Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2101 E. 2020/633 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2101
KARAR NO : 2020/633
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 14/05/2019
NUMARASI : 2014/946 Esas – 2019/600 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava dışı … San. ve Tic. A.Ş.’nin müvekkili şirket nezdinde …. numaralı Nakliyat Emtia Abonman Sigorta Sözleşmesi ile sigortalı olduğunu, sigortalıya ait 54 palet/ 18.123 kg (net)- 20.516 kg (brüt) alüminyum profil emtianın … pakalı araçlar ile davalı … firmasının sorumluluğu altında Türkiye’den İsveç’e taşındığını, seyir esnasında taşımaya konu alüminyum profil emtiasının bir kısmının hasara uğradığını, emtialarda meydana gelen hasara istinaden 27/09/2012 tarihli ekspertiz raporunun tanzim edildiğini, rapora göre davalının sorumluluğu altında yapılan taşıma esnasında hasarlanan emtiada 6.830,00 Euro zararın tespit edildiğini, poliçe kapsamında dava dışı sigortalı … firmasına 6.830.00 Euro hasar ödemesi yapıldığını, taşıyıcının CMR Konvansiyonu 17. madde gereğince sorumlu olduğunu, gerçekleşen zarardan dolayı sigortalı … firmasına hasar bedelinin ödendiğini, dilekçe ekinde sunulan ibranamede görüleceği üzere sorumlulara karşı rucu haklarının kayıtsız ve şartsız olarak müvekkiline devredildiğini, böylece icra takip ve dava açma hakkının halefiyet ilkesi gereği müvekkiline geçtiğini, sigortalıya ödenen bu bedelin rücuen tahsili ile davalılara rucu ihtarnamesi gönderildiğini, cevap verilmemesi üzerine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün …. esas sayılı dosyası üzerinden icra takibinin başlatıldığını, davalının borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz nedeniyle takibin durduğunu, itirazın iptali ile takibin devamına davalının % 20′ den aşağı olmayan icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davaya CMR hükümlerinin uygulanmasının gerektiğini, davanın CMR.m. 32 gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, öncelikle davanın bu nedenle reddinin gerektiğini, gönderici dava dışı … firması tarafından İsveç’te mukim alıcı firmaya gönderilen malların taşıma işinin müvekkili tarafından yerine getirildiğini, taşınacak emtiaların ambalajlama ve yükleme/istiflenmesinin gönderici tarafından yapıldığını, taşıma işini yapan aracın bir kazaya karışmadığını, taşıma sırasında yüke zarar verebilecek bir olayın da meydana gelmediğini, meydana gelen hasarda müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun ve kusurunun bulunmadığını, davacı tarafından sunulan ekspertiz raporunda hasarın istiflenmeden ve ambalajlamadan kaynaklandığının açıkça belirtildiğini, ambalajlama ve yükleme göndericinin sorumluluğunda olduğu için yükün ambalajı ve araca yüklenmesi sebebiyle meydana gelen hasarlarda CMR.m. 17 gereğince taşıyıcının sorumlu olmadığını, mahkemenin müvekkilinin sorumlu olduğu kanaatinde olması halinde, yükün araca yüklenmesi gönderici tarafından yapıldığı için müterafik kusur uygulanmasının uygun olacağını, CMR’ye göne SDR üzerinden hesaplanarak yapılarak sorumluluk tutarının belirlenmesinin gerektiğini, hasara uğrayan emtiaların sovtaj bedelinin tespit edilerek müvekkilinin kusuru oranındaki tazminattan indirilmesi gerektiğini, davacının taleplerini kabul etmemekle beraber, davacının talep ettiği rakamın içinde 3.646 Euro işçilik bedelinin bulunduğunu, CMR sözleşmesi kapsamına ancak mala gelen zararların girdiğini, davacının yapmış olduğu ödeminin bir hatır ödemesi olduğunu, icra inkar tazminatı talebinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine, davacının % 20′ den aşağı olmayan kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/05/2019 tarih ve 2014/946 Esas -2019/600 Karar sayılı kararında; ” Dava hukuki niteliği itibariyle, davacıya nakliye abonman sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın zarar görmesi nedeniyle davacı tarafından sigortalısına ödenen bedelin halefiyete istinaden taşımayı yapan davalı şirketten tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bilirkişi raporları alınmış, yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’ nın 4. maddesinin 2. fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır. Davalı vekilinin talebi üzerinde dava, …. A.Ş.ye ihbar edilmiştir. İcra dosyası, hasar dosyası ve poliçe ile dava dışı sigortalı …San. Tic. A.Ş.’ den ibraname, Halkalı Gümrük Müdürlüğü yazı cevapları ve … plakalı aracın tescil kayıtları celp edilmiş, taraflarca dosyaya sunulan diğer deliller ile birlikte incelenmiştir. İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün … E sayılı takip dosyasının incelenmesinde; takibin öncelikle İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün… E sayılı dosyası üzerinden başlatıldığı ve 14/01/2013 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının ….A.Ş.; borçlusunun … A.Ş. olduğu; takibin sigortalıya ödenen bedelin rücuen tahsili açıklamasıyla 15.397,55-TL asıl alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu; örnek no:7 ödeme emrinin borçluya 18/01/2013 tarihinde tebliğ edildiği; borçlu tarafından Sultanbeyli İcra Müdürlüğü’nün … Muh.sayılı dosyası üzerinden 25/01/2013 tarihli dilekçe ile icra müdürlüğünün yetkisine, borca ve fer’ilerine yönelik itiraz dilekçesi sunulduğu; icra müdürlüğü tarafından 04/02/2013 tarihinde takibin durdurulmasına ilişkin karar verildiği, alacaklı vekilinin yetki itirazını kabul etmesi sebebiyle dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi İcra Müdürlüklerine gönderildiği ve İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosya numarası üzerinden borçluya çıkarılan ödeme emrinin 06/05/2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından usulsüz tebligat iddiasıyla 23/05/2013 tarihinde itiraz edildiği, itiraz dilekçesinde de belirtildiği üzere usulsüz tebligata istinaden yapılan şikayette İstanbul Anadolu 5. İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/299 E; 2013/358 K. Sayılı dosyasından verilen karar ile tebligat her ne kadar çalışana yapılmış ise de şirket yetkilisinin bulunmadığı hususunun tebligata yazılmadığı dolayısı ile tebligatın usulsüz tebliğ edildiğinin tespitine ve şikayet edenin bildirdiği üzere 22/05/2013 tarihinde tebliğ alındığının kabul edilmesine karar verildiği, icra müdürlüğünce 28/01/2014 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği; davanın 12/05/2014 tarihinde ve İİK 67/2 maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından dava dışı … San. Tic. A.Ş. adına 08/06/2012-2013 vadeli, …. numaralı ve araç başına azami limiti 100.000,00 Euro sigorta bedeli üzerinden düzenlenen Abonman poliçesi dayanak; 24/08/2012 yükleme tarihli Spesifik poliçede; Türkiye-İsveç güzergahında Tır ile taşınacak 55 palet alüminyum profil emtiası için 56.844,26 Euro=140,964,68 TL sigorta bedeli üzerinden ve dava konumuza ilişkin kloz bakımından kara taşımaları naskliyat sigorta teminatının verildiği görülmüştür. Belirlenen ihtilaf noktalarının tartışılmasının teknik değerlendirmeyi gerektirmesi sebebiyle dosya, taşıma ve sigorta alanında uzman bilirkişi … ile inşaat mühendisi … oluşan heyete tevdi edilmiş anılan bilirkişiler tarafından sunulan 08/07/2015 tarihli rapora taraf vekillerinin itiraz ve beyanları ile eksiklikler giderildikten sonra aynı heyete tevdi edilerek ek rapor alınmış; (sigortacı bilirkişinin mazereti sebebiyle yerine aynı alanda uzman …. atanmış) bilirkişi heyeti tarafından sunulan 03/08/2018 tarihli raporda ise alacağın zamanaşımına uğradığı hususundaki takdir sayın mahkemeye bırakılmakla zararın oluşmasında davalının bilerek kötü hareketi veya böyle kabul edilebilecek kusurunun dosya kapsamı itibari ile ispat edilemediği, zararın istifleme hatasından kaynaklandığı, davalının kusur oranının % 25 olduğu ve ödenen zarar miktarına göre hesaplanan 3.849,36 TL ile sorumlu olduğu, ödemenin lütuf ödemesi şeklinde olduğu ve temerrüdün 26/04/2013 tarihinde gerçekleştiğine ilişkin kanaatin bildirildiği görülmüştür. Dava konusu uyuşmazlık, davacının nakliyat abonman sigorta poliçesi ile sigortaladığı dava dışı sigortalısına ait emtiaların bir kısmının davalı şirket tarafından uluslararası taşıma ile nakledilmesi sırasında zarar gördüğü iddiası ve zararın sigortalıya ödendiği kapsamında sigortalının haklarına halef olunduğu belirtilerek başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali kapsamında davalının oluşan hasardan sorumlu olmadığı, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı ve zararın miktarı noktalarında toplanmaktadır. Yargılamanın ön inceleme duruşmasında, davalının CMR 32. maddesine göre davanın bir yılık hak düşürücü süreden sonra açıldığı itirazı kapsamında zamanaşımı defiinin reddine karar verilmiş ise de bu husus davanın esasına ilişkin olduğundan mahkememizce resen yeniden incelenmiştir. Dava konusu alacağa ilişkin olarak zamanaşımının başlangıç tarihi ve zamanaşımı süresi ile ilgili hüküm CMR’ nin 32. maddesinde düzenlenmiş ve bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlara dayanılarak açılacak davalar, CMR’ nin 32. maddesi uyarınca üç yıllık zamanaşımına, bunun dışındaki nedenlerle dayanılarak açılan davalar ise, aynı madde gereğince bir yıllık zamanaşımına tabi kılınmıştır. Zaman aşımının icra takibiyle kesilmesi halinde, takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı ve başlayacak yeni sürenin, asıl zamanaşımı süresi kadar, bir diğer söyleyişle bir yıldan ibaret olduğu izahtan varestedir. İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemlerin, istikrar kazanan Yargıtay uygulaması ve doktrince de benimsenen “uyuşmazlığı ileriye götüren işlemler” niteliğinde olduğu açıktır. İİK’nın 67. ve 68. maddelerinde söz konusu davaların açılabilmesi için öngörülen bir yıllık ve altı aylık süreler ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’ nun 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Bu açıdan bakıldığında, işbu dava, icra takip dosyasında itirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi sebebiyle İİK 67/2. maddesinde yazılı bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur. Dosyanın incelenmesinde; kazanın 03/09/2012 tarihinde meydna geldiği, yapılan bildirim ve açılan hasar dosyası kapsamında davacı tarafın 16/10/2012 tarihinde ödeme yaptığı, itirazın iptali istemine konu icra takibinin ise yetkisiz icra müdürlüğünde 14/01/2013; yetkili icra müdürlüğünde ise 26/04/2013 tarihinde (ödeme emri tarihi) başlatıldığı, işbu dosyada dava tarihinin ise 12/05/2014 olduğu, takip tarihi ile ödeme tarihi arasında bir yıldan fazla süre geçtiği, TBK 157/2. Maddesi uyarınca zamanaşımı, icra takibiyle kesilmiş ise, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlayacağı, somut icra takibinde davacı alacaklının en son işleminin takip talebini icra müdürlüğüne vermek olduğu her ne kadar icra dosyasının yetkisizlik kararı ile yetkili İstanbul Anadolu icra müdürlüğüne gelmesi sebebiyle ayrı bir takip talebi yok ise de alacağın takibine ilişkin son işlemin ödeme emri tarihi olduğu kabul edilse dahi Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/10488 E.; 2013/23123 K. Sayılı ve 01/11/2017 tarihli 2016/3658 E. ve 2017/6002 K. Sayılı kararlarında belirtildiği üzere takip ve dava tarihi arasında CMR 32 maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu, dosya kapsamı itibari ile davalının bilerek kötü hareketi veya böyle kabul edilebilecek kusurunun davacı tarafça ispat edilemediği anlaşıldığından davalının süresi içerisinde zamanaşımı defiinde bulunduğu gözetildiğinde takip ve dava konusu alacağın, CMR’ nin 32, TBK’ nın 157. maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğradığı kanaatine varılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, ” -Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiğini, eksik ve hatalı değerlendirmeler ile tesis edilen hükmün kaldırılması gerektiğini, Uluslararası sözleşmede genel zamanaşımı süresinin 1 yıl olduğunu ancak sürenin nasıl işleyeceği konusunda açık bir hüküm bulunmadığını, ( CMR 32/2 maddesi) Ayrıca yine uluslararası sözleşme hükümleri içerisinde zamanaşımı süresinin hangi şartlarda duracağı ve kesileceği yönünde de açık bir hüküm bulunmadığını, bu husus yerel hukuk kurallarına göre çözümleneceğini, 6098 Borçlar Kanunu’ nun 153. ve 154. maddelerinde (mülga 818 sayılı Borçlar Kanuu – 132. ve 133. maddelerinde) zamanaşımının kesilmesine ve durmasına ilişkin hükümler yer aldığını, buna göre icra takibi açılmakla uluslararası sözleşmede bahsi geçen zamanaşımı sürelerinin kesileceğini, Dava dosyası ve davaya dayanak icra dosyası incelendiğinde; Emtiaların 03.09.2012 tarihinde alıcıya hasarlı olarak teslim edildiğini CMR’nin 32. maddesine göre teslim tarihi olan 03.09.2012 tarihinden itibaren işlemeye başlayacak 1 yıllık süre zamanaşımı süresi kesilmediği sürece 03.09.2013 tarihinde dolacağını, Davalı taşıyıcı aleyhine 14.01.2013 tarihinde icra takibi başlatılmakla CMR madde 32’de anılı zamanaşımı süresinin kesildiğini, Davalının yetkiye ve borca itiraz etmesi üzerine dosyanın yetkili icra müdürlüğüne gönderildiğini, 26.04.2013 tarihinde dosya kaydı yapılarak davalıya ödeme emri gönderildiğini,Davalı tarafından yetkili icra dairesinde de 23.05.2013 tarihinde borca itiraz edildiğini, ancak İİK madde 67 itiraz dilekçesi tebliğ edilmediğini, İİK madde 67 gereği borca itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliği dava açılmasına ilişkin sürenin başlayabilmesi için zorunlu olduğunu, ancak alacaklıya tebliğ edilmediğini, buna rağmen 12.05.2014 tarihinde işbu davanın ikame edildiğini, Borçlu tarafından takibe itiraz edildiği vakit, yapılacak tek işlemin itirazın kaldırılması veya itirazın iptal davası açılması olacağını ancak bu davaların açılabilmesi ve sürelerin işlemeye başlayabilmesi için İİK madde 67 gereği borçlunun icra takibine vaki itirazının alacaklıya tebliğ edilmesi gerektiğini, borçlunun itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmediği sürece itirazın iptali davasının açılmasına ilişkin sürenin işlemeye başlamayacağını, Yargıtay’ın öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan birçok içtihadında; (Yargıtay 19.HD 2013/473 E.-2013/4829 K. 20.03.2013 tarihli kararı, Yargıtay 7.HD 2006/614 E.-2006/509 K. 28.02.2006 tarihli kararı, Yargıtay 13.HD 2003/13833 E.-2004/3812 K. 22.03.2004 tarihli kararı, Yargıtay 19.HD 2008/142 E.-2008/6211 K. 05.06.2008 tarihli kararı); Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/11-360 E. – 2013/1605 K. ve 27.11.2013 tarihli kararında; Davaya dayanak icra dosyası incelendiğinde davalı borçlunun 23.05.2013 tarihinde borca itiraz ettiğini, ancak itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ edilmediğini, kaldı ki bu hususun yerel mahkemece de tespit edildiğini, Bir an için itiraz dilekçesinin tebliğ edilmesi kuralı yok sayılsa ve davalı-borçlunun 23.05.2013 tarihli itiraz dilekçesine istinaden dava açma süresinin 23.05.2014 tarihinde dolacağı düşünülse dahi 12.05.2014 tarihinde işbu dava ikame edilmekle tüm işlemlerin zamanaşımı ve hak düşürücü süreler içerisinde yapıldığının kabulü gerekeceğini, Yerel Mahkemece davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş ise de yukarıdaki açıklamalar ve süreler dikkate alındığında yerel mahkemenin hatalı değerlendirme ile hüküm tesis ettiğinin anlaşılacağını, İleri sürerek öncelikle tehir- icra kararı verilmesini ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, CMR hükümlerine tabi taşıma sırasında emtiada oluşan ve nakliyat sigorta poliçesi uyarınca sigortalıya ödenen hasar bedelinin, halefiyet hükümleri uyarınca davalı taşıyıcıdan rücuen tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur. Somut olayda uyuşmazlık, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, Türkiye’ den İsveç’ e davalı tarafından taşınan emtianın alıcısına hasarlı olarak teslimi nedeniyle, dava dışı sigortalıya ödenen sigorta tazminatının davalı taşımacıya rücundan kaynaklanan icra takibine vaki itirazın iptali talep edilmektedir. Takip ve davaya konu alacak, CMR hükümlerine göre taşınan emtiadaki hasardan kaynaklanmış olup, bu nev’ i talepler bakımından CMR’ nin 32. maddesinin nazara alınması gerekmektedir. CMR’ nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmiştir. Dosya kapsamına ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davalı taşıyıcının hasarın oluşmasına “bilerek kötü hareketinin” neden olduğu ileri sürülemediği gibi mahkemenin de bu yolda bir kabulü yoktur. Şu halde, somut dava bakımından zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak kabulü zorunludur. İkinci olarak, zamanaşımı başlangıcı üzerinde durulmalıdır. CMR’nin 32/1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde zamanaşımı süresinin emtiadaki hasarın niteliğine göre ve en erken teslim tarihinden olmak üzere belirleneceği ifade edilmektedir. Öte yandan, CMR’nin 32/3. maddesi gereğince, zamanaşımının kesilmesi ve durması hususları ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hukuku uygulanacak olup, bu durumda 6098 sayılı TBK’ nun 154, 156, 157. maddeleri hükümlerinin de bu çerçevede gözetilmesi gerekecektir. Dosya kapsamına göre, emtianın 03/09/2012 tarihinde CMR senedinde görünen alıcısına teslim edildiği, açılan hasar dosyası kapsamında davacı tarafın 16/10/2012 tarihinde sigortalısına ödeme yaptığı, itirazın iptali istemine konu icra takibinin ise yetkisiz icra müdürlüğünde 14/01/2013; yetkili icra müdürlüğünde ise 26/04/2013 tarihinde (ödeme emri tarihi) başlatıldığı, gözetildiğinde, takibin 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiğinin kabulü gerekir. Ne var ki, icra takibiyle kesilen 1 yıllık zamanaşımı süresinin yeniden ne zaman başlayacağı hususu üzerinde durulmalıdır. Bu durumda, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı ve başlayacak yeni sürenin, asıl zamanaşımı süresi kadar, bir diğer söyleyişle 1 yıldan ibaret olduğu izahtan varestedir. İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemlerin, istikrar kazanan Yargıtay uygulaması ve doktrince de benimsenen “uyuşmazlığı ileriye götüren işlemler” niteliğinde olduğu açıktır. İİK’nun 67. ve 68. maddelerinde söz konusu davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık süreler ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’nun 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Bu açıdan bakıldığında, işbu dava, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur. (Yargıtay 11. HD, 24.01.2013 tarih, 2011/12619 E., 2013/1079 K. sayılı ilamı).
Dosyada mevcut icra takip dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı sigorta şirketi tarafından davalı borçlu şirket aleyhine, ödenen sigorta tazminatının rücuen tazminine dayalı olarak itirazın iptali istemine konu icra takibinin ise yetkisiz icra müdürlüğünde 14/01/2013; yetkili icra müdürlüğünde ise 26/04/2013 tarihinde başlatıldığı, İstanbul Anadolu …. İcra müdürlüğünün … nolu dosyasında ödeme emrinin 26/04/2013 tarihinde düzenlendiği, borçlunun borca 23/05/2013 tarihli dilekçe ile itiraz ettiği, daha sonra borçlu usulsüz tebligat yapıldığı gerekçesi ile İstanbul Anadolu 5 İcra hukuk Mahkemesine 23/05/2013 tarihinde dava açtığı ve 27/05/2013 tarih ve 2013/299 Esas, 2013/358 Karar sayılı kararı ile;” davacı adına ödeme emri tebliğinin TK.nun 12 ve 13 maddelerine ve T.Tüzüğünün 20-21 maddelerine aykırılığının tespitine, TK. 32 ve T. Tüzüğünün 53 maddesine göre ıttıla tarihi 22/05/2013 tarihinin tebliğ tarihi addolunmasına,” karar verildiği, icra müdürlüğünce 28/01/2014 tarihli karar ile takibin durdurulmasına karar verildiği, bu icra takibininde TBK’nun 154/2.maddesine ( BK’nun 133/2. Maddesine) göre zamanaşımını kestiği ve TBK’nun 156/1 BK’nun 135/1.) Maddesine göre zamanaşımının kesilmesiyle birlikte yeni bir zamanaşımı süresinin başladığı, TBK’nın 157/2 ( B.K’nın 136//2.) maddesinde zamanaşımı icra takibiyle kesilmişse alacağın, takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlayacağının düzenlendiği, Ödeme emri tebliği, icra takip işlemi olması nedeni ile İstanbul Anadolu 5 İcra hukuk Mahkemesinin 27/05/2013 tarih ve 2013/299 Esas, 2013/358 Karar sayılı kararı ile;” davacı adına ödeme emri tebliğinin TK.nun 12 ve 13 maddelerine ve T.Tüzüğünün 20-21 maddelerine aykırılığının tespitine, TK. 32 ve T. Tüzüğünün 53 maddesine göre ıttıla tarihi 22/05/2013 tarihinin tebliğ tarihi addolunmasına,” karar verilmiş olup 22/05/2013 tarihinde zamanaşımının tekrar kesildiği ve 1 yıllık yeni bir süre işlemeye başlamıştır. Borçlu şirket , ödeme emrine 23/05/2013 tarihli dilekçe ile itiraz ederek takibi durdurmuştur. Takibin itirazla durmasından sonra, alacaklı yeni bir takip işlemi yapma yetkisini kazandığı anda süre yeniden işlemeye başlayacak olup davanın 12/05/2014 tarihinde bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı ve zamanaşımı süresinin dolmadığı görülmekle, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.( Yargıtay 19 HD’ nin 2012/10127 Esas – 2012/18090 Karar sayılı içtihadı benzer mahiyettedir.) 6100 sayılı HMK’ nin 353/1-a6 maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’ nın 353/1-a6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirimemiş olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-a6 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 14/05/2019 tarih ve 2014/946 Esas – 2019/600 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 121,30 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 47,9 TL olmak üzere toplam: 169,2.TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/05/2020 tarihinde HMK’ nın 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.