Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2229 E. 2021/1562 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2229 Esas
KARAR NO: 2021/1562 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2019
NUMARASI: 2017/18 Esas 2019/805 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari iş ilişkisi kurulduğunu, cari hesap ekstresindeki alacağın davalıdan tahsil edilemeyince, davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itirazı neticesinde takibin durduğunu, müvekkili davacı şirketin ve davalı şirketin ticari kayıtları incelendiğinde görüleceği üzere davacı müvekkili şirketin davalı şirketten 95.086,35.TL ve faizi ile beraber alacağı bulunduğunu, davalı borçlu şirketin, kendisine yapılan tüm ihtarlara ve görüşmelere rağmen borcunu ödemediğinden, alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra takibinin dayanağı olan taraflar arasındaki cari hesaba ilişkin olan davacı müvekkili şirket tarafından davalı şirkete değişik zamanlarda siparişlere göre satılan ürünler için toplam 887.612,29.TL fatura kesildiğini, davalı şirket tarafından cari hesap ilişkisi içerisinde davacı müvekkili şirkete toplam 792.525,93.TL ödeme yapıldığını, faturalardan 95.086,35.TL kısmi faizi ile beraber müvekkili şirkete ödendiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasındaki satım sözleşmesi ilişkisinde müvekkilinin inşaat da kullanılacak bir kısım emtiayı davalıdan satın aldığını bu kapsamda davacı tarafından düzenlenen 16/08/2014 tarihli proforma fatura ile fiyat ve şartların teklif edildiğini müvekkilininde faturayı imzalayarak belirtilen şartlarda satımı kabul ettiğini, faturada “Shipment Cost” denilen nakliye ve antrepo giderleri için 5.3000,00Euro, emtia için 223.960,00Euro ithalat gideri için 11.198,00 Euro olmak üzere toplam 235.185,00 Euro + KDV üzerinden anlaşma sağlandığını, sözleşme metninde fatura tarihindeki merkez bankası efektif kurunun esas alınacağı, teslimin partiler halinde yapılacağı ve teslim yerinin şantiyede araç üstü olacağı ödemenin teslimde yapılacağı kararlaştırıldığını müvekkilinin teslim sırasında oluşan sözleşme bedeli ile diğer giderleri ödediğini, ancak davacının her seferinde sözleşme ile belirlenen shipment cost bedelini fahiş miktarda fazla istediğini, sözleşmeye aykırı döviz kuru üzerinden talepde bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/07/2019 tarih ve 2017/18 Esas – 2019/805 Karar sayılı kararında; ” ….Mahkememizce tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde satım ilişkisinin davacı tarafça emtia bedeli ithalat giderleri antrepo ve diğer gümrük giderleri ayrı ayrı belirlenerek emtianın davalı şantiyesinde araç üstünde teslim edilmesi ve bedelinin fatura tarihindeki kur üzerinde ödenmesi koşulu ile mutabakat varıldığı düzenlenen faturanın davlı yetkililerince imzalanması nedeniyle emtia ve diğer giderler konusunda sözleşme niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davalının ödemelerini sözleşmede belirlenen bedel üzerinden yapması, davacınında özellikle giderler yönünden faturada belirlenen bedelleri talep etmesi gerekmektedir. Bilirkişi kurulundan alınan raporda davalı tarafından yapılan ödemelerin sözleşmeye uygun olduğu davacının özellikle shipment cost bedelinin sözleşmeye aykırı şekilde faturalandırdığı sözleşmede bu bedel için tarafların 5.300 Euro bedel öngörmesine rağmen her fatura için ayrı ayrı fazladan shipment cost bedelinin ve ithalat giderinin faturalandırıldığı oluşan farkın bu iki kalemden kaynaklandığı ve sözleşme kapsamında davacının alacağı bulunmadığından sabit görülmeyen davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davacının sabit görülmeyen davasının reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Öncelikli olarak davanın bir çok aşamasında tekrar edildiği üzere, profarma fatura niteliği taşımadığını, nitekim tam terzi olsaydı hukuk sisteminde ve ticari hayatta sözleşme yapmaya gerek duymadan taraflar işlerini bu şekilde göreceklerini,Davacı müvekkili ile davalı borçlu arasında ticari ilişki, tamamı ile etik kurallar çerçevesinde tacirlere yakışan özel ve güven yükümlülükleri yerine getirilerek yürütüldüğünü, sözleşme olarak kabul edilebilecek nitelikte, her iki tarafça yazıya dökülüp imzalanmış bir evrak veya sözleşme bulunmadığını, davalı yanın sürekli değinmiş olduğu proforma fatura müvekkili şirket yetkilisince imzalanmadığını, bu fatura teklif niteliğinde olup, tüm dava ve ticari ilişkisinin merkezine konulabilecek nitelikte olmadığını, Dosya içerisinde davalı yan tarafından burada göz ardı edilen veya unutturulmaya çalışan yegane husus, 2014-2015 yıllarına yani, uzun bir sürece yayılan bu ticari ilişki her iki tarafından yaşadığı zorluklar çerçevesinde miktar, süre, maliyet vb. Hususlarda sürekli sözlü mutabakatlarla revize edildiği ve bunlara göre ithalat, nakliye ve teslimatlar yapılarak maliyetlerin faturalandırıldığını, bunların tüm yasal yükümlülükleri yerine getirilerek hesap mutabarakatları yapıldığı, davacı müvekkili tarafından KDV ve sair vergisel yükümlülükler beyannamesi verilmek sureti ile yerine getirildiğini, davalı borçlu bu yazışların hiç birine iş bitip, malların hepsi teslim edilene kadar itiraz dahi etmediğini, nitekim dosya içerisine bunun asini ispatlayabilecek bir delil de davalı tarafından sunulmadığını, davalı şirket tarafından yıl sonu mutabakatlarında dahi herhangi bir itirazi kayıt konmadığını, bu husus dosya içeriği deliller çerçevesinde de sabit olduğunu, Tüm dava dosyası içeriğinden anlaşılacağı üzere, davalı / borçlu yan beyanları ile proforma faturaya sözleşme niteliği kazandırmaya çalışıldığı ve bu husus ilk derece mahkemesi tarafından da itibar gördüğü ve istinaf konusu kararda gerekçe olarak belirtildiği, bu nedenle kasıtlı olarak üzerinde kimin parafı olduğu bilinmeyen bir kağıt çıktısı delil olarak mahkemeye kabul ettirildiği, hukuki gerçeğin ortaya çıkmasına engel olunduğunu, Davacı müvekkilince faturalar davacı şirketin muhasebe yetkililerine teslim olunduğu ve bedellerine hiçbir itiraz ile karşılaşmadan tahsil olunduğunu, davacı açılan siparişin dışında eksik ve/ veya fazla sipariş teslim etmediğini, eğer böyle bir şey söz konusu olsa, davalı şirket sorumluları itiraz yapmış olmaları gerektiğini, bir sene gibi uzun bir süreye yayılan ticaretin 1 sayfalık taraflar arasında imza altına alınmamış ve teklif niteliği taşıyan bir fatura ile yönetilemeyeceği çok doğal olup, sözlü görüşmeler ile revize edileceğini, Taraflar arasında imza altına bir yazılı sözleşme bulunmadığını, davalı yan soyut söylemler ifadesi ile sözleşmeleri yok saymaya çalışmak olduğunu, ancak fazla miktarda sipariş edilen malları da teslim alarak itirazda bulunmadığı gibi bu faturaları ticari defterlerine de işlediğini, davalı / borçlu proforma faturanın üstünde yazılı malların üzerindeki siparişleri ve teslim aldığı malları da davacı / alacaklı müvekkili şirkete iade etmediği, itiraz etmediği halde proforma faturadaki adet ve diğer masraflarla bağlı kalınacağı iddiasında bulunarak kendi iddiaları ile çeliştiğini, Davalı şirketin yetkilileri kendi aralarında anlaşmış bir şekilde tüm malların siparişlerini ihtiyaçlarına ve programlarına göre bir yılı aşkın bir zamana yararak aştığı, gelen malları teslim aldığı, her türlü ticari, mali, hesap ve BA – BS mutabakatlarını yaparak ödemelerini hiçbir itirazda bulunmaksızın yaptıklarını, uygunsuz bir teslimat ve faturalama olmuş olsa idi bir yıla dayanan ticarette hiçbir itiraz olmamasının düşündürücü oduğunu, Dava aşamasında da belirtildiği üzere, proforma faturayı delil olarak kabul edilse dahi bu faturada yazılı o lan ürün adetlerine göre, 1.sırada … kodlu üründen 120 adet fazla 2. ve 4. sıradaki … kodlu üründen 120 adet fazla 5.sıradaki … kodlu üründen 50 adet fazla 6.sıradaki … kodlu üründen 50 adet fazla 7.sıradaki … kodlu üründen 55 adet fazla Sipariş edilen ticari ilişki konusu mallar ithal edilip fazlası ile davalı şirkete teslim edildiği ve faturalandığını, bu durumun dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporlarında da sabit olduğunu, Alış verişteki bu artışın tüm giderleri aynı nispette artıracağı olasılığı olduğunu, bunun içinde Shipment coastta dahil olduğunu, sonuç olarak ürün birim fiyatı ile adetin çarpımı şeklinde artan fatura bedelinin de yükseleceği ticari muhasebenin temeli olduğunu, eğer bir uygunsuzluk var ise bu karşılıklı mutabakatlar ve fatura kesimlerinde yapılması gerektiğini, basiretli bir tacir olarak davalı şirket buna önem vermeli ve işinin takipçisi olması gerektiğini, ticari teamüllere tamamen aykırı davalı şirket davranışlarının kabul edilemez olduğunu, dava dosya içerisinde sunmuş oldukları fatura BA-BS formları, bilirkişi raporları, davalı / borçlu şirket ticari defterleri ile somutlaşmışken ilk derece mahkemesince aleyhe verilen kararın kabulünün mümkün olmadığını, Davalı borçlu yanın proforma faturanın sözleşme niteliği taşıdığı ve davalı müvekkili şirket tarafından imzalandığı iddialarını kabul etmemekle birlikte, şayet proforma fatura sözleşme olarak kabul edilse idi faturanın notlar kısmında yazan “mal teslimi partiler halinde yapılacaktır.” ibaresinin davalı / borçlu vekilince 18/06/2019 tarihli 9.celsede yapılan savunma ile çelişmiş ve davacı müvekkili ne denli töhmet altında bıraktığını, davalı yan haksız olduğunu davanın her aşamasında gösterdiği ve müvekkilini çeşitli ithamlarla suçladığını, ancak ilk derece mahkemesi hukuki gerçeği tespit edemediği ve yasaya aykırı bir hüküm kurduğunu, Bunca uzun bir sürece yayılan ve taraflar arasında BA-BS formları ile karşılıklı olarak mutabık kalınan bir ticari ilişkide itirazın ticari ilişkinin çok sonrasında yapılması burada yazılı bir sözleşmenin olmadığına ve değişen şartlar ve maliyetlere göre sözlü anlaşmalar yapılarak mutabık kalındığına karine olarak kabul edilmesi gerekirken ilk derece mahkemesi farklı tespitler yaptığını, ticaret hukukunun temel prensiplerinden biri tacirlerin işlerinde basiretli ve özenli olması gereği hususu olduğunu, nitekim davalı /borçlu yan basiretli bir tacir olarak aralarındaki anlaşmaya aykırı bir husus olan ticari ilişkisinde bir aksaklık ve anlaşmaya aykırılık varsa hemen itiraz etmesi gerekirken itiraz etmiyorsa orada mutabık kalındığının anlaşılması gerektiğini, mahkemece bu husustan çok farklı değerlendirildiği ve davalı yanın kendisine tebliğ edilen faturalara itiraz etmemesini ve taraflar arasındaki BA- BS formlarını göz ardı ederek hüküm kurduğunu, davacı tarafça ileri sürülerek, Yerel mahkeme kararı yasal süresi içerisinde istinaf edilmiş olup, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 2014-2015 tarihleri arasında ticari ilişki olduğu ve davacı tarafından davalı adına düzenlenen fatura içeriği malların teslim edildiği konusunda uyuşmazlık olmadığı anlaşılmıştır.Davacı dava dilekçesi ile, taraflar arasında yazılı sözleşme olmadığını beyan edip bakiye alacağın ödenmesini talep etmiştir.Davalı cevap dilekçesi ile, davacı tarafından düzenlenen proforma faturanın sözleşme niteliğinde olduğu ve tarafları bağladığını, buna uygun davacı tarafça fatura düzenlenmediğini, davacının alacağının olmadığını beyan etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, taraflar arasında yazılı bir satış sözleşmesi olup olmadığı, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 16/08/2014 tarihli proforma faturanın sözleşme niteliğinde olup olmadığı, tarafları bağlayıcı olup olmadığı, sözleşme niteliğinde kabul edildiği taktirde davacı tarafından düzenlenen faturaların proforme faturaya uygun düzenlenip düzenlenmediği, sözleşme olarak kabul edilmediği taktirde davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı ve miktarı noktasındadır.Proforma fatura mahiyet itibariyle teklif mektubu olup sözleşmeye davet niteliği taşımaktadır. Bu faturanın taraflar arasında sözleşme niteliğinde olduğunun kabul edilebilmesi için düzenlenen şartların taraflarca uygulanması gerekmektedir.İbraz edilen proforma fatura incelendiğinde; satılacak malın modeli, sayısı, birim fiyatı, toplam ürün bedeli, ithalat gideri, depolama ücreti, teslim şekli ve ödeme şeklinin düzenlendiği görülmüştür.Proforma faturada davacı tarafından davalıya satılacak ürün adedi toplam:16.400 adet olduğu halde somut olayda davacı tarafından davalı adına kesilen ve irsaliye ile teslim edilen fatura içeriği ürün adedinin ise 16.795 adet olduğu, buna göre proforma fatura içeriğinden fazla miktarda mal satıldığı, proforme faturada ödeme şeklinin her parti mal tesliminde teslim edilen miktarın karşılığı nakit olarak ödeneceği düzenlendiği halde somut olayda davalı tarafından ödemelere ait sunulan ödeme dekontlarına göre ödemelerin mal tesliminde hemen yapılmayıp teslim tarihlerinden çok sonra banka havalesiyle yapıldığı, ayrıca davacı tarafından düzenlenen faturaların ve irsaliyelerin herhangi bir çekince konulmadan davalı tarafından kabul edilip ticari defterlerine işlendiği, ek bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere Eylül 2014, Ocak 2015, Şubat 2015 dönemlerinin faturalarına ilişkin davalı tarafından düzenlenen BA-BS mutabakat formunun davacı şirkete gönderildiği tesbit edilmiş olup bu tesbitlere göre somut olayda, başlangıçta proforme faturanın taraflarca uygulandığı, sonradan fiili uygulama ile revize edildiği ve davalı tarafça da ihtirazi kayıt koyulmadan faturalanın kabul edildiği anlaşılmışır.Davalı herhangi bir çekince koymadan kabul ettiği faturaları ticari defterlerine işledikten sonra itiraz süresi geçtikten ve taraflar arasındaki satış sona erdikten sonra 24/07/2015 tarihli, fiyat farkı açıklamalı ve 94.310,87 TL. İade faturası düzenleyerek davacıya gönderdiği, davacınında bu faturayı Marmaris … Noterliğinden çektiği 07/08/2015 tarih ve … yevmiye nolu irtarname iade edildiği, ayrıca davalı defterlerinde kayıtlı olup davacı defterlerinde kayıtlı olmayan kur farkı geliri açıklamalı 775, 49 TL. Tutarlı kaydın dayanağının olmadığı, bu tesbitlere göre davalının kendi ticari defter kayıtlarında gözüküp davacı ticari defter ve kayıtlarında yer almayan toplam 95.086, 35 TL. Lik davacı alacağından düşülen kaydın dosya kapsamına uygun olmadığı tesbit edilmekle; davacının davalıdan 95.086,35 TL. Alacaklı olduğu, davacınında icra takibinden önce davalıyı TBK 117 maddesine uygun şekilde temerrüde düşürmediği tesbit edilmekle, işlemiş faiz alacak şartlarının oluşmadığı tesbit edilmiştir.Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin istinafa konu kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/07/2019 tarih ve 2017/18 Esas – 2019/805 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle;1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 95.086,35.TL asıl alacak yönünden devamına, 95.086,35.TL asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek yıllık % 10,5 oranında ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, 2-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, 3-Kabul edilen 95.086,35.TL. alacağın % 20′ si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Şartları oluşmadığından ret edilen miktar yönünden davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 5-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 6.495,35.TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.394,01.TL harcın mahsubu ile bakiye 5.101,34.TL. harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafından sarf edilen 230,20.TL tebligat / posta gideri ile 2.000,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.230,20.TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren ( % 82 kabul ) 1,828,77.TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 12.983,20.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca ret edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 4.080,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 11-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 12-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 30,20.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 151,50.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 04/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.