Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2208 E. 2021/1751 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2208 Esas
KARAR NO: 2021/1751 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/123 Esas – 2019/401 Karar
TARİH: 08/05/2019
DAVA: İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkili banka bünyesinde birleşen … A.Ş. ile davalı arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin diğer davalılarca müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, sözleşme uyarınca kullandırılan krediye ilişkin borcun ödenmemesi üzerine Beşiktaş …Noterliği’nin 31/03/2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 70.860,88 USD nakit borcun ödenmesinin talep edildiğini, davalıların Avusturya ülke kredisinden kaynaklanan komisyon borçlarının olduğunu ve 04/08/2016 tarihi itibariyle borcun 74.564,42 Euro olduğunu, borcun ödenmemesi sebebiyle başlatılan icra takibinin davalıların borca ve yetkiye haksız itirazları ile durduğunu ileri sürerek, itirazların iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili; HMK yetki kuralları gereği Antalya İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, ayrıca davanın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması nedeniyle davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu alacağın fon alacağı niteliğinde olmadığını, davacının iddia ettiği gibi bir alacağı bulunmadığı gibi faiz hesaplamasının da hukuk ve hakkaniyete uygun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar vekili, icra müdürlüğünün yetkisine itirazlarının haklı olduğunu, ayrıca davanın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması nedeniyle davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu alacağın fon alacağı niteliğinde olmadığını, kaldı ki 5464 sayılı Yasanın 141.maddesinin geriye dönük olarak uygulanamayacağını, alacak iddiası ve faiz talebinin de haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/05/2019 tarih ve 2017/123 Esas 2019/401 Karar sayılı Kararı ile; ” ….…Asıl borçluya ihtarnamenin tebliğ tarihi ve verilen mehil dikkate alındığında 08/04/2016 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü, temerrüt tarihi itibariyle davacının asıl borçludan 71.026,22 TL EURO alacaklı olduğu, GKS’nin 24. maddesi kapsamında davacının asıl alacağa %15 oranında temerrüt faizi yürütebileceği, takip tarihi olan 04/08/2016 tarihi itibariyle davacı bankanın asıl borçludan 70.943,35 EURO asıl alacak, 3.488,05 EURO işlemiş faiz, 174,40 EURO gider vergisi olmak üzere 74.605,80 EURO alacaklı olduğu ve asıl alacağa %15 temerrüt faizi yürütebileceği, ancak davacı talebi ile bağlı kalınarak ……karar vermek gerekmiştir. Diğer davalılar müşterek borçlu müteselsil kefiller yönünden;……..TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce 10 yıllık sürenin geçmesi sebebiyle kefaletin TBK’nin 598/3. maddesi gereğince kendiliğinden ortadan kalktığı, 6101 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince ek sürenin de 01/07/2013 tarihi itibariyle dolduğu, iş bu itirazın iptali davasına dayanak takibin 01/07/2013 tarihinden sonra başlatıldığı anlaşılmakla kefiller hakkındaki davanın hak düşürücü süre yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleri ile; “1-Davanın kısmen kabulü ile; A) Davalılar … ve … yönünden açılan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, B)Davalı …’ye yönelik davanın kabulü ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının 70.943,35 EURO asıl alacak, 3.448,64 EURO işlemiş faiz ve 172,43 EURO gider vergisi olmak üzere toplam 74.564,42 EURO için iptaline ve takibin asıl alacağa %15 temerrüt faizi ve faizin %5’i gider vergisi yürütülmek suretiyle devamına,…” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalılar … ve … yönünden davanın hak düşürücü süre yokluğundan reddine karar verildiğini, ancak müvekkili aleyhine maktu yerine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, Davalılar … ve … yönünden davanın hak düşürücü süre yokluğundan reddini doğru olmadığını, 20 yıllık zamanaşımı süresinin tüm davalılar yönünden geçerli olduğunu, sürenin ise ihtarname ile başlayacağını, Temerrüt faiz oranının eksik belirlendiğini, 10/06/2016 tarihli yönetim kurulu kararı gereği %20 oranının uygulanması gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın tümden kabulünü istemiştir. Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince davalıların ihtarname tebliği ile temerrüde düşürüldükleri gerekçesiyle zamanaşımı definin reddinin doğru olmadığını, oysa alacak bildirim şartına bağlanmış ise zamanaşımının muacceliyet ihbarının yapılabileceği tarihten itibaren işlemeye başlayacağını, bu durumda uyuşmazlık konusu 03/07/1998 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklı komisyon borçlarının muacceliyet bildiriminin davacı tarafça ne zaman yapılabileceğinin tespiti ile zamanaşımı definin değerlendirilmesi gerektiğini, davacının muacceliyet bildirimi yapmayarak zamanaşımı süresini uzatmaya çalıştığının sabit olduğunu, bu tutumunun ise dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ayrıca alacağın doğumu tarihinde … A.Ş.’nin henüz TMSF’ye devredilmemiş olduğunu, sonradan devrin bu alacağı fon alacağı haline getirmeyeceğini, dolayısıyla 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmadığını, alacağın 5411 sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 16.maddesine dayandırılmakta olduğunu, oysa söz konusu maddenin Anayasa Mahkemesinin 04/06/2014 tarih 2014/85 E., 2014/103 K. sayılı ilamı ile Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğini, dolayısıyla 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmadığını, zamanaşımı definin hangi gerekçeyle reddedildiğinin açıklanmadığını ve adil yargılanma hakkının, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, %15 temerrüt faiz oranının da yasaya aykırı olduğunu, zira TCMB tarafından yabancı para borçlarında azami faiz oranı olarak %10 oranın belirlendiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazların iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı asıl borçlu yönünden davanın kabulüne, davalı kefiller yönünden davanın hak düşürücü süre yokluğundan reddine karar verilmiştir. Davalı şirket süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. İlk derece mahkemesinin 20/09/2017 tarihli duruşmasında alınan 6 nolu ara kararı ile zamanaşımı itirazının esas hüküm ile karara bağlanmasına karar verildiği halde, gerek diğer duruşma tutanaklarında gerekse gerekçeli kararda zamanaşımı def’ine ilişkin olumlu veya olumsuz bir değerlendirmeye rastlanılmamıştır. Oysa HMK 142.m. uyarınca tahkikata başlanmadan önce zamanaşımı defi hakkında karar verilmelidir, mevcut delil durumu itibariyle bu aşamada değerlendirilmesi mümkün değilse en azından işin esası hakkında karar verilmeden önce değerlendirilmesi gerekir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebi ve davalı şirket vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2019 tarih ve 2017/123 Esas 2019/401 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davalının sair istinaf sebeplerinin ve davacının istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Davacı banka harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı şirket tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/12/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.