Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/195 E. 2020/1015 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/195 Esas
KARAR NO : 2020/1015 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/1094 Esas – 2018/697
TARİH: 17/07/2018
DAVA: Alacak (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, finans kurumları/bankalar ile ilişkilerin geliştirilmesi, kalıcı ve uzun vadeli hale getirilmesi, finans kuruluşlarından/ bankalardan orta ve uzun vadeli kredi temin etme vs. konularında çeşitli şirketlere birtakım danışmanlık hizmetleri sağladığını, müvekkilinin bu yönde hizmet verdiğini duyan davalı şirket yetkilisi tarafından 2016 yılının şubat ayında ortak bir tanıdıkları vasıtasıyla müvekkile ulaşıldığını, davalı şirketin … Bankası A.Ş’den kullanmış olduğu kredinin taksitlerini karşılayamaz hale geleceği, işbu kredi borçlarını yeniden yapılandırarak mevcuttaki kredisini uzun vadeye yayıp kredi taksit tutarlarını düşürmek için, maliki olduğu taşınmazları ve şirketin diğer haklarını teminat göstermek suretiyle acil olarak 8.500.000,00 EURO tutarında kredi kullanması gerektiğinin bildirildiğini, müvekkilinden, düşük faiz ve uzun vade ile kredi alabilmek için finans kuruluşları/bankalar ile yapılacak görüşmelerde davalıyı temsilen aracı olması, danışmanlık yapması ve bankalar ile olan ilişkilerini ve bağlantılarını kullanmak suretiyle davalıya kredi kullandırmasının istendiğini, davalının amacının; daha düşük faiz oranı üzerinden uzun vadeli yeni bir kredi kullanarak … Bankasından geçmişte kullanmış olduğu ama şirketin gelirine göre taksitlerini ödemekte zorlanacağı kredi borcunu ödemek olduğunu, davalının böylece hem ödeyemez duruma geldiği kredi borçlarını daha uzun vadeye yaymış olacağını, hem de mevcuttakinden daha düşük bir faiz oranı üzerinden borçlanmış olacağını, davalı şirketin durumunun o dönemde finansal olarak istenilen faiz oranı ve vade ile kredi kullanmaya müsait olmadığını, davalı şirketin kayıt dışı satışları çok fazla olduğu gibi, bilanço büyüklüğü de yeni kredi alabilmek için düşük olduğunu, davalı şirketin de mali durumu açısından avantailı koşullar ile kredi kullanamayacağını bildiği için müvekkilinin danışmanlık bilgi ve tecrübesine ihtiyaç duyduğunu, bu kapsamda 21/02/2016 tarihinde davalı ile finansal danışma muhtevatı sözleşme yapıldığını, sözleşmeye göre müvekkiline başarı komisyonu ödeneceğini, davalının müvekkilinin katkısı ile Haziran 2016 yılında … Bankası A.Ş’den aylık yüzde 0,54 faiz oranı üzerinden 8.500.000,00 Euro tutarında uzun vadeli kredi kullandığını, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmesine rağmen davalı şirket yetkilisinin e-mail olarak gönderilen sözleşmeyi imzalamadığını ve başarı komisyonunu ödemediğini belirterek şimdilik 10.000,00 TL’lik alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili, 12/06/2018 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek 295.029,47 TL’nin reeskont avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.Davali vekili cevap dilekçesi ile, belirsiz alacak davasının şartları oluşmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan rededilmesi gerektiğini, müvekkilinin iddia edildiği gibi bir sözleşme veya protokol imzalamadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 05/11/2019 tarih 2017/1145 Esas 2019/777 Karar sayılı kararında;”İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgeler taraflar arasındaki e-posta ve whatsapp yazışmaları ile tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde taraflar arasında kredi danışmanlığına bağlı bir sözleşme olduğu ve sözleşme doğrultusunda davacı tarafça bankalarla görüşülmek suretiyle davalının sonuç olarak … Bankası A.Ş’den 8.500.000,00 EURO tutarında kredi almasına aracılık edildiği, bu nedenle davacının ücrete hak kazandığı, taraflar arasında bir sözleşme olduğu mahkememizin kabulünde olmakla birlikte yazılı bir sözleşme bulunmaması nedeniyle ücret hususunun ispat yükünün davacıda olduğu, ücret unsurunun tespiti için davacı tarafça bildirilen kurumlara yazılan müzekkerelere bilâ ikmal cevap verilmesi nedeniyle bu hususta aldırılan bilirkişi raporunda, piyasa şartlarına göre kararlaştırılabilecek ücretin 55.250 EURO (201.960,85 TL) olduğu bildirildiğinden ve bilirkişi raporunda belirlenen miktar mahkememizce de uygun görülerek hükme esas alınmış, davacı tarafça ıslah dilekçesi ile bilirkişi tarafından bildirilen yabancı para alacağı rapor tarihi itibariyle TL’ye çevrilerek talepte bulunulmuş ise de, somut olayda taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi olduğu kabul edilmiş ise de, yazılı bir sözleşme olmadığından Türk Borçlar Kanunu’nun 99 gereği aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade bulunduğu ispatlanamadığından dava açılırkende TL üzerinden talepte bulunulduğu gözetilerek dava tarihindeki kur’un 3.6499 TL olduğu, bu itibarla mahkememizce resen yapılan hesaplamada 55.250 EURO’nun karşılığının, 201.656,97 TL olduğu…”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile 201.656,97 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, taraflar arasında imzalanan yazılı bir sözleşme bulunmamasına karşın yerel mahkemece sözleşme olduğu varsayılarak soyut gerekçelerle hüküm kurulduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkeme, taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığı gerekçesiyle ücret hususunun ispat yükünün davacıda oluğunu belirttiğini ancak iddiasını ispatlamayan davacının talebinin reddedilmesi gerekirken bilirkişi raporunda belirtilen miktarın hükme esas alındığını, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin 25.02.2017 tarihli celsede dinlenen davacı tanıklarının tek taraflı beyanlarına karşı itirazları değerlendirilmediğini, beyanı dikkate alındığında; müvekkili şirket yetkilisi …tarafından bilgilerinin paylaşılması yönünde ilgili banka görevlilerine verilmiş yazılı bir talimatın mevcut olmadığının anlaşılacağını, Yargılamanın aydınlatılması amacıyla; yazılı talimat olmaksızın müvekkiline ait müşteri sırlarının üçüncü kişilerle paylaşılmasının bankacılık kanunu kapsamında mümkün olup olmadığı, finansal kredi danışmalık hizmetinin bankacılık kanunu kapsamında geçerlilik şartları müvekkilin/müşterinin kredibilitesi mevcut değilse simsar vasıtasıyla kredi başvurusunun kabul edilip edilmeyeceği, müvekkilin/müşterinin kredibilitesi mevcutsa simsarın kredi başvuru kabulünde katkısının olup olmayacağı hususlarının sorulması için Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu ve … A.Ş.’ye müzekkere gönderilmesi taleplerinin yerel mahkemece reddedildiğini ve değerlendirilmeye alınmadığını, Müvekkilinin davacının danışmanlık hizmeti ile kullandığı iddia edilen 8.500.000 Euro’nun oldukça yüksek bir meblağ olduğunu, davacının katkısıyla ilgili bankaca onaylandığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, İleri sürerek, tehir-i icra talepli istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme tarafından verilen kısmen kabule ilişkin kararın kaldırılmasına, davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekale ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesi ile,Yerel mahkeme kararında, davanın ıslah talebinde belirtilen 295.029,47 TL üzerinde kabul edilmesinin talep edildiğini, 201,656,97 TL üzerinden kabul edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ( Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2013/7683 E. – 2014/799 K. sayılı ve 23.01.2014 – Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2013/7816 E. – 2014/1558 K.) Yerel mahkeme tarafından yeterli araştırmanın yapılmadığını ve taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunduğunun bilirkişi raporlarıyla ispatlandığının,Yerel mahkeme tarafından incelenen tüm dosya kapsamında, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgeler, taraflar arasındaki e-posta ve whatsapp yazışmaları ile tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde taraflar arasında kredi danışmanlığına bağlı bir sözleşme olduğunu ve sözleşme doğrultusunda davacı tarafça bankalarla görüşülmek suretiyle davalının sonuç olarak … Bankası A.Ş’den 8.500.000,00 EURO tutarında kredi almasına aracılık edildiğini, bu nedenle davacının ücrete hak kazandığını, dosyada mevcut olan tüm delillerin taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin olduğunu ispat ettiğini, davalının iddiasının aksine finansal kredi danışmanlığı konusunda yapılacak sözleşmelerin yazılı olmasının zorunlu olmadığını, İleri sürerek yerel mahkeme kararının talebin reddedilen kısmı yönünden kısmi olarak katılma yolu ile istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar reddedilen kısım yönünden tehiri icra talebi verilmesini (yalnızca reddedilen kısım üzerinden davalı lehine hükmolunan 10.219,76 TL tutarındaki vekalet ücreti için), istinaf incelemesi sonucunda davalı tarafın tüm istinaf taleplerinin reddi ile katılma yolu ile istinaf talebi doğrultusunda; ıslah tarihindeki kur esas alınarak 295.029,47 TL üzerinden talepte bulunulmuş olmasına rağmen, kısmen reddedilen kısım yönünden kaldırılarak kabulü ile toplam talep 295.029,47. TL’nin reeskont avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, finansal danışmanlık hizmeti (davalı ile banka/finans kurumları arasında uygun faiz oranı ve vade ile genel kredi sözleşmesi imzalanması işine aracılık) nedeniyle komisyon alacağının tahsili istemine ilişkindir.Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında 21.02.2016 tarihinde finansal danışma ve kredi temini içerikli sözleşme yapıldığını, sözleşme gereğince müvekkilinin bankalar/finans kuruluşları ile yaptığı görüşmeler sayesinde, davalının Haziran 2016 tarihinde… Bankası A.Ş’den aylık yüzde 0,54 faiz oranı üzerinden 8.500.000,00 Euro (Sekiz Buçuk Milyon Euro) tutarında uzun vadeli kredi kullandığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince müvekkilinin hak kazandığı, davalı tarafından kullanılan söz konusu kredi tutarının %1’i oranındaki “Başarı Komisyonu”nun ödenmediğini belirterek bunun ödenmesini talep ve dava etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.TBK’nın 12. Maddesinde sözleşmelerin geçerliliğinin kanunda aksi öngörülmedikçe hiç bir şekle bağlı olmadığı belirtilmiştir. Yine TBK’nın 1. Maddesine göre sözleşmeler tarafların karşılıklı iradelerinin bu yönde birleşmesi ile kurulurlar. Yani sözleşme taraf iradelerinin karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklanması ile kurulmuş olur, kanunda aksi öngörülmedikçe sözleşmelerin geçerliliği hiç bir şekle tabi değildir. Taraflar sözlü olarak da uygun irade açıklamaları ile bir sözleşme kurabilirler.HMK’nın 190/1 maddesinde ” İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmü düzenlenmiştir.TBK’nın 12. Maddesi hükmüne göre kanuni istisnalar haricinde sözleşmelerin geçerliliği şekle bağlı değil ise de bir sözleşmenin taraflar arasında kurulduğunun ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.Davacı, taraflar arasında sözlü sözleşme olduğunu iddia etmiş, davalı ise taraflar arasında sözleşme bulunduğunu kabul etmemiştir. Söz konusu yasal düzenlemelere göre ispat külfeti sözleşme yapıldığını iddia eden davacıdadır.Davacının delil olarak dosyaya sunduğu ve imzalanması için davalıya e-posta aracılığı ile gönderdiğini belirttiği sözleşme imzalı değildir. Davacı da sözleşmenin davalı tarafça imzalanmadığını kabul etmektedir.HMK’nın 200/1. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Maddenin 2 fıkrasında senetle ispatı gereken hususlarda karşı tarafın açık onayı ile tanık dinlenebileceği belirtilmiştir.Miktar veya değeri HMK’nın 200/1 maddesinde belirtilen sınırın üzerinde olan hukuki işlemlerin yazılı delille (senetle) ispatı gerekir. Bu konuda karşı tarafın açık onayı olmaksızın tanık dinlenilmesine olanak bulunmamaktadır.Ancak HMK’nın 202. Maddesine göre delil başlangıcı bulunması halinde karşı tarafın rızası gerekmeksizin tanık dinlenebilecektir. Maddenin 2. Fıkrasında delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlanmıştır. Belge ise 199. Maddede uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları olarak tanımlanmıştır.Buna göre, bir belgenin delil başlangıcı olarak kabule edilebilmesi için uyuşmazlık konusu hukuki işlemi muhtemel göstermesi ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş olması gerekir.Davacı, tarafından sunulan belgelerin (tapu kayıtları, kira kontratları, davalı şirkete ait bilanço ve kim tarafından hazırlandığı belli olmayan davalı şirket gelir ve ödemelerine ilişkin tablo) davalı veya temsilcisi tarafından verildiği ispatlanamadığı gibi söz konusu belgeler taraflar arasında uygun faiz ve vade ile kredi kullanılması halinde başarı komisyonu verileceğine dair sözleşme yapıldığını muhtemel gösteren belgeler de değildir. Yine davacının delil olarak sunduğu ve taraflar arasında yapıldığını iddia ettiği whatsapp yazışmalarına dair suretler, bunların davalı şirket yöneticisinin telefonundan gönderildiğine ilişkin kayıt içermediğinden delil başlangıcı olarak kabul edilemeyecektir. Bu nedenle bu belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğinden ve davalının açık rızası bulunmadığından uyuşmazlık konusu hakkında tanık deliline başvurulmasına olanak bulunmamaktadır.Mahkemece dinlenilen tanıklarda beyanlarında taraflar arasında davacının iddia ettiği gibi bir sözleşme yapıldığına ilişkin bir beyanda bulunmamışlardır. Buna göre davacı iddiasını, taraflar arasında banka veya finans kuruluşlarından uygun kredi temini için davacının aracılık yapması, uygun kredi kullanılması halinde davacıya başarı komisyonu verileceğine dair sözleşme yapıldığını yasal delillerle ispatlayamadığından davasının reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle davalı istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi ile kaldırılarak ispatlanamayan davanın reddine dair yeniden hüküm kurulması ve davalının istinaf başvurusu kabul edilerek davanın reddi yönünde karar verildiğinden davacının istinaf sebeplerinin incelenmesine gerek olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Bakırköy 7. Asliye Mahkemesi’nin 17/07/2018 T. 2016/1094 Esas 2018/697 Karar sayılı ilamının HMK’nın 353/1-b2. maddesi uyarınca KALDIRILARAK, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle;1-Davanın REDDİNE, 2-Verilen kararın sonucuna göre davacının istinaf talebinin incelenmesine yer olmadığına, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesine göre alınması gereken 54,40.TL harcın, peşin yatırılan 170,78.TL harç ve ıslah yoluyla alınan 4.867,60.TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.983,98.TL ‘nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T.’ nin 7/2. fıkrası uyarınca 29.102,06 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3.443,80. istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde harcı yatıran tarafa iadesine, 9-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10. TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 35,90. TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde harcı yatıran tarafa iadesine, 10-Davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gidiş-dönüş gideri 112,85.’den oluşan toplam: 210,95 yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Bakiye gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.