Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2146 E. 2021/1222 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2146
KARAR NO: 2021/1222
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2019
NUMARASI: 2018/1138 Esas 2019/219 Karar
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalılar arasında, dava dışı … Ltd Şti’nin hisselerinin devri konusunda 20/08/2013 tarihinde sözleşme yapıldığını, sözleşmeye göre müvekkili söz konusu şirketteki hisselerini davalılara devrettiğini, ancak davalılara müvekkiline ödemeleri gereken devir bedelini ödemediklerini, sözleşmenin 5. Maddesine göre davalılardan … tarafından müvekkiline 250 bin -TL, diğer davalı … tarafından da müvekkiline ayrıca 250 bin-TL ödeneceğini, bu hükme rağmen davalılar halen bu yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, resen nazara alınacak sebeplerle alacak tutarının tespiti ile şimdilik her bir davalıdan 5 bin-TL olmak üzere toplam 10 bin-TL davalılardan ticari avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, Müvekkili hakkında öncelikle yetki itirazında bulunmuş, HMK hükümleri uyarınca bu davada davalının adresinin bulunduğu yer olan Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili olduğunu, yine söz konusu bu alacakla ilgili halen Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/453 esas sayılı dosyası ile devam eden bir dava olduğunu, bu sebeple derdestlik itirazında bulunduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürdüğü 20/08/2013 tarihli sözleşmeninde taraflarına tebliğine karar verilmesini talep ettiğini, bu sözleşme örneği taraflarına tebliğ edildikten sonra olası itiraz ve cevap haklarınında saklı tuttuklarını, ancak dava dilekçesinde bahsedilen sözleşme tarihi göz önüne alındığında talep edilen alacak BK’nunun 147/4 maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin kendisine bildirdiği kadarıyla sözleşme hükümleri incelendiğinde daha detayıyla görüleceği üzere davacı taraf bu sözleşme hükümlerini yerine getirmediğini, kısacası davacı taraf sözleşme şartlarını yerine getirmediğini bu sözleşmenin gerçekleşmediğini, söz konusu tarihte yani 20/08/2013 tarihinde davalı müvekkil gelecek ticari şirket kayıtlarından da anlaşılacağı üzere zaten şirketin ortağı gözükmekte olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın yetki ve husumet esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, Davacı …’ın resmi kayıtlarda şirket ortağı olarak görünse bile protokolde kullanılan ibarelerden de anlaşılacağı üzere gerçek ortak olmadığını, bu nedenle protokolden doğan bir hak ve alacağı bulunmadığını, limited şirket hisse devirleri Noter huzurunda yapılmakta olup, şirket hisselerinin devir bedelleri hisse devri sözleşmesi öncesinde ortaklara tamamen ödendiğini, bu aşamada talep edilebilecek bir hak ve borç bulunmadığını, protokolün davalı lehine hak doğurucu hükümler içerdiği bir an için kabul edilse bile protokolün 4.maddesinde hisse devreden ortaklara çeşitli yükümlülükler yüklenmiş olduğunu, bunların hiç birisi yerine getirilmediğini, dolayısı ile kendi edimlerini yerine getirmeyen davacının müvekkilden edimlerini yerine getirmesini talep etme hakkı bulunmadığını, açıklanan nedenlerle davanın reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/03/2019 tarihi ve 2018/1138 Esas – 2019/219 Karar sayılı kararında; “Dava, hisse devir sözleşmesinden kaynaklı hisse devir bedeli olarak taahhüt edilen bedelin tahsili istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın “dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119/1 fıkrasının e bendinde “davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri “, f bendinde ise “iddia edilen her bir vakıanın hangi deliller ile ispat edileceği” hükümlerine yer verilmiştir. Yine “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı HMK’nın 194/1 fıkrasında “taraflar, dayandıkları vakıaları, (HMK m.119/1-e; m.129/1-d) ispatı elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.” aynı maddenin ikinci bendinde ise “tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğinin açıkça belirtmeleri zorunludur.” denilmiştir. Sözü edilen maddelerin açıklanan fıkra bentlerin kapsamından da anlaşıldığı üzere davacı vekili tarafından bu maddelerin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. (Yargıtay HGK, 22/03/2017 gün 2015/8-881 Esas 2017/518 Karar sayılı kararı ) Basit yargılama usulüne ilişkin delillerin ikamesi başlıklı HMK’nın 318.maddesinde “taraflar dilekçeleri ile birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın hangi delili olduğunu da belirterek bildirmek ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar içinde bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır. ” denilmiş uygulanacak hükümler başlıklı aynı kanunun 322/1 fıkrasında da “bu kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır denilmektedir. Görüldüğü gibi basit yargılama usulune ilişkin söz konusu kanunun 318. maddesinde deliller için özel hüküm bulunduğuna göre yazılı yargılama usulüne gitme olanağı mümkün gözükmemektedir. 6102 sayılı TTK’nın 28/02/2018 tarih ve 7101 sayılı kanunun 61.maddesi ile değişik 4/2 maddesi uyarınca davanın 6100 sayılı HMK m.316-322. Maddeleri arasında düzenlenen basit yargılama usulüne tabi olduğu, bu nedenle aynı kanunun 140/5 maddesi çerçevesinde taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları delil ve belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla açıklamada bulunmak üzere süre verilmesinin usule uygun olmadığı, diğer bir deyimli basit yargılama usulüne tabi davalarda tarafların HMK m.318 hükmü uyarınca tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da bildirmek ve ellerinde delillerin dilekçelerine eklemek ve başka yerden getirtilecek belge ve dosyalar içinde bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorunda oldukları, dikkate alınarak davalıların delilleri sunmak için süre talebinin REDDİNE karar verilmiştir. Tarafların bildirdiği ve dosyaya sunduğu delil ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının dava konusu vakıalara ilişkin delil ve belge sunmadığı gibi davacıda ve davalı tarafa bu yönde delillerini sunması yahut başka yerden getirtilmesi gereken delil ve belgelere ilişkin yerlerini bildirmesi ve açıklamada bulunması için süre verilmesi uygun olmayıp somut ve delil ve belge bulunmaması, sözleşmenin sunulmaması nedeniyle davacının davalılardan hisse devir bedeli alacağının bulunduğunun kanıtlanamadığı anlaşılmakla davacının sözleşme çerçevesinde hak ve alacağını kanıtlayamaması nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. …”gerekçesi ile, Davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Her ne kadar gerekçeli kararda, davaya dayanak 20/08/2013 tarihli hisse devir sözleşmesinin dosyaya sunulmadığı ve bu nedenle alacağın ispatlanamadığından davanın reddedildiği ifade edilmiş ise de, sözleşmenin örneği dava dilekçe ekinde dosyaya sunulmuş olup; dava dilekçesi ikinci cümlesinde de sözleşmenin ekte olduğu açıkça belirtildiğini, dava dilekçesindeki delil listesinin 1. maddesinde bu sözleşmeye açıkça yer verildiğini, Ancak sözleşme örneğinin, her nedense dosya içerisinde yer almadığı (sonradan yok olduğu) hususu, Mahkemenin ilk celsede verdiği nihai kararı üzerine ancak anlaşılabildiğini, yoksa sözleşmenin dosyaya sunulmamış olması veya dosyada yer almaması mümkün olmadığını, davalıların da dilekçelerinde sözleşmenin varlığını kabul ettiğini, mahkeme hakimi de celsede tarafları uyarmadığı ve “her iki tarafın kabul ettiği sözleşme dosyada yok, sunun” veya “sunmayacak mısınız” demediğini, Dosyada bulunan sözleşme örneğinin yok olduğunu, nitekim davalılar da cevap dilekçelerinde, sözleşmenin içeriğinden bahsederek aslının sunulması gerektiğini belirttiklerini, mahkemenin ise HMK md. 216 uyarınca kendilerinden sözleşmenin aslını sunmalarını istemediğini, eğer böyle bir ara karar verilse idi, kuşkusuz sözleşme aslını da sunabileceklerini, zira sözleşme aslı ellerinde mevcut olduğu ve aslı gibidir onaylı örneği de ekte yeniden sunulduğunu, yerel mahkemenin, alacağın ispatlanamadığına yönelik gerekçesine dayalı kararı bütünüyle hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, (Mahkemece Belge Aslının İstenmesi ve Geri Verilmesi MADDE 216- (1) Belgenin sadece örneğinin mahkemeye verildiği durumlarda, mahkeme kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine belgenin aslının verilmesini de isteyebilir. ) Bir an için sözleşmenin dosyaya sunulmamış olduğu varsayıldığında bile, HMK md. 145 uyarınca dosyaya sonradan da delil sunma hakları olduğunu, Yargıtay’a göre bu madde, hem yazılı hem basit yargılama usulünde uygulandığını, çünkü dava dilekçesindeki delil listesinin 1. maddesinde açıkça, 20/08/2013 tarihli sözleşmeye dayanıldığını, buna rağmen mahkeme, HMK md. 145 hükmünü ve HMK md. 216 hükmünü göz ardı ederek hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiğini, (Sonradan Delil Gösterilmesi MADDE 145- (1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.) (YARGITAY 21. Hukuk Dairesi 2012/16743 2012/22172 Karar Tarihi: 05.12.2012) Ayrıca mahkeme, taraflarca da kabul edilen sözleşmenin örneğinin dosyada bulunmadığını da taraflardan gizleyerek, sözleşme aslını (veya örneğini) sunmalarını istemediğini, böylece hakim HMK md. 31 hükmünü de ihlal ettiğini, oysa hakimin taraflara bunu hatırlatması ve her iki tarafın da varlığını kabul ettiği sözleşmenin (gerekirse duruşma sırasında o anda) sunulmasını istemesi (HMK md. 31 uyarınca) gerektiğini, apaçık sözleşmeye dayalı alacağın tahsili, bir anda mahkemece hatalı bir kararla imkansız hale getirildiğini, (Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi MADDE 31- (1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.) (Yargıtay 22.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 19856 Karar: 2014 / 27673 Karar Tarihi: 14.10.2014) Diğer yandan mahkemenin göz ardı ettiği bir husus daha olduğunu, bu davada tarafların dilekçeleriyle, ispat yükü yer değiştirdiğini, çünkü davalılar, hisse devrini ve bunun karşılığı olan bir paranın ödenmesi gerektiğini kabul ettiklerini, ancak bu parayı ödediklerini ve ayrıca davacının bazı eşyalar teslim etmeyerek sözleşmeyi ihlal ettiğini (yani ödeme ediminin yerine getirilmesine gerek bulunmadığını) ileri sürdüklerini, böylece davalılar, ispatı gereken yeni bir iddia ortaya atarak ispat yükünü üzerlerine aldıklarını, buna rağmen yerel mahkeme ispat yükü hala davacıda kalmış gibi hüküm kurduğu ve sözleşme sunulmadığından davayı reddettiğini, oysa alacağın davalılarca inkar edilmediği karşı argümanlar ileri sürülerek ödendiği ve ödenmesinden haklı sebeplerle kaçınıldığı savunulduğunu, bu durumda davalıların savunmalarını (haklı sebeplerini) kanıtlayacak delilleri toplanmadan, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulması nedeniyle, yerel mahkeme kararı hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçesinde hatalı yorumladığı diğer bir konu da, HMK md. 140/5 hükmünün, basit yargılama usulünde uygulanmayacağını düşünmesi olduğu, Mahkemenin, HMK md. 322 hükmünde, basit yargılama usulünde hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne dair hükümlerin uygulanacağını, HMK md. 318 hükmünde bu konuda bir hüküm bulunduğuna göre, HMK md. 140/5 hükmünün uygulanamayacağını ifade ettiğini, oysa yazılı yargılamada delil sunumunu düzenleyen HMK md. 121 hükmü ile, basit yargılamada delil sunumunu düzenleyen HMK md. 318 hükmü içerikleri birebir aynı olduğunu, buna rağmen kanun koyucu ilave olarak, HMK md. 140/5 hükmünü de getirdiğini, hem yazılı hem basit yargılamada, esas olan delil sunumu kuralı aynı olmasına rağmen, ilave olarak 140/5 hükmü kanuna konulduğuna ve HMK md. 322 ile de “tüm yazılı yargılama kurallarına atıf yapıldığına göre”, HMK md. 140/5 hükmü basit yargılamada da uygulandığını, İş Mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanırken, HMK md. 140/5 hükmü de İş Mahkemelerinin tüm dosyalarında koşulsuz uygulanmakta olduğunu, mahkemelerin uygulamaları arasında yeknesaklık bulunması gerektiği hususu, Anayasal bir güvence altında olduğu gibi, AİHS md. 6 uyarınca adil yargılanma ilkesinin de bir sonucu olduğunu, İş Mahkemelerinde koşulsuz her dosyaya uygulanan HMK md. 140/5 hükmünün, başka bir mahkemenin basit yargılaması sırasında uygulanmaması, yargıya ve hukuka duyulan güveni zedeler; yeknesaklığı ortadan kaldırır. Bu yorumuyla yerel mahkeme, hak arama özgürlüklerini HMK md. 36’da düzenlenen hukuki dinlenilme hakkımızı da ihlal ettiğini, bu sebeple dahi yerel mahkemenin kararı hukuka aykırı olduğunu, Bu davada her halükarda, delil listesinde alacaklarına konu sözleşmeye açıkça yer verildiğinden, HMK md. 145, 216 ve 31. madde hükümleri doğrultusunda, taraflarca kabul edilen sözleşmenin dosyada bulunmadığı belirtilmeli ve sunulması için imkan tanınması gerektiğini, Yerel mahkeme kararındaki diğer tartışmalı husus ise, bu davada basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağı olduğunu, Mahkeme, davanın miktar ve değerinin yüz bin TL’den az olması sebebiyle basit yargılama usulünü uyguladığını, davanın değeri 500 bin TL olup, şimdilik 10 bin TL’si dava edildiğini, bu durumda basit yargılama değil yazılı yargılama usulü uygulanacağını, .öyle olunca da HMK md. 140/5 hükmü evleviyetle uygulanacağından, yerel mahkemenin yargılaması (sözleşmeyi sunma imkanı tanımaması) ve kararı hukuka, bu yönden de aykırı olduğunu, Son olarak mahkemece, dava dilekçesindeki delil listesinde yer alan bilirkişi incelemesi (şirketin ticari defter ve kayıtlarına bakılması) delili uygulanmadan ve yemin deliline dayandıkları hatırlatılmadan hak arama özgürlüğümüz ihlal edilerek doğrudan karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, kli sözleşmeye istinaden (diğer delilleri de toplanıp ardından şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak, gerekirse yemin delili kullandırılarak) davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Limitet Şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalılar arasında, dava dışı … Ltd Şti’nin hisselerinin devri konusunda 20/08/2013 tarihinde sözleşme yapıldığını, sözleşmeye göre müvekkilinin söz konusu şirketteki hisselerini davalılara devrettiğini, ancak davalılara müvekkiline ödemeleri gereken devir bedelini ödemediklerini, sözleşmenin 5. Maddesine göre davalılardan … tarafından müvekkiline 250 bin -TL, diğer davalı … tarafından da müvekkiline ayrıca 250 bin-TL ödeneceğini, bu hükme rağmen davalılar halen bu yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, resen nazara alınacak sebeplerle alacak tutarının tespiti ile şimdilik her bir davalıdan 5 bin-TL olmak üzere toplam 10 bin-TL davalılardan ticari avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK 1521 ve HMK 14/2 maddesinde belirtildiği gibi şirket ortaklığından kaynaklandığı sabittir. HMK 14/2 maddesinde; ”Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir,” hükmü yer almaktadır. Hisse devir sözleşmesine konu dava dışı … Ltd Şti’nin tescilli faaliyet merkezi … Mah. … Cad., … İş Merkezi , NO: … ZEYTİNBURNU/İSTANBUL’dur . Somut olayda, Limitet Şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkin davada, HMK’ nın 14/2 maddesi gereğince ve dava dışı şirketin tescilli faaliyet merkezinin bulunduğu yer olan Bakırköy Ticaret Mahkemeleri kesin yetkilidir. ( Yargıtay 11. HD 17/06/2019 T. 2019/2229 Esas – 2019/4442 Karar ) Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11/06/2015 tarih ve 2014/10440 Esas – 2015/7198 Karar sayılı kararın da vurgulandığı gibi HMK’nun 14. madde gereği şirket hisselerinin devrine ilişkin uyuşmazlıklarda hissesi devredilen şirketin ikametgahındaki mahkemenin yetkisinin kesin olduğu; ilk derece mahkemesince re’sen nazara alınması gerekirken bu husus göz önünde bulundurulmaksızın işin esasına girilmek sureti ile yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiştir. Şirket hisselerinin devrine ilişkin uyuşmazlıklarda hissesi devredilen şirketin merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi kesin yetkili olup bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan ve istinaf aşamasında da resen gözetileceğinden, ilk derece mahkemesince yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken davaya devamla istinafa konu kararın verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Sonuç itibariyle, davacının istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK 355. maddesi gereğince resen gözetilen sebeple HMK 353/1-a-3 maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davaya bakma yetkisi Bakırköy ATM’ye ait olduğundan gerekli işlemlerin yapılması için mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2019 tarih ve 2018/1138 Esas – 2019/219 Karar sayılı kararının HMK’nın 355 ve 353/1-a3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın yetkili BAKIRKÖY ASLİYE TİCARET MAHKEMELERİNE gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/09/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.