Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/218 E. 2020/1111 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/218 Esas
KARAR NO : 2020/1111 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/04/2018
NUMARASI : 2015/752 Esas – 2018/475 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalılar arasında makina alım satışına dayalı ticari ilişkide, müvekkili tarafından 25.000 USD nakit ve 45.000 USD çek ve senet olmak üzere toplam 69.000-USD ödeme yaptığını, davalı …’ın senetlerin bazılarını kendi şirketlerine ciro ettiğini, ancak daha sonra taraflar arasındaki ticari ilişki bozulduğu halde davalı tarafından ellerinde kalan 20 (yirmi) adet senedin müvekkiline iade edilmediğini, müvekkilinin davalılara bu kadar büyük meblağ ödeme yapması karşılığında davalılardan birşey almadığını, davalıların sebepsiz zenginleşmiş olduklarını, davalılar tarafından iade edilmeyen senetler nedeni ile de müvekkilinin icra tehditi altında kaldığını, dava sonunda alınabilecek maddi tazminatın sonuçsuz bırakılma girişimine karşılık davalı adlarına olan araç ve gayrimenkul kayıtlarına teminatsız ihtiyati tedbir konulmasına, davalıların yanlarında çalıştığı öğrenilen … adlı şahsa senetlerin bir kısmının ciro edilmesi sonucu bu kişi tarafından senetlerin icraya konu olması ile başlatılan icra takibinin ihtiyaten durdurulmasına, davalılar tarafından iade olunmayan 20 (yirmi) adet senedin iadesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00-TL bedelin ödeme tarihinden itibaren bu işlere uygulanan en yüksek ticari faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, 69.000 USD fazla ödeme nedeni ile açılan sebepsiz zenginleşme davasında 1.000-TL üzerinden kısmi dava görülemeyeceğini, eksik harcın tamamlattırılması gerektiğini, davacı tarafından iptali istenen 20 adet senedin beyan edilerek harcının tamamlattırılması gerektiğini, dava dilekçesinde davacı ile müvekkilleri arasında ticari ilişki bulunduğu iddia edilmesine karşın bunun doğru olmadığını, … ve … Ltd.Şti.’nin davacı ile bir makina alım satım ilişkisi olmadığını, davacı ile …Ltd.Şti arasında makina kiralama ilişkisi olduğunu, ancak Davacı tarafından sunulna bazı senet fotokopilerinin bu kiralama ilişkisi ile alakası olmadığını, davacı tarafından 24.000 USD nakit ödeme yapıldığı iddia edilmekle birlikte böyle bir ödemenin yapılmadığını, 45.000-USD’lik çek ve senet ödediği iddiası ile ilgili olarak, ödeme tarihleri, yeri ve kime ödeme yapıldığı bildirilene kadar kabul etmediklerini, 30/08/2012 vadeli 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 30/09/2012 vadeli, 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 30/10/2012 vadeli, 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 30/11/2012 vadeli, 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 30/12/2012 vadeli, 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 30/01/2013 vadeli,5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 28/02/2013 vadeli, 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 30/03/2013 vadeli, 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisi, 30/04/2013 vadeli, 5.000-USD tutarlı … keşideli, … lehdarlı senet fotokopisinin asıllarının kasaya alınarak nerde, ne zaman ve kime ödendiği bilgisinin davacı tarafından verilmesi gerektiğini, davacı ile diğer davalı … Ltd.Şti arasında kira sözleşmesi ilişkisi olduğunu, bu sözleşme sebebi ile müvekkili ile davacı arasında sorunlar yaşandığını, davacının aylık kira bedellerini ödemediği için müvekkili ile aralarında sorunlar yaşandığını, ve kira sözleşmesinin 07/05/2014 tarihli ihtarname ile feshedildiğini, buna karşılık davacının 19/11/2014 tarihinde müvekkili şirkete ve müvekkili …’a ihtar göndererek gerçek sözleşmenin alımsatım sözleşmesi olduğunu, 69.000 USD istediğini, daha sonra … Ltd.Şti’nden kiraladığı makinaları nakliyeci vasıtasıyla iade ettiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava değeri, 20.06.2017 tarihinde davacı vekili tarafından 157.585,50 TL olarak ıslah edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 24/04/2018 tarih ve 2015/752 Esas – 2018/475 Karar sayılı kararında;”…Dava; taraflar arasındaki makine alımından kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı, davalılar ile makine alımı konusunda anlaştığını, bu nedenle davalılara nakten ve senet vermek suretiyle 69.000,00 USD ödeme yaptığını, davalıların kendisine makine teslimi yapmadığını, sebepsiz zenginleşen davalılardan alacağının tahsilini istemiştir.Davalılar, davacıya borçlarının olmadığını, davacının makine alımını ve yaptığı ödemeleri ispatlamasını savunmuşlardır.Davacı, yaptığı ödemelere ilişkin banka dekontlarını dosyaya sunmuş, bunlara ilişkin bankalara müzekkereler yazılmıştır.Mahkememizce taraf defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, davalılar defter ve belgelerini incelemeye sunmamıştır. Mali Müşavir Bilirkişi vasıtasıyla davacı defterlerinde inceleme yapılmış, aldırılan kök ve ek raporlarında, taraflar arasında makine satımı konusunda fatura irsaliye ile belgeli ticari ilişki bulunmadığı, davacının ve sunduğu banka kayıtlarının incelenmesinde davacının davalı … çek ve senetli 45.000,00 USD ödeme yapmış olduğu davalılar tarafından davacıya makine teslimi yaptığına dair kaydın bulunmadığını rapor etmiştir.Dosyaya sunulan dekont örnekleri, celbedilen banka kayıtları ve davacı defterlerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenmiş denetime açık rapor ile davacının makine alımı için davalı …’a 45.000,00 USD ödeme yaptığı, davalı …’ın davacıya makine teslimi yapmadığı ve davacının davalı …’tan 45.000,00 USD alacaklı olduğu tespit edilmiş olduğundan, davacı tarafından yapılan ödemelerin davalı …’a yapılmış olması nedeniyle, davalılar …’ne karşı açılmış olan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı …’a karşı açılmış olan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davacının davalılar … San ve Tic Ltd Şti ve …San ve Tic Ltd Şti’ye karşı açtığı davanın REDDİNE,2-Davacının davalı …’a karşı açtığı davanın KABULÜNE, 1.000 TL’nin dava tarihinden itibaren, 156.585,50 TL’nin ıslah tarihi olan 20.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemece zamanaşımı itirazının dikkate alınmadığını, ödendiği iddia edilen son senedin tarihi 30.04.2013 tarihi olduğunu, bu tarihin üzerinden yaklaşık 2,5 sene sonra dava açıldığını, bu süre zarfında zamanaşımı işlediğini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, (Madde 82) Davacı tarafın iddiası makine alma iddiasına dayandığından ve makinenin kendisine verilmediği için davacının her ödediği senet tarihinde iki yıllık süre işlemekte olduğu, son senedin üzerinden de iki yıldan fazla bir zaman geçtiğini, Davacının kısmi dava açtığı, bir tanesinin 1.000.TL, ikincisinin ise 20 adet senedin iptaline ya da taraflarına iadesine denilmekle miktarı belirsiz dava görüldüğü, bu davanın harcının ödenmediğini, mahkemece senetlerin iptaline, iadesine yada davanın reddine ilişkin bir karar da oluşturmadığını, Mahkemece hükme esas yapılan bilirkişi raporları yetersiz olup, hükme esas alınamayacağını, mahkemenin davayı kabul gerekçesi iki ana unsura dayanmakta olduğu, Mahkemece “taraflar arasında makine satımı konusunda fatura, irsaliye ile belgeli ticari ilişki bulunmadığını” beyan edildiği, davanın başından beri belirtilmesine rağmen mahkeme hukuki dayanak konusunda hatalı karar verdiğini, Davacı taraf verdiği senetlerin makine satımı için verildiğini ispatla mükellef olan kişi olduğunu, Davadaki temel dayanak, davacı …’in müvekkillerinden makine alım satımına dayalı bir ticari ilişki kurduğu iddiası olduğu, dosya kapsamında ve bilirkişi raporunda böyle bir makine alım satım ilişkisi bulunamadığı, davacı … tarafından davalı … verilen senetler kendi başına bir borç belgesi olduğu, bu senetlerin karşılığında makine alması gerektiğini söyleyen davacının bu iddiasını ispatlaması gerektiği, bu nedenle bilirkişinin … ödendiğini ifade ettiği senetler ile müvekkilini borçlu çıkarmak mümkün olmadığını, davacının kambiyo senetleri gereğince borcunu ödediğini, Davacı tarafın verdiğini iddia ettiği senetleri, makine alımı karşılığında verdiğini ispatlamak durumunda olduğu,İspat kurallarının bilirkişi tarafından altüst edildiği, Mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınamayacağı, eğer hükme esas alınacak bir bilirkişi olduğu varsayılırsa, HMK’nın ne işe yarayacağını da anlamakta zorluk çekeceklerini, Dosyadaki tek yazılı belge kira sözleşmesi olduğunu, kira sözleşmesi gereğince aylık 600.-TL kira bedeli kararlaştırıldığı, eğer dosyadaki hukuki sorun kira sözleşmesi ile ilgili olsaydı, davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde BK’nun kira babına ilişkin hükümleri ile görülmesi gerektiğini, oysa mahkemedeki iddia senetlerin bedelsizliğine ilişkin olduğunu, Bilirkişi tarafından … keşide edilen senedin ödemesi …’a ödenmiş gibi hesap yapıldığı, bilirkişinin böyle bir hesap yapmasına ne TTK’nunda nede HMK’da uygun bir madde bulunmadığını, Bilirkişi ayrıca gerçek kişilerle tüzel kişilik ayrımını yok sayarak ta, MK’nun birinci babını yok saydığı, davacının … yaptığı ödeme, … yapılmış sayılması gerektiğini, aksine bir düşünce ile davacının…’a yaptığı ödemeyi Trikomak Tekstil şirketine yapılmış sayamayacaklarını, Eğer … yapılan ödemeyi … şirketine mal edecek olursak, hukuk güvenirliği diye bir şey kalmayacağı, Mahkeme gerekçeli kararının sonuç bölümünde “davacının makine alımı için … 45.000.-USD ödeme yaptığı, davalı … da davacıya makine teslimi yapmadığı” denildiği, Fakat mahkeme yukarıdaki beyanları hangi ispat ve delil kuralına dayandırdığını göstermediğini, her ne kadar mahkemece davacı defterlerine inceleme sonucunda denetime açık rapor ile davayı ispatlanmış saymış ise de, bilirkişi raporunun hükme esas alınacak bir tarafı bulunmadığını, Dilekçenin başından beri ısrarla söylediğimiz şey, davacının makine almak için ödeme yaptığı iddiasını ispatlaması gerektiğini, Dosya kapsamında davacının müvekkillerinden makine alacağını gösteren bir yazılı anlaşma bulunmadığını, Mahkeme bu gerçeğe gözünü kapattığını, Herhangi bir kişinin, herhangi bir kişiye kambiyo senedi vermesi ve onu ödemesinden tek bir sonuç çıkarılabileceğini, kambiyo senedi veren kişi borçlu olduğu, kambiyo senedi için yapılan ödeme de bir borcun ödenmesi olduğunu, Kambiyo senedinin ödenmesinden dolayı keşidecinin lehtarından alacaklı olduğuna ilişkin bir sonuç çıkarılamayacağını, kambiyo senetleri sebebinden ari olduğu, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığını iddia eden kişi, kambiyo senedini değerinden düşürecek kuvvette bir yazılı delil ile iddiasını ispatlaması gerektiğini, dosya kapsamı içerisinde böyle bir delil olmadığını, Eski TTK’da yer alan 83/2 fıkrasını göre hasmının ticari defterlerine dayanılmadığı, Mahkeme kendisine ibraz edilen Yargıtay kararlarını da değerlendirmediğini, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/19-1622 E sayılı kararı)Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğu, ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerektiği, bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili anlamına geleceği, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştireceğini, senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına gireceği, senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacağını, eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacağı, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstleneceğini, buna senedin ta’lili denmekte olduğu, bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme ( ihdas ) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmekte olduğunu, Nihayet, “malen” ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edildiğini, alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü olmadığını, yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğünde olduğunu, (HGK’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768 Sayılı ilamı)”Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıda olduğu ve alacaklı hukuki ilişkinin ( borcun ) varlığını kanıtlamak durumunda olduğu, borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmekte olduğu, zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte’ temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmekte olduğunu, (HGK’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768, 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607, 4.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645, 14.5.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamları )Yukarıdaki anlatımlar ile mahkemenin dosya kapsam ve içeriğini gereği hukuki olarak çözemediğini,Dosyaya davacı tarafından sunulan fotokopilerin herhangi bir delil değeri olmadığını, her zaman temin edilebilecek belgelerden olduğunu, Yargıtay kararlarının içtihatları göz önüne alındığında davacı taraf iddiasını ispatlayamadığını, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabet bulunmadığını, Mahkemece 2.718,87.-TL harç ile 953.-TL yargılama giderinin müvekkili … alınmasına karar verildiği, oysa diğer iki davalıya açılan dava red edildiği, mahkeme masraflarının üçe bölünmesi gerekirken, tamamının müvekkiline yüklenmesinde isabet bulunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemece davanın davalı … yönünden haklı görülerek kabul edildiği, ancak davalı …’ın şirketleri olan diğer davalılar yönünden pasif husumet yokluğu sebebiyle reddedildiğini, Tüm dava süresince davalının sunmuş olduğu beyanlar, toplanan deliller, senet örneklerinden açıkca görüleceği üzere; davalı … tekstil makineler alım-satımı yapan bir tüccar olduğu, dosyadaki diğer davalılar kendisinin sahibi olduğu şirketler olduğunu, alım satımları bu şirketler üzerinden yapmakta; ancak kanaatlerince şirketlerinde az vergi ödemek ya da kendince başka sebeplerle senet ve diğer ödemeleri kendi ismi üzerine almakta olduğunu, Belgeler incelendiğinde de bu görüleceği gibi, zira senetlerin bir kısmını kendi şirketine ciro ederek tahsil etmekte olduğu, bunun sebebinin alım-satımı yaptığı makinelerde kar marjının çok ciddi olması sebebiyle çıkacak vergi farkını ödemekten kaçınmak olabileceğini, yoksa tekstil makineleri satan iki şirketi olan bir kişinin makineleri sanki satmıyormuş da kiralıyormuş gibi şirketleri üzerinden kiralama sözleşmesi yapması; ancak senetleri kendi namına almasının başka bir açıklaması olamayacağını, Davalı kendince sebeplerle işlerini bu şekilde yürütmekte olduğunu, ticari yaşamın düzenini, insanların birbirlerine olan güvenlerini, Yasanın etrafında dolanmak ya da başkaca haksız yöntemler bularak sömürülmesi haliyle müvekkili gibi dürüst iş adamlarının mağdur olmasını hukuk sisteminin korumayacağını,Davalı …’ın yöneticisi ve sahibi olduğu, üzerinden alım-satımlar yaptığı, yani hem kendisiyle şirketlerinin iş kolu yönünden kurulan bağ açısından hem de husumet yönünden diğer davalılar olan şirketlerinin de karardan müşterek ve müteselsil sorumlu tutulması gerekmekte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının davalı … yönünden onanmasına, Mahkemenin pasif husumet yönünden reddettiği diğer davalılar açısından ise tüm davalıların müşterek ve müteselsil sorumluluklarına karar verilecek şekilde hükmün düzeltilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacı tarafından davalı tarafa yapılan ödeme karşılığında davalı tarafın mal teslimi yapmadığı, sebepsiz zenginleştiği iddiasıyla açılan alacak davasıdır.Mahkemece; ”1-Davacının davalılar … San ve Tic Ltd Şti ve …. San ve Tic Ltd Şti’ye karşı açtığı davanın REDDİNE, 2-Davacının davalı …’a karşı açtığı davanın KABULÜNE, 1.000 TL’nin dava tarihinden itibaren, 156.585,50 TL’nin ıslah tarihi olan 20.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … Vekilinin Mahkemece zamanaşımı itirazının dikkate alınmadığı, davanın zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Davalılar vekili 18/08/2015 tarihli cevap dilekçesinde, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek zamanaşımı definde bulunduğu halde ilk derece mahkemesince zamanaşımı defi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmıştır.HMK.nun 137.maddesinde; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” hükmü ile ön incelemenin kapsamı belirlenmiştir.HMK.nun 138/1.maddesinde de, “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmü ile dava şartları ve ilk itirazlar hakkında mahkemece verilecek karara ilişkin vurgulama yapılmıştır.Somut davada, ilk derece mahkemesince zamanaşımı defi değerlendirilmeden tahkikate geçildiği görülmüştür.Bir dava hakkında mahkemece karar verilirken öncelikle usul, daha sonra da esas yönünden incelenir. Zamanaşımı defi, bir hakkın ileri sürülmesine engel olgulardandır. Bu nedenle de öncelikle hadise şeklinde çözümlenmesi gerekir. 11/01/1940 T. 15/70 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da “Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez,” denilmiştir. HMK’daki emredici usul kuralı ve İçtihatı Birleştirme Kararı’na göre mahkemenin tahkikatten önce zamanaşımı konusunda olumlu-olumsuz bir karar vermesi zorunludur.(Bknz: Yargıtay 19. HD. 20/06/2013 T. 2013/7760 E. 11536 K., Yargıtay 11. HD. 21/01/2014 T. 2012/10582 E. 2014/1283 K., Yargıtay 4. HD. 19/10/2016 T. 2016/8273 E. 2016/10213 K.) Davacı tarafından verilen ıslah dilekçesine karşı davalı … ( davalılar vekili) vekili tarafından verilen beyan dilekçesinde ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğradığını belirtip zamanaşımı itirazında bulunmasına rağmen İDM.ce ıslah edilen miktara yönelik zamanaşımı itirazı yönünden olumlu/olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür.HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde tarafların davanın esası ile gösterdikleri delillerin toplanmadan veya deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olmasını inceleme yapılmadan kararın kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesi sebeplerinden saymıştır. Tarafların taleplerinin biri hakkında her hangi bir karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, Somut olayda zamanaşımı def’i de davalı vekili tarafından istinaf sebepleri arasında ileri sürülmüştür. İstinafa konu zamanaşımı def’ine ilişkin istinafın incelenmesi için öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından zamanaşımı konusunda fiilen verilmiş bir kararın bulunması zorunludur. Dar istinaf kanun yolu isteminde HMK. 341, 353/1-a/6 maddesi uyarınca mahkeme yerine geçerek karar vermek de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, Davalı … Vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, davalıların zamanaşımı defi karara bağlanmadan ve deliller değerlendirilmeden karar verildiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının Davalı … Vekilinin diğer istinaf sebepleri incelenmeden ve Davacı vekilinin istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeden HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı …’ın istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/04/2018 tarih ve 2015/752 Esas – 2018/475 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacının istinaf başvurusunun, verilen kararın sonucuna göre bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatırana iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/10/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.