Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2157 E. 2019/1529 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2157
KARAR NO : 2019/1529
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/08/2019 ( İhtiyati Tedbir Talebinin Reddine İlişkin Ara Karar )
DOSYA NUMARASI : 2019/562 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
TALEP: İhtiyati Tedbir Talebi
KARAR TARİHİ : 06/11/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu, davalı şirket paylarının nama yazılı olup senede bağlanmamış çıplak pay durumunda olduğunu, anonim şirketlerde senede bağlanmamış nama yazılı çıplak payların devrinin ancak tevbe Kme.183 ve devamı hükümleri uyarınca payın devri edildiğini içeren yazılı temlik beyanıyla mümkün olduğunu, TTK’ da senede bağlanmamış nama yazılı çıplak payın devri ile ilgili herhangi bir hüküm yer almadığını, ancak çıplak payların devrinin de mümkün olduğunu, payın devrinin TBK’ nın 184 maddesi uyarınca payın devredildiğini içeren yazılı bir temlik beyanı ile mümkün olduğunu, bu nedenle yanlış beyana dayalı kayıtların yasa gereği silinmesi gerektiğini, müvekkili ile davalı … arasında TBK’nın 183. ve devamı hükümlerine uygun şekilde yazılı bir temlik beyanını içeren sözleşme imzalanmadığı gibi taraflar arasındaki 11.07.2014 tarihli sözleşmenin de gereklerini yerine getirmeyen davalının ortak olarak pay defterine kaydedilmesi yönünde bir yönetim kurulu kararı alınmadığını, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca ve diğer ortak … %16,50 oranındaki hisselerini davalı …’ya devretmeyi taahhüt ettiğini, buna karşılık davalı …’ nın da her %16,50 hisse için beş yıl içinde 250.000 Euro’yu müvekkiline ve … ayrı ayrı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ayrıca hisseler üzerinde rehin tesis edileceğinin sözleşmede kararlaştırıldığını, fakat sözleşme gereğinin … tarafından yerine getirilmediğini, bu nedenle şirket hisselerinin devri yükümlülüğü altında bulunmadıklarını, pay devrinin usulüne uygun gerçekleşmemiş olması nedeniyle ve ayrıca bu konuda bir yönetim kurulu kararı da almamış olması nedeniyle geçersiz olduğunu, bu durumun tespiti ile batıl kaydın düzeltilmesi yönündeki talebin herhangi bir zamanaşımına veya hak düşürücü süreye tabi olmadığını beyan ederek davalı şirket pay defterinde davalı … adına kayıtlı görünen %16,50 oranındaki payın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için söz konusu paylar üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına ve bu paylarla ilgili menfaat çatışmalarının önlenmesi için kayyım atanmasını, davalı şirket pay defterinde … adına kayıt edilmiş bulunan %16,50 oranındaki hissenin müvekkiline ait olduğunun tespiti ile kaydın terkin edilerek müvekkili adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 16/08/2019 tarih ve 2019/562 Esas sayılı ara kararı ile; ” Dosyaya sunulan sözleşmenin bir örneği incelendiğinde, sözleşmenin hisse devir oranı-bedeli başlıklı 3.maddesi “… sahibi olduğu Egöz hisselerinin %16,5 oranındaki 13.000 adetten oluşan 660.000 Türk Lirası tutarındaki kısmını 250.000 Euro bedelle alıcıya devredecektir.” şeklindedir. Aynı sözleşmede ödemenin 5 yıl içinde gerçekleştirileceği taahhüt edilmiştir. Yine dosyaya sunulan ortaklar pay defterinin bir sureti incelendiğinde …’ ün 02.04.2014 tarihinde beheri 50,00 TL olan 13.200 adet payını …’ya devrettiği belirtilmiştir. Davacı vekili her ne kadar tedbir talebinde, davalı …’nın sahip olduğu hisselerin üçüncü kişilere devredilmemesi ve bu paylarla ilgili menfaat çatışmalarının önlenmesi için kayyım atanması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de; ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup davacının dosyaya sunduğu delillerin yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymaması, davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği, borcunu ödemediği ve pay devrinin usülüne uygun gerçekleşip gerçekleşmediğine yönelik davacı tarafından ileri sürülen iddiaların yargılamayı gerektirdiği, tedbir istemi yönünden ise bu iddiaların en azından yaklaşık olarak ispata muhtaç olduğu dikkate alınarak yasanın aradığı koşullardan yaklaşık ispat koşulunun somut olayda gerçekleşmediği, bu nedenle ihtayati tedbir talebinin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İhtiyati Tedbir kararının reddine dair kararda belirtilenin aksine dosyada bulunan deliller ile iddiaları yönünden yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini, Senede bağlanmamış dava konusu nama yazılı çıplak payların ancak TBK m.183 vd. hükümleri uyarınca payın devredildiğini içeren yazılı temlik beyanı ile devredilebileceğinin yasa ve Yargıtay kararları gereği olmasına rağmen bu beyanı içerir herhangi bir hisse devir sözleşmesi bulunmadığını, diğer bir deyişle hukuka aykırı ve batıl bir şekilde yapılan kaydın terkininin zaruri olup yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini, a- TTK’nda çıplak payın devri ile ilgili hüküm bulunmadığından genel hüküm niteliğinde olan alacağın temliki hükümlerine göre söz konusu pay devrinin gerçekleşebileceğinin dava dilekçelerinde belirtildiğini, alacağın temlikine ilişkin TBK m.184 uyarınca ise alacağın devrinin ancak yazılı bir sözleşme ile mümkün olduğunun açıkça belirtildiğini, dolayısıyla dava konusu çıplak payın devredilmiş sayılması için payın devredildiğine dair açık beyan bulunması ve söz konusu devrin yazılı olarak yapılmasının zorunlu olduğunu, aksi durumda yapılan işlemin ise mutlak butlanla batıl olacağını, diğer bir deyişle zımnen pay devrinin hukuken mümkün olmadığını, Davalı şirketin karar defteri suretinin ve önceki pay devirlerine ilişkin sözleşmelerin dava dilekçelerinin ekinde dosyaya sunulduğunu, önceki pay devri sözleşmelerinin aksine 11.07.2014 tarihli sözleşmede payın devredildiğine ilişkin beyan bulunmadığının ve dava konusu hisselerin devri ile ilgili yönetim kurulu kararı alınmamış olduğunun da açıkça görülmekte olduğunu, Hukuken geçerli bir çıplak pay devri için gerekli olan temlik beyanının içerir yazılı bir sözleşmenin varlığından söz edilemeyeceğini, dava dilekçelerinde atıf yapılan Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere böyle bir şekil şartının varlığı karşısında, somut olay yönünden zımnen pay devrinin mümkün olmadığı gibi, 11.07.2014 tarihli sözleşmede yer alan açık ifadelere rağmen yorum yoluyla payın devredildiği ve yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı düşüncesiyle ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, Davalı şirketin pay defterindeki kaydın 02.04.2014 tarihinde yapılmış olmasının devrin hukuka aykırı ve batıl şekilde yapıldığı ve terkini gerektiğini göstermek için yeterli olduğunu, ihtiyati tedbir koşullarının varlığının aşikar olduğunu,İşbu dava ile dava konusu hisselerin mülkiyet hakkının müvekkiline ait olduğunun tespiti ile batıl olarak yapılan kaydın terkininin talep edildiğini, dolayısıyla hisselerin mülkiyetinin ihtilaflı olduğu ve davalı … tarafından söz konusu hisselerin devredilmesi durumunda üçüncü kişilere karşı bu hakkın ileri sürülmesinin mümkün olamayabileceği, bu suretle müvekkilinin hakkını almasının imkansız hale geleceği, dava ile hasıl olacak amacın sonuçsuz kalacağı ve müvekkilinin telafisinin mümkün olmayan şekilde zarara uğrayacağının açık olduğunu, Davalı …’ nın halihazırda davalı şirket yönetim kurulu üyesi olması, buna karşın müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden azledilmiş olmasının, dava konusu hisselerin üçüncü kişilere devri ve pay defterine kaydını kolaylaştırdığını, hal böyle iken ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini,Dava konusu hisselerin üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi yanında hisselerin yönetim ve temsili ile ilgili menfaat çatışmalarının engellenmesi için kayyım atanması talep edilmişse de bu hususta ayrıca bir karar verilmediğini beyanla; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/562 E. sayılı dosyasında ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair verilen 16.08.2019 tarihli kararının talepleri doğrultusunda kaldırılmasına, dava konusu şirket hisseleri üzerine üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına ve menfaat çatışmalarının engellenmesi amacıyla, mülkiyeti ihtilaflı olan dava konusu hisselerin temsil ve yönetimi için kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalılardan …’nın diğer davalı şirket nezdindeki hissedarlığının geçerli olmadığı, davacı ile davalı … arasında adi yazılı bir sözleşme olsa da yazılı bir temlik beyanı bulunmadığı, davacının hisselerinin davalı adına yönetim kurulu kararı olmadan kaydedildiği iddiasıyla, davalı …’nın % 16,50 hissesinin davacıya ait olduğunun tesipitine ve davacı adına tesciline karar verilmesine ilişkin olup; istinaf açısından uyuşmazlık konusu ise ihtiyati tedbir kararı verme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Mahkeme HMK 390/3 uyarınca yaklaşık ispat kuralının karşılanmadığı ve iddiaların yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebini reddetmiştir. Talebin mahiyeti yargılamayı gerektirmektedir. HMK’nın 389. maddesindeki koşulların oluştuğu yönündeki iddia, mahkemenin gerekçesinde belirttiği gibi, HMK’ nın 390. maddesine göre yaklaşık olarak ispatlanmamıştır. Yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/11/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.