Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/208 E. 2020/1016 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/208 Esas
KARAR NO : 2020/1016 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/177 Esas – 2018/590 Karar
TARİH: 24/05/2018
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 01/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin 23/12/2015 tarihli Genel Kurul toplantısında sermaye artışı konusunda karar alındığını, sermaye artırımı kararının davacıları mali yönden zor durumda bırakmak ve şirketteki pay oranlarının düşürme planının bir parçası olduğunu, şirket kaynaklarının kötü yönetildiğini, yöneticilerin lüks harcamalarını şirkete fatura ettiklerini, bir kısım şirketlere kaynak aktarıldığını, bu kararın dürüstlük kuralına açıkca aykırı olduğunu belirterek 23/12/2015 tarihli olağan genel kurulda alınan sermaye artırım kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacıların davalı şirketin ortağı olduklarını, alınan sermaye artırımı kararının ticari gereklilikten kaynaklandığını, davanın dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 24/05/2018 tarih 2016/177 Esas – 2018/590 Karar sayılı kararında;”İddia, savunma, toplanan deliler ve alınan bilirkişi raporu dikkate alındığında; davalı şirket tarafından alınan sermaye artırım kararının şirketin ortaklık yapısına, finansal durumuna uygun olduğu, şirket ortaklarının paylarının azaltılması, şirket ortaklarına zarar verilmesi kastını taşımadığı, aksine şirketin finansal yapısının güçlendirilmesi amacına yönelik olduğu, sermaye artırımının iç kaynaklardan sağlanması sebebiyle gerçekleşen sermaye artırımı ile davacıların ve dava dışı ortakların sermayelerinde azalma meydana gelmediği, artırımın kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı bu nedenle davanın reddine karar vermek gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Davacılar vekili, dilekçelerin ibrazı, ön incelemenin yapılması ve delillerin toplanmasından sonra haricen temin ettikleri uzman görüşünü dosyaya ibraz etmiş ise de davacı tarafça delillerin bildirilmesi ve ibrazı kapsamında uzman görüşü deliline dayanılmamış olduğundan sunulan bu rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmamıştır….”gerekçesi ile, Davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının HMK’nın emredici maddelerine aykırılık teşkil ettiğini,Yerel mahkeme dosyasına sunulan 18/05/2018 tarihli uzman görüşünün hükme esas alınmamış olmasının usule aykırı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun da, bilirkişi raporuna itiraz edebilmek için tarafın ibraz ettiği uzman görüşünün mahkemece incelenmesi gerektiğini, bunun yapılmamasının adil yargılanma hakkının ihlalini doğurduğunu kabul ettiğini,Yerel mahkemenin, tahkikat aşamasını usulüne uygun olarak tamamlayıp müvekkilinin sözlü açıklamalarını dinlememiş ve müvekkilinin yargılanma ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini,Yerel mahkeme gerekçesinin somut ve hukuki irdelemeyi içermediğini, yerel mahkeme kararının HMK md. 294 ve 297 hükümlerine aykırı olduğunu,Müvekkillerinin dava konusu sermaye arttırımı ile temüttü olarak kendilerine ödenebilecek ve kendi mal varlıkları ile kontrollerine girebilecek yüklü miktardaki parayı davalı şirketin hakim ortaklarının yönetimine bırakmaya zorlanmakta ve hakim ortaklarının bu parayı kimi zaman örtülü kazanç aktarımı yoluyla kimi zamanda hatalı kararlar sonucu çarcur etmesine ve kendi menfaatlerine kullanmalarına rıza göstermeye mecbur bırakıldıklarını, Yerel mahkeme kararında, davaya konu genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, kesinleşmiş mahkeme kararının dolanarak müvekkilinin sermaye oranının eritilmesinin hedeflendiğini nakdi sermaye arttırımna zemin hazırlamak olduğunun göz ardı edildiğini, bu kapsamda dava konusu sermaye arttırımının 31/10/2013 tarihli ve 14/01/2016 tarihli sermaye arttırımlarından bağımsız olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu,Yerel mahkemenin dava konusu sermaye arttırımının davalı şirketin finansman ihtiyacına yönelik olduğu sonucuna varması ve finansman ihtiyacı varsa bunun sermaye arttırımı yerine alternatif finansman yollarıyla sağlanıp sağlanamayacağının incelenmemesinin hukuka aykırı olduğunu,Hükme esas alınan kök ve ek bilirkişi raporlarının davalı şirketin sermaye ihtiyacı içeresinde olduğunu teyit etmekten uzak olduğunu davalı şirketin bir sermaye arttırımı ihtiyacı içinde olmadığını, davalı şirketin öz sermaye ile varlıklarını karşılama oranın Türkiye ölçüsünde rekor derecesinde yüksel olduğunu,Davalı şirketin yatırımlarının %15’i borçlarla, %85’inin özkaynaklarıyla finansa edildiğini, bilirkişi raporlarında davalı şirketin konsolide finansal tabloları incelenmeksizin, dava konusu sermaye arttırımına yönelik hatalı görüş bildirildiğini,Davalı şirketin sermaye arttırımı gerçekleştirmek yerine alternatif kaynak elde etmek olasılığının bulunup bulunmadığının değerlendirilmediğini,Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadına göre, uzman raporu ile bilirkişi raporu arasında büyük görüş farklılıklarının bulunduğu durumlarda mahkemece yeni bir bilirkişi heyeti atanarak çelişkileri ortadan kaldıracak yeni bir rapor alınması gerektiğini (Yargıtay 15. HD. 11/05/2017 T. 2017/492 E. 2017/2026 K.), (Yargıtay 15. HD. 10/11/2016 T. 2015/5127 E. 2016/4635 K), (Yargıtay 11. HD 05/03/2015 T. 2015/5201 E. 2984 K.), (Yargıtay 15. HD 11/05/2017 T. 2017/492 E. 2017/2026 K.), (Yargıtay 1. HD. 10/11/2014 T. 1052/17226), (Yargıtay 11. HD. 24/10/2014 T. 12890/16482)İleri sürerek, yerel mahkeme kararının icrasının müvekkilleri aleyhine hükmedilen vekalet ücreti yönünden, verilecek karara karşı temyiz yasa yoluna başvuru süresinin bitimine kadar geçerli olacak biçimde durdurulmasını, icranın geri bırakılmasını, dosyanın bilirkişi heyetine tevdii ile Uzman görüşünde yer alan tespitlerin ve dosyada mevcut raporlara karşı itirazlarını dikkate alan bilirkişi raporu alınmasına, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin ortak olduğu davalı şirketin 23/12/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımı kararının Kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle iptalini talep etmiş, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK’nın ispat ve deliller başlıklı 4. kısmında ispat ve deliller düzenlenmiştir. Deliller arasında 7. bölüm 293. maddede uzman görüşüne yer verilmiştir. Delillerin sunulması dava dilekçesinin içeriğinin düzenlendiği HMK’nın 119. maddesinde ve cevap dilekçesinin düzenlendiği 129. maddesinde belirtilmiş olup, söz konusu maddelerde tarafların her bir vakıanın (savunmanın) hangi delillerle ispat edileceğini dilekçelerinde belirtilmeleri gerektiği yazılmıştır. Somut olayda davacı dava dilekçesinde, delilleri arasında uzman görüşüne yer vermemiştir. Davacı delil olarak uzman görüşüne dayanmamış, sadece Mahkemece alınan bilirkişi raporuna karşı beyanlarını desteklemek için uzmandan görüş almıştır. Bu nedenle, Mahkemece taraf delilleri arasında yer almayan uzman görüşünün değerlendirilmemesi usul ve yasaya aykırı değildir. Mahkeme bilirkişi raporunu tarafların itirazları doğrultusunda değerlendirmiş (davacının itirazları içerisinde sunduğu uzman görüşünü de o açıdan değerlendirmiş.) bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olduğuna kanaat getirerek bilirkişi raporu doğrultusunda gerekçeli kararını oluşturmuştur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Mahkemece 24/05/2018 tarihli celsede tahkikatın bittiği bildirilmeden ve taraflara sözlü beyanda bulunmaları için fırsat tanınmadan hüküm kurulmuş ise de, aynı celsede taraflara davanın esası hakkında beyanda bulunmaları için fırsat verilmiş olup, kararın içeriği itibariyle usuli bu eksiklik esasa etkili değerlendirilmemiş, bu nedenle inceleme konusu yapılmamıştır. Somut olayda dava, davalı şirketin 23/12/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan sermaye artırım kararının Kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan iptali istemine ilişkin olup, alınan bilirkişi raporundan söz konusu sermaye artırım kararının şirket öz kaynaklarından sağlanarak yapılmasına karar verildiği, şirket ortaklarının bu durumda sermaye artırımına payları oranında otomatik olarak katıldıkları ve sermaye artırımı sonucunda şirket ortaklarının hisse oranlarında herhangi bir değişiklik olmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin, yapılan sermaye arttırım kararı ile müvekkillerinin pay oranlarının azaltılmasının amaçlandığı yönündeki dava ve istinaf sebebi yerinde değildir. Yine bilirkişi raporuna göre şirketin sermaye artırımına ihtiyacı olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla şirketin sermaye artırımı kararı Kanun, ana sözleşme ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı değildir.Davacının dava dilekçesinde ve istinaf sebeplerinde ileri sürdüğü şirketin önceki genel kurulunda alınan sermaye arttırımı kararının mahkemece iptaline karar verildiği, yapılan bu sermaye arttırım kararının söz konusu mahkeme kararını dolanmak amacıyla kötü niyetli olarak yapıldığı, daha sonra yapılacak genel kurul toplantısında şirket sermayesinin yeniden artırılarak ortakların pay oranlarının azaltılmasının amaçlandığı yönündeki istinaf sebebine gelince, her genel kurul kararı yapıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilir. Daha önceden şirketin sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının mahkeme kararı ile iptal edilmiş olması şirketin sonraki genel kurullarında sermaye artırımı konusunda yeniden karar almasına engel teşkil etmemektedir. Yapılan her genel kurul toplantısında alınan kararlar hakkında şartlarının oluşması halinde yeniden iptal davası açılabilecektir. Sonradan yapılacak bir genel kurulda alınacak kararın kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun iddia edilmesi durumunda Mahkemece söz konusu kararın kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı yapılacak yargılamada değerlendirilerek bu kararın iptaline karar verilebilecektir. Sonradan yapılacak bir genel kurulda alınacak sermaye artırım kararının Kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kuralına aykırı olması halinde bu genel kurul kararının iptali yönünde dava açılmasına engel bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri de yerinde değildir. Davacının yine istinaf sebebi olarak belirttiği diğer hususlar iptali talep edilen genel kurul kararı ile ilişkili olmayıp ispatlanması halinde yöneticilerin sorumluluğunu gerektirecek ve yöneticiler hakkında ayrı bir dava konusu yapılacak işlemlerdir. Bu nedenle bu istinaf sebepleri de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, davacılar tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’ nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.