Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2110 E. 2021/1559 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2110 Esas
KARAR NO: 2021/1559 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2017/656 Esas 2019/707 Karar
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı … Limited Şirketi nin iki ortağından biri, şirketin diğer ortağının ise … olduğunu, şirketin kurulduğu tarihten beri …’in şirket müdürü olarak görev yaptığını, en son 11.06.2017 tarihli genel kurul ile 10 yıllığına şirket müdürü olarak atandığını, davalı şirketi her hususta münferit imza ile temsil ve ilzam etmek üzere yetkili olduğunu, …’in münferit imza ile temsil yetkisini kötüye kullanarak müvekkilini ortağı olduğu şirketten uzaklaştırmaya çalıştığını, iş yapmasını ve şirkete kazanım sağlamasını engellediğini, temsil yetkisini kötüye kullanarak 28.06.2017 tarihinde davalı şirketin banka hesabı bulunan … Bankası Beşiktaş Şubesi, … Bankası Beşiktaş Ihlamurdere Şubesi ve … Bankası’na yazı yazarak, davalı şirket adına kayıtlı hesaplara müvekkilinin ticari interaktif yetki ve erişiminin engellenip kaldırılmasını sağladığını, bu şekilde TTK.m.614 gereğince müvekkili ortağın, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiğini, diğer ortağın 07.07.2017 tarihinde Beşiktaş … Noterliği … yevmiye nolu azilnameyi müvekkiline keşide ederek, tam ve net olarak açıkça belirtilmeyen nedenlerle vekilliklerden ve şirketle ilgili olarak tüm yetkilerinden davalı şirket adına azledildiğini bildirdiğini, belirtilen nedenlerle TTK 638 maddesi gereğince haklı nedenlerin oluştuğunu belirterek, müvekkilinin davalı şirket … Ltd. Şti’nde bulunan % 50 nispetindeki ortaklık payı değerinin TTK.m.641 hükmü gereğince gerçek değer esas alınmak suretiyle belirlenerek çıkma akçesinin kendisine ödenmesi karşılığında TTK 638 madde uyarınca şirketten çıkmasına, belirlenecek gerçek bedele dava tarihinden itibaren TC Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü avans faizi oranına göre faiz yürütülmesine, davalı şirketin yönetimine dava neticeleninceye kadar görev yapmak üzere kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça ikame edilen işbu dava TTK 638/2.mad. dayandırılmış olmakla birlikte ilgili kanun hükümlerinin aradığı şartların gerçekleşmediğini,davacının şirketin diğer ortağı …’e kişisel husumet duyguları beslediğini, bu nedenle kötü niyetli olarak haksız ve mesnetsiz olarak davanın açıldığını, bu nedenle şahsi sebep ve kişisel duygularla açılan işbu davanın reddi gerektiğini Ayrıca HMK 389.madde gereğince ihtiyati tedbirin şartları gerçekleşmediğini, dava konusu, ortaklıktan çıkma için TTK’nın aradığı haklı sebeplerin mevcut olmadığını, şirketin diğer ortağı olan …in görevlerini yerine getirerek, şirketi en iyi bir biçimde yönettiğini, Davacı … in şirketi fiilen yöneten ortak olup şirketin tüm hesaplarını ve muhasebe yönetimini tek başına yönettiğini , stok rakamlarını muhasebeye bildirenin davacı olduğunu, davacının iddialarının aksine şirkete çok rahat girip çıktığını, TTK 638/2.mad gereğince şirketten çıkmayı gerektirecek haklı sebeplerin bulunmaması nedeniyle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/07/2019 tarih ve 2017/656 Esas – 2019/707 Esas sayılı kararı ile; “…Somut olayda; Davalı … Limited Şirketi nin %50 paya sahip iki ortağından birinin davacı …, diğer ortağının … olduğu, Şirketin diğer ortağı …in şirketi temsile yetkili tek müdür olarak davacı ortağın şirketle bağını kestiği, şirket hesaplarına ulaşımını engellediği, kendisine şirket işleri için vekaletlerin azil nedeniyle sonlandırıldığı, tanıklar …, …, …, … beyanlarına göre şirket binasının anahtarlarını değiştirildiği, davacı … ile … arasında şirketin kuruluşundan bu yana devam eden flört ilişkisi nedeniyle şirket müdürü …in davacı üzerinde manevi baskı uyguladığı, aralarında şiddetli tartışmalar geçtiği, bu haliyle davacı … için şirket ortaklığının devamının çekilmez hal aldığı, TTK 638 gereğince takdiren şirket ortaklığından çıkmak için haklı nedenlerin oluştuğu sabit bulunmuştur. 23/05/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre; şirketin 2016-2017 ve 2018 yılları arası ticari defterlerine göre davalı şirketin 2018 yılı rayiç değeri 100 hisse miktarı karşılığının 81.902,10 Tl olarak belirlenip, davacıya ait %50 hisseye isabet eden ayrılma akçesi miktarının, şirket ana sözleşmesinde özel bir düzenleme olmadığından, 6102 sayılı TTK 641.maddesi gerekçelerine göre rayiç bilanço gereğince karar tarihine en yakın tarihteki değerinin 4.905,105,12 olduğu” tespit edilmiştir. Mahkememizce davacı … in TTK.638/2 gereğince haklı nedenle davalı şirket ortaklığından çıkmasına ve bilirkişi raporu ile belirlenen 4.095.105,12 TL çıkma akçesinin davalı şirketçe davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ ile; davacı … ‘in … Ltd. Şti. Ortaklığından TTK.638/2. Gereğince HAKLI NEDENLE ÇIKMASINA, Davacının bu şirketteki hisse değeri olarak belirlenen 4.095.105,12 TL’nin davalı şirketçe davacıya ÖDENMESİNE, 2-Davacının kayyım atanması talebinin şirkette organ boşluğu bulunmadığı anlaşılmakla reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, müvekkilinin haklı sebeple ortaklıktan çıkma şartları gerçekleştiği kabulü ile TTK.638/2. gereğince haklı nedenle ortaklıktan çıkması ve hisse değeri olarak belirlenen 4.095.105,12 TL’nin müvekkiline ödenmesi yönünde verilen karar hukuka uygun olmakla birlikte, dava dilekçesinde ayrıca ve açıkça talep edilmesine rağmen mahkemece eksik ve hatalı olarak müvekkilinin ayrılma akçesine işleyecek faiz hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmaması ve hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu, bu hususta mahkeme kararının tavzihi talep edilmişse de taleplerinin mahkemece red edildiğini, dava konusu alacağın ticari alacak niteliğinde olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının yalnızca faiz talepleri yönünden düzeltilerek onanmasına, müvekkilinin ayrılma akçesi alacağına dava tarihinden itibaren TC Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont avans faiz oranına göre faiz yürütülmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Vekili İstinaf Dilekçesinde Özetle; Mahkeme kararının gerekçe bölümünün yetersiz olduğunu, ortaklıktan çıkma kararı ile ayrılma akçesine hükmedilmesi sebeplerinin yeterli gerekçelendirilmediğini, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini, delillerin toplanmadığı ve/veya eksik toplandığını, bilirkişi raporunda yanlış ve eksik tespitler bulunduğunu, dosyadaki diğer bilirkişi raporlarıyla açıkça çelişkiler bulunduğunu, kendilerine yeterli söz verilmeden aceleyle sözlü yargılamaya geçildiğini, rapora itiraz üzerine ek rapor alınmasına karar verilmesi gerekirken usul ve kanuna aykırı olarak davanın acilen bitirildiğini, Dava dilekçesinde ayrılma akçesi talep miktarı konusunda açıklık bulunmadığını, bilirkişi tarafından fahiş ve yanlış ayrılma akçesi belirlenmesiyle birlikte davacı tarafça davanın ıslah edilmediğini ve eksik harçla açılan davada harç tamamlamadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, Müvekkilinin iki ortaklı limited şirket olduğunu ve söz konusu mahkeme kararı sonucunda davacının ayrılma akçesini alarak ortaklıktan çıkması ile şirketin iş yapamaz/ çalışamaz hale geleceğini, bu duruma düşürülmesinin kamu yararına da aykırı olduğunu, Mahkemece alınan rapor ile konusunun en önemli uzmanlarından Prof.Dr. … ile Doç.Dr. …’ın raporları ve tespitlerinin birbirine zıt ve çelişkili olduklarını, yine ayrılma akçesinin hesabının da farklı olduğunu, bu durumda mahkemenin çelişkilerin giderilmesi amacıyla ek rapor alması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, Davacı ortağın şirketle bağının kesildiği, şirket hesaplarına ulaşımının engellediği, kendisine şirket işleri için vekaletlerin azil nedeniyle sonlandırıldığı hususlarının doğru olmadığını, aksine davacının şirkete ısrarla gelmediğini ve görevinin başına geçmediğini, davacıya defalarca bu konuda ihtarnameler çekildiğini ve görevinin başına geçmesinin istendiğini, ihtarnamelerden mahkeme dosyasında olmasına rağmen gerekçeli kararda hiç bahsedilmediğini, mahkemenin, davayı kabul gerekçesinin sadece tanık ifadelerine dayandığını, ayrıca bir kısım tanıkların da davacının aleyhinde beyanda bulunduğunu, ancak gerekçeli kararda isimlerinin geçmediğini ve beyanlarının da yer almadığını, Haklı sebeple çıkma için davacının kusurunun bulunmaması gerektiğini, davacının kendi kusuruna rağmen haklı sebeplerle ortaklıktan çıkmasının mümkün olmadığını, kanuna aykırı olduğunu, davacı vekilinin bunun aksini somut deliller ile ispat edemediğini, mahkeme kararında yazılanın aksine bu konuda dinlenen tanıkların da somut bilgi ve tanıklıkları olmadığını, Doç Dr. …’ın raporunda; ayrılma akçesi hesaplanırken dava dilekçesinde davalı şirketin 2016 yıl sonu itibarıyla değerinin hesaplanarak dava tarihi itibarı ile ayrılma akçesinin ödenmesi talep edilmesine rağmen, şirketin düzeltilmiş defter değeri yöntemine değerinin 31/12/2016 tarihi itibarı ile hesaplama yapıldığını, şirketin öz sermayesi hesaplanırken toplam varlıklardan toplam borç ve yükümlülüklerin çıkartıldığını ve neticede 3.938.282,46 TL bulunduğunu, davacı %50 payı dikkate alınarak 1.969.141,23 TL ayrılma akçesi hesaplandığını, Hesaplamalarda şirketin dönen varlıkları, duran varlıkları hesap edilip aktif toplamının hukuka aykırı olarak yanlış/yüksek hesaplandığını, aktif toptamdan kısa ve uzun vadeli borçların hesabıyla borçlar toplamı çıkartılmak suretiyle şirketin öz sermaye değerinin toplam 8 trilyondan fazla miktarda hesap edilmesini kabul etmediklerini, yine davacının ayrılma akçesinin bilanço gereğince davalı şirketten ayrılma akçesinin 4.095.105,12 TL olarak belirlenmesinin de hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin davacının talebi ile bağlı olup, dava dilekçesinde, davalı şirketin 2016 yıl sonu itibariyle şirket değerinin heşap edilmesi talep edildiğinden buna göre hesaplama yapılarak, 42 hisse oranına göre 1.969.141,23 TL ayrılma akçesi hesap edilmesi gerektiğini, davacının davasını ıslah da etmediğini, raporda 2019 değerlerine göre hesap edilen 4.095.105,12 TL ayrılma akçesi ile dava dilekçesindeki talep arasında çok büyük bir fark ve çelişki bulunduğunu, yeni rapor almarak bu çelişkinin giderilmesi gerekirken, bu talepleri değerlendirilmeden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın 638/2 maddesi uyarınca açılmış olan, davacının ortağı olduğu davalı limited şirketten ayrılma payı ödenerek çıkmasına karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu, 15. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı, 16/3. maddesinde değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesinin mecburi olduğu, gösterilmemişse davacıya tespit ettirileceği, tespitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmayacağı, 16/4. maddesinde noksan tespit edilen değerler hakkında 30. madde hükmünün uygulanacağı, 21. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınacağı, 28. maddesinde (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar ve ilâm harcının 1/4’ünün peşin alınacağı, 30. maddesinde yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o oturum için yargılamaya devam olunacağı, takip eden oturuma kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmayacağı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu, 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmayacağı düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde ayrılma akçesinin ödenmesi karşılığında davalı şirket ortaklıklığından çıkmasına karar verilmesini talep etmiş, ancak istediği ayrılma akçesi miktarı ile ilgili dava değerini bildirerek, bu değer üzerinden nispi harç yatırmadan, maktu harç yatırarak dava açmıştır. Mahkemece davacıya bu talebi yönünden dava değeri açıklattırılarak harç ikmali yaptırılmadığı gibi bilirkişi raporu ile belirlenen ayrılma akçesi miktarı üzerinden davacı tarafça dava değeri artırılarak harç da yatırılmadığı halde raporda belirlenen miktar üzerinden davacı lehine ayrılma akçesine hükmedilmiştir. Belirtilen hususlar taleple bağlılık ilkesine, ayrıca Harçlar Kanunu’nn 28, 30 ve 32 maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Bu durumda, harç alınması kamu düzenine ilişkin olup re’sen nazara alınacağı gözetilerek, mahkemece davacı tarafça talep edilen ayrılma akçesi miktarı açıklattırılıp, bu miktar üzerinden nispi harcın yatırılması hususunda süre verilip, harcın yatırılması halinde işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Öte yandan, davalı tarafça bilirkişi raporuna karşı somut iddialar ileri sürülerek yeniden rapor alınması veya ek rapor alınması talep edilmiştir. Mahkemece davalı vekilinin talebinin raporun hüküm vermek için yeterli olduğu gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunun davalı vekilinin somut itirazlarını karşılamadığı gibi gerekçeli kararda da davalı vekilinin itirazlarının mahkemece tartışılıp değerlendirmediği görülmektedir. Bu hali mahkemece davalı vekilinin itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor veya yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf sebebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/07/2019 tarih 2017/656 Esas 2019/707 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 6-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.