Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/205 E. 2020/1166 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/205 Esas
KARAR NO: 2020/1166 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI: 2015/585 Esas 2018/842 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2018/48 ESAS
SAYILI DAVADA
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, Davalı …nin 2007 yılında kurulduğunu,şirketin kuruluş sermayesinin, beheri 10,00 TL kıymetinde nama yazılı 10.000 adet hisseye ayrılmış olup 100.000,00 TL olduğunu, kurucu ortakların, … A.S. (9.900 hisse – 99.000,00 TL tutar), davacılar … (25 hisse – 250,00 TL tutar) … (20 hisse – 200,00 TL/tutar) ile dava dışı ortaklar … (15 hisse – 150,00 TL tutar), … (30 hisse – 300,00 TL tutar) … (…) (10 hisse – 100,00 TL tutar)olduğunu Yönetim Kurulunun …, …, … (…) ile davacılar … ve … dan oluştuğunu , 27.07.2007 tarihli genel kurul toplantısında ise şirket sermayesi nin 100.000,00 TL’den 7.000.000,00 TL’ye çıkarıldığını ,07.04.2009 tarihinde yapılan 2007 yılı olağan genel kurul toplantısında bu defa 7.000.000,00 TL olan şirket sermayesinin 13.000.000,00 TL’ye çıkarıldığını,şirketin güncel sermayesinin beheri 10,00 TL kıymetinde nama vazılı 1.300.000 adet hisseye ayrılmış olup 13.000.000.00 TL olduğunu, şirket ortakları nın …A.S. (897.000 hisse – 8.970.000,00 TL tutar), … A.Ş. (… holding A.Ş.) (390.000 hisse – 3.900.000,00 TL tutar), davacılar … (3.250 hisse – 32.500,00 TL tutar) ve … (2.600 hisse – 26.000,00 TL tutar) ile … (1.950 hisse – 19.500,00 TL tutar), … (3.900 hisse – 39.000,00 TL tutar) … (… (1.300 hisse – 13.000,00 TL tutar) olduğunu, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/853 E. sayılı ve kapatılan İstanbul 49. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/269 E. sayılı dosyasına konu edildiği üzere … ailesinin, yaptığı işlemlerle örtülü kazanç dağıtımı yapmakta olup, davalı şirketi açıkça zarara uğrattığını,dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarıyla Yönetim Kurulu üyelerinin bu zarardan sorumlu olduklarının açıkça tespit edildiğini, davaya konu 12.03.2015 tarihli davalı şirketin 2012, 2013 yıllarına ait olağan Genel Kurul toplantısının, süresinde yapılmadığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 409.maddesinin – (1) Genel kurullar olağan ve olağanüstü toplanır. Olağan toplantı her faaliyet dönemi sonundan itibaren üc av içinde yapılır. Bu toplantılarda, organların seçimine, finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, karın kullanım şekline, dağıtılacak kar ve kazanç paylarının oranlarının belirlenmesine, yönetim kurulu üyelerinin ibraları ile faaliyet dönemini ilgilendiren ve gerekli görülen diğer konulara ilişkin müzakere yapılır, karar alınır.(2) Gerektiği takdirde genel kurul olağanüstü toplantıya çağrılır.(3) Aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde genel kurul, şirket merkezinin bulunduğu yerde toplanır.” şeklinde olup, olağan genel kurul toplantılarının her faaliyet dönemi sonundan itibaren 3 ay içerisinde yapılması gerektiğini, davalı şirketçe 2012 ve 2013 yıllarına ait olağan genel kurul toplantılarının 12.03.2015 tarihinde yapıldığını, 12.03.2015 tarihli toplantının başında genel kurula bu hususun beyan edildiğini ve muhalefet şerhinin toplantı tutanağına eklendiğini Türk Ticaret Kanunu’nun 420.maddesinde “Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların, sermayenin onda .birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir av sonraya bırakılacağının” açıklandığını, 12.03.2015 tarihli toplantıda finansal tabloların görüşülmesi ve buna bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesinin talep edildiğini, ancak Yönetim Kurulu üyeleri nin toplantıyı azınlık talebi uyarınca ertelerken emredici bu kurala uymadığını, toplantının 02.04.2015 günü yapılması gereken toplantıyı hafta sonuna geldiği bahanesiyle 1 gün/daha erteleyerek 13.04.2015 tarihine aldığını. İş bu durumun da açıkça yasaya aykırı olduğunu, 13.04.2015 tarihli ertelenen genel kurul toplantısı başında muhalefet şerhlerinin toplantı tutanağına eklendiğini , açıklanan nedenlerle de 2012 ve 2013 yılına ilişkin yapılan toplantıların süresinde olmaması nedeniyle davaya konu tüm kararların iptali gerekmekte olduğunu, …’nin 12.03.2015 tarihli 2012, 2013 ve 2014 yılları genel kurul toplantısı ve bu toplantıda ertelenen gündem maddelerinin görüşüldüğü …’nin 13.04.2015 tarihli ertelenen genel kurul toplantısının, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak şirket merkezinin dışında yapıldığını. itirazları sonrası davalı şirket yetkililerinin 1.100.000,00 TL tadilat bedeli ve yaklaşık 5.000.000,00 TL taşınmaz bedeli ödeyerek … Plazanın 11. Katını satın alıp şirket merkezini buraya taşıdıklarını söylediklerini, ancak 11. Kata taşındığı söylenen şirket merkezi bulunmasına rağmen davaya konu genel kurul toplantılarının 19.katta, … ailesine ait onlarca şirketin merkez olarak kullandığı yerde kötü niyetli olarak yapıldığını,bu işleminTürk Ticaret Kanunu’nun 409.maddesinin 3.fıkrasına ve şirket ana sözleşmesinin “Genel Kurul” başlıklı 10.maddesine açıkça aykırı olduğunu,bunun sebebinin müvekkillerini baskı altına almak olduğunu,bu nedenle olağan genel kurulun iptali gerektiğini 12.03.2015 tarihli toplantıda alınan 9 numaralı kararın;“ Yeni yönetim kurulu üyeliklerine; toplantıda hazır bulunan ve sözlü olarak aday olduğunu beyan eden …, …, …, … … ile … ün seçilmesine 885.950 adet olumlu oy, … vekili …, … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyu ile oyçokluğuyla seçildi” şeklindeki kararın alındığını, kararın finansal kararları ile bağlantılı olması nedeniyle ertelenmesi gerektiğinin müvekkillerince talep edildiğini, fakat talebin reddedildiğini,alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, oysa Türk Ticaret Kanunu’nun “Gündem” Başlıklı 413. Maddesinin 3. Fıkrası nın: “(3) Yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yılsonu finansal tablolarının müzakeresi maddesiyle ilgili sayılır. ” hükmü bulunduğunu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2014/5349 E. 2014/11711 K. Ve 18.06.2014 tarihli kararında da bu hususun açıkça belirtildiğini, yönetici seçiminde oy kullanması yasak olan kişilerin oy kullandığını ve kararın alımında etkili olduğunu; Toplantıda 488.800 adet paya sahip …. A.Ş.’yi …, 364.000 adet paya sahip … Holding A.Ş’yi … in asaleten temsil ettiğini pay sahipleri ve maddede sayılan yakınlarının Yönetim Kurulu üyesi seçimi gibi kişisel nitelikte olan bir işe ilişkin görüşmelerde oy kullanamayacaklarını, ayrıca ortakların bir üçüncü kişinin temsilcisi olarak oy kullanmalarının da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, oydan yoksun olan kişinin kendisi adına ortak olarak oy kullanamayacağı gibi temsilende oy kullanamayacaktır, buna rağmen Yönetim Kurulu üye seçimi kararında 488.800 adet paya sahip … A.Ş. adına … ve 364.000 âdet paya sahip … Holding A.Ş adına … in kendi üye seçimi işleminde hem kendileri adına hem de temsilcisi oldukları şirketler adına asaleten oy kullandıklarını, bu nedenle yeterli oy çokluğunun oluşmadığını kararın iptali gerektiğini, davalı şirket ile hiçbir ilgi ve alakası olmayan kişilerin Yönetim Kurulu üyesi olarak seçilmesinin hukuka ve objektif iyi niyet kurallarına açıkça aykırı olduğunu, müvekkili … nın kötü niyetli olarak Yönetim Kurulu üyeliğinden dışlandığını iyiniyetli ol mayan kararın iptali gerektiğini, 12.03.2015 tarihli toplantıda alınan 10 numaralı kararın; Denetçi seçimi yapıldı. Yapılacak ilk olağan genel kurul toplantısına kadar 1 yıl süreyle toplantıda hazır bulunan ve sözlü olarak aday olduğunu beyan eden … ve … … vekili … , … ve …’nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla seçildi. ” Türk Ticaret Kanunu uyarınca seçilecek denetçilerin tarafsız ve objektif olarak denetimlerini gerçekleştirmeleri gerektiğini, davaya konu son genel kurul toplantısında seçilen önceki denetçilerin sundukları denetim raporu ile görevlerini yerine getirmediklerini. Denetçiler davalı şirket bünyesinde gerçekleştirilen iş ve işlemlerin hic birini denetlemediklerini, denetim raporunun sonunda belirtilen “… bilanço ve gelir tablolarının şirketin anılan dönemlerine ait gerçek faaliyet sonuçlarını yansıttığına inanıyoruz” cümlesi ile açıklanan kanaatin denetim görevini ihmal ettiklerini gösterdiğini, dürüstlük ve objektif kuralına aykırı olarak denetim görevlerini yerine getirmeyen denetçilerin yeniden seçimine ilişkin kararın iptali gerektiğini, 12.03.2015 tarihli toplantıda alınan 12 numaralı kararın; “Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğe göre hazırlanan İç Yönerge okundu. … AŞ. Vekili …,… ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla kabul edildi. ” şeklinde olup,içyönerge değişikliğinin çoğunluk oyuyla kabul edildiğini,aceleye getirilen iç yönergenin l. Maddesinde açıkça hataya düşüldüğünü kabul edilen ic yönergenin davalı … A.S.’ve ait olmasına rağmen 18. maddede açıkça Yönergenin … A.ş genel kurulunun onayı ile yönetim kurulu tarafından yürürlüğe konulacağı, tescil ve ilan edileceği ve değişiklerin de aynı usule tabi olduğunun belirtildiğini, açıkça hukuka aykırı olan iç yönerge düzenlemesinin iptalini istediklerini, 12.03.2015 tarihli toplantıda alınan 13 numaralı kararın;“ TTK hükümlerine göre mevcut ortaklara bilgi edinme hakları gereğince 2012, 2013 ve 2014 yılları içinde yapılmış bağışlar ile verilmiş olan teminat, rehin ve ipotekler de dahil şirket tarafından yapılmış olan işler hakkında Genel Kurula bilgi verilmesi hususu görüşmeye açıldı.Bu maddenin ertelenmesi oylamaya sunuldu. … AŞ. Vekili … … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ertelendi. ” Genel kurulun çoğunluk oyuyla bilgi edinme hakkını kısıtladığını, finansal tablolarla ilgili olduğu gerekçesiyle görüşmeyi ertelediğini, Türk Ticaret Kanunu’nun “Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı” başlıklı 437. Maddesinin 2 ve 6. Fıkralarının “MADDE 437 – (2) Pay sahibi genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri; denetçilerden denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir. Bilgi verme yükümü, 200 üncü madde çerçevesinde şirketin bağlı şirketlerini de kapsar. Verilecek bilgiler, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahiplerinden herhangi birine bu sıfatı dolayısıyla genel kurul dışında bir konuda bilgi verilmişse, diğer bir pay sahibinin istemde bulunması üzerine, aynı bilgi, gündemle ilgili olmasa da aynı kapsam ve ayrıntıda verilir. Bu halde yönetim kurulu bu maddenin üçüncü fıkrasına dayanamaz (6) Bilgi alma ve inceleme hakkı, esas sözleşmeyle ve şirket organlarından birinin kararıyla kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz ” şeklinde olduğunu, madde gereğince Beyoğlu … Noterliği’nin 29.01.2015 Tarih ve … Yevmiye numaralı “Çağrı istemi” ile birlikte bu istemde belirtilen gündemin 6. Maddesi gereğince cevaplanması için bir kısım sorular sorduklarını toplantı esnasında bu sorulara kısmen yanıt verildiğini,ancak finansal konulardaki sorularının görüşmenin ertelenmesi nedeniyle cevaplanmadığını, verilen cevapların eksik ve gerçeğe aykırı olduğunu, paydaşların en temel hakkı olan ve yasayla da sıkıca korunan bu hakkı erteleyen kararın yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini istediklerini, davaya konu etmekte müvekkillerinin hukuki yararı bulunduğunu 12.03.2015 tarihli toplantıda alınan 14 numaralı kararın “ Özel Denetçi atanması hususu görüşmeye açıldı…. vekili …’un Özel Denetçi atanmasına ilişkin kararın ertelenmesi talebi Genel Kurulun onayına sunuldu. … AŞ: vekili …, … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ertelendi. ” açıklanan kararla çoğunluk oyuyla özel denetçi isteme hakkının kısıtlandığını, finansal tablolarla ilgili olduğu gerekçesiyle talebin ertelendiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 438. Maddesinin ilk fıkrasının “MADDE 438 – bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. ” açıklanan madde gereğince Beyoğlu … Noterliği’nin 29.01.2015 Tarih ve … Yevmiye numaralı “Çağrı istemi” ile birlikte gündemin 6. Maddesi gereğince bir kısım sorular sorup özel bir denetimle açığa çıkarılmasını genel kuruldan talep ettiklerini,genel kurulun oyçokluğu ile bilgi edinme hakkını kullanırken finansal tabloların görüşülmesi maddesiyle ilgili olduğu bahanesiyle “ertelenmesine” karar vererek özel denetim isteme hakkını da geciktirdiğini, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olan kararın yok hükmünde olduğunun tespiti ve iptalini istediklerini, müvekkillerinin hukuki yararı bulunduğunu, 12.03.2015 tarihli toplantıda alınan 15 numaralı kararın “Yönetim Kurulu Üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri gereğince yetki verilmesi hususu görüşmeye açıldı. Yapılan oylama sonucunda, Yönetim Kurulu Üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri gereğince yetki verilmesine … AŞ: vekili …, … ve …’nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğu ile karar verildi. şeklinde olup, kararın hukuka, iyi niyet kurallarına ve gerçeğe aykırı olması nedeniyle iptal edilmesi gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 436. Maddesinin “MADDE 436 – (1) Pav sahibi kendisi, esi, alt ve üstsovu veya bunların ortası oldukları şahıs şirketleri va da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir ise veya isleme veya herhansi bir varsı kurumu va da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde ov kullanamaz.(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. ” açıklanan madde gereğince oydan yoksun olan kişi, kendi namına oy kullanamayacağı gibi bir paydaşın vekili sıfatıyla da oy kullanamayacaktır.Buna rağmen 488.800 adet paya sahip ortaklardan … A.Ş. adına …, 364.000 adet paya sahip … Holding A.Ş’yi … in kendileri hakkında verilecek kararda oy kullandıklarını, üye seçiminde bir kısım yöneticilerin çoğunluk oyu alamadığının açık olduğunu, bu nedenle alınan bu kararın iptali gerektiğini, 13.04.2015 tarihli ertelenen toplantıda alınan 5 numaralı kararın“Finansal tabloların tasdiki oylamaya sunuldu. Yapılan oylama sonucunda … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla tasdik edildi” şeklinde olup, kanuna, esas sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olan kararın iptali gerektiğini, davalı şirket yöneticilerinin örtülü sermaye dağıtımı ile şirketin içini boşalttıklarını, borç batağına sürüklediklerini,finansal tabloların gerçeği yansıtmadığını, finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın iptalini istediklerini. 13.04.2015 tarihli ertelenen toplantıda alınan 6 numaralı kararın“Yönetim Kurulu üyelerinin tek tek ibralarının görüşülmesine geçildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ün ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 882.700 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ün ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 882.700 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ün ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 882.050 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’in ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ın ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. … Aş.’yi temsilen Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen …’nın ibrası oylamaya sunuldu. … Aş vekili … ve …’nın toplam 410.800 adet olumlu oyuna karşılık, 885.950 adet olumsuz oyla, oy çokluğuyla ibra edilmedi.” şeklinde olduğunu ,kararın kanuna, esas sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle iptal edilmesi gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 436 maddesi gereğince Yönetim Kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanamayacağı gibi diğer üyelerin ibrasında da oy kullanamayacaklarını,oy hakkından yoksun olan; …, kendisinin ve babası … ün ibrasında vekaleten ve asaleten oy kullanması, … A.Ş. adına da oy kullanması, … in kendi ibrasında oy kullandığı gibi … Holding A.Ş. adına da vekaleten oy kullanması,nedeniyle kararların iptali gerektiğini ve talep ettiklerini, Müvekkili … nın objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak ibra edilmediğini,oysa müvekkilinin Yönetim Kurulu toplantılarına çağrılmadığını ve şirketin işleyişine ilişkin hiçbir faaliyete katılmadığını, bu nedenle ibra edilmemesinin iyniyetli olmadığını, 13.04.2015 tarihli ertelenen toplantıda alınan 7 numaralı kararın“2012, 2013 ve 2014 ydlarına ait karların kullanım şeklinin, dağıtılacak kar ve kazanç payları oranlarının belirlenmesi hususuna geçildi. … söz alarak; “Yönetim Kurulu’nun 2012, 2013 ve 2014 yıllarında oluşan dönem karlarının dağıtılmayıp, öncelikle 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait geçmiş yıllar zararlarına mahsup edilmesini, artanın dağıtılmayıp olağanüstü yedeklere ayrılmasını teklif ediyorum. ” Dedi … vekili …, … vekili … ve … söz alarak; “Bizler karın dağıtılması yönünde karar alınmasını teklif ediyoruz. ” Karın dağıtılmaması yönündeki öneri oylamaya sunuldu; … vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oy kullanıldı. Karın dağıtılması yönündeki öneri oylamaya sunuldu; … vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumlu oyuna karşılık, 885.950 adet olumsuz oy kullanıldı. Şirket karının dağıtılmamasına; … vekili …, … vekili … ve … nıntoplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verildi ”şeklinde olduğunu, kararın ana sözleşmeye,kanuna ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu kar payı alma hakkı paydaşların en temel müktesep haklarından olup hiçbir şekilde sınırlandırılamayacağını, ancak oyçoğunluğuyla alınan kararla bu hakkın engellendiğini, objektif iyi niyet kurallarına aykırı kar dağıtılmaması yönündeki kararın iptali ile bilirkişi vasıtasıyla dağıtılabilecek kar payının tespit edilerek uygun kar dağıtımına/Karar verilmesi ve müvekkillerinin payına düşen kar payının davalı şirketten alınarak müvekkiline ödenmesini talep ettiklerini belirterek; …’nin 12.03.2015 tarihli 2012, 2013 ve 2014 yılları genel kurul toplantısında alınan 9-10-12-15 numaralı kararların iptali ile yürütülmesinin geri bırakılması ve 13-14 numaralı kararların yok hükmünde/batıl olduğunun tespiti ile iptali ve bu toplantıda ertelenen gündem maddelerinin görüşüldüğü …’nin 13.04.2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan ertelenen 5, 6 ve 7 numaralı kararların Türk Ticaret Kanunu’nun 449. Maddesi gereğince yürütülmesinin geri bırakılması ve yokluğunun tespiti/iptali ile …’ye kayyum tayinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacıların celp edilmesini istedikleri dosyaların açılan dava ile kısmen ilgili olduğunu, genel kurul kararlarından yalnızca yönetim kurulunun ibrasına ilişkin olarak verilen kararların celbi istenen dosyalar ile bağlantılı olduğunu,bunun dışında hukuka aykırılıkları iddia edilen kararların doğrudan ya da dolaylı olarak yönetim kurulu ve onun işlemleri ile bir bağlantısı bulunmadığını, celbi istenen dosyaların en azından yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararla alakalı olarak HMK m. 165 uyarınca bekletici mesele yapılması gerektiğini.Davacıların yalnızca mesnetsiz ve hukuka aykırı iddialarını kendilerince güçlendirmek, mahkeme heyeti nezdinde yönetim kurulu üyelerini ve diğer ortakları itibarsızlaştırmak için celbi istenen dosyalardaki iddialarından bahsettiğini, dava dilekçesinde davacıların taleplerinin açık ve belirlenebilir olmadığını,davacıların yürütmenin geri bırakılması talepleri yönünden TTK 449 maddesi gereğince yönetim kurulunun görüşünün alınması gerektiğini, mahkemenin öncelikle şirket yönetim kurulunun görüşünü almak mecburiyetinde olduğunu, ancak yürütmenin durdurulması için aranan muhtemel ve telafisi mümkün olmayan bir zararın söz konusu olmadığını bu nedenle talebin reddi gerektiğini, TTK m. 409 olağan genel kurulun yapılması için her ne kadar üç aylık bir süre öngörmüş dahi olsa bu sürenin yaptırımı olmayan, doktrin ve mahkeme içtihatlarında “düzen hükmü” olarak tanımlanan nitelikte olduğunu, bu nedenle yapılan genel kurulun iptalini gerektirmediğini, 2007 yılına ait olağan genel kurul toplantısının da 07.04.2009 yılında yani iki yıl sonra yapıldığını, davacıların iddiasının iyiniyetli bulunmadığını, her ne kadar TTK m. 420 azınlık pay sahiplerinin istemi üzerine ve genel kurul toplantı başkanının kararı ile finansal tabloların görüşülmesinin bir ay sonraya bırakılacağından bahsetmiş ise de bu bir aylık sürenin nasıl hesaplanacağı konusunda TTK da bir hüküm bulunmadığını, Türk Borçlar Kanunu 92 .made f.1 3. bendin ay hesaplamalarında bir sonraki ayın aynı takvim gününe isabet eden günün bir ay olduğunu açıkladığını 12.03.2015 tarihinde ertelenen genel kurulun 12.04.2015 tarihinin tatil gününe rast gelmesi sebebiyle 13.04.2015 tarihinde yapılmasının hukuka uygun olduğunu, kaldı ki bakanlık temsilcisinin de hafta sonu tatilinde toplantıya katılmasının mümkün olmadığını talebin reddi gerektiğini, TTK m.409 f.3 “Aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde genel kurul, şirket merkezinin bulunduğu yerde toplanır.” Hükmünü içermekte olup eğer esas sözleşmede genel kurulun başka bir yerde toplanabileceğine ilişkin bir hüküm sevk edilmiş ise genel kurul şirket genel merkezinden farklı bir yerde toplanabilecektir.Şirketin 12 Nisan 2007 tarihli 6786 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanan ana sözleşmesinin 10 uncu maddesi e bendinde toplantı yerinin “ Genel kurullar şirketin yönetim merkezi binasında veya yönetim merkezinin bulunduğu şehrin elverişli bir yerinde toplanır.” Şeklinde açıklandığını, genel kurul toplantılarının başka yerde yapılmasına izin veren hüküm nedeniyle esas sözleşme ve kanuna aykırılık olmadığını, Genel Kurulun 9 numaralı Kararı; Görev süresi sona eren yönetim kurulu üyelerinin yerlerine yenisinin seçilmesinin finansal tablolarla alakalı bir mesele olduğu iddiasının doğru olmadığını,TTk 413/3 fıkranın yorumunun doğru olmadığını, olağan genel kurul toplantılarında görev süresi bitmiş yönetimin yeniden seçiminde finansal tabloların bozulması nedeniyle yönetim değiştirilecek olsa, her zaman olağanüstü gündemle genel kurul toplanabileceğinden yönetim seçiminin finansal tablolarla ilgisi olmadığı ilmi ve kazai içtihatlarca kabul edildiğini, gündem maddelerinde alınan kararların iptali doğru ise de yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçimi ve yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine dair gündem maddelerinin TTK’nın 420. maddesinde gösterilen “finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular” kapsamında değerlendirilmesinin doğru olmadığını, davacılar oydan yoksun olan kimselerin yönetim kurulu üyesi seçiminde oy kullandığını iddia etmiş ise de bu iddianın hukuki dayanağı bulunmadığını ,TTK 436 madde hükmünün dar yorumlanması halinde ortaklık ile yönetim kurulu arasındaki iş ve işlem ilişkisinde bu hükmün uygulanamayacağını, bu hükmün ekonomik nitelikli işlemlere özgü olup, ortaklık işlemlerine uygulanmayacağını,Yargıtay ında TTK m.436’nın yalnızca ibrada geçerli olduğunu söylediğini, tüzel kişi ortağın kendisine yapılacak devirle alakalı bile oy kullanabileceğini vurguladığını, yine yönetim kurulu üye seçimin de tüzel kişi ortakların yönetim kurulu seçiminde adaylarca temsil edilmesinde hukuka aykırı bir durum olmadığını,ortağın kullandığı oylar olmasa dahi yönetim kurulu seçimin de gerekli nisapların sağlandığını, davacı …’nın yönetim kuruluna seçilmemesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu yönündeki iddiaların yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, yönetim kurulu üyesinin şirket pay sahibi olması mecburiyeti bulunmadığını, seçilen yönetim kurulunun yerine şirkete kayyım atanması isteminin de kabul edilmeyeceğini reddi gerektiğini, Genel Kurulu’n 10 numaralı Kararı;Davacıların iptal istemi yönünden hukuki bir menfaatleri bulunmadığını, denetçinin seçimi açısından TTK m.399 un açık bir şekilde sınırlamasız olarak yetkiyi genel kurula verdiğini, denetçinin tarafsız olduğu, işini iyi yapmadığı düşünülüyorsa bu konuda pay sahiplerinin TTK m.399 f.4 uyarınca hakime başvurarak denetçinin yerine başka bir denetçinin atanmasını isteme hakları bulunduğunu,bu hakları mevcut iken davacıların genel kurul kararını iptal ettirme de hukuki menfaatlerinin olmadığını, Genel Kurulu’n 12 numaralı Kararı; İç yönerge metninde yazım veya bilgi yanlışlığının olmasının metnin iptalini gerektirmeyeceğini, yazım hatası dışında bir sebebin ileri sürülmediğini, iç yönergenin aceleye getirildiği ve hukuka aykırı olduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini, Genel Kurulu’n 13 numaralı Kararı; Davacıların 2012, 2013 ve 2014 yılları içerisinde yapılmış olan kimi iş ve işlemlerle alakalı olarak bilgi edinme haklarını kullanmak istediğini, istenilen bilgilerin şirketin yaptığı bağışlar, verdiği teminatlar, rehinler ve ipoteklerle alakalı olduğunu, finansal politikalara ilişkin bilgi talep edildiğini hazırlık yapılabilmesi için TTK m.420 uyarınca ertelendiğini, ertelemede herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını, kaldı ki kararın iptalinde davacıların bir menfaati bulunmadığını,davacıların İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi E. 2015/626 numaralı dosyasında açtıkları davada bu hususta talepte bulunduklarını, dava dosyasının halen derdest olduğunu, Genel Kurulu’n 14 numaralı Kararı; TTK m.438 vd. hükümleri gereğince davacıların denetçi atanmasına ilişkin talebi konusunda mutlaka kabul veya ret kararı verilmesi gerekmediğini, TTK m.420 özel hüküm olduğundan özel denetçi atanması talebi de finansal tablolar ile alakalı görülerek ertelenebilecektir.Zira özel denetçi detaylı bir bilanço incelemesi yapmayacak olsa dahi finansal tablolarla alakalı olarak, şirket ekonomik iş ve işlemleri ile alakalı olarak bir rapor hazırlayacaktır, böylesi bir rapora ihtiyaç duyulup duyulmadığı ancak finansal tabloların değerlendirilmesiyle açıklığa kavuşacaktır, özel denetçinin atanmasına ilişkin talebin ertelenmesinde hukuka aykırı bir durum olmadığını, kaldı ki davacıların özel denetçi atanmasına ilişkin talebinin 13.04.2015 tarihli genel kurulda ise reddedildiğini, bu nedenle hukuki menfaatleri olmadığını, Genel Kurulu’n 15 numaralı Kararı; Yönetim kuruluna yetki verilmesinin TTK 436 maddesine aykırı olduğu yolundaki iddianın haksız olduğunu,yönetim kurulu üyelerinin davalı şirketin bizzat ortağı olmayıp ortak şirketleri temsilen oy kullandıklarını, kendilerini ibra etmesinde temsilen oy kullanmayı kabul eden Yargıtay yönetim kurulu üyelerinin kendilerini yetkilendirmede temsilen oy kullanmayı da onaylayacağını,yönetim kurulunun yetkilerini kötüye kullanması ve işlemleri aleyhine açılan davaların devam ettiğini,bu davalar neticelenmeden yönetim kurulu üyelerin iş ve işlemlerinde yanlışlıklar ve hatalardan bah setmenin hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmayacağını, 13.04.2015 tarihli ertelenen Genel Kurulu’n 5 numaralı Kararı;Finansal tabloların gerçeği tam olarak yansıttığını, davacıların iddialarının somut ve gerçekçi sebeplere dayandırılmadığını, ispat yükü TMK m.6 gereğince davacılar üzerinde olduğunu,şirketin keyfi yönetildiği iddiasınında doğru olmadığını, şirketin hukuka uygun suretle yönetildiğini, 13.04.2015 tarihli ertelenen Genel Kurulu’n 6 numaralı Kararı; Finansal tabloların son derece iyi olduğu, ekonomik boyutu bu derece büyük olan ve büyük cirolar yapan bir şirketin yönetim kurulunun faaliyetlerinin onaylanmasının, yönetim kurulunun ibra edilmesinin oldukça olağan olduğunu, yönetim kurulu toplantılarına gelmeyen şirketin her eylem ve işlemini dava eden, yönetim kurulu üyelerine ağır ithamlarda bulunan yönetim kurulu üyesinin ise ibra edilmemesinin gayet makul olduğunu, açılan davaların neticesinde şirketin bir zarara uğraması durumunda bu yönetim kurulu üyesi ibra ile kendisini güvenceye alamayacağını, ibra oylamasında yönetim kurulu üyelerinin ortakları temsilen kendileri için oy kullanmasında da hukuka aykırı bir durum olmadığını, 13.04.2015 tarihli ertelenen Genel Kurulu’n 7 numaralı Kararı; 2012, 2013, 2014 yıllarına ait karların geçmiş dönem borçlarına mahsup edilmesi ve arta kalan değerlerin de yedek akçe olarak ayrılmasına ilişkin kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle iptal isteminin hukuki dayanağı bulunmadığını, Anonim şirketlerde kar payı dağıtma zorunluluğu olmadığını,yetkinin münhasıran genel kurula verildiğini, ana sözleşmesinin 14. Maddesi de bu hususta münhasıran genel kurulun yetkili olduğunun vurgulandığını,borçların kapatılması için bu kararın alındığını,davacıların tüm beyanları ile bu istemin çeliştiğini belirterek;yasal dayanaktan yoksun davanın ve tedbir isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, Davacıların davalı … AŞ’de hissedar olduklarını, yöneten diğer iki pay grubunun (… ve …) birlikte hareket etmesi nedeni ile davacıların söz konusu iki hissedar grubu karşısında yalnız ve azınlıkta kaldığını, yöneten pay sahipleri ile davacılar arasında ihtilaflar yaşandığını, 18/02/2015 tarihli 2015/01 karar numaralı genel kurulun toplantıya çağrılması hakkındaki yönetim kurulu kararının, yönetim kurulu üyesi olan davacının toplantıya çağrılmamış olması nedeniyle yoklukla malül oduğunu, “yasa ve ana sözleşmenin ön gördüğü yeter sayısı sağlansa ve toplantı şeklen yapılmış olsa dahi, yönetim kurulu üyelerinden bir yada birkaçına çağrı yapılmadan toplantı yapılır ve karar alınırsa, yönetim kurulunun hiç toplanmamış sayılacağını ve böylece toplantına alınan kararların yoklukla malul hale geleceğini, yokluk ifade eden kararların başlangıçtan itibaren hükümsüz olduklarından, sonradan geçerli hale getirilemeyeceklerini” dava konusu yönetim kurulu kararının yoklukla malul olması nedeni ile bu karar ile toplanan 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan tüm kararların da yoklukla malul olduğunu ve davalı şirketin organsız kaldığını, bu nedenle davalı şirkete kayyım tayini gerektiğini, ayrıca dava konusu yok hükmünde olduğunun tespiti talep edilen genel kurul kararlarının iptali için davacılar tarafından İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/585 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve derdest olup, davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan, davaların birleştirilmesini talep ettiklerini beyanla; davalı şirketin 18/02/2015 tarihli 2015/01 karar numaralı yönetim kurulu kararının ve 12/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan genel kurul kararlarının, 08/04/2015 tarihli 2015/03 karar numaralı yönetim kurulu kararının, 13/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm genel kurul kararlarının yoklukla ve mutlak butlanla malul olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının, müvekkil Şirket’e ya da grup şirketlerine veyahut da yönetim kurulu üyelerine yöneltmiş olduğu 40’a yakın dava bulunduğunu,davacıların kanunun azınlık pay sahiplerine tanıdığı hakları kötüye kullanarak ortaklığa zarar verdiğini, davacıların, çoğunluk pay sahiplerinin şirketi zarara uğrattığı, örtülü kazanç aktarımı yaptığı, muvazaalı işlemler yaptığı, özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, şirketin Türkiye’nin önde gelen şirketleri arasında olmasında yönetim kurulu üyelerinin payı büyük olduğunu, şirket yönetiminin tüm ortaklara eşit mesafede olup davacılardan … nın daha önceden yönetim kurulu üyeliği yaptığını, dava açmak yoluyla şirketlerin işlemez hale getirilmeye çalışıldığını,dava nedeniyle meydana gelebilecek tüm zararlara karşı davacılar tarafından teminat yatırılmasını istediklerini, yönetim kurulu toplantılarına çağrının usulsüz yapıldığı iddiasının doğru olmadığını, Yönetim kurulunu toplantıya çağrı usulü bakımından kanunda bir düzenleme bulunma dığını, çağrının şekle tabi olmadığını, …’ya sözlü bildirim yapıldığını ancak kendisinin toplantılara katılmamayı tercih ettiğini, Yönetim kurulu toplantılarına çağrının yazılı yapılması gerekli değildir. Çağrı ve bildirimin herhangi bir şekilde yapılması yeterli olduğunu, kasten çağırılmadığı iddiası bir an için gerçek dahi olsa, …’nın toplantıda bulunması ve kararlarda oy kullanmasının kararların alınmasında hiçbir etkisi olmayacağını, söz konusu yönetim kurulu kararları sonucu genel kurul toplantılarının yapıldığını, genel kurul toplantılarına da davacıların katıldığını, davacının kendisine yazılı çağrı yapılmadığını iddia ederek butlanın tespitini talep etmesinin kötü niyetli olduğunu, tüm yönetim kurulu kararlarının hukuka uygun alınmış olmasının yanında, her dört karar için açılan davada da mezkur yönetim kurulu kararının ‘‘yoklukla ve/veya mutlak butlan’’ ile batıl olduğunun ileri sürülmesinin de kanuna aykırı olduğunu, TTK’nın yönetim kurulu kararlarının geçersizliğini düzenleyen 391. Maddesinde açıkça bir butlan yaptırımının düzenlenmiş olup davacının dayandığı (b) ve (d) bendi koşullarının oluşmadığını,butlan iddiasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, söz konusu yönetim kararları icra edilip yerine getirildiğinden davacının davayı açmakta hukuki yararı kalmadığını, bu nedenle davanın konusuz kaldığını, davacıların 2015 tarihli genel kurul kararlarının ve yönetim kurulu üyelerinin seçiminin hükümsüz olduğu iddiasıyla şirketin organsız kaldığını ve şirkete kayyım atanması gerektiğini iddiasının kabul edilemeyeceğini,halen görevini yapan bir yönetim kurulu bulunduğunu belirterek; müvekkili şirketin 18.02.2015 tarihli ve 2015-01 karar numaralı yönetim kurulu kararının yoklukla ve/veya mutlak butlanla malul olduğunun tespiti talebinin reddine, müvekkili şirketin 12.03.2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm genel kurul kararlarının yoklukla ve/veya mutlak butlanla malul olduğunun tespiti talebinin reddine, müvekkili şirketin 08.04.2015 tarihlive 2013-03 karar numaralı yönetim kurulu kararının yoklukla ve/veya mutlak butlanla malul olduğunun tespiti talebinin reddine, müvekkili şirketin 13.04.2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm genel kurul kararlarının yoklukla ve/veya mutlak butlanla malul olduğunun tespiti talebinin reddine, müvekkili şirketin organsız kalmış olması nedeni ile şirkete kayyım tayini ile gerekli tedbir kararlarının alınması talebinin reddine,yokluğu talep edilen kararların icrasının durdurulması talebinin reddine,müvekkil şirket yönetim kurulu üyelerine davanın ihbar ve tebliğ edilmesi talebinin reddine,davanın ikame edildiği bilgisinin Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilan edilmesi talebinin reddine,yokluğu talep edilen kararların icrasının durdurulması talebinin reddine,yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/07/2018 tarih ve 2015/585 Esas – 2018/842 Karar sayılı kararında; “….Davacılar …, … … AŞ nin davalı şirket ortağı oldukları, davacı … nın toplantı tarihinde ayrıca şirket yönetim kurulu üyesi bulunduğu, dava açma hakları olup taraf sıfatları bulunduğu tespit edilmiştir. Davacıların alınan yönetim kurulu kararlarının butlanla sakat olduğunu iddia etmeleri nedeniyle süre gözetilmeksizin dava açabilecekleri, butlanla sakat olduğu iddia edilen yönetim kararları sonucu asıl dava dosyasında iptali istenen olağan genel kurul toplantıları için çağrı kararı alınıp gündemin belirlendiği ve toplantıların yapıldığı sabit olmakla davacıların dava açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı şirket yönetim kurulu üyesi … nın kendisine toplantının haber verlmediğini dava ile açıkladığı, toplantı tutanağında da adının altında imzası bulunmadığı, davalı şirketin cevap dilekçesinde toplantı çağrısının sözlü olarak yapıldığını,bu nedenle ispat külfetinin davalı şirkette bulunduğu, ancak savunmasını ispat edecek delil sunamadığı, ” Çağrının Şekli. Toplantıya çağrı herhangi bir şekle bağlı değildir. Önemli olan üyelerin toplantıdan zamanında haberdar edilmesidir. Bu nedenle, ispat edilebilmek şartıyla her bildirim şekli, örneğin üyelere imzaları karşılığında elden veya taahhütlü mektup, telgraf hatta acele hallerde telefonla yapılacak bildirim geçerlidir. Toplantı bildiriminin bütün üyelerin rahatlıkla toplantıda hazır bulunabilecek ve hazırlık yapabileceği kadar bir süre önce yapılması gerekir. İşin önemi ve müstaceliyeti gerekli kıldığı takdirde YK hiç süre verilmeden derhal toplantıya çağrılabilir. Bu husustaki ölçü objektif iyi niyet kurallarına uygunluktur” (Çamoğlu/Poroy/Tekinalp, Ortaklıklar Hukuku, 12. Bası, P. 528). Davalı şirketin çağrıyı ispat edememesi nedeniyle, yönetim kurulu toplantısının … ya bildirilmediği sabit bulunmuştur. TTK 391 md hükmüne göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin , özellikle vazgeçilmez haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organları devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır. Toplantılara katılım yönetim kurulu üyesi için vazgeçilemez ve sınırlandırılamaz bir hak niteliği taşır. Çağrının usulsüz yapılması sebebiyle bazı üyelerin katılmadığı toplantılarda alınan kararlar gerekli nisaplara uyulmuş olunsa dahi yok hükmündedir. Davacı … ‘nın anılan toplantıya çağırılmadığı anlaşılması kararın yok hükmünde sayılmasını gerektirmektedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; TTK’nın 309 ve 391 maddeleri hükümlerine uyulmadan alınan dava konusu yönetim kurulu kararının hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı, 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğu sonucuna varılmıştır. Usulsüz çağrı sonucu yapılan 12.03.2015 tarihli iptali istenen genel kurulda alınan kararlar yok hükmündedir. Bu toplantıda alınan 9 numaralı karar sonucu yeni yönetim kurulu üyeleri seçilmiştir.Bu yeni yönetim kurulu 08/04/2015 tarihinde toplanmış ve 2015-03 tarihli yönetim kurulu kararlarını almıştır. Yokluğu tespit edilen 12.03.2015 tarih ve 9 numaralı karar ile seçilen yönetim kurulunun aldığı kararlar da butlanla sakat olacaktır. Mahkememizce 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile 08/04/2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararınınTTK’nın 309,390 ve 391 maddeleri hükümlerine uyulmadan alınması nedeniyle, butlanla sakat bulunduğu, yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir. Asıl Dava İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/585 E sayılı dosyasında Asıl dava; Davalı Anonim Şirketin 12/03/2015 tarihli genel kurulunda alınan 9-10-12-13-14-15 numaralı kararları ile 13/04/2015 tarihinde yapılan ertelenmiş genel kurulda alınan 5, 6 ve 7 numaralı kararların yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkememizce dosya içine davalı şirketin iptali istenen 12/03/2015 tarihli ve 13/04/2015 tarihli genel kurul toplantı tutanakları, hazirun cetvelleri, davalı şirketin hissedarlarını ve yönetim kurulunu gösterir ticaret sicil kaydı, toplantının yapılması için gereken yönetim kurulu kararları ve toplantı çağrıları alınmıştır. Davacılar …, …, … AŞ nin davalı şirket ortağı oldukları, 12/03/2015 tarihli ve 13/04/2015 tarihli genel kurula katıldıkları, muhalefet şerhlerini toplantı tutanağına geçirdikleri, ayrıca olumsuz oy kullandıkları toplantı tutanağından ve ticaret sicil kaydından tespit edilmiştir.Bu nedenle dava açma hakları olduğu sabittir. Alınan ticaret sicil kaydı ve hazirun cetveline göre; 12/03/2015 tarihli ve 13/04/2015 tarihli genel kurul tarihi zamanında şirket ortaklarının; … A.Ş-488.800 adet hisse karşılığı 4.888.000 TL … AŞ-408.200 adet hisse karşılığı 4.082.000 TL … Holding AŞ-364.000 adet hisse karşılığı 3.644.000 TL … AŞ 26.000 adet hisse karşılığı 260.000 TL …- 3.900 adet hisse karşılığı 39.000 TL …-3.250 adet hisse karşılığı 32.500 TL …-2.600 adet hisse karşılığı 26.000 TL …- 1.950 adet hisse karşılığı 19.500 TL …- 1.300 adet hisse karşılığı 13.000 TL olduğu anlaşılmıştır. 12/03/2015 tarihli genel toplantı kararı ve çağrısının 18/02/2015 tarihli ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile alındığı, yönetim kurulunun … ,…,…, …,…,… dan oluştuğu 12/03/2015 tarihli genel kurul toplantısına yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı …, …,… ile şirket ortağı … nın asaleten katıldıkları, diğer ortakların vekaleten temsil edildikleri 13/04/2015 tarihli genel kurul toplantı kararının ve çağrısının 08/04/2015 tarih ve 2015-03 tarihli yönetim kurulu toplantısında alındığı,yönetim kurulunun …, …, …, … ,… ile … den oluştuğu anlaşılmıştır. 08/04/2015 tarihli toplantıya katılan yönetim kurulunun 12/03/2015 tarihinde yapılan ve iptali istenen genel kurulun 9 numaralı kararı ile seçildikleri anlaşılmıştır. 13/04/2015 tarihli genel kurul toplantısına yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı … ile şirket ortağı … nın asaleten katıldıkları, diğer ortakların vekaleten temsil edildikleri tespit edilmiştir. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/853 E. sayılı ve kapatılan İstanbul 49. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/269 E.sayılı dava dosyalarında şirket ortakları ve yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan sorumluluk davalarının devam ettiği anlaşılmıştır. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/626 Esas sayılı dava dosyasında ise 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 13 numaralı özel denetçi atanması istemi yönünden yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır. Yokluğunun tespiti/iptali istenen 12.03.2015 tarihli toplantıda alınan; 9 numaralı kararın; “ Yeni yönetim kurulu üyeliklerine; toplantıda hazır bulunan ve sözlü olarak aday olduğunu beyan eden …, …, …, … … ile … ün seçilmesine 885.950 adet olumlu oy, … vekili …, … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyu ile oyçokluğuyla seçildi” 10 numaralı kararın; Denetçi seçimi yapıldı. Yapılacak ilk olağan genel kurul toplantısına kadar 1 yıl süreyle toplantıda hazır bulunan ve sözlü olarak aday olduğunu beyan eden … ve … … vekili … , … ve …’nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla seçildi. ” 12 numaralı kararın; “Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğe göre hazırlanan İç Yönerge okundu. … AŞ. Vekili …,… ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla kabul edildi. ” 13 numaralı kararın; “ TTK hükümlerine göre mevcut ortaklara bilgi edinme hakları gereğince 2012, 2013 ve 2014 yılları içinde yapılmış bağışlar ile verilmiş olan teminat, rehin ve ipotekler de dahil şirket tarafından yapılmış olan işler hakkında Genel Kurula bilgi verilmesi hususu görüşmeye açıldı.Bu maddenin ertelenmesi oylamaya sunuldu. … AŞ. Vekili … … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ertelendi. ” 14 numaralı kararın “ Özel Denetçi atanması hususu görüşmeye açıldı…. vekili …’un Özel Denetçi atanmasına ilişkin kararın ertelenmesi talebi Genel Kurulun onayına sunuldu. … AŞ: vekili …, … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ertelendi. ” 15 numaralı kararın “Yönetim Kurulu Üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri gereğince yetki verilmesi hususu görüşmeye açıldı. Yapılan oylama sonucunda, Yönetim Kurulu Üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri gereğince yetki verilmesine … AŞ: vekili …, … ve …’nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğu ile karar verildi. Yokluğunun tespiti/iptali istenen 13.04.2015 tarihli toplantıda alınan; 5 numaralı kararın “Finansal tabloların tasdiki oylamaya sunuldu. Yapılan oylama sonucunda … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla tasdik edildi 6 numaralı kararın “Yönetim Kurulu üyelerinin tek tek ibralarının görüşülmesine geçildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ün ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 882.700 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ün ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 882.700 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ün ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 882.050 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’in ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. Yönetim Kurulu üyesi …’ın ibrası oylamaya sunuldu. … Aş. vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla ibra edildi. … Aş.’yi temsilen Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen …’nın ibrası oylamaya sunuldu. … Aş vekili … ve …’nın toplam 410.800 adet olumlu oyuna karşılık, 885.950 adet olumsuz oyla, oy çokluğuyla ibra edilmedi. 7 numaralı kararın “2012, 2013 ve 2014 ydlarına ait karların kullanım şeklinin, dağıtılacak kar ve kazanç payları oranlarının belirlenmesi hususuna geçildi. … söz alarak; “Yönetim Kurulu’nun 2012, 2013 ve 2014 yıllarında oluşan dönem karlarının dağıtılmayıp, öncelikle 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait geçmiş yıllar zararlarına mahsup edilmesini, artanın dağıtılmayıp olağanüstü yedeklere ayrılmasını teklif ediyorum. ” Dedi … vekili …, … vekili … ve … söz alarak; “Bizler karın dağıtılması yönünde karar alınmasını teklif ediyoruz. ” Karın dağıtılmaması yönündeki öneri oylamaya sunuldu; … vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oy kullanıldı. Karın dağıtılması yönündeki öneri oylamaya sunuldu; … vekili …, … vekili … ve … nın toplam 414.050 adet olumlu oyuna karşılık, 885.950 adet olumsuz oy kullanıldı. Şirket karının dağıtılmamasına; … A.Ş. vekili …, … vekili … ve … nıntoplam 414.050 adet olumsuz oyuna karşılık, 885.950 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verildi ” Şeklinde olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda; Mahkememizce dava dosyası ile birleştirilen İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/48 Esas sayılı dosyasında; Davalı … AŞ’nin 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile 08/04/2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararının TTK 309,390 ve 391 maddeleri gereğince yokluğunun tespitine karar verilmiştir. Anonim şirketlerde genel kurul yapılması ve sonuçları 6102 Sayılı TTK.nun 407.vd düzenlenmiştir. Genel kurulun toplantı yapabilmesi için 6102 SY. TTK.nun 390.maddesinde açıklanan koşullara uygun olarak alınmış yönetim kurulu kararının aranacağı TTK 410.maddesi gereğidir. 12/03/2015 tarihli genel kurulun yapılması kararı ve toplantı çağrı kararı 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile alınmıştır. Bu yönetim kararının yokluğuna karar verilmekle 12/03/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarda usulsüz çağrı nedeniyle yok hükmünde olacaktır. Bu nedenle mahkememizce 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 9-10-12-14-15 numaralı kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir.13 numaralı genel kurul kararı yönünden ise; davacının İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/626 Esas sayılı dosyasında dava açtığı anlaşıldığından hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek bu talebin usulen reddine karar vermek gerekmiştir. 13/04/2015 tarihli genel kurulun yapılması kararı ve toplantı çağrı kararı 08/04/2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararı ile alınmıştır.Bu yönetim kararının yokluğuna karar verilmekle 13/04/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarda usulsüz çağrı nedeniyle yok hükmünde olacaktır.Bu nedenle mahkememizce 13/04/2015 tarihli genel kurulda alınan 5-6 numaralı kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir.7 numaralı karar yönünden ise davacının kar dağıtımı konusundaki isteminin 19/07/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kar dağıtımı kararı ile konusuz kaldığı gözetilmiş, davacıların hukuki yararı kalmadığından usulen reddine karar vermek gerekmiştir. Davacıların davalı şirkete kayyım atanması talebi ve diğer tedbir talepleri; yokluğuna karar verilen genel kurul kararları ve yönetim kurulu kararlarının alınmasından sonra yaklaşık 3 yıl süre geçmiş olması, yeni yönetim oluşup, bu yönetimin devam eden sorumluluk davalarında kesinleşmiş ihmali davranışları sabit olmadığından, yasal koşullar oluşmadığından reddine karar verilmiştir. …”gerekçesi ile, Birleşen İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/48 Esas sayılı dosyasında; Davalı … AŞ’nin 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile 08/04/2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararlarının toplantı için şirket yönetim kurulu tarafından alınan çağrı kararı TTK 390 maddesi gereğince batıl olduğundan yok hükmünde olduğunun tespitine, 2015/585 Esas sayılı dosyasında; 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 9-10-12-14-15 numaralı kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, 13 numaralı karar yönünden davacının İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/626 Esas sayılı dosyasında dava açtığı anlaşıldığından hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek bu talebin usulen reddine, 13/04/2015 tarihli genel kurulda alınan 5 ve 6 numaralı kararların yok hükümde olduğunun tespitine, 7 numaralı karar yönünden davacının istemi 19/07/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kar dağıtımı kararı gözetilerek hukuki yarar yokluğundan usulen reddine, Davacının kar payının tespiti ve dağıtımına karar verilmesi istemi konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Davacının kayyım talebinin yasal koşullar oluşmadığından reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin bir kısım taleplerini yanlış değerlendirmesi neticesinde vermiş olduğu kısmen ret ve kayyım tayini taleplerinin reddinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 13 nolu karar ile 13/04/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararın yokluğunun tespitine karar verilmesi gerektiğini, Somut olayda genel kurulda alınan erteleme kararının yokluğunun talep edildiğini, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılan dava ile huzurdaki iptali talep edilen karar arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını, dolayısıyla yeni bir ihtarname ile istenen bilgilerin genel kurul toplantıya çağrılarak genel kurulda cevaplandırılması amacıyla açılan dava ile bu dava öncesinde yapılan ve başkaca bir ihtarname ile talep edilen bilgilerin görüşüleceği genel kurulda alınan erteleme kararı arasında hiçbir hukuki ve fiili irtibat bulunmadığından yerel mahkemenin bu konuda vermiş olduğu ret kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, Paydaşların en temel hakkı olan ve yasayla da sıkıca korunan bu hakkı erteleyen kararın yok hükmünde olduğunun tespiti / iptaline karar verilmesi gerektiğini, zira bu karar verildiğinde bir daha genel kurul toplantısında bu haklarının sınırlandırılması, kaldırılması ve ertelemesi yoluna ortaklar tarafından gidilemeyeceğini, bu yönüyle de erteleme kararı işbu davaya konu etmelerinin ve hukuki yararlarının mevcut olduğunu, Mahkemenin öncelikle “kar dağıtmama kararının hukuka uygun olup olmadığı ve bu minvalde de kararın yokluğu / iptali hususunda” herhangi bir karar verdiğini, halbuki bu hususta da yerel mahkeme diğer yok hükmündeki kararlar gibi belirtilen hususta da yani kar dağıtmama kararının yok hükmünde olduğu tespit etmesi gerektiğini, bu yönüyle kararın hatalı olduğunu, Öte yandan 2016 yılında kar dağıtımı kararı alınması ve kar dağıtımı ile birlikte yerel mahkemenin kar dağıtımı talepleri açısından davanın konusuz kaldığı yönündeki tespiti doğru olmakla birlikte yerel mahkemenin netice olarak konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar oluşturması gerekirken, hukuki yararın kalmadığından bahisle bu talebin usulden reddine karar vermiş olmasının hatalı olduğunu, Dava konusu yönetim kurulu ve genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti ile birlikte şirket organsız kalacağından kayyım tayini talebinin kabul edilmesi gerektiğini, bu yönüyle kararın hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay 11. H.D. 27/02/2015 T. 2014/15320 E. 2015/2749 K.) Yönetici seçimine dair alınan genel kurul kararı yok hükmünde ise bu takdirde şirket organsız kaldığını, Gerek Yargıtay, gerekse de doktrin ve yargı kararları yönetim kurulu üye seçimi kararlarının yok hükmünde olması halinde kayyım tayininin gerekeceği hususunda ittifak halinde olduğu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda, karara konu 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 13 numaralı karar ile 13/04/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı yokluğu / iptali talep edilen kararlara dair vermiş olduğu kararların kaldırılmasına, talep gibi karar verilmesine, yerel mahkemenin kayyım tayini talebinin reddine dair vermiş olduğu kararın kaldırılmasına, organsız kalan davalı şirkete kayyım tayinine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin yokluğuna karar verilen yönetimi kurulu kararları ve genel kurul kararları açısından ağır hatalı hüküm kurduğunu, Birleşen davadaki yönetim kurulu kararları hukuka uygun olduğu, TTK’da öngörülen toplantı ve karar yeter sayılarının uygun alındığını, bu tespitin yerel mahkemenin muhalif üyesinin muhalefet şerhinde de belirtildiğini, Dosyaya sunulan Ticaret Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. …’ın mütalaasında da görüleceği üzere yönetim kurulu toplantısı yapılabilmesi için çağrının başkan tarafından yapılması hükmünün emredici olduğu, yönetim kurulunun toplantıya davete ilişkin usul hakkında ise TTK’da bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle TTK’da bu konuda bir yatırım da söz konusu olmadığını, Yönetim kurulu toplantılarına çağrının yazılı yapılması gerekli olmadığı, çağrı ve bildirimin herhangi bir şekilde yapılması yeterli olduğunu, TTK m. 390 uyarınca YK toplantı nisabı üye tam sayısının çoğunluğu olduğu, üye sayısı 6 iken toplantı yeter sayısı da 4 olacağı, karar nisabı da toplantıdaki üyelerin çoğunluğu olduğu, somut olayda toplantı ve karar yetersayısına uygun yönetim kurulu kararı alındığına şüphe olmadığını, bu konuda çekişme bulunmadığını, Yönetim Kurulu toplantısı, yönetim kurulu başkanı …’ün daveti üzerine 18.02.2015 tarihinde şirket merkezinde 5 üyenin katılımıyla toplandığı ve 5 üyenin de oybirliği ile karar alındığı, toplantı ve karar yetersayılarına uyulduğu, davacı … toplantıda bulunup olumsuz oy kullanmış olsaydı dahi onun oyu kararı değiştirmeyeceğini, çünkü diğer 5 üyenin olumlu oyu söz konusu olduğu ve yönetim kurulu kararları toplantıda bulunanların çoğunluğunun olumlu oyu ile alınacağını, 18.02.2015 tarihli yönetim kurulu kararının çağrı usulüne uyulmadığı için yokluğunu öne sürmek kanunun sistematiği açısından mümkün olmadığını, Yönetim kurulu toplantılarına çağrının usulsüz yapıldığı davacılar tarafından iddia edilmekte olduğu, yönetim kurulunu toplantıya çağrı usulü bakımından kanunda bir düzenleme bulunmamakta olup çağrı herhangi bir şekle tabi olmadığını, (ÇAMOĞLU(TEKİNALP/POROY), p. 528). Yerel mahkemenin TTK’da yönetim kurulu toplantısına davet usulüne aykırılığın yaptırımı düzenlenmiş gibi hüküm kurduğu, TTK’da böyle bir yaptırım öngörülmediğini, yerel mahkemenin bu kararı başla başına TTK’ya aykırı olduğunu, somut olaydaki yönetim kurulu kararında toplantı ve karar yeter sayısına aykırılık olmadığından çekişme olmadığı halde kararın yok olduğunu tespit etmek TTK’ya aykırı hüküm kurmak demek olduğunu, 18.02.2015 tarihli yönetim kurulu kararında müvekkili şirketin 12.03.2015 tarihinde olağan genel kurul toplantısına davet edilmesi kararı alındığı, her ne kadar yönetim kurulu kararı alınırken … toplantıda bulunmasa da genel kurul toplantısına aynı zamanda pay sahibi de olan … katıldığı, TTK mad.390/4 hükmünü davacıların iddiaları doğrultusunda yanlış şekilde somut olaya uygulandığı, somut olayda hiçbir üyenin toplantı yapma isteminde bulunmadığı ve elden dolaştırma yöntemiyle alınan bir yönetim kurulu kararı olmadığını, TTK mad.390/1 uyarınca yapılan olağan bir yönetim kurulu toplantısı olduğunu, Bir yönetim kurulu toplantısı yapılarak yönetim kurulu kararı alınması (TTK m. 390/1) ile hiçbir üyenin toplantı yapma isteminde bulunmadığı durumda üyelerden her birinin onayı ile elden dolaştırma yöntemiyle yönetim kurulu kararı alınması (TTK m. 390/4) yöntemleri birbirinden farklı olduğu, elden dolaştırma yöntemiyle karar alınması, hiçbir yönetim kurulu üyesinin, toplantı yapılması talebinde bulunmadığı ve bir üyenin belirli bir konuda ve karar şeklinde önerisini tüm üyelere sunduğu durumda geçerli olduğu, oysa somut olaydaki yönetim kurulu kararının alınması için toplantı yapılmış ve bu toplantıdan tüm üyeler de haberdar edildiklerini, yönetim kurulu toplantısı için çağrı mevcut oduğu, dolayısıyla TTK m. 390/4 hükmünün uygulanması mümkün olmadığını, Söz konusu yönetim kurulu kararları doğmuş olup bu yönetim kurulu kararları neticesinde genel kurul toplantıları yapılmış, bu genel kurul toplantılarına da davacılar katıldıklarını, dolayısıyla bu yönetim kurulu kararları hüküm ifade ettiği, yönetim kurulu kararlarının yokluğunun tespit edilmesi kararı ile hem müvekkili şirket hem de üçüncü kişiler açısından yapılmış işler bakımından mağduriyete yol açacak durumlar ortaya çıktığını, Davacının kendisine yazılı çağrı yapılmadığını iddia ederek yokluğun tespitini talep etmesi kötü niyetli iken yerel mahkemenin bu kararı yerinde olmadığı, kaldı ki çağrının kendisine yapılmış olduğu, yıllarca bu karara itiraz etmeden uygulamasına iştirak etmesinden de anlaşılmakta olduğu, davacı, kişisel husumetleri nedeniyle şirkete, grup şirketlerine ve yönetim kurulu üyelerine 100’e yakın dava yönelttiği, işbu davanın onlardan biri olduğunu, hayatın olağan akışı gereği, olayda davacıya çağrının yapıldığının kabul edilmesi gerektiği; her halde yıllar geçtikten ve uygulanmasına iştirak edildikten sonra butlanın tespiti davasının açılmasının kötü niyetli olduğunun kabul etmek gerekir iken yerel mahkeme yokluğun tespiti kararı vererek davacı yanın kötüniyetli hareketini onayladığı, Yerel mahkemenin asıl davanın konusu olan 12/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 9, 10, 12, 14, 15 numaralı kararların ve 13/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 5 ve 6 numaralı kararların yok hükmünde olduğunun tespiti kararının yerinde olmadığını, Bir genel kurul kararının yokluğuna karar verilebilmesi için kurucu unsurlarda eksiklik olması gerekir. Genel kurul kararının kurucu unsurları: bir toplantının varlığı ve bir kararın varlığı olduğunu, Somut olayda da bu iki zorunlu unsur da söz konusu olduğu, dolayısıyla hiçbir hal ve şartta bu kararların yokluğundan söz edilemeyeceği, toplantıdan kasıt, pay sahiplerinin (elektronik genel kurul olmadığı sürece) fiziki bir ortamda genel kurul kararı almak amacıyla bir araya gelmeleri olduğu, bir kararın varlığı ise, belirli bir kararın alınması yönünde yapılan öneriye pay sahiplerinin olumlu ya da olumsuz görüşlerini bildirerek oy kullanmaları olduğunu, bu iki kurucu unsur da somut olayda mevcut olduğunu, Bir genel kurul toplantısının TTK mad.416 gereği tüm pay sahiplerinin katılımı ile çağrısız dahi toplanabilecekken, tüm pay sahiplerinin katıldığı somut olaydaki genel kurul toplantılarını sırf çağrının yer aldığı yönetim kurulu kararının usule uygun alınmaması gerekçesiyle yok ilan etmenin hukuk katliamından başka bir şey olmadığını, hem TTK ile hem de MK. Mad.2 gereği dürüstlük kuralı ile çeliştiğini, Davacının, genel kurul toplantısına davet usulüne aykırılık olduğu iddiasıyla genel kurul kararlarının yokluğunu talep ettiği, oysa her iki genel kurul toplantısına da %100 katılım (tüm pay sahiplerinin katılımı) söz konusu olduğu, dolayısıyla, tüm pay sahiplerinin katıldığı bir toplantıya usulsüzce davet yapıldığı gerekçesiyle dava açılamayacağı, bu toplantılara davacı pay sahipleri de katılmışlar ve iradeleri yönünde oy kullandıklarını, genel kurul toplantı tutanaklarında bu hususun sabit olduğunu, başlı başına bu iddia dahi MK m. 2 dürüstlük kuralına aykırı olduğu, davacıların dava açma şartını dahi taşımadığını, ancak yerel mahkeme bu hususu göz ardı ederek geçerli şekilde alınan kararların yokluğuna hükmettiği, bunun hukuk güvenliğini son derece zedeleyen bir karar olduğunu,Somut olaydaki uyuşmazlıkta bir genel kurul toplantısı ve bu toplantı sonunda alınan genel kurul kararları mevcut olduğu, başka bir deyişle genel kurul kararı için kurucu unsurlar yerinde olduğu, toplantılara tüm pay sahipleri (%100 oranda) katıldığını, tüm pay sahipleri toplantılarda iradelerini açıkladığı, hiçbir pay sahibi açısından hak kaybı yaşanmadığını, Prof. Dr. …’ın mütalaası “İster çağrısız olarak, ister yetkisiz kişiler tarafından çağrı sonucu TTK m. 416 şartlarında bütün payların temsil edildiği bir toplantı geçerli bir genel kurulun bütün hukuki sonuçlarını doğurur. Zira payların tamamı (%100’ü) genel kurulda bir araya gelmişler ve karar almışlardır. Bu toplantının çağrılı olduğunu, çağrı yapan kimselerin yetkisiz olduğunu ileri sürerek TTK m. 416 şartlarında alınan kararların yokluğu hiçbir şekilde ileri sürülemez. Yargıtay da zaten içtihatlarında bu durumu çok açık bir şekilde ifade etmiş bulunmaktadır (Yargıtay 11. HD’nin 21.10.2015 tarih ve 3475/10856 sayılı kararı)” şeklinde belirtildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda, birleşen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/48 E. sayılı dosyasında öne sürülen 18.02.2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile 08.04.2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararının, TTK m. 390’da öngörülen toplantı ve karar yetersayılarına uygun olması sebebiyle, kararların yok hükmünde olduğu kararının kaldırılmasına, asıl davanının konusu olan 12.03.2015 tarihli genel kurula çağrının ve 13.04.2015 tarihli genel kurula çağrının usulüne uygun olarak yapılması sebebiyle12.03.2015 tarihli genel kurulda alınan 9,10,12,14,15 numaralı kararların ve 13.04.2015 tarihli genel kurulda alınan 5 ve 6 numaralı genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğu kararının kaldırılması yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl Dava; Davalı … A.Ş.’nin 12/03/2015 tarihinde yapılan 2012, 2013, 2014 yılları genel kurul toplantısında alınan 9-10-12-15 numaralı kararların iptali ve 13-14 numaralı kararların yok hükmünde/batıl olduğunun tespiti ile 13/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve ertelenen 5, 6 ve 7 numaralı kararların yok hükmünde olduğunun tespiti/iptali ve ertelenen 7 numaralı kar payı dağıtmama kararının iptali ile kar payının tespit edilerek uygun kar dağıtımına karar verilmesi ve davacıların payına düşen miktarın davalı şirketten alınarak davacılara verilmesi ve davalı şirkete kayyum atanması istemine ilişkindir. Birleşen dava; Davalı … A.Ş.’nin 18/02/2015 tarih ve 2015-01 karar sayılı , 08/04/2015 tarih ve 2015-03 karar sayılı yönetim kurulu kararları ile 12/03/2015 tarihli ve 13/04/2015 tarihli genel kurul toplantılarında alınan tüm kararların yoklukla ve/veya mutlak butlanla malul olduğunun tespiti ve davalı şirkete kayyum atanması istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıdaki şekilde karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl ve birleşen dosyanın taraf vekillerinin istinaf sebepleri incelendiğinde, 6102 Sayılı TTK. 390 Maddesinde;” (1) Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır. (2) Yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen oy veremeyecekleri gibi, toplantılara vekil aracılığıyla da katılamazlar. (3) Oylar eşit olduğu takdirde o konu gelecek toplantıya bırakılır. İkinci toplantıda da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılır. (4) Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kâğıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir. (5) Kararların geçerliliği yazılıp imza edilmiş olmalarına bağlıdır, ” hükmü düzenlenmiştir. Davacılar, genel kurul çağrı kararlarının alındığı 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile 08/04/2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunu ve bu nedenle bu karara dayalı olarak yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların da yok hükmünde olduğunu iddia etmiştir. Yargıtay 11 HD.’nin 2016/13709 Esas – 2018/6884 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11 HD.’nin 2015/4742 Esas – 2015/12163 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11 HD.’nin 2015/3013 Esas – 2015/8295 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11 HD.’nin 2015/14750 Esas – 2017/2344 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; 6102 saylı TTK’nın 410/1. maddesine göre genel kurul, süresi dolmuş olsa bile yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. TTK’nın 390/4. maddesi gereğince, üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı karar şeklinde yazılmış önerisine en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. TTK’nın bu hükmüne göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de, önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılması alınacak kararın geçerlilik şartıdır.
Somut davada Davacı …’nın sözü geçen yönetim kurulu kararlarının alındığı tarihlerde yönetim kurulu üyesi olduğu, kararların onun yokluğunda alınmış olduğu hususu sabit olup davacı …’ya yönetim kurulu toplantı çağrısı yapıldığı davalı tarafça kanıtlanamadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Yönetim Kurulunun çağrısız yapılması mümkün ise de bu şekilde gerçekleşen yönetim kurulu toplantısının geçerliliği, önerinin yönetim kurulu üyelerine iletilmesi ve katılımlarının sağlanması koşuluna bağlıdır. Bu koşullar somut uyuşmazlıkta yerine getirilmediğinden yoklukla maluldür. Bu durumda, mahkemece, TTK’nın 390/4 ve 392/7. maddeleri gereğince geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olan ve TTK’nın 416. maddesi uyarınca toplanmadığı da sabit bulunan davalı Şirket’in 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 13 numaralı kararın ve 13/04/2015 tarihli genel kurulda alınan 7 numaralı kararın da yok hükümde olduğunun tespitine ve Öte yandan 2016 yılında kar dağıtımı kararı alınması ve kar dağıtımı ile birlikte kar dağıtımı talebi açısından davanın konusuz kaldığı yönündeki mahkeme tespiti doğru olmakla birlikte mahkemenin netice olarak konusuz kalan bu talep yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik karar verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp asıl ve birleşen dosya davacılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde olup , asıl ve birleşen dosya davalılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Asıl olan şirketlerin ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesi olduğu, yönetim kurulu üyelerinin görev süresi dolsa bile yenisi seçilene kadar görevleri devam etmektedir. Şirkette organ boşluğu olmayıp kayyum atanması şartları da oluşmamıştır. Sonuç itibariyle, asıl ve birleşen dosya davalı vekilinin istinaf talebinin HMK. 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine, asıl ve birleşen dosya davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK. 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Birleşen İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/48 Esas sayılı dosyasında; Davalı … AŞ’nin 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile 08/04/2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararlarının toplantı için şirket yönetim kurulu tarafından alınan çağrı kararı TTK 390 maddesi gereğince batıl olduğundan yok hükmünde olduğunun tespitine, 2015/585 Esas sayılı dosyasında; 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 9-10-12-13-14-15 numaralı kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, 13/04/2015 tarihli genel kurulda alınan 5-6-7 numaralı kararların yok hükümde olduğunun tespitine, 19/07/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kar dağıtımı kararı gözetilerek Davacının kar payının tespiti ve dağıtımına karar verilmesi istemi konusuz kaldığından bu talep yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Asıl ve birleşen davada davalının istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Asıl ve birleşen davada davacıların istinaf talebinin KABULÜ ile; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2018 tarih ve 2015/585 Esas – 2018/842 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurularak; a-BİRLEŞEN İSTANBUL 10 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2018/48 ESAS SAYILI DAVASINDA; Davalı … AŞ’nin 18/02/2015 tarih ve 2015-01 sayılı yönetim kurulu kararı ile 08/04/2015 tarih ve 2015-03 sayılı yönetim kurulu kararlarının toplantı için şirket yönetim kurulu tarafından alınan çağrı kararı TTK 390 maddesi gereğince batıl olduğundan YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNUN TESPİTİNE, b-2015/585 ESAS SAYILI ASIL DAVADA: 12/03/2015 tarihli genel kurulda alınan 9-10-12-13-14-15 numaralı kararların YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNUN TESPİTİNE,13/04/2015 tarihli genel kurulda alınan 5-6-7 numaralı kararların YOK HÜKÜMDE OLDUĞUNUN TESPİTİNE,19/07/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kar dağıtımı kararı gözetilerek davacının kar payının tespiti ve dağıtımına karar verilmesi istemi konusuz kaldığından bu talep yönünden esas hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
İLK DERECE YÖNÜNDEN: 1-Asıl davada karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 54,40.TL harçtan davacılar tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 27,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,70.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 2-Birleşen davada karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 54,40.TL harçtan davacılar tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Asıl davada davacılar tarafından sarf edilen 27,70.TL peşin harç, 257,30.TL tebligat ve posta gideri toplamı 285,00.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 4-Asıl davada davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Birleşen davada davacılar tarafından sarf edilen 35,90.TL peşin harç, 31,00.TL tebligat ve posta gideri toplamı 66,90.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 6-Birleşen davada davalı tarafından sarf edilen yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Asıl davada davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.400,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 8-Birleşen davada davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.400,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 11-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından yatırılan 35,90.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 12-Asıl davada alınması gereken 54,40.TL karar harcından istinaf eden davalı tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 13-Birleşen davada alınması gereken 54,40.TL karar harcından istinaf eden davalı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 14-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından sarfedilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile (46,90.TL+46,90=) 93,80.TL dosyanın istinafa gidiş – dönüş gideri toplamı 191,90.TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 15-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 16-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.