Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/212 E. 2020/1017 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/212 Esas
KARAR NO : 2020/1017 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2011/105 Esas – 2018/125 Karar
TARİH: 01/02/2018
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 01/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin ortaklarının aldığı karar ile tasfiyeye girdiğini, şirket ortağı … tarafından diğer ortak … 08.12.2010 tarih … no.lu ihtarname ile tasfiye öncesi banka işlemlerinde kendi imzasının taklit edildiği, usulsüz olarak şirketin dolandırıldığının ihtar edildiğini, savcılığa şikayette bulunulduğunu … Sanayi Mh. Şb.sinin … no.lu USD, 39120155 no.lu TL, Beyoğlu Şb.sindeki 3010150-1 USD, 3010367 no.lu Euro ve … no.lu hesapların boşaltıldığını, faksla davalı bankaya gönderilen talimatların banka tarafından sorgulanmadan talimat asılları talep edilmeden, imzalar teyit edilmeden muamelelerin tamamlandığını, … münferit imza ile paraları transfer yapmasının hukuken kabul edilemez olduğunu ve bundan davalı bankanın da sorumlu olduğunu, tedbirsiz, dikkatsiz ve ihmalkar davranan davalı bankanın müvekkili aleyhine oluşan zarardan sorumlu olduğunu, güven kurumu olan davalı bankanın TTK. 20. md.si gereğince basiretli bir tacir gibi davranmadığını ve yasadan kaynaklanan özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, müvekkilinin bilgisi dışında yapılan işlemlerin temsil yetkisinin aşılarak gerçekleştirildiğini, bu nedenle hükümsüz olduğunu, bankanın yetki sınırlarını bilmesi gerektiğini ve müvekkiline karşı sorumlu olduğunu bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak, şimdilik 20.000,00 TL tazminatın ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirketin tasfiyesinin devam edip etmediğinin önem arz ettiğini, müvekkili banka aleyhine husumet yöneltilemeyeceğini, şirket ortağı olan … yaptığı usulsüzlüklerin davacının iç meselesi olduğunu, bankanın iş bu davaya taraf olma sıfatı olmadığını, alacağın B.K. 60. md.sine göre zaman aşımına uğradığını, davacı tarafın faks talimatı ile gerçekleştirdiği işlemler nedeniyle açtığı benzer davalarda da … Bankası, .. Bankası, …, … A.Ş nezdindeki hesaplarda işlemler gerçekleştirildiğinin tespit edildiğini, davacı şirket ortağının aynı şekilde başka bankalardaki hesaplarda da ileri sürülen işlemleri yapmış olduğu iddia edildiğine göre bu durumun oluşmasına davacının sebebiyet verdiğini, denetim ve kontrol yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini, bu çalışma düzenin teamül haline geldiğini, davacının davasında 20.000,00 TL tazminat talep ettiğini, alacağının dayanağı olan işlemleri açık ve net olarak belirtilmediğini, mahkeme tarafından açıklattırılmasını talep ettiklerini, müvekkili bankanın davacı tarafından ibraz edilen belgeler doğrultusunda işlemleri gerçekleştirdiğini, … kuruluştan beri şirkete 25 yıllığına kaşe üzerine münferit imza yetkilisi olduklarını, müvekkili bankanın davacının imzaladığı sözleşmelere ve mevzuata uygun hareket ettiğini, aralarındaki sözleşmenin 58. maddesinde bankanın sorumlu olmadığı durumların düzenlendiğini, buna göre davacı tarafından gönderilen faks talimatlarındaki yanlışlık, hata, hile ve sahtecilik sonuçlarından bankanın sorumlu olmadığını kabul ettiğini, müvekkilinin tüm işlemleri davacı şirketin bilgisi dahilinde ve usulüne uygun yaptığını, dava konusu edilen talimatlar nedeni ile davacının bir zararının olmadığını, tüm yapılan işlemlerin davacının lehine olduğunu, davacı şirketin bu işlemlere izin ve icazet verdiğini, davacı şirketin ortağı olan … imzasının taklit edildiği ve kopya imza ile talimat düzenlendiğinin iddia edildiğini, ortağın üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğinden var olan zararın meydana geldiğinin ortada olduğunu, … şirketinde olan biteni ve banka hesaplarını bilmesi gerektiğini, hiç kimsenin kendi kusurundan dolayı sebebiyet verdiği zararı başkasına yükletemeyeceğini, tasfiye memurunun ayrıca davacı şirketin iki ortağına davayı açması gerektiğini, arada yapılan ticari müşteri sözleşmesinin 74. maddesi, hesap taahhütnamesinin 13.26 maddesi delil niteliğimde olduğunu ve bankanın kayıtlarının delil niteliğinde olduğunu, bir zarar oluşmadığından ayrıca faiz talebinin de ret edilmesi gerektiğini bildirerek; Banka aleyhine açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/02/2018 tarih 2011/105 Esas 2018/125 Karar sayılı kararında; “..23/05/2007 tarihinde şirket ortağı … tarafından tek imzalı banka talimatı ile 670.000 USD’nin diğer ortak … aktarılmasını sağladığı, bu tutarın davacı şirkete iade edildiğine ilişkin dava dosyasında herhangi bir belgenin bulunmadığı, İstanbul 21 Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/511 E.sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında … 01/04/2004 tarihli duruşmada … çekilen 670.000 USD’lik paranın şirket hesabından kendi hesabına aktarıldığını kabul ettiği, bu durumda bu işlemin de her iki şirket ortağının bilgisi dahilinde gerçekleştiğinin kabulünü gerektirdiği, yapılan işlemler dolayısıyla davacının herhangi bir zararının doğmadığı, davalı bankanın bankacılık işleminde kusurlu olduğunu ileri sürmenin mümkün olmadığı hüküm vermeye elverişli denetime açık son kök ve ek bilirkişi raporuyla anlaşıldığı…”gerekçesi ile, Davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hatalı hukuki değerlendirmeye dayanılarak verildiğini, Tasfiye halindeki müvekkili şirketin usulsüz talimatlar ve banka işlemleri neticesinde uğramış olduğu zararlara ilişkin, şirket ortaklarının kendi aralarında yaptıkları bir takım sulh ve tahsilata ilişkin anlaşmaların müvekkili şirket yönünden hiçbir hukuki geçerliliği olmadığını ve bu belgelerde yer alan tutar ve miktarlarda müvekkili şirket kasasına girmediğini, belgelerde ismi olan kişilerinde Tasfiye Halindeki müvekkili şirket tarafından hiçbir şekilde ibra edilmediğini, bağlayıcı bir ibradan bahsedilmesi için ortaklar kurulu kararı olması gerektiğini, 02/05/2007 tarihinden önce yapılan işlemler yönünden, davalının ve mahkemenin davacı gibi gördüğü diğer şirket ortağı … bilgi sahibi olmadığını, … tarafından hazırlanan dava konusu sahte talimatlardan ve transferlerden diğer şirket ortağı … bilgi sahibi olduğunu hukuken iddia ve kabul etmenin mümkün olmayacağını, En son alınan kök ve ek bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğu yönündeki değerlendirmesinin de yerinde olmadığını, İleri sürerek, yerel mahkemenin 01/02/2018 T. 2011/105 E. 2018/125 K. Sayılı kararın istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasını, davanın esasına girecek şekilde yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesini, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı şirketin usulsüz talimatlar ve banka işlemleri neticesinde uğramış olduğu zararların tazmini istemine ilişkindir.Davacı vekili, şirket ortağı ve yetkilisi dava dışı … tasfiyeye girmeden önce çift imza ile temsil edilen şirket adına gerçekleştirdiği bankacılık işlemlerinde davalı bankaya faks yoluyla verdiği talimatlarda şirketi beraber temsil ettikleri diğer ortak ve yetkili … imzalarını fotokopi yoluyla talimata eklemek suretiyle davalı bankadaki şirket hesaplarını boşalttığını ve 3. Kişiler hesabına para transferi yaptığını bu şekilde şirketi zarara uğrattığını, davalı Bankanın da tüm bu faks talimatlarında tedbirsiz, dikkatsiz, ihmalkâr davranarak dava konusu bu işlemlerin hukuka aykırı ve kolayca gerçekleştirilmesini sağladığını, kontrol ve denetim yükümünü yerine getirmediğini, yasadan kaynaklanan özen borcunu ihlal ettiğini ileri sürerek zararın tazminini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Alınan bilirkişi raporuna ve davaya konu olay nedeniyle davacı şirketin hesaplarının bulunduğu diğer bankalar aleyhine aynı nedenle açtığı davalarda Yargıtayca onanarak kesinleşen mahkeme kararlarına göre, davacı şirketin çift imza ile temsil edildiği, dava dışı şirket yetkilisi … davalı bankaya faks yoluyla ilettiği talimatlarda diğer şirket yetkilisi imzasını fotokopi yoluyla çoğaltarak eklediği, bazı talimat yazılarında tek imza bulunduğu, talimatlarda yer alan diğer yetkili imzalarının usulsüz olarak temin edildiği bu talimatlara göre davalı bankaca işlem yapıldığı anlaşılmakta ise de dava konusu banka işlemlerinin rutin şirket faaliyetleri doğrultusunda yapıldığı, hesaptan kişilere para çıkarılmadığı, bir kısım işlemlerin ithalat amaçlı olarak yurtdışı firmalara gönderilen transferlere ilişkin olduğu, yurtdışına havalelerin, yine şirketin iki ortağının müştereken sahip oldukları … şirketine yapıldığı, şirketin diğer ortağı ve yetkilisi olan … de İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, davaya konu edilen ve usulsüz yapıldığı belirtilen para transferinin kendi hesabına yapıldığını kabul ettiği söz konusu bu paranın şirkete geri ödendiğinin belirtilmediği, şirketin %50 ortağı ve müdürü olan … büyük montanlı havaleleri bilmediğini ileri sürmesinin mümkün bulunmadığı, şirketin bir zararının doğmadığı, iki ortağın da bu işlemleri biliyor veya bilebilecek durumda bulundukları, işlem yapıldıktan, yarar elde edildikten sonra, işlemin geçirsiz olduğunu ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması olduğu, davalı bankaya söz konusu işlemler nedeniyle sorumluluk ve iki ortak arasında düzenlenen 02.05.2007 tarihli protokole göre de bu bilgiye sahip oldukları anlaşıldığından, bankaya sorumluluk atfedilmesi mümkün olamayacağından davacı istinaf sebepleri yerinde değildir. (benzer olay nedeniyle verilen Yargıtay 11 HD 2016/4591 E., 2017/6339 K.; 2013/15095 E., 2014/4023 K. ları da bu yöndedir) Dava dosyası içindeki belge ve bilgilere, delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı istinaf sebepleri yerinde olmadığından, davacı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.