Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/222 E. 2020/1058 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/222 Esas
KARAR NO : 2020/1058 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/21 Esas – 2018/946 Karar
TARİH: 14/09/2018
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkili bankanın dava dışı borçlu …San ve Ticaret Ltd Şti’ne kredi açıp kullandırdığını, … ve …’in de bu borçtan müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduklarını, kefillere Beyoğlu ….Noterliğinden keşide edilen 12.11.2015 tarihli, … sayılı hesap kat ihtarnamesiyle borcun ödenmesi ihtar edilse de sonuçsuz kaldığını, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyası ile icra takibi yapıldığını, borçlular tarafından 22.12.2015 tarihli dilekçe ile borca ve tüm ferilerine itiraz edildiğini, yapılan itiraz ile takibin durduğunu, itirazın iptali ile davalının % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine, takibin devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davaya konu borcun … Ltd. şirketine ait olduğunu, müvekkillerinin söz konusu şirketdeki hissesini 04.06.2014 tarihinde … devir ettiğini, devir ettikten sonra banka yetkililerine bilgi verildiğini, kredi borcu ile ilgili devir işleminin bir sıkıntı olmayacağının beyan edildiğini, şirketin yeni adresinin ve demirbaşının banka yetkilileri tarafından yerinde görüldüğünü, sonraki süreçte borç taksitlerinin 1,5 yıldan bu yana yeni devir alan … tarafından ödendiğini, sonraki yıllarda ödemediğinin ortaya çıktığını, yeni sahip … tarafından borcun tamamının yeniden yapılandırıldığını, bu süreçlere dahlinin olmadığını, bu süreçte şirket yetkililerinin işlem yapmadıklarını, adres değiştirip bir çok kişiyi mağdur ettiklerini belirterek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/09/2018 tarih 2017/21 Esas – 2018/946 Karar sayılı kararında;”Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiştir. Dosyaya ibraz edilen ve mahkeme kasasına alınan sözleşme aslında; temlik eden davacı banka nezdinde dava dışı … Ltd Şirketine açılan ve kullandırılan krediler için 12.07.2013 tarihli 152.000,00 TL. limitli Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmeyi … ve … müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı, dava dışı ….’in bu sözleşmeyi 27.07.2015 tarihinde 152.000 TL üzerinden müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı görülmüştür. Yine aynı kasa içinde 14.07.2015 tarihinde temlik eden davacı Banka ile dava dışı Şirket arasında … no.lu 48.000,00TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği ve bu sözleşmeyi dava dışı … müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı tespit edilmiştir.Temlik eden davacı Banka tarafından dava dışı …Sanayi ve Ticaret Ltd Şirketine hitaben Beyoğlu ….Noterliğinden 12.11.2015 tarihinde gönderilen … yevmiye sayılı ihtarnamede, Bankanın Çağlayan Şubesi tarafından Şirkete Taksitli Kredi ve Tazmin edilen kredilerin açılıp kullandırıldığı, Banka ile akdedilen sözleşme hükümlerinin ihlal edildiği, kredi hesabının 06.11.2015 tarihi itibariyle kat edildiği, Hesap kat tarihi itibariyle detayları ekli hesap özetlerinde belirtildiği üzere toplam 42.076,15 TL nakdi kredi alacağının bulunduğu, belirtilen nedenlerle ihtarnamenin tebliğinden itibaren 24 saat içinde borcun ödenmesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağı ihtar edilmiştir.Davacı Bankanın, dava dışı şirkete kullandırılan 40.500,00 TL.lık kredi karşılığında dava dışı … müteselsil kefil olduğu 48.000,00 TL.lık yeni bir Genel Kredi sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmede davalıların imzasının olmadığı, dolayısıyla açılan kredinin bu genel kredi sözleşmesi karşılığında alındığı izlenimini doğurmaktadır.Davalılar 12.07.2013 tarihinde düzenlenen 152.000 TL.lık Genel Kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamışlardır. Her iki davalı daha sonra ortaklıktan ayrılmışlar ve hisselerini dava dışı …’e devir etmişlerdir. Hisselerin 10.12.2013 ve 10.07.2014 tarihlerinde devir edildiği, 11.07.2014 tarihinden itibaren davalıların şirket yönetimi ile ilgileri kalmamış, şirketin tek sahibi dava dışı … olmuştur. Bu arada 14.07.2015 tarihinde davacı Banka ile Dava dışı şirketin asıl borçlu, dava dışı …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefalet sıfatıyla imzaladıkları 48.000,00 TL tutarlı yeni bir Genel Kredi Sözleşmesi düzenlenmiştir.Dava dışı … ’in Müdürü olduğu dava dışı Şirket, davacı Bankadan 27.07.2015 tarihinde 40.500,00 TL.lık 18 ay vadeli sabit faizli kredi kullanmıştır. Dolayısıyla söz konusu krediye karşılık dava dışı Şirketin asıl borçlu, dava dışı … kefil olduğu sözleşmenin düzenlediği bu nedenle açılan kredinin bu sözleşmeye dayanılarak verildiği görüşü tarafımızda ağır basmaktadır.Sonuç olarak, dava konusu kredinin davalıların ortaklıktan ayrıldıktan sonra kullandırıldığı ancak davalıların eski sözleşmeden dolayı kefaletlerinin devam ettiği tespit edilmektedir. Ancak düzenlenen yeni sözleşme ile temlik eden davacı Banka tarafından dava dışı şirket ile dava dışı Ortak Kefil arasında açılan krediye uyumlu yeni bir sözleşme düzenlendiği dikkate alındığında açılan krediden dolayı davalıların sorumluluklarının bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Tüm dosya kapsamına göre dolayısıyla istenebilir bir alacağının olmadığı ve davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine, davacının kötü niyeti ve ağır kusuru tespit edilemediğinden ve şartları oluşmadığı …”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili (Temlik Alan) istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, Bilirkişi raporunun hesap yönünden yaptığı inceleme dışındaki işbu ikinci yorumunun kabulünün mümkün olmadığını, Bilirkişi raporunda 14.07.2015 tarihinde 48.000 TL tutarlı ikinci bir kredi açıldığını ve dava dışı şirkete bu kredi sözleşmesi üzerinden 27.07.2015 tarihinde 40.500 TL’lik kredi açıldığı yorumu yapıldığını, ancak işbu hususun doğruluk payı bulunmadığını, davalıların kefil olduğu asıl kredi sözleşmesini dava dışı … 27.07.2015 tarihinde (yani kredinin açıldığı tarihte) kefil olarak imzaladığını, dolayısıyla temlik eden bankanın kefaleti güçlendirmek için bu şekilde hareket ettiğini ve 40.500 TL’lik kredinin de işbu 12.07.2013 tarihli, davalılarında kefil olarak imzaladığı kredi sözleşmesine binanen verildiğini, Davalılarca veya bilirkişi tarafından kefaletin sıhhatinin çekişme konusu yapılmasının da mümkün olmadığını, banka tarafından borçluların ibrası yapılmadıkça iş bu kefaletin sona ermediğini, Davalıların dilekçe teatisi aşamasındaki tek itirazlarının şirketin devrine yönelik olduğunu, şirketin devrinin, kefaleten sorumluluğu ortadan kaldıran bir neden olmadığını, davalıların her ne kadar şirketlerini devretmişse de şirketin bankaya olan borçlarına karşı şahsi kefaletlerinin devam ettiğini, dosyadan da anlaşılacağı üzere ibra söz konusu olmadığını,Davalıların bir an için kefalete yönelik itirazının söz konusu olması ihtimali düşünülse dahi temlike konu alacağın kaynağı dosyada mübrez kredi sözleşmesinin süresiz olarak düzenlendiğini ve borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi kurulduğunu,Davaya konu olayda böyle bir ibraname mevcut olmadığı gibi davalının bankadan ibraya ilişkin hiçbir zaman talebi olmadığını, talebin olsa dahi tek başına ibra için bu talebin yeterli olmayacağını, zira sözleşme kapsamında davalının bu hakkından feragat ettiğini, İleri sürerek, tehir-i icra talebinin kabulüne karar verilmesini, yerel mahkeme kararının istinaf dilekçesinde belirtilen gerekçelerle kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Temlik alan davacı vekili, temlik eden banka ile asıl borçlu şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davalıların müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, asıl borçluya kullandırılan kredi borcunun ödenmediğini, hesabın kat edilerek kat ihtarının borçlulara tebliğ edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine yapılan takibe davalıların itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı temlik alan davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Temlik eden banka ile dava dışı … Ltd Şirketi arasında 12.07.2013 tarihli 152.000,00 TL. limitli Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmeyi davalılar … ve … müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı dava dışı …’in de bu sözleşmeyi 27.07.2015 tarihinde 152.000 TL üzerinden müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı,Yine banka ile dava dışı asıl borçlu arasında 14.07.2015 tarihinde … no.lu 48.000,00 Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği ve bu sözleşmeyi dava dışı … müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı, davalıların bu genel kredi sözleşmesinde imzalarının bulunmadığı tespit edilmiştir.Alacağı temlik eden banka, dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan 40.500,00 TL.lık kredi karşılığında dava dışı …’in müteselsil kefil olduğu 48.000,00 TL.lık yeni bir Genel Kredi sözleşmesi düzenlenmiştir. Davaya konu takip konusu alacak da bu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.Davalılarında sonradan imzalanan ve asıl borçluya kullandırılan kredinin dayanağı olan bu genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak imzaları bulunmamaktadır. Bu nedenle davalıların kefil olarak imzaları bulunmayan genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan krediden dolayı sorumlu olduklarından bahsedilemeyecektir. Yargıtay 19 HD’nin bir çok kararında da bu hususa değinilmiştir. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının (temlik alan) istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/10/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.