Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/220 E. 2020/1121 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/220 Esas
KARAR NO : 2020/1121 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 10/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/986 Esas 2018/413 Karar
DAVA: Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; isim ve logosu TPE nezdinde marka olarak tescilli olan ve tanınmış bir şirket olan müvekkilinin gençlere ve eğitime verdiği desteğin, son zamanlarda gündemde yer alan … ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulan tecavüz skandalı nedeniyle ciddi biçimde çarpıtılarak, sosyal medyada adeta bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, bu kapsamda davalının da kendi kişisel … hesabından müvekkili hakkında ‘…’ şeklinde bir paylaşımda bulunduğunu, davalının bu şekilde müvekkilinin tecavüze destekte bulunduğuna dair ağır bir ithamda bulunmuş olduğunu, TMK’nun 25.maddesi, TBK’nun 49. ve 58. maddeleri ve TTK’nun 55., 56.maddeleri uyarınca davalının bu eyleminin müvekkilinin kişilik haklarının ihlali niteliğinde olduğunu, ayrıca müvekkili hakkında incitici beyanlarla müvekkilini mali olarak zarara uğratıp müvekkilinin rakiplerini öne çıkarma amacıyla hareket edilmiş olduğundan haksız rekabet teşkil ettiğini, dolayısıyla manevi tazminat koşullarının oluştuğunu, müvekkilinin …’nı veya başka bir vakfı desteklemediğini, sadece öğrencilere doğrudan burs verdiğini, bu konuda kamuoyuna da açıklama yapıldığını ileri sürerek 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının bahse konu .. hesabının müvekkiline ait olduğunu ve sözü edilen twitin bu hesaptan atıldığını ispat etmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte ‘tecavüz destekçisi …’ sözünün ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, talep edilen tazminat tutarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 10/05/2018 tarih ve 2017/986 Esas – 2018/413 Karar sayılı kararında;”…Somut olayda uyuşmazlığın, davalı tarafından sosyal medya ortamında paylaşılan ‘tecavüz destekçisi Turkcell’ şeklindeki yazının, ifade özgürlüğü ve eleştiri sınırları içinde kalıp kalmadığı, davacının ticari saygınlığına saldırı niteliğinde olup olmadığı, haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasında toplandığı, davalının davacıyı tecavüz destekçisi olarak nitelediği, ancak kamuoyuna yansıyan adli olayın gerçekleştiği vakıf kapsamında bazı öğrencilere destek bursu sağladığını belirten davacı şirketin olayla doğrudan ilişkilendirilemeyeceği, toplumda infial yaratan olayla bağlantılı olarak davacı hakkında kullanılan ifadelerin ağır ve rencide edici olduğu, eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilemeyeceği, aynı zamanda davacının faaliyetlerini veya ticari işlerini herkesin ulaşabileceği sosyal medya ortamında yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme niteliğinde olup haksız rekabet teşkil ettiği,manevi tazminat koşullarının da oluştuğu, bunun yanında manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, bu nedenle sınırının amacına göre belirlenmesi gerektiği, takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği, buna göre 1.000,00 TL manevi tazminatın Mahkememizce uygun görüldüğü anlaşıldığı… ” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜ ile, 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Müvekkilinin attığı twitin ifade özgürlüğü kapsamında ve eleştiri niteliğinde olduğunu, Müvekkile ait olduğu iddia edilen Twitter paylaşımının ifade ve düşünce hürriyeti kapsamında olup eleştiri sınırları içerisinde olduğunu, demokratik bir toplumda, bireylerin özellikle kamuyu ilgilendiren genel nitelikli sorunlara ilişkin beyanı sarsıcı, rahatsız edici bir üslupta bulunsa bile eleştiri içinde kaldığı kabul edildiğini, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılması konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin koyduğu standartlar incelendiğinde eleştirinin ağır hatta sarsıcı olabileceği ifade hakkının meşru amaç sebebiyle sınırlanması gerektiğinde bu müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olması gerektiğinin vurgulandığını, Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin STEEL ve MORRIS v.Birleşik Krallık 5/02/2005 tarihli kararın 89. Paragrafında mahkeme hükümetin başvurucuların gazeteci olmadığını bu sebeple de 10. madde uyarınca basına tanıdığı yüksek seviyedeki korumadan yararlanamayacağı savunmasını kabul etmediğini, mahkemeye göre demokratik toplumlarda küçük ve gayriresmi kampanya gruplarının dahi faaliyetlerini etkili bir şekilde sürdürebilmesinin gerektiğini, zira mahkeme bu gibi grupların ve bireylerin özellikle genel kamu yararının bulunduğu sağlık ve çevre gibi kamusal tartışmalara ana akımın dışında bilgi ve fikir yaymak suretiyle katkıda bulunulmasını sağlamalarında yüksek kamu yararı bulunduğunu gözettiğini belirttiğini, Türk Anayasa Mahkemesi … Başvurusu hakkında verdiği kararda ifadelerin kamuoyunu ilgilendiren genel yarara ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkıyı dikkate aldığını, nitekim AİHM’ de demokratik toplumda gerekli olmayı zorlayıcı sosyal ihtiyaç şeklinde somutlaştırdığını, buna göre sınırlayıcı tedbir zorlayıcı bir sosyal ihtiyacın karşılanması yada gidilebilecek en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilmediğini, aynı şekilde zorlayıcı sosyal ihtiyacın varlığı araştırılırken de soyut bir değerlendirme yapılmayıp ifade ortamına dahil olan ifade edenin sıfatı, hedef alınan kişinin kimliği, tanınmışlık düzeyi, ifadenin içeriği, ifadelerin kamuoyunu ilgilendiren genel yarara ilişkin tartışmaya sağladığı katkı gibi çeşitli hususlar göz önünde bulundurulmasının gerektiğini,(2013/2602, Karar Tarihi:23/1/2014)Davaya konu ifadelerin kamuyu ilgilendiren genel nitelikli bir soruna ilişkin olduğunu, davacının çocuk istismarı ile gündeme gelen bir vakfa sponsor olması haberlerinin kamuoyunda ciddi bir infial uyandırdığını, davacının sponsorluğunun sona erdirilmesi için imza kampanyaları başlatıldığını, Ayrıca internette yer alan haberler incelendiğinde davacı … in toplumda infial yaratan söz konusu olay hakkında sosyal medya hesapları aracılığıyla tepki gösteren kullanıcılara karşı oldukça çok sayıda manevi tazminat davası açtığını, konunun demokratik ilkelere göre kamuoyunda tartışılmasını önlemek amacıyla baskı yaratmaya çalıştığının görüldüğünü, söz konusu tecavüz vakasıyla ilgili Turkcell’ in bir kullanıcıya karşı açtığı davayı, İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesi söz konusu ifadenin eleştiri sınırında kaldığı gerekçesiyle reddettiğini, AİHM standartlarına göre çatışan haklar konusundaki dengeleme her somut olay bakımından kendine özgü koşullar göz önüne alınarak yapılmasının gerektiğini, diğer bir taraftan gerçek kişinin korunan hukuki alanı ile tüzel kişinin korunan hukuki alanının birbiriyle aynı olmadığını, gerçek kişinin hukuki yaranının daha üstün tutulması gerektiğinin açık olduğunu, ( Anayasa Mahkemesi Emin Aydın Başvurusu:2013/2602, karar tarihi:23/1/2014)Davaya konu ifade mahkeme kararıyla sabit olduğu üzere ‘’olan bir vakıa ile ilgilidir’’. gerekçe de belirtilen 6102 sayılı TTK nın 55/-a maddesinde bahsedilen TTK 55/1- a da belirtildiği gibi yanıltıcı veya gereksiz yere incitici amaçlarla kötülemek bahse konu dosyada yer almadığıını, olay gerçek bir vakıaya dayanan …’inde kabul ettiği bir olaya tepki olarak eleştiri olduğunu, bu vakıa kamuyu ilgilendiren genel nitelikli bir sorun olduğunu, …’ in … Vakfına sponsorluk yapmasına sosyal medya aracılığıyla tepki gösteren kişilerin Turkcell’ininsiyatiflerine de tepki gösterdiği; hizmet satın aldığı bir şirketin insiyatiflerini söz konusu tecavüz vakasına engel olamayışı sebebiyle … Vakfı ile ilişkisinin kesmesi yönünde etkileme isteği olabileceğini de göz önünde bulundurmasının gerektiğini, milyonlarca kullanıcısı olan GSM operatörü … den hizmet satın alan, alabilecek kişilerin ülkenin en önemli şirketlerinden biri olan Turkcell yöneticilerinin insiyatiflerini etkileme isteği demokratik bir toplumda meşru kabul edilecek bir istek olduğunu, bu sebeplerle davaya konu ifadenin düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgilisi olmadığının, atılan twitin yanlış, yanıltıcı ve gereksiz olduğunun kabulünün mümkün olmadığı kanaatinde olduklarını bu nedenle verilen kararın açıkça yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının paylaştığı sosyal medya içeriğinin davacının kişilik haklarına zarar verdiği, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacıyı rakipleri karşısında küçük düşürdüğü iddiasına dayalı manevi tazminat talebine ilişkindir.Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne, 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir.İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012 ve AYM; Kemal Kılıçdaroğlu (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olgu isnadı ile değer yargısı arasındaki farklara dikkat çekmiştir. Olguların varlığı kanıtlanabilirken, değer yargılarının doğruluğu ispata açık değildir. Bir değer yargısının doğruluğunun kanıtlanması şartını yerine getirmek mümkün olmayıp, bu durum 10. madde tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının temel bir parçasını oluşturan düşünce özgürlüğünü bizzat ihlal etmektedir. AİHM kararlarında internet yayınlarının da basın özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilmektedir. Somut olayda, davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı vakıf bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, davalının sosyal medya hesabından yaptığı “…, ” şeklindeki paylaşımının eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden, rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabulü gerekmektedir. Ayrıca davalının sosyal medya hesabından yaptığı bu paylaşımı nedeniyle davacı kişilik haklarının ve ticari itibarının ağır şekilde zedelendiğini, mali olarak zarara uğradığını, ticari rakibi olan diğer şirketler karşısında rekabet ortamının ihlal edildiğini de ispatlayamamıştır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki tespitler ışığında davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle; davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/986 Esas -2018/413 Karar ve 10/05/2018 tarihli kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle;1-Davanın REDDİNE,İLK DERECE YÖNÜNDEN : 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre alınması gereken 54,40.TL harcın peşin yatırılan 170,78.TL’den mahsubu ile bakiye 116,38.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 3.400,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 8-Davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim gideri 31,50.TL’den oluşan toplam: 152,80.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/10/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.