Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2172 E. 2020/12 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2172 Esas
KARAR NO: 2020/12 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/27 Esas 2019/431 Karar
TARİH: 08/05/2019
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket … ile davalı banka arasında kefalet borçlarının tespiti ve ödenmesi amacıyla tarafların bu hususa ilişkin karşılıklı hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 28/12/2007 tarihli protokol imzaladıklarını, müvekkilinin protokolden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, her ne kadar protokolden doğan tüm yükümlülükler eksiksiz olarak yerine getirilmiş ise de davalı bankanın ilgili protokolde kararlaştırılan hiçbir taahhüdünü yerine getirmeyerek müvekkili şirketi zarara uğrattığını, protokolün 3. maddesinde belirlenen tüm ödemelerin yerine getirilmesine rağmen taşınmazın müvekkiline devredilmediğini dava dışı 3. bir kişiye devredildiğini, müvekkili şirket tarafından iş bu davanın ikamesinden önce yine iş bu davaya konu 28/12/2007 tarihli protokole aykırı olarak tahsil edilen harçların müvekkili şirkete iade edilmemesi nedeniyle İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/272 E.sayılı davasının ikame edildiğini, söz konusu davada taraflar arasındaki protokolün geçerliliği kabul edilerek davalı bankanın protokole aykırı davrandığı, müvekkili şirketin ise tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği hususunun tespit edilip ve davanın kabulüne karar verildiğini belirterek, davalı bankanın müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu 28/12/2007 tarihli protokol devir yükümlülüğüne aykırı davranarak Yalova ili, … ilçesi, … Köyü, …, … pafta, … ada, … parsel, … cilt, … sayfada kayıtlı taşınmazı dava dışı 3. kişiye devretmiş olması, davalı bankanın müvekkili şirket ile akdettiği, 28/12/20107 tarihli protokoldeki temlik yükümlülüğüne aykırı davranarak protokol bedeli müvekkili şirketçe eksiksiz ödenmiş olmasına rağmen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasını temlik etmemiş olması sebepleriyle müvekkili şirketin uğramış olduğu zararın şimdilik 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle davalı bankadan alınarak müvekkili şirkete ödenmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, kısmi dava açılmasının koşullarının olmadığını, davacının ihtarnameye dayalı olarak İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/227 E.sayılı dosyası ile ikame ettiği davada zararın 15.000.000,00 USD olduğunu net olarak bildirdiğini bu yönüyle davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde vekaleti veren …’ın şirketi herhangi bir temsil hakkının bulunmadığını, davacı şirketin her hesap dönemi sonunda yapması gereken olağan genel kurullarını yapmadığını, davacı tarafın müvekkili bankanın haksız fiili ile kendisini zarara uğrattığı iddiasına dayandığını ancak 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden iş bu davanın reddi gerektiğini, dava konusu protokolün geçerliliğini ya da davacının bu protokoldeki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiğini veyahut müvekkili bankanın bu protokoldeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini teyid eden / tesvik eden bir mahkeme kararı bulunmadığını, davacının dilekçesini lehlerine bir mahkeme kararı varmış gibi düzenlendiğini, davacının bahsettiği mahkeme ilamının müvekkili bankaya karşı açtıkları ve Yargıtay kararı ile müvekkili banka lehine bozulan İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/272 E.sayılı dosyasındaki harç iadesine ilişkin olarak verilen bir karar olduğunu, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın ise açılmamış sayılmasına karar verildiğini, borçluların müvekkili bankaya defalarca teklif sunup bunların tamamının banka yönetim kurulu tarafından değerlendirildiğini, borçlular ile bir çok protokol imzalandığını, ancak her defasında borçlularca protokol gereklerinin yerine getirilmediğini ve hükümsüz kaldığını belirterek rakamlar ve kayıtların sabit olduğunu tüzel kişi tacir olan davacı tarafça da net olarak bilindiğinden ve bu yönüyle kısmi dava açılması usul hükümlerine aykırı olduğundan kısmi dava açılması talebinin reddine, dava değeri belirlendiğinde eksik harcın tamamlanmasını, tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, dava tarihi itibariyle davacı şirketin temsilcilerinin yetkilerinin sona ermesi ve de şirketin organsız kalması nedeniyle davanın bu yönüyle de reddine karar verilmesini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, müvekkili bankanın icradan kesinleşmiş bir ihalede alınmak suretiyle mülkiyeti kendisine ait bir taşınmazı … tarafından gösterilen kişiye satmış olduğundan bu yönüyle de dava haksız olduğundan, davacının haksız menfaat elde etmeye matuf haksız, yersiz hukuki dayanaktan yoksun iş bu davasının reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/05/2019 tarih 2014/27 Esas 2019/431 sayılı kararında; “Taraflar arasındaki davanın ana konusunun, protokol ve ek protokolde yer alan hükümlerin taraflarca protokolde yer aldığı şekilde yerine getirilip getirilmediği, protokolde yer alan bedellerin ödenmesi akabinde Yalova’ da yer alan taşınmazın, davalı banka tarafından davacıya iadesinin gerekip gerekmediği, iadesi gerekmekte ise edimin ifa edilmemesi nedeniyle davacının zararının mevcut olup olmadığı noktalarında toplandığına kanaat getirilmiştir. Taraflar arasında imzalanan protokolde edimlerinin geciktirici şarta bağlandığı TBK 170. maddesi düzenlemesi gereğince, ancak koşulun gerçekleştirildiği anda edimin ifasının talep edilebileceği, somut durumda, davacı tarafından protokolde yer alan ödemelerin eksiksiz ve gününde yapılması halinde davalı bankanın taşınmazın devri borcunu ifa edeceği anlaşılmaktadır. Mahkememizce alınan bilirkişi heyeti raporunda da belirtildiği üzere taraflar arasında imzalanan protokol hükümlerine göre davacının edimlerini gününde ve eksiksiz olarak yerine getirmediğinden, bu haliyle davalı bankadan ediminin ifasını talep edemeyecektir. Kaldı ki, protokolün ilgili maddesinden davalı bankanın davacıya yeniden devir işlemi yapacağına ilişkin açık bir düzenlemede bulunmamaktadır. Ayrıca, taşınmazın banka mülkiyetine geçtikten sonra … tarafından verilen teklif ve talep yazısında, dava dışı …’ e taşınmazın satışının yapılmasını talep ettiği anlaşılmış, davacının iddiasının aksine taraflarca kabulü hususunda tartışma bulunmayan protokol maddesine göre teklifte bulunma yetkisinin …’ ya verildiği, davalı bankanın protokole aykırı bir davranışta bulunarak, davacı zararına bir işlem gerçekleştirmediği …”gerekçesi ile,
Davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme tarafından yapılan yargılamada, davalının 2008 – 2009 yıllarına ait envanter defterlerini ibraz etmemiş olduğunun tespit edildiği, ayrıca davalının 2006 ve 2007 yıllarına ait ticari defterin açılış ve kapanış tasdiklerine ilişkin belgelerin saklama süresinin dolduğunu iddia ederek dosyaya sunmaktan imtina ettiği, HMK 222. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak tutulmayan ticari defterlerin, sahibi aleyhine delil teşkil ettiği hususu göz ardı edilerek müvekkili şirketin protokol ile üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği yönünden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, (Yargıtay 23. H.D. 2014/496 E. 2014/3648 K. 12/05/2014 T.) Davaya konu taşınmazın müvekkilinin hiçbir bilgisi olmadan dava dışı …’nın imzaladığı 22/10/2009 tarihli dilekçe dayanak gösterilmek suretiyle üçüncü kişi …’ya devredildiğini, ancak …’nın müvekkili şirketi temsil yetkisi bulunmadığı gibi müvekkili şirket tarafından taşınmazın satışına ilişkin bir yönetim kurulu kararı alınmadığını, davalı bankanın yaptığı devir sözleşmeye ve hukuka aykırı olup yerel mahkemenin aksi yöndeki kararının kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkeme tarafından eksik inceleme ile verilen karara külliyen itiraz ettiklerini, somut uyuşmazlığın temeli olan taraflar arasında akdedilen protokol maddelerinin dahi yerel mahkeme tarafından gerekli özenle incelenmediğini, müvekkili şirketin 5 yıla yakın süren yargılama sürecinde mağduriyeti giderilmediği gibi eksik inceleme ile verilen ret kararının mağduriyeti artırdığını, İstanbul 28. ATM 2014/92 E. Sayılı dosyasında verilen kararın, yerel mahkemece hükme esas alınan raporda yer alan kanaatin aksine müvekkili şirketin haklılığını tevsik eder nitelikte olduğunu, atıfta bulunulan kararın Yargıtay incelemesi neticesinde ikinci kez bozulmuş olup, bozma sonrası 2016/24 E. sayılı dosyada verilen kararın davanın haklılığını ortaya koyduğunu, Dolayısıyla müvekkili şirket ile diğer borçluların protokole konu borçların tümünü yerine getirdiği sabit olup yerel mahkeme tarafından verilen aksi yöndeki kararın hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/27 Esas 2019/431 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava protokol ve ek protokol hükümlerine uyulmaması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin müteselsil kefil olduğu, dava dışı asıl borçlu ile davalı arasında yapılmış olan kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun tahsili için yapılan takipler sonunda taraflar arasında borcun tasfiyesi için protokol ve ek protokol yapıldığını, müvekkilinin protokol edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının protokol hükümlerine uymadığını bu nedenle zarara uğradığını belirterek zararın tazminini talep etmiş, mahkemece davacının protokolle belirlenen edimlerini yerine getirmediği ayrıca davalının protokole aykırı davranışı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Davacı taraflar arasında imzalanan borç tasfiyesine ilişkin edimini yerine getirdiğini, protokol hükümlerine uygun davrandığını ispatlayamamıştır.Dosya içinde bulunan belgelere göre protokolle üstlenilen borcun belirlenen sürelerde ödendiği davacı tarafça ispatlanamamıştır. İspat külfeti davacı tarafta olup, her ne kadar davalı tüm ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmamış, sunulan defterler de usulüne uygun tutulmamış ise de davacı delil olarak davalı ticari defterlerine dayanmış olup sunulan davalı ticari defterlerinde davacının protokol hükümlerini yerine getirdiği ispatlanamamıştır.Dosyadaki belgelere göre protokole kona borç, protokolde belirlenen sürelerden sonra davacı adına tescil edilen taşınmazın 3. Kişiye satışı sonrasında tasfiye edilmiştir. Buna göre protokol hükümlerinin yerine getirildiğine ilişkin davacı iddiası kanıtlanamamıştır.Ayrıca protokolde davaya konu taşınmazın davacı adına tescilinden sonra protokol taraflarının taşınmazın satışı ile ilgili 3. Kişilerle görüşebilecekleri kararlaştırılmış olup taşınmaz davacı dışındaki protokol taraflarınca belirlenen alıcının teklifinin bankaca kabulü ile 3. Kişiye satılmıştır. Borcun tasfiye edilmeden taşınmazın davacıya iade edileceğine ilişkin protokolde hüküm bulunmamaktadır.Protokolde belirtilen takip dosyasının davacıya temlikine ilişkin hükme gelince protokol hükümlerinin yerine getirilmediği anlaşıldığından davalının protokolle bağlı olduğundan söz edilemeyeceğinden davalının protokole aykırı davrandığı da ileri sürülemeyecektir.Davacının bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Davacının bu davada delil olarak sunduğu ve davalı aleyhine açtığı İstanbul 12. ATM 2016/ 24 (eski kapatılan 28 ATM 2014/92) E. Sayılı davası, anılan protokolde yer alan ve borçluların haklarında yapılan takiplerde yapmış oldukları ihalenin feshi taleplerinden vazgeçmeleri nedeniyle takip dosyalarında ödenmiş olan harçların geri alınması halinde geri alınan harçların protokol hükümleri gereğince taraflara iadesine ilişkin olup, anılan mahkeme davacının protokol hükümlerine uyduğu yönünde bir tespit yapmamış, sadece bir kısım icra harçlarının takip alacaklısı davalıya iade edilmesi üzerine ve davalının da bu bir kısım iade harçları asıl borçlunun borcuna mahsup etmiş olması nedeniyle iade harç tutarının mahsup edilmeyen kısmının protokol gereğince davacıya ödenmesi gerektiğine ilişkindir. Davacının iddia ettiği gibi bu mahkeme kararında davacının protokol hükümleri gereği edimini aynen yerine getirdiğine ilişkin bir tespit bulunmadığı gibi protokol hükümlerinin davacı tarafından yerine getirip getirilmediğine ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’nin istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 15/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.