Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1948 E. 2021/1266 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1948 Esas
KARAR NO: 2021/1266 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2013/366 Esas – 2019/672 Karar
TARİH: 01/07/2019
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının, 19/04/2008 tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi ile sıvılaştırılmış petrol gazları (LPG) dağıtım şirketi olan müvekkili … A.Ş.’nin bayiliğini yaptığını, davalının, 18/05/2012 tarihinde keşide ettiği ihtarnamesinde bayilik sözleşmesini 18/05/2012 tarihi itibariyle feshettiğini bildirdiğini, davalı ile müvekkili arasındaki bayilik sözleşmesinin 5 yıl süreli olması sebebiyle, davalının süresinden önce sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, davalı tarafın sözleşmeyi haksız olarak feshetmek veya feshine sebebiyet vermekle müvekkilin zarara uğramasına neden olduğunu,
bu nedenle davalının bayilik sözleşmesinin 32. Maddesine göre müvekkilinin uğradığı müspet zararı tazmin etmek durumunda olduğunu, davalının bayiliğe devam ettiği süre boyunca LPG satışına devam ettiğini ve müvekkilin de bu satışlardan kar elde ettiğini, bu nedenle sözleşme olağan şartlar altında devam etseydi davalının LPG satışlarına devam edeceğini ve müvekkilinin de kar etmeye devam edeceğini, sözleşmesinin süresinden önce davalının kusuru ile sona ermiş olması sebebiyle müvekkilinin bu kardan mahrum kaldığını, davalının satış rakamlarının müvekkili ticari defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle tespit edilmesini talep ettiğini, müvekkilinin LPG alış ve davalıya LPG satış fiyatlarının ekli faturalarda görüldüğünü, davalının satışları ile birlikte değerlendirilerek müvekkilin uğradığı kar mahrumiyetinin yapılacak bilirkişi incelemesi ile tespitini talep ettiğini, davalı tarafın sözleşmenin 33. Maddesine göre sözleşmeye aykırı davranışlarıyla sözleşmeyi feshettiğinden cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu, cezai şart hesabının bayinin LPG alımı yaptığı dönemde LPG alımının en yüksek olduğu aydaki LPG miktarının fesih tarihindeki perakende satış fiyatı ile çarpımıyla hesap edildiğini, yapılacak bilirkişi incelemesi ile davalının LPG alımı yaptığı dönemde aldığı en yüksek LPG miktarının tespiti ile ekte sunulan perakende satış fiyatları göz önüne alınarak cezai şart miktarının tespit edilmesini talep ettiğini, bayilik sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şart ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğunu, fesih ihtarnamesinin davalı tarafça tebellüğü tarihinden itibaren her iki tarafın da tacir olması sebebiyle müvekkili şirketin alacağına avans faiz oranı üzerinden faiz işletilmesini, sözleşmeden kaynaklanan diğer talep hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettiğini, kar mahrumiyeti olarak bilirkişi tarafından hesaplandığında artırılmak üzere şimdilik 15.000,00 TL, cezai şart olarak bilirkişi tarafından hesaplandığında artırılmak üzere şimdilik 15.000,00 TL olmak üzere şimdilik toplam 30.000,00 TL ‘nin fesih ihtarnamesinin tebliği tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı üzerinden faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, masraf ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafın davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/07/2019 tarih 2013/366 Esas – 2019/672 Karar sayılı kararında; “davacının feshinin haklı olduğu, sözleşmenin fesih tarihi olan 18/05/2012 tarihinden, sözleşmenin olağan süresinin sonu olan 12/03/2013 tarihine kadar geçecek süre için kar mahrumiyeti tazminatı hesaplanmasının hakkaniyete uygun olmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13/09/2011 tarihli 2009/10818 esas 2011/10273 karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere fesihten sonraki zararın fesih sonrası aynı veya benzer şekilde sözleşme yapması için gerekli süre tespit edilerek tespit edilen süre için elde edeceği gelirin hesaplanarak tahsiline karar verilmesinin hakkaniyete uygun olduğu kanaatine varılarak sektör bilirkişisinin bu sürenin azami 3 aylık bir süre olduğu görüş ve kanaatine itibar edilmek suretiyle tazminat hesabı yapılmasının dosya kapsamına uygun olduğu, nitekim İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2017/728 Esas 2018/1900 Karar sayılı ilamının da bu doğrultuda emsal olduğu, davacının sözleşmenin 33. Maddesi uyarınca cezai şart alacağı talep edebileceği, toplam talep edebileceği cezai şartın 89.477,94-TL olduğu, davacının 15.000,00-TL cezai şart talep ettiği, davacının her ne kadar faiz başlangıcını fesih ihtarnamesinin tebliği tarihinden itibaren istemiş ise de dosya da tebliğe ilişkin belge olmadığı, kaldı ki davacı vekilinin mahkememizin son celsesinde ki imzalı beyanın da dava tarihinden itibaren faiz talepleri olduğunu beyan ettiği de nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulü ile, 4.374,18-TL kar mahrumiyetinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine, 2-Davacıcının cezai şart isteminin kabulü ile 15.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin müvekkili tarafından kar mahrumiyetine yönelik talep edilen tazminat bakımından tatmin edici nitelikte net bir gerekçe ortaya konulmayan, bünyesinde hukuka aykırı hususları barındıran üzerinde tarih bilgisinin olmadığı bilirkişi ek raporu üzerinden hüküm tesis edildiğini, bu durumun bile yerel mahkeme kararının bozulmasını gerektiren bir aykırılık olduğunu, bilirkişi raporuna karşı itirazların değerlendirilmediğini, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/10691 E. – 2013/7215 K. Dairesi, kar mahrumiyeti hesabında LPG Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 37. Maddesi uyarınca mesafe kısıtlamalarına yönelik düzenleme de gözetilerek bilirkişi raporu alınması gerektiğinden bahisle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verildiğini,) İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kar mahrumiyeti yönünden bozulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava LPG bayilik sözleşmesinin süresinden önce haksız olarak feshedildiğinden bahisle kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağı tahsiline ilişkidir. Davacı vekili, taraflar arasında 19/04/2008 başlangıç tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının anılan sözleşmeyi haksız olarak 18/05/2012 tarihinde sürenin bitiminden önce feshettiğini, müvekkilinin kar kaybına uğradığını, ayrıca sözleşmede cezai şart öngörüldüğünü belirterek kar mahrumiyeti ve cezai şartın davalıdan tahsilini talep etmiş, verdiği ıslah dilekçesi ile kar mahrumiyeti alacağını arttırmış, mahkemece davacının cezai şart talebinin kabulüne, kar mahrumiyeti alacağının kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı, reddedilen kar mahrumiyeti alacağı yönünden davacı istinafa başvurmuştur. Bayilik sözleşmesinin süresinden önce haklı bir neden olmaksızın feshedilmesi halinde diğer tarafın kar kaybına uğrayacağı tartışmasızdır. Yargıtay uygulamalarına göre bu durumda karşı tarafın talep edebileceği kar kaybı sözleşmenin kalan süresine göre değil, davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makul süre kadar olmalıdır. Mahkemece sektör uzmanı bilirkişiden bu konuda rapor alınmış olup, bilirkişide raporunda gerekçesi de açıklanmak üzere makul sürenin 3 ay olduğunu belirtmiştir. Davacının bilirkişi raporuna bu yöndeki itirazı üzerine alınan ek raporda da gerekçesi belirtilerek itiraz karşılanmıştır. Mahkemenin de makul süre konusunda bilirkişi raporunda belirtilen görüşe itibar etmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içindeki belge ve bilgilere, delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/09/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.