Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2151 E. 2020/634 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2151
KARAR NO : 2020/634
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2019
DOSYA NUMARASI : 2017/324 Esas – 2019/479 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 18/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin 2000 yılından bu yana faaliyet gösteren üç ortaklı bir şirket , müvekkilinin de kuruluşundan bu yana şirketin yetkilisi ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkilinin son zamanlarda davalı şirketin diğer ortakları tarafından şirket faaliyetlerinden haberdar edilmediğini, şirket hakkında ve yapılan işlemler ile ilgili bilgi alamadığını ve şirket dışına itilmeye çalışıldığını, 2016 yılının Ekim ayından beri müvekkilinin şirkete girişinin ve şirket faaliyetlerine katılmasının hukuken engellendiğini, şirketle ilgili işlem yapma, karar alma temsil ve ilzam yetkisi ve benzeri haklı bir sebep olmaksızın kısıtlandığını ve hatta kaldırıldığını, davalı şirketin 20/02/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında finansal tablolar, faaliyet raporları, denetleme raporu ve her ne kadar ortakların görüşüne sunulsa da genel kurul toplantısından onbeş gün önce şirket merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulmadığından müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlandığını, müvekkilinin de toplantı tutanağına olumsuz oy kullanarak şerh ettirdiğini, yine yönetim kurulu üyelerinin yasaya aykırı olarak kendileri hakkında ibra için oy kullandığını, ayrıca yönetim kurulunun ibrası için yapılan oylamada kanunda öngörülen karar nisabının oluşmadığını beyan ederek; davalı şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yılı birleştirilmiş olağan genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yılı birleştirilmiş olağan genel kurul toplantısında alınan kararların tamamının kanuna, ana sözleşmeye ve hukuka uygun olduğunu, davacının muhalefet şerhi yazdırmadığı ve fakat red oyu verdiği genel kurul kararlarının tamamının iptalini istemekte ise de iptal nedenlerinin soyut, gerekçesiz ve hiçbir dayanağı olmayan gerekçeler olduğunu, hukuki bir dayanağının bulunmadığını, davacının muhalefet şerhi koydu tek genel kurul kararının yönetim kurulu üyelerinin ibralarına yönelik karar olduğunu, koyulan muhalef şerhinin gerekçesinin ise şirket kayıtlarının incelenmesine izin verilmemesi, şirkete şahsi olarak borç verdiği paranın iade edilmemesi, şirkete girişinin engellenmesi ve sair gerekçeler olduğunu ancak dava dilekçesinde bu gerekçeleri bir kenara bırakarak TTK 418 ve 436 maddelerine dayanarak alınan kararın iptalini talep ettiğini, neticeten davacının muhalefet şerhini değiştiremeyeceğini, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına yönelik oylamada kanunda öngörülen toplantı nisabına uyulduğunu, davacı yanın yönetim sorumluluğu almamak için şirket ile ilişkisini kendisinin kestiğini, davacı yanın yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı sıfatıyla bilgi sahibi olduğu konular hakkında ayrıca inceleme hakkını kullandığını beyan ederek; haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/05/2019 tarih ve 2017/324 Esas – 2019/479 Karar sayılı kararında; ” Dava; davalı … Anonim Şirketinin 20/02/2017 tarihinde yapılan 2015 ve 2016 yılları birleştirilmiş olağan genel kurul toplantısında alınan 2,3,4,5 ve 6 nolu kararlarının kanuna, ana sözleşmeye iyiniyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptali istemine ilişkindir. Davalı yan davanın reddini savunmuştur. Davacı yan, toplantıda Hükumet Komiseri’nin toplantıda bulunmadığından bahisle genel kurulun geçerli olmadığını ileri sürmüş ise de; davacı şirketin Hükumet Komiseri’nin genel kurul toplantısında bulunması zorunlu olan denetime tabi şirketlerden olmadığı ve bu yönde idareye yapılmış bir başvuru bulunmadığı, Hükumet Komiseri’nin toplantıya iştirak etmemesinin genel kurul toplantısının geçerlilik şartı olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki iddia yerinde görülmemiştir. Davacı yan; toplantınını şirketin İnternet sitesinde ilan edilmemiş olması nedeniyle usulüne uygun çağrı olmaksızın toplantının yapıldığını ve geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de; davacı şirketin internet sitesi bulunması zorunlu şirketlerden olmadığı, dolayısıyla bu yönde bir eksiklik bulunmadığı, ayrıca tüm ortakların toplantıya sonuna kadar terk etmeksizin iştirak ettikleri görülmekle bu yöndeki iddia da yerinde görülmemiştir. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; dava konusu edilen davalı şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yıllarına ait genel kurul toplantısında alınan gündemin 2,4 ve 6. maddelerine yönelik iptal istemi yönünden davacı yanın maddelerin görüşülmesi sırasında olumsuz oy kullandığı ancak muhalefetini tutanağa geçirtmediği, muhalefet şerhinin maddelerin görüşülmesi sırasında veya toplantı sonunda tutanağın sonuna geçirtilmesinin gerektiği, tutanağın sonunda da bu yönde işlem tesis edilmediği, salt maddenin görüşülmesi sırasında olumsuz oy kullanılmasının dava şartı için yeterli olmadığı sübuta ermekle; bu maddelere ilişkin davanın TTK’ nun 446 maddesi gereğince muhalefet şerhine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Dava konusu genel kurul gündeminin 3.maddesinde görüşülen denetçi raporunun onaylanmasına ilişkin maddenin iptali talebi açısından denetçi raporunun onay zorunluluğu bulunmadığından anılı talep konusuz olmakla karar tesisine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Dava konusu genel kurulun gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin talep açısından; davanın kabulü ile gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararının TTK 436. maddesi gereği yönetim kurulu üyeleri; kendi ibraları dahil diğer yönetim kurulu üyelerinin de ibralarında oy kullanamayacağından (T.C.Yargıtay11. Hukuk Dairesi Esas No:2001/6860Karar No:2001/9182K. Tarihi:20.11.2001) ve somut olayda da; dava konusu şirkette tamamı yönetim kurulu üyesi üç hissedar bulunduğundan ve dolayısıyla hiçbiri oy kullanamayacağından ibra kararı alınamaz. Dolayısıyla somut olayda ibra kararının alınması mümkün olmadığı gibi zorunlu da değildir. İzah edilen nedenlerle 5. maddeye ilişkin davanın kabulü ile yoklukla malul olduğunun tespitine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir….” gerekçesi ile, ”1-Dava konusu edilen davalı şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yıllarına ait genel kurul toplantısında alınan gündemin 2,4 ve 6. Maddelerine yönelik iptal isteminin TTK’ nun 446 maddesi gereğince muhalefet şerhine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE, 2-Dava konusu genel kurulun gündemin 3.maddesinde görüşülen denetçi raporunun onaylanmasına ilişkin maddenin iptali talebi açısından denetçi raporunun onay zorunluluğu bulunmadığından anılı talep konusuz olmakla karar tesisine yer olmadığına, 3-Dava konusu genel kurulun gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin talep açısından davanın kabulü ile gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararının yoklukla malul olduğunun tespitine, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; 1.2.4 ve 6 nolu maddelerin oylanmasında müvekkilin olumsuz oy kullandığı ancak herhangi bir muhalefet şerhi öne sürmediği gerekçesi ile genel kurul kararlarının iptalinin istenmesine engel teşkil ettiğinin belirtildiğini, bu sebeple yerel mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, Toplantıda hazır bulunan pay sahibinin iptal davası açabilmesinin şartının, bu kimsenin ilgili teklifte olumsuz oy vermesi olduğunu, TTK madde 446′ da açıkça olumsuz oy verme şartı arandığından kararın oluşması açısından olumlu oy veren veya çekimser kalan pay sahibinin iptal davası açma hakkı olmadığını, daha açık bir ifadeyle, eğer pay sahibinin karara aleyhine oy kullandığı toplantı tutanağına yazılıysa, onun iptal davası açmak için gerekli olan dava açma şartını yerine getirmiş olacağını, müvekkili tarafından Genel Kurul toplantısı ilgili maddeleri Kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğinden ilgili maddelere olumsuz oy verildiğini, Bilirkişi raporunda atlanmış olan diğer bir hususun da TTK 446/1-B hükmüne göre toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne uygun olarak yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin iptal davası açabileceğini, Çağrı usulüne göre yapılmamış veya genel kurul gündemi gereği gibi ilan edilmemiş olsa dahi, pay sahibi genel kurula katılmışsa, TTK 446/1-a’ da belirtilen şartları yerine getirmesi durumunda iptal davası açabileceğini, iptali istenen Olağan Genel Kurul kararlarının TTK madde 445 gereğince kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan dolayı kendilerince olumsuz oy verildiğini, TTK 445. madde gereğince kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan dolayı kendileri tarafından olumsuz oy verildiğini, TTK 445 madde gereğince pay sahibi olup davayı açmaya hakkı olan müvekkil tarafından süresi içinde işbu davanın açıldığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 19.12.2017 tarihindeki 2016/3299 Esas ve 2017/7390 karar sayılı ilamında; “ SOMUT OLAYA GELİNDİĞİNDE TTK 453. MADDESİNDE ANA SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİNİN ESKİ VE YENİ METİNLERİNİN TİCARET SİCİL GAZETESİ’NDE İLAN EDİLMEMESİ VE DAVACIYA İADELİ TAAHHÜTLÜ MEKTUPLA BİLDİRİLMEMESİ ÇAĞRIYA İLİŞKİN BİR EKSİKLİK OLUP, DAVACIYA İPTAL DAVASI AÇMA HAKKI VERİR. Bu itibarla, TTK 446/1-b ve 445. madde koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenerek ve anılan kararın müktesep bir hakkı ihlal edici mahiyette olup olmadığı da değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde belirtildiğini, Davacı müvekkilinin Genel Kurul toplantısının ilgili maddeleri kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğinden ilgili maddelere olumsuz oy kullandığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 30.0.52012 tarihindeki 2011/4046 Esas ve 2012/9289 karar sayılı ilamında; “Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ibraya ilişkin kararlarda oy hakları bulunmamaktadır. Bir genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilebilmesi için genel kurul kararının iptali davası açan ve red oyu kullanan ortağın muhalefet şerhini tutanağa geçirtmesine gerek yoktur.” şeklinde belirtildiğini, Ayrıca, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 22.01.2001 tarihli 2001/9458 Esas ve 2001/320 Karar sayılı ilamında; “… yönetim kurulu üyesinin kendi ibrasına ilişkin oylamaya katılmasını yasaklayan hüküm (TTK 374) buyurucu niteliktedir. Yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanmış iseler, ortaklar genel kurulda karşı oylarını tutanağa yazdırmamış olsalar bile ibraya ilişkin genel kurul kararının iptalini istemeleri halinde, TTK’nun 361. Maddesi uyarınca aranmaz..” denildiğini, Tüm bu hususların yanında iptal davası açabilecek kişilerin TTK’ nun 446. maddesinde düzenlenmiş olup davacı davacı müvekkilinin ilgili madde uyarınca olağan genel kurul toplantısına katılmış olup toplantı gündem maddelerinin görüşülmesinde yönetim kurulu faaliyet raporunun onaylanması, denetçi raporunun onaylanması, denetçi raporunun onaylanması, finansal tabloların onaylanması, yönetim kurulu üyelerinin ibrası maddelerinde olumsuz oy kullandığını, Davacı müvekkilin bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlandığını, Bilgi alma ve inceleme hakkının, Türk Ticaret Kanunu’nun 437. maddesinde; “Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kar dağıtım önerisi, genel kurul toplantısından en az on beş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahibinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir.” şekline düzenlendiğini, Kanunun maddesinde de açıkça finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kar dağıtım önerisi, genel kurul toplantısından en az on beş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahibinin incelmesine hazır bulundurulur hükmü yer almasına ve 2015-2016 yılı birleştirilmiş olağan genel kurul toplantı tutanağının ikinci maddesinde yönetim kurulu faaliyet raporu, üçüncü maddesinde denetçi raporu, dördüncü maddesinde ise finansal tabloların her ne kadar ortakların görüşüne sunulduğu, okuyup müzakere edildiği belirtilse de ilgili tablolar ve raporların genel kurul toplantısına sunulmadığını, dolayısıyla müzakere edilmesinin de mümkün olmadığını, tutanakta da yer aldığı üzere müvekkili tarafından işbu durumda olumsuz oy kullanıldığını ve tutanağa geçirtildiğini, şirkette ciddi bir pay oranına sahip olan müvekkilin bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlandığını, işbu durumun da kanuna aykırı olup iptali gerektiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 19.07.2007 tarihli 2006/2171 Esas – 2007/10775 Karar sayılı ilamında; “Yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun safi kazancın nasıl dağıtılacağına dair tekliflerin anonim şirket genel kurul toplantısından en az on beş gün önce şirketin merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin emrine amade bulundurulmasını öngören TTK 362/1. Maddesi hükmüne riayet olunmaması, genel kurul kararının yok sayılmasına veya butlanına neden olmayıp TTK 381. maddesi hükmüne göre iptal sebebi teşkil edebilir.” şeklinde belirtildiğini, Yönetim kurulu üyelerinin kendileri hakkında ibra için oy veremeyeceklerini, işbu hususun yerel mahkemenin kararında da mevcut olup usule ve kanuna uygun olduğunu, Yönetim kurulu üyelerinin kendileri hakkında ibra için oy veremeyeceklerinin TTK’ da emredici bir şekilde düzenendiğini, TTK’ ya göre; •Yönetim kurulu üyeleri, kendileri için •Karı veya kocası için, •Usul ve füruu için, (altsoy ve üstsoy), •Şirket işlerinin görülmesine herhangi bir suretle iştirak etmiş olanların yönetim kurulunun ibrasına ait kararlarda oy kullanamayacaklarını, Ayrıca, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 12.12.2016 tarihindeki 2016/2098 Esas – 2016/9484 Karar sayılı ilamının da; “Genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyelerinden … haricindeki diğer üyeler ibra edilmiştir. Ancak davacıların ibra kararına yönelik muhalefet şerhi bulunmasa da, TTK’nın 436. maddesi hükmü emredici olup bu madde hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde kullanılan oylar geçersiz olacağından alınan genel kurul kararı da yok hükmünde olacaktır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ nun 436/2. maddesi gereğince, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz” şeklinde olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 23.05.2011 tarihindeki 2009/12053 Esas – 2011/6174 Karar sayılı ilamınının; “ Mutlak butlanla batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, SONRADAN GEÇERLİLİK KAZANMA OLANAĞI OLMAYAN, EMREDİCİ KURALLARA, KAMU DÜZENİNE VEYA AHLAKA VE ADABA AYKIRI VEYAHUT KONUSU OLANAKSIZ OLAN KARARLARDIR. BU TÜR KARARLAR, BAŞTAN BERİ HÜKÜM İFADE ETMEZLER. T.T.K.nun 381 inci maddesi anlamında iptali kabil kararlar ise; daha çok ortakların menfaatlerini koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlal edildiği kararlardır. ” şeklinde olduğunu, T.T.K.nun 374/2. madde hükmü uyarınca, yönetim kurulu üyelerinin, birbirlerinin ibralarına ilişkin kararlarda oy hakkını haiz olmadıklarını, Yönetim kurulu üyelerinin kendi ibrası için oy veremeyeceğinden ve bu durumun TTK kapsamında ibranın bir güven açıklamasından ibaret olduğu düşünüldüğünde bir kimsenin kendi kendini ibra etmesinin mantıksız ve geçersiz olacağını, Genel Kurul Toplantısındaki Gündemin 6. Maddesi Uyarınca Yönetim Kurulu Üyeliğine Hiçbir Gerekçe Açıklanmaksızın Olumsuz Oy Kullanılması Ve Müvekkilin Şirket Faaliyetlerine Katılmasının Engellendiğinin En Büyük Göstergesi İken Yerel Mahkemenin işbu hususu incelemediğini, Müvekkilin, davalı şirketin kuruluşundan bugüne kadar daima yönetim kurulu üyeliğine oy birliği ile seçildiğini, ancak yapılan toplantıda diğer iki ortağın hiçbir gerekçe açıklamaksızın olumsuz oy kullanmasının ve müvekkil seçilmemesinin müvekkil şirketin faaliyetlerine katılması engellendiğinden ve şirket dışına itilmeye çalışıldığının en açık göstergesi olduğunu, Mevcut Şirket Yönetiminde Şirkette Çoğunluk Gücünü Elinde Bulunduran İki Ortağın haklarını kötüye kullanmakta olduklarını, işbu durumun TTK 445. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmekte olduğunu,
Olağan Genel Kurul Toplantısına Bakanlık Temsilcisinin Katılması Gerekmekte Olup, İlgili Toplantıya Bakanlık Temsilcisi Katılmadığından Ve Dolayısı İle Bakanlık Temsilcisinin İmzası Toplantı Tutanağında Bulunmadığından Genel Kurul Toplantı Tutanağının geçersiz olduğunu, Yerel Mahkeme kararının bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemede yapılan yargılama alınmış olan bilirkişi raporunda mali tabloların detaylı ve geriye yönelik incelenmemiş olup, müvekkilin şirket kayıtlarında borçlu olduğunun da iddia edilmesinin hatalı olduğunu, Olağan Genel Kurul Toplantısına yapılan çağrının da usulsüz bir şekilde yapıldığını, tek başına bu hususun bile muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan ortağın buna rağmen iptal davası açabileceğini kanıtlamakta olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’ nun 368. maddesi uyarınca genel kurula davetin bütün pay sahiplerine veya temsilcilerine yapılmasının zorunlu olduğunu, bu maddeye göre davetin esas sözleşmede gösterilen şekil ve surette ve her halde TTSG’ nde (TTK. m. 37) ilanla yapılması gerektiğini, TTK’ nun 368. maddesindeki hükmün mutlak emredici nitelikte bir hüküm olup konuluş amacının; pay sahiplerine, şirketin hayatı bakımından önemli hukuki ve ekonomik sonuçları olan kararlar üzerinde söz ve oy haklarını kullanmak suretiyle etkili olma imkanı sağlamak olduğunu, TTK’ nun 368. maddesinde yazılı olduğu üzere ilan ve/veya taahhütlü mektupla bildirim yapılmaması durumunda geçerli bir davetten söz edilemeyeceğini, kanun koyucunun işbu hükmü koyma amacının öncelikle hukuk güvenlik ilkesi gereğince nevi sakatlıkların yaptırımının iptal edilebilirlik olması gerektiği olduğunu beyanla; Açıklanan nedenlerle; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 30/05/2019 tarih ve 2017/324 E – 2019/479 K sayılı ” davanın kısmen kabulü ” ne ilişkin kararın kaldırılmasına, istinaf incelemesi yapılarak talepleri doğrultusunda ” davanın kabulüne ” karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davalı … Anonim Şirketinin 20/02/2017 tarihinde yapılan 2015 ve 2016 yılları birleştirilmiş olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Mahkemece,”1-Dava konusu edilen davalı şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yıllarına ait genel kurul toplantısında alınan gündemin 2,4 ve 6. Maddelerine yönelik iptal isteminin TTK’nun 446 maddesi gereğince muhalefet şerhine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE, 2-Dava konusu genel kurulun gündemin 3.maddesinde görüşülen denetçi raporunun onaylanmasına ilişkin maddenin iptali talebi açısından denetçi raporunun onay zorunluluğu bulunmadığından anılı talep konusuz olmakla karar tesisine yer olmadığına, 3-Dava konusu genel kurulun gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin talep açısından davanın kabulü ile gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararının yoklukla malul olduğunun tespitine, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK.nun 446-(1)-a maddesi uyarınca toplantıda hazır bulunupda karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçiren pay sahibinin iptal davası açabileceği düzenlenmiştir.Genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptali isteminde bulunabilmek için TTK’nın 446. maddesi uyarınca, toplantıya katılan paydaşın karara karşı ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirtmesi gerekir, oylama öncesi görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz. Davacı vekilinin Olağan Genel Kurul Toplantısına yapılan çağrının usulsüz bir şekilde yapıldığına, yönelik istinaf sebebi incelendiğinde;Türk Ticaret Kanunu’ nun 1524. ve Geçici 8. maddelerinde, “Bu kanunun 397 nci maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca denetime tabi olan anonim ortaklıklardan 1524 üncü maddenin yürürlüğe girdiği 01.07.2013 tarihinden önce kurulup da internet sitesine sahip olanların 01.07.2013 tarihinden itibaren ve 01.07.2013 tarihinden sonra kurulacak olanların ise, kuruluşlarının ticaret siciline tescilleri tarihinden itibaren üç ay içinde bir internet sitesi açmalarının ve bu sitenin belirli bir bölümünü ortaklığın kanunen yapılması gereken ilanlarının yayınlanmasına özgülemelerinin zorunlu olduğunu; ayrıca 1524 üncü maddenin ikinci fıkrasında ise, birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklere uyulmamasının “..ilgili kararların iptal edilmelerinin sebebini oluşturacağı (ve) kanuna aykırılığın tüm sonuçlarının doğmasına yol açacağı…” hükme bağlanmıştır. Bu durumda, 1524. maddenin birinci fıkrasında belli ortaklıkları internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü ortaklıkça kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek yükümlülüğünden sözedilmektedir. Bu yükümlülüğün genel kurul veya yönetim kurulu kararlarıyla veya bunların geçerliliğiyle doğrudan hiç bir ilgisi yoktur (Bkz. Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, Onikilevha, İstanbul 2017, sf.375 vd.).Öte yandan ilanın internet sitesinden yapılmadığından çağrının usulsüz olduğu kabul edilse dahi, bu durumda usulsüz de olsa bir davet ve ilan bulunduğundan alınan kararların iptalinin sağlanabilmesi için çağrının usulüne göre yapılmaması ve gündemin gereği gibi ilan edilmemesi sonucu oluşan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Bu durumda davacının sermaye payı ve dava konusu genel kurul kararlarına ortakların bir kısmının bizzat,bir kısmının ise vekaletle toplantıya katıldıkları dikkate alındığında; çağrının usulüne göre yapılmaması ve gündemin gereği gibi ilan edilmemesi sonucu oluşan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olmadığının ve dolayısıyla alınan kararların iptali şartlarının oluşmadığının kabulü gerekir.Davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin, 1,2,4 ve 6 nolu maddelerin oylanmasında müvekkilin olumsuz oy kullandığı ancak herhangi bir muhalefet şerhi öne sürmediği gerekçesi ile genel kurul kararlarının iptalinin istenmesine engel teşkil ettiğinin belirtildiğini, bu sebeple yerel mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Davalı … Anonim Şirketinin 20/02/2017 tarihinde yapılan 2015 ve 2016 yılları birleştirilmiş olağan genel kurul toplantısında alınan;Toplantı gündeminin 2. maddesi;” 2015-2016 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporu ortakların görüşüne sunuldu; okundu müzakere edildi. 2015-2016 yılı yönetim kurulu faaliyet raporu; hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet ret oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan…’nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 66.800 adet kabul oyu ile oy çokluğuyla kabul edildi. ”Toplantı gündeminin 4. maddesi; ”2015-2016 yılı finansal tabloları ortakların görüşüne sunuldu; okundu müzakere edildi. 2015-2016 yılı finansal tabloları; hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet ret oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan ….nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 66.800 adet kabul oyu ile oy çokluğuyla kabul edildi. ” Toplantı gündeminin 6. maddesi; ”… temsilcisi söz alarak;yönetim kurulu üyeliğine M…. aday gösterdi. Yapılan oylama sonucunda; … yönetim kurulu üyeliği adaylığı, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 ret oyu ve hissedarlardan …na’ nın 33.400 ret oyu olmak üzere, toplam 66.800 adet ret oyu ile oy çokluğu ile reddedildi. Şirket ana sözleşmesi incelendi; şirket ana sözleşme 7. maddesine göre yönetim kurulunun iki kişiden oluşması ve yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile görev yapmak üzere … ve ….nın seçilmesi hususu görüşüldü. Yapılan oylama sonucunda; Şirket yönetim kurulunun iki kişiden oluşması ve yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile görev yapmak üzere …A20/2 İSTİNYE-… adresinde ikamet eden …. T.C. Numaralı … ve … A17/2 İSTİNYE-… adresinde ikamet eden …. T.C. Numaralı C….a’nın seçilmesine, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet ret oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan Ceki Karmona’nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 66.800 adet kabul oyu ile oy çokluğuyla karar verildi,”Şeklinde kararlar alındığı, Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2016/7360 Esas, 2017/ 6347 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava açılabilmesi için dava açan ortağın iptalini istediği kararın alındığı genel kurula katılıp kararlarda aleyhte oy kullanması ve oylamadan sonra muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi gerekir. Bu gereklilik dava şartlarından olup, somut olayda iptali istenen kararlar alındıktan sonra davacının muhalefet şerhlerini tutanağa geçirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece iptal istemine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle bu maddeler yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Toplantı gündeminin 1.maddesi; ” Divan Başkanlığına, … , oy toplayıcılığına …’ın ve katipliğine… seçilmesi görüşüldü; hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet ret oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan …’nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 66.800 adet kabul oyu ile oy çokluğuyla kabul edildi.” Şeklinde karar alındığı ve dava dilekçesinin içeriğinden 1 nolu gündem maddesinin dava konusu yapılmadığı ve dava konusu yapılmadığı için İDM. Ce de bu madde ile ilgili bir karar verilmediği anlaşılmıştır.Davacı vekilinin, Olağan Genel Kurul Toplantısına Bakanlık Temsilcisinin Katılması Gerekmekte Olup, İlgili Toplantıya Bakanlık Temsilcisi Katılmadığından Ve Dolayısı İle Bakanlık Temsilcisinin İmzası Toplantı Tutanağında Bulunmadığından Genel Kurul Toplantı Tutanağının geçersiz olduğu, Yerel Mahkeme kararının bu yönüyle de hukuka aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, İptali istenen genel kurul kararlarının alındığı tarihe göre olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’ nun 407.maddesinin 3.fıkrasında aynı kanunun 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin genel kurul toplantılarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının temsilcisinin bulunacağı bildirilmiş, diğer şirketlerde ise hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Maddede belirtilen yönetmelik 28.11.2012 günlü resmi gazetede yayınlanmış olan Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliktir. Bu yönetmeliğin “Bakanlık Temsilcisi Bulundurma Zorunluluğu” başlıklı 32.maddesinde ise hangi genel kurul toplantılarında Bakanlık temsilcisinin bulunması gerektiği ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. Dosya içeriği ve sunulu ticaret sicil kayıtlarına göre dâvalı şirket TTK’nın 333.maddesi kapsamındaki şirketlerden olmadığı gibi davaya konu olan ve iptali istenen 20/02/2017 tarihinde yapılan 2015 ve 2016 yılları birleştirilmiş olağan genel kurul kararları da bahsi geçen yönetmeliğin 32.maddesinin birinci fıkrasında belirten nitelikleri taşımamaktadır. Aynı maddenin 2 ve 3.fıkralarındaki durumların varlığı konusunda da dosya içinde bir bilgi bulunmamaktadır. Bu duruma göre dâva konusu genel kurul kararlarının alındığı toplantıda Bakanlık temsilcisinin hazır bulunması zorunluluğu olmadığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11 HD.nin 2015/1952 Esas, 2016/2082 Karar sayılı içtihadına da benzer mahiyettedir. ) Davacı müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlandığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davacı TTK m. 437′ de düzenlenen bilgi alma ve inceleme hakkını kullanamadığını ileri sürmüştür Bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılamamasına ilişkin olarak TTK’nun 437. maddesinin 5 fıkrasında Asliye Ticaret Mahkemesine başvuru usulü öngörülmüştür. Öte yandan, davacı pay sahibi aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğundan TTK’mn 392. maddesi kapsamında da bilgi alma ve inceleme hakkını kullanabilir. Ancak ilgili maddede yönetim kurulu üyelerinin bilgi alma ve inceleme hakkının ihlali bakımından 4 fıkrada bir düzenleme sevk edilmiştir Bu düzenlemeye göre, başkan bir üyenin, üçüncü fıkrada öngörülen bilgi alma, soru sorma ve inceleme yapma istemini reddederse, konu iki gün içinde yönetim kuruluna getirilir Kurulun toplanmaması veya bu istemi reddetmesi hâlinde üye, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret mahkemesine başvurabilir. Mahkeme istemi dosya üzerinden inceleyip karara bağlayabilir, mahkemenin kararı kesindir. Davacının bilgi alma ve inceleme hakkının ihlali durumunda Kanun’un anılan bu düzenlemelerine (TTK m. 437/5, 392/4) başvurabilecek olup bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin 3 nolu gündem maddesindeki denetçi raporuna yönelik özellikle somut istinaf sebebi gösterilmediği görülmüştür.Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; ilk derece mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 18/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.