Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2153 E. 2021/1378 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2153 Esas
KARAR NO: 2021/1378 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI: 2017/451 Esas 2018/938 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili ile … A.Ş arasında ticari ilişki olduğunu, müvekkilinin yağ siparişi vermek istemesi üzerine … yetkililerinin bayileri olan … Ltd. Şt.(davalı şirketin eski ünvanı) aracılığıyla karşılanacağının bildirildiğini, bunun üzerine müvekkili ile davalının anlaşarak 2.000 adet yağ karşılığında davalıya 54.000,00 TL ödeme yapıldığını, malların müvekkiline teslim edilmediğini, satış bedelinin iadesi amacıyla başlatılan Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalı şirketin %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında bir sözleşme olmadığını, davacının ödeme yaptığını iddia ettiği tarihin 2013 yılı olup, aradan geçen 4 yıllık süre sonunda mal teslimi yapılmadığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, hiçbir tacirin ödeme yaptıktan sonra 4 yıl boyunca mal teslimini beklemeyeceğini, davacının yazılı delillerle davasını ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/10/2018 tarih ve 2017/451Esas – 2018/938 Karar sayılı kararında; “….İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; davacı davalıya sipariş ettiği malların ödemesini kredi kartıyla yaptığını bildirmiş olup, ödemenin yapıldığı iddia olunan kredi kartının …’e ait olduğu ve karttan … isimli şirkete 54.000,00 TL tutarında ödeme işleminin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Yapılan incelemede tespit edildiği üzere taraflar arasındaki ticaretin 01/01/2011 tarihinden önce başladığı, davacının iddiası olan 54.000,00 TL’lik ödemeye ilişkin herhangi bir sipariş avansı hesabına rastlanmadığı, davacının ticari defterlerine göre davalıdan alacağının bulunmadığı, davacı tarafından davalıya gönderilmiş bir ihtarname ve talep yazısına rastlanmadığı gibi davacı şirket yetkilisi ve ortağı olan …’e ait olan karttan yapılan ödemenin davacı şirket siparişi için yapıldığı hususunun davacı tarafça ispatlanamadığından davanın reddine, davacının takibe kötü niyetli olarak yaptığı hususu davalı tarafça ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilerek …”gerekçesi ile, Davanın reddine, Davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstinafa konu Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.10.2018 tarih 2017/451 E. 2018/938 K. sayılı kararıyla haksız ve yasal dayanaktan yoksun olarak davanın reddine karar verdiğini, Türk Medeni Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, YİBGK kararları ve Yargıtay Kararları muvacehesinde yapılacak istinaf incelemesinde; yerel mahkemesinin dava konusu talep ve vakıa hakkında yanlış hukuki değerlendirme de bulunduğu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “İstinaf” başlıklı 341’nci maddesi ve diğer ilgili maddeleri gereğince eksik ve hatalı inceleme neticesinde ihdas olunan hak ve hakkaniyete aykırı kararın kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü başlıklı 29’ncu maddesi uyarınca taraflar, dürüstlük kurallarına uygun davranmak zorunda olup, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun biçimde yapmak ile yükümlü olduklarını, Ayrıca, Türk Medeni Kanunun 2.’nci maddesi (“Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduklarını, Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”) şeklinde düzenlenmiş olup, işbu düzenleme gereğince de bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzeni tarafından korunmadığını, Müvekkili şirket …. A.Ş. arasında ticari ilişki mevcut olup, müvekkili şirket bu sebeple aynı şirketten … isimli yağ sipariş vermek istediğini, fakat … A.Ş yetkilileri, müvekkil şirketi bayileri olan … Ltd. Şti ne yönlendirdiğini, Davalı şirketin eski ünvanı … Ltd. Şti. olduğunu, Davalı şirketin ticaret unvanı değişmekle dosyada mübrez İstanbul Ticaret Odası kaydı ve Türkiye sicil Gazetesi kaydından da görüleceği üzere … LTD. ŞTİ. olduğunu, Müvekkili şirket ile davalı şirket aralarında anlaşarak (yıllardır ticari ilişkileri olan ve güven duyduğu … A.Ş. nin yönlendirdiği şirkete de aynı şekilde itimat gösterdiği), 2000 adet koli ‘‘…” yağ karşılığında müvekkil şirket tarafından toplam 54.000,oo TL davalı şirkete ödeme yapıldığını, yapılan ödemeler karşılığında müvekkiline yapılması gereken teslimatlar yapılmadığı, davalı sürekli olarak müvekkilini oyalamak kastıyla hareket ettiğini, bu zamana kadar yapılan tüm girişimlerde davalı şirket malları göndereceğini söylemesine rağmen anlaşma gereğince herhangi bir mal teslim edilmediğini, Davalının, satış bedeli uhdesine geçen malları teslim etmemesi üzerine; lehine ödenen 54.000,00-TL nin Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre tahsilini sağlamak için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası tahtında icra takibi başlatıldığını, bu takipte borçlu olarak davalı ile beraber … A.Ş de gösterildiğini, taraflarınca başlatılan icra takibinde … A.Ş borca itiraz ettiğini, Davalı şirket de hem borca ve ferilerine hem de yetkiye itiraz etmiş; itiraz sonucu dosya Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. numarasına kaydedildiğini, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. numaralı dosyasından davalı borçluya tekrardan ödeme emri gönderilmiş, ancak davalı borçlu iyiniyet kurallarına aykırı olarak borca ve fer’ilerine itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, Bu zamana kadar yapılan tüm girişimlerde davalı şirket malları göndereceğini söylemesine rağmen anlaşma gereğince herhangi bir mal teslim edilmediğini, Dosyada mübrez banka evrakından da görüldüğü üzere davalıya ödenen 54.000,oo TL müvekkili şirketin … Bankası A.Ş.’nin … kart numaralı kredi kartından muhtelif tutarlar şeklinde muhtelif tarihlerde ödendiğini, müvekkili takip konusu yağların bedellerini banka yoluyla davalıya ödediğini, davalı şirkete yapılan ödemeler sözleşme ile anlaşılan şekilde … Markalı yağların teslimi için yapıldığını, Müvekkili şirketin, davalı şirkete vermiş olduğu siparişin bedelini eksiksiz bir şekilde ödemesine rağmen davalı şirket edimini yerine getirmediği ve müvekkili şirketçe siparişi verilen mallar müvekkili şirkete hiçbir şekilde teslim edilmediğini, Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında sözleşmesel bi ilişki mevcut olduğu, Türk Ticaret Kanunu 23. Maddesi tacirler arasındaki satış sözleşmesini düzenlediğini ; “” Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine şkin hükümleri uygulanır.” dendiğini, Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu Satış Sözleşmesi hükümlerine atıf yaptığını, Türk Borçlar Kanunu m. 207 ‘de ; “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” dendiğini, Yine Türk Borçlar Kanunu Madde 12de; “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi belirtilmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.” dendiğini, Müvekkili şirketin davalı şirket ile arasında olan anlaşmada üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği, vermiş olduğu siparişin bedelini eksiksiz bir şekilde aralarında kararlaştırdıkları gibi ödediği, ancak davalı şirket üzerine düşen edimi yerine getirmediği, müvekkili şirketin sipariş vermiş olduğu malları müvekkili şirkete hiçbir şekilde teslim etmemiş, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, Maruz nedenlerle, … A.Ş.’ye açacağımız dava saklı kalmak kaydıyla ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalının işbu haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazının iptali ve %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesi ve takibin devamı için ilk derece mahkemesinde dava açıldığını, Mahkemece yapılan yargılama esnasında alınanan bilirkişi raporunda davalı savunmasında davacı müvekkil tarafından yapılan ödemenin kabul edildiği belirtildiğini, Mahkemece yapılan yargılama esnasında alınanan bilirkişi raporunda davalı savunmasında davacı müvekkili tarafından yapılan ödemenin kabul edildiği belirtilmesine rağmen; taraflar arasında işbu ödemelerin müvekkili şirket adına yapıldığı hususunda bir ihtilaf söz konusu değilken ve davalı şirket kayıtlarında ve banka kayıtlarında işbu ödemeler sabitken, ispat külfetinin davalıda olduğu hususunu unutan ve somut olarak banka kayıtlarıyla sabit ödemeler hakkında yorum yoluyla değerlendiren bilirkişinin sunmuş olduğu hukuka ve hakkaniyete aykırı bilirkişi raporuna dayanılarak Mahkemece hüküm tesis edildiğini, Zira bu raporda, davalı şirketin ticari defterleri incelenmemiş bu husus bilirkişi tarafından; “davalı inceleme günü tarafımıza ticari defter ve belgelerini ibraz etmemiş olup yerinde inceleme talebinde bulunmuştur. Yerinde inceleme yapılabilmesi için davalıdan ticari defter ve belgelerini hazırlaması ve davacı ile olan cari hesap ekstresini tarafımıza mail yoluyla sunması defaatle talep edilmesine rağmen davalıdan herhangi bir yanıt alınamamıştır. Bu sebeple davalının ticari defter ve belgeleri incelenememiştir.” şeklinde ifade edildiğini, Davalı şirket açıkça hakkın kötüye kullanılması vaziyeti içinde olup, davalı şirket çalışanı tarafından müvekkili şirket adresine gelinerek müvekkili şirket yetkisinden müvekkili şirket adına yapılan tahsilat neticesinde alım satıma konu malların teslim edilmemesi ve paranın iade edilmemiş olması apaçık hakkın kötüye kullanılması ve dolandırıcılık eyleminden farksız olduğunu, Bu noktada 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde; dolandırıcılık suçunun, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi durumunda, nitelikli dolandırıcılık suçunun meydana geleceğini düzenlendiği göz önünde tutulması gerektiğini, Tüm bu nedenlerle; yerel mahkemeden, banka kayıtları ve davalının da ürünleri/malları teslim ettiğini kanıtlayan sevk irsaliyesi sunamamış olması nazara alınarak yeniden bilirkişi incelemesi talep edilmişse de mahkemece talebin reddedildiği ve tüm bu hatalı ve hakkaniyete aykırı değerlendirilmeler sonucu sunulmuş olan rapor ışığında hüküm tesis edildiğini, Maruz nedenlerle işbu haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazın … Ltd. Şti. yönünden iptali ve %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile takibin devamı için haklı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine yönünde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğini, Yerel Mahkeme kararında; “Davacı davalıya sipariş ettiği malların ödemesini kredi kartıyla yaptığını bildirmiş olup, ödemenin yapıldığı iddia olunan kredi kartının …’e ait olduğu ve karttan … isimli şirkete 54.000,00 TL tutarında ödeme işleminin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Yapılan incelemede tespit edildiği üzere taraflar arasındaki ticaretin 01/01/2011 tarihinden önce başladığı, davacının iddiası olan 54.000,00 TL’lik ödemeye ilişkin herhangi bir sipariş avansı hesabına rastlanmadığı, davacının ticari defterlerine göre davalıdan alacağının bulunmadığı, davacı tarafından davalıya gönderilmiş bir ihtarname ve talep yazısına rastlanmadığı gibi davacı şirket yetkilisi ve ortağı olan …’e ait olan karttan yapılan ödemenin davacı şirket siparişi için yapıldığı hususunun davacı tarafça ispatlanamadığından…” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verildiğini, Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Türk Borçlar Kanunu m. 207 ‘de;”Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” şeklinde belirtildiğini, Yine Türk Borçlar Kanunu Madde 12’de; “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi belirtilmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.” şeklinde belirtildiğini, Sayın mahkeme hatalı ve eksik inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporundaki tespitlerin bire bir aynısını gerekçe olarak göstermek suretiyle hüküm tesis ettiğini, mahkemenin gerekçeli kararında belirtmiş olduğu hususlara katılmak mümkün olmadığını, müvekkili şirket yetkilisi tarafından yapılan ödeme Borçlar Kanunu hükümlerince 3. Şahıs lehine yapılan ödeme niteliğinde yukarıda da ayrıntılı şekilde izah ettikleri üzere davalı, yapılan ödeme karşılığında malın teslim edildiğini kanıtlamak ile yükümlü olduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/14913 Esas 2017/2608 Karar 30/03/2017 Tarih) Mahkemece yapılan yargılama esnasında alınanan bilirkişi raporunda davalı savunmasında davacı müvekkili tarafından yapılan ödemenin kabul edildiği belirtildiği ve davalı şirket kayıtlarında ve banka kayıtlarında işbu ödemeler sabit olduğunu, taraflar arasında işbu ödemelerin müvekkili şirket adına yapıldığı hususunda bir ihtilaf söz konusu olmadığını, buna rağmen mahkemece iddialarının kanıtlayamadıklarından bahisle davayı reddettiğini, oysa ki iddiasını kanıtlaması gereken taraf davalı olduğunu, davalı şirket alım satıma konu malları / ürünleri teslim ettiğini kanıtlaması gerekirken davalı tarafından ticari defterleri dahi bilirkişi incelemesi aşamasında mahkemeye sunulamadığını, Maruz nedenle, tüm dosya kapsamındaki dava ve beyan dilekçelerindeki itiraz, beyanları ve yukarıdaki izahları neticesinde, müvekkili tarafından mübayaa edilen ve teslim edilmeyen mallara karşılık yapılan ödemelerin banka kayıtlarıyla sabit olduğu halde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup Yerel Mahkeme kararına ilişkin İstinaf Kanun Yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari alım satım nedeniyle avans olarak verildiği iddia edilen alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, Davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile … A.Ş arasında ticari ilişki olduğunu, müvekkilinin yağ siparişi vermek istemesi üzerine … yetkililerinin bayileri olan … Ltd. Şt.(davalı şirketin eski ünvanı) aracılığıyla karşılanacağının bildirildiğini, bunun üzerine müvekkili ile davalının anlaşarak 2.000 adet yağ karşılığında davalı şirkete müvekkili şirket tarafından toplam 54.000,00 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemeler karşılığında müvekkiline yapılması gereken teslimatlar yapılmadığı, davalının sürekli olarak müvekkilini oyalamak kastıyla hareket ettiğini, bu zamana kadar yapılan tüm girişimlerde davalı şirketin malları göndereceğini söylemesine rağmen anlaşma gereğince herhangi bir mal teslim edilmediğini beyan etmiştir. Mahkemece, davacı şirket yetkilisinin kredi kartından davalı şirkete kredi kartıyla yapılan ödemelere ait banka kayıtlarının getirtilerek dosya arasına konulmuştur. Mahkemece 28/02/2018 tarihli duruşmanın ara kararı doğrultusunda tarafların ticari defterleri incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına, defter ve belgelerin hacimli olması sebebi ile ibrazı mümkün değilse bilirkişi incelemesine hazır edilen adresin bildirilmesi için önceki ara kararda belirtilen inceleme gününe kadar süre verilmesine, yerinde inceleme talebi olan tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesine karar verildiği ve mahkemece 21/03/2018 tarihli bilirkişi yemin ve teslim tutanağının ara kararı ile taraf vekillerince yerinde inceleme talebinde bulunulması üzerine bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesine rağmen bilirkişinin davalı tarafın bildirdiği adrese giderek davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarını incelemeden ve dosyaya mahkemece getirtilen tarafların BA/BS kayıtlarını incelenmeden sadace davacı tarafın defter ve kayıtları incelenmek suretiyle rapor düzenlendiği tesbit edilmiştir. Bu durumda, mahkemece davalı tarafın ticari defter ve kayıtları ile dosya arasında bulunan tarafların BA/BS kayıtları bilirkişiye inceletilmek suretiyle davacı şirket yetkilisi tarafından davalıya kredi kartı ile yapılan ödemelerin davalının ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olup olmadığı, kayıtlı ise bu ödemelerin ne için yapıldığı ve davalı şirket hesabına geçen paranın hangi amaçla tahsil edildiği yönünde denetime elverişli rapor alınarak davacının takip tarihi itibariyle davalıdan alacağının olup olmadığı duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi ve gerektiğinde taraflara yemin delili de hatırlatılarak karar verilmesi gerekirken, davanın esası ile ilgili deliller toplanmadan ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. HMK.nun (Değişik: 22/07/2020-7251/35md.) 353/1-a/6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/10/2018 tarih ve 2017/451 Esas – 2018/938 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/10/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.