği, buna göre davacı firma, müvekkili şirkete akaryakıt satışı yaparak fatura keşide edeceği, müvekkili de fatura karşılığı satın aldığı akaryakıt bedelini davacı yana ödeyeceği, yine davacı firma, satın alınan akaryakıtın KDV iadesini de bir sonraki akaryakıt alımına ilişkin keşide edilecek fatura bedelinden de mahsup edeceği, kısaca ve özetle taraflar arasındaki ilişkinin bu şekilde olduğunu, Somut olayda davacı yan KDV iadesini, yani KDV iadelerinden kaynaklanan müvekkili şirket alacaklarını, KDV iadelerini yapan ilgili ülkelerden tahsil ettiği, ancak bunları müvekkilinin alacak kalemi olarak müvekkilinin borçlarından mahsup etmediği, gerçekten de davacı firma müvekkili şirketten aldığı vekaletname ile ilgili ülkelerden müvekkili adına iade aldığı KDV iade bedellerini ya hiç yahut tam bir şekilde müvekkilinin borçlarından mahsup etmediği, müvekkili şirkete KDV iadesi olarak ilgili ülkelerden iade aldığı paraları da müvekkili şirkete ödemediğini, hal böyle iken müvekkilinin davacı yana en küçük bir borcunun dahi bulunmadığını aksine müvekkilinin davacı şirketten on binlerce EURO alacaklı olduğunu, kök bilirkişi raporuna bu hususta kapsamlı ve detaylı bir şekilde itiraz etmelerine ve ilk derece mahkemesince bu itiraz kabul edilmesine rağmen ek raporda işbu itirazların değerlendirilmediğini, yine tarafların ticari defterleri incelenmediği, oysaki, taraf ticari defterleri incelenmiş olsa davacı şirket ile müvekkili şirket arasındaki KDV iadesi hususlarının tespiti yapılabilecekken bu hususta da herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, Kök rapora itirazlarında Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nden nakliye ve lojistik firmalarına hangi Avrupa ülkelerinin KDV iadesi yaptığının sorulmasını, buradan gelecek cevaba göre ilgili ülke maliye bakanlığı veya vergi dairesine müzekkere yazılarak, davacının müvekkili firma adına hangi ülkelerden, ne kadar KDV iadesi alındığının sorulmasını talep ettiği, ancak işbu talep gereği ilk derece mahkemesince herhangi bir işlem yapılmadığı gibi, bilirkişi heyeti de bu çok önemli hususta da herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapmadığı, zaten hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmeden sadece dayanak gösterilen faturalara bakılarak basit bir toplama – çıkarma işlemi yapıldığı, Davacı firma, Beyoğlu … Noterliğinin 07 Temmuz 2010 Tarih ve … yevmiyesine kayıtlı temlikanmesiyle 17.06.2010 – 17.12.2012 tarihleri arasındaki alacaklarını … Faktoring A.Ş.ye temlik ettiği, söz konusu temlikname akdedildikten sonra işbu husus, yine aynı noterliğin … yevmiyesiyle 21.07.2010 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiği, müvekkili de davacı şirket ile dava dışı … Faktoring A.Ş. arasında akdedilen temlikname gereği yapması gereken ödemeleri … Faktoring A.Ş. hesaplarına ödediğini, bir başka ifadeyle davacı yan mükerrer tahsilat yapmaya çalışmaktadır ki işbu nevi davranış hukuken koruma ve kabul göremeyeceğini, davacı firma ile dava dışı … Faktoring A.Ş. arasındaki temlik ilişkisi daha sonra işbu taraflarca fek edildiği, … Faktoring A.Ş. de hem bu fek ilişkisini hem de müvekkilinin temlik döneminden kaynaklı olarak hiçbir borcunun bulunmadığını yazılı olarak müvekkiline bildirdiği, işbu husus davacı firma tarafından da müvekkiline yazılı olarak bildirildiğini, İşbu davanın temeli ise İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası olduğu, işbu icra dosyasında mündemiç takip talebi ve ödeme emri yazılarından da açıkça izlenebileceği üzere talep edilen alacak kalemlerinin dayandığı faturalar, davacı firmanın alacaklarını … Faktoring şirketine temlik ettiği dönem içerisinde olup, buna göre davacı firmanın hem müvekkili şirket uhdesinde alacağının bulunmadığı hem de zaten davacı yanın işbu davada taraf ehliyetinin de bulunmadığını, zira davacı yanın alacaklarına dayanak olarak gösterdiği faturaların asıl alacaklısı, yapılan temlikname nedeniyle davacı yan değil … Faktoring A.Ş. olduğu, zaten gerekli ödemeler de söz konusu faktoring firmasına yapılmış olup söz konusu faktoring firması da müvekkili ibra ettiğini, İlk derece mahkemesinin 08.05.2018 tarihli celsesinde davacı şirket vekili mazeretsiz olarak bulunmadığından dosya işlemden kaldırıldığı, akabinde davacı tarafından dosya yenilendiği, yapılan yenileme talebi neticesinde ilk derece mahkemesince 18.05.2018 tarihli tensip zaptı düzenlendiği, işbu tensiple ilk derece mahkemesi kök rapora itirazlarımızı da gözeterek ara karar kurduğu, ara karara rağmen davacı şirket incelemeye ticari defter ve kayıtlarını getirmediği, … Faktöring kayıtları getirilmeden, ticari defter ve kayıtları sunmamıza rağmen bu konuda inceleme yapılmadan, itirazlar değerlendirilmeden bizzat mahkemenin ara kararına da aykırı bir şekilde oldukça eksik ve hatalı bir ek rapor tanzim edildiği, ek rapora karşı ileri sürdükleri itirazlar gözetilmeden ve eksik hususlar giderilmeden eksik ve hatalı şekilde karar verildiğini, Özetle ne ek ne de kök raporda hiçbir esaslı unsur değerlendirilmediği, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme ve değerlendirme dahi yapılmadığı, dava dosyasına 4 klasör halinde sunulan hiçbir delil incelenmediği için çekle yapılan makbuz karşılığı yapılan ödemeler ve KDV iadelerinin mahsubuna ilişkin belgelerin hiçbirinin incelenmediğini, İlk derece mahkemesince ittihaz edilen gerekçeli kararda hatalı bir şekilde ‘davalı şirket tarafından davacıya başka bir yolla ödeme yapıldığına dair bir belgeye dava dosyasında rastlanmamıştır’ şeklinde ifadede bulunulduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, İlk derece mahkemesince dava dosyasında ciddi hatalar yapıldığını, İşbu dava İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itiraz neticesinde ikame edilmiş itirazın iptali davası olduğu, takip sadece davalı/müvekkili şirket aleyhine yapıldığı, ancak davacı şirket işbu itirazın iptali davasını, yapılan takipte borçlu olarak belirtilmeyen … aleyhine de ikame ettiği, yani her şeyden önce takip borçlusu olmayan diğer davalı … hakkında itirazın iptali davası ikame edilemeyeceği gerçeği dahi dikkate alınmadan açıkça hatalı bir şekilde dava açılmış ve ne yazık ki ilk derece mahkemesi de bu fahiş hatayı bile göremediğini, her iki davalı yönünden davayı kabul ettiğini, gerekçeli kararın hüküm kısmından da izlenebileceği üzere, icra inkar tazminatı, yargılama giderleri ve vekalet ücreti gibi kalemlerin her iki davalıdan tahsili şeklinde hüküm tesis edildiği, işbu fahiş hata bile, ilk derece mahkemesince verilen kararın hatalı olduğunu ortaya koyduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 84/1-b maddesi gereğince davacı şirketten teminat göstermesinin istenilmesine, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın Kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının itirazının 19.772,65 Euro üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara 3095 SY 4/a md uyarınca Euro faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatı 9.988.-TL nin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalıların usule ilişkin istinaf sebepleri incelendiğinde,İtirazın iptali davası icra takip dosyasına sıkı sıkıya bağlı dava olup davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu … Aleyhine fatura alacağından kaynaklı icra takibi yapıldığı, davalı borçlunun itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı tesbit edilmiş olup icra tabibinde davalı … aleyhine icra takibi olmadığı halde itirazın iptali davasında davalı olarak icra takibindeki borçlu şirket ile beraber … davalı olarak gösterilip iş bu davanın açıldığı tesbit edilmiş olup dava dilekçesinde davalılardan … hakkındaki talebin ne olduğu açıkça belli olmadığı gibi mahkemece, bu davalı hakkındaki talebin açıklatılmadığı ve davalılardan … hakkında değerlendirme yapılıp bu davalı hakkında hüküm kurulmadığı halde davalı … ‘inde icra inkar tazminatı ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulduğu tesbit edilmiştir. Davalıların esasa ilişkin istinaf sebepleri incelendiğinde, Davacı şirketin, davalı …’i ibra ettiği 13.09.2012 noter tarihli ibraname (birinci ibraname) dosya içerisinde olduğu halde, davalı … tarafından davalı şirketin ibra edildiği 30.09.2012 tarihli ibranamenin dosya içerisinde olmadığı, bu ibranamede getirtilerek incelenmediği tesbit edilmiştir. Davalı … hakkında, içerisinde mahkemenin gerekçesinde değindiği ibranameyi içerecek şekilde Tacir veya Şirket Yöneticileri ile Kooperatif Yöneticilerinin Dolandırıcılığı, Kamu Kurum ve Kuruluşları vb. Tüzel Kişiliklerin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık, Resmi Belgede Sahtecilik suçlarından İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde 2017/115449 numaralı soruşturma dosyası üzerinden iddianame düzenlendiği ve İstanbul Anadolu 6 Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/436 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda anılan davalı hakkında işbu davaya konu maddi vakıalarla ilgili olarak açılan bir ceza davasının bulunduğu anlaşılmakla, dosyanın getirtilip incelenerek, davalıya isnat edilen fillerin işbu dava ile ilgisi bulunup bulunmadığına bakılması, gerekmesi halinde ceza davasının sonucunun beklenmesi ve sonuca göre davacı şirketin davalıları ibra ettiğine dair ibranamenin değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davalı şirket vekili yargılama aşamasında davacı firmanın, Beyoğlu … Noterliğinin 07 Temmuz 2010 Tarih ve … yevmiyesine kayıtlı temliknamesiyle 17.06.2010 – 17.12.2012 tarihleri arasındaki alacaklarını … Faktoring A.Ş.ye temlik ettiği, söz konusu temlikname akdedildikten sonra işbu husus, yine aynı noterliğin … yevmiyesiyle 21.07.2010 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiği, müvekkili de davacı şirket ile dava dışı … Faktoring A.Ş. arasında akdedilen temlikname gereği yapması gereken ödemeleri … Faktoring A.Ş. hesaplarına ödediğini, bir başka ifadeyle davacı yan mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığını belirtmiştir. Mahkemece 19/03/2014 tarihinde … FAKTORİNG AŞ. ‘ye yazılan müzekkere ile; …’nin bankanız nezdindeki EURO 17351596 nolu davacı hesabına davalı … Tarafından 2011 yılından itibaren yapılan ödemelerin listesinin çıkartılarak gönderilmesi istenmiştir. .. FAKTORİNG AŞ.’den gelen 09/04/2014 tarihli cevabi müzekkere ile; … Bankası A.Ş. Esentepe Şubesi nezdindeki … numaralı EURO hesabında, dosyanız davalısı …’nin şirketimiz müşterisi …’nin temlik etmiş bulunduğu alacakların borçlusu olması sebebiyle şirketin yukarıda belirtilen hesabına yapmış olduğu ödemelerin gönderildiği belirtilmiştir.Mahkemece, temlik sözleşmesinin ibrazı sağlanarak hangi alacakların temlik edildiği, buna göre dava konusu alacağın temlik edilip edilmediği ve sonuca göre davacının aktif husumetinin olup olmadığının değerlendirilmediği tesbit edilmiştir. Mahkemece 04/06/2015 tarihli ara kararı ile davacının ticari defter kayıt ve belgeleri ile davalı şirketin ticari defter kayıt ve belgeleri incelenerek rapor alınmasına karar verildiği halde mahkemece alınan bilirkişi rapor ve ek raporu incelendiğinde davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmeden rapor düzenlendiği anlaşılmıştır. Davalı şirket vekili kök rapora itirazlarını içerir beyan dilekçesinde, Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nden nakliye ve lojistik firmalarına hangi Avrupa ülkelerinin KDV iadesi yaptığının sorulmasını, buradan gelecek cevaba göre ilgili ülke maliye bakanlığı veya vergi dairesine müzekkere yazılarak, davacının müvekkili firma adına hangi ülkelerden, ne kadar KDV iadesi alındığının sorulmasını talep ettiği, işbu talep gereği ilk derece mahkemesince herhangi bir değerlendirme yapılmadığı ve düzenlenen raporun mahkemece hükme esas alındığı ve gerekçeli kararda da bu yönde değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Ayrıca gerekçede tarafların taleplerinin her biri hakkında değerlendirme yapılmalı, taleplerinin her biri hakkında ayrı ayrı bunların neden kabul edildiği veya edilmediği belirtilmelidir. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenler ile davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, tarafların delilleri toplanmak suretiyle yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2019 tarih ve 2014/432 Esas 2019/631 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran davalılara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/02/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.