Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2048 E. 2021/1517 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2048 Esas
KARAR NO : 2021/1517 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/51 Esas – 2019/920 Karar
TARİH: 11/07/2019
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 27/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı … ile 2007 yılında evlendiğini, tarafların davalı şirkette %50’şer hisse ile ortak olduklarını, şirketin 2009 yılında kurulduğunu, ilk 5 yıl için davalı …’ün münferiden şirket müdürü seçildiğini, ama son 4 yıldır karı kocanın arasının bozulduğunu, davalı müdürün şirket merkezi ve arazisi son derece yeterli iken ve şirket faaliyetleri için yetiyorken, komşu taşınmazı aylık 15.000,00 TL bedelle kiraladığını, bu yolla şirketi zarara soktuğunu, şirket adına yüklü miktarda kredi çektiğini, davacıyı da şahsi kefil gösterdiğini, müvekkilinin tesadüfen bulduğu karar defterini incelediğinde 20/12/2014 tarihli bir kararla davalı …’ün 10 yıl süre ile müdür tayin edildiğini öğrendiğini, bu toplantıya sanki davacının katılmış gibi imzasının atıldığını, oysa imzanın sahte olduğunu, davalı şirket müdürünün uzun süreden beri şirket işleri ile ilgilenmediğini, içip gezdiğini, yurt dışı seyehatlere çıktığını, şirket yönetimini tamamen bir işçiye bıraktığını, oysa şirket merkezinin ve arazisinin davacıya ait olduğunu, ona ailesinden kaldığını, davalı şirket ortağının şirketi tamamen terk etmiş bulunduğunu, artık şirkete devamda fayda bulunmadığını belirterek şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkillerinden …’ün şirket yetkilisi olduğunu, şirketin feshinin ancak şirket davalı gösterilmek suretiyle istenebileceğini, şirket ortak / yöneticisinin bu davada pasif dava ehliyetinin bulunmadığını, onun yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, şirket yönünden de davanın yetkili mahkemede açılmadığını, şirketin merkezinin Beykoz’da olması nedeniyle iş bu davanın Beykoz’da açılması gerektiğini, yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının iddialarınında doğru olmadığını, eşler hakkında boşanmanın gerçekleşmediğini, boşansalar dahi bu kararın şirketin tasfiye nedeni olamayacağını, boşanma davasınında reddedildiğini belirterek iş bu davanında reddedilmesini savunduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 11/07/2019 tarih 2018/51 Esas – 2019/920 Karar sayılı kararında;” Davacı ile davalı şirketin yöneticisi ve %50 hissedarı olan … evli olup, aralarının açıldığı, davacı tarafından boşanma davası açıldığı ancak reddedildiği, davacının ayrıca davalının 10 yıl süre ile müdür atandığına ilişkin 20/12/2014 tarihli kararda imzasının sahte olduğundan dolayı Beykoz Cumhuriyet Savcılığının 2018/1124 sayılı soruşturma dosyası ile şikayette bulunduğu, savcılık tarafından imzanın taklit edildiğinin tespit edildiği, bu tespitin bizzat davalı …’ün beyanıyla yapıldığı ancak imzanın davalı … tarafından atıldığının davacı tarafından bilindiği, davacının bundan haberdar olduğu ve müsadesinin bulunduğu sebebiyle davalı koca hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği mahkememizce belirlenmiştir. Dinlenen tanık beyanlarından da karı kocanın arasının bozuk olduğu tespit edilmiş olup, mahkememizce davacı tanıklarının beyanları ağırlıklı olarak hükme esas alınmıştır. Davacı tanıkları hükme esas alınan bu beyanlarında, davalı …’ün davacı ile evlenene kadar maddi durumunun pekte iyi olmadığı, şirketin kurulduğu arsa ve üzerindeki evin yarı yarıya davacının babası ve amcasına ait olduğu, amcaya ait olan kısmı kredi çekmek suretiyle davacının annesinin bizzat satın aldığı, zira davalı olan damadının evlilik esnasında işi bulunmadığı, o tarihte yaşınında küçük olduğu bu nedenle kendisini iş sahibi yapmak istediği, kayınbiraderinden taşınmazın yarısını aldıktan sonra şirkete ait otelin bu taşınmaz üzerine kurulduğu, şirkete ait otelin faal olduğu, ancak davalının otelin başında durmadığı, yönetimi bir işçiye bıraktığı, otelin bakımsız kaldığı, davalı …’nın otelle ilgilenmediği, sadece otelden elde edilen geliri almak için otele gittiği, otelin borçlarının gittikçe arttığı, davalı …’nın gece hayatına düşkün olduğu, sık sık içki kullandığı, şirkete ait otel yerinin evvelden bir ev olduğu, davacı ve abisi tarafından otel haline getirildiği, bir ara Polonezköy’ün en lüks oteli olduğu, ancak davalı eşinin içki ve gece hayatına düşkünlüğü nedeniyle otelin bakımsız kaldığı, otelde çalışan personelin maaşlarınında ancak gecikmeli olarak ödenebildiği, otel faaliyeti gittikçe gerilerken, davalı yöneticinin yan parseli kiralamasınında rantıbıl olmadığı belirlenmiştir. Ağırlık tanık beyanlarından şirketin devamında davacı yönünden yarar bulunmadığı, zira davacının şirketten dolayı hiçbir gelir elde edemediği, şirketin mal varlığı olan otelinde gittikçe bakımsızlıktan dolayı daha az kazanç getirir niteliğine girdiği belirlenmiş; Mahkememizce, TTK’nun 636. Maddedeki düzenleme nedeniyle şirketin halen faaliyet gösteren bir şirket olması ve fesih yerine bir başka çözümede karar verilebileceği nazara alınarak, şirket kayıtlarının incelenmesine hükmedilmişse de; davalı şirkete verilen kesin süreye rağmen davalı kayıtlarının mahkememize ibraz edilmediği, bilirkişiye verilmediği; bu nedenle şirket kayıtları üzerinde inceleme yaptırmanın mümkün olmadığı tespit edilmiş, davalı şirketin kayıtlarını ibraz etmeyerek davacının bu kayıtlar üzerinde iddiasını tevsik imkanını yok etmesi nedeniyle artık mahkememizce sadece feshe karar verilebileceği, davacının hissesinin rayiç değerinin belirlenerek ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilemeyeceği tespit edilmiş, şirket ortaklığının davacı yönünden çekilmez hale geldiği, bunda ağırlıklı kusurun davalı şirketin yöneticisi olan …’ün sebep olduğu nazara alınarak şirketin feshine karar verilmiş ancak davalı şirket yöneticisi yönünden dava husumetten reddedilmiş, iş bu dava sadece şirkete karşı açılabileceğinden şirket yönünden kabulü ile ve şirketin niteliği gereğince mali müşavir tasfiye memuru da atanmak suretiyle aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur…”gerekçesi ile, Davanın, davalılardan … Yönünden HUSUMETTEN REDDİNE,Davanın, davalı … Tic. Ltd. Şti. yönünden KABULÜ İLE; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı olan … TİC. LTD. ŞTİ’nin TTK’nun 636/3 maddesi gereğince haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,TTK7nun 636/5. Maddesinin atfı nazara alınarak, TTK’nun 536/3 maddesi gereğince mahkemenin taktiri ile mali müşavir … tasfiye memuru olarak atanmasına, Karar kesinleştiğinde tasfiye memurunun işe başlatılmasına,Tasfiye memurunca TTK’nun 540. Madde gereğince tasfiyenin tamamlanmasına, Tasfiye memuruna bir defaya mahsus tasfiye işlemleri için 5.000,00 TL ücret taktirine, ücretin tasfiye sonunda kalacak paradan alınmak üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına, Hüküm özetinin ticaret sicilce şirket kaydına şerh edilmesi için gönderilmesine, ayrıca karar kesinleştiğinde de gönderilip, o vakit keyfiyetin ilamınında bildirilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı şirket vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve esasa aykırı olduğunu, yetki itirazının haksız şekilde reddedildiğini,Dava dilekçesindeki iddiaların tümünün gerçek dışı olup, TTK hükümleri uyarınca müvekkili şirketin tasfiye edilmesine sebebiyet verecek herhengi bir gerekçe bulunmadığını, Müvekkilinin şirketi borç içine sokmadığını, eşine 136.000 TL değerinde … marka araç, doğum masrafları, yeni eve alınan mobilyalar için pek çok masraf yapmış olup tüm borç, araç satış gelirleri ve kredilerin de bunlara kullanıldığını, sitede oturdukları lüks evin kira ve masrafı, gerek otel için kiralanan arazinin kirası da düşünülecek olursa otel gelirinin bunları karşılamaya ancak yeteceğinin anlaşılacağını, … Mah. … cad. No:… Beykoz İST. adresinde … Tic Ltd Şti’nin işlettiği … isimli otelde keşif yapılarak otele yapılan yatırımların hesaplanmasının mahkemeden talep edilmiş ise de bu yönde hiç bir araştırma yapılmadığını, bilirkişi raporunun eksikliklerle dolu olduğunu, bilirkişilerin raporunda beyanları dikkate almayarak ve kanun çerçevesinden ziyade kişisel yorumları ile çıkarımlarda bulunduklarını, müvekkilinin şirket yönetimindeki vasıflarını ve şirket menfaatine ne denli özenli davrandığını ispata yeterli olacağını, bilirkişinin dosyadaki verilen eksikliğinden yola çıkarak bile şirketin tasfiyesine karar verilmesi gerektiği kanaatine vardığını, böyle bir durumda bu eksikliğin giderilmesi halinde bu hususta tespitte bulunacağını mahkemeye bildirmesi gerekirken, somutlaşmamış bir hususta dahi davacı lehine tespit yaparak adeta karine ürettiklerini, bilirkişi raporuna dayanarak karar verildiğini, Kanunda limited şirketin feshi için sayılan hususların hiç birinin davada mevcut olmadığını, bu sebeple öncelikle, şirketin feshi için hiç bir haklı sebep olmadığından davanın reddini ve davacının ortaklıktan çıkarılması gerektiğini, İleri sürerek yeki itirazlarının kabulüne davanın reddine bu mümkün değilse davacının ortaklıktan çıkarılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haklı nedenlerle şirket feshi olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkma davasıdır.Davacı, davalı … ile birlikte davalı şirketin ortağı olduklarını, davalı …’ün şirket müdürü olduğunu, şirketin aile şirketi olup ortakların karı-koca olduklarını, son 4 yıldır karı kocanın arasının bozulduğunu; davalı müdürün şirket merkezi ve arazisi son derece yeterli iken ve şirket faaliyetleri için yetiyorken, komşu taşınmazı aylık 15.000,00 TL bedelle kiraladığını, bu yolla şirketi zarara soktuğunu, şirket adına yüklü miktarda kredi çektiğini, 20/12/2014 tarihli bir kararla davalı …’ün 10 yıl süre ile müdür tayin edildiğini, bu toplantıya sanki davacının katılmış gibi imzasının atıldığını, oysa imzanın sahte olduğunu, davalı şirket müdürünün uzun süreden beri şirket işleri ile ilgilenmediğini, içip gezdiğini, yurt dışı seyehatlere çıktığını, şirket yönetimini tamamen bir işçiye bıraktığını, davalı şirket ortağının şirketi tamamen terk etmiş olduğunu, artık şirkete devamda fayda bulunmadığını belirterek şirketin feshine aksi halde ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulü ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, davalı … hakkında açılan davanın husumetten reddine karar verilmiş, karara karşı davalı şirket vekili istinafa başvurmuştur.Dava, limited şirketin haklı nedenle feshi, olmadığı takdirde ortaklıktan çıkma davası olduğundan HMK’nın 14/2 maddesi gereğince bu tür davaların şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekmektedir.Dosya içinde bulunan sicil kayıtlarından davalı şirketin merkezinin Beykoz ilçesinde olduğu, Beykoz ilçesinde ayrı bir Ticaret mahkemesi bulunmadığı, Ticaret mahkemesinin görevine giren davalar bakımından Beykoz ilçesinin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret mahkemesinin yargı çevresi içinde kaldığı anlaşıldığından davalı vekilinin mahkemenin yetkisine yönelik istinaf sebebi yerinde değildir. TTK’nın 636/3 maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” hükmü düzenlenmiştir.Davalı şirketin iki ortaklı olduğu, ortakların karı koca oldukları, ortaklar arasında geçimsizlik bulunduğu, boşanma davası açıldığı, ortaklar arasında ciddi uyuşmazlıklar, uyumsuzluk ve husumet bulunduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece, davalı şirketin fesih ve tasfiyesinin gerekip gerekmediği, şirketin ticari faaliyetine devam edip edemeyeceği, TTK 636/3 maddesinin uygulanması amacıyla davalı şirket ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere şirket defterlerinin sunulması için kesin süre verilmiş, buna rağmen davalı şirket tarafından ticari defter ve belgeler sunulmamıştır.Dosya içinde bulunan belge ve bilgilerden davalı şirketin uzun zamandır, faaliyetine devam etmediği, şirketin tek iştigal konusu olan otelin işletilmediği, şirket yöneticisinin uzun süredir şirket işleri ile ilgilenmediği, şirketin işlettiği otelin çalışanı bulunmadığı, bir süredir otel ile emaneten başkalarının ilgilendiği, şirket yöneticisinin uzun süreli olarak yurt dışına çıktığı, kendisine başka faaliyet alanları arayışında olduğu, tüm bunlara göre şirketin faaliyetinin devamında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmakla, şirketin feshine dair mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Dava dosyası içindeki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, mahkeme hüküm ve gerekçesinde taraf vekillerinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı şirketin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 27/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.