Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2042 E. 2021/1402 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/2042 Esas
KARAR NO : 2021/1402 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/490 Esas – 2019/600 Karar
TARİH: 20/06/2019
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
KARAR TARİHİ: 14/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin turizm sektöründe faaliyet gösterin dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin sahibi olduğunu, davalı … ile birlikte .. Ticaret Limited Şirketi’ni kurduklarını ve Fulya ve Avcılar’da fitnessclub açtıklarını, daha sonra Fulya’daki işletmenin kapatıldığını, sonrasında müvekkilinin bu şirketin 1/2 hissesini oğluna devrettiğini, müvekkilinin şirketin idaresini kurucu ortaklar olan … ve…’ye bıraktığını, müvekkilinin bu kişilerle yaptığı görüşmelerde şirketin henüz kendi kendisini idare ettiğini, zamanla kâr edebileceğinin belirtildiğini, daha sonra oğlu … da bu şirkette müdür seçilmesi ile birlikte şirket işleyişi ve finansal durum konusunda kuşkularının olması sebebiyle evrak doküman ve kayıtları incelemiş ve pek çok eksiklik hata ve usulsüzlükle karşılaştığını, şirketi yöneten davalı …’in müvekkilini zarara uğrattığını ve yetkilerini kötüye kullandığını tespit ettiğini, davalının şirketin giderleri için bankadan çekmiş olduğu miktarlara ilişkin gider makbuzlarının bulunmadığını, şirket kasasında yeterli miktarda nakit bulunmasına rağmen müdür yetkisini kullanarak bankalardan kredi çektiğini ve bu kredilere ilişkin borçlarını süresinde ödemeyerek faiz ödenmesine yol açtığını, şirket adına zorunlu olmadığı halde araç kiralayarak kişisel işleri için kullandığını, bu araçlarda kullanılan yakıtların fişleri incelendiğinde farklı illerde yakıt alımı yapıldığını, aracın yalnızca iş için kullanılmadığını, bunların dışında şirketle ilgisi olmayan birçok kişisel alışverişler ve harcamalar yapıldığını, bahsi geçen harcamalara ilişkin fiş ve faturaların da mevcut olduğunu, sonuç olarak davalının kendi menfaatine çalıştığını, dava süresince davalının müdürlük yetkilerini kullanmasının durdurulmasını ve davalının müdürlük yetkilerini kötüye kullanarak şirketi ve müvekkilini zarara uğratması nedeniyle müdürlükten azli ile birlikte temsil ve idare yetkisinin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın iddilarını kabul etmediklerini, işletmede yapılan değişiklikleri ve ağır rekabet koşulları nedeniyle sürekli yenilemeler yapıldığını, bu ödemelerin kasadan yapılması, borçlanılması ve bu borçların ödenilmesinde paranın kullanılması gibi süreçlerin yaşandığını, bahsi geçen kredi işlemi sırasında davacının da bizzat hazır bulunduğunu ve evraklarda imzalarının olduğunu, şirketin ticari bir işletme olması nedeniyle bir bankadan çekilen paralarla başka bankalara ödemeler yapıldığını, bankadan çekilen paraların nerelere harcandığının tespit edilebileceğini, zaman zaman yaşanan nakit ihtiyacı nedeniyle kredi kartı ile ödeme yapıldığını, şirketin Beşiktaş’taki işletmesinin bulunduğu salonun TMSF tarafından satılması nedeniyle kapatıldığını, Avcılar’da yeni bir işletme açıldığını ve bu sebepten dolayı müşteri çekilmesi ve tanıtım yapılması amacıyla çeşitli ziyaretler yapıldığını, şirkete demirbaş alımı yapılırken en uygun fiyatlarla alınmasının sağlanması için araştırma yapmak için değişik yerlere gidildiğini, aynı sektördeki diğer şirketlere nazaran daha az masraf yapıldığını, yapılan tüm bu harcamaların gayet doğal olduğunu, piyasanın kötü olduğu dönemde şu an da her geçen gün daha iyi bir konuma gelindiğini, müvekkilinin emeklerinin şirketi günümüze kadar getirdiği ve şu anda da kâr eden bir şirket halini aldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 20/06/2019 tarih 2016/490 Esas – 2019/600 Karar sayılı kararında;” Limited şirketlere ilişkin TTK. m. 556 hükmünün yollamasıyla, limited şirket müdürlerinin sorumluluğuna, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair hükümler uygulanır. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, esas itibariyle kusura dayalı bir sorumluluktur. Bu nedenle kusursuzluğunu ispat eden üye sorumluluktan kurtulur (TTK. m. 553). Kusur sorumluluğunun esasları zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağıdır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için bu unsurların tümünün gerçekleşmesi gerekir. Genel kusur sorumluluğundan farklı olarak TTK. m. 553 hükmü, kusursuzluğun ispatını karşı tarafa (yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir. Ancak bu istisna dışında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk şartlan ile genel kusur sorumluluğunun şartlan arasında bir fark bulunmamaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olduklarını ispat edememeleri durumunda, onların mutlaka sorumlu olmaları gerektiği anlamına gelmez. Bunun için ortada bir zararın, hukuka aykırılığın ve zarar ile hukuka aykırılık arasında illiyet bağının bulunduğunun ayrıca ispatlanması gerekir. Bu unsurlardan birisinin gerçekleşmemesi (kanıtlanamaması) halinde, sorumluluk doğmaz. Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması, özelliğiyle de bağdaşmaz. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, davaya konu şirketin ticaret sicil dosyası, iddialarla ilgili olarak celp edilen icra dosyaları, vergi kaydı, bankalardan alınan yazı cevapları, ticari defter ve kayıtlar ile diğer bilgi ve belgeler üzerinde yaptırılan inceleme neticesinde alınan bilirkişi raporuna binaen, somut olayda … Şirketinin 27.06.2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla davalı …’in müdürlük görevine son verildiğinden, davalı … açısından azil talebinin konusuz kaldığı açıktır. Şirketin gayri resmi satışı olup olmadığı, şirketçe kiralanan aracın şirket ticari faaliyetlerinin haricinde kullanılıp kullanılmadığı hususunda sunulan delillerle bilirkişi heyetince net bir tespit yapılamamış olup varsa şirket zararlarının tahsilinin davacıya değil şirkete ödenmek üzere talep edilmesi gerektiği, davacı vekilinin 05/08/2016 tarihli ıslah talebinin ıslah ile davalı olarak gösterilmek istenen … bakımından ise dahili davalı müessesesi HMK hükmünde bulunmadığından reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davacının davasını 13/05/2016 tarihinde açtığı, davalı …’in ise 27/06/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla müdürlük görevine son verildiği anlaşılmakla, davacının dava açmakta haklı olduğu kanaatine varılarak davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir…”gerekçesi ile, … bakımından 27/06/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla müdürlük görevine son verildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstinafa konu kararda yerel mahkemeden ıslahla şirketin kaybı olan ve şimdilik 30.000 Tl’nin fazlaya ilişkin talep hakkının ve her türlü alacak davası açma haklarının saklı kalmak kaydıyla davalılardan alınarak şirket hesabına yatırılmasına karar verilmesine ilişkin talebine, aldırılan lehe bilirkişi raporlarındaki tespitlere rağmen yerel mahkeme kararında ;…”şirketin gayri resmi satışı olup olmadığı, şirketçe kiralanan aracın şirket ticari faaliyetlerinin haricinde kullanılıp kullanılmadığı hususunda sunulan delillerle bilirkişi heyetince net bir tespit yapılamamış olup varsa şirket zararlarının tahsilinin davacıya değil şirkete ödenmek üzere talep edilmesi gerektiği…” şeklinde hüküm kurduğunu, mahkemenin bilirkişi raporundaki tespitlere de yer vermediğini, davalı hakkında K. Çekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesinde derdest olan E. 2017/959 sayılı davadaki bilirkişi raporunu da kararında dikkate almadığını, bu durumun yasaya ve hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesin talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şirket müdürünün sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili, verdiği dava dilekçesi ile davalı şirket müdürünün yetkilerini kötüye kullanarak şirketi ve dolayısıyla şirket ortağı olan müvekkilini zarara uğrattığından bahisle müdürlükten azline karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili daha sonra 05/08/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, davalının dava açıldıktan sonra yapılan genel kurulda alınan kararla şirket müdürlüğünden alındığını, açtıkları azil davasının konusuz kaldığını, davalarını tamamen ıslah ederek davalının şirket müdürü olduğu dönemde yaptığı usulsüz işlemlerle şirketi zarara uğrattığından bahisle fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 30.000 TL şirket zararının şirkete ödenmesine karar verilmesini, son genel kurulda alınan kararla şirket müdürü olarak atanan ortak … de davalı olarak eklenmesini talep etmiş, gerekli olan ıslah harcını yatırmıştır. Islah dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı ıslaha karşı cevap dilekçesi vermiştir.Mahkemece, 08/09/2016 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusu önce ilk dava dilekçesinde belirtildiği şekliyle davalının şirketteki görev ve yetkilerini kötüye kullanıp kullanmadığı, kötüye kullanmış ise şirket zararının oluşup oluşmadığı, müdürlük görevinden azli ve temsil yetkisinin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin olduğu tespiti yapılmış olup, devamında ise ıslah dilekçesi okunarak ıslah edilmiş haliyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalı ile ıslah yoluyla davaya dahil edilmek istenen …’in müdürlük görevlerini kötüye kullanıp kullanmadığı, şirkete zarara verip vermedikleri, bu kapsamda tazminat talebinin yerinde olup olmadığı ve şirkete yönetim kayyımı atanması gerekip gerekmediği olduğu belirlenmiş, ara kararı ile davaya dahil edilmek istenen …in ıslah yoluyla davaya dahil edilmesi isteminin usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle reddine karar verilmiş ve yargılamaya yukarıda tespit edilen uyuşmazlık itibarıyla devam edilmesine karar verilmiştir.Davacı, davasını HMK’nın 180. Maddesine göre tamamen ıslah etmiştir. Davacı yeni bir dava dilekçesi vermiş olup, davalının ıslaha cevap dilekçesinden ıslah dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davacı davasını tamamen ıslah ederek azil davasını tazminat davasına çevirmiştir. Dava değeri göstermiş ve bu değer üzerinden ıslah harcını yatırmıştır. Buna göre davacının yaptığı ıslah işlemi usul ve yasaya uygun olup, mahkemede, ön inceleme duruşmasında davalı yönünden ıslah dilekçesine göre uyuşmazlık tespiti yapmıştır. Buna göre, dava tamamen ıslah edilip şirket müdür sorumluluk davasına dönüştürüldüğünden, HMK’nın 26. Maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi gereğince mahkemece ıslah dilekçesindeki talebe göre araştırma yapılarak hüküm kurulması gerekmektedir.Somut olayda ise ilk derece mahkemesince, gerekçede ıslah dilekçesinden bahsedilmesine rağmen, hüküm kısmında “… bakımından 27/06/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla müdürlük görevine son verildiğinden karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Davacı tarafça dava tamamen ıslah edilerek tazminat davasına dönüştürüldüğünden, ilk dava dilekçesindeki talebe göre karar verilmesi, ıslahla talep edilen dava sonucu hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması HMK’nın 26. Maddesine aykırı olmuştur. Mahkeme gerekçesinde “şirketin gayrı resmi satışı olup olmadığı, şirketçe kiralanan aracın şirket ticari faaliyetlerinin haricinde kullanılıp kullanılmadığı hususunda sunulan delillerle bilirkişi heyetince net bir tespit yapılamamış olup varsa şirket zararlarının tahsilinin davacıya değil şirkete ödenmek üzere talep edilmesi gerektiği” denilmiş ise de davacı tarafça usulüne uygun sunulan ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin talepler saklı kalmak üzere 30.000 TL şirket zararının şirkete ödenmesi talep edilmiştir. Mahkemenin gerekçesindeki bu açıklamada hatalı olmuştur. HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Bu nedenle, davacı istinaf talebinin HMK’nın 353/1-a6 maddesi ile kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, ıslah dilekçesinde belirtilen talep gözetilerek bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurularının KABULÜ ile; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/06/2019 tarih ve 2016/490 Esas – 2019/600 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/10/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.